Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÜÎRT CUMHURiYET 28 MAYIJ1976 Î WTlRMAKi\iN ÛNtf YAPTl LAf£ İU VEMAL7IME SAVA^TiK, OSfi/VNU SAlTANATıNlU İÛN (rütflfrtî )tt çEKiM MUffAfiAKfMAl 5ÛNRA fMEftılErVtf JAflfı ABDULCANBAZ TARTIŞMA Samim KOCAGÖZ 47 Vafonatl ç»'.ı*rır»n ust» bajırdı: • Kenara çekilin ölil geliyor!» Ötelerde blr adam agıtlnntyor tekdiize, Karadeniz stvesiyle: • Oy emlce emiceee. Oy emice emice.. Oy eıniee emieeee... Ö1U degil, o emtcem ogli...» • Amp» oğlu> geldj aşagıdan, hayır gelmedi de getirildi, vagonet önilmde durdu. Baka kaldım vagonettekilere. Neden önce ayaklarına? Ayağında lastik papuç vardı, bir tanesl hafifçe sıyrılrms. Karnına lwık tım sonra, nedan, bllemiyorum ki? Açık karnı, sıyrılmıs mintanı, karasarı teninin Uzerinde kıvrılmış su «ıızııv» acep el m'ola? Ya o kıvrılmıs parmaklar arasında, alınmasıçıkarılması zor kl zor o et parçaaı neresi ola? Bu bir yüa: mü? Bu bir yüz mü iki omuz orta»ında. karasarı boynun tepelinda duran yilz ıntı? Yüzse nasıl yü* bu'.' Kömür tonları çekılmıs, agzının içine dek ve yanık ve kömür karalı, yüz karalı degil. Bu paramparça agız, bu agızlıktan çıkan ağu yani, kimbilir son lokmayı ne zaman tattı? Rtı gözler, bu gözlllkten çıkan gözler arkadaşlarını görmilştü en son va kazmasının ucundan drikUlen k«miirleri, o yüzlerce işçiyle birlikte çalıjan katırları ve görmti?ı müydü acep en son olarak, yerin ikiyüzseksen metre dibinde sekiz saat çalısıp hakettiği onbuçuk TUrk lirasmı* Onu da kucaklayıp aldı|fir ve RleiCOele flazırlayafftaîCçİT^o Jtan egretl tabuta koydular..! Adam ngıdına agıt katamadı. katamıyordu «oy pmine emice, oy emice emiceeee. diyordu kemençeye eşlik edercesine... Ocağın ağzmda, yöresinde, ağag lann. duvarların, çıkılabllecek damların, tüm damların tepaslnde ocaktakilerin anaları. babaları, karıları ve çocuklan ve kardeşleri ve halalan ve dayıları ve enişteleri ve baldızları ve yefeenleri ve sevenleri ve komsulnrı herşeyleri.. Hepsi, aına hepsi feryadfigan içinde makamlımakamsız. Gidenin, gidenlerin bir daha gelmemecesine gidenlerin ardından bırakılan haykırışlar ve dökiilen, sızan göz yaşları... Ölüler.. Ölüler getiriliyor aralık larla, ardı ardına kımi üaman, ıısta bağırıyor makinanın başında: • Kenara çekilin ölüler geliyor...» Insanlar bahar kavaklan gihl dalgalamyor, dalgalanıyor ocaffın agzı tümden karısıyor. sonra bir xllre sesaizlik sonra birden bozuluyor seuizlik baçlıyor (eryad • figan... t9 ölU gelmisti «şagıdan, sey K*tirılmistl, «9 insan, ama «9 ölll insan maden işçısi, artık kaema sallayamayacak, aşağılara lnip çıkamayacak ve kazma sallayıp seklz tınat, onbuçuk lirayı artık alamayacak insan, lnsanlar... Son ra vagonet gelmedi, gelemedi.. Oysa gelmesl gerekliydi, gelmedi vagonet. asagıdakller yanasamamışlnr ö'tekilertne ve yangm ve grizu tehlikesi, getirilemediler ve onların anaları babalan, bacıları. karıları ve çocuklan ve sevenleri bayramdan bayrama da olsa mezannın basına durup bir fatiha bile olcuyamayaoaklar... Kafamdaki bagetin yani martenci sapkaaının, yanı bu bakalit başhf ın önündeki dügmesl kıv rtldıftı zaman grizu lnfilâkı yaptırmayacak lSmbanın o sarı, o yasamasız o borumsu ölü ısıgının gösterdlğl oranda tüm dlkkat kesilip. aşağılara, daha a?ngılara inerken 19 mart 1965 cuma güntl Yenı Çeltek kömür ocagında grizudan ölenleri. o ve ertesl, daha ertesi gün olanları bir kez daha yasamayı asla litenıediğim o korkunç. insan yüreginin dayanması çok ama cok zor •manzaraları anımsıyordum. elim da yüregimde olmadan ve glderek iniyorduk asaftılara doRru bir devin, korkunç. bogum bogum uzun bo||azlı blr devin ağzından... Rtkıydrdu gttüUmün Içina ao» rustına yânıt bekleyerek. Ah bilibıisejdım bunun ne yapaeal"nı. kuvvetll olaaydı hesabım, olur muydıım ırareteci, Olmazdım gazeteci. Olurdum yeğen, alırdım suntaları yapardım yatak odası takımı Uzerinde lnsanlar vatıp uyıısun sevişsin diye ve hayalt mayali ihraç ederdim gavurlara Konra kazanırdım milyonlar v» böyle yirrni milyoncuk, devlet hazinesinden... Baktı ki sen çıkmıyor benden. beni hesabını kitabını bilen blr okumus belledi anlajılan sırp riiye verecek cevabını şıı kadar ed#r dlyen, diyemeyince kendl dedi aynen şöyîe: «Yirmi yirmibeî metre k«r« yer yapar orası ve ordan ondort yirmi ton kömür alırız. Bunu ijverene, çalışlıîım o nnmanlar he*aplamıstık aşaftı yukarı U C buguk liraya tesüm ediycrui kömüriin tonu o zaman ytl» sek5,*n liraydı komürüu tonu gimdi dört yüz liraya Şimdi bu Rnda her zaman için isveren biz. leri sönıürmeye çalışıyor ve sömürüynr. Biüim .sirtımızdn ü<! teıie sülük var, anadınız mı? Bu sıılilk katiyen bizi bırakmıyör, karnı na kadar dolu ohırna olsun, ne kadar büyük olursa olaun emmeye devam ediyor.» Giderek yltkseliyordu sesi v« titremesi ve öfkefi ve hmcı: «... Sendtkayı üetirenlerden, hizl uyaranlardan Allah razı ol. aun. Ben çahsıyorum. Güçlüyüm, t»verenden daha £üçlUyUm, daha kuvvatliylm, kanımıncanımm «o nuna kadar çalı$ıyor\ım fakat aidığun ptraya bakıyorurn t«. xiık yemi kadar'.. Sibahleyin çocuklarm anasın» parayı veriyorum ikibuçukbe» lira, elim titreyerek üstelik. Oaha faela versem olmaz mı? Ben bilmez miyim dahn fazla verilmasl gerektigini? Sana yaftı yemesini ben bilmiyor rnuvum yahut tereyağı yemofi? Benim hak kıııı degil mi? Sana'yı bırak, kurbandan kurbana içimi^.de et yemeyen arkndaşlar var kurbdn, kurban etini! Kurban etini tanımayan arkadaşlar var, neden oluyor bu? İsverenin onda biri hntta daha a/. k^7,anmak, ariam Ribi çoluk çocufcurm beslemek bizim hakkımız tleflıl ml? Geceglındüz dftrt duvarın arasındasın, sormuyorlar »ç nıiâin SUMIZ mu, çıplak mı? Altı da üstüde birdir yerin.. Rbperiaj v« lofetraHar: Fİkret Dmnlir: OTYAM SELÇUK •Elbetta ... Assııbaya döndtl; «blr Uln ıngıaı yar:. nuyr<ığunu verdi. Asaubay benim adımı yazdı; anneslnin »dını, İcardesinln adını da yazdırdım. Kağıdı Adll Müsavir, imzalayarak bans uzattı. Uzatırken do çolc ciddi konujtu: «Anladığırna göre Ekrem Bey, bu gençler ailahlanan gençlerden değil. Bildirlcl (!) gençler. Çantalannda bildiri yerine sılall çıksaydı, bizı de sizi de çok zor duruma sokarlar, dtişündürürlerdi. îstanbul'da da umarım size bir zorluk çıkmaz.. Büyük bir zorluk.... Adli Müşavir'in içtenlikle konuştugu kanısma vardım. Komutanlık. serthk yoktu Uzerinde. Ust Uste tesekkürü bir yana bırakıp, •Hakhsınız sayın meslekdaşım!» kaışılığını verdim. Bembeyaz Uniformasmın rengi, yüzünün pembelesiverdigini iyice belii etti; benim bu «ıneslekdaşım» sözünıden memnun kaldığını anladım. Ötekl masada oturan Jandarma albayı, hiç söze Jcarısmamıjtı. Önündeki kagıtlarla ilgilenir görünüyordu. Bense birsra Adli Müşavirin rlltbesini çıkarmaya uğraşıyordum. Ne ki cienizcllerin rütbe isaretlerini unutmusum. Kendi kendime kızriım Herhalde yenindeki sırmalara göre Albay olacaktı, bir yanhşlık yapmadım olmalı izln kagıdım bUktlp cebima koyarken ayağa kalktım: «îzninizle.. vaktinizl aldım; tanıstığımıza sevtndim...» dedim. Adl) MUşavir de masasımri ardından kalktı, elimi sıktı! •MüvekkiHniz yegeniniz olduguna göre, size de geçmiş oleun.. înşaallah tamamen geçer gider.. Blraz kulagım çekin de bn an önce fakültesini bitirsin....» Jandarma Albayınm elini sıkarken, Adli Müşavire, onu mernnun edecek karşılığı verdim: • Hele bir eve göttıreyim, ben bilirim kulagınm nasıl çekileceüjini!» GUlüştük. Miişavirlik nıakamından dışarıya çıktım. Bekleme salonuna girdigimde, Emel, otuıdugu yeıden ayağa fırlâdı. Erdal'İH birlikle bana dogru yürüdüler. Onlara, korkulacak, telaslanacak bir durum olmadığını; Adli Müşavirden aldığım izin kağıdı ile şimdı gidip Erkal'ı Börebileceğımi^i soyledim. Komutaıılıktan çıkıp arabanın bulvındugu yere doğru yürürken, sonradan Erdal arabayı sürerken. olup biteni anlattım. Emel, arabanın içinde, oturdugumuz yerde, neredeyse kendini yitirmiş, heyecanla beni dinliyoıclu. Farkında olmadan iki eliyle sağ kolıınm yapıjmış, acıttrcasına sıkıyordu. İzmir'i i,pek ıyl bilmem, kentin içlnde bir hnyli dblaştıktan s3rtra. Tfefisr ıtıâ)A»r. " leleri de geçtik. Gözaltındakilerin bulunduğıı ltışlaya vardıkA Yolda hep, Adli MUşavirin iyi bir hukukçu olduğundan, göıaltına alınanlan fazla tutınadan, .suçlnrı yoksa, heınen bırakmak istediğinden söz edlyordum. Emel'i teselli için 1leri g«ri konuşuyordmn. Erdal, önde, direksiyonda hiç sesini çıkarmıyordu. Kardeşimse, öfkftli Mkeli durmadan soruyordu: «Istanbul'da ne halt etmisler?» «önemli olmasa gerek.. Burada ne halt etmislerse, orada da onu etmlslcrdir... Yarın, birlikte gtdecsği»: Istanbul'a. bu iji d« umarım çabuk hallcderiz. Askerler, »lrndJlik pek kıegın görünmüyorlar; kimseye sert davranmak istemiyorlar...» dlyordum. cArna işler dfıha cla sarpa surarso, öfkclenebilirlcr...» diye da lçimden geçirdim. Arabayı park ettikten sonra, büyllk bir parkı geçtik. Üç kapıda izin kAfcıdmı gösterdik. Son kapıda, Erdal'm elindeki (;antayı açıp, lyice kanştırdı bir nöbetçi assubay. Sonra bizi, bir çavuça teslim etli. Bir ınerdiven çıktık, bir koridoru geçtik. fienişçc bir bekleme odasına alındık. Biz girerken yaşlı iki kadmla. bir adanı çtkıyordu. İki siingülü er de bir delikanlıyı ileridpki kovuşlara dogru götürüyordu. Bekleme odası, uzun bir masaya benzcr tahta, yarım perdeyle bölünmiiştü. Karsı tarafm »yrıCa dısarıya açılan bir kapısı vardı. Bizim girdiğimiz taraftaki köçedfi küçük bir masanın başında bir üstegmen oturııyordu. Oturdugu yerde. pek yüzümüze bakmadan, elimdeki kâğıdl aldı. önündeki defterc birşeyler yaüdı. Sonra ba$ını kaldırıp, karşı kapının onünde dikilen onbasıya, «Erkal Yosun'u getirin!» buyruğunu verrti. Onbaşı, döndti, kapıdan çıktı gitti. Beklemeye başladık. Oturauak bir yer de yoktu odada. Subny da bizimle ilgilenir görünmllyordu. Cok geçmeden, iki süngülüntin arasında, uzun boylu, sarışın, sakalları unamış, mavi gözlü bir delikanlıyı getirdiler. G«nç adam, »aşkın bize, biz de ona baktık. Ona, «Geçmiş olsun oglunı; biz, Erkal'ı görmek istemiştik . » dedim. Delikanlı, gülllmsedi: «teşekkür ederim. Erkal, bizim koğuşta ..» dedi. Bu konuşımBya kulnk veren üstegmen. sertçe sordu: «Senin adın ne'.'» Delikanlı, sakin sakin, «Krdoğan üsteğnıenim.» karşıhgını veıdi. üstegmen geride. süngdlUlnrin berisinde duran onboaıya çıkıştı: • Blr adı aklında ttıtamaz tnısın? Erdoğan demedik; Erkal dedik!' Aldılar Eıdogan'ı çıklılar. BakUm deUkanlının arkttsından, trömlegl, pantolonu çok kirlenmişti. Gömleginln arkasında büyük bir yırtık vardı. YUrürken biraz topalladıgını belli et.memeye çalışıyordu. Emel, çok heyecanlanmıçtı, birşeyler «öylenıek istedi; görümle susmasını lşaret ettlm. Bir aüre daha bekledik. Kapı yeniden açıldı; bu kez bizim Erkal, askerlerin arnBinda goründU. Askerler. onbaşı, kapının yanmda kaldılar. Erkal, heyecanını belli etmemeye çalıçarak tahta perdeye doğru yUrüdü. Anrıesi, aradaki tahta engele kar?m, boynuna sarıldı; ağlamaya baçladı. Sonra Erdal ve ben. yanaklarından öptük, dıırduk. Konu»madân uzunca bir jaman blrbirtmiza baktık. Emel'in llk aöetl, bagınrcasına, «Pantolonun kan içinde! oldu. Gerçekten, Erkal'ın sag bacaftı, paçMina değln kurumu» kan lekesiyle «vanmıstı. Arkamızdan üstegmen, ilk kez, bize soz etti: «Polis bizo böyle Retirdi. Doktorumuz ayagımdaki yftrayı sar dı. Geçmek üjsere...» Döndüm Ustcğmene; na ki ben konusmadan arkamdan Erkal'ın sesi duyuldu: «Subay, asker agabeylerimizden hlçbir şikayetimin yok. Bize Iyl davranıyorlar...» Üstegmen, bu sözlere memnun olmustu. Iklsinln arasında kalclım. Yine de Ustegmene, «Ben, heın dayısı, hem de avukatıyım. Knndisiyle özel konusmak istiyorum... dedlm. Üstefmenln yüzü sakindi, ne duşündüğünü beili etmiyordu: «özür dilerim, soruşturma bitmeden, özel konusmaya lztn yok.» (DEVAMI VAR) I I yıllık emek, 40 lira yevmiye ve geçindirilecek yedi nüfus.. • «SABAHIEYIN ANASINA RM U ÇOCUKIARIN VERiYODAHA DAHA PARAYI 2,5 • 5 LiRA. ELiM TİTREYEREK ÜSTELİK. B N BiLMEZ MiYiM E PAZIA VERiLMESi BN E YAHUT BiLMiYOR TEREYAGl FAZLA VERSEM OLMAZ Ml? GEREKTiMUYUM, YEMEYİÎ GıNı?. SANA YAGI YEMESİNİ BENıM HAKKIM DEGıL Mı?.» Sayın lşel uyunu Ve vinp yıllar rtnre, bunun çok daha uygarı ocaklara inisimi Zön guldak'da, denizin altına kadar uranı^ııııı yedi giln yedi gece. geceyi gündüze karıştırıp gılndiuı) geceye kBrıştırıp o elndan, o kır» gın, o can pazarı yedi kat yerln dibine inişlerlml. rüzRnrlı, aoğuk, sıcalt ve yelaiz VB her an insanı yutmaya hazır yerin yedi kat dlbine ... Iniyoruz soluksuz... Iniji dejıl de çıkışıtn düşiuıüyorum her adıın atışta, ara sıra arkama bakıp.. Ikinci kot daha bayirmış, ayaklarunın dermanı, cığerimin KOlugıı yeter m'nia? Insanoftlu na sıl da billyor canının «gıymatını»? Nasıl düsüyor nefitnin çıkannı? Ve hergün Uç vardiya. burayı lner çıkar yllzlerce insan ve otuza yakm katır o devin ağzından. Yurürler, yurürler bayır aıağı, an latımı zor bir yel vurur ardınızflnn. kimbilir kısın nasıl d» acımasızdır bu yel?. îner a$ağılara yüzlerce insan ellerine azık çıkınları, kazmaları, «ıınları bunları... Saatlerce kazma kürek stllarlar, onanrlsr çökmekta olan otajtın kalaslarını bilmem nelerlni ve sonra seklz saatln yorgunlugun» sanki tur.mus. »anki biherıni$ gibi o yokusu eklerler, cıkarlar yer yüzüne devin ağ*md«n... Yasamasız «an içıklar vuranrla. ya da tepedsn sallanan uzun aralıklarla sallanan körkandil ampullartn ısığında damlr putrellere ve duvarlara ve vagonetlere ve kalaslara ve harhanel bir kftra dü/lüğe tebe.^ıirle yazılmış, bozuk «kaligrafi»lerle ve «imla» yanlıslarıyla yazılmı» ya«ılar ama isçinin ana sütü gibi hakkını, duyularıru, isteklerlnı yansıtan: «GREV IŞÇtNtN SÎLÂHIDIR ZAMANI GELÎNCE KUILANACAKTIR OLUNCEYE KADAR SAVUNACAGIZ HAKKIMIZI ALArA6l7..» «SAYIN tŞCt i m i M A GREV GKLDİ ŞtMDt HAKKINI KULLAN... GREV . GREV... BİZ SADAKA ISTEMtYOR HAKKIMIZI ÎBTİYORUZ YOK OLSUN VE^TEYENLER.» Kara düzlükta »iirlesmif bir uyarı: «Orgütlen bütünlen koru hakkını yıkayaraksın ı» verenin laht.ını gTev senin son silahın kullan onu evvfl aılah alaeaksm hakkını» O koca bogazlı devin ağzın heman ucunda ilk adım atılanda önümden geçenleri görüyorunı fotofraf maktnasının buzlu camından.., Makinanın ayarına dokunuverlyorum, gövdeler gidiyor. baslar geliyor kocaman koeam«n kocaman, çoğunun ağzı kıpırdıyor ve dualar isltlyorum mırıltılı... Ocâğin ağzında ba&lıyor T«nn ila aiıtverif. O koca devin agrında bir yaıı ak Ustüne kara, yoktu geçen gelisimde: •'Blamillahirrahmarürrahlm» Hamen altında bir baçkası «Evveli trdbir sonra tevekkul Hı. Mııhammrt» Bilmem, hiçbir kitapta iliıjmftdi gnzume, yüce Peygamberimiz zamanında var mıydı maden oragı, inmış miydi Hazretl Muhammednniz maden ocağma? Dişlerl yoktu agzında, ltflentniş ceketinin yakalarını kaldırmıs tutturmujtu bir çengelli iğneyi. Çıkardı tfapkasını saygıyla ve hafifçe egilip masada oturan bana ve teype hltaben basladı konusmasını jiıpmaya kendisinl dinleyan ocak arkadı»!annın 3rUce huzurlannda: «Onbir yıllık işçiyim kırk lira jrevnjiyem var, yedi nüfusum var. Çocuklanmın Uç t*neaini okutmaktan geri koydum. Evo, yemin ediyorum, ekmek katıklıgı bırakamıyorum Çilnkii güçlük durumdayım. Bin, blnikiyüz lira para alıyoruz, parayı aldığım zaman kasaba mı vereyim, bakkala mı vereyim vayahut çocuklarıma biseyler ml alayım? Zaten kasabın onündan geçmenin bi ınık*ru yok, kırkkirkbes lira et.. Onu da aylık aldığım zaman alırım yarım kllo et, yemin ediyorum yüz lira yevmiye ile çalışsak üçbes »*na borcumuzu odeyemeyiz. Çünkti aldıftını ücret her zaman ıçln az, hem nasıl az? Ben yeraltında çalifiyorum, dört meire uzıınlugunda biı buna salma deriz Uç metre, dört metre yüksekliğlnda bir dlrek ve bir metre yirınl aantim bir ilerleme, a^agı yukarı ne ya, par?« Biz de insRn eti kokuyoruz, gelsinler, görüşeltm, anlaşalım, hallerimizi anlatalım, önlar da anlatsınlrtr, hayır bunu yapniıyorlar. Ama bu böyle yanaşnıadıkça brn ve arkatlaşlarım birlık, baraberlik içinde bu toplu «özlesmayi ne bahasına nıal olur ta olaun bu mastımn baçına getlrtip imza attıracağım ona. Bu sülük her zaman bu kanı emmeyecek, buna paydooos.» Aym aalâıru verdi ve arkadasları arasında yarine oturdu. YARIN: Panctr üreticlleri... Millî Eğitirn Bakanlığından BiJgisayar Sistemi Satın Ahnacaktır 1 Bakanlığımız Tailm »a Tarblye Dairasi İçin mali yılında Uklif almak suretiyle dıs plyatadan bllgisayar slatamJ «atın alınAcaktır. 2 Gerekli dövlz Bakanlıtımusc» saflanaeak ve HhaUt taratımızdan yapılacaktır. 3 Şartnameler Ankara'da Milll Eğitim Bakanlıgı Tallm ve Terbiye Dairesi Baskanhgı Besevlar adrasinden te'min edileblhr. * tdarl sartnameda belirtilen hususlara uygun takllilar en gtç 1 temınuz 1978 gilnü «ksamma kadar Ba»lwnlı. ğımızda bulunacak sakllde gOndenlecektir. S SartnamftUr posta 11a göndarilme». Bu konudakl Isteklera eevap verilmayecektir. (Basın: 189<M/«M4) GARTH TiFFANY AN 41 «•aaHBHMI ııvot ,f •Moont ( 6lVtm *OB*T N'M «ıVO»ı Cvl w/ı n n 1 Mı