05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
l Ekonomi Ekonomi EKonorai Ekonomi . . . • Ekonomi Ekonomi CUMHURÎYET TARİHİNDE ALINAN DÖVİZLE ÖDENECEK DIŞ BORÇL.AR Tü Alınan (Milyon borç TL) (Milyon Dolar) 92,7 13,8 37,8 83,2 226,6 197,0 31,0 118,0 124,3 21,2 343,5 146,2 101,6 398,6 66,4 7,0 .35,2 790,8 i.225,8 1.748,0 970,5 1.017,6 1.686,6 2.604,2 2.511,7 2.945,9 2.862,3 3.517,6 2.318,8 4.500,6 4.740,1 4.731,9 6.951,8 5.387,2 7.065,0 5.731,2 Ekonomi Ekonomi Ekonomi Ekonomi Uluç GÜRKAN MART 1976 TARİHİ İTİBARİYLE İÇ VE DIŞ BORÇLARIMIZ M t L Y O N DÖVÎZLE ÖDENECEK DIŞ BORÇLAR Ulu&iararası kurumlardan Yabancı hükümetlerden Yabancı özel firmalardan Konsolide ticari borçlar TOPLAM TÜRK PARASI İLE ÖDENECEK DIŞ BORÇLAR (Milyon TL) Devlet bütçesinden ödenecekler Bütçe dışı kamu sektörü borçlan Özel sektör borçlan TOPLAM tÇ BORÇLAR (Milyon TL) Devlet bütçesinden ödenecekler Bütçe dışı kamu sektörü borçlan TOPLAM Kullanılan Toplam kredi kesimi 1.477 760 2.598 2.152 130 100 5 5 4.210 3.017 1.720 359 1.386 3.465 52.135 18.318 70.453 1.70 339 1.386 3.465 D O L A R Henüz kullanılmamış bölümü 717 446 30 1.193 1975 YILI SONU İTİBARİYLE DÖViZLE ÖDENECEK DIJ BORÇLARIMIZIN FAİZLERİ ANA PARANIN YÖZOE 45'iNi OLUJTURUYOk. • 1 dolar 16 TL üzerinden genel TOPLAM: 141 mllyar 278 müyon Ura. YENiDEN B0RÇLANMAZ5AK BUGÜNKÜ DIJ BORÇLARIMIZI 2022 YILINA KADAR ÖDEYEBiLECEĞiZ. MC'NİN DIŞ BORÇLANMASI, 53 YILDAKİ BORÇLANMAN1N YÜZDE 40'INA EŞIT MC Iktidanrun birbuçuk yılda aldığı dış borç m i k t a n Cumhuriyet tarihlnde MC iktidarına gelene kadar geçen süre ıçinde alınan dış borçlann yüzde 40'ına ulaşmıştır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra bir yandan Osmanlı döneminden kalan Düyunu Umumiye borçlan ödenmeye başlanmış, bir yan dan da yeniden bazı dış borçlanmalara gidilmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk dış borç 1927 yılında 67,2 milyon dolar olarak alınmıştır. Bu tarihten 1974 yılı sonuna kadar alınan dış borçl a n n t u t a n ise 5 milyar 691 milyon dolara ulaşmıştır. MC'nin iktidara geldiği 1975 yılından 1976 yılı temmuz ayı sonuna kadar geçen bir bu çuk yıllık devre içinde ise proje ve program kredisi olarak ve bazı uluslararası finans kuruluşlanndan 829,2 milyon dolarlık kredi alınmıştır. MC döneminde aynca Dövize Çevrilebilir Mevduat adı altında toplam 1.5 milyar dolarlık borçlanma yapılmıştır. Böylelikle MC'nin kullandığı dış borçlar MC'den önce alınan dış borç ların yüzde 40'ına erişmiştir. Füsun ÖZBiLGEN borçların ödeme senisleri çeşitll taksitlerle uzunca bir süreye yayılmış olmasına rağmen, aym dönemdeki bütçe gelirleri ile karşılaştırması Uginç bir görünüm sergilemektedir. 1975 yılı içinde devletin tüm konsolide bütçe gelirleri 1976 malî yılı başına kadar 113 milyar 697 milyon lira olmuştur. Bu durum 1976 mali yılı başm da dış ve iç borçlanmızm toplamınm bir yıllık bütçe gelirlerini aştığını ortaya koymaktadır. • MC İKTİDARI SADECE PROJE KREDiSi OLARAK 3 MİLYAR 383 MiLYON DOLARLIK DAHA BORÇ ARIYOR. 1927 1930 1934 1938 1940 1942 1946 1947 1948 1949 1950 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 67,2 10,0 27,4 60,3 164,2 142,7 16,1 41,7 44.0 7,5 121,5 51,7 35,9 141,1 23,4 2,5 47,8 116,3 139,5 194.2 107,8 113.1 187,4 289,3 277,2 324,7 315,5 387,8 255,6 366,7 416,9 327,7 482,1 384,8 471,0 1976 ( t e m m u z ) 358,2 Cumhuriyetin 53 yılı sonunda durum: Tarım ekonomisinden bağımlı hizmet ekonomisine geçiş,, • 1950'DEN SONRA SANAYİDEN ÇOK DAHA HIZLİ BÜYÜMEYE BAJLAYAN HiZMEÎ SEKTÖRÜ, BUGÜN YURT iÇi GELİRİN YARIDAN FAZLASINI SAĞLIYOR. SiYASi VE EKONOMİK KARAR ORGANLARININ, ORTADOĞU'DA LÖBNAN'IN YERİNE TALiP OLUS.U, «HİZMETLE5.ME. SEÇiMiNiN BiLEREK VE İ5TEYEREK YAPILDIGINI ORTAYA KOYUYOR. ' ATATÜRK'ün «uşaklıktaki yeteneksizliğiyle» öğündüğü Türkiye toplumu. günümüzde bütünüyle «hizmetlsştirılmiş» bulunmaktadır. Bugün hizmetler, ekonominin yainız en büyük sektörü haline gelmekle kaimamış, aynı zamanda joırt içi gelirin yandan fazlasını da saglar olmuştur. Bu gelişme paralel biçimde dışa bağımlılık pekışmiş. «borç yigidın kam çısıdır» kabullenişiyle büyük bir dış bon; yükü altına girilmiştir. CUMHUBİYET Türkiyesl ellidördüncü yılına prirmsk. üzeredir. Bu süre boyunca ekonomik b?kımdan, bir ölçüde ilerlendiSinde kuşkıı yoktur. Ekonomik ilerleme çerçevesinde ekonomik yapının da değişikliğe uğrumış olmusı doğaldır. GÖZE çarpan önemli bir özellik. hizmetler sek'orünün, Cumhuriyet'in ba.şlangıcından 1545'e kadar payınm düşmesine karşıbk, bundan sonra artmaya başlaması ve 195Ö"den itıbaren bunun kararlı bir eğilim olarak devam etmesidir. 1961 1971 arasında. 1965 yılında, en büvük sektör haline gelen hizmfitler, ı972'den bu yana ise yurt içi gelirin yandan fazlasını sağlar olmuştur. YTRT İÇt gelirden, tarım ve sanayideki maddî üretime dayaü pay çıktıktan sonraki artık anlamına gelen hizmetlerdeki büyüme, Cumhuriyet tarihinin en önemlı olsıısr.dur. Cünk'i genellikle, t a n m ı n payının küçülmesi sanayileşmek olarak takdim edilmektedir O>'.sa Türkiye'de tarımın >aırt içi prelirdeki başlangıçta yüzde 59.1 olan payının son dön.3rnd? >üzde 27^'a kadar düşmüş olması, sanayileşme anlamına gelmemiştir. SAN'AYİİN, Cumhuriyetin ilk yıllanndan yüzde 7,5 olan payı, 1946 1949 arasında bir kat artarak yüzde 15'e çıkabilmiştir. Bu dönemde hizmetlerin payı, tarım iie birlikte azalma göstermiştir. Demokrat Parti'nin iktidar o!uşuyla kesin bir açıklıga' kavuşan devletçilıktsn \razgeçiş, sanayideki gelişmenin yavaşlaması, hizmetlerin ise dev adımlarla büyümesi sonucunu dogurmuştur. İşsizi bol Türkiyede, kalkınmanın motoru. her köşe başında açılan bol sayıdaki perakende satış yerleri, gece kulüpleri, kulüp kisvesi kumarhaneler, güzellik enstitüleri, modaevleri, lüks lokantalar, meyhaneler ve yüksek gelir gruplannm, uşak, bizmetçi, mürebbiye, bahçıvan, kedi, köpek at bakıcıları gibi kişisel hizmetlerinde kullandıklan işgücüne ödedikleri ücretler olmuştur. SO.NT'Ç olarak, devletçilikten vazgeçerek Amerikan tipi kalkınma yolunun seçimi, Türk ekonomisinde yapısal değişme ve sanayileşme çabalannm sonu olmuştur. Son yıllarda üzerine çıkılan yüzde 7'lık ka'kınma nedeniyie, cdünyaııın en dinamik ülkelennden» diye ovülen Türkiye, hızlandıkça sanayileşmemekte, deyım uygunsa «hizmetleşmekte»dir. EKONOMİK yapıdaki çajpık gelişme, Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerine de aynıyla yansımış görünmektedir. 1938 yılı dışında, 1930'dan 1946 yılı sonuna kadar sürekli dış ticaret fazlası sağlayan Türkiye, bundan sonra açık vermeye başlamıştır. HİZMET sektöriinün ağırllğının artmaya başladığı 1947 yılından sonra izlsnen dış ticaret açıklan , kalkınmada «mucize» sayılan son yıllarda, ekonominin ithalata bağımlılığı ölçüsünde olağanüsrü artmış ve 1975 yılında 3,3 milyar dolara, 1976'nın ilk dokuz ayı içinde ise 2,3 milyar dolara ulaşmıştır. Yurt içi gelirin dokuzda bir/ni bulan dış açıklar, dış borçlanmalarla finanse edilmiştir. Son iki yılda alınan dış borçlar, DÇM. kredileriyle birlikte 3 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu arada, 2 milyar dolalrık döviz birikimi 900 milyon dolara düşürülmüştür. GENELLİKLE, kalkınma hızı arttıkça dış •içığın ve dış borçlann azalacağı varsayıhr. Türkiye'de ise aksi yönde bir gelişme izlenmektedir. GERÇEKTE kalkınma hızının artması, üretim ilişkilennin değişmesi yanında sanayileşmeyi içermektedir. Sanayi, ağır sanayi geliştikçe ve «makina yapan makinalar» yurt içinde yapıldıkça, bir yandan yatınm malları ithal etme gsreği azalırken, bir yandan da dünya piyasalannda geçerli olan sanayi mallun ihraç edilmeye başlanacak kabul edılir. Böylece dış açık azalacaktır. • FİJZ ANA BORCUK YÜZDE 4 5 i KADAR Maliye Bakanlığı'nın lç ve dıs borçlan gösteren yıllık bülteni bu yıl ilk kez «hizmete özel» olarak yayınlanmış ve gizli tutulmak istenmiştir. Bu bültende 1975 yılı sonu itibariyle dış borçlan n faizlerinin, ana borcun yüzde 45'ini buldugu görülmektedir. Maliye BakanhğYnın «31 aralık 1975 tarihi itibariyle iç ve dıs borçlar» bültenin de Türldye'nin 1975 sonu itibariyle ödenecek dış borçlan 4 milyar 112 milyon dolar olarak görül mektedir. Bu borcun faizi ise 1 milyar 837 milyon dolardır. TUrkiye'nin dövtz ile ödenecek dış borçlannın dışında bir de Türk parası ile ödenecek olan dış borçlan bulunmaktadır. Aynı bültende 1975 sonu itibariyle TL ile ödenecek dış borçlar 3 milyar 412 milyon lira olarak açıklanmıştır. Bu borcun faizi ise 1 milyar 240 milyon lira olarak bildirilmekte ve ana paranın yüzde 36 sına eşit bulunmaktadır. Maliye Bakanhğı'nea yapılan ve şimdiden sonra hiç bir dış borç alınmayacağı rarsayımma göre saptanan rakamlar dış borçlanmızm 2(122 yılına kadar ancak ödenebilecegini ortaya koymaktadır. Ancak MC iktidan yeni dış borçlara (firmemek bir yana. yeniden büyük ölçüde horç alabilmek için çesitü yöntemlere başvurmakt»dır. Türkiye'nin OECD üyeleri içinde gelir dağılımı en adaletsiz ülke olduğu saptandı Kenan MORTAN Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde gelir dağılımı en adaletsiz ülke oldugu saptanmıştır. Türkiye'de 1963 yılı esas alınarak yapüan hesaplama sonucu nüfusun 0.p20'si toplam yaratı.an gelîFtn 1Ve57'sini alırken nüiusun r o80'inin gelirin ancak ?o43'ünu aldığı ortaya çıkmaktadır. Bu arada OECD araştırması ile DPT'nin son yayınlanan çalışması bir arada değerlendirildiğinde Türkiye'de gelir uçurumunun giderek büyüdüğü anlaşılmaktadır. Ekonomik Işbirliği ve Kalkınma Teşkilâtınm (OECD) örgüts üye 20 ülke için yaptığı hesaplamada Türkiye'deki gelir dağılım; Uluslararası Çalışma Örgütü ıİLO)'nun bulgulanna göre değer lendirilmiştir. D.R. Miller adlı uzman tarafından «Türkiye'nin Gelir Dağıhmınm Etkileri. adıyla yayınlanan çalışma İLO tarafından 1975 yılında yayınlanmıştır. Nüfusu gelir kümelerine ayırarak yapılan hesaplamada yıllık geliri 5000 liraya kadar olan nüfus toplam gelirden Oo4.5'luk bir pay almaktadır. 500015000 lira arasında yıllık geliri olan nüfus ise gelirin °/i)8.5'nu sağlamaktadır. Araştırmada nüfusun üçüncü grubu 15.00050.000 lira yıllık geliri olanlar biçimınde kümelendırilmiştir. Nüfusun bu kesimi ise %elirin %11.5'nu almaktadır. Dördüncü grup ise 50.000200.000 lira O arasında gelir alanlar olup ol8' lik bir paya sahiptir. Sonuncu nüfus kümesi 200.000 lira ve daha fazla geliri olanlan kapsamaktadır. Bu grup da gelirin oır diğer anlamda toplam yaratılan değeO rin o57'sini almaktadır. OECD arastırmasında Türkiye' nin durumu üye diğer 19 ülke ile birlikte ele alındığında, üya ülkeler içindeki en adaletsiz gelir dağılımının ülkemizde oldufu açıkça görülmektedir. Türkiye'de en yüksek gelirliler toplam gelirden "/057lik pay alırken onu Avusturya izlemekte ve bu ülkeO de bu pay o53 olarak belirlenmektedir. Üçüncü sırada »elen ülke İsviçre'de ise en yükse;: gelirliler toplam gelirin ^cSO'sinı almaktadır. OECD'nin gelir dağılımı Konusundaki bulguları DPT'nin bu ay içinde yayınladığı .Gelir Dağıhmı» araştırması ile birlikte ele alındığında Türkiye'nin üye ülkeler içinde hem adaletsiz, hpm de gelir uçurumunun giderek oüyüdüğü bir ülke olduğu açığa çıkmaktadır. N'itekim 1963'te Tür0 kiye'de nüfusun c20'sı gelirin O ,o57'sini alırken, 1973'te »olö'i gelirin °i50'sini almaya başlamıştır. Bu durum Türkiye'de nüfusun giderek daha az bir kesiminin ülkenin toplam yaratılan değerinin daha büyük bir kısmını aldığmı kanıtlamaktadır. OECD araştırmasında üye 21 ülkede nüfusun en düşük ve en yüksek gelirli »iî2fl'Iik Kismının toplam gelirdeki payı şöyle olmaktadır : ARANAN KREDılR MC iktidan, 101 adet önemli proje içln finansman sağlamak üzere 3 milyar 383 milyon do larlık kredi aradığını tüm ülkelere Uan etmiştir. 101 önemli projenin özelliklerini anlatan ve bu projeler için aranan finansmanı bildiren «Projects Available for External Financing 1976» isimli küçük kitapçık bol miktarda basılarak dış ülkelerdeki temsilciliklerimiz aracılığı ile tüm ülkelere dağıtılmıştır. Bu kitapta, 101 önemli proje için gerekli finansman miktannın 8 milyar 97 milyon dolar oldugu belirtilmekte ve bu m i k t a n n 3 milyar 383 milyon dolarlık bölümünün dıs ülkelerden sağlanmak istendiği açıklanmaktadır. MC iktidan a y n c a proje kredilerinin dışında kısa vadeli kullammlar için gerekli dövizi saglayabilmek için dış para piyasalarından borç almak i«temektedir. Bu tip krediler için zaman zaman Maliye Bakanlığı ile yabancı para komisyonlan arasında temaslar yapılmaktadır. Bu temaslarla aranan kredi miktannın ise 1 milyar dolar civannda oldugu bildirilmektedir. MC iktidannda yeniden uygulanmaya koyulan ve geniş ölçüde kullanılan bir başka dış borçlanma kaynağı ise Dövize Çevrilebilir Mevduat adı ile bilinen ve dış para piyasalarından sağlanan krediler olmuştur. Bu yolla bir buçuk yıl içinde 1,5 milyar dolar civannda dış borçlan ma yapılmıştır. ö t e yandan Maliye Bakanlığı'nın «aylık ekonomik göstergeler» bülteninde, 1976 Mali Yılı Ba şı itibariyle Türkiye'nin dövizle ödenecek dış borçlan ve TL ile ödenecek dış borçlan açıklan rr»'î'. Bu borıiann toolamı 7(1 milyar 825 milyon liradır. 1976 malî yıl başmda kamu sektörünün iç borçlan ise 70 milyar 318 milyon liradır. Böylelikle 1976 mali yılı başmda dış borçlar ve devletin iç borçlan toplamı 141 milyar 278 milyon liraya ulaşmış bulunmaktadır. Bu arlh yeniden ve yeniden okunmalıdır. Yeniden ve yeniden yanlmalıdır da aslında. Yeniden yazıiması, kuşkusuz j'eniden okunnıasından daha çok önem taşımakta, bugünün anlaşılmasında ffenç kuşaklara yeni boyntlar kazandırmakta, yeni düşünce ve deneyimler aşılamaktadır. Cumhuriyetin kuruluşunda elliüç yılın feride kaldığı bugiin, Cumhuriyet dönemindeki değişik ekonomi sivasaların çözunılenmesi yapılabilir. Yaşanılan yıllann alışılmıs donemsel avırımından gidilerek bugiine varılabilir. Bu belli bir açıdan, izlenen sivasaların iizeti ve hunun kaba bir eleştirisi niteliğini aşamaz pek. Anılan özeti genişletmek. ayrıntüarına inmek tarihin yeniden irdelenmesi ve anlaşılması yönünden tarihe yollama yapmakla olasıdır. Ama bu tarihin başlangıcındaki bir noktayla bugiinü ıle almak, aradaki dönemlerde ne olursa olsun, ekonomi siyasa açısından can alıcı noktalardan biridir. l l u s a l Kurtuluş Savaşının bitiminde biri siyasal, diğeri rfconomik nitelikte iki önemli olay, Cumhuriyetin başlan^ıcındaki siyasayı belirlemekte öne çıkmaktadır. Biri Lozan Anlaşması. diğeri Izmir İktisat Konsresi'dir. Lozan'la birlikte iki ana ekonomik sorun önemini sürdürmüş tür. Osmanlı Borçlarının Türkiye tarafındsn ödenme» ilke»h»f anlaşmaya kovduran Batı taiıporyaliani, ikinci bir ödün daha koparmış ve Türkiye, Osmanlı günırük tarifesini uygulama zorunda bırakılmıştır. «Lozan Sozleşmesi ile Türkiye yurda nıal sokmaya ve yurttan mal çıkartmaya iüşkin yasakları kaldırmayı ve bunları yeniden koymamayı yükümlcnmiştir» (Seha Meray, Lozan Barış Konferansı, s. 7980). Lozan'ın getirdiği ekonomik ilkeler jrümrük gelirlerinde azalmaya yol açarken, bir dış ticaret politikası izlenmesini de güçleştirmiştir. «Bu hükümler hükiunetin 1929a kadar... aşar gibı önemli bir verginin kaldırıldığı bir sırada devlet bütçesini çok verimli olan RÜnıriik resmi ve vergi hasılatından da önemli ölçüde yoksun kılarak devletin iktisadi miidahale imkânlarını fiilen frenlenıiştir» (Korkut Boratav, Türkiye'de Devletçilik, s. 22). Kurtuiuş Savaşı her türlü ekonomik ve siyasal bağımlıhğa tepkinin bir iiriinüdür. Savaşın liderleri Lozan'dan çıktıkiarında savaşı kazandıran tarihsel bile^imîn sona erdiğini ilk kez somut bir biçimde Izmir İktisat Kongresinde görmüşlerdir. Ardını, toprak ağası, sanayicisi ve hatta imamı ile değişik amaçlarla biraraya selen kadrolar 53 yılda bir daha aynı ortak noktaya gelememişler ve tarihsel bileşinı Cumhuriyet'le birlikte ortadan kalkmıştır. Savaşın siyasal kadrolan ise, bajımlılığın her türlüsüne karşı çıktıkları halde, bileşimi oluşturan diğer smıflarla ilk kez İzmir İktisat Kongresinde karşılaşmışlar ve kongre belki de «kendilerine rağmen» kararlarlarla sonuçlanmıştır. Lozan'la artık bittiği sanılan kapitülasyoniar, İzmir İktisat Kongresinin ardından ilginç biçimlerde Türkiye'ye girmiş' tir. Kapitüler nitelikteki yabancı sermaye; siyasal anlayışı, bağunsızlık anlayışt T açıkça ortada olan liderlerin gözlerinden sanki kaçırılmıştır. İİRİnç yöntemlerle kaçırılmıştır. Savaşın hemen ertesinde yabancı sermaye Türk vatandaşlarıyla ortak olma voluna gitmiş ve «Türk Anonim Şirketi» başlığı altında örgiitlennıe yolunu seçmiştir. «Gündüz Ökçün'ün bulgulanna göre 19201930 yılları arasımlh kurulan 201 Türk Anonim Şirketinden W>'sında yabancı sermaye yer almıştır» (K. Boratav, a.ç.v., s. 47). Türk sanayicisinın Batı ile olan bu girişimleri Cumhuriyet'in başlannda sivasal kadrolardan kaçınlabilmiş, ancak daha sonraları aynı sınıflar bu yola haşvurma fereçini duymamışlardır. Çünkü özellikel 1950'den sonra devlet artık oııların elindedir. İstedikleri kararları keııdilerine davanan iktidarlar aracılığıyl.i «vasal» yollardan elde etme olanağına kavuşmuşlardır. Kapitüler nitelikteki önemli bir dönemeç işte bıı ilişkilerin snnııcunda jürürlüğe giren Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu'dur (1953). () tarihti'iı sonra dışa bağımlılık ekonomik açıdan YORUM Ellidördüncü yılda yeni Kapitülasyonlar Yalçın DOĞAN yoğunlaştıkça. siyasal bağımlılık da olağan olarak artmış ve her yeni ödünü bir diğeri izlemiştir. 1%3 yılından sonra ise. bağımsızlık en çok tartışılan konu olmuş, ama bağımsızlığa en az yakiaşılan dönem de hu yılla başlamıştır. Adalet Partisi sanki kapitülasyonlar ve bunların Türkiye'üeki uzantılanyla bütünleşmiştir. Bunun somut görüntüleri de öyle saklı değildir. Bağımsızlık bugün fiderek yoğunlaşan bir tıkanıklıkla karşı karşıyadjr. Ekonominin tıkanıklığıyla karşı karşıya gelîşi gibi. Sanavi kesimini ele alalım. Sanayi buçün ithalâtla yaşamaktadır. Sanayide dışa bağımlılık özel kesim ve yabancı sermaye ortaklığı ile gerçekleşmiştir. Bu noktadaki bağımlılık iki yöıılüdür. tlki hamraadde. ara mali ve nihai malların gereksinimi ile belirmekte, ikincisi cie yurt içindeki herhaııgi bir üretimin Tinansmanı noktasında düğümlenmektcdir. Faizi yüksek, kısa dönemli borçların altına elrilmekte. DÇM gibi yeni yeni yüntemler denenmekte, bunların nerede ve nasıl kullamldığı konusunda ilkesiz davra nılmaktadır. Kredi mi, yabancı sermaye nıi artık pek belli olmayan bir biçimde yurda giren sermaye ekonomik karar alma sürecini de kapsamına aldığından. bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bir başka ekonomik kesim olmasına karşın. sanayi ile sıkı sıkıva ilişkisi göz önünde tutularak enerji dalındaki bağımlılık da hemen burada ele alınabilmektedir. Aslında elektriği dışardan almak, petrolü itlıal etmek enerjideki bağımlüığın somut sonuçlarıdır. Llaştırma kesimi bir başka yaradır. •Anayurdun dört baştan demirağlarla îirülmesi» onerisi askıda kalnıış, ABD uznıanlarıvla birlikte, ABD araç ve Rereçlerinin vardımıyla karayolu ulaşıraına ağırlık verilmiştir. Petrolsüz bir ülkenin karayolunun ülke açısından «kritik» dönemlerde nasıl kullamlacağı düşünüleceği yerde. son on yılda karayolu yapımı hızlandınlmıştır. Petrol olmadığı zaman. binlerce kilometrelik yollar kullanılmaz olnıaya zorlannuştır. Türkiye'nin en önemli kesim] olan tarımda ise, hava koşulları dışında üretimin RÜhre ve traktöre dayalı bulunması, bu alanda da dışa bağımlüığın bir başka göstergesini oluşturmaktadır. Gübre de dışardan selmekte. traktör de dışardan talep edilmektedir. Ellidördüncü yılda ekonom'fk bttSnrn işte böyle göriinmektedir. Bu «rada iki yeni girişim oncelik almaktadır. Sanayide yeni fabrikalarııı yapımında «Türk Anonim Şirketleri»nin yerini, sonu «Sa» ya da «San»La biten kuruluşlar almaktadır. Hem de «kamu kuruluşu» adı altında. Hatta bu yeni kamu kuruluşlarından özel kesimin vararlanması, eereklerini buradan karşılaması için amansız savaşım veriunekte olduğu izlenimi yaratılmaktadır. Ancak, bu kuruluşların eerçekleşmesi için teşvik belgelerinin kimlere verildiği bir, hisse senetleri içinde en çok kimlerin payı bulunduğu iki. üzerinde önemli durulması gereken noktalardır. Önemlidir, çünkü günümüz kapitülâsyonlarını belirlemenin yolu buradan geçmektedir. Bu «San»lı kamu kuruluşlarında en büyük payı satın alan firıııalar hangi yabancı büyük tekellerin Türkiye'deki uzantılarıaır, oııların açığa çıkması gerekmektedir. Bunlar bilindikçe «milli» siyasa kendiliğinden çökecek, kapitüler kararlar gün ışığuıa çıkacaktır. İkinci girişim belki de birincisinden çok daha ağır koşııilar getirmeye aday. dır. Şu satırların yazıldığı sıralarda İ» viçre.nin Montrö kentinde bir toplantı yapılmaktadır. Avrupa Arap Ortak Valırım Bankası kurulması yönündeki çabalar, bu toplantıda belki de bir sonuci varacaktır. Türkiye bu ortaklıkta ver almak istemekte, özel kesim toplantıyı izlemektedir. Eğer Türkiye anlışanJı bir törenle anılan bankanın üyesi olursa. bu kapitülâsyonu ortadan kaldırmak için yeni bir Kurtuiuş Savaşı Rerekecektir. Yeni bir savaşımda artık Lozan'dakt perde arkası tuzaklara düşürmeyi Batı umasın, Türkiye'deki sermaye «Türk Anonim Şirketleri»nden. Türkiye'deki siyasal iktidar da «San»lardan umut beklemesin. TÜRKİYE'dekJ tersliğin nedeni, ekonomik yapısının gereği. yatırım malları sektörüne gerekli agırhğm verilmemesidır. Cumhuriyetin ilk yılları dışında hiç bir dönemde, yatırımlann jüzde 5'inden ıazlası yatırım malları sektöründe yapılmamıştır. SONL'Ç olarak. dış ticaret İçindeki ithalat ve ihracatın paylanna ılişkin bulguların belirlediği gıbı, Türk ekonomisi iki etken sonucu ve zıncırleme olarak dışa bagımhlığını giderek pekiştinnıştır. Yurt içi üretim, bir yandan hammadde gersksinimıyle gittikçs daha fazla ithalata dayanırken. rtte yandan bu üretimin makina teçhızat ihtiyacı artmıştır. Günümüzde, tüketıme yönelik yurt içi üretimin hammadde ve makina teçhizat ihtiyacı 56 milyar do'ı.rla ıfade edilmektedir. Bu rakam, ihracatın dört, yıllık toplam döviz gelirlannin ise iki katıdır. SÜREKLİ büyüyen dış açıklarla fmanse edilen Türkiye kalkınmasını, tarım ekonomisinden «bağımlı hizmet ekonomisine geçiş» olarak nitelemek dogıu görünmektedir. Siyasi ve ekonomik karar organlarının, Ortadogu'da, Atatürk'ün «çağdaş uygarlık» hedefinden psk uzaklarda, iç savaşın çökerttıği Lübnan'm yerine talip olmaları. bu yöndeki seçimin bilerek ve isteyerek yapıldığını kanıtlamaktadır. Adana'da ikinci ürün olarak soya ve mısır ekilmesi öneriliyor ADANA Her yıl pamufc ekmenin tarla İçin sakıncalı olduğunu ileri süren tarım uzmanlan, buğdaydan sonra ikinci ürün olarak soya fasulyesi ve mısır ekilmesinı önermişlerdir. Yetkililer, devamlı ekilen pamuğu toprağı yorduğunu, fazla sulamanın ise çoraklaştırdığını belirterek, hiç olmazsa 2 yılda bir buğday ve ha sadından sonra soya fasuîyesi ya da mısır ekiminin, tarlaya ve üreticiye faydalı olacağını öne sürmüşlerdir. Verimi yüksek Adana ovasında yılda üç mah sül alınabüecegim söyleyen uzmanlar, buğday hasadından sonra mısır ekilmesini ve bundan sonra toprağın güçlendirmesini ve hayvan vemi olarak fiğ ekiminin çok faydalı olacağını, böylece bir sezon üç mahsul idrak edilecefüıi belirtmişlerdir • ' SiYASAL BilGiLER FAKÖLTESi ÖGRETiM lYELERiNDEN DOÇ DR. UGUR KORUM: GEÇMiSJEKi UYGULAMALARIN OLUMSUZ ETKiLERiNiN YAKIN GELECEKTE DAHA DA FAZLA HiSSEDiLECEĞiNi, BU NEDENLE SANAYİ ANLAYIJJNDA GEÇMiSJEN FARKLI BiR YAKLA5IMIN GEREKTiGi GÖRÜŞÜNDE OLDUĞUNU BELIRTiYOR. SEKTOREL ÜRETİM ARTIŞINA GÖRELİ KATKILAR: ARA ve NİHAİ TALEP. İHRACAT ARTIŞI ve İTHAL IKAMESİ (%) 1963 1973 İç talep İhracat İthal Artışı Artışı İkamesi Tüketim Malları San. Ara Malları San Yatırıırı Malları San. 79.6 93.1 80.5 18.2 2.2 0.6 2.2 4.7 18.9 Toplam tmalat San 85.2 8.2 6.6 Kaynak : U. Korum, «Import Substıtution In Turkey. In Relation to Integratıon VVith The EEC» 1976... Samandağ ve Kırıkhan ovalarında 150 bin dekar arazi sulanır duruma getirilecek ANTAKYA Samandağ ve Kınkhan ovalarınaa 150 bin dekar kurak araziyi sulanır duruma getirmek için çalışmalara başlanmıştır. tlgihler, Devlet Su Işlen 6. Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekieştırilecek sulama tesislerinın 139 müyon liraya maı olacağını ve iki yıl içerisinde tamamlanacağını söylemişlerdir. öğrenildiğine göre, Kırıkhan Ovası'nda 90 bin dekar araziyi taskından koruyacak ve sulu tarım yapılmasını sağlayacak tesısler 97 milyon liraya mal olacaktır. Kırıkhan Ovasını sulayacak su, Tahtaköprü Barajından sağlanacaktır. 42 milyon liraya mal olarak Samandağ Ovası sulama tesislerınin ıse Hiı Din dekar araziyi sulu tarım vapılır duruma jetırecektir. Samandağ Ovası da Asi Nehrınden vararlanılarak sulanacaktır. HaJen kuru ?iraat yapılan arazilerin sulanır duruma gelmesi ile verimin bir kaç mislı artacağı ve 15ü bin dekar arazıden sağlanacak verim artışmın üç yılda yapılan yatırınıı karşılayacağı 'fade edilmiştir. Doç. Korum: "Türkiye ithal ikamesinin üretim mallarına dönük en güç dönemini yaşamakta,, Cumhuriyetin ellidördüncü yı lına girerken sanayileşme en önemli ekonomüc sorun. Aynı zamanda dışa bağımhlığın açıkça ortaya çıktıgı bir kesim. Sanayileşmenin gerçekleşmesinde, dışa bağımlılığın azalmasında önemli Kavramlardan biri de ithal ikâmesi. Bu güncel ve önemli sorunu Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Uğur K o r u m l a göriiştük. SORL İmalât sanayiindeki dışa bağımlılığı azaltmak için gelişen ülkelerin çoğu ithal ikâ mesi yolunu deniyorlar. Türkiye' nin de ithal ikâmesine yönelik bir sanayi politikası izlediği pian larda belirlenmiş. Acaba bu konuda ülkemizde ne ölçüde bas a n sağlandı? V. KORL"M Türk imalât sanayiinin bugünkü yapısını ve sorunlarını değerlendirmede, ithal ikâmesi politikasının başan derecesinl saptamanm önemli bir yeri var. İthal ikâmesi en basit tanım ile, daha önce ithal edılen bir malın yurt içinde üretilmesi demek. Belli bir dönem içinde bir malın ıthalâtının o malın topiam arzına oranındaki göreli değişme bize ithal ikamesinin daha teknik bir tanımını veriyor. Kapitalist gelişme sürecinin doğal bir sonucu oiarak talep ta rafından yönlendirilen yurt içı üretimde önce dayanıksız tüketim malları ithal ikâmesine konu oluyor. Bu, işin başlangıçtakı kolay dönemi. Türkiye planh do nem öncesinde ithal ikamesinin bu kolay dönemini aşmış bulu nuyordu. Ekonomi büyüdükçe, çoğu ke re yatırım mailan sektörleri için de görülen, montaj niteliği ağır basan dayamklı tüketim malları nın ikâmesi çabasına geçiliyor. Bu tip üretimin ara girdilerı ithal yoluyla sağlandığı için görü nürdeki ithal ikâmesi gerçekte toplam Hhalâtı azaltmak yerine arttınyor. Çünkü ara malları üretimi henüz bu montaj üreti min girdi gerekierini karşılayacak düzeyde değil. tşte bu dönem ithal ikamesinin zor döne mi, çünkü ara mallarında gerek 1 li ekonomik ölçek piyasanın b li talep boyutlanna ulaşma1gerektiriyor. Bu güç dönem labildiğinde imalât sanayii içinde dengeli bir yapı ve görünürde kalan ithal ikâmesi yerine, dışa bağımlılıkta gerçek nitelikte azalma sağlanıyor. Planlı dönemde Türkiye ithal ikamesinin üretim mallarına dönük güç dönemini yaşamakta. Bu nedenle 19631973 döneminde sağlanmış görünen ithal ikâmesi, bu kavrama planlama ve eko nomi ile ilgili yayınlarda yapılan bunca atıfa göre umulamn çok a l t r SO' ' âmesi çoğu za rr~ '• Pdilmesinin Wr kav'minde 'iracat YERFISTIGI RAĞBETTE Ureticiye gelir getlrmesi bakımından yer fıstığının Adana'da çok tutulduğunu belirten uzmanlar, geçen sezon Adana'da 83 bin 340 dekara yerfıstığı ekildiğini, bu rakamm her geçen yıl daha da artacağını, neden olarak ta yerfıstığınm piyasada iyi alıcı bulduğunu söylemişlerdir. Buğdaydan sonrK ekilen ve hasadı zor olma van soya fasuîyesi için kaliteli tohum getirilmesi amaciyla temaslara başlanmıştır. Öfrenildifine göre, önümüzdeki giinlerde Adana, Kahramanmaras, Hatay ve İçel illerinde ikinci mahsul ekimi için tesbitler yapılacak ve kaliteli tohum ithali için raporlar hazırlanacaktır. Deneme ekimlert sonucu soya fasulyesi'nin dekara 160 ilâ 248 kilo, mısır'm da 400 kilo dolaylannda ürün verdiği açıklanmıştır. Uzmanlar, ikinci Urunde bilgili ekim ve iyi bir bakım yapıldığı taktirde üreticinin eline daha çok para geçecegini ve yurf ekonomisine katkının artacağını ifade etmişlerdir ("•) II a a 1.13» a V 2) V 4) :3 a.= SS iis Türkiye 57.0 4.5 Avusturj'a 53.0 5.2 İsviçre 50.7 12.3 Danimarka 495 1.2 (Oevamı 9. Sayfada)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle