28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 X U g t Hükümetl. TürV Ceza Yasasımn bazı l ¥ l l « maddelerini değiştirmek amacı ile, yeru bir yasa tasansım Meclis gündemine aldırmıştır. Silâhlı çafışmalarm, işçi ve gençlik kesimırv de giderek yoğunlaştığı, ülkenin ekonomiic alanda dar boğazlara girdiği. dış ilişkilerde, önemü sorunların çözüm bekiediği bir dönemde, ou sorunlara önlemler ve çareler aramak yer.no, hükümetın, çıplak kadın reslmlerini yasaklamaie için yasa tasarısı hazırlama çabasında bulunması. halkımız için büyük bir talihsizliktir. Daha birkaç gün önce, işçi kesiminde çalısma banşını sağlayacak ve demokratik iikeieri yaygınlaştıracak referandumu red eden bir siyasî iktidaruı, böyle bir davranış içinde olması gerçekten üzlicüdür. Hükümet her şeyi bir yana bııakmış, ahlâk dışı, müstehcen gerekçeıerl ile, yeni yeni özgürlük kısıtlayıcı yasa tasanmn hazırlamaya koyulmuştur. Hükümetçe getirilen yeni tasanya göre, Türk Ceza Yasasının, müstehcen yayınlarla ilgili 426.427 ve 428'inci maddeleri değistirilerek. çok geniş kapsamlı sözcülderle yeni suçlar ya* ratılıyor ve bu yeni suçlara, iki yıla kadar varan hapis cezalan öngörülüyor. Ceza yasamızın 426* ıncı maddesine, bu tasarı ile yapılan ekleme» lerle «Cinsel arzulan tahrik ve istismar maksadı ile halkm ar ve haya duygularını inciren, genel ahlâka aykırı» her türlii yayım, resım, film ve benzerleri, suç olarak kabul ediliyor ve cezalarda arttırma yapılarak 6 aydan başlayan hapis cezalan getiriliyor. Oysa, bugün yürürlükte olan 426. madde, «müstehcen ve hayasızca» olan tüm yayım, resim ve davranışlan ceza yaptınmı altlna almakta ve bu eylemlere iki aydan iki yıla kadar hapis ve 15 liradan 500 liraya kadar ağır para cezası öngörmektedir. Burada bir noktaya değinmefc isterim. Cea» yasamızın birçok maddeleri, değisen sosyal coşullar gözönüne alınarak, birkaç kez defişürildiği halde, bu maddelere. 1926 yılından beri, yani ceza yasamızın kabulünden sonra hiç aokunulmamış ve buna gerek de duyulmamıştır. Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaâmak amacı ile yaptığı devrimlerin koruyucusu olarak kabul edilip yürürlüğe konan, ceza yasamızın bu hükümlerini. 20. yüzyılın son yarısında, kadın erkek ilişkilerlnin mahremlik kisvesinden alabildiğine sıyrıldığı bir dönemde, «Cinsel arzulan tahrik» gerekçesi ile değiştirmek ve yeni suçlar oluşturmak çabalan, devrimler öncesinin karanlık günlerine duyulan öziem duygusundan başka bir anlam taşımaz. CUMHURim 21 HAZİMN 1976 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER MÜSTEHCEN ÜZERlNE H. Basri AKGiRAY ISTANBUL MİLLETVEKİLI Nedir «Cinsel arzulan tahrik eden» ve davramşlar? eylem Bu genış içerikli deyim, uygulamada çelişkill mahkemo kararlarının olusmasına neden olacakör. Sosyal yasantımn, yanlış ve dengesir tar»flannı eleştirmek için bir bölüm ahlâk dışı olayların kamuoyuna yansıtılması, genel ahlâka aykırı yayım mı sayılacaktır? Yoksa genel ahlâk, belli kişilerin, örneğın, MC Hükümetinin Adalet Bakanının ahlâk anlayışı mıdır? Büinmelidir ki, genel ahlâkı korumak demek, belli bir ahlâk anlayışını korumak ve buna karsı olan anlayışlan yasaklamak demek degildir. Düşünceler, davranışlar ve anlayısların, varolan ahlâk kurallarına uygun olup olmadıklarına, hatta bu kurallan değiştirmeyi amaç alıp almadığına bakılmaksızın korunması zorunludur. Demokrasi ve özgürlük bu demektir. Bir düşünürün, bir terbiyecinin ve hatta bir politikacının, mevcut ahlâk kurallanm değıştirme çabasmı taşıyan davranışlan, demokralik ülkelerde yasaklanamaz. Aslında, üretim ilişkilerinln değişmesi sonucu, genel ahlâkın ânlamı da değisecektir. Buna engel olunamaz. Bugün kadın arük bir üretim unsurudur. Erkekten ayrı, bagımsız birimdir. Her yıl kadın hakları haftası ya da yılı dUzenlehraek suretile bunun kavgası da verilmektedir. Cinsel arruları tahrik ediyor diye, kadım kafes arkuına kapamaya olanak yoktur. Eğer bu genye dönük çaba Tanrı «akına, din ugruna harcanıyorsa boşunadır. Tann aşkına olamaı, çünkü Tann lnsanı çıplak yaratmıştır. Din uğrut» olamaz, çürikü. Islâmda k&dınerkek ilişkileri bir bilim dah olarak özenle işlenmistir. ömeğin, Şeyh Alİmam Abu AbdAUah al Nelsevi'nin «Kokulu Bahçe»si, cinsel iliskilerin yirmi bir biçimini anlatan eğitici ve ögretici bir yapıttır. Ahmet Bin Süleyman'ın «Şehvet Gücü İle Gençleşme» kitabı, Ömer Halebi'nin kuvvet ma cunları ile ilgili arastırması, Muhammet Ali îbni Hazm'ın 10. Yüzyılda yâzdığı ve bir harerain içyüzünü anlatan «Risale»si, MC hükümetinin getirdiği tasanya göre 20. yüzyılın modern Türkiye'sinde suç sayılacaktır. Önce Çuvaldjzı Kendimize.. SADUN TANJU ürk basını, içine dilstüp bunalım döneminde yeni bir yere gelmiştir. Siyasal ve sosyal dalgalanmalann gürültüsü patırtısı içinde basının teknik üstünlük yarışmaları altınnaki çöküşünü önemsemiyenleri uyarmsk bir meslek görevidir. Onun için, bugün okuyucuların önünde 1976 nın ilk yarısmın basın hayatımız yönünden getirdiğı sonuçlan eleştirmek istiyoruz. 1975 yılı, Türk basını için önemli bir başarısızlık döneml olmuşru. Cumhuriyet dışında tüm gazeteler okuyucu kaybetmişler ve en az üç yüz bin yeni okuyucu kazanması beklenen basmımız esKi okuyucularından üç yüı binini yitirmişti. Bu yılın ilk yarısında da bu başaşajh gidiş sürmüştür. Cumhuriyet dışmda, büyüklü, küçüklü tüm gazeteler son sltı »yd» 2TO.000 okuyucu daha kaybetmişlerdir. Böylece. bir buçuk yıl içinde 500 bin yeni okuyucu kazanması beklenen Türk basınının bu ölçüde kayba uğraması her haide önemsenecek bir olaydır. 1974 sonunda l.S nıilvon olan RÜnlük gazeıe alıcıları buçün U milyonun altındadır ve hızlı düşüş devam ettiği için, bır kısım büyük gazeteler kurtuluşu çok denenmiş «loterya» usullerinde aramaga yönelmişlerdir. Anayasaya aykırı Tasarıda eleştiri konusu olan bir hüküm de, gazete ve dergilerin sorumlu müdürleri İle ilgilidir. Biz. ceza yasamızın yürürlükte bulunan 427. maddesindeki, sorumlu müdürlerin cez»landırılması hükmünü. Anayasa'nm 33. maddesinde yer alan «ceza sorumluluğu şahsidir» kuralma aykırı olduğu gerekçesi ile degiştirme çabasında bulunurken, tasan ile bu hüküm daha d» pekiştirilmektedir. Müstehcen, genel ahlâka aykırı, cinsel arzulan tahrik gibi karmaşık deyimlerle suç yaratmak yersizdir. Bugün mevcut olan «müstehcenlik» unsurunun saptanmasında bile yargıçlar, uzman bilim adamları ayni kanıda birleşememektedirler? Bazen birlesseler de Yargıtay ayni görüsü benimsememekte ve kararlan bozmaktadır. Şimdi, hukuk otoritelerinin, büyük yargıçların bile müstehcenlik konusunda birleşemedikle ri bir gerçek iken, bir gazete sorumlu müdüründen bu gibi suçları nitelemesini istemek, ne denli haklı bir davranıştır? Hiç kuşkusuz böyle bir anlayışla sorumlu müdüre verilecek mahkumiyet kararı, kamuojijnda adil olarak kabul görmİ3"ecektir. Sonuç olarak söylemek gerekîrse. cfnsel do>oımsuzlugun yaygın bulunduğu ülkemizde, ceza yasalarına ajır cezalar koymakla. mahkemeleri, yasaklama ve top'.ama kararlan almaya zorlamakla genel ahlâk korunmaz. Kadınd ekonomik olanaktar sag'.anmadıkça. özgürltiklere konan kısıtlamalar kaldırılmadıkça çaba boşunadır. Arttınlan cezalar, müstehcen kitapların biraz daha pahalı, seks filmlerinin biraz daha gizli gösterilmesinden başka bir işe yaramaz. Türkiye'de artik bikinl mayo ile denize giren kadına bakılmıyOr bile.. Bu nedenle MC. hükümetinin hâlâ elli yılların, yüsyülann gerisine gitme çabalannı kımyo T Örnekler örneğin, Unlü ressam Georgio'nun Uyuyan Venüs tablosu (sanırım çoğumuz görmüşüzdür. Etli canlı tüm çıplak bir hatun, yüzü bize dönük olarak yatmaktadır bu tabloda) cinsel doyumsuzluğu doğal bulunan benim Anadolu insamm ıçin bir cinsel tahrik aracı olarak kabul edilemez mi? Ya da. sahnede siyah elbisesinin biraz yırtmaçlı eteğinden beyaz bacagı görünen okuyucunun bu durumu. belki Istanbullu kişiyi tahrlle etmez ama, Hakkârı ya da Konya'mn köyündeki gençlere nasıl bir etki yapar? Bu tasaıımn yasalasmasından sonra, en öğretici filmlerde öpüşmek de mi yasaklanacak? Leonardo da Vinci'nin Mona Liza'sı, yüzünde büyülü bir gülümseme olduğu ve sanatçımn bunu fırçası ile yansıttığı için ünlü bir yap:t olarak nitelenmektedir. GUzel bir kadının büyülü gülümsemesi de bir bakıma «cinsel tahrik» olarak kabul edilebilir. Görülüyor ki, eger «cinsel tahrik» suç unsuru olarak kabul edilirse, bir çok sanat yapıtlarını yasaklamak ve Türk kadınınl geçmişin karanlığına gömmek gerekecektir W, biz bu denli çag dışı bir düşüncenln ürünü olan t3sarın.ın Cumhuriyet meclislerinden geçebilecegini sanmıyoruz. Tasarı, «genel ahlâka aykırılığı» da suç ıınsuru olarak getirmektedir. Nedir «genel ahlâk?» HAKLI TEDiRGiNLiK Hemen beıırtelım ki, Cumhuriyet için durum değişiktir ve tam aksi yönde bir gelişim içindedir. Kendi dışmdaki tüm gazetelerin son 1^ yıldakı ^28'lik kayıplarına karşılık Cumhuriyet geçen yıl "o'M.l, bu yılın ilk yarısında da °<>30 ilerlemif, yeni okuyucular kazanmağa devam etmıştir. Böylece, okuyucuları ile ödün vermez çağdaş çlzçlde iliskilerüıi sürdürmenîn yarattığı güvenceye Kavıışmuştur. Ama Cumhuriyetin dışında tüm gazeteleri kapsayan bir meslek olayı karşısında tedirginlik Uuymamak oianaksızdır. Türk basın endüstrisinin yılda bir milyar liranın üstüne çıkan üretim güctt ve vaklasık olarak on bin kişinin emefini kapsıyan insan ifücü dısında, ülkenln siyasal ve sosyal gelismesi üzerlndeki birinei derece rolü dikkate alınırsa, bu tedirginlik haklıdır. ruı. CEPHE İKTİDARI BASINININ DURUMU Batın Üzerinde son altı ayın ayrıntılı bilgilerini sunmadan önce. gitukçe bagnazlığını artnran bir cephe iktidan döneminde ona bağlı basımn çok daha büyük bir hızla gerılemesi olayı üzerinde durmak gerekmektedir. Basbakan Demirel'e son derece yaKinlığı ile tanman Son Havadis gazetesi bu yılın ilk yarısında okuyucularmın *«42'sini kaybetmistlr. Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'a baglı ve Milll Selâmet Partisi'nin resmi olmayan yayın organı Mllll Gazete altı ayda "»31 satıs düşüklügüne uğramiftır. Ve nihayet Milli Hareket Partisi'nin sözcülüğünü üstlenen Orta Doğu gazetesi de bu dönemde °«24 düşmüştür. Bu üç gazete, Basın îlân Kurumu'na verdiklen bilgilerle hazırlanan istatistiklere göre, bu yılın başında günde toplam olarak 51 bin gazete satarlarken, şimdi 34 bin gazete saUbilmektedirler. Yant altı ayda üçte bır okuyucuiarını kaybetmişlerdir. "Denize mi Atayım ?,, OKTAY AKBAL Evct Havır GENÇLİK, TOPLUM, SORUN erll • yabancı g*Mtelerin sa« dece bashklan üzerinda yapılacak bir analiz, ulusca ve dünyaca, özgürlük, anlayıs, hoşgöril ve g1i\enlikle tutarlı olmayan, bir dar bogazdan geçilmekte olduğunu göstermeye yetecektir. Bu dar bofaz, gelişmişlikle geri kalmışlıgın, toklukla açlığın, aydınjıkla karanhğın, bilgiyle cehaletin, yeterlihkle yetersizligin çelişki ve çatışmalanndan doğan bir dar boğazdır. Bilim ve teknoloji alanında yaptıgı aşamalarla doğa ve evrene egemen olmaga çalışan insan, kendi öz doğası, kendi toplumu, kendi ilişkileriyle ilgili sorunlan çözmeğe sıra gelince. aynı gelişmişligı gösterememektedir. Benciiliğini ve çıkarlarını asamadıgı için de, kendi yarattığı kısır döngü içinçle Jbunalıp durmaktadır. Bu çelişfcılerin, ça Y " zdemir, öztörk, özcan .. Blri dolnıı, blri yedl, bW altı yaşında. Okmeydanındald bir gecekonduda babalan analanyle birlikte yasarlar. Içlerinden biri okula gidebUiyor, ortancası. tlkokul birlnci sınıf öğrencisi. İçlerinde tek sağlıklı olam o. Açabey gidemlyor, küçük de gidemeyecek. Nedeni, ikisinin de ağır hasta oluşUrı... Hastalıklannın tedavisl var mıdır, yok mudur? Ben nerden bileceğim. Yok, demlş kesmiş uzmanlar. Hangi uzmanlar? Babanın baglı olduğu Sosyal Sigortanın uzmanları. Burda bastalığın adını vermek gereksiz, ne siz anlarsınız, ne de ben. Kısacası »u, çocuklar ayakU duramıyorlar, düşüyorlar, kemiklerde bir çürüme mi, neyse bir şeyler var, aynfa beyinde de başka bir şey.~ t'ç çocuğun anası Inci Topcu yoksulluk içinde büyümüs genç bir kadın. Yasamdan çok şeyler öğrenmiş yine de. Gerçekieri görmesinl en basta... Çocuklarını saflığa kavustnrma savasıru verlyor. Almış hastaneye götürmüş iki çocuğu, raporlar raporlar.. Yetmemlş başka hastaneye götürtnüş, ordan da reçeteier ahnı?. O başka bastanenin aldığı reçetede çocuklara yararlı elacak bir ilâç vaT.*•<«T~«Gamnia^KonzlfHffaN, her neyse, bu ilâç Türkiye'de yok, Almanya'dan getirtmek fcrekiyor, bir iki bin liralık bir şey. Çocuklar sigortara baflı babadan ötürü, demek sigortanın bu iliçları bulup vermesi gcrekir... Ama Okmeydanı Sosyal Sigortalar Hastanesinin uzmanları böyle bir ilâcın hiç bir yarar sailamayacagı kanısındadır. Hiç bir şey para etmez, boşuna masraf, demişler. Ana «Ne yapayım bu çocukları, götürüp denize mi aUyım?» sorusunu sorunca, doktorlar «Bn senüı bilecegin iş, senln için sızlar» yanıtını vermişler. Geçen giin gazetedeydi înci Topçu. Düzgün bir dille. h ^ yecanlı heyecanlı bütün bunları anlattı, belgelerl gösterdi. Der ki, bir umut. belki doktorlar haklı; ama ne yapayım, çocuklarımı, hiç değilse küçüğünü kurtarmak için çalışmayım mı? Niçin o ilâcı bulup vermiyorlar? İşe yaramayacağım niye o kadar israrla söylüyorlar? Ne olur o ilâcı denesek? Zengin çocuklara da böyle mi davranılıyor? Biz yoksuluı diye ölüme mi bırakılıyoruz açık açık... Bir doktor arkadas vardı o sırada yanımda. Aldı inceledi, «Bu ilâcın Sigortaca sağlanması gerekir» dedi o da... Ben de telefonla hastanenin Baştabibi Dr. Orhan Erdem'i aradım. Konunun ne derece doğru olduğunu anlamak için... Sayın Baştabib İnci Topcu'dan dinlediklerimi doğruladı. Baştabibin elinden gelen bir şey yokmuş. Uzman doktorlar o reçetenin hastaya uygulunmasım yerinde görmezlerse sigorta o ilacı buldurup veremezmiş... Çünkü o doktorlar o ilâcın yaranna inanmıyoriarmış... Tıptan anlamam. Ama lnsanlıktan hepimiz az çok anlarız, anlamak zorundayız. Bazan yararsızlığı bile bile iliç veriiir hastalara. Gerçekten de o Özdemir'ler; bir profesörün, bir doktorun, bir avukatın, bir tüccarın, bir bakanın, bir milletvekilinin çocukları olsaydı, böyle mi da\Tanılırdr.' Bindlrilirdi çocuklar bir uçaga, doğru İsviçre, Ingiltere, Isveç... Tıp biliminin en son buluşun, en yeni ilaçlan denenir. Durnm umutsuz olsa bile. sonuna dek uğraşüır... Ama gecekonduda oturan bir işçinin çocukları amansız bir hastalığa tutulmuşsa, doktorlar «umut yok», «herşey boşuna» der bırakırlar o yoksul insanları kendi yazgılanna... Çocuklar düşe kalk» bir kaç yıl daha yaşarlar, hem kendilerine, hem çevrelerine acı çektirerek... Yoksulluğun güçsüzlüğün kaçımlmaz acılarıdır bunlar işte. Sosyal Sigorts imiş. bilmem ne imiş, boştur hepsi!.. Bir de tüm yurttaşlar saflık sigortası vapnıak istiyoruz, diyenler var. Sen sigortalı işçilere, »ilelerine gereği gibi bakamazktn, nerde kaldı kırk milyonu kapsayan bir atıluna girişeceksin! Bugün bile Sosyal Sigorta hastaneleri tıklım tıklım, doktoriar bezginlik halinde... Herşey yetersiz, herşey olanaksızlık içinde... Geçenlerde bir iç hastalıkları uzmanı anlattı, yetişemiyorlarmış hastaya, gereken muayeneyi yapmak günden güne güçleşiyormuş.» Suç, ne doktorda, ne hastada, ne hastane yöneticilerinde... Kimsede suç yoksa, bulunmazsa, o zaman lıerkes suçludur. Hepimizde aramak gerekir bu suçu... İlgisizlik, kayıtstzlık, umursamazlık... Bencillik en başta da... «Götürüp denize mi atayım?» İnci hanımuı bu sorusuna toplum bir yanıt vermelidir. lld bin lirahk bir ilâç; sonuç vermeyeceği iyice bilinse bile, o çocuklara verilmelidir. Ana baba ruh huzuruna kavuşturulmalıdır. Biz elimizden etleni >aptık. Devlet de, toplum da çocuklanmızın kurtarılması için kendine düsen görevi, scrumu yüklendi diyebilmelidir o ana baba... Yalmz onlar değil, bizler de toplum olarak... Okmeydanı Gürsel Mahallesi Yadigâr Sokak 16 numaralı pecekonduda iki hasta çocuk var, durumları umutsuz, adları Özdemir ve Öztürk... Ölüm yanıbaşlannda. Bir ilâç bekllyorlar, hiç degilse hastalarından birini iyileştlrir umuduyla. Bir hastanenin nzmanlan vermişler o ilâç reçeteslni, yararlı olacak di.ve, ama Okmeydanı Hastanesinin uzmanlan, «eereksiz. yararsız, boşuna masraf» demişler... Şimdi bu önemll bin iki bin lirahk ilâcı hiç bir knrum. hiç birftrjrüt,hiç bir insan o iki çocuğa sağlamayacak mı? Bu çocuklar göz göre göre ölümün kucagına mı atılacak? Bu sorulanna yanıtı kim verecek? 0 ğazda sıkışıp kalan sadece toplumun kendisi değil, ondan da önemli olarak gençliği ve geleceğidir. Bu dar bogazdan çıkışın ancak, özgürlük, anlayıs, hoşgörü ve güven sağlamaga yönelik akılcı, bilimsel yöntemlerle gerçekleşebileceği anlaşılmadıkça, gençliğin bir olay defil bir olgu olduğu kavranmadıkça, bu dar bo*az daha da daralacak, bunaltan kısır döngü kırılamayacaktır. Uluslprarası düzeyde olduğu kadsr, hatta ondan da fazla ulusal düzeyde GENÇLÎK SORUNU bugün en kritik ve en güncel sorun haline gelmiştir. Bu sorunun kendi toplumumuzdaki seyri, sonımlular ve sorumluluklar bakımından. giderek daha karmaşık, daha sahipsiz ve daha tehlikeli bir niteliğe bürünürken, çözüm yöntemleri de bilimsellik ve etkililikten o ölçüde uzaklasmaktadır. Geçmişte. bır tür «suç» olarak, neredeyse tamamen akademik sisteme, eğitim sistemine yüklenen bu sorun, bugün ilginç bir yön degişikliğiyle politik sisteme yük lenen bir sorun niteliğine bürünmüştür. Böylece. akademik sistem çözümü politik sistemden, politik sistem de akademik sistemden bekler hale gelmiştir. Sanki bu iki sistem birbirinin dışmda veya karşısmda sistemlermiş gibi! Sanki sorun sadece akademik olsa politik kesimi. politik olsa akademik kesimi ilgilendirmezmiş gibi! ( t e l d OECD'NİN YAKUŞIMI Böylesine ciddî bir soruna yaklaşımın modeli genellikle, evrensel anlamda da, çok yüzeysel kaldığı, soruna çözüm arayan bilimsel ve tutarlı girişimlerde bulunulmadıgı için, konu sonunda tktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD)'nin sosyal kesirrüııi oluşturan organların gündemine getirilmiş bulunmaktadır. Bu yazıda sunmak istediğim de, OECDnin GENÇLİK SORUNU' na eğilmek için önerdiği yaklasım dır. OECD'nin sosyal kesimini oluşturan organlann (Eğitim Komitesi, İnsangücü Sosyal tşler Ko mitesi, Eğitimsel Araştırma ve Yenilik Merkezit gündemlerindeki gençlik sorununa ilişkin RAPOR. «Mecburi Öfrenim Sonrası Eğitim» ve «Gençlerin Çalışma Hayatına Girişi» konulannda yapılan araştırma ve analizlere dayandınlmıştır. Eyleme geçmeden önce tartışmaya sunulan bu raporda, sorunun sosyo ekonomik açıdan bir teşhisi verilmekte ve politik sonuçlarla yaklasım lar ortaya konmaktadır. Buradaki başlıca veri, yargı ve öneriler, özetle, şöyle sunulabilir: Son yıllarda birçok gençlerin ciavranışı toplumda giderek artan bir kaj'gıya yol açmıştır. • Profesyonel gözlemcilerin çoğuna göre, bütün bu olup bitenleri kuşaklâr arasındaki geçici bir çatışiMadan ibaret görmemek gerekir. Aslında kökü bundan da derine inen bir olay meydana gelmektedir. Kamu hizmetlerinden sorumlu olanların. gençlikle ilgüi olarsk, hemen el atmalan gereken ıvedi sorunlar »lbette vardır. Örneğin: ıa) efitim sistemleri ırençlerin değisen gereksinmelerine ve beklen tilerine en lyi biçimde nasıl uy durulabilir? (b) gençler arasında korkunç bir hızla artan işsizlik nasü durdurulabllir? (c) gençli HACETTEPE ÜNiVERSiTESi Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Dekanlığından Fakültemiz, Anesteziyoloii, Nöroloji, Kadın Hastalıklan ve Doğum, Dahiliye, Psikiyatri, Radyoloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Fizikoter3pi ve Rehabilitasyon, Mikrobiyoloji, Biokimya, DermEtoloji, Bilim Dallanna yeterinoe Mütehassıs Hekinı i'e Diyetisyen (Doktorasını vermiş) almacaktır. îsteklilerin 1 TEMMTJZ 1978 günü mesal saati bitimine kadar Kayseri'dekı Tıp Fakültesi Dekanlığına müracaatlan rica olunur. (Basm: 18623) 6252 (m) Gençlik sorunlınnm çö«ümü konusunda ktpMyıeı bir polıtîka yaklasımuun tanımlv ESKİ MtLIİ EĞÎTÎM MÜSTE5ARI nıp saptanması; <\» Efftim olanaklannın sağgin ban kesimlerinin antiıosyal ahlik kuraUan genellikle birbir lanması; (c) Bir ia elde etmek ve o işin davranışiyle nasıl basa çıkılabi lerinin etkisi altında oluşmakta, lir? bilgi ve izlenünlerinüı çogunu gereklerini yerine getirmek için Ancak, bu sorunlara eğilmek kütle komünikasyon araçlan yo zorunlu olan Itoçullann varedilsorunun kökenlerine inmeye yet liyle elde etmektedirler. Olgun mesi. (3) Böyle bir kollektif sorummeyecektir. lastıkları ölçüde de gençter bezgin, hoşnutsuz ve bazan da açık lulugun kabulü ilgili birçok kuSORUNUN KÖKENLERİ ça asi insanlar haline dönüs ruluşlann kendi aralarmda sıkı Bugüne değin. gençlikle ilgili mektedirler. işbirliği yapmalarını gerektirmekolarak, OECD programlan çerçetedir. Gerçek sorumluluk alma olavesinde tamamlanmıs bulunan f4) Gençlerin tumü etkin çaçalısmalar dört genel yargıda nagı bulamadan yaşları ilerleyen lışma yasamına geçiş için gerebu kimseler, kendilerini yetişkinsonuçlanmak'adır: fcince donatılmalıdır. Bu amaç (1) Gençlerin toplum için ya ler dünyasmdan daha da kopmus da ancak gençlere çeşitli seçeolarak görmekte, işe yaramadıkrattığı sorun, sadece gençlere nekler saglamakla gerçekleşebiuygulanan yasak savma niteliğin ları duygusuna daha çok kapıl lir. m»kta ve bu duygulann etkisi deki geçiei tedbirlerle çözümleBu verilerin ısıgında, müfrs, nemez. Bir kere içinde yaşadık altında hüsrana sürüklenmekte dat programı reformunu. çalışdirler. Böylece. gençlerin etkin lan toplum için aorunları yarama yasamiyle ilgili yönlendirme2 rın birleşmelerine yo. açmakta "yl v« ofculls iş arasmdaki çeçrt sorunlarına yol açan, daha ziyaİi bağlantılan birbirleriyle ilgili de, yapısal durumu ve denetim ve gençliği tüm topluma karşı Uç faaliyet alanı olarak sistemabiçimiyle, dogrudan dofruya top imiş gibi göstenr.ektedir. Toplu tik biçimde incelemekle beraber, lumun kendisidir. Baska bir de mun yetişkin kesimi ise, bu du buna paralel olarak gençlik soyişle, gençlerin belirli biçimler rumda önce şaşırmakta. sonra rununun temel nedenlerine ilişde davranmalarına neden olan da bu şaşkınlıgı kızgınlıga dö kin bir araştırma analizi yapılsosyal, ekonomik ve çevresel nüşmektedir. ması da önerilmektedir. EğitimAşagı yukan 1972'den bu ya sel Araştırma ve Yenilik Merkegüçlerin kökenlerine inmek gena, OECD ülkelerindeki gençle zi (CERI) böyle bir araştırma rekmektedir. durumu okuldan için uygun bulunmuştur. (2) Gencin okul içine kapatı rin çogunun lıp (çevre ve toplumdani soyut sonra girebilecekleri işlerin azlıGençlik sorunu memleketleri lanması ve ticarl çıkar çevreieri ğı nedeniyle daha da kötültşmiş çeşitli şiddet ve biçimlerde etkinin gençliği, kendilerine özgü tir. Gençler işsizlik olayımn, ledigi için, ilk önce, sorunun mazevkleri olan bir «hedef grup» tüm ağırlık ve adaletsizliğiyle, hiyeti üzerinde, bu amaçla seçiolarak görmesi, kuşaklararası kendi omuzlarına çöktügünü gör lecek 4 5 memlekette incelebir uçurumun var olduğu izleni mekte ve buna karşı kırgınlık me \apilmasi ve bunu yaparken mini Dekiştirmektedir. Gençler duymaktadırlar. Gençlerin »o kültür. eğitim ve istihdam etsadece yas esasma göre ayırd rumluluk duycusuna sahlp ye menleri üzerinde durulması öneedildikçe bu so\utlama süreci tişkin insanlar olarak selişebli rilmiştir. meleri ancak onlann yetlskinlede şiddetlenecektir. rin etMnllklerine katılma olanaIkinci asamada. bu üç etkin(3) Gençlik sorununun ağırlığı gını bulmaları ve hızlı degifme lik alanında hazırlanacak raporülkeden ülkeye ve aynı ülkede nin toplum üıertndeki etkilerini larla birlikte, CERI tarafından bölgeden . bölfeye degişmekte karşılamada yetişkinlerin sorum yürütülecek araştırma analizi, dir. luluğunu paylafmalariyle miira GENÇLtK ÎÇÎN SEÇENEKLER (4) Gençler olgunluk çagın* kiindür. Buradaki sorun, gençli konusunda düzenlenecek ve bügeçisin ve toplumsal sorumlu ğin toplum yasamına geçişinl tün üye memleketleri ilgilendiluklar yüklenişin ıstıraplanndan sağlavacak yeni yol ve yöntem ren bir genel ratjorun temelini tüm olarak aynı ölçüde etkilen ler arayıp bulmaktır. Hepsinden meydana getirecektir. memektedirler. Gençlerin çogu de önemli olarak. bu alandaki Bu çalışmalar yapıhrken ş m nun bugün karşı karşıya bulun kamu tedblrlerint df«teklemrk duklan güçlükler atalanmn kar amaciyle, tüm eğitim fücü ve et temel sorulara da cevap bulmak şılaştıklarından fazla degildir. kisi seferber edilmelldir. tssiz gerekecektir: Gençlik Sorunu: Çevrimsel Ancak. çağdaş ülkelerin tümün lige çare aramakla beraber, IOde yasayan gençlerin büyük ço runn doyurucu biçimde çötebll (cyclical) bir sorun mu, Yoksa Yapısal Bir Sorun mu? ğunlufcu da, hiç kuşkusuz daha mek ancak eençleri topiumla Gençliğin Sosyalizasyonu: önceki kuşaklann karşılaştıkla kaynsatırma amacına yönelik rından daha karmasık zorluklar kapsayıcı blr stratejl çerçeve Ama Ne Yönde ve Ne îçin? Bu sorular. gençlik sorunlan la yüzyüze bulunmaktadırlar. Bu sinde tasarUnıp uygulanmış uzorlukların niteliği sosyal sınıf zun vadell tedbirlerle mflm üzerinde süregiden politika tartışmasına katkıda bulunabilecek ayrıcalıklarından da etkilenmek kündnr. analizlere ilişkin belirli alanlatedir. Örneğin, işsizlik, diğer rın saptanmasma yardım edegruplara oranla, işçi sınıfının çocek ve bövle bir katkı endüstriYAKLAJIM YOllARI cuklannı daha ağır biçimde etkileşmiş (veya o yolda olani toplemektedir. Bununla beraber, lumlardaki gençlik sorunlannm tüm sosyal spektrum boyunca OECD çerçevesinde gençlik, e baslıca sosyo kültürel belirşimdiye dek görülmemiş bir kar ğitim ve istihdam ile ilgili olagasanın belirtileri de açık seçik rak yapılan analizler, gençlik so tilerinin açıklı»a kavuşturulmasını sağlıyacaktır. ortadadır. rununu salt anlamda bir egitim îçin için kaynayan toplumuSorunun temel nedenini belirt veya istihdam sorunundan ibamek kolay olmakla beraber, bu ret görmeyip, bu konuyu bir bü muzda. gençlik sorununa eğilneden bir çok bilinmeyen etken tünlük içinde ele almak gerekti mek üzere böylesine global ve ğini ortaya koymuştur. Bu ana bilimsel bir araştırmanın sonuleri bür»'esinie saklamaktadır cunu elbette bekleyereeyiz. Antleri düzeyde endüstrileşmiş lizlerde vanlan yargılara göre: memleketlerde ergenlik çagın(1) İşsiz gençler için iş yarat cak, sorun. devletin tüm kunıdan çalışma ve yetişkin yaşamı mak ne denli önem taşırsa taşı luşlarfyle ve benzer yöntemlerle na geçiş gereksiz biçimde sürün sın, uzun vadeli tedbirlerin sap sahip çıkarken, kendi çalışmalacemede bırakılmıştır. tanıp uyguîanabilmesi için genç nmıza da ışık tutacak bu tür Endüstri öncesi toplumda ye lik sorununun temelinde yatan global araştırmalara katılmakta tişkin yasamına geçiş sadece da nedenleri de tanımlayıp analiz yarar vardır. h^ kısa olmakla kalmıyor, bu ge etmek o kadar önem taşımaktaBütün bu açıklamaların kesiti çiş belirli yöntemlerle kolaylaş dır. Ön incelemeler, örneğin, alındığında, kalın çizgilerle belitırıhyordu. Böyle bir düzende gençlerin özlemleri ve yetenekle ren bir husus ortaya çıkmaktagençlerle yetişkinler sürekli iliş riyle iş olanakları arasında mey dır. O da, bir «katılma çağı» oki halindeydiler. Ancak, endüstri dana gelen dengesizlik ve tutar lan çağımızda, gençlik katılma yel çağın gelişiyle birlikte, top sızlığın gençlik sorununu etki olanağı bulamamanm bunahmı lumun yetişkin kesimi bu so lediğini göstermiştir. içindedir. Katılmanın kurumlar, rumlulugundan giderek vazgeçti (2) Okuldan çalışma hayatma kuruluşlar yoliylfc olduğu doğve sosyalleştirme görevini eği geçiş süreci boyunca gençlere rııdur. Bununla beraber, bu katim kurumlarına devretti. Bu rehberlik yapmak gereklidir. tılmanın etkin ve etkili olabilnunla beraber. şimdi artık, eği Toplum bu konuda daha da ile mesi için. kurumsal degerlerie tim kurumlannın kendi başları ri giderek mecburi öğrenim ça bireysel değerlerin ujrum halinna gerçeklestirebilecekler! seyle gının ötesindeki gençler için kol de olması gerekir. Bu katılma rin kesinlikle sınırlı olduğu an lektif sorumluluğu kabullenmeli ortamı yaratıldığında da, girişilelaşılmış bulunmaktadır. Son ana ve bu sorumluluk gençler bir işe cek eylemlerin özgürlüge, anlalizde, eğitim kurumlan egemen yerleşinceye kadar devam etme yışa, hoşgörüye ve ulusun güolan küîtürel etkileri pekiştir lidir. Bu kollektil sorumluluk venliğine katkıda bulunacak hizmekten başka şey yapmamakta, kavramı şunları içermektedir: metlere dönüşu.ssi zorunludur. değerleri ve davranışlan yeniden meydana getirememekte veKaynsklar: ya kisilifi tümüyle olusturama1 OKCD / ED (75) 23, MO (T5) maktadır. 30. CERI (75) 27, Options Yetişkinler yasamına ve mesFor Youth / General Issues leğe girisin geleneksel yöntemlefor Discussion and PropoZeynep Sönmez rinde meydana gelen erozyon sosals for Future Work. ile nucu. birçok gençler hayattaki OECn / CERI. Youth and rolleri hakkında kararsız ve biÖzden Özgelen Socie'v Some Cnderlying linçsiz olarak yetişmektedirler. Caıısp^. rrRl CD 175) 35. nişanlandılar Bu kimseler kendilerinden ne J. OKCD F.D (75) 13 / MO îstanbul 20.6.197E beklendiğini bilmedikten başka, (75) 17. Fntrr of Youth into kendileri için yararlı rolleri geWorkıng Ufe liştirecek yeteneğe. tecrübeye ve4. Mardin, Şfrir. «rürk Topluya güce sahip degillerdir. Bu munun Bıınalımı», Milliyet, gençlfrin fikirler" tutumlan vo (Cumhuriyet: 6255) 7 Ocak 1976. Dr. Ilhan ÖZDiL BÜYÜK BASIN NEREYE GiDiYOR? Büyük gazetelere gelince, sağ basının en güçlü organı Tercüman, diğer llberal ve yan tutmayan bUyUk gazeteler arasında en hızlı düşüş olayını yaşamakta. bir buçuk yıldır bu olumsuz gıdışı durduramamaktadır. Tercüman son altı ayda, pek çok gazete lçın ideal günlük okuyucu sayılabilecek önemde, 72 bin okuyuculuk Wr kayba uğramıştır. Bu • 620.9" luk bir düşüş hızmı göstermektedir. Tercüman'ın arkasından Cl bin okuyucu kaybıyla Hürriyet, 30 bin okuyucu kayuıyla Günaydın. 1 J O okuyucu Kaybıyla. Milliyet gelmektedir. 4J 0 Aynı dönemde Cumhuriyet 26.500 yeni okuyucu kazanmıştır. Geçen yıl *82O okuyucu kaybeden bu dört büyük gazetenin bu yılın ilk yansında da 'İ12.3 oranmda düşüş gös gelişme hıa sirasal alanda ne ölçüde »»rtışılırsa tartıadaın, potansiyeli artan bir toplumda. bir buçuk yıl önce 22 kisiden biri bir günlük gazete alırken, bugün 32 kişide bir ratandaşın gazete okumaaı, bu ters oluşum, nasü izah edilecektir? Öac, 4ji§^yj^sR« i îiifîe.»te. TELEViZYON VE GAZETELER Kanımızca, şöyle bir olay. Cumhuriyet dışmdakl btlyük gazeteleri etkisi altına almış bulunmaktadır. Son bir buçuk yıl, Cepbe Hükümetinin ele geçirdiğl televizyon ve rsdJO ile «oyalayıcı. yayına hızla yöneldiği bir dönemdir. Halkı uyancı, eğitici, gerçeklerle yüzyüze getlrici, çağdaş dünyaya açıcı yayın türü yerine eğlenmeğe, oyalanmağa, düşünmek yerine seyretme etilimlerinl arttırmağa yönelik yayın politıkalanna özenildiği, beceriksizce de olsa uygulamağa geçildiği bir dönemdir. Iktidar, özellikle televizyonu. estd uygarlıklaruı halk ilgisini başka noktalara çekmck için kullandıklan arenalara ddndürmekte tltlzllk göstermiştir. Bugün yerlı ve yabancı filmleri, şarkıcıları, milli oyunlan ve hele hele naklen yıymları ile cephe televizyonu, evlere kurulmuş arenaiardan farksızdır. Böyle bir olgu, kuşkusuz ayni amaca yönelik daha geri bir tekniği silip süpürecekti. Şimdi artık hiç kimse, bir naklen yayın akşamından sonra bir önemli futbo) maçının, bir boks ya da güreş karşılaşmasmın ayrıntılı haberini gazeteden okumak için sabırsızlanmıyor. Üstelik gazetelerdeki hiç bir ayrıntı da, gözle görülen, usta TV kameramanlannm dikkatinden kaçmayftn görüntülerle yanş edebiliyor! Artık foto romanlarla işçi kızlann. evlere hapsolmuş kadınlann, seks doyumsuzlu|u ile kıvranan delikanlıların ilgisini de çekemiyorsunuz, çünlcü ayni derecede sulandınlmış melodramları TV ekranlarmda, evinizde fındık fıstık yiyerek seyredebiliyorsunuz. Haber diye, ya Inıanı şartlandırmağa yönelik. ya da dünyada olup bitenlerden haber veriyormuş kandırmacası ile allanıp pullanmış önemsiz olay ve ayrıntılar yayınında, artık kimse televizyonun üstünlüğü Ue başedemiyor. KENDİ KAZDIĞI KUYUYA DÜŞMEK Yani, basın. kendi kazdığı kuyuya kendi düşmüş bulunuyor. Yıllardır en gelişmiş baskı makineleri ile, en renkle ve gözalıcı resimlerle. lnsanı önemsemeden sadece insanoğlunun tutkulannı arıyarak ve arttırarak ulaşılmak istenilen başarı, daha yüksek tekniği ve olanafi ele geçiren bil Şaban Karataş modeliyle perişan hale duşürülmüştür. BASININ GÖREVi VARDIR Henüz her şey kaybedilmiş degildir. Ama Cumhuriyet'iı dışındaki büyük basının olayı hâlâ iyi değerlendiraıediği, halka dönük. onun demokratik yasama ve çağdaş dünyaya lâyık bir gelisime kavuşturulması yönünde kendisine düşen görert bentmsemediğl, kurtuluşu arayış yollarından anlaşılmaktadır. Ulusça böyle siyasal ve sosyal bunahmlar yaşanıldığı bir dönemde, üstelik televizyon ve radyo gibi devlet yayın organlarınm işgal edilip halka karşı kullanıldığı günlerde, basın clddi bir iç eleştiri ile gerçek görevine yönelmezse, tarihi rolünü oynamamış olur. Bu vazı, çuvaldızı kendimize batırma denemesidir. ANTAKYA BELEDİYE BAŞKANLlClNDAN 1 234.412,12 TL.'Ulc Bülent Ecevit Caddesinin tek taraflı kaldmm isi kaDalı zarf usulü ile ihaleye çıkartılmıştır. 2 îiıale 6/7/1976 sab günü saat 15.30'da Belediye Encumeninde yapıİEcaktır. 3 Muvakkat teminat 12.97U, TL.'dır 4 îhaleye ınrmek isteyenler 2490 sayılı Kanuna göra hazırlayachkları zarflan ıhale saatınden bır saat önce Encürr.en Başkanlığına vermiş olacaklardır. 5 İhaieye gireceklerin en geç 2/7/1976 cuma günü mesai sâati sonuna kadm 250 ')Uü. TL.Iık iş bitirme belgesi veya (C) grubu müteahhitlik karnesi ve 1976 yılına ait Ticaret Odisı belgesi ile müracaat ed:p ıdareden yeterlik belgesi almasi gerekir. 6 İhaleye ait evraklar mesaı saatleri dahilinde Fen İşlen Müdiiriüğünde gorülebilir. 7 P.T.T i!e yapılan nniracaatlarda gecikmeler nazan ıtibare ?.'ınmıyacaktır. 24/5/1976 (Basın: 18534) 62<7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle