05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎKf ÎYASAL yaşamımızın tartışmalan davet eden sorunlanna, son sıralar bir yenisi eklendl: Devlet Başkanının yetkileri sorunu. Yanlıs olarak, siyaset çevrelerinln bir iç sorunu sanılan, gerçekte ise tüm halkın çıkarlannı yakından ilgilendiren bir çok sorunun, her şeyden önce yüksek memurlarm atanması sorununun, gelip onayında düğümlendiği bu Yüce Makamın Devletin ve özellilde de başmda bulunduğu yürütme organının işleyişindeki rolünü iyiden iyiye küçümseyen bir görüşün, bugünlerde oldukça giirültülil bir biçimde yayılmağa çalışıldığma tanık oluyoruz. TRT Genel Müdürlüğüne yapılan son atama nedeniyle daha da sertleşen tartışmalar üzerine Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden yapılan 21 ocak tarihli açıklamada Cumhurbaşkanının atama karamamelerinin onaylanması konusundaki yetküerinde açıkhk bulunmadığı bildirilerek, Cumhurbaşkanlığına sunulan atama kararnameJeri hakkmda yürütülecek işlemin kesin olaralc belirlenmesi istenmiştir. Üstelik bu istek, ön planda, Cumhurbaşkanlığı makamının atama kararnamelerim itirazsız onaylamaktan başka bir yetkisi bulunmadığını tannmn günü, her çeşit haberleşme aracıyle ortalığa yayan bir siyasal iktidara ve onun başına yöneltilmiştir. CUMHURİYET 7 J u M 1975 S OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Devlet Başkanlığı ve Yetki Doç. Dr. Ali Ülkü AZRAK î. Ü. Idare Hukuku ötretirn Üyesl gerekir. öyleyse Cumhurbaşkamna Bakanlar Kurulunun bütün işlemlerini imzalama zorunluğunu yüklemeye çalışanlar, ashnda bu Yüce Makamdan bir noterin sahip olduğu hukuki denetim yetkisini bile esirgemeye kalkışmaktadırlar. Oysa, bir meslektaşımızın ileri sürdüğü gibi, Cumhurbaşkanmm, inisyatifin Hükümetten geldiği kararlan sadece aksine bir yargı karan varsa onaylamaktan kaçınabileceği de doğru değildir. Bazen, ömeğin memurluk koşullannı taşımayan, ya da kaybetmış bulunan birinin bir Genel Müdür olarak atanması gibi, öyle Hükümet işlemlen olabilir ki, bunlar hakkında bir yargı karan bulunmadan da Cumhurbaşkanı bir hukuki denetim yapma ve böyle işlemleri onaylamama durumundadır. Bu hukuki denetim, verdiğimiz ömeklerde de olduğu gibi, işlemin sadece yasal biçim ve usul kosullanna uygunluğu açısından değil, fakat ö'zü, maddi içeriği bakımından da yapılmak gerekir. neye başvurulmaktadır. Son günlerin, Devlet Başkanlığı Makamını da kendi içine çeken sorunu, iktidarın bu davranışından doğmaktadır. lyl niyetli bir idarenin, yaptığı bir işleme karşı yargı yoluna başvurulduğu zaman, ortada bir hukuki ayıkırlık şüphesinin varlıfını gözönünde tutarak, yargı organımn bu konuda ilerde vereceği kararın uygulanmasmı olanaksız kılacak davramşlardan kaçınması gerekir. Oysa bizde bunun tam aksi yapılmakta ve Danıştay'ın Yürütmeyi Durdurma karan bile yok farzedilerek, yürütmeye devam edilmektedir. Esasen daha yürütmenin durdurulması kararım bahaneler icadederek uygulamama ycrflan arayan bir idarenin, sonra verilecek iptal kararım da uygulamağa niyetli olmadığı apaçık ortaya çıkmış demektir. Danıştayın, yürütmenin dururulmasına ilişkin kararlanrun, Anayasamızın 114. maddesinin 1971 değişikliğinden sonra aldığı biçime göre: «Yargı yetkisi yürütme görevinin kanunlarda gösterilen biçim ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini sınırlayacak tarzda kullanamaz. îdarî eylem ve işlem niteliğinde yargı karan verilemez» yolundakl hükmüne aykın olduğu hususunda ileri sürülen görüşlerin, Danıştay Kanununun Darustay'a yürütmenin durdurulması karan verme yetkisini tanıyan 94. maddesi karşısında hiç bir hukuki değeri yoktur. Bu maddenin Anayasaya aykınlığı Anayasa Mahkemesince ilân edilmecüği sürece, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma karan verme yetkisi hem yasalara hem de Anayasaya uygundur. Ote ysndan «Tdare, Danıştay'ın karannı uyrulamak yerine, kendi işleminden zarar gören memura Devlet bütçesinden tazminat vererek onu'tatmin eder, haksızhğı giderir ve mesele böylece kapamr» biçimlnde dUşünenlerin içine düştükleri çok büyük bir yanılgı vardır: Kamu hizmetini yürütecek personelin atanması va da görevden uzaklaştınlması, sadece o personeli ilgilendiren bir sorun değildir. Kamu hizmeti, halka sunulan bir hizmet olriuŞnna söre. onun kimler taraiından ve nasıl görülecejM de halkı il?ilendirir. Aksi kabul edilirse, idarenin memur atamasıyle bir özel şirketin personel istihdamı arasında. özde bir fark olmaması gerekirdi. Bundan başka. varsı kararlarının. kasıtlı olarak. uygulanmaması, kanunlann, Anayasamn ve Hukuk Devletl ilkesinin çok açık bir ihlâli olduğu gibi, bunun bizzat Devletin yürütme orRamndan gelmesi. halkı da hukuk kurallarına uvmamaya tesrik edici, ya da hukukun, kuvveti elinde tutanlar için bağlayıcı bir şey olmadığmı gösteren bir dav ranıştır ki, her iki olasılık da çok vahimdlr. 1976'dan 1958'e bakmca A Mussolini, Bile.. Bugün, oligarşik diktatörlükler bir yana bırakıhrsa, yargı kararlanna uymamayı doğal bir davranış sayan bir siyasal iktidar tipi dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Hatta sadece bugünün demokratik re.jimlerinde değil, geçmlşin Faşist Italya'sında bile İdari yargıya verilen değeri ortaya koymak için Mussolininin 1928 yılmda ttalyan Devlet Şurası üyelerine hitaben yaptığı konuşmadan su kısmı aktanyoruz «Savm Sura üyeleri! Sizler idarenin kararlarını hukuka aykırılık nedeniyle iptal ettiğiniz zaman, bir mekanik kuruluş olarak görülmemesi gereken Faşist idarenin elini kolunu bağlamı? olmuyorsunuz. Aksine Idareyi, böylelikle asıl görevinin gereklerine yöneltiyor ve bozulan düzeni yeniden kuruyorsunuz. Bunu sirlere söylemeyi zonınlu saymamm nedeni. ldari yargının Faşist Hükümet için, sadece profesyonel hukukçulann kuramsal (teorik) araştırmalannın konusu olmakla kalmayıp somut bir siyasal prosram onemini taşımasıdır.» (D'Alessio F., Commento del Testo Unice della legge comunale e provinciale, Torino 1936, sh. 305) Uygulama hakkında fazla birşey söylemek istemeyiz, fakat Faşist ttalya'run Başbuğu Mussoliîü"nin ldari Yargı hakkındaki bu sözlerinin açığa vurdugu hukuk görüşü ilgi çekici değil midir? «Devlet Noteri» Değildir Cumhurbaşkanını adeta bir «Devlet Noteri» gibi görerek, onun kendisine sunulan, yüksek memurların atama işlemleri de dahil, tüm Bakanlar Kurulu Kararlarmı önünde sonunda imzalamakla yükümlü olduğunu ileri sürmek, sadece Anayasa'nın sistemine ve özüne değil, aynı zamanda Anayasa gerçeğine de aykındır. Cumhurbaşkanını bir «Devlet Noteri» (!) sayıp, yürütme fonksiyonundan diskaltfye edümesi yolundakl böyle bir yaklaşun, sadece bizde değil, parlamenter rejimi kabul etmiş olan başka ülkelerde, örneğin Federal Almanya'da da bir ara belirmiş, fakat bugün artık Cumhurbaşkanının Hükümet işlemlerini yasalara ve Anayasaya uygunluk yönünden denetleyebilecegi, hattâ denetlemekle yükümlü olduğu hususunda Alman Kamu Hukukçulan görüş birliğine varmış bulunmaktadırlar. (Bakınız: Nierhaus, Entscheidung, Presidialakt und Gegenzeichnung, sh. 88; Herzog, Allgemeine Staatslehre, sh. 288) Kaldı kl; Cumhurbaşkamna bir Kamu Noteri ya da Devlet Noteri gözüyle bakılsa bile, Noterin hukuka, hattâ ahlâka aykın işlemleri imzalamamak yükümlülüğü bulunduğunu unutmamak Sorun'un Çıkış Nedeni Asıl sorun Yargı Organlarına karşı iktidarda beliren direnişten çıkıyor: Gerçekte sorun, bizde Yargı ve özellikle îdari Yargı ile Yürütmenin bir parçası olan Hükümet arasındaki gerginlikten doğmaktadır. Gerçekten Danıştay'ın sadece Yürütmenin durdurulması kararlan değil, iptal kararları bile (Özellikle atamalara ilişkin olanlan) siyasal iktidar tarafından hoş karşılanmamakta ve bunların uygulanmaması Için her çeşit baha Kamuoyu Başkaldırıyor., OKTAY AKBAL Evet Hayır ZORBALIK ÜZERİNE ünümüz Türkiyesinde anarşl ne yazık ki almış yürümüstür. Şurada burada gençler birbirini takır takır öldürmektedir. Halk* bunlann neyi paylaşamadıklannı bir türlU anlayamamaktadır. Ashnda az gelişmiş ülke halkmdan fazla bir bilinçlilik beklenmez. Aydınlannsa bir bölümü korku içersinde suspus olmuştur. Üniversiteler kapanmış, ilerici yazarlann kitaplan toplatılmıştır. Hükümetin sayın başkanı görünüşte gayet rahat durumdadır. TV'de gerdan kırarak güiümsemektedir. Sıkıyönetimi getirebilmenin çabası. anayasayı değiştirebilmenin özlemi içersindedir. Siyasal muhalefet liderlert haklı olarak ateş püskürmektedirler. Bunlann dışmda Kıbrıs, Ege sahanlığı sorunları hâlâ olduğu gibi durmakta, ekonomik bunaiım her gün birass daha artmakta, işsızlik çoğalmakta, enflasyonıst baskı nedeniyie paranın satın alma gücü azalmaktadır. öteki bir olgu da sayın Başbakanın yakınlarına çıkar sağladığı söylentileridir. Sözün kısası ulu.ı^ı öyle bir görüntü içersindeyiz ki eskilerin çok kullandığı bir betunlemeyle «Hani melekle. rin bile sabnnı taşırır» dense yeridir. Bu durum Osmanlı tarihin deki ünlü «Zorbalann Ayaklanması» olayının bazı yönlerini anımsatmaktadır. birksç kez padişahm yüzüne kar sı « Seni Al Osman tahtından ındireceğız» tehditlen de savrul0 KAPININ ARDINA KADAR AÇIIMASINI iSTER iSTEMEZ SAGUR. tnuştu. BU MATEMATiKSEL DfNiLECEK SAGLAMLIKTA BiR KURALDIH «Tarihi Gümânî> adlı yapıtta «O zamanlar zorbalann azgınlığı o dereceye varmış idi ki gündüz hamamdan peştemal ile çıplak avrat çıkarmak, (Guiâmiye) Bir tür bahşiş aldıkları günde Sultan Mehmet Camiinde <Fâtih) duhan (Tütün) içmek, Müslüşey yapamaz durumdaydı. Yeni su en ağır küfürlerle hemen ta manlann, reâyânın (Başka dinsadrazam Hafız Ahmet Tasa dö şa tutmaya başlamışlardır. den olanların) ırzlanna tasallut Zavallı sadrazam kendisini sa etmek, köşelerde, bucaklarda açık nemin ileri gelenleriyle bilginleri konağında hemen bir toolantı rayın içersuıe dar atabilmiştir. ça ayak üzere zinâ ve livâta (Ho ya çağırdı. Onlardan ix>zulmuş Genç padişah onun yaşamını ko moseksüellik) etmek, evler, koolan «Nizâmı Âlem»in (foplu ruyabilmek için hiç durmadan naklar, saraylar basmak, nukud mun Dengeli Düzeni) eski duru Sarayburnu'na inmesini, oradan (para) mücevherât elde etmek, muna getirecek önerileri dıle ge da bir kayıkla Üsküdar'a geçme kan dökmek, bilhassa meyhânetırmelerini istedi. Sonuçta baş sini salık vermiştir. Nitekim Ha lerde. kahveninelerde gayrı meş kaldıran bu heriflerin hepsüıin fız Ahmet Paşa da bunu çabu ru fiillerde bulunmaktan asla çeİstanbul'a çağnlması gibi bir cak uygulamıştır. Ama köpekle kinmemekteydiler» denilmekterin bir koro halinde ulumalarını . dir, • *);••; karara vanldı. andıran zorba bağmşmaları hiç Bu bir bakıma bir hileydi. Ama kesilmemiştir. Padişahm: «PekiM#narçWen CDmrrariy»f« bir bakıma da onlan yasa içi de yi yoldaşlarım ne yapmamı isterTarlhsel olaylarda yıneleme ğer verilecek kişiler sayma anla sınız?» sorusunaysa hepsi birden: mını taşımaktaydı. Çağn nedeni « Hafız denilen alçak sadra yoktur. «Tarih tekerrürden iDagerçeğe uygun olarak ta kendilerine «Ulufe» zamı bize teslim et» diye yanıt rettü» yargısı (Para) dağıtılacağı bildirilmişti. lamışlardır. Bunun üzerine iyice değildir. Ama geçmişin bir kesi«Para» sözünü duyan ne kadar şaşırmış padişah, Hafız Ahmet mindeki bazı görUntiilerle daha aç eşkiya varsa hepsi başkente Paşa'yı Üskudar'dan Topkapı Sa sonrakiler arasında kabataslak birden üşüşüverdi. Darphane ya rayı'na yeniden getirtmek zorun tia olsa bazı benzeyişler yok dekınındakı «Kurşunlu Han»ı ken luluğunda kalmıştır. Bu çağn ğildir. 1632 olaylannm sonunda dilerine karargâh yaptı. Aradan karşısında Hafız Ahmet Paşa ar IV. Murat çok kanlı bir despokısa bir süre geçince bulanık su tık sonunun geldiğine tam anla tik yönetimi kurdu. İlk lşi sadrazamlık katına el çabukluğuvla da balık avlamak isteyen serüven mıyla inanmıştır. Padişaha: ciler de ortaya çıktı. Bunlardan « Hünkânm hezâr Cbin) Hafız oturan Topal Recep Paşa'nın :<pl «Boşnak Topal Recep Paşa» adm gibi kulun senin yoluna fedadır» lesini vurdurmak oldu. Çok kı1632 kıjında İstanbul daki aşağüık bir çıkarcı, haşârâ diyerek zorbalann içersine atıl Sb denilebilecek saltanatı süretın gözüne girip topluluğun baş mış, Ukm onlardan birini bir to since de virmibinaen fazla ınsa1632'nin kış aylannda Osman kanhgmı elde etti. Daha sonra katla hemen öldürmüştür. Os nı öldürttü. Bunıann arasında lı başkenti Istanbul'da zorbalık da onlan ellerinde silâhlan, kılıç manlı tarlhinde bu tokada «Ha zorbalar varcü ama olmavanlar kol gezmektedir. Padişah IV. ları, hançerleri, gürzleriyle Top fız Paşa Tokadı» derler. Bunun da bulunmaktaydı. IV. Murat'ın Murat'tır. Bu sırada Bağdafa, kapı Sarayı'na dayandırdı. Doğ üzerine öteki zorbalar paşanın despotızme gitmesi kanımca ı>ek daha önce Kanunî Sultan Süley. rusu buna şaşmamak gerekir. üzerine kılıçla, hançerle saldıra de yadırganmaz. Çünkü Osrnsnlı man'uı «Irakeyn Seferi»inde Os Çünkü zorbalıga karşı devlet yet rak, onu «Onyedi» yerinden delik monarşisinin temelaeki dünya manlı ülkesine katıp, 59 yıl dev kesini (otorite) bir parçacık gev deşik etmişlerdir. IV. Murat o eörüşü de dinsel >5Selere dayalete bağlı kalmış o güzelîm kenta şetmek, o kapının ardına dek layı büyük bir korku içersinde nan bir tür despotizmdi. Önceniy aıasında sadece îranlılar girmişlerdir. Bundan açümasım ister istemez sağlar. «Mıkramesin (bashğındaki altın le ıkıncısının ötürü «Orduyı Hümayun» savas Bu matemattksel denilecek sağ işlemeli şalt yüzüne örterek ağ bir derece aynnu bulunmaktayaı. Türkiye Cumhuriyetı'nin mak için Diyarbakır, ürfa yöre lamlıkta bir kuraldır. Zorbalann layarak» izlemiştir. genç demokrasinin bövle bir sosindedir. Ama başarı sağlayamaz ağızlanndaki slogan: « Padişaha nuca gitmesi ne bekı<>nir ne de Hafız Papnın sena durumdadır. sözümüz vardır, (Ayak Divam)na istenir. Ama I. Dünya Savaşı'n çıksın» yaygarasıydı. IV. Murat Hafız Ahmet Paşa'nm bu acıklı can sonra batı Avrupa'daki bazı Başkentten boyuna oara, güç Osmanlı gelenefine çok aykın yardımı istemektedir. Saclrazam bu istek karşısında ilkin bıraz olduğu gibi yiğitçe can verişine demokrasılerin ortaçagdan be(Başbakan), «Serdârı Ekrem» duraksama geçirmişse de sonuç bir insan olarak üzülmemek el ter bir cehennem rejimine Jö(Başkomutan) Hüsrev Paşa ba ta onların isteklenne uymayı yeğ de değil. Ama olayı doğal kar rüştükleri de kesindir. Türkiyeşarısızlığından dolayı IV. Mu lemiş, Saray'ın avlusuna taht kur şılamak gerekir. Bir sadrazam o yi böyle bir felâKetten kurtara rat'ın bir buyrultusuyla giirevin durmuş. zorbalann soylediklerini larak zorbalan görüldükleri yer bılmek için şimdikı siyasal iktiden alınmış, yerine Müszzinzâde dinlemeye koyulmuştur. İlk istek: de yok edeceğine onlara çağnda darın. siyasal muhalefetle poteHafız Ahmet Paşa atanmıştır. « Padişahım onyedi muteber er bulunarak tutup ödün vermişü. miği bir yana bırakarak önca önceki paşa bu değişikli^i onur kânı devleti bize ver de param Bu büyük yanlışın karşılığını da »orbalığın karşısına cıkması gesorunu yapıp içerlemiştir. iıuna parça edelim» biçimindeydi. Pa kanıyla, canıyla ödemişti. rekir. Ondan her seyden önca Dün olduğu gibi bugün de zor olumlu yapıcılık beklenir. Buyhiç şaşmamalıdır. Çünkü »ağcı dişah henüz yirmi yaşmda deney larımızın çok beğendiği Ounanlı lerden kuşkusuz yoksun bir genç balık sürecindeki mekanizmamn sa yazar Oktay Akbal, Dr. Erdal kafasını tasıyan kişi tıir başan tir. Bu istek karşısında korkuyla işleyişi hiç belli olmaz. Bunu ö Atabek'le birlikte pek çok kişikarşısında «Ben yaptım» d.'ve bö kanşık bir şaşkmlık içersinde zellikle sayın başbakana duyur nın belirttiSi üzere ilkin «Can bürlenmeye, tersi olunca da bu dir. Bu sırada Sadrazam Hafız mak isterim. Zorba bugün ödün GüvenlİRİMii sağlamakla olanaklıkez sinirlenmeye başlar. Oysa pa Ahmet Paşa, zorbalara vermiş ol kopardıgının yanındadır ama ya dır. Bunu yapamavan siyasal ikşanın beceriksizliği kesindi. Bunu duğu ödünün yarattığı « Onlar rın onun da karşısına pekâlâ tidannsa çekilmeyi istemesl hiç bilip bir köşeye çekilece*ine, tu dan bana zarar gelmez» düşünce çıkabilir. kuşkusuz bir erdemdir. Tersme Hâfız Ahmet Paşa'nm öldürül « Hayır ptmem» demesiyse tup başından büyük işlere Karıs sinin rahatlığı içersinde atla maya başladı. Yeniçerilerle sipa «aheste revân» (Ağır yürüyüşle) mesinden sonra Türkçeyi bile kendine de, halkımıza da kötühileri devlete karşı elaltından a Topkapı Sarayı'na gelmektedır. doğru dürüst konuşamayan, Sırp lüklerin en büyüftüdür. Yazımı yaklandırmaya kalkıştı. Yenıçe Zorbalar, onu görünce ağız dolu bozuntusu yani «Boşnak» Topal bir Osmanlı ozanmın ibret veriRecep Paşa sadrazamlık katına cı dizeleriylp bitır^egim: «Her rüer padişaha Hüsrev Paşanm hemen oturdu. Bu olay zorbala lcârda âkil sözcttr se"nti suhü yerinde kalması için, dllsicçe ürı büsbütün şımarttı. Aradan kı let / Engüşti hıred ukdei düşzerine dilekçe gönderdiler. Sipasa bir süre daha geçince Top vârâ yapışmaz» (Ak:îlı adam her hüer de Anadolu'nun çeşitli kent kapı Sarayı'na yeniden üşüştü işte çıkar bir yol çr5Mtir. clmalerine dağılıp herbiri kendi baler, Padişahm karşısına geçıp, vacak ı^ler için körükörüne daşına buyruk kesildi. örn^ğin Sey kendilerine aUlufe» dağıtmayan vatmaz.) dişehir'le Beyşehir'de cDrtliİlâBaşdefterdâr (Maliye Bakam) hi», Konya'da «Rum Mehmet». Hümeyra TÜKKKAN Mustafa Paşa'yla Saray'ın güven Afyon'da «Baba ömer», Aydın'da ile cesini kazanmış Hasan Halife, «Kınalıoğlu», Eskişehir'de «Kör ,sım HASIRC1 Musa Çelebi gibi kişilerin kendiAli», îskilip'te «Köse ^âbansla Nişanlandılar lerine «Teslimini» istemeye basadı söylenmeye değmez daıia '<ek Istanbul 6 2/1976 ladılar. Padişah gene duraksama çok serseri yer yer «Âl (Oğul) geçirmiştir. Bu kez ona: « ölkıran, baş kesen» olmuşlardı. Dedürttüğün şehz^deleri tez ortaya dikleri dedik, astıklan astık. çıkar» diye bağirmaya başiamışkestikleri kestikti. Devlet ?icbir Cumlıuriyet: 974 lardır. Oysa IV. Murat şehzâdelerden hiç birini henüz öldürt99. Şubaf Sayıs ÇIKTI. ır.üş değildi. Ama padişah zorbalann bu isteğine boyun eğerek Bütün bayilerd* bulunur. şehzâdeierı birer birer onların r kaışısına çıkarttı. Aynca da zorCİOOİ KURUIVILARIM balann önceki isteklerinı yerine işioin getirdi. «Teslim» edilenler zorba lar eliyle hemen paramparça edildiler. Olaylann bir türlü sonu almamıyordu. Giderek (Hatta) Basın: 11447/972 G Z0RBALI6A KARJI DEVLET YETKESiNi BiR PARÇACIK GEVJETMEK. kumaya yetişemiyonım. Nerde kaldı yanıtlamak, yar. mak, bu sütuna parçalar almak! Yurdun dört bir yanın. dan mektup yajtıyor. Buna, dert, sorun, acı yağnraru demek de mümkün. özelikle öğrenciler, öğretmenler, büinçU okurlar kendi çevrelerinden, kendi vaşamlanndan ilglnç gözlemleri yazıyorlar. Blrbiri ardına gelen bütün bu yaşam p»rçaları koskoca bir tabloyu oluşturuyor. Türklye'nin bugünkü toplumunun görünüşü .. Hiç de iç açıcı değil bu görünüş. Evet, başa çıkaınıyorum, okumak okumak okumak. Not al. mak, satırların altını çlzmek .. Hangi birinden söz etmelı, hangi birini ele almalı? Hepsi ilginç, hepsi anlamlı «Bu mektubumuzun yırtılıp çöp sepetine atılmayacagına ve değerlendirileceğine Inanıyoruz. Hergün gazetede sizin »ü. tununuza bakacağız. Sorunlarımızı belki kamuoyuna duyu. rursunuz diye.» Hemen her mektup bu satırlarla bitiyor. kamuoyuna duvurmak!... Duyursak da duyurmasak da bir şey değişmiyor! En acısı da bu. Kamuoyu klm? Bizlfriz, sizlersiniz, bana o acılı mektupları vazanlar, hepiniz, hepimiz! Ka. muoyunu oluşturmak diye bir şey vardır. o oldu, olustu kamu. oyu. Bir seçimler getein de göriin, Mndıklardan nasıl çıkacak o kamuoyunun yargısı... Ama o güne dek? O Rüne dek bu Kikıntılı yaşami, bu atıları her gün yaşamak gerek. Bu çaresiz bir şey... Eskiden gazetelerde çıkan yazılar en başta iktidardaki kişileri ilgilendirirdi. Bir yararı olurdu o tlerdin, o sorunun ortadan kalkmasında . Şlmdi iktidardakiler halkın çoğunluğundan giivenoyu almadıklan. kısacası halk çoğunluğuna dayanmadıkları için, ilk genel seçimde azınlıkta katacaklanm da bildlkleri için, aldırmıyorlar halkın acılarına, dertlerine, sorunlanna... Gün bugün saat bu saat diyorlar!... Önümde mektuplar... Izmir'den lTtYD. öğrencllerl yan. yorlar; durup dururken polis onlan toplamış, Emniyet Amir. liğine götürmüş, lfadelerini almış: «Ortada bir olay yok. Biz. den olayın ifadesini alıyorlar.» Suçumuz sadece hakkımızı aramak... Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki hakadalet sözleri etmek, «sorumlu MC hükümetldlr» demek bile komünistlik'. Sfin. gülü eğitimln öjrencileri, okullarımız kışla mı, karakol mu, ne olduğu belli olmayan üniversitell öğrenclleriz biz.» Ankara Eğitim Enstitüsü ve öğTetmen liselerl öğrencilert yazıyorlar, yeni bir müdür ilk iş olarak elli uç öğretmenl okul. dan uzaklaştırmış, sonra sıra öğrencilere gelmiş. Oknlda boz. kurt rozeti taşıyanlar «mllliyetçi» ötekiler komünlst sayılıyormuş. «Müdür okulda öğrencileri iki düşman kampa ayırmanm gerekçelerinl hazırladı. Bundan sonra okul içinde ve dısında bıçaklı, tabancalı saldınlar birbirini izledi. Otuz arkadasımu çeşitli zamanlarda yaralandılar. Can güvenliği kalmayınca okuldan ayrılmak zorunda kaldık. Bugün tam yetmiş öğrenci okula devam edemiyoruz.» Okul müdürii son seçimde, MHP'nin adayı imiş, öğTencilerin yazdığuıa göre «Ülkücüler» ordusund» da sivil albaymış!.. Istanbul Küçükyalı'dan bir anne yazıyor: «Bn olaylann, özellikle öldürülen, yaralanan bunca gencimizin hesabını bir va. tandaş olarak bu hükümetten nasıl soracağız? Bir anne ve Insan olarak bu olaylar sa^lığımı etkiliyor, her gün hiraz daha kah. roluvoruz, bu gençler nelerie yetiştirilip bu boya, bu duruma getirildi, bunu bilnüyorlar rru? Baştakiler bunun ıstırabını anlayamıyorlar, peki, nerde, başta «Anneler Derneği» oimak üzere öteki kadın dernekleri? Bir vatandaş olarak güzel yurdımto. zu yaşanmayacak bir hale getiren bu lıükümete karşı nefretiml duyurmak istiyorum, ama ne şekilde yapayım bunu?» Kadıköy'den emekli albay Özarmağan, Karataş'ın Atatürk düşmanı sözlerini ele almış, dlyor ki: «Atatürk'iin anası da ba. bası da belli. Atatürk'ün bu memlekete yaptığı işleri sayıp dökmek yersiz. Bunu yalnız biz değil hütün dünya biliyor. Son elli yıl içinde bağımsızlığına ka\ruşan ülkeler ondan ilham almadılar mı? Memleketi yabancüara peşkeş çeken Abdülhamidln kardeşi Vabdettin değil mi? Bana kalırsa bu bayların Abdülhamid'e tapınmaları, onun yönetim şekline özenmelerinden ileri geliyor. Islâm uygarlığına özenen bu kimselerin hiç olmazsa şunu unutmamaları gerekir. Atatürk oimasaydı bngün ezan okunan minarelerde çanlar çalınacaktı. Ba UaUar nankörlük fazla doğ. rusu!..» Deryadan tiç dört damla slze... Acüar çok, dertler çok... Hangi birini duyurmalıyım, hangi birinden söz etmeliyim? Hepsini biliyorsunuz, duyuyorsunuz. Görüyorsunuz nasıl bir çıkmazdankoşuştuğumuzu, kafamızı duvarlara çarpa çarpa... Tek aydınlık, tek umut, kamuoyunda günden güne birikerek devleşen bu duygulann ilk genel seçimde halka, gençliğe, iıısanlığa sırt çevirmiş politikacılara en ağır dersi vereceğidlr. En yakın bir günde .. O Doç. Dr. Sırrı AKINCI dana'yı hepimiz biliriz. Adana'nm burunun dibtnde tncirlik Üssü bulunur. Cephe Hükümeti. ABU uvçuladığı silâh ambarjosuna karşı Türkivedeki Amerikan üslerine el koyduğunu söylerken, İncirlik Cssönü NATO' ya baflı savarak konu dışmda bıraktı. Ovsa tncirük Cssünün il?inç bir anısı var. Yıl 1H5«. Lübnan'da bir İç sava? tehükesi oluşunca. Cumhurbaşkanı Kamil Şamıın'un çaerısı üzerine, İncirlik tlssünden kalkan ABD. Lübnan'a askeri birliklerini indirdi. * 1958'deld olayı bugün kurcalamamızın bir neden! rar. Lübnan'da aylardan beri süregelen iç savaş. tncirlik'in anlamını çarpıcı biçimde Türkiye'nin hueünkü kamuoyuna duyurabiilr. Çünkü mazlunı balkların biiinci; tarihsel olay larla yaşananlar arasında köprfi kurarak pekisir. Türldye Cumhuriyett, layik blr devlettir. Atatflrk. hilâfeti de, saltanatı da yıkmış: layikllgi Anayasa'va oturtmuştur. Lübnan ise lâyik değil. dinsel temellere dayanan bir devlettir; Cumhurhaşkanı Hıristlyan. Başbakanı Müslüman olacaktır ille de... Mecllsln yapısı da Hıristivan azınlık yararına ve Müslüman ço&unluk zararına kuruludur. Oysa resitli mezhep, din. tarikat. soy. snp avnlıklarının kaynaştığı bu küçük ülkede, Müslüman çoğunlukla, Hıristi>an azınlık Ikilemi. sınırsallığın rençinl de vermektedir. Lübnan, Batı kapitalizminln Doğu Akdeniz'detd eirl? kapısıdır. Bu giriş kapısının turnikesi Hıristiyan burjuvasuıın elindedir. Gittikçe çoğalan vnksııl Müslümanlar eenellikle solcu; azınlıkta kalan zensrin Hıristiyanlar genellikle saecıdırlar. Koyulaşan adalctsizliçin tohumlan, bir ça» tışmanın süreünlerini uzun yıllardan beri büyütmekteydl Lübnan'da .. 4ma valnız Lübnan'da mı süreçelir bu dengesizlik? önceki çün birim gazotede ünlü bestecl Ynnanlı Siiki» Teoclorakis'in yeni çıkan ldtabıntlan aktanlan şu satırlan okuıluk: « Sözlerim saldmlara hedef tutulsa bile, 1974 Temmuz darbcsinden önce Kıbrıs'taki Rum topluluğunun çok ciddi yanlışlar yaptıgı lnancında olduğumu belirtmeliyim. Kıbrıs'taki gezilerimde Rumlarla Türkler arasında ayrılıkların yalmzca etnik değü, aynı zamanda sınıfsal blr sorun olduğunu da görmüştüm. Adada vüz vıllarca bir arada vaşamalarına rağmen nasıl olmuş da ticaret. parasal işler, kültür, eğitim vb. yüzde yüz oranında yalnız Rumlann denetiminde kalmıştırV» Tarihin kalemi: böylesine dengeslz toplumlarda, Iç sayaşlar. devrbnler patladığını vazar. Sözcelişi. Afrika'da beyaz azınlıkların siyah çoğunluklan ezdlgl ve sömürdüiu ülkelerde düzen böyle çider ml? l.übnan. Hıristlyan azınlığın Müslüman, çofcunlujru snmürdiicii blr toplumdu. Ama bu nedenle 1958'de İç çatısma paUadıjında. Hıristlyan Cumhurbaşkanı KamU $amun, ABD'ne çağnyı çıkardı: Yetişin! Washtncton. Adana'dan Amerikan blrliklerini uçurup Lfibnan'a indirdi: Müslümanlan ezdi: seslerlnl kestl. O nra şimdikl AP, DP adıyla iktidardaydı. Ve rahmetll Başbakan Menderes'e «İlk Müslüman Faşbakan» adı takılmıştı. Atatürk'ün vönetimi, camileri ahır yapmakla «uçlamyordu. Pekl. TürMye, ABD'nin Adana'dan Lübnan'a tndirme yapmasına dayanak olmakla ne yapmıştı? 1) AUturkün lavik Cumhuriveti Idik: ama LUbnan'. da dinsel devlet dözenlnin korunmasmı sağlamıstık. 2) Nüfıi«i>ınun \HİTdr rtokftan clnknnı Müslüman blr ülkeydik: stlâmın ezilmesine Hıristiyan azınhğın haksızü. ğını süıdürmesine vardım etralştik. 3) Bapımsıı blr devlet idik. ama blr başka ülhenln Içişlerine süper blr devletin kanşması için rampa işlevigörmüştük. 4) Emperyalizme karşı ulusal kurtuluf savasıyla karulmuştuk; ama emperyalist saldırmın atlama tası olmustuk.. • 1976'dan 19M"e bakmca, olaylar, blllncln aynasma fer» çek çizgileriyle yansıyor; Incirlik'in anlamı belirsinleşivor. Ne var ki, tarihsel (rldiş. Lübnan'da durdurulamadı; sadeca gfciktirildi. Şimd! nolcu Müslümanlar haklarının birazını sağladılar; lyi kötü bir denge belki kurulacak .. Ve beplmize de bu Isten bir ayıp payı d&aceek; uot(k lik ise, hili Çukurova'da işJemektrdir. ::.I:T. J, İLÂÇ SAKAYİI İÇİN KİMYEVÎ MADDE İMAl EDEN itibarlı buyuk bir İSVİÇRE $IRKETİ, Işlerin! TÜRKİYE'de kısa zamanda gelijtirecek ve uıun süre işbirliği yapacağı tanınmı; bir MÜMESSİL ARAMAKTADIR Her teklif tam bir gizlilik içinde ele alınacaktır. 29.115*130 referansı aitında PUBUCIIAS, CH8021 ZURICH/SVVITZERUND adresine müracaat ediniz. Basın: 32710/967 TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Genel Kurul duyurusu Odamız XXII. olağan genel kurulu 28/29 şubat 1976 günleri Türk Standartlan Enstitüsü Konferans Salonunda toplanacaktır. Sayın Uyelerimizin Oda kimlik üuyurulur. kartlan ile katılmalan TÖNETtM KÜKÜLÜ (Cumhuriyet: 973) Satılık Bahçeli Ev Esentepe'de bahçeli iki katll kaloriferli ve garajlı ev (Apartman inşaatına müsait) Satılıktır. TEL.: 26 72 91 Cumhuriyet 953 Bilim ve Teknik ın Cumhuriyet 976 KÎRALIK MAĞAZA Esentepe, Gazeteciler Mahallestnde BAKKALİVE vo ŞARKÜTERÎ olarak kullanılmak üzere, bir mağaza kiraya verüecektlr. Müracaat: Mesai günleri saat 1015 arası 28 50 76'dan Güngör Musluoğlu. Cumhuriyet 960 EGITIM ÇUKUROV ÜNiVERSiTESi ZiRAAT FAKÜLTESi DEKANUĞINDAN Fakültemiz Toprak Bılimi Bolümünde bir adet; TBTAK FEN BİLİMLERİ MERKEZİ HAZIRLIKTA L Doçentlik kadrosu açıktır Isteklilerin en geç 26 şubat 1976 tarihine kadar Dekanlığımıza müracaatlan ilân olunur. (Basın: 11488/970) ÜNİVERSİTEYE C3ÜÇLÜ KURULUŞ İ Yeni devre 16 ŞUBAT Tol. A8O9 5O 8e?ikta» Çıragan Caddesı DUYURU Fakültemiz, Fizjoloji Kürsüsüııde açık bulunan 1 adet Asistanlık kadro&una öğretim Görevlisi alınacaktır. tsteklilerin, en geç 20 şubat 1976 euma günü saat 17.00'e kadar Fakülte Personel Bürosuna başvurmaları duyurulur. (Basın: 11484969) DIŞiŞLERi BAKANLIĞINDAN: Dışışlen Bakanlığına Kripto uzmanı yeaştırilmek üz» re 2 mart 1976 (rünü yapüacak untihanla Elektronlk Istanbul Tıp Fakültesi Dekanltğından: Teknisyen Ahnacaktır tlgililenn şartlan öğrenmei? için, Dışışien BakanlıSı Atatürk Bulvan No: 1 U adreslnde Personel Dalresl Hel» 4 liği 415 numaralı odaya müracaatlan ilân olunur. ^^.n. 11?lıUl (llâncUık: 5086) 977
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle