17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 19 Mırl 1976 1975 eylülünde parafe edilen Mısır îsrail mra anlaşmasıyle Mısır, İsraüe karşı silâh kullanmama yükümlülüğüne karşın, savaşta kaybettiği toprakların bir bölümünü, bu arada Abu Kudeys de dahil olmak Uzere üç petrol kuyusunu geri alrmştır. Eu ara anlaşraasıyle Ortadoğu'da yeni bir dönemin başladığı söylenmiştir. Gerçekten bu anlaşma ile Arap ülkelerinin en güçlüsü olan Mısır'ın hareketsiz duruma gelmesi petrol çıkarlan açısından Batılılan, sınırlarım daha rahat güvenlik altına alrna bakırmndan da îsrail'i rahatlatmışa benzemektedir. Daha sonra Mısır, Batı ile ilişkilerini daha da pekiştirme çabalarına girmiş, önceleri hatta sosyalist bir ülke olma iddialarına karşın, basına göre iilkede özel kesimci bir siyasal parti oluşturulmuştur. Batılılar bu hareketlerden sonra Mısır'a çeşitli yollardan yardım kanallanm araştırmaya başlamışlardır. Bugünlerde de AET İle görüşmeler sonucunda. öteki Akdeniz ülkelerine verilmiş bulunan ödünlerın kendisıne de verileçegi söylenmektedir. Ancak. Filistin Kurtuluş Örgütünü destekleme çabalarına rağmen Mısır, Arap birliğine ihanetle suçlanmaktan kurtulamamıştır. Bir yandan bu suçlamaların kimi Arap ülkelerinde yoğunluk kazanması, öte yandan Batı ve ABD' nin kendilerine yapacağı yardımların İsrail'in çok eltında kalması Mısır yöneticilerini huzursuz eden konular olmaktadır. Bu koşullar altında, bizde pek az bilinen Mısır ekonomisine bir göz atmakta yarar olsa gerektir. Önce şunu belirtmek gerekir ki, bazı çevrelerce ve daha önce kendi yetkililerince de iddia edildiğinin tersine, Mısır ekonomisi sosyalist ilkelere dayanmamaktadır. Ekonominin hiç bir kesiminde, üretim araçlarında kamu mülkiyeti egemen olmamışur. Nâsır'ın sosyalizm iddialarının dinsel olduğu. işçi sınıfı egemenliğine dayanmadığı gerekçesıyle Sovyet literatüründe de pek ciddiye alınrnamıştır. Arap ülkeleri arasında Mısır, en fazla nüfusa sahip olup içinde bulunduğumuz 1976 yılında nüfusunun yaklaşık olarak 40.4 milyon dolayında olması gerekmektedir. Bu nüfusun yıllık artış hızının oo2.6 olduğu belirtilmekte, öteki azgelişmişlerde olduğu gibi. bu artışın Mısır'da d» önemli bir sorun olduğu bildirilmektedir. Bu nedenledir ki, Başkanlığı döneminde Nâsır, yüksek nüfus artış hızının Mısır insanımn yaşam düzeyini olumsuz yönde önemli ölçüde etküediğine değinerek nüfus planlaması geregini belirtmişti. Ayrıca, ülke nüfusunun dar bir alana sıkıştığı dikkate alırursa, konunun önemi daha kolay anlaşıhr. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER MISIR'DA GELİŞMELER Doç. Dr. Nazif KUYUCUKLU olduğu halde, bunun sadece 2.8 milyon hektarı (bizde 25 milyon hektar) tanmsal alan durumundadır. Bu durumda, toplam alanların • 97 « küsurluk bir bölümü çoldür. Sürekli olarak kullamlan çayır ve otlak alanları bulunmadığı gibi. orman ve ağaçlı alan sadece iki bin hektar olmakla yok gibidir (Production Yearbook 1974, FAO, Rome, 1975, sh. 3). Tanmsal alan olarak kullamlan 2.8 milyon hektarlık topraklar Nil nehri eteklerindedir ve tamamı sulanabilir durumdadır. Sulama sistemi çok önce kamu fonlariyle kurulmuş, günümüzde de güçlenmiştir. Bu dar ekilebilir alanlarda 1970'de toplam ve faal nüfusun "o 55'i toplanmıştır. Günümüzde bu oran biraz düşmüş olabilir. 1974'de tarımda kullamlan topraklann yaklaşık olarak iki milyon hektarı, yani tanmsal topraklann ',t 91'i tahıl üretimine ayrılmıs ve 7.9 milyon ton tahıl üretilmiştir. Aynı yıl bizde 13 milyon hektarlık alan tahıllara aynlmış ve 17 milyon tonluk Uretim sağlanmıştır. Bu durum, Mısır'da entansifikasyonun yüksek olduğunu göstermektedir. 19611965 temel almırsa Mısır'da 1974'e kadar olan dönemde besin üretim indeksi ortalama, yüzden yüz on dokuza çıkmıştır. Ancak, kişi başma artışı ele almdığında yükselişin sadece •o 2.2 olduğu görülür. Ne var ki, Mısırın tanmsal alanları çok sınırlı olduğundan, toplam tüketimini karşüayabilmek için sürekli dışalım yapmak zorunluğundadır. Bazı yıllar toplam tahıl dışalımı (1968 973 dön.) 1.72.4 milyon ton arasında olmuş ve bunun da tamamına yakınını buğday oluşturmuştur. Tanmla ilgili bir noktaya daha, önemle değinmek gerekir. 1950'lerd» thkenin toplam alanı 100.1 milyon hektar Mısır tanmsal topraklan belirli ellerde temerküz etmış, topraklann üçte ikisi toplam çiftçilerin "o 6'sını oluşturan toprak ağalarınm elınde toplanmıştır. Geri kalan üçte bir topraklan oluşturan cüce işletmelerde sayı ve oranca çok büyük nüfus toplanmış, geçimlerini buradan sağlayamadıklan için de. kiracılık, işçilik vt absanteism tarımda egemen olmustur. Mısır sosyal ve ekonomik yaşamına bir tepki olarak 1952'de meydana gelen subayların siyasal iktidara elkoyma hareketi, bir şaşkınhk döueminden sonra toprak reformuna yönelmiş, tüm topraksızlar ve az topraklılara geçimlerini sağlayabilecek miktarda toprak dagıtmak mümkün olmamış olmakla birlikte, feodalite temizlenmiş, yeni bir tarım düzeni getirilmek istenmiştir. Toprak dagıtımının arkasından çiftçiye malî kaynaklar, tohumluk, gübre ve pazarlama olanakları sağlamak bakımından çok amaçhları da dahil olmak üzere kooperatifler geliştirilmiş, tarım işçilerinin asgari ücretleri saptanmıştır. Ayrıca, belirli ilkelere göre toprak kiralan düşürülmüş, miras yolu ile işletmelerin daha da küçülmesini önleyen önlemler getirilmiştir. Bu arada, varolan ve artan nüfus baskısı ile besin Uretimini arttırabilmek için delta ve çöl topraklann ıslâh edilip ekim alanma alınma çalışmaları zorunlu olmuştur. Mısır'da 1970'te GSMH'nın • 25'i tanmda. •» • ' • ' 21 'i de sanayide yaratılmıştır. Günümüzde sanayi payının biraz daha yükselmiş olduğu düşünülebilir. Bununla birlikte geçirilen güç günler dikkate alınırsa, bu yükselişin fazla olmadığı anlaşılır. 1952 devriminden sonra hükümet yatırımlan n özendirilmesi yolunu tutmuş, rakip dış mal lara karşı gümrük vergilerini yükseltmiş, ilkel madde ve ekipman ithalâtmda ise gümrük duvarlannı düşürmüş ya da tümden kaldırmıştır. 1953 te bir yasa ile ekonomik gelişmeyi hızlandıracak yeni kurulan şirket kârlarına yedi. kapital arttırımlarına da beş yıllık vergi muaflığı getirilmiş, kâr dağıtılmaması durumunda da vergilerın r» 50 düşürülmesi hükme bağlanmıştır. Mısır sanayiinde. daha önce saglanan yılda ' i 10'luk gelişme 1952'lerden sonra da sürdürülmüş, güçlüklere rağmen 1967 '1970 döneminde bu oran • 9 « olmustur. Mısır. 1955'lerde başlayarak Almanların yardımı ile bir milyon ton kapasiteye erişecek bir Demir Çelik tesisi kurmuş, ancak üretimi 1972'de 227 bin ton dolayında olmustur. Demir cevheri üretimi de 236 bin tondur. Ülkede kömür lezervı bulunmadığı için dışalım zorunluğu vardır. Mısır'da fosfat yatakları önemli bir potansiyeli oluşturuyor. Enerjide petrol ve özellikle hidrolik kaynaklar önemli görülmekte. petrol yatağının 531 rrilyon ton olmığu bildirilmektedir. 1972'de üretim de 10.6 milyon ton olmustur. Aynı yılda elektrik üretimi sekiz mılyar kHvs (bizde 11, İsrail'de de 8.4 milyar khvsHır. Mısır, ötekı azgelişmişlerde olduğu gibi, besin ve özellikle pamuklu sanayiinde önemli aşamalar yapmıştır. Pamukluda iç tüketimi karşıladıktan başka, ihracat önemli olmaktadır. Bilindiği gibi zaten geçen yüzyılda Mısır. Fransız ve Ingilizlerce fabrikalarına pamuk sağlayabilmek için işgal edilmişti (Süveyş bir yana bırakılırsa). Mısır tüm bu kalkınma çabalarına rağmen 1964/1970 döneminde GSMH'sını sabit fiyatlarla yıllık "» 3.4 büyütebilmiş, kışi başına gelişme ise. °o 0.8 olabilmiştir. Oysa İsrail'de aynı gelişme • 8.4 ve »o 5.1'dir. Aynı dönemde Mısır'da sabit » kapital oluşumunda yıllık ' i 2.1, ihracatta da C 5 l'lik gerilemeye karşın, fsrail'de ilkinde "o 6.3. dışsatımda da • 12.6'lık bir artış olmustur. Bu '« çabalar sonucu Mısır'da kişi basına GSMH 1970* de sadece 216 dolara (İsrail'de 1853 dolar) yükselebllmiştir. Kuşkusuz, bu rakamlar günümüzde biraz daha yüksek olabilir. ancak özü değiştirecek nitelikte değildır. Mısır'm 1972'de dış ticaret hacmi 1.7 milyar dolar olup günümüzde büyük olasılıkla iki milyar dolayındadır. Ancak, ihracat geliri ithalâtı karşılayamamakta. ihracattan elde edilen gelirin beşte dördü pamuğa dayanmaktadır. Bununla birlikte, sözü edüen yılda ülkenin ticaret açığı sadece 74 milyon dolar olmustur. İşte, Mısır yöneticileri böylg. bir ekonomik durum, yüksek bir nüfus artısı, sınırlı iç ve dış yatınm kaynaklan karşısında Bah ve ABD ile îsbirliğine gitmektedirler. Kime Karşı, Kim Yaptı? 12 Mart'ın beşinci yıldönümünde epey yayın yapıldı. Doğrusunu isterseniz yazılanları okudukça insanın kafası bozuluyor. 12 Mart'ı kim yapmış, kime karşı yapümış, neden yapılmış? diye Demirelkâri sorular birbiri ardma dizlliyor. Biz sanıyorduk ki 12 Mart'ı yapanlar meşhur Muhtıra'yı veren eski Genelkurmay Başkanıyla üç Kuvvet Kumandanıdır. Meğer onlar değilmiş 12 Mart'ı yapanlar; doğruılan doğruya CİA yapmış bu işi... Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil diyor ki: 12 Mart'ı CİA yaptı. Peki, kime karşı yaptı? Demirel'e karşı yaptı. Hadi canım sen de, Demirel Amerikan Uraflısı değil miydi? Hani Başkan Johnson'la birlikte fotoğraflan dağıtıunıştı propaganda olsun diye... Morrison firmasının müteahhidiydi, her davranışında Bismillah demeden Amerika diyen ben miydlm. Süleyman Bey mi? Canım CİA'nın bir adamı devirmesi için o adamın Amerika yanlısı oluşu engel defildir ki... Sözgelişi Vietnam'da CİA, Diem'i devirdi. Diem su katılmamış bir Amerikancıydı. CİA Amerikancı alternatifi hazırladı mı, yıpranmış adammı deririr, yerine yenisini getirir, oyununu sürdürür. Vaşington yöneticileri açıkça söyiediler, «Amerika bir ülkede batan adamla batmaz» diye.» Yani 12 Mart Demirel'e karşı mıydı? Evet. Peki, ya Ecevit? O ne demişti: 12 Mart ortanın soluna karşı yapılmıştır dememiş miydi? Haklısın. Ama belki de 12 Mart Deniz Gezmlş re arkadaşlarına karşı yapılmıştır; çocukları astilar. Demek ki 12 Mart hem Deniz Gezmiş'e, hem Bülent Ecevil'e, hem Demirel'e karşı yapıldı. Kim yaptı? Zamane kumandanları. Hayır. Peki kim? CİA. İş ffittikçe çapraşık bir t o m n nlteilrini almaya ha«ladı. Karamı kaşıdım; külâhımı önüme koyup düşündüm. Gerçekten bu 12 Mart'ı kim yapmıştı? Kime karşı yapılmıştı? 12 Mart'ın sıkıyönetimini andım birden... O sabah erkenden polisler gelip beni evden almışlardı. Çetin telefonun öteki ucunda bekliyordu. Polisler onun evini de »armjşlar, biraz sonra onu da götüreceklermiş. Sakın bu 12 Mart bize karşı yapılmasındı? Maltepe Tutukevinde tmdat adında bir berduş vardı. Imdat iyi delikanbydı. İşsiz, güçsüz. okumamış. okutulmamış. açbiilâç: tam o günlerde Harbiye'deki .^skeri Müze kapısında bekleym nöbetçilerden ekmek istemlş, verrnemişler, Imdat diklenmiş; vay sen misin diklenen! Haydi içeri, siyasal tutuklular koğuşuna... Tutukevinde önüne ( d e n sesleniyor: İmdat! Hıı... Yaman bir konuşma oluşuyordu böylece... Koskoca Türkiye'de durum aynıydı: Aydınlar «imdat» diye bafudıkça, derinlerden bir ı c s geliyordu: Hu... Peki, ya Madanoglu davası ne olacakti? 27 Mayıs"ııı eylem liderini bir ajanın raporlarını gerekçe sayarak tutuklamışlardı. Söylentilere göre Çivitbaş özellikle bu davanın üstünde duruyordu. Doğrusu Çaflayangil ayıp etmişti, Madanoglu davasına gelip tanıklik yapması gerekirdi: Sayın Madanoğlu'nun llgisi yoktur; İran Şahı olacakları bana haber vermişti. Amerikalılar da söyiediler. Bu işl CtA yapmıştır. Siz askerlerin dünyadan haberinlz yok; burada birbirinizi yargılıyorsunuz; etmeyin eylemeyin... Kimbilir belki bu tanıklık blr işe yarardı. Hem 12 Mart'ı kimin vaptıfı biraz daha akıllıca araştırılırdı. Çünkü 12 Mart'ı yapanlardan eski Genelkurmay Başkanı Memduh Tagmaç bugtin yabancı knkenli bir bankanın vönetim kumlu üyesi oldu. Tağmaç herhalde 12 Mart rejiminde bankacüığı da öğrenivermişti. Şimdi Muhtıra'ya imza atar gibi Imzasını yönetim kurulu kararlanna atıp kimbilir kaç papel alıyor? Peki. 12 Mart TiKmaç'ın bankacı olması için mi yapıldı? Hayır, hayır; belki 12 Mart Süleyman Demirel'tn önce şapkasmt ahp Başbakanlık koltuğundan smşması; toz duman dafıldıktan sonra yine koltuça oturması tçin yapılmıştır? Ama en iyisi şu Işin aslını CİA'ya sormaktır. Çünkü ; J*»C^manlarda biılm memlekette her if CİA'dan «oruİuyor. Sözcükler Yenmez! OKTAY AKBAL Evet Hayır Yunanistan'm Kuşatma Politikası enilen pehlivan güreşe doymazmış. Tarihi boyunca bize daima yenilmiş olan Yunanistan, bu yenilgilerin kendisine ver diği aşağılık duygulannı söndürmek için, bir çocuğun aklma gelmesi dahi delilik sayılacak girişimlere kendini he? atmıştır, atmaktadır. Bunun son örnfği Kıbns ve Ege sorunudur. Yıına. nistan'ın bu iki sorunu ortaya çıkarmaktan amacı sadece toprağı nı genişletmek, Ege'ye tek başına sahip olmak davası değil, Meriçten Kıbrıs'a kadar Türkiye'yi demirden bir kıskaç içine alma davası dır. Y «Baylar, unutmayahm ki sözcükler yenmez.» 5 . 17 ka« m 1975 günleri Rotna'da toplanan Dünya Gıda KurulUyında bir delege dayanamanuş bu sözleri söylemiş. «Laf kırın doyurmaz» demiş eskiler. Konuı, konuş, yaz, yaz, bajır çağır. sonuç ne? Hiç. Hesaplamışlar, hem de kesin sayılarla ortaya çıkarmışlar: Yakın yıllarda gıdasıchktan. daha doğrusu açlıktan yeryuzünde tam 500 milyon insan ölecekmiş. Beş yüz nıilvon!.. Bunıı soğukkanb bilimciler, istatistikçiler dünyaya tluyıııuyorlaı. Onümüzdeki yıl açlıktan ölecek insanların sayuı on milyon. Bilim adamı olmak, duygularını yenerek kesin sonuc. lan saptamaktır. Bu kadarla kalmalı mı? Yalnızca saptamuk yeterli mi? TV ekranlarında filmlerde, gazetelerde çıkan fotoğraflarda görüyoruz, açbktan derisi kemiğine yapışmış insanlurı, yardtm dernrklerinin ekınek, un dağıtunında birblrini parçalayan yoksulları... Azıcık içimiz titriyor, üzülüyon.z, daha dotr:ısu gelectfimiıden korkuyoruz, çoluk çocuğiimuzun yarınından... Açlık canavarı bir gün herkesi içine alabilir, bir yanda zcnginler, bir yanda yoksullar, bir uçunım açıldıkça açılıyor. lürk toplumu, nüfusu arttıkça artan bir glJçtiir. Dün yirmi milyon burün kırk, yarın elH, altmış, seksrn... Yerine, üreifm, çalışma ayriı oranda artmıyor ne çare ki! Üs»eHk belirli çevreler, belirli mutlu azınlıklar zenginliklere zençinlik eklernekte.. Acunasızlık en ust sınıra varmakta... Biz üstte kalalım da alttakiler ne olursa olsun düşüncesi egeraen olmakta!.. Türkiye'nin bu «kapkaç, üçkağıtçılık. vuran vursun, kıran kır. sın, altta kalanın canı çıksın, varsıllar yurttaştır, parasular aciam bile değildir» kaTasıyle, düzeniyle, felsefpsiyle karanlık nu karanlık yarınlara doğru gittigini söylemek bir kehanet nlmasa gerek... Roma'daki Kurultay ilginç gerçekleri gözler önüne çıkardı. Bülün Afrika, Orta ve Güney Amerika, Güney Dogu Asy» aç nilvonlarla dolu. Açlık yalnız insanların suçu dcğildir, cliyor LTmanlar. 1971, 72, 73 kötü yülar olmuş. Kuraklık. taşkınlar birbirini izlemiş, Amerika, So\\ct Rusyı, Kanadı gibi zengin ülkelerde bile ürün yetersiz kalmış. Oysa ylne urnıaniara gorc yer yüzündeki topraklar herkese yetecek kadar ürün vermektedir. Dünya nüfusunun yüzde 34'ü gereğinre doyuyor, gcregince besin alıyor. Bunu dünya gıda ürünlerinin yüzde 54'ünü kendi için almasına borçlu. Yani yüzde 34 dünya gıda ürünlerinin yüzde 54 üne sahiptir. Geriye kalan yüzde 64 bu ürünüi! ancak yüzde 46'sını bölüşebiliyor. Sayılar yeterince anlamlıdır sanırım. Kabataslak bir bakış bile çok şey anlatıyor. İ stclik yüzde 30 bu yüzde 54 gıdayı ziyan rtmektedir. Blr yazar «Amerikalılar gıda ziyan etmede birincidir. Tabaklanndaki yiyeceğin yansmı yer, yansını çöpe atarlar» diyor. Bir başka hesap da şöyle: Günde 200 bin insan doğuyor yeryüzünde... Bu, yılda 75 ınilyon eder, yani yüzde 2,7 oranında insan artıyor. Oysa tarım ürünierindeki artış oranı yüzde 2,6'dır. Nüfus daha çok arttıkça gıda veriml o denli artmaya. cak'. Aradaki ayrım uçurumlaşacak. Bu da kaçmılmaz başka bir gerçek.... Şimdi uzmanlan düşündüren onümüzdeki yıllarda ölüme mahkum 500 milyon insanı kurtarabilmektir... Göz göre göre, biline biline yarun milyar insan açbktan ölüp gidecek mi? Yirmi birinci yüzyılm eşiğinde, aylan ele (reçiren, atomu parçalayan, teknikte büyük aşamalara ulaşmış insanoğlu bu bü. yük kıyuna nasıl seyirci kalacaktır? Insanlıgı düşünen yazarlar, uzmanlar derler ki, büyük devletlerin askeri çidfrlcrinl azıcık azaltmak yeter o beş yüz milyon insanı nlümden «urtarmaya.... Büyük devletler silâhlanma yarışını bıraksalar, yani askeri giderlerini yüzde 30 oranmda kıssalar. on yılda kimsenin açlıktan ölmemesini sağlayacak olanaklar yaratırlar. Onümüzdeki on yılda insanların açlıktan ölmemelerini sağlamak İçin 5 milyar dolar yetiyor çünkü. Yarun milyar insanın yaşamım kurtarmak için büyük devletlerin öldürücü güçlerini azıcık azaltmalanm önermek çelişkili tuhaf bir durumdur. o tieilrtler niye silâhlanıyorlar? Öldürmek için... İşte insanlar kendiliklerinden ölecekler, masrafsız, tehlikesiz! Niye kurUvfinlar onları? Niye öldürücü güçleri azaltıp o yarım milvan yeryüzünde tutmanın yolunu bulsunlar? Sorun içinde sorunlar sakh... İnsanoğlu blr yanda hastaneler, ilâçlar, keşifler bilmem neler kurar, yapar iyilik için. Öte yanda o insanük yaranna işleri, atüımlan, kurumlan bir anda yok eden sllâhlar yapar. Kendi dilşmanını kendi içlnde Uşıyor insanojiu. Ezenler, ezi. lenler diye iki büjiik aynm oldukça yeryüzünde, galiha bu çelişki sürüp gidecek. Bir bölük insan yoksul yığınlann sırtın. dan geçindiği sürece bu çelişkiden kurtulmak yok:... Yarım milyar insan ölüme Dirakılmıştır. Nice kurnltaylar toplasalar da, kitaplar yazsalar, söylevler verseler »1e kaçınılmaz yazgisı bu, geri kalmış, bırakılmış, ölümün kucajına atılmış yoksul milyonların... Ne güzel söylemiş o yazar «Baylar, unutmayahm ki sözcükler yenmez». O sözcükler bir avuntu, bir jröz boyamadır. yalnız o kadar... TARiH BOYUNCA DAİMA AÇIK DENıZ OLARAK KAIMIŞ OLAN ADALAR DENiZi, YiNE ÖYLE KALACAKTIR. BU DENiZ ÜZERıNDE TÜRKIYE'NİN VE YUNANiSTAN'IK KARASUIARI, KITA SAHANLIKIARI BiTiŞîK BOLGELER, OLACAKTIR. AMA, HER ADA BİR DEVLEÎMiJ GiBi föiTli BOLGELERE SAHİP 0LMAYACAKÎIR. Vehbi BELGiL saydığımız uygarlıklar üzerindeki çalışmalar son biçimini almadıkça, eski Yunan uyçarhgının ne dereceye kadar Yunan eseri ve ne dereceye kadar daha öncekı uygarlıklardan aktarma olduğu konusunda şüpheci olmak gerekir. Okullann, iki meclisli parlamenter sis^enıin. ilk ilâç kitabınm (Phanîacopoeia). ilk tarım kitabınm. ilk kütüphane kataloğunun Sümerde görüldüğü, ilk tarihçinin Ilsrorîot değil bir Sümerli, ilk hayvan öyküleri yazannm Yunanlı Ezop degil yine bir Sümerli olduğu, bahçe bitkilerini rüzgir ve güneşten koruyacak şekilde ağaçlar dikmeye ilk Sümerde bajlandığı, ilk atasözleri ve deyimlerın, ilk Tufan, Nuh, Musa, Hızır, öldükten sonra dirilme söylenceleriuin Sümerde görüldüğü, ilk edebiyat tartışmalarınm, ilk edebi eser hırsızlığının, bir cinayet c'avasına ait ilk karann.. yine Sümerde oldugu, bugün, kesin şekilde anlaşılmıştır. Mezo.ootnmya ve Mısır uygarlıkîarmın gökbilime matematiğe, tıbba, teknolojiye, geometriye ne büyük katkıda bulunduklan, bugün, matematiksel bir kesinlikle bilinmektedir. Ayrıca, tıpkı bunun gibi, 3izansa varislik konusu da, bir Yunan yutturmacasından öteye geçemez. Zira, Bizans, Yunanlıların kurduğu bir İmparatorluk değil, Yunanistan'ı tarih sahnesin den silmiş Roma împaratorlujunun Doğu bölümü idi. Sonra, bugün dahi sayısı 10 milyonu aşmayan Yunanlılann 1.500 yıl önce kaç kişi olabileceklerini, istatistikçiler pekali hesaplayabilırler. Yunanlılar, Bizans împaratorluğu içinde bir avuç bile değıldiler. Yalnız, Istanbul'da bulunanlar, saraya nüiuz etmesini bilmişlerdir. Ancak, Yunanlılar, Bizansa şan ve şerefi değil, entrikayı, cinayeti. soygunu; zulmü sokarak soysuzlaşmayı geürmişlerdir. Ve Bizans bir daha «iflâh» olmamıştır. İşte böyle aslı astan olmayan savlarla ortaya atılan VUBMUK lar, iktisadi çıkarlann da eklenmesiyle, Batıda kendilerine bir çok yardakçı bulmuşlardır. Yunanlılann Batı'daki tarihi baş yardakçısı dün Fransa idi, bugün de Fransa'dır. Zira, varisi olduklannı iddia ettikleri Bizans, Türkler karşısında her sıkıştıkça hep Fransa'nın kapısını çalmış, o zaman dünya Katolikliğinin kalesi olan bu ülkeye, Ortodoks Kilisesini Katolik Kilisesinin buyruğuna vereceğini vaadederek yardım koparmıştır. Ancak, sarayın Batı Kilisesi ile bütünleşme çabalarına, Bizansın Ortodoksları ile Ortodoks küçük papazlan hep karşı çıkmışlar ve oyunu her seferinde bozmuşlardır. Yunanlılann Batıya ilk feryadı 1071 Malazgirt yenilgisinden sonra başlamıştır. Fransa, buna, Haçlı Seferlerini düzenlemekle cevap vermiştir. Fakat, sekiz Haç lı Seferi, korkunç bir yenilgiden başka bir sonuç vermemistır. Dordüncü Haçlı Seferi sırasında Latinlerin Istanbul'u işgalinden (1204) Bizansın Türklerce tarih sahnesinden silinişine ka dar, Bizanslılar hep gene kiliseleri birleştirme vaadıyle Fransanın kapısını çalmışlarsa da, Bızans'ın ikiyüzlülügünü ve yalancılıgmı çok iyi ögrenen Fransızlardan, fazla bir şey koparamamışlardır. Ayrı bir yazırmzda bütün ayrıntısıyle ele alacagımız bu konuya şimdilik dokunmakla yetiniyoruz. Fransa. bugün de yine baş yardakçı olarak Yunanistan'ın yamnda yerin: almıştır. Kıbns Harekâtımn en civcivli zamanında Fransa'nın ünlü Le Monde gazetesi, Fransız rlış ticaretinde Yunanlıların büyük yeri olduğunu, Yunan dış ticaretinde ise Fransa'nın en ön safta bulunöuğunu, sinyal şeklinde Fransız kamuoyuna bildirmiş, bu yolla, Yunanistan'a kamuoyunun desteğini yenilemeye çalışmıştır. Yunanistan'ın ikinci sıradaki yardakçılan arasında Ingilizlerle Amerikalüan görmekteyiz. Yunanistan İngiltere ve Amerikaya akrabalık bağı ile bağlıdır. Bu yüzden, başka bir vesile ile söylenmiş bir söze uyarak «Yunanistan aksırsa. îngiltere ve Amerika nezle olur» diyebiliriz. Yunanistan'ın tâ iliklerine kadar işlemiş olan aşağılık duygusu, aslında bir üstünlük duygusundan doğmaktadır. Zira. bu 8 milyonluk cüce ülke, çoplükte yatıp padişah rüyalan görmckte, kendisini eski Yunan uy^arhgının babası ve Bizansın varisi saymak ta ve bunun bir sonucn olarak da Bizans İmparatorluğunu 20. yüzyılda ihyaya çalısmakMdır. Eh, öyle uygar bir ulusun çocuklarına ancak öyle muazzam bir imparatorluk yaraşır. Bana kalırsa Bizans sınırları da Kendileri için yeterli değildir. îskenrier împaratorluğunu diriltmeye yönelsinler!... Ancak, Yunanlılar bunu yaparken, dev rüyaların cücelere sadece felâket getireceğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. Benzetmek gibi olmasın, Mussolini de Akdeniz'e «Bizim Denız» aciını vermişti ve Roma İmparatorluğunu diriltmeye çalışıyordu. Yunanlı, aslında, ne eski Yunan uygarlığının babası, ne de Bizansın varisidir. Arkeolojinin emekleme çağı olan 19. yüzyılın başlannda, eski Y'unan yaratıcılığına sonsuz hayranlıkla bakmak doğal sayılabilirdi. Fakat, Sümer, Akat. Elam, Babil, Asur, Hitit, Mısır.. uygarlıkları üzerindeki yeni bııluşlar Yunan uygarlığı konusunda hayranlığın yanlışlığını bütün dünyaya öğretmiştir. Adlsnnı devletlerin desteğine güvenerek bize kafa tutmaya cür'et edebilmektedir. Şunu gayet iyi bilelim ki, Yunanistan'da kundaktaki bebekten iki ayağı da çukurdaki ihtiyara kadar herkesin içinde bize karşı kin alevleri yanmaktadır. Politika hayatına yeni atılanların veya yeni çıkmaya başlayıp da müşteri tutmak isteyen gazetelerin Türk düşmanlığını bayrak edinmeleri bundandır. Yunanistan Ortakpazar'a sadece iktisadi düşünceyle değil, çok daha fazla olarak, bütün Batıyı bize karşı kullanma amacıyle gir miştir. Fakat, biz, Ortakpazar'a girmenin sadece iktisadi düşün ceyle olduğunu sanmaktayu. En zayıf, en âciz, en kimsesiz zamanımızda dahi bizden en büyük yumruğu yemış olan Yunannistan. şimdi de Üçüncü Dünyanm devletlerinden medet ummak ta, Ege ve Kıbns sorununu onlann da sorunu haline getirmek ve Üçüncü DUnya, nerede olduğunu dahi bilmedikleri Ege'nin sorunlarınm ve Kıbns sorununun çözüm yerinin. binbir entrika ve pazarlığın döndüğü uluslararası toplantılar değil, Yunanistan'm, ham hayallerden arınmış bir kafa ile oturacağı barış masası olduğunu bilmelidir. Aksi halde, sorunu, kan ve demir çözecektir. Tarihi boyunca daima açık deniz olarak kalmış Adalar (Ege) Denizi yine öyle kalacaktır. Bu Deniz üzerinde Türkiya'nin ve Yunanistan'ın karasuları, kıta sahanlıkları, bitişik bölgeleri... olacaktır. Ama her ada, bir devletmiş gibi çeşitli cbölge»lere sahip olamayacakUr. Türkiye buna müsaade etmeyecektir. Zira, Tür kiye, Yunanistan'ın maksadımn sadece bir denize veya Adaya sahip çıkma davası olmadığını. asıl amacın (megalo idea)'yı ger çekleştirmek olduğunu çok iyi bilmektedir. Ancak, bunu bilmek, bizim için yeterli değildir. Yunanistan, bize olan sonsuz kinmi söndürebilmek için atoro savaşına dahi başvuracak bir gözü dönmüşlük içindedir. Kendisine bu konuda elaltından yardım edecek yardakçı çoktur. Bunlardan Fransa, isteyen devlete atom tesisleri satabileceğini resmen açıklamıştır. Amerika'nın, dünya üzerindeki yüzlerce silâh deposu, birer kaçakçılık kumkuması halindedir. Pentagonun sözcüsü dergiler, her yıl bir müyondan fazla silâh çalındığmı, sıranın atom silâhlarmın çalınmasma geldiğini açık açık yazmaktadırlar. Bir atom sürprizı karşısında kaldığımız takdirde: .Vallahı billahi bizim haberimiz yokken Yunanlılar çamışlar, örür dileriz> gibi bir yanıtla karşılaşabiliriz. Tam 149 >nl önce Navarinde oldugu gibi... Türkiye böyle bir ihtimale kar şı ds hazırlıkh olmalıdır. Göztl dönmüşün nelere başvuracağı kestirilemez. % Dediğimlz gibi, dava bir denlz ve ada davası değil, Türkiye'ye karşı yeni bir Haçlı Seferi davasıdır. Funun içindir ki, Yunanistan, bizi, Meriç'ten Kıbrıs'a kadar kuş uçmaz bir çelik çember içine alma sevdasmdadır. îşte Yunanistan, başhca bu Başsağlığı Ortaklığımız Tetkik ve Tefti} Kurulu müfettijlerinden Selâhaitin Çeviker'in babası, Nazım Hikmet Moskova'ya varınca hava alanında alnını nereyesürdü Muhittin ÇEVİKER 17 Mart 1976 Çarjamba günü Ankara'da hakkın rahmetine kavujmujtur. Msrhuma fanrıdan rahmet, gerıde kalanlara da başsağlığı dileriz. TÜRK HAVA YOLLARI A.O. T.C. KÖY IŞLERI BAKANLIĞI Topraksu Makine Ikmal Müdürlüğünden: Aşağıda clnsl ve mlktan yazılı makınalar Avrupa Ekonomik Topluluğu'na dahil 9 uye ülke ile Türkıye'aem unalatçı firmalardan teklit alınmak suretıyle satın alınacaktır. 1 Makınaların, bedellen, Türkiye Cumhunyetı Hükümeti ile Avrupa Yatınm Bankası arasında ımzalanan 2ü Şubat 1974 tarıhlı Gedız U. Sulama Hrojesı Kredı anlaşması hükümlerı çerçevesınde TOPRAKSU Genel Müöürlüğüne tetrık olunan 2.390.000 ru.a.) nesap bırimı ıçerısınden karşılanacaktıı 2 Satın alma 24* sayılı Kanun nükUmiertne dahil olmadığından MUdürlüğümüz, makınalann Oır kısmını aiıp almamakta veya kalemlerden bir veya bir kaçmı tptal etmekte serbesttir 3 Teklif sahıplerının nazırlayacaklan Kapalı z»rt teklıflerinı en geç 4/5/1976 gunü saat 17.00'ye kadar TOPRAKSU Makına Ikmal MüdürlügUnde bulundurmak Uzere Yıldırımbeyazıt PX. 19 Ankara adresıne postalamalan veya (Keçiören Yolu Türkiye Zırai Donatım Kurumu Genel Müdürlüğü karşısı Ankara) vermelerı. * Bu işe aıt şartnameler Ankara'da Müdürlügümüzden dilekçe mukabilinde mesai saatlen dahillnde temın edilebilir 5 Her sıra numarasında kayıtlı makına ve eklpmanlar :çin verilecek teklifler ayrı bir zarfa konulacak ve zarfın üzerine sıra numarası yazılacaktır. 6 Postada vaki gecikmeler ve telgrafla verilen teklifler kabul edilmez. ÇUKUROVA ÜNiVERSiTESi TIP FAKÜLTESi DEKANUĞINDAN Aşağıda açıklanan sayıda Fakültemize Turkkaya Ataöv uzun süre arastırdı.., Anlatti: DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLlGl SEYİR. HİDROGRAPİ V£ OSİNOGRAKİ DAİRESİ BAŞKANUĞINDAN BİLDIRİLMİSTÎH: ÜOCENT VE ÖĞRETİM GÖREVLÎSİ ALINACAKT1R İsteklilerin en geç 24.3.1976 mesai saati sonuna kadar Dekanlığımıza müracaatlan rica olunur. Kürsünün Adı Hıstoloji . Embnyoloji Fizik Bilim Dah Cnvanı Doçent Öğretim Görevlısi Adedi I 1 HASRET RtR KERE DAHA SELAM Denizcilere 29 Sayılı Bildiri 29 mart 1976 tarihinde (W.0ü ile vsm saatleri arasınria aşağıdakl noktaıarı bırleştıren sahada seyretme, demirieme, avlanma tehlikelidir. EGE PENİZİ TOCA 072 SAliASI (1) 38 derece 49 dakika kuzey 26 derece 28 dakika doğu (3) :« derece 44 dakika kuzey 26 derere 27 dakika dogu (3) 3« derere 44 dakika Kuzey 26 derece 35 dakikn dogu (4) :« derece 51 dakika Kuzey 2K derece 35 dakıka dogu DENİZCİLERE DUYURniJJR.. (Basın 124S5/2178) tlin olunur. Sıra No. 1 2 3 4 Makinanın Cinsi Milrtan faietlı TraKtöre akuple ıu Adet Angledozer Rtpper ünitesl (180 HP Paletlı Hidrolik Escavator » Adet (1 Cu Yd.) Paietl! Yükleyici <2 Cu Yds.) 15 Adet Lâstik Tekerleklı rraktöı (90 HP> 40 Adet (Pasır. I217U/2177) (Basın Ç 466 13122 ı 21S1 VATAH 21 Marttan itibaren
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle