Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DÜRI .UMHURIYET 18 EYLÜL 1976 ABDULCANBAZ TURHAN SELÇUK MI TANIMAD/&I BfeM&İ. j tyî DÂ61TU.DJ,.. HE VAPlUN A,P, ÇÛI LiNLuOK Eıyf rrrı iLc DİMÜK A/AKTA îDiif I^. Kara Yazgı Yazan : EVELYN VVAUGH Çeviren : NiHAL YEĞiNOBALI 62 ' «Ksfam «Şrıdan *rtnkluyor, knmım »ç, susuzluktan p;eb#riyorum hcm de eskisinden beter.» Pencerelerin hepsl karanhktı. tlk hanımın dört bfr yanınj saran zifirı karanlığı yalnızca bar kısmının sokafta açılan kapısının altından sızan ışık çeridi bozuyordu. Blr de kentin giiney keciminin çatılannın Uzerinde donuk bir kızıllık sfıçillyordu. Bu kesimde Hintlf ve Ermeni tUccarlarm mal depolan bulunurdu. «Sarp.h. bn saatte grup ışıgı olamaz. Galiba kenti atese vermiçılpr, Sarııh!» «Ulu Tannm, stmdi ne yapacagıjs? BUttln gece burada kalamnyız ya?» Asağidan r.arhoş seslfrin söyledigf bir jarkı sesi jrttkseldl. Koliarını birbirlerinin omuzlarına atmış yandan yana sallansrale yliriiyen bir grup Ezanyalı gözüktü. Iki üç tanesinin ellerind» fenerlerle meşaleler vardı. Otelin barından da bir grup karpltı dışarı çıktı. Sesli soluklu bfr boguşma başladı. Fenerlerdan bırl yere düsünce sapsarı bir atov parlayıp söndü. Sonra boguşma basladığı gibi birdenbira sona prdl, horkes kendl yoluna gittt. «Yok. Aşağıya dünyada inemeyiz.» Jki saat, s.ürükler.erek yeçti. Güney'deki çatılann U«erinde tUt«n kızıllık sönükleşiyor, sonra gene parlıyordu. Bir ara otellerden tüfek sesleri duyuldu. Damdaki bayanlar birbirlerine s o kulmuş sofjuktan ve kaygudan titresiyorlardı. Derken sokakta bir otomobiün farları görüldü. Otomobil eeldi, otelin öntinde durdu. Bardan bir kaç ktşi çıkarak otomobilin çevrosini sardı. Sakuyu dilinde birkaç konusma geçti. SOJV ra duru, tatlı, kibar bir İngilizce duyuldu. «Ee, bizlm sayın bayanlar burda değiller demek. Baksana, bardakıler otelde kimse yok, diyorlar. Bir başka Inglllz sesi, «Kalıbımı basarım kadıncıklarm ırzn larınr. fılin geçilmiştlr» j±\ye konuştu. «Keşke!» «Gel. bir de misyona bakalım.» Damın korkuluğundaıı yarı belltv dok sarkmış olan Bayan Mlldred. «Heyl» diye avazı çıktıgınca bagırclı. «ftey!». Otomobil kapısı kapandı. Motor çalışmngu başladı.. Miss Sarah Tin, «Dıırsanıza be! Hey, burdayız, durun!» diy« yırtııııvordu. Derken Bayan Mildred Izci Obalanndakı iuzlara ögretmedikleri türden bir yaratıcıhkla uzandı, yarı yarıya boşalmış olan konyak şişesini otomobtlin tam üstüne attı. VVillıam'ın kafası otomobil pencereslnden dışanya çıkarak Sakuyu dillnds birkaç söz söyledi. Bunların sövgU anlamına geldiğlnl damdaki bayanlar blle anladılar. Bayan Mıldro.d bu kez WilJiam'ın kalasmı nişanlayarak yastığını asagı fırlattı. «(Jaliba yukarda birlleri var. Peroy, bir zahmet gidip bakıversene. Ben her ihtimale karşı burada kalayım. Ortelık sarhoş dolu.» Elçihgın ikinci sekreterı sakına sakına otele gırdi. Datıa merdiven ayagına yeni selmiştı ki ıkl iıanım onu karşıya koştular. Miss Sarah, •Hele şükür gelebildlnız!» dedı. Şaşkına dönmiiş olan Percy her şeye ragmen Ingiliz nezaketini anımsayarak, «Sızi gördügüme ben de sevindim» dedi. .Biz de S /C U.ıkm;tua tıulmııjtik. 1Jgi yolladı. (Jıdin bukm bakulun, 1. rahatları yerinde mı, dedi. Ufak bir kargaşalık oldugunu duyduk da. Korkmadınız, degıl mı? Slzı çok iyl gördtlm... • Çok mu iyi gördünüz? Delikanlı bütUrı gün bızim neler çpktığiınızı bılıyoı tnusunuz sız? Uanıda kapalı kaldık. Aç, susuz, güneşten kavrulduk, soğuktan donduk. Karabasan gibi blr gün geçirdik.. • Hadı, hadi, içi böylesı büyütmeyln, canım. Elbet biraz sıkıntı çekmişsinlzdir ya şlmdi turp gibisiniz. Tann nnzurdan saklasın. Zaten kargaşalık da yatışmış artıis. lştn lçyüzünü biz de bilmıyoruz. Ama her ne ıse geçtp gltmiş, her $ey stlt lijnatı. Ortalıkta yalnızca birkaç çapulcu var; hepsl bu. Yarın sabah her 1$ eskl düzenıne girer. Bir istediğınlz olursa hlç çekinmeytn hal Elçlliğo bir telefon yoter.» .Delikanlı... yoksa sizler blzl bu gece burada bırakıp gltmek nıyetinde mısiniz?» • Valla... ne yalan söyleylm... bizlmle gclmek isteyeceğınızl bilmiyorduk ki... zaten... kusura baknıayın ama zaten doluyuz... demek lstedlgim bizim Elçllik tıkhm Ukış durumda. Şu kargaşalık mı ne zımbırtıysa, onun yüzünden lşte. Piskopos pat diye çıkageldi. hiç habersiz... çok ayıp, doğrusu. O yetmezmiş glbl iki üç taııe de tüccardan vatandaş sökün etti. Neymi? efendim, fidlerı kopmuşmus. Sanki bu ülkede iç savaş görülmedik »eymi? ibi. Hepimizin rahatı kaçtı... Durumumuzu anlıyorsunuz, degll E mi?. «Siz de kentin yanmakta oldugunu blliyorsunuz, değil ml delikanlı?» «Elbette. Ama ne yangınl Buraya gelirken oldukça yakınmdan geçttk. Hele blzim Elçılikten görlUUşü blr harika. Sinema glbi... «Bana bak delikanlı. ben sinema mlnema bilmem. Miss Ttn'le ben da sizinle birlıkte geliyoruz.» •Ama Elçilikte bizim zaten...> «Sarah, bin çuraya sen. Ben gidlp geceliklerlmizle dlş (ırçalarımızı getireylm.» William'la Percy Ansthutherin arasmda umarsız blr bakışma geçU. Elçinln onlara vermis oldugu taltmat kesin ve açıktı: «Gıdin bakın bakalım o sikıntı karılann başına bir şcy RelmlÇ olmasm. Blr sorunlan varsa yardım edin ama ılnhar buraya alıp getirmeyin. Burası zaten hayvanat bahçeslne döndü.» (Elçi bu sözleri söylerken suratını buruşturarak karşı köşeye, Prudence ile tMadam Kızma. oynamakta olan Piskopostan yana bakmıştı). Arkadaşı Sarah'm otomoblldekl dıplomatlara sözüntl gpçirebileceğine pek g^lvenmeyen Bayan Mildred bir el çantasına birkaç şoy tıkıştırdıgı gibi bir daklka sonra kendini sokağa attı. Arka sıraya zar zor sıkışarak oturdu. William otomobile manevra yaptırırken sesinde saklayamadığı bir hayranlıkla Bajan Mildred'e, •Söyleyin bana, Bayan Mildred. dedi. «Siz otostop yapmak Istegiıüz arabalara hep böyle ıçki çiçesi mi fırlaürsınız»? (DF.VAMI VAR) Asya'nın unutulmuş yüreği: Afganistan Afganlstan'da dillerl, rtrf v« a detleri birblrinden farkJılık gö» teren insanlar yaşar: özbekler Peştunlar, Tacikler, Tiirkmenler Peşeyiler, BelUçler, Nurlstanlı lar ve Hazareler. Ta Cenglz Har zamamndan kalan vc şii mezlıebinden olan Hazareler en hor görülen insanlardır. üteki kavim ve kablleler bu insanlardan kıa almazlar ve vermezler. Devlet, kapılarını yUzlorine kapamıştır. Nurlstanlılar 1900'lerden «onra aylarca savas verdikten sonra Is lâm dininl kabul ettiler. Onceıeri Nuristanlıların yaşadığı yerı Kafiristan denirdl. Tanrılarının adı Imra olan bu mavi gözlü kum ral insanların tarihi İskender zamanına dek uzanır. AfganİRtan'ın öteki kavim ve kabilelerlnden farklılık gösteren kumralhgı ya nında, ilk kez masasandalye kul lanan ve ağaçtan heykeller yapan lar onlar olmustur. JEn fazla kan düşmanlığı Peçtunlarda görillmektedir. Çesltli kavimiere ayrılırlar. öteki kabilelerin örnegin, ÖzbekTaciklerin yanında çalısmazlar. ÇUnkü onur larına dokunur, Kendi Pestun ağasının yanında çalışırken çogu kez «ayıptır» diye Ucret dahl iıtemezlor. MUT V HAN GESAY KABİLE SAVAJLARI Dcvlpt olan krallann herbiri kendi saltanat dönemlerinde degişıııeyen genel politik çızginin ana prensibi olan Peştunlarla dl ger kabile ve kavimler." | kai) düşmanhğı husumotini ta tııtnıak için Hazarelerin çayır ve yaylnlarının kulİRnma lıakitını, Özbek, Taoik ve Türktnenlerin topraklarını Peştunlara vermiçlnrdir. Kanlı kavim ve ıcabile savaşları yaratan dcvlpt, tartıllann herbirini ayrı ayrı dest«kl&miştir. Sarayda yaşayanlar wtvk lerine göre seçtiklerl kendi «takım»larına her zaman mall yöı> dpn dnstpk olmuş, silsh vermijlerdir. BugUnkU Cumhurbaskamna alt Unlü bir rtykü vardır. Hazarelsr!» Peştun göçmenler arasında «n azgın çatışmaların çıktıgı sırada, (19501952) bugünkü Cumhur başkanı o vilayetin «relsi tanzinıp» olarak genel komutanhk i6 rnvındo bulıtnuyordu. Hazaıe'er ve Peştunlar ölülnrint ayn ayrı komutanlık binasına taşıyarak komutanma «bak» diyordu, «tsre Peştunlar bu gençlerimizi öldürüyor». Peştunlar Hazarelorl TAlim Röstemıek için öldlirüien gençlerin cesetlerini komutsna gösteriyorlardı. üldürülenlere ay rılmış İki ayrı odada onları bırbirlerinden ayn sözyaşları !!e karşılayan komutan, onlara ayn Byrı «Bırakmayın, yanınızdayım» diyordu. Kmekçi lınlk çocukları arasında nıfak tohumları eken ve dtirten yönetlciler, dünyaya Afgan halkının demokrasıye layik olmadığmı söyler. Afganistan'da kavim ve kabileler arası asırlık VR günlilk kan davaları v« dinln önemli etkisi sonucu poligami evlilik revaçtadır. Alınan dört kadından hangısi kocasına daha fazla erkek çocuk dogvırmussa herhangl bir va sıf ve Rüzellik aranmaksızın ayrıcalıklı bir yere yükselir. Erkek çocukların önemi kan davniarı ve mirasta görülür. Kız çocukla rın miras hakkı yoktur. Ağır ıslerde çalışan, hayvan gibi aayak yiycn ve uysal bir yaratık olan kadının aç kalması, ölüme ter'.ıedilmpsi kocasının bir tek abcşSUIDI sözrügüne bnglıdır. KâJınların boşanma hakkı başsehir Kahıl'de yaşayan azınlık KÜçuk bur.ıuva kesiminin dışında genel Hkle yoktur. «¥ab»ncıla$ına ktiltürünün kara, (erlcl pen«esiııde tntaak blr balk». AfganiaUn'da, blr fathr«Mİe etaraıdar. (Felograf: RKKET OTYAH) Yöneticilere,. göre, Afgan halkı demokrasiye lâyık değil vllz edilmesi sonucu çıkan kavgalar, bıirokratlar İçin etlı, yaglı av demektir. Şöyle ki; lahki kat sırasında o vilayetin oüyUk idari amiri olan vali bey, <ona6ına o iki kavmin büyüklenni çağırarak şöyle konuşur: «Siz Peştunlar, utanmalısınız. Dpdele rinizden, babalarınızdan utanms lısınız. Onlar açız diye kavga çı karmazlardı. Blr Peştun, avı/ der mi hlç? Allahtan korkmalısınıı Bunca insanı öldtlrdtlnüi; ve hükünıetton de hiç korkmadınız...» Içlerinden blri çöyle yanıt vorlr: «Vali bey, biz cahil insanlanz. Okuma yazma öğretmedinız. Ne de toprak verdlniz... Htik'imet babamızın çok toprakları vardır. Biz de insanız, birseyler yıyoce £iz elbette... Dağlardan baş*a ba bamız yokki. anamız aftaçlar... lşte anamızın koliarını kps^riz, kendi anamızı yeriz. Yok kı başka yiypoek şeyimiz. Yok ıştr! Siz vermediniz. Mecbur kalmra kurt lar gibi birbirimize saldırıyoruz ..» Böylece. Vali bey. Kaymaksım bey. Kadı efendi ve jandarmalar la ayrı ayrı pazarlık başlar. Aca ba kaç para verilirse hapisımneden çıkabilecekler? Sekizyüzbin mi? «Yok Vali bey, bu ÇOK para .» «Ama senln kavmin de ktl çük sayılmaz. Adam basına ytlzer para koyarsın, olur işte. Unut mayın ki siz hükUmete do karşı gelmışsiniz. Yoksa heplnlzi zin danlnra tıkarım!» «Peki Vali bey, kızmayın. Peki... Ama biz yeni agaç kesiyoruz. Daha kerestele rin işi bitmeını^tir. O znmana KH dar size paranm yansını bulunız. olmaz mı? Vali bey, ne olur bunu kabul pdın. Sonra <alan borcumıızu da öderiz.» «Yemin mi?» «Kuran çarpsm evet. Yemln, Vali bey...» «Peki öyleyse... Sen serbcstsin. git parayı topU getlr. Bilirsın ben senı severim. O kadar para sb'ylemezdim ama bpn yalnız degilim. Bakan beyler de var...» Kaymakam bey do öyle der. «Ben seni severim. yükün ajır oldıı ama np yapayım, yalnız de ğilim ki... Vali bey de var». Sı ra Kadı efendlye golince, «yok» der... «Olmaz» der... Kadı efcndiye yalvarma başlar. Sonra Vali beyle Kadı efpndl arnsında %\z li pazarlık başlar. Ve böylece )ş ler surtlp gider. Borruna zamanında odemeyen yanur. orduyu oluşturan bu mollalar, emekçilerln sırtına yapısmıs blrer paruzit gibi yaşamışlardır. Mescitler eğitimimizde büyiik rol oynar. Temel ilköjretim KÖrevini üstleruııiş egitim kurıınılan kimliğindedirler.. Mescitlerde köy çocukları İlk kez cehennem ateşinln korkunç öykülerl ile korkutulur. MUlksüz bııakılan emekçller, bu dünyada rahatı bir türlü bulamarm» olanlar, cennetin sütlüballı, şarap akan ırmaklarını. bir de on dürt yaşındaki hurllerin öykülerinl burada dinlerler. Öteki kazanmak İçin din yolunu t.ut»rak. bu dUnyayı terkederek, nakkını öteki dünyada arar. Onu Tanrıdan ister. Böylece buradaki hakkını agalara bırakarak, bu dlinyadan güpegundUz firar ederler. Somıçta, daha küçılk yaştakı nice çocuk, dlinyayı bırakıp, clın» ycinelerek, mollalardan din ddrsleri öğrenmeye baslarlar. Anlarnlarını bllmedikleri, kiiflü, kalın kaplı Arapça kitapları ezberleverek. durmadan sözcükleıi ta!trarlayarak, abdest alıp, naınaz kılarak, eehennem azabından kurtulmaları tçin durmadan Tanrıya yalvarırlar. Sayıları oldukça kabank olsn bu çocuklar, köyköy me«cttler« dagıtılırlar. Koylülerin verdikleri kuru ekmekle yetinen, uzaklara Ridlp, klrlenip bitlenen, me*citlerin küflü havagı clğerlerms işleyip çabuk hastalanan bu çocuklar, boyunlnrında nlce hastalıklara karşı blr çok mutka taşırlar, ama çogu iyileşmezler. Bu din yolunu tutmus ögrenciler «çelli» olarak dersler* baslarlar. Sonra «tlllb» olurlar. Ta "AFGANİSTAN'DA Y A Ş A Y A N ÇOK SAYIDA KAViM VE KABiLE ARASINDAKi KANLI SAVAŞLARDA, DEVLET VE SARAY TARAFLARDAN HER BiRiNi AYRI AYRI DESTEKLEDi, S i L A H VERDi. yan n t losya! kavramlar, slogan ve terimlerin ışıgı girdiğinde, lşte o zaman mollalann, din sel duygularuım dogma ve taasstıbu dürtUlUr. Bu tllr bir egitlmle biçlm almı? olan geroslc kişiliklerinin su ytlzüne çıktığını görnıek, bu eski kalm, küfltl ldtaplann inançlarda vs beyinlerde bıraktıgı küflü etkisinin korkunçlugunu anlamak, gerçekten «ömürti düzenin sömllrUcülügunün kuru blr sözcük olmadığını gftsterir. 20. yüzyılda dünyanın dört blr köşesine yayılmıs olan sosyalizmin bihmsel kavram ve metodunu yeni yeni öjrenen, lise son sınıfta öğrencl bir çocuğa güpegündÜT; saldırılmıştı. Olayı yakından izleyen biri şöyle anlatıyordu: «Saldırgan molla kalabalıüı ortasında saja sola koşan, sonra yorulup düşen ögrencinin üzerine yürtiyerek. zevkle «Allahüekber» nara ları atarak, önce boynunu kestiler, sonra gözlerini oydular. YUzlerindeki titreyen dudaklan. gerginlesen yVa adeleleri çok şey anlatıyordu. Yabancıla^manın yBmanlıjfım gorüyorduk o gün. Olmuyordu, dogmanm ve taassubun kan hmcı durmak v» doymak bilmiyorriu. Bvı kez Krift sünü yardılar, yüregini çıkardılar. Etrafta köpek aradılar, bulup getlrdller, yürefti ona attltılar. Okul Vilayet Konagının ya nında idi. Kalabalıfra vali bey, kadı efendi, memurlar. .jandarmalar da katılmış, manzarayı gülerek seyrediyorlardı. Sankl olmü? bir hayvanın kfldnvrasını akbabalar gagalayıp, parçalıyorr du. Beyaz. beyaz sarıklüar, kora kara sakallılar sağa sola koşüyordu... Ortada b?yaz K'J'siH kapkara taassub, ortaçagın ta ötesinden iplerini koparmış, 20. yüzyılm gözlerini oymaya gelmişti sankl. Güneşin ışınlarına htlcum ederek, Ustünde zıplayarak Riineşi yok ediyorlardı sankl. Böylegina düşmandılar güneşe. insana, emeğin kurtuluşuna ve sosyalizrae... Korkuyordum Korktugunı için de utanıyor, kshrolup susuyordum...» Bu olay, Bamazan ayına rastlamıştı. Mollalar, öldürdükleri «kafirin» kanını blr tpstiye damlatıp, sonra da o testiden birkaç yudum su içerek oruçlarmı bozdular. Gazllerin oruç yemelerine Tanrı izın vermışti. Sonra abdestlerini tazelemek için dagıldılar.. Abdestlerini tazelcdiler, gözlerine yeniden .surme vfktiler ve nefil namazına durdular. Vali hryle mımıuılar şercflerine koyun keserek, on ların gazalarını, başarılannı tebrik ettiler... Sonrası, olay unutulup Eittı. Bizde basm özgürlüğü yoktur. Ne kral tahtında otururken vardı, ne de bugün baskı fesat ve zulümle adı rezil cdilen Cumhuriyet zamanında... öyküsü anlatılmadan kaldı. O hükümot konağının mcydanında terk edilmiş, gözlerl oyulmıış, göğsti balta ile parçalanarak yüreği köpeklere atılan, kesik kanlı boynundan kan akan ceset gömülmeden kaldı. Denıok ratik haklara, basın ÖzgUrlügUne, insan emegine ve insanın insancıl değerlerine saygı RÖStfirpn Ulkeleıde ve bu bol topraklı dünyada cesedine bir karı<j toprak bulunacaktır elbet. Suçu, güneş ısınlarının ısıtmasıydı onu. . O, yerin yuvarlafcına ve hareketine inanmıştı, onun gibi inanmıstı emeğin kurtuluşuna... Onun insan gibi yaşamayı öfcrenmekti .suçu... TeK amacı, tek suçu aniümaktı... Anlamaksa suçtu bizde... En büyük suçu, tâ beçlkte öldürülen suçu islemişti o... Egiümimizde bu eskilerin yenilere açtığı cihatlardan onlarca yüzlerce örnHglndpn sadere t<irisidir. GUneş ışınlarına düşman, kara gerici bulutlardan bir parçasıdır anlatılan ve 20. yüzyılm 1071 yılında geçen gerçek bir olay... MOILALAR Küllurümüzün temel taşını karasabanlı tuprakla ökilzler, bır de ınescitlerlmizde kara sakailı nıollalarımız ulu^lururlar. Bu mollalar hergün beş vakit koro halinde ezun okuyarak, nanı.'.z kıldırırlar. Bu, günde beş vaklt he.ş kez, ayda yüzelli, yılda bln sekiz yıu yırmı beş kez durtmdan ıpkraılanan sözlere asırlarca ülke olarak kulak vermlşız. Yalnız o kara sakallıların agızlanna bakmışız. Yıllarca tekrarlanarak dinledigimiz ve ytlrekten inandığımız sözlerin mistik eUisi altında kalmışız. Mollalardan «grendigimiz pek çok şey, kültürümüze ve taıihınıize geçmiştir. Blzleri dini tolkinleri altına alan, tngllızier zamanında onlara caf.usluk etmekten çekinmemış, agalann sofrasında belli bir yerı olan, sömiırllcü düzenin yabancılaşlırıcı »lanını üeniş tutan. Afganistnn'ın bır ucıından öteki ucuna defitn köy kby, ev ev yayılmış koca bir liblikten mollahja yükselerik. molla olurlar. Şayet daha ^ük«ek öfrenim yapmak ısterlerse, o zaman devlet larafından içılmış, bakımlı. ınaaşlı yUks*k yerler vardır. Medrese adındakı bu akademik yüksek ögrenim yerlerinde, mevleviler ders verirler. Ayrıca yatılı yerleri de bulunan medreselere «on zamanlarda Yeşil Bank tarafından crtmertçe yardımlar gönderiler«k, buralar gericiligln bilinçli resmi politik juvaları olmuştur. Yabancılaşma kültürUntin kara, gerici pençesine yakalanmış, nıea citlerin o küf kokan odalannda o mini çagın temizligini taşıy&n çoruklara. gerici düzenin seks bunalımını çeken mollalann \xt* tpoavüz dedikoduları yayılır krtylere... Ancak beyaz sarıklı, bevaz giysili, gttzlerine slirme çeken mollalann çok kahn dlnl zırhı vardır... BiLiME KARJI CIHAD Eu yiızbinleri aşaıı mpsrıtlcrın yanında, şurada, burada tek tlik yaptırılmıs bakımsır. okullarda biyoloji kimya matematik cogralya glbi çagdas dersler oku yan o'gTenclleri mollalar sevıııez ler. Bin mollaya bir öğrencinln dtlşmesl glbi eşit olmayan iki apayrı eğitim sistcminde, dünyanın yuvarlaklıgını ve harekptini savunan okul öğrencilerinin, diğeri kar.şısında ne denli gücsüz ve savunmasız oldugu ortadadır. Mollalar zaman zaman okul Ögreneilerinı susturmak amacı ile cihat ilân ederler. Bu kara «akallıların ynşadJklaıı, gecelodiklerl, din dersleri öğrettikleri ktiflü karanlık mesclt odalarına billmin, birbiriyle hiç banşma BÜROKR&SiNIN KÂRI Affran pmekçi lııılkı arasınrinki bitmez tükenmcz kavgalardan ya rarlanan blirokrasi olur. Onları iliklerine doğin soyan bürokrHt lar için her zaman en iyi av bu donnmlprde bulunur. Bir kavmm. .sınırları belll ormanlarına özel miilküne Y A R I N : OKUILAR VE BUROKRASi TiFFANY ÖNte «ıfarrEcı LEDI o£PHEMlee GARTH f=BAMCl'S. B)C AOAM 8UUUP,3ICAC»IMI BOCJAZINA 0A.VA NIN ÇlPTLIcSlNI NASIL 8ÜIACACSIN 2 E/vllSİ GÜN DOĞUNCArA kiT/IPA SEN1N DO<îÜS0NU BECLEV ' CJALSAUU2 TA~ en'UJl GEÇ tCALIBSAK OÖNEMEZUNUTA1A *