28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
m V CUMHURİYET " 15 AGUSTOS 197« süre kalmış olduğum Berlin'den İ kın bır aynlaraic Isvıçre'ye, mart 1934 temart 19331« de Türkiye"ye döndüm. Ondar? sonra yeruden Almanya'ya gıdişim, subat 1939 tarıhıne rastlar. Oradan aynldığım 1933 martmda Hıtler iktidara yeni gelmiştı. Bununla birlilcte henuz Nazizmin tam terör dönemi baslamamı» olduğundan, BerLfn'deki dostlarım ve üniversıtedeki Alman arkadaşlarımla polıtika konulan üzerinda az çok konusabıhyorduk vrupa'daki eğrendliğlm sırâsırsâa fltl yıia ya OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Patlayan Barut Fıçısı Aradan altı yıl geçtıkten sonra, şubat 1939'da Berlın'de arayıp bulduğum bazı eskl arkadaşlanmdan kımısı Nazızml ve Hıtler'ı ovmekten başka soz etmedı, kımısı urkek gozlerle llu ya/ıa bakarak «En ıyısı polıtıkadan hıç konuşmayalım, gel şoyle bır lokalde oturup bırer bıra ıçelım, eskı oğrencılık gıinlerımızden lâf edelim» aedı Yalnız bır tek arkadaşım, aynhrken bana: «Dostum, Almanya şımdı bır barut fıçısı üzermde duruyor. Savaş gıttıkçe yaklaşıyor» dedl ve hüzunle ekledl: «Allahaısmarladık Hayırlı yolculuklar Bır daha ya raslaşırız, ya raslaşmayız » Sonradan sadece bır tek yılbaşı kartını aldığım bu arkadaşımdan bır daha ses çıkmadı. Hıtler ve hempaları, daha 1923'ten ıtibaren Almanya'da trplum yapısını bulandırmaga başlamış; 1933'te ıktıdara geçtıkten sonra da «Yenı bir toplum yaratmak» hulyası ıle bu toplumdakı manevi uygarlık değerlerıni ve butun deger yargılarını altust etmıs, ılkokuldan başlayarak çocukları ve gençlen «Nazı terbıyesı» denılen bır eğitimden, gençlerı de «SA» kamplarında askerlık ve komando egıtımmden geçırmeğe başlamış, sonuncia Almanva'yı bu ulkenın parçalanıp bolunmesı, butun buyuk şehırlerinın harap olması ve birçck topraklarının da kaybedılmesı ile sonuçlanacak olan Ikincl Dunya Savaşına sUrüklemiştı. Benım Alman arkadaşımın şubat 1939'da korktuğu barut fıçısı, yedi ay sonra, eylul 1939'da, gerçekten patladı. Toplumlarda Bulanıklıklar Hıfzı Veldet VELiDEDEOĞLU sıkı blr çalışma göze çarpıyordu. On l)inlerce insan bodrumlarda, kulübelerde veya ustünkonl onanlmış yapılarda vaşıyordu. Sokaklarda takma bacaklı, koltuk değneklı, ya da kolsu* savaş sakatlanna sık sık rastlanıyordu Bunlar «Buyük Almanya» hayailen uğruna olen mılyonlarca Alman gencınln artıklanydl. Otelde, lokantalarda konuşmak fırsatını buldufum halktan kışıler, Fransız işgalınden şıkâyetçı olduklan, hele Almanlann goıbebeğl Karaorman bolgesımn Fransızlarca kasıth olarak boyuna tahnp edılıp Fransa'ya kereste ve odun gonderılmeslnden çok yakındıklan halde, yıne de, Rus bolgesınde olmadıklarına şükrediyorlardı. Bu yıkık kentın fazetelerınde, ünıverslteye, tlyatrolara, turlü san*t sergllerıne, konaerlere, spor gosterllerıne ve yenı kltap yaymlanna ilışkm yazı ve haberlerin genış bir yer kaplaması dıkkatıml çekti. Yıne dikkatımi çeken blr nokta fuydu: Almanlar her yerden ornegın tren istasyonlanndan ve resmi dairelerden önoe, efitım, öğretim ve kültür merkeslerinl ve basımevlerını eksiksiz bıçimde onararak halkın yararlanmasına açmışlar, istasyon, resmi daire ve konutlar gıbi yapılarda lse UstUnkdtU blr onanm sistemı uygulamışlardı. «Bfz buUnık bir toplum (Trfibe Gesellschaft) olduk. Birinci Dilnya Sivaşından sonraki sijasal partiler enflasyonu Aimanja'da denıokrasiyi çtfırından çıkardı, aııarşi ortamı doğdu. Halkta beliren otorite ve huzur gerekslnmeslnden \arar!anan Hitler, Alman halkının oylanvl» iktidara gellnce toplumumuzu büsbfitün bulandırdı. Yiıksek Alman kiiltürünü oluşluran bötiin değer yarBilarım alt ttst ettl. Sanki lnsanlrktan, insanlık duygularindan yoksun bir toplum olduk. Birbirimizl ve insanlan sevnıejrt, yürekten sevlnmeyi unuttuk. Bunlar bayağılık ve korkablık sayılnıaga başiadı. Bildiğiniz koşullar altında Ikinci Dünva Savaşına surükltndlk ve Jeopolitik durumnmuza göre, kaybedileceüi daha tmşından belli olan bu Mvayta renildik. Hitler ve arkada? ları öldu gilıl, atna arkada busbütün bulanık bır toplum bıraktılar. Acılar umutsuzluklar, düş kınklıkları ve bunun yanında kinler, diişmanlıklar, yoksulluk ve joksunluklar da bu bulanıklığı sürdürdu ve hâlâ da sürdürüyor. Alman halkı, cepheierde kanını dökmüş olan gençlerle şimdi alay edivor. Yarall ve sakatlara acımıyor. Yarab ve sakatlar ise bu ruh haletinin nedenini anlayamıyor ve halka «nankör», hatta «hain» fftzüyle bakryor. BUrilk dfif kırıklığı içinde Iç acısının kjnleriyle dolu dolu sokaklarda dolaşıvor. Kısacası, Alman toplumu bugun bir bulanıklık lçlnde. önce bu bulanıklığı gidermek, halka ken dine güven duvgusumı, sakatlara yoksullara raşama sevlncini afüanıak Iâzım. Bunun tçin de bir yandan kültür merkezlerin), eğience yerlerlni halka açmak, öte yandan yepyeni bir eğitim sistemi uygulamak gerekiyor. Fski defer yargılaruıı yıkıp yok edrn N'azlmıln topiumumuzda açmış oldıifu boflufu doldurmak, daha dofrusu, kopukluğu ridermek (terek. Bu olmadıfeça kallonamayız. Kısacası Naılcmin yıktığı kültür ve ahlâk değerierini jeniden inşa etmek, istasyon mm\ daireJerl yen! yapmaktan daha Snem U blzim tçin. t$te thstro, konser, güzel »anat Rer^Uerl, spor gösterileri ile btat, götuü kararmış Alman toplumunu yeniden hayata bağlıyeruz VB Nazizmln yaralarını yok etmeje çaüsıytvruz. Bu is uzun vadeli bir i*tir, fakat başaracajız.» Üniversıteden aynldığım zaman bu Alman profesdrün ve onun gıbı düşünenlertn ne denll haklı olduklanru, bir toplumu toplum yapan insanlık değerlen Nazl doneminde olduğu gibi barbarlığa dönüşünce bunlan onarmanın ne denlı guç olduğunu düşunüyordum. Suna inanıyorum kı denn yara alan bu insanlık değerleri Almanya'da bugun bıle tam onanlmış değıldir. Toplumda bulanıklık yalnız Almanya'ya özgü bır olgu değildır öbür toplumlarda da şu veya bu turlu bulanıklıklar her zaman gorıılüyor. Hele jerı kalmış veya gelışmekte olan Ulkelerde ve bağımsızlıldarına yenı kavuşmuş halklarda bu bulanıklığı genış ölçude görmekteyız. Bulanıklık kavramı, «Kançıklık, siyasal çatısma, darbe» kavramlan ıle karıştınlmamalıdır. Bulanıklık, bır toplumda ka\Tam kargaşası, kültur degerleri kargaşası demektir. Böyle bulanıklıklar, turlü huzursuzluklann, çatışmaların, darbelerin, hatta iç savaşlarm nedenı olabılır. Toplum bulanıklıgına Turklyemızde de tanık olmaktayız. Bu noktayı Öbur bazı toplumlardakl durumu gelecek yazıda ele alacağım. Not: 4 temmuz 1976'da «Nurctıluk» flzerlne çıkan blr yazım dolavısiyie gerici bir gazetede bana iftiraJar ve küfürler savuran bir fıkrayı dostlardan birl kesip gondermiş. Bu fıkranm yazan benim lçllt: «L'niversitede hukuk ilml okuttuğu kızlan sçrtundurup soyundurup plajlara fötören ilk hoca oldujhmu televlzyon kamerası karyısuıda gurarla söyledt» diyor. Bu, hayasızca bif ifHttdJr. Ben çocuk terbiyeslnden s8z ederken çocukla ana baba arasında arkada.şhk ilişldsi kurulmasını, çocuğa baskı değil sevgi ile terbiye vertlmesinl sö.Ocmiş ve ikl ogiumu plaja götfir«lufrumdrn soz etmlştfm. Kızım yok; olsaydı onu da fötüriirdüm. Benlm sözleriml defiştlrip kız öğrencileriml plaja götürdüjüm yolundaki namussuzca lftirayı yapan adamın din savunucusu göriinümüne bürunmesf dikkate değer. Benim için «budala». «hoduk». «koca herzevekll prof.» söcierini kullanması da bu jeriatçı yaıann sözum ona isiamî din terbiyesinin ne dlçüde olduğunu (röstermesi bakımından ilginçtir. Bftvlelerini dava etmek bile, benim teneraül edeceğim bir davranıs olamaz. Sayın Ecevit'e yapdan sulkast karşunnda bazı gericilerin insanlık dışı tutumunun, bu gtbi kişilerin her zaman savunduklan «Millî ve ahlâld» terbiye ile ne derece bağdajtığı da üzerinde durulması gereken iizücü blr sorundur. H.V.V. "İnsan Kardeşlerim,, er incan önce kendine dönoktür. Doğa yasasmda oluşnr bu kural; insanoğluna asılanır. Kflçük parmağımızda bir yara çıktığı zaman aklımız fikrimiz orada toplamr; dişimiz ağrıdığı zaman, hcrseyi unutur, acıyı dindirmeye çalışırız. Sonra sıra aüemize gellr. Çoluk, çocuk, ana, baba, amca, dayı \b Dar çevremizin acısı acımız; sevind sevinclmlzdir. Hemşerilerimlz ve yurdumuzda olanbitenlere de ilgi duyanz. Ama nasıl? Diyeiim ki sabah uyamp gazeteyl açtık. Uzak blr ilde maden ocağinda göçük olmuş; on işçi sizlere ömür. Kaç saniye dururuz bu haberln üstünde? Uzak ülkelerdeki olaylarla üîilenmenin ise kendine özgü koşullan vardır. fnsan aydınlanıp insan oldukça, duygulan %e ilgileri jakın çevreyi aşar; tum insanlığı kapsar. Bir kultur sorunudur bu. Her insan kardeşini sever; ama insanlan kardeş gibi sevmek çağdas bilinçle eşanlamlıdır Nâzım Hikmet'inki gibi: Kardeşlerim Bakmayın san saçll olduguma Ben Asyalıyım. Bakmayın mavi gözlü olduguma Ben Afrıkahyım. Çağdas bilinç geliştikçe, insan, özel yaşamındaki ya da yakın çevresindekl bir olayı, evrenin yasalarmda değerlendlrmesini öğrenir. Bövlece hem olaylann anlamını tam yerlne oturtur, hem de olanbitenler karsısmda bilgece dav raıuna yeteneklerlne kavuşur. iki Filistinli gerillaıun çarşamba gecesl Yesilköy Havalimanını kana hoyaması, bizim toplumda çarpıcı blr etki yarattı. Anadolunun uzak kdjlerinde neler düşündüler bllemem? Ama sıksık hava volculuğuna çıkan; hele Teşilköj'den siKslk geçen çofu ki^l, tehllkeyi vüreğinde duydn; kaygıyle olcudu gazeteleri Rengârenk fotoğraflarla sergilenen kanlı görfintuier, yaşananlann Içine ittl bizleri. öfkolendik Filistinli iki gerillaja. Öfkemizde haklıydık. Adamlar. yaşadığımız topluma taşımışlardı sorunlannı. Masr.ın insanları öldürerek mi amaçlarına ulaşacaklardı? Budala herifler) Gormüyorlar mıvıiı her t*rör olayında dünyava yayılan olumsuıluğu? Gazeteler yazıyorlardı. 17 yaşındaki ls\içreli tlena, kalçasından yemişti kurfunu; anneslne soruvordu: Niçin anne? Ben onlara ne yaptım H?.. Ovs3 iki Filistinli eerillanm Yeşilköjü kana boyadıgı saatlerde, ta uzaklarda, Lübnan'da birşeyler oluyordu. Yesilköv'de akan kan, derelerin yanında bir bardak BU gibi kalıtdı Lübnan'daklnin yanında Sağcı Hırlstlyanlar. F1llstinlilerln Tel 7aatar kampına çirmişlerdi. Ve kıyım başIamıştı. Kadm, çocuk, ihtivar, sakat. hasta demeden öldürüyoriardı inyanlan. Bir sabah öSleye değin yapılan loyımda, on bîn kişîden arta kalan blrkaç yüz Mşiydi. Ne var kl olanbitenier blzden uzakta\dı. Gazetelerlmiz Lübnan'dakl kıyımı yansıtmıvorlardı. SokaktaM adam da ikl Filistinli gerlllanın Yesllköy'de yaptıklannı okudukça: Olur mu, dlyordu, olur mu? Fillstlnltnin dramı Îşte burada yatıyordn. Ynrdnndan kovulmuştu. Bir kuşak boyu, kamplarda, kent varoşlarında akıl almaz acılar içinde yaşıyordu. Ihanetle çevrlllydl dört yandan. Çocuklar aç: gençler intikam jrüduleriyle doIn; yashlar eziktiler. Blr halkın kıyımı sözkonusuydu. Ve uygar dünya bir halkın kıyımına göz yumnyordu. fygar dünya, Avrupa hava alanlanndan büyük knmpanyalann yolcu uçakian kaçınldıği zaman kıpırdıyor, televizyonlarda görüntüler sergileniyor, gazeteler basyazüar döktürüyorlardı Terörlzme non vennell! îşte bu çeliskili dünyanın umutsuzlandır Yeşilköy'ü kana boyayanlar; biz de bu dünyanın Insanlanyız; bu dünyadan sorumlu olduğumuıu unutmayacağıı. Çağımıs dünyasında Veşilköy'le Tel Zaatar birbirlne uzak değildir. H Yeniden Gidiş Ondan sonra Almanya'ya ilk kez 1948 yıhnın ocak ayında gıttım. Altı yıl süren »avaş 1945te bıtmıştı. Bütün Almanya Uç yılı aşkın bır sureden beri, Amerikan Ingilis Rus Fransıa olmak üzere, dortlü işgal altında bulunuyordu. Eunlardan her birlnln lşgal bolgesl ayrıydı ve her bolgenin yönetlmi basında bır komlser (komutan) vardı. 1949'da benim gittigim kent, Fransız işgal b^lgeslnın merkezl olan Freıburg 1/B sehriydi. Orada yalnus belediye işlert Almanlann elıne bırakılmıştı. Savaşa eylemll olarak son. verıldığınden ben Uç yılı aşkın bir süre geçtiğl halde, sokaklar hâlâ hava bombardunanlanndan kalan yıkıntılarla doluydu. Bunlan kaldırmalt içln çok Bulanık Toplum Ünlversıtede Hukuk Pakultesl Dekanım ve ban Profesörleri cıyaret ettım Konusmalar sırasında onlara Almanyanın yeniden kalkınmasın da herhangı bir yontem uygulanıp uygulanmadıgını, örneğın tren ıstasyonu yan harap bır durumda kullanılırken şehır tıyatro bınasınm «anki şımdı yapılmış gibl yepyeni olmasının nedeninl sordum. Profesdrlerden bırisi: «Lieber Herr Kollegeı (Aıiz meslekdaşım) diye »oıe başladı ve konuşmasını şöyle sütdürdü: TANIKLIK ÜZERİNE.. OKTAY AKBAL Evet Havır Tarihte Kitap Kıyımı Itap», güncel blr konu olarak, canlılıgını aürdürüyor. G*z«telerde, kitabın yasaklanması, kitap kıyum Uzerlne, degerli düşünceler lçeren yazılar yayınlanmakta. Bazan ibretle, bazan içımlz burtularak, »ırasına gor» de, umutlanmıı artarak okuyoruı, bunlan. Ben de, bu yaaumda, 5000 yıllık yaşamı boyunca kitabın basına yelenlerden en ilglnçlerlnl, Sven Dshl'ın «Kitabın Tarlhı» (I) adlı yapıtından aktarmalar yaparak vermefe çalısacagım. Bu yoldan, konu Uzertnde, Cumhurtyet'ln degMli okuyuculâiının, somut verilerle, daha fenlş bır perspektıf içinde düşunmelenne olanak saglıyabılecegıml umuyonun. Yazının tonunda da, İkl değer11 yazanmızın (Refat Nuri Güntekln'le Nurullah Ataç'ın) kitap üzenndekı, gunumuzün gericı, alacakaranlık gdrümknüne karşın, bır ışıldak kadar parlak duşunce leri sunulacaktır. Belçıkalı kitap bilgtnl Bven Dahl'dan, kıtaba karşı hıncın, tarıhsel bır olgu olarak, ilk kez MÖ 213 yılında, Çın'de ortaya çıktıgını; bunun, yakma, yıkma, jagmalama, aşırma biçimlnde, gunumuze değın uzandığını ofrenıyoruz. Bunlan, Sven Dahl, anılan yapıtında şoyle anı.ttıyor (Yazımızın çerçevesı, burüardan ancak bırkaçınuı yer almasına isın verebılecek): Nıl vadısınde papırus yaprağının temel yazı aracı olarak kul lanıldıgı sıralarda, buradan uzak bir yerde, Çın'de, ılerı, bır baska uygarlık ortaya çıkıyor; aynı zamanda kitap sanatı kendlni gös tenyordu. M. Ö. 3000 yıllarında, Çın'de, kemik, kaplumbaga kabugu, bam bu agacı kamışı, daha sonralan da agaç plakalara stylo (kalem) ile yazı yazılıyordu. Bu döneme alt elyazmalarından, gunumuze pek bır şey kalmamıştır; bunun asıl nedenı, M. Ö. 213 yılında Imparator Ts'ın Schıhuangtı'nın. kendi politik etklnlikJerinl eleştirmek yürekliliğlnl gösterenlere ait yapıtlarla birlikte butun kitaplan büyuk bır autodafe (ateşte yakma cezası) ile yok etmesinden ıleri geimektedlr Bu kıyımdan ancak pek az kitap kendını kurtarabılmışür. M. Ö. 47 yılında, Cesar, Iskenderıye'yı ele geçırdiği zaman, Iskenderiye Kıtaplığı'nın en onem lı bölUmü, yakılarak ortadan kal dınldı. Eğer doğruysa kı, hıç gerçeğe benzemıyor Antoıne, Kralıçe Kleopatra'ya, Bergama Kıtaplığı'ndan 10ü bın rulo getı rıyor; bu yoldan, Cesar'ın îskenderıye Kıtaphğı'nda yaptığı yıkım, zenguı bır odunlemeyle ona rılmış olujor. Fakat, bu ünlu kı taplık, eskı onemım asla bulamı yor, nıhayet, M. S. 390 yılında arşovek Th"ophıle d'Antıoche'un buyrugundakı ilk Hınstıyanlar, Serapıs tapmağını yıktıkları sırada, hepten yok olup gıdıyor. Unlu Halıfe Harun El Reşıd ve oğlu Ei Memun'un Bagdat' takı kıtaplıklarında, grekçe kitap larla, Grekçeden Arapçaya, Sırpçaya çevnlmış Yunan yapıüarı bu lunuyordu. Bunu ızleyen donemde, Kuzey Afnka ve Ispanya'daki kitap koleksıyonları, Arap uygarlıgının varlığına tanıklık edıyordu. Ozellıkle, her şeyden once söz konusu olan, Kahıre'dekı «Fa tımiler Kıtaplığındır. Bu kıtaplık, 1068 yılında, Türkler yağma etme den once, 100 bin cılt kitap oarın dırıyordu; XII. yuzyılda tumden yok oldu. 1525'te Almanya'da, Koyluler Savaşı sırasında, nıce Alman manastır kıtaphkları yok edıldı. Yalnızca, Thurıng'te 70 manastır ve bunlara aıt kıtaplıklar ortadan kaldınldı. Kargaşalıklarm olduğu yerdekı kıtaphkların acıklı durumlarını hıkâye eden rapor lar vardır. Kıtaplar bazan yakılıp yırtümış, bazan suya fırlatılrruş. "K Mehmet DÜNDAR E»kışehlr îmam Hatip Lısesi TUrkçe öğretmenl «Bu dunyada en bflyük guç tamklıktan kaçmak değllse, nedir» Albert Oamna'tafin «ActueUes» adlı kitabından almıs blr deftere yaanışım bn sözü. Kiml zaman «eskl defterler>l kanjtırmak iyl oluyor. Zaman dediğiniz nedir, blzlerce var olan, bize göre hesaplanan blr «sey»! EsH defterler eski zamanlanmın ta>ıyor. Unntmus gltmiştzdir blr kitaptan şu ya da bu cümleyi oraya neden, niçln yaıdığumzı, bir kitabı okurken falan cümleyi neden çizdlglınlıl, yanına soru, ttnlem lşaretleri koyduğumusu.. Eskl derterlerta lçlnde bir sürfl kâgıt... Oturup yırtmaya başladım. Ara sıra genel temizllk gereklidlr! özellikle yazarUr İçln'.. Hele hele aürekll yaımak zorunda olan bizler lçin durmaksızm not almak, boyuna okuyup birşevler özümlemek, yolda glderken, bir arkadaşla konuşurken birdenbire aklınıza ge> len bir düşünc^yi, bir lzlenlml hemencecik kâfrt parçalarma geçirmek, hatta herkesle birlikte rahat rahat kunuşurken birden kalkıp unutulmamaaı gereken bir konuyu bemenceclk ya» maya başlamak sıradan olaylardır... Camus, «Adaiet ve Kln» adh bir yazısmda böyle yazımş: «Bu dünyad» en büyük suç tamklıktan kaçmak de£ÜM, nedir?» Ben sık sık «tanıkhk» Konusunu lşlerim Tanıklık, tanık ounak konu.su, insanoflunun İlk çağlaımdan beri düşünülmüş, jazılımş, öneml belirtUmiştlr. Tanıklığın ilk ko^ulu dUrüstlUktiır. Ne gördüysen, ne duyduysan, kamu bnunde, yargı önUnde, bir bir söylemek Kiml zaman soran olur, kinıi zaman kinue sortnaz, hatta anlatmanı da istemez Bir acıyı, bir kotiıiüğü gormüş olanlann kendlliklerinden konuşmaiarı, yasmalan, o ger çr*i kamuya maletmelerl kutsal bir gore\ılir. Hem de oldukça tehlikeli bir gorev! Uemek tanıklık, geliyor bir noktada, tanıklık ettlğin gerçek adına sava^çı olmaya kadar varıyor. Bir duruşmaya gelip en basit bir olavda gorüşlerlni belirten bir ta nık bile büyük sorunıluhık taşır En kuciık bir >alan, inaaniarın yaşamını altust edecek, mutsuzluklar >aratacaktır Blr de bunu yığınlan ilgllendiren kuııularda «tanıklık» edenler içln du fünün. Sorumluluğun büyüklüğ4 hemen ortaya çıkar. . Her yazı, blr tanıkhktır. Yaşadığımızın tanıklanyB beplmiz Özellikle gazetelerin köşe vazarlan Her gıın bir röıleml, bir izletıimi, bir gürüşü diie getiriyoruz. Yalanct tanıklık da vardır . Uzun zaman insanları aldatır, ınandınr da . Toplumu yanlıç yollara iter. Ktkili bile olur. Gerçekler tatsızdır, •cıdır, insanları büyülü sözlerle uyutmak daha koluydır. ÇUnkü lnsanoğlunun acıdan, çiridn sevierden kaçmak, saklanmak eğilimi vardır Birl çıkmıs «ben tanığım, şöyle şoyle olaylar oldu» dlye batırıyor. Bu sese yanıt >ermek, o çağnnın yanında yer almak, o yolda vuruşmak, döviışmek, yaraianmak, ölmek gere kebilir. Aictor Hugo der kl, «Suçlu yerinde dünya duruvor. Ben onun tanığıyım.» Kitaplan, şiirleri, eylemijle çağınm tamğı oldu grrçekten de Butun Yapıtları'nın başma şojle bir cümle yazmışlardı: «Ondokuzuncu yuzvılın en »üçlu tamğı.» Okunanız yapıtlarmı Fransa'nın gerçeklerini bulursunuz. Büyük yazarlar, en inanılır üınıklarıdır çağiarının, ülkeierinin Pulltlkacüann tanıklığına hlç bir zaman bas\urmaz tarihciler. Yazarlar, duşüniirler yapariar tarihi, politikacılar deçil Eskl kâğıtlan, defterieri liarıştırıyoruııı. Tanıklık konusunda sozler yazmı.şım. tste I'ascal'ın bir sozıi; «Ben ancak tantkları bojdurulaa övkülere in.ınırım.» Doğruvu söylemiş ki. gerçeçi dile getirmis. ki, o çaçın eşjemen c;üçleri onu öldürmfışler, o güclü taruçı susturmanın jolunu bö\Ie hulmuşlar, demek Istiyor Pascal Bir de «tanık» diye k.irsımıza dlkilen zorbalar vartlır. Anatole France ?<nle vaziTiı» onlar Için: «lnsan, «linde bir kılıçla tanıklık ederse, o zaman insanı deül kılıcı dinlemek gerekir.» Adam «llâhı çeknıiş, «gerçek budtır, kabul et» diyor. Orada tanıklık vok, zorbalık var. Albert CamuVnün sozünü unutamıyorum; «Bu dünyada en büyük suç tamklıktan kaçmak değllse, nedir?» Karınca kararınca. irıicıimiı/un yettiçincf. gozümuztin eördüiünce, bllgimizin yettiğince tanıklık yapmalmz. Biz. \azarlarm en büyük gücü k^ndi taıııklığımızı, yığınların ona\Iadıtı kstıldıgı blr içtenllğ» u'.ıstırmaktır. Yanl ortak bir tanıklık haline çetirmektir. Hugo gibi, «Suçîu jerinde dun>a dııruyor. Ben onun tanığıyım» dlyebilmektpdir Düma da suçlu. kendi ülkemiz de. kimi zaman toplumumuz da, hepımiz de Insan kendi becerikMzliklerinln, basarı^iThklarının \an tutmaz tanığı olnıalı O zaman doğru yolu bulur çabucak Exet, cerçek basarının yolu «saçiam taıuklıkMan geçiyor. En binük suç Jse tamklıktan kaçmak.. btz&n da kese kigıdı fıystına satılmıştır. Daha sonraki donemde, Fransa'da, din savaşlan sırasmda, manastır kıtapUklannın çogu Için de aynı şey olmuftur. Çıkar içln kitap yok etme: 1634te, Kopenhag'ta, parşömen elyaznıalannın pek çogu, prens dügUnleri nedeniyle, haval Osek k&rtUçleri y&pınıındA kullanıldı. Siyasal Sansür 17. yuzyıl, h«r şeyden once, dinsel sansurün oldugu bir döhenîdir; fakat, yaras yavaş, siyatal sansürun bir sonraki yuzyılda daha onerrüı bır rol oynıyacağını haber verıyordu. Sansür. her şeyden önce, özellikle «dinı, lyı geleneklen» korumak ıstıyor, fakat, aynı zamanda, devletın çıkarlannı da temsll edlyordu Pransa'da, 1563 buyrugu ıle; bogulmak, asılmak tehdidı sltmda, herkese, hangı durum ve koşullarda olursa olsun, mektup, kitap basma; ya da basürmayı yasaklayacak derecede, ış, ilerı götürtılmüstü. Henrı IV. zamanmda, gerçekten, büyuk bır hoşgoru vardı, ancak, Louıs XIII. ve Richelieu'nün egemen olduğu dönemlerde, tekrar, ciddı bır sansure dönüldüğune tanık oluyoruz. «La Fronde» (2) suresınce, en azından, bmlerce baskıaı yapılan Mazarin yayınlarını basmak. satmak tehlikeli bır şey haline geldı GUçlu bır sansure karşın, bır kitabın, fılelerın gozlerı arasından kaçması, kendısıne karşı ko nulan vergıden kurtulması, seyrek rastlanan bır durum degıldı Günumuzdekı bırçok omeklerınden bılindığı gıbı, «Yasaklama», çogu zaman, yalnızca reklâma yarıyor; kitabın gizli, kanunsuz satısını arttınyordu. Nazilerin ıktidan ele Reçırmesinden sonra «Börsenvereın» Kıtaoçılar Sendıkası, lS33'te Ulus Kültür Odasına fReırhskultur Kammer) katıldı Böylelıkle !;ıtapçıhk, basımcıların çahşmalan gıbı. hepten devletın elıne geçtı Zorbalar tarafmdan suç'u ilân edılen çok sayıda kıtaD, 1935 mayısında yakıldı. Aılesel ya da ide olojik nedenlerden dolayı, yone'ıme ters duşen yazar, basımcı, kı tapçı, kitap satıcuı, Ulkeden «ynldılar. 1933t« Alman yönetıminin kışkırttıgı karmasıkhk basiadı. Naziler, kitaplıklann tek bır yönetim altında toplanmasım istlyorlardı. Bu, yerinde blr görüstü; fakat, bahteızlık, kıtaphkların, siyasal bir araç olarak, nasyonalsosyalıst Nas Partısinın ideolojlslne göre, durum değıştirmelertnin (transfonna olmaiannın) iatenmesındeydi. Bandan «onra, Wl tun kitap satınalma ışleri, Cologne'da kurulan bir genel büro tarafmdan denetim altına alındı. Kıtaplıklardan kaldırılan yasaklanmış kıtaplar içın, uzun listeler duzenlendi; Yahudilerin genel kitaplıklara gırmesi yasaklandı. tküıci Dünya Savasında Durum: îkinci Dilnya Savası sırasmda, Balkan ülkeleri, Özellikle Polonya, Almanlar tarafmdan çar pıldı. Almanya'ya gotürulemeyen degerli kitaplar, Kransınsky'de bir araya getirildi. Alman sürüleri, kenti terketmeden önce, bu kitaplıgı ve kentin belediye kitaplıgını ateşe verdiler. Çok sayıda halk kitaplıgı en azından Polonya edebiyatı yapıtlan aynı şekilde yakıldı. Yalnızca, Polonya ulusal uygarlıgımn tümden yok edılmesi amaciyle, raslanan birçok basım ve kıtapçı stoklariy le, özel kitap koleksiyonlanna, benzer autodart 'ateşte yakma cezası)'ler uygulandı. Ötekı ülkeler de, Naziler tarafmdan girişi* len, kitap yagma ve yıkımlanyle karsılastılar. Sven Dahl'la birlikte yaptıgımız bu kı»a tarih yolculuğundan sonra, simdi de, kitap hakkında. kitap okuma konusunda, Reşat Nuri Güntekin, Nurullah Ataç ne diyorlar? Bunu görelim: îşte, R. Nuri Güntekin'ın söıleri: •O Cbabami, evde iken kitaplan tekhfsızce kanştınnak bana yasaktı Fakat yokken onlan kucak kucak ortaya yıgarak altlanndan sprer, üstlerinden çıkap. dım. Pek az sonra fare gibi onlan kemırir, gizli gizli resimlerinı keser ve boyarken yine fare gibi burmımdan yakalandım. Gldiş, o gidiş! Onun içın uzunca öğretmenlik hayatımda etrafımda kılere tavsiyem daima şu olmuştur: «Bırakın çocukları, kıtaplar arasında oynasınlar... Ne pahasına olursa olsun > Nurullah Ataç « Edebiyatımızın gelışmesı içüı neleri gerek li gorüyorsunuz''» sonısuna verdifi yanıtta. (GUdümlU sanat ıstemenin duruk bir toplum yaratac&ğını 1leri sürerek) şöyle diyor: « . Gençleri bundan kurtarmak gerekir. Korkutarak, teh dit ederek mı? Hayır, korkutmak, tehdit etmek duruk toplum ten Terrhür. Gençleri, kendUerlne hür edebiyatı öğreterek kur/tarablliriz. Eski YunaneU'nin, Es ki Roma'nın edebiyatı Haton'u, Aristophanes'i, Eunpides'l, Horatius'u, Vırgılus"u okusunlar. Yalnız blrini değıl, hepsini okusunlar, Lukianus'u okusunlar. Onlann etkısı İle yetisen Avrupa edebıyatlannın eserlerini okusunlar, en sıkı çağlarda blle Avrupa fllkelerinde turlü türltt düsüncelerin blr arada yasadıklarını, çarpıştıklarını, çarpıştıkça blrbirlerlnden kuvvet aldık lannı görsünler». Bunlara eklenecek bir töz ver var mı. dersiniz? (1) «Hlstorie dn Llvre de l'Antlqulte & nos Jours» (Antlkiteden Zamanımıza Kitabın Tarihi), Sven Dahl, Editions Polnat, Paris. (Z) Louls 14'ün errlnlik çağı 5n ceainde Maıarln'e karşı başkaldırma. İLAN îstanbul Dişhekimliği Yükselc Okulu Müdürlüğünden : Okulumuza bır Fizik Aiistaru alınacaktv. Imtüıan 20 8.1976 Cuma günü saat 10.00'dadır. (Basuı: 22515) 8034 VEFAT Arkadaşlanmız Emel ve Timur Erkman'ın babalan, (te> Jerh bilim adanu, ömek insan, Prof. Dr. Emin Burad'ın olumunden duydugumuz uzuntü büyüktür. Ailesine başsagUgı dıler, acılar mı paylaşınz. DE\XET PLANL.4MA TESKtLATl SOSYAL PL4NL4MA D4tRESt (Cumhurıyet 8063) PEVA Merkezi Istanbul'da bulunar» ve danışmanlığını yaptığımız bütün Türkiye çapında çalışan çok uluslu bir stnaî kuruluş içın aşağıdaki niteliklerde bir yönetici aranmaktadır. İŞ TECRÜBESİ • • • • • • Finansman dalında yönetici Olarak iş tecrübesi olmak, Mali analizier yapabilmek. Bilgi işlem merkezini yürütmak, Banka ilişküeri va kradi işlerinde tacrübeli olmak, Genel ve sınaî muhasebe işlerini denetlemek Dış ülkelerdeki toplantılarda kuruluşu temsil edebilmek, , 35 ilâ 45 yaş arasında olmak, Yüksek tahsil yapmış olmak (Master tercih edilir.) En az on yıllık iş tecrübesi olmak, TBTAK Marmara Araştırma Enstitüsü Kaynarsu kazanlarınm işletılmesinde tecrübeli, «skerlılt yapmış KAZAN USTALAR1 aranmaktadır. Thyseen brulörlerınden anlamak tercih nedenidir. tsteklılerin şahsen EMstıtünün Gebze'deki lfyerine müracaatlan rıca olunur. ÖZELLİKLERİ • • • * MAJORİNTERNATIONAL COMPANY has a vacancy for an ADM1NISTRATI0N MANACEti at its îurkey Headquarters Jocated in Izmir. ' , Essentîal requirements for ırıe position ârp experîence in legal matıers, pro>en tınance e\perience and a fluent command of the Eııglish language. An extensive knowledge otTurkısh admınıstratıon proccdures is also hıshlv de&ırable lor the ıdeal candıdate. , Age 3045 years Only fully qnalıfied candıdate inferested în a rew»rding career are ınvıted to send a complete curricubm vltae under "person!. and confıdentıal" cover to Personnel Manager • P. K. 921 İZ.VUR , (Basm: 23397) 8036 * • Çok !yi Ingilizce bilmek, îstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığmdan Fakultemlz, Goz Hastahklan Kursusune 1750 sayılı ünıversıteler Kanununun 32 ncı maddesı uyarınca bur» karşılığı Tıpta UzmEnlık Ogrencısı ahnacaktır. Yabancı Dil sınavı 23 Ağustos 1976 Pazartesl günü saat 10 00'fla, Bılim Dalı sınavı da 31 Agustos 1976 Salı gunü aynı saatte Dekanlıkta yapılacaktır. îsteklilerın 19 Ağustos 1976 Perşembe günü saat 17 OO'ye kadar bır dılekçe, 4 fotoğraf ve mezun olduklan Fakülteden alacaklan ders notlannı gostenr (5 nusha) mezunıyet belgesı ile birlikte Fakulte Personel Burosuna başvurmaları duyurıüur. (Basın: 22400) 8037 Dolgun bir geliri ve istikbali olan bu görev ile ilgilenenlerin 15 Eylül 1976 tarihine kadar aşağıdaki adrese bir fotoğraf la birlikte ozgeçrmişlerini yalnız mektupla gondeTneleri rica olunur. Müracaatlar gizli tutulacaktır. Istiklâl Caddesİ imam. Sokak No. 1 Kat 4 Beyoğlu Îstanbul (Uâncılık: 73131 8091 PEVA (PARS/MC CANN: 447) 8022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle