06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"ABD, 3. Dünya'ya besin şantajı yapıyor,, Kıbrıs: Nasıl bir çözüm?. Blrle?mls Mîlletler Genel Knrultmda WT l kez daha (törü?ülmej e başlanan Kıbrıs sorunu Türk ve dünya kamuovunun dikkatini yeniden Doğu Akdenizin killt mev kiinde bulunan bu Adanın üzerine çekti. Içinde vaşadıpmız bölgenin banşını yakından ilgilendiren Kıbrıs sorunu bir çıban haşı gibi kalriıkça. Tiirkiye ile Vunanistan arasında sağlıklı bir diyalog knri!:"v?c: K. p.'îrirı v: "errckri tııtıımlann yerini duygusal tepkiler ve tehlikeli tırnıaıımalar alacaktır. Ece Denizi anlaşmazlığı devletler hukukunu ve bölçe dışındaki derletlerin hak ve çıkarlannı da ücüenclird'rinden ulusiararası kuruluşların etkinlik alanına çiren bir konudur ve başbaşa müzakerelerle sonuca vardırılaraaz. Kıbrıs sorıınunun çöziimü ise Tiirkiye ile Yunanistan arasında vanlacak anlasmaya büyük ölçüde bağlıdır. Kıbrısın geleceğini tayinde birinci derecede söz sahiplerinin Adada yaşayan Türk ve Rum toplulukları olduğu kuşkusuz ise de. her iki toplumun arkasında Türk ve toplumlararası förüşmelerin kaderini bu Yunan Hükümetlerinin bulundueu ve iki hükümetin tutumunun bclirleyeceği de bir gerçektir. Mahmut DiKERDEM AFRİÛUE ASİE: «BUGÖN DÜNYA TAHIL İHRACATININ YARÎSINI GERÇEKLESJİREN AMERİKA, DÜNYA BESLENME SORUNUNUN ANAHTARINI DA ELİNOE TUÎUYOR,. B 3. DÜNYANIN TAHIL AÇIĞININ 1985'TE 100 MiLYON TONA ULAŞACAĞI TAHMiN EDiLiYOR ski Şil! Devlet Baskanı Salvador Allende'nin tarım bakanı, «1980 yılı büyük güçlükler getirecektir. Zaten şimdiden yeryüzünde açlık hiiküm sürmektedir. Nitekim 600 milj'on insan için açhk devamlı bir olay haline gelmiştir» demişti. 1976 yılı tahıl üretiminin normal düzcye ulaşmış olmasına rağmen, başla Uçüncü dünya ülkeleri olmak üzere yeryüzünün önemli bir kesiml 1972 ve 1975 yıllannda duyulan açlık tehlikesinin tehdidi altına tekrar girecektir. Plyatlarda görülen spekUlatif artısın geçtiğimiz haziran ayında durulması bazı çevrelerde iyimserlik havası yaratmıştır. Ancak Beslenme ve Tanm örgütü'nün eski genel başkam Addeke Boerma'nın yaptığı açıklama bu iyimserliğin geçtci olduğunıı ortaya koymuştur. undan bir süre önce CTTMHüRÎYET'te yayınlanan «Kıbrıs Çıkmazı» başlıklı yazun umdugumdan daha geniş bir yankı uyandırmıştı (1). O yazıda, 1974 temmuzundan bu yana Kıbnsta meydana gelen gelişmeleri irdeledikten sonra, siyasal çözüm olarak «Yabancı üs ve askerlerden annmış, bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip ve bir süre Birleşmiş Milletler denetimi altında işleyecek federatif bir devlet» tezinin gerek Türkiyenin güvenliğine gerekse Kıbnslı Türklerin yasal hak ve çıkarlarına en uygun formülü oluşturduğu görüşünü savunmuş, bu çerçeve dışına taşan isteklerin hem gerçekçi olmadığı hem da dünya kamuoyuna kabul ettirilemeyeceği düşüncesini ileri sürmüştüm. E CÎA BAŞKANI GEORGE BLSH «AMERİKA YİYECEK t)RÜNLERİNİN ÎHRACATINDA BİR TEKEL DURUMUNA GELECEK VE GEREKTÎGİNDE BU BESİN SİLAHINI KULLANMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEKTÎR.» | Kıbrıs sorunu giderek dış ilişkilerimizin doğrultusunu belirleyen bir nitelik kazanıyor Pas'a 25 adet Pl Miraj uçagı sattık. Güney Airika'ya A«9 tipinde 2 uçak, Irak'a 80 adet Fl Allıa], Katar'a 12 tank, Yemen'e 150 zırhlı, Zaire'ye 20 adet Puma helikopter, Mısırft 12 adet Gazelle helikopter, Suudi Arabistan'a ve Mısır'a da füzeler verdik. Bundan başka Yazıda savunduğum görüşler etrafmda basını mızda çogu olumlu yönde olmak üzere ilgtnç yorum ve eleştiriler çıktı: MİLLİYET gazetesinde Mümtaz Soysal «Türk ve Yunan halklanmn hiç durmadan birbirlerini yemelerini olsa olsa bu iki halkın dışındaki insanlar isteyebilir» dedikten sonra, benim uzun bir makalede söylemek istediklerimi şu cümlede özetliyordu: «Türk ve Yunan halklanmn yasadıklan bölgeyi uzaktaki insanların çıkar hesapları dışına çıkaracak bir Kıbrıs çözümü nedir? Kıbnsm üslerden ve yabancı askerlerden annması değil mi?». CUMHURÎYET' in dış politika yazarı Ali Sirmen de İkinci Banş Harekâtınm nedeni olan politik ve tarihsel etkenleri açıidayabilmenin ve bunlar çevresinde yandaş toplayabilmenin Türkiyenin Kıbns konusunda geçerli bir çözüme yönelik yeni politik görüşlere ağırlık getirmesine bağlı olduğunu belirtiyor ve bu politik görüşün «Adayı her türlü yabancı üslerden arındıran, bağımsızlık ve toprak bütilnlüğüne saygı gösteren, Üçüncü Dünya ile NATO dışı ülkelerin eğilimlertne de açık bir plân ortaya koymakla gerçekleşebileceğine» ışaret ediyordu. Bu değerli dış politika yazarlannın yanı sıra Dışişleri Bakanlığı da «Kıbrıs Çıkmazı» başlıklı ya «ımla ilgilendi ama Bakanhğm ilgisi yazının içeriğinden çok yazarmın kişiliğine yöneldi. Makalemin yayınlanmasından bir hafta sonra Dışişleri Enformasyon Dairesi basına bir açıklama yaparak beni «Kamu görevinin sorumluluğu ile bağdaşmayan tarzda hareket etmiş bir şahıs» olarak niteledi ve yazımın «Hükümetin Kıbrıs meselesindeki tutum ve siyasetine tam olarak ters düştüğünü» öne sürerek hakkımda «kanuni koğuşturma» açılacağını kamuoyuna ilan etti! BESİN AÇt6l Bu arada. Üçüncü Dünya ülkelerl giderek artan besin açığıyla karşı karçıya bulunmaktadir. Afrique Asie dergisine göre. bugünkü verilerde bir değişiklik olmadığı takdirde ücüncü dünyanın tahıl açığı 1985 yılında 100 milyon ton dolaylarında olacaktır, bundan daha kötüsü. milyonlarca insan bugiin, «dünyanın b»sin jandarması» durunıunda olmaya devam eden Amerika Birleşik Devletleri'nin şantafına konu olmakt?dır. Böylece Amerikahlar milyonlarca aç insanı siyasal egemenlikleri altına almayı planlamaktadır. Bu amaç çok eski tarihlere dayanmakla beraber şimdiye kadar gizli kalmajn başarmıştır. Amerikahların niyetlerinin açığa çıkması petrol savaşı sayesinde olmuştur. "FRANSA GECEN YIL 380 ransa'da yayınlanan Paris Match dergisi muhabiri, silâh satışlannda Fransız hükümetine aracılık yapan 48 yaşmdaki silâh tüccan Prens Michel de Bourbon ile bir görüşme yapmıştır. İspanya Kralı 4. Charles'ın torunlarından olan Prens Michel de Bourbon ile MİLYARLIK SİLÂH SATTI,, Togo'ya 5 tane Miraj5 sattık. Tunus'a da bol miktard» askeri malzeme sattık. Lübnan'a sadece benim aracıhğımla 800 ton silâh verildi ve bu silâhların parası teslimden onbeş gün önce peşin olarak alındı. SORU Silâh tüccan olmak için ne yapmak gerekmektedir? CEVAP Her isteyen hükümet» müracaat edip aracılık ıznı alabüir. Ama Savunma Bakanı her isteyene aracılık yaptırmaz. Bunun için hem siyasal hem de endüstriyel destek gereklidir. Ondan sonrası bir lormaliteden ibaret kalır. Benim bu işe atılmam için pek çok neden vardı. Evvela pek çok kişi ile ilişkim ve ahbaplıgım vardı. Ancak bu arada aracılığın öyle emin bir is olmadığını da belirtmem gerekir. Biz kelleyi koltuğa alıp çalışıyoruz. Çünkü bu tehlikeli bir iştir ve pek çok aracı bu yolda hayatını kaybetmiştir. 1968 yılında ben, hem Nijeryalılara hem de Biafralılara silâh temin ettim. Her iki tarai da bunu öğreninct hiç hoşlarına gitmedi. SORU Bu tehlikeü bir meslek midir? CEVAP Ben birkaç kez ölüm tehlikesi geçirdim. Am» şans bana yardım etti. Bir meslekdaşım Libyalılara vadettiği %10'luk komisyonu unutunca esrarengiz bir biçimde kayboldu. Bu tür hataları bizim meslek katiyeı affetmez. SORU Bu kazançlı bir meslek midir? CEVAP Sanırım. 1952 yılında bütün dünyaya bir milyar 500 milyon franklık afır silâh sattık. 1975 yılında bu sayı 100 milyar Irankı (380 milyar lira) geçti. Fransa, dünya piyasasının "~i 16'sıru elinde bulundurmaktadır. Silâh sanayümiz 270.000 işçi çalıştırmaktadır. Bu işçiler 34 fabrikaya dagümıştır. Üretimin dörtU biri de dış satıma aynlmaktadır. (Dış Haberler Serrisi) r yapılan bu görüşmenin bir özetini okurlarımıza sunuyoruz: SORU Fransız hükümetinin son büyük silâh ve askerî gereç satunları nelerdir? CEVAP Yılbaşından bu yana büyük ölçüde satış'.ar yaptık. Batı Almanya'ya denizden denize fırlatılan 150 adet MM38 füze sattıic. ANAHTAR Dünya tahıl dış satımmın yansını elinde tutan Amerika bu durumu ile dünyanm beslenme sorununun anahtannı da elinde tutmaktadır. Dünya açhk sorununa bir çözüm bulmada ilgisiz kalan Amerîkalılavm önümüzdeki yıllarda bu silâhtan nasıl rf.rErlanacağı da merak edilmektedir. Geçtiğimiz yılın sonlarına doğnı, Amerikaü yetklliler bu konuda duyulsn bütün kuşkulan silmişlerdir. Artık Amerikalılar açıkça konuşmaktan da çekinmemektrdir. Nitekim Tanm Bakanlan şöyle bir açıklama yapmıştır «Beslenme sonınu bir silâhtır. Bu bi7im karşıhklı görtişmeterde kullanacaŞımtf araelardan birl olacaktır.» Zaten gözlemciler de, bu sektörün denetim altında turulmesmın, Amerika'nm eşemenlifinin en sağlam temellerinden birini oluşturdugunu da ifade etmiştir. Afrique Asie dergisindekl yazı söyle devam etmektedir: «Amerikalılann bu doktrini, «tek bir insanın nliirnü tra.iedi ise bes milyon lnsanm ÖİUmU bir istatistiktir» blçimindeki fcatı bir atasözünün uygulanmasma doğru eitmektedir Sylvta Kristel 'Fmmanuell,, filmmi seyrederken uyumuş «Emmanuelle» filmiyle büyük ün kazanan, Hollanda asıllı sanatçı Sylvia Kristel, bu filmden hiç hoşlanmadıgını söylüyor. Hatta seyrederken, o kadar sıkıcı bulmuş ki on dakika sonra uyuklamaya başlamış. Şu sıralarda Viyana'da, Alexandre Dumas'nL romanı «Demir Maskeııden uyarlanan bir f ilmin çalışmalann Ursula Andress'le birlikte sürdüren Sylvia Kristel, gelirinin yüzde 90'ını Hollanda hükümetine vergi olarak verdiğini, ama «sosyalist» olduğu için bunu olumlu buldugunu söylüyor. Dışişlert Bakanlığmın böyle bir açıklamada bulunması olağan defildi. Herşeyden önce bir bü yükelçi hakkında saygı dışı bir üslup kullanılmış tı ki bu, devletin saygınlığı ve Hariciyenin gelenekleriyle bağdaşmıyordu. Öte yandan, kendi imza ve sorumluluğum altında yayınlanan bir incele me yazısınm resmi niteliği olmadıgı ve hükümeti bağlamayacagı açık olduğu halde bu denli paniğe kapılmak Dışişlerine yaraşır bir tutum olamazdı. Nitekim aynı giinlerde Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Stavropulos Kıbns'ın TA NEA gazetesine verdiği bir demeçte «Kıbnsta iki bölgeli federasyon çözümünden kaçînmanın zor oldugunu, Kıbnsın bugünkü haritasmm bu izlenimi yarattığını» söylemiş, bu demecin Kıbrıs Rum yöne timince eleştirilmesi üzerine Atinada yetkili bir hü kümet kaynafı Stavropulos'un demecinin yanlış anlasıldığını açıklamakla yetinmişti. Şu halde, «Kıbns Çıkmazı» başlıklı yazımın bu denli sert tepki uyandıran ve hükümetin Kıbns siyasetine ctam olarak ters düştüğü» iddia edilen yönü neresi idi? Hükümet bu konuda şimdiye kadar hiçbir açıklama yapmadı. Zaten yapamazdı da, çünkü iktidar ortaklan arasında bile uyum sağlajamamış, Türk ve dünya kamuoyuna anlatılamamış bir politikaya tam olarak ters düşmek olanaksızdı. Gerçi, Dışişleri Bakanlığının küni teknisyenleri benim yazımda Kıbrısa Makarios' un savunduğu «Üniter devlet» statüsü önerildiğini ileri sürerek o yönden hükümetin Kıbns politikasına ters düştüğüme dair fetva vermeye kalkışmışlar. Ancak, Dışişleri Bakanı, beni bu yoldan suçlamaya yeltenenlere iltifat etmedi. Çünkü, herkes biliyor ki, «Üniter Devlet» deyimini ilk kez kullanan Saym Çağlayangildir ve bu yüzden de INÖNÜ tarafından sert biçimde eleştirilmiş. Osmanlı tarihindeki Kara Todori Pasaya benzetil miştir! (2) Oysa, iyi düşünülünce, Cephe HUkümetinin ok lannı üzerime çeken görüşün ne olduğunu anlamak güç degildi: Bu, «Kıbnsın yabancı askeri üslerden annması» önerisi idı. Zira. dün olduğu gibi bugün de, Sayın Demirel'in başında bulundugu hükümetler açıkça itiraf edememekle beraber Kıbnsta îngiliz üslerinin sürgit kalmasın da ve sayet îngilizler Adayı terk ederlerse yerini Amerika ya da NATO üslerinin almasında yarar görmekt«dirler. Nitekim, Dışişleri Bakanımız çeşitli vesilelerle Zürih ve Londra Anlaşmalannın artık asılmış olduğunu belirttiği halde, meşruluğu aynı anlaşmalara dayanan îngiliz üslerinin kaldınlmasmdan tek kelime ile söz etmiştir. Dahası var: Makarios'un gizlice Amerikalılara üs verdiği haberi basına yansıdığı zaman bile hükümet bunu bilmezlikten gelerek Rum yönetimlni en zayıf yerinden yakalamak fırsatanı kaçınnıştır. Görülüyor ki, «Yabancı üslerden annmış bir Kıbrıs devleti» te zini ortaya atmakla ben Demirel Hükümetinin ard düsüncesinde yatan bir politikaya gerçekten ter» düşmüş oluyordum. Ne var ki, samimiyetten yoksun politikanın çelişkileri de bir gün mutlaka meydana çıkar. Nitekim, geçen mayıs ayında Istanbul'da toplanan 7. Islâm Ulkeleri Konferansı'nda Kıbns konusuna iliskın olarak alıran karara imzasını koymakla MC hükümeti kendi ksndisine ters düşmüş oldu: Kıbnsla ilgili karar suretinin ikinci maddesi «Kıbns Cumhuriyeti'nin bağımsızlıgı, egemenliği, toprak bütünlüğü, bağlantısızlığı ve yabancı askeri üslerden annması» nı destekliyordu. Gerçi bu son fıkra Türkiye'nin Konferaıısa kabul ettirmeye çalıştıgı karar taslağmda yer almamıştı ama Cezayir Delegesinin önerisi üzerine Kıbns'ın yabancı üslerden annması Türkiye'nin itirazına uğramaksızın kabul edildi. Demek ki, birkaç ay önce «hükümetin Kıbns konusundaki tutum ve siyasetine tam olarak ters düştüğü» öne sürülen görüşüm birdenbire hükümetçe benimsenivermişti! Bu çelişkiyi 18 mayıs 1976 tarihinde ANKA Ajansma verdiğim demeçte belirterek özetle şöyle demiştim: «Kıbns sorununun siyasal çözümünün yabancı askeri üslerden annmış bağımsız ve federal bir devlet tezine yönelik olması ve bu formülü içermeyen hiç bir çözümün taralsız dünya gözünde geçerli sayılmayacağı yolundaki görüşüm bu kez Istanbulda to^lanan îslam Ülkeleri Konferansınca aynen ve oybirlifiyle benimsenmiştir. Böylece Dışişleri Bakanlığmm 32 ocak 1976 tarihinde yaptıgı açıklamanın tamamen y^rsiz ve haksız olduğu me^'dana çıkmış bıılunmaktadır.» Bu demece Dışişleri Bakanlığından hiç bir tepki gelmedi. Nitekim, Dışişleri Bakanımız geçen 39 ekim günü yaptığı bir açıklamada Kıbrıs sorununa kesin çözüm yolunun iki bölgeli federal sistem» dayanmak zorunda olduğunu yineledikten sonra, böyle bir sistemm Kıbns'ın bağımsızlıgı. egcmenliği, bağlentısızlıgı ve toprak bütünlüğünü öngöreoeğinin kuşkusuz olduğunu belirtti. Topraklan üzerinde yabancı üsler bulundurmaya zorlanan bir devletin bağlantısızlığmdan söz edilemeyeceğine göre, sayın Çağlayangil'in yabancı üsler konusunda ileri sürdüğürn görüşe yatkın bir tutuma girdiğini görmekten kıvanç duydum! Aslında, Dışişleri Bakanının son demeci daha da şaşırtıcı görüşleri kapsamakta ve MC hükümetinin Kıbns sorununa yeni bir açıdan bakmaya başladığı izleniminl uyandırmaktEdır. Gerçekten de, Dışişleri Bakanı Kıbns'ta bugünkü statik durumun aynen korunmasında ısrar edilmesinin taraflann birbirinden kopmasına yol açabileceğini belirtmiş ve «Kıbns'ın doğal kaynaklRnnın her iki topluma da yeterli olduğuna» işaret ederek, ortak yatırımlar ve işletmeler yoluyla Türk ve Rum bölgeleri arasında işbirliği kurulmasındaki yararlan dile getirmiştir. Çağlayangil daha da ileri giderek, anlaşmazlık kesin bir çözüme bağlamnca her iki bölgede dolaşım ve hareket serbestliğinin başlayacagım söylemekten çekinmemiştir. Bildiğimiz kadarıyla. Rum yönetiminin çözüm önerisi de bundan başka bir şey degildir. Geçenlerde Ali Sirmen'e verdiği yazılı demeçte Makarios «dolaşım ve mülk edinme özgürlüğü sağlanmak koşuluyla iki bölgeli federasyonu kabul edebileceklerini» açıkça beyan etmiştir. Her ne kadar Rum yönetimi Dışişleri Bakanımızın demecini olumsuz karşılamışsa da, Rumlann reddettikleri öneri iki bölge arasında işbirliği ve serbest dolasımı öngören çözüm şekli değil, bu çöztim3 varmak için Türk Dışişleri Bakanının öne sürdüğü yöntem, yani Kıbns'ta dsrhal geçici bir ortak hükümet kurulması önerisidir. Geçici hükümet formülüne Rum tarafınm öteden berı karşı koymasının nedeni ise, toprak konusunda ödün koparabilmek için Türkiye üzerind3 dış baskılann yoğunlaşmasından hâlâ medet ummalandır. Fakat burada önemli olan, taraflann birbirlerine uyguladıkları taktiklerin dışında, çözüme yaklaşun biçimleridir. Bu bakımdan Çağlayangil'in son demeci MC hükümetinin Kıbns'ta nasıl bir siyasal çözüm aradığını anlamaya çalışanları şaşkınlığa uğratacak niteliktedir. Kıbns sorununu daha geniş bir perspektiften inceleyecek olursak, yirmi yılı aşkm bir süredir bu konunun Türk dış politikasmı derinden etkileyen, giderek dış ilişkilerimizin doğrultusunu belirleyen bir nitslik kazandığı şörülür. Dünya devlet> leriyle ilişkilerimiz zaman zaman bu sonınun çevresinde şekillendi. Dostlanmızı, düşmanlarımızı Kıbns davamıza karşı takındıklan tavıra göre, ayırdeder olduk. Tezimizi destekleyenleri baş racı ettik, çekimser kalanlara burukluk duyduk, aleyhünizde davranan ve oy kullananları adeta düşman saydık. Devletlerin kendileri içüı yaşamsal saydıklan konularda duyarlı, kararlı ve kimi zaman da kaü davranmalan doğaldır. Ne var ki, dıplomaside swt yöntemlere başvurmak çok dikkat ve benzeri isteyen bir ıştir, iyi kullanılmazsa geri tepen bir silâh olabilir. İçinde yaşadığımız dünyada katı yöntemiere başvuran bir devletin hem haklı, hem güçlü olması gerekir. îşte bızim Kıbns davasmda yıllardır süregelen dramımız burada yatmaktadır: Haklı olduğumuz zaman güçlülüğümüzü kanıtlayamamış. güçlü olduğumuz zaman da haklılığımıza dünyayı inandıramanıışudır! BESİN S.ANTAJI Amerikalılar bu besin şantailannı önce milyonlarca insanın hayatını ilgllendlren üçüncü dünya ülkelerine uygulamaktadır. Ancak Amerikalılar bımunla da yetinmemekte. Kanadalı köylü ve Avrupalı müttefiklerini de şantaj çenberinin içine r.lmaktadır. Nitekim AET üç yıldan bert dış satımlarını kısmaya zorlandığı gibi kanada'dan da tahıl liretimini azaltması istenmektedir. Üç yıldan beri de bu iki tahıl üretlm merkezi Amerika'nın emirlerine göre hareket etmektedir. Nitekim CIA Başkanı George Bush da Amerika Birleşik Devletlerinin bu besin silâhmı kullanmarta hiç tereddüt etmeyeceği açıklanmıs bulunmaktadır. Bush'un açıkladığı raporda, dünya ikliminin bir iki derece düşeceğini belirten bilim adamlarırun görüşü bahane edilip şöyle denilmektedir: «İklimi biraz daha soguk bir dünyada, başka deyişle daha fazla insanın aç olduğu bir dünyada Amerika Birleşik Devletteri yiyecek ürünlerinin dış satımında hemen hemert bir tekel durumuna gelecektir. Bu da Amerika'ya daha önce eline hiç seçmeyen ekonomik ve siyasal bir egemenlik sağlayacaktır. Önümüzdekl bu Vatlık yıllannda Washington aç Ulkelerin yaşama ya da yok olma yazgısını elinde rutacaktır. Böylece Amerika Birleşik Devletleri olağanüstü bir ekonomik ve siyasal etki alanı kazanacaktır. ÇUnkü sadece yoksul ve geri kalmış ülkeler değil, biivük güçler de en azmdan kısmen Amerika Birleşik Devletlerinden dış ülkelers satılan besin maddelerine muhtaç olacaktır.» PETROL SAVAJ1 Daha önce belirtildiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri'nm dünya çapındaki bu tanm politikasınm geçmişi sadece bir kaç yıl öncesine dayanmamaktadır. Amerika en azmdan bugün uygulamaya koydugu şantajı 19651970 döneminde hazırlamıştır. Amerika'nın yüzündeki maskeyi zamar.ından önce düşüren vc onu açık kart oynamaya zorîsyan petrol savaşı olmuştur. Petrol fiyaUarınm artırılması ile 1975 yılında Amerikanın besin şanta.iını uygulamaya başlaması arasındaki ilişki meydandadır. Nitekim bu gerçek Amerika'da yayınlanan «Washıngton Post» gazetesinde de dile getirilmiştir Şimdi sorun, üçünct) dünya ülkelerinin, bu tehditlere karşı tam bir dayanışma ir;nde olup olmamalarında düğümlenmektedtr. Bugüne kadar petrol üreticı olsun olmasın, geri kalmıs ülkelsrin tam bir kararlılık ıçinde hareket ettigi söylenebilir. Ancak sonına ve Amerika'nın tehditlerine karşı uzun vadede bir çözüm, sadece her ülkenin kerdine yeterli besini yine kendisinin sağlamasınJa yatmaktadır.» (Dış Haberler Servisl) ABD VE JAPONYA ARÂSINDÂ BAUKÇILIK GÖRÜŞMELERİNE YENiDEN BASLANDI TOKVO (ANKA DPA) Japonya ile ABD Birleşık Amerika arasında yapılmakta olan baükçılık görüşmelerinin ikind turu Tokyoda çalışına larına başlamıştır Birleşik Amerika'nın. gelecek mart ayuıdr.n ltibaren batı kıyısındaki balıkçılık sahasını 'M> Kiile çıkartmak istemesı, görüşmelerin bir sonuca nlaşması için başlıca engel olarak görülmektedir. Birleşik Amerika'nın 200 millik sahayı kaoul etmesi halinde Japonya'nın balıkçılık yapabileceği alan geniş ölçüde kısıtlanmış olacaktır. udan, 1 milyon milkarelik geniıj bir ulkedir. Bu topraklarda yaşayan insanların sayısı ise sadece 16 milyondur. Değişik ııklardan gelen Sudanlüar yaklaşık olarak 180 kadar lehçe konuşmaktadırlar. Ülkenin ekonomik gelişmesi ise, bölgeden bölgeye değişiklik göstennekte, Ukel otlaklardan başlayıp modern teknolojik devrime kadar yükselmektedir. Son yıllarda Sudan'ı belirlemeye baslayan özellikierdeıı biri de. bütün lakaplarm kaldırıiınış olmasıdır. Lider kadrosundaki yöneticilerin lakapları bile kaldırılmıştır. Bir başka özellik de, protokolde yapılan değişikliktir. Protokolun başında yer alan Cumhurbaşkanından sonra Başyargıç gelmekte, onu Sayıştay Başkanı izlemektedir. Bakanlar ise Sayıştay Bakam'ndan sonra gelmektedirler. Sudanlılar, bununla, yargı organlarına duyduklan saygıyı belirtmek istemektedirler. Şimdi ise, bütün yurttaşların birer kimlik kartına sahjp olması zorunluluğu getirilmiştir. Son darbe girişiminden sonra bu karar alınmış ve uygulanması için hazırlıklara başlanmıştır. Bunun en önemli nedeni, Sudan sınırlanmn açık bulunmasıdır. Geniş sınırlann açık bulunmasından yararlananlar ülkeye serbestçe girebiunektedirler. Örneğin Sudan'da şimdi üç milyon yabancı vardır. Buniar Nijerja'dan ve başka ülkelerden gelmişlerdir. Ancak şimdi, ordu birlikleri, kentlere ulaşan yollarda çeşitli kontrol noktalan kurmuşlardır. Devlet Başkanı Cafer Numeyrî, son aylık tclevizyon konuşmasmda, Amerika ve Fransa'ya yaptığı zivarotlerin, bu ülkelerin sermayelerinin Sudan •milli sermayesinin yanında ülkedeki kalkınma hamlelerine katkıda bulunmalannı sağlamayı amaçladığını söyledi. Bazı yurttaşların kendisine gönderdikleri mektnplarda, .millî sermaye» denilen özel sektörün de son darbe girişiminde rol almış ohnasından duyduklan kuşkuyu dile getirdiklerini belirten Numeyri, Bir azınlığm sapması, çoğunlufun da aynı yola girdiğini kamtlamaz> dedi. Sudan'daki ulaşun güçlüklerinden de sözeden Başkan Numeyri, ulaşun sorununa çözüm bulmanın ülkedeki kalkınma sorununun çözümüne bağü bulunduğunu, kalkınma hamlelerinin ise ülkenin her tarafmda somut sonuçlar vermeye başladığını söyledi. Gerçekten de Sudan'ın her tarafında kalkınma hamlelerine rastlanmaktadır. ÜlUenin çeşitli bölgelerini birbirlerine bağlayan ulaşım şebekelerinin v»nı sıra, Kızüdeniz'le başkent Ilartum arasında rtöşenen petrol boru hattı da önemli projeler arasındadır. Karayollan ise, Batı Almanya ve HoUanria sirketlcri taraÇıntian yapılmaktadır Bir haska proje de, Birleşik Arap Emirlîkleri'nden Ebudabinin finanse rttiği dokuma fabrikasıdır. Kuveyt'in Tinanse ettiği bir başka dokuma fabrikası daha vapıimaktadır. Difer önemli projelerden biri de, Beyaz Nil İle S EL A H R A M ÇAĞDAŞLAŞMA ÇABASINDA OLAN BİR ÜLKE: SUDAN • KAHİRE'DE YAYINLANAN EL • AHRAM GAZETESİNDE YER ALAN. SUDAN'DAKİ GELİS.ME VE ÇAĞDA5U5MA ÇABALARINA İLİSJÜN. BEHİRE MUHTAR İMZALI YAZININ ÖZETİNİ SUNUY& RUZ: Mavi Nll ırmaklan arasındaki bölgede yeni kurulan yerleşme merkezi ile tarım çiftlikleridir. 5 milyon dönümlük bir arazisi olan bu bölgenin 2 milyon dönümiük bölümü tarıma elverişli duruma getirilmiştir. Burada tahıl ve pamuk ekimi yapılmakta, ayrıca hayvan beslenmektedir. Konut, okııl ve çiftliklerle donatılmış olan bu bölgede 730 bin kişi için iş olanağı sağlanması iinçiirülmektedir Bu, tüm çalışanların yüzde 10'u demektir. Şunu da helirtmek gerekir ki hayvancılık da Sudan'da oldukça gelişmiştir.. Ülkede 50 milyon bas hayvan beslenmektedir. Buna rağmen Sudan basını, et sıkıntısmdan rakınmaktadır. Son zamanlarda hayvan sayısını arttırmak ve cinslerini geliştirmpk içjn vcni çabalara girilrniştlr. Bu arada Sudanlılar. kurulmakta olan Şeker fabrikasından coşkuyla sözetmekte ve bunun dün yanm en büyük şeker fabrikası olacafını söylemektedirler. Bu fabrika, Sudan'ın şeker ihtiyacmı karşüayacağı gibi şeker ihracına da olanak verecektir. ttalyanlar tarafından kurulmuş olan keten fabrikası da, sözü edilmesi gereken sanayi kuruluşları arasındadır. Fabrikanuı çevresinde ise yine İtalyanlar tarafından en modern yöntemlerle tcurulmuş olan jüt ekim alanları bulunmaktadır. Vadi Medeni bölgesinde Mısırh teknisyenlerin denetiminde kurulmakta olan dokuma fabrikası iae, Sudanlılar tarafından •dokuma sanayiinde devrim yaratacak» şeklinde nitelendiribnektedir. 17 yıl süreyle kanlı çarpışmalara sahne olan Güney'de ise, şimdi bu çarpışmalann yerini, yoğun kalkınma hamleleri almıştır. 1969 Mayıs devriminden sonra Güney sorunu çözülünce, bu bamlelere girişilmiştir. Ancak ilk üç yılhk süre, savaş sırasında bölgeyî terketmiş olan sivillerin yeniden yerlerine gelmeleri, yol, konut ve hastane yapunı ile geçmiştir. Ondan sonra bölgenin kalkınmasını gerçekleştirmek amacıyla tanmın makineleşmesine başlanmıştır. Güney'de ekonomi, hâlâ yüzde 80 oranında tarıma dayanmaktadır. En önemli tanm ürünleri ise kahve, tütün ve meyvelerdir. Ancak bölgenin. 1980 yılma kadar belli bir Oranda sanayileşeceği, örneğin şeker ithali yerine şeker ihracına başlayabileceği belirtilmektedir. Sudan'da kadın haklan alanmda da önemli Ilerleme olmuştur. Bugün Hartum Cniversitesinde ve yüksek okullarda 3 binden fazla kus öğrenci bulunmaktadır. Sudan Kadınlar Örgütü'nün binden fazla üyesi vardır. Bu örgütün başkanı olan Dr. Fatma Abdülmecid'in Sosyal İşler Bakanı olarak kabineye ginnesi, Sudanlı kadınların politikayi daha çok ilgi göstermesinde önemli rol oynamıştır. Ne var ki, bütün bu gelişmelere rağmen, Sudanlılar bazı gelenekleri hâlâ atamamışlardır. Bunun en tipik örneği, kentlerdeki evlerin. yapılışında görülmektedir. Sudanlılar, konutlarının bulunduğu binayı hiç bir zaman başkaiarıyla paylaşmayı kabul etmemektedirler. Bu nedenle başkent Hartum'daki ve diğer kentlerdeki evlerin nepsi müstakil. bahçe içinde ve tek katlı ya da iki kallıdır. Bu yüzden kentler yatay olarak gelişmiş, çok geniş alanlara v^ayümıştır. Ancak su, elektrik, yol gibi belediye hizmetlerinin bu geniş alanlara götürülmesi büjTik masrafları gerektirmekte ve be lediyelerin bütçelerine ağır yük getirmektedir. Halkın bu geleneği terketmesi için son zamanlarda çalışmalara başlanmıştır. Hartum^da birkaç tane çokkatlı binalar yapıJmıştır. Başkente gelen yabancılara bu binalan gösteren taksi şoförleri, baş kentte, yakında 13 katlı modern bir otel yapılacat.ını da söylemekten kendilerini alamamaktadırlar. Şimdi. halkı çokkatlı binalara alıştırmakla uğraşan Sudan tmar ve tskân Bakanlığı'nı en çok. Sudanlıların bn binalara alışıp alışmayacaklan sorusu meşgul etmektedir. (Dış Haberler Serrisi) YARIH KIBRIS DAVAMIZIN HEDEFLERi <l) Cumhuriyet, 15 ocak 1976. (2) Nitekim, 5 nisan 1976 tarihll Cumhariyefte sayın ProT. Seha L. Meray şöyle demektedir: •Kıbns politikasında Cephe Hükümetinin tutumu Cniter devlet görüşünden çağdışı fetih hakkı anlayışma, oradan da önceleri (böylp şey olur ıtra?) dedikleri federal devlet görii8üne ulaşabildi.»
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle