28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
tUMHUBİYET 20 Ocak 197$ | emokratik hak ve özgürlüklerin askıya Ş dığı 12 Mart döneminin hukuk alanına getirdiği en bnemli kurum Devlet Güvenlik Maherneleridir. Uygunlanmak ve sürdürülnıuk isteen bir baskı rejimine yasal dayanak oiarak duinülen bu mahkemelerin kuruluşu, 1973 Mart' ıda Erim Hükümeti tarafından yapılan önerl zerine Anayasa'nm 136. maddesine 6 îıkra eklesrek sağlanmıştır. Daha sonra çıkanlan «Devt Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluşu ve Yargl ma Usulleri Hakkmda Kanun» ile bu mahkeleler kurulmuş ve göreve başlamıştır. Hakim ve Savcıları hükümet tarafından ataan bu mahkemelerin bağımsız olamıyacaklanı, hakimlik glivencesinden yoksun kalacaklarıve objektif olarak siyasal iktidann etkisi alnda görev yapabileceklerini anlamak için huıkçu ya da Anayasa Hukuku uzmanı oimaya >rek yoktur. Bu nitelikleri ile Devlet Güvenlilc îahkemelerinin kuruluşunu düzenleyen Anayaı değişikliklerinin ve kuruluş yasasının Anayaı'ya aykınlığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi açılan bir dava ttzerine GM'lerinin kuruluş yasasını biçim yönünden ıtal etmiş ve bu nedenle de «esas»ın üıcelenmsne gerek gönnemiştir. OLAYLAR VE GÖKÜŞLER Anayasa Mahkemesi ve Halit ÇELENK ÇAĞDAŞ HtTKUKÇULAR DERNEGİ BAŞKANI onun dışmdaki büttin ilke ve kurallann değişebileceğini düşünmenin Anayasa'nm bu ilkesi ils bağdaştırılması mümkün değildir. Zira 9. maddedeki değişmezlik ilkesinın amacının, Anayasa'nın 1., 2. maddelerinde ve 2. maddenin gönderme yaptığı başlangıç bölümünde yer alan temel ilkelerle niteliği belirtilmiş, «Cumhuriyet» sözcüğü ile tfade edilen Devlet sistemidir. Bir başka deyimle, 9. madde ile defişmezlik ilkesine bağlanan «Cumhuriyet» sözcüğü değil, yukanda gösterilen Anayasa maddelerinde nitelikleri belirtilmiş olan Cumhuriyet rejimidir. Şu halde, sadece «Cumhuriyet» sözcüğünü saklı tutup, bütün bu nitelikleri, hangi istikâmette olursa olsun, tamamen veya kısmen değiştirme veya kaldırmak suretiyle 1961 Anayasa'sınm ilkeleriyle bağdaşması mümkün olmayan bir başka rejimi mey dana getirecek bir Anayasa değişikliğinin teklif ve kabul edilmesinin Anayasa'ya aykırı düşeceğinin, tartışmayı gerektirmiyecek derecede açık olduğu ortadadır. Bu bakımdan bu ilkelerde değişmeyi öngören veya Anayasa'nm sair maddelerinde yapılan değişikliklerle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bu ilkeleri değiştirme araacı güden herhangi bir kanun teklif ve kabul olunamaz. Bu esaslara «ykırı olarak çıkarılmış bulunan bir kanunun Anayasa'nm mevcut hükümlerinde en küçük bir etki ve değişme yapması veya yeni bir Anayasa kuralı koyması mümkün değildir. Görülüyor ki, Anayasa değişikliğini öngören kanunlar Uzerinde, Anayasa'nm 147. maddesi gereğince, Anayasa Mahkemesine esas yönünden da denetim görevi düştüğU meydandadır.» (970/1 esas ve 970/31 sayılı karar.) DGM yan ve teminat altına alan hukümleri ve nv'iesseselen de birlikte getirmeyi sağlamışlardır. Bu arada klasik demokrasiden ayrımh bir sistem olan Anayasa'vı yasama organına karşı aaha açıK bir deyim ile. çoğunluğun baskısına karş> kouyacak kurum ve hükümlerin bizim Anayasamızda yer almış bulunduğuna işaret etmek gerekir. Anayasa'nm tam bir uyum içinde birblrini tamamlayan genel hükümlerinin, Anayasa değişiklikleriyle sistem ve düzenin bozulması ve çelişiklikler içine düşürülmesi bir büttin teskil • eden hukuki yapıyı sarsar ve yıkar. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin. 147. madde ile kendisine verilen görev ve yetkileri kullanarak, Anayasa'yı çogunluğun egemenlifine karşı koruyabilmesi, Anayasa'nm özellikle başlangıç kısmı, 2., 4. ve 8. maddeleri hükümlerine uygundur. Şu durjma göre Anayasa değişikliklerinin esa* yönünden Anayasa Mahkemesinin uygunluk denetimine tabi olmayacagı yolundaki görüşün Anayasal dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.» (971 41 esas ve 971/37 sayılı karar.) Bu kararlar. açıklamaya gerek göstermeyecek kadar açıktır. Mahkemelerin bafımsızlığı, hakim güvencesi, doğal hakim ilkeleriyle savunma hakkınn kut sallığı, Cumhuriyet Devlet seklinin ve demokratik rejimin «onsuz olmaz» ögeleridir. Bir ülkede siyasal suçların sanıklarını, hakimleri ve savcıları hükümet tarafından atanan mahkemeler yargılıyorsa, bu hakimlerin hakimlik giivenceleri yoksa, bu mahkemeler doğal hakim ilkesine aykırı ise, bu ülkede Cumhuriyet Devlet seklinin ve demokratik rejimin geçerli olduğu savunulamaz. Bu tür bir sav kimseyi inandıramaz. Cumhuriyet Devlet şekli bir bütündür. Bu bütünü oluşturan ilkeler ve kurallar vardır. Bu ilke ve kurallar bütünden ayrılacak olursa «bütünlük» bozulacak ve artık bir Cumhuriyet Devlet seklinin yürürlükte olduğundan söz edilemiyecektir. Anayasa Mahkemesi'nce de açıklandıjjı gibl Cumhuriyet Devlet seklinin vazgeçilmez bu ögeleri, Anayasa koyucusu tarafından, sınıflar arası güç dengesini sağlamak ve ekonomtk yönden güçlü bir smıfın öteki sımflar üzerinde egemenlik kurmasını önlemek amacıyla kabul edilmiştir. (Bakınız: T.C. Anayasa Tasansı ve Anayasa Komisyonu Raporu. T.C. Anayasa». Kizım östürk. C: 1, s: 609.) YAP1SAL AÇMAZ ünlük gazetelerden birinde «Ben Başbakan OlsaydunT» bışlığı altuida bir köşe var. Gazeteci arkadaş. her gün, sokaktan geçen bir yurttaşı yakalıyor: Merhaba Bajım; gaıeteriyim, bırşey sorabilir mU ylm? Sorun. Şu günlerde Başbakan oİHTdınu ne yapardını»? Allah göstermesln, bu zamanda Başbakan olmak çok zor; hem ben kim Başbakan olmak kim! .. G esas yönünden Anayasa'ya uygunluk denetiml yapılabilip yapılamayacağı konusu üzerinde de durulmuştur: Otiçekten Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasa'nm 147. maddesinin birinci fıkrasmda; «Anayasa Mahkemesi. kanunlann ve Türkiye Büyük MiUet Meclisi îçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetler», denilmektedir. Anayasa değişiklikleri doğrudan doğruya Anayasa'nm metnine girdiği için denetleme görevi kapsamı dışında kaldığı ileri sürülebilir ise de, bu degişiklikler Anayasa'nm, 147. madde uyarınca halkoyuna sunulması sonunda kabul edilmesinden sonra yeni bir kanunla Anayasa bütünü içine sokulmuş bulunduğuna göre böyle bir değişikliğe yol açan kanunun denetim dışında bırakılması düşünülemez.» «Anayasalar bir devletin dayandığı hufcukî yapının belkemiği niteliğindedirler. Devletin temel kuruluşlarınm düzeni ile o kuruluşlara düşen görevler ve kişilerin hak ve ödevleri bu hukukî yapının bütününü oluştururlar. Ancak Anayasa düzeninin öyle temel kuruluşlan, hak ve ödev kurallan vardır ki, bunların, çağdaş uygarhğın gereklerine aykiri hükümlere bağlanması düzenin bütününü sarsabilir. Sözgelimi Anayasa'nm 1. maddesinde yazılı Devlet seklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmün değiştirilmesi Anayasa yapısım temelinden yıkar. Bu nedenle 9. maddede bu hükmün değiştirilmesinin teklif olunamıyacağı belirtilmiştir. Cumhuriyet Devlet şekli, temel kuruluşlan, hak ve ödev kurallan ile bir ilkeler manzumesidir. Şu halde Cumhuriyet Devlet seklini ortadan silecek veya onu işlemez duruma getirecek olan Anayasa değişikliklerinin yapılamıyacağı Anayasamızın gerek açık hükümlerinden, gerek ruh ve felsefesinden çıkmaktadır. Bu temel düşüncenin ulaştırdığı sonuç şudur ki; Anayasa'nm Devlet şekli hükmü dışındaki hükümlerinin, hiçbir kayda tabi olmadan, yasama organınca değiştirilebilecegi sanılmamalıdır. Çağdaş Anayasalar kendilerini koru )uraksama Nerede? Hukuk çevrelerinde bugün şu sorun tartıştfaktadır: Deniliyor ki. Devlet Güvenlik Mahkemeleri, nayasa değişikliği yoluyla kuru'muştur. Dayaiğım Anayasa'dan almaktadır. Anayasa Mahkeesi ise Anayasa degişikliklerini, ancak Anaya;'da gösterilen biçim koşullarına uygunluk açından denetleyebillr. O halde yüksek mahkee, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluşunu ias yönünden ınceleyemez ve 12 Mart dönemin; Anayasa'ya eklenen bu hükümleri ortadan ıldıramaz. Bu düşünce yerinde midir? Anayasa Hukuku ;ısından geçerli midir? Sorun buradadır. Bu sorun'un çözümünü yine Anayasa Mahkeesi geçmiş kararlarıyla getirmistir. lirinci Örnek Anayasa Mahkemesi, 16.6.1970 gttnlü karannı şöyle diyor: «1961 Anayasası, 9. maddesl ile bir değişikt ilkesi koymuştur. Bu maddeye göre (Devlet klinin Cumhurtyet olduğu haklar.daki Anayaı hükmü degiştirüemez ve değistirilmesi teklif lilemez.) Buradaki degişmezlifc llkesinin sadece (Cumıriyet) sözcüğünü hedef almadığıru söylemek ;le fazladır. Yani Anayasa'da sadece (Cumhuyet) sözcüğünün değişmezliğini kabul ederek SONUÇ 1961 Anayasası halk oyuna sunularak kabul edilen ve halkın oyunu kazanmış bir Anayasadır. Anayasa Mahkemesi bu Anayasa ve özelükls bir «ilkeler demeti»ni ifade eden Cumhuriyet Devlet şekline aykın gördüğü Anayasa ve Yasa değişiKliklerini esas yönünden inceleyebilır ve iptallerine karar verebilir. îkinci Örnek Yine Anayasa Mahkemesinin 13.4.971 günlü kararında şu düşünce ve gerekçeleri görüyoruz: «Görüşmeler sırasmda, Anayasa degişikliklenne ilişkin kanunlann Anayasa Mahkemesince * Haber verildiğine göre, Türkiye'nin adam başına ulusal geüri 850 dolara çıkmış bu yıl. Kalkınma hızı 19T5'te yü7.de 8'e yakın. Ama sanayileşme. planlamanın öneördütü hııdan düşük. Endüstri kesirninin yüzde 12'ye yakın bir oranla rellşec«ft «aptanmışken. bu sayı yüzde 9'da kaldı. Bereket versin Allah Baba halimize acıdı; havalar iyi ritti: tarım kesiml yüzde 9 oranında bir hızla eeli?tijfi tçin plan hedeflerine ulaştık. Şimdi bu durum zehir zemberek 5zel «ektörcS iktisatrılarrmııın yornmlanyla b!r başan sayilıyor. öte vandan İsveç'te kişi başına uiusal geür 6.720 dolara ulaşmM: Yunanistan'mki 1S00 dolara varmış: işin o vanına bakan yok... Diyeira ki ülkenin sanayileşmesl öngörülen hıza nlaşsaydı; üstelik bu hızı da aşmış olsaydı; ne yazardı? 1975 yılında bu kesimde en öneraü üretim artışı, televizvon, bnzdolahı. çamaşır makinesi. kam. yon, kamyonet, otomobil alanlarında... Dayamklı tüketim mallannı, dışa batimlı montaj dfızeninde pompalavıp iç pa> sarda satmakla. Türklyc'vi biraz daha açmaza soktıtjrumurun farkında dejil miyiz? 1975 yılında ham petrol. makine vaiları, kimyasal sanayi Sriinleri. demiroplik. makine, elektrikll aycıtlar ithaiatının triderleri Türkive'nin belini bükmii», dörizlerini yemiştir. Dışa ba^ımlı çarpık sanayilf«me, yıldm 33 milyar dolar dıs ticaret açıfi verdlrmlstir Türkiye'ye ... 1976 bütçemfz l.M) milyar llradır; IkJ yiltık dif ticaret açıjtı Ü milyar lira... Osmanlı IVvletfnin dı<; tlcaretinde bu drnH O kaygısızlık sözkonusu muvdu? Şimdi ülkemizin aklı ba«nnda Işadamlarmdan, vöneticilerine defin herkesl, bir kaygi sar> nrış durumda: 1976 lçin planlanan 5 milyar dolarlık ithalatı nasü »e hangi dövizle gerçeklestlreceğiir? Ticaret Bakanı HalU Basol rakam veriyor: «1973te yüzde 33,5; 1974'te yüzde 81 oranında artış gösteren ithalatımıı: 1975 yılı kasım ayı sonu itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34^ fazla göstermiştir.» Peki bu işin «otıu ne olacak? Istanbnl Sanayi Odası Bnşkanı Nurullah Gezırin di. yor W: « Ithalat rejiminde 1976'da büyük değişiklik yoktur. Mesele ithalatın ne şekilde gerçeklestirilebüeceği konusunda düğiimleniyor... Şimdi bu programın ne şekilde uygulanacagı büyük merak konusudur..» 1976 Türklyf'sinin «orunn, S milyar dolarda planlanan, ama 6 milyar dolara çıkması bekJenen dıs alunlartn hanci hiçimde karşılanacağıdır. Ham petrol. kimyasal maddeler, montaj parcaJan. çesitll makine, ve aysıtlar dışardan getl. rUemezse, bizim fabrikalarm çarktan durur. Bu durumda dı. şanya borçlanmaktan haşka çare yok! Osmanlı Devleti de aynı çıkmazın içintleydi; borçlandıkça borçlanır: îikıstikça Osmanlı mülkünden parçalan çözden çıkanr. ya da »nper devletlere kapitüler ödfln veriTdl. Şimdi İkl nlda « milyar dolar dış ticarrt açıgı veren: ABD'nin silâh ambargosu altında; ve denlz.aşın bir Ada'da askeri rücünü siirriürme co> nında bnlunan ülkcyi/. Sürekli dış ticaret açığımızın «ya. pısal» oldufunu TÜSt/vn (Türk Sanayiclleri ve tsadamlan Dernefi) bile artık benimaedi. tşte bu komıdaM rapordan çizgiler: «1975 ithalatında değer olarak en büvUk payı (yüzde 55) hammadeler almıştır...» «îhracat batamından en başarılı yıl olan 1973te bile dünya ihracatı içindeki yerimia 19fi7'deki oranm altmdadır...» cBu durum ihracattaki olurru suz geüşmelerin daha ziyade Türkiye'nin «ekonomik yapv smdan» ortaya çıktığuu göstermektedır...» Poki nanl çıkacağ» ba İçin Içlnden? . . , Suleyman Rey 2 ocak 197S gıinlü Hârrtyat cautecfalte» veniden borçlaomaktan söz açarak diyor ki: « Nereden bulursam oradan alacağım elbette...» Biz de »oruyoruz: Ne karçdıgnKU? Yapılacak pazarlıktan; uiusun, hal> emekçinin haberi olmalı. ifarmlar getirecek? )KTAY AKBAL Evet Hayır HÎNT NÜKLEER DENEMESl ilindiği Uzere Hindistan, 18 mayıs 1974 günü, ülkesinin Fakistan'a bıtışik Batı Rajasthan bölgesinde, toprak altında 100 metre kadar derinlikte, nükleer bir denemeyi gerçekleştirmiştir. Rajasthan'daki Ci rus adlı Hint reaktörü 400 MW gücünde olup bu reaktör, Kanada ile Hindistan arasında 1956 yılından «denemesye kadar su ren nükleer alanda işbirliği çerçevesinde, 1971'de, Kanada Hükümeti'nin yardımıyla kurulmuştur. Hint Hükümeti, denemenin «madencilik» ve «toprak kay dıtma» gibı barışçı, ekonomık amaçlarla yapüdıflib^ve* OTkleer silâh yapımı niyetinde bulunmadığını ısrarla ileri sUrmüştür. Bu na rağmen Hint denemesi nükleer silâh gücü bakımından da tanımlanabilen «uluslararası sistem »in bugüne kadarkinden fark lı yönde değerlendırmesine yol açabilecek öğeler getirmiş ve özellikle Nükleer Silâhlann Yayılmasınm önlenmesi <NSYÖ) antlaşmasıyle ABD SSCB ve Ingiltere tarafından nükleer silâhlar yönünden dolaylı şekilde belirlenmek istenen uluslararası sistem, anlamını önemli ölçüde yitirmiştir. Gerçekten, andlaşmanın IX. maddesinin 3. fıkrası, nükleer silâh sahibi sayılan ülkeleri, bunlara 1 ocak 1967 tarihine değin sahip olmuslarla (yani, ABD SSCB İngiltere Fransa Çin Halk Cumhuriyeti) sınırlamış ve taraf ülkelerin bu tarihten sonra nükleer sUâhlara sahip olmaması ilkesini koyarak uluslararası «sistem»i, kabaca, nükleer silâh sahipleri ve nükleersizler olarak tanımlayarak bir anlamda dondurmustur. Hint nükleer denemesiyle andlasmarun anılan maddesi, kanımızca artık gerçek durumu aksettirmemekte ve 1967 yılı itibariyle dondurulmus nükleer silâh içerikli «sistem», ilgili fıkra andlaşmada bulunadursun, değişmiş bulunmaktadır. B NÜKLEER DENEMEYİ YAPMAKLA HiNDiSTAN'IN TARAF BULUNDUĞU HERHANGi BiR ANDLAŞMAYA AYKIRI HAREKET ETMıS OLDUĞUNU ÖNE SÜRMEK GÜÇTÜR. «Ya dün'Icr o giizel yannlarımm yerse» diye sorar bir şiirine Paul \erlaine... Dünier vannları yerse.. Ne demektir bu? ann'larımız diin'ün etklsinde kalır, altında nillr, yannlar da iine benzerse demek... En istenraeyen seydlr yannın getlre?klerlyle dünün bize verdiklerinin eş obnası, blrbirine ben•mesl. Bu. yerimizde saydığunızın kanıtıdır. Şair de bunu nlatmak istemis yukarıya aldığım dizesinde, rarmlann düo ibi olmasından dujduğu korkuyu oile getirmış. tnsanoğlu umutla yasar. Arıburnu bir şiirinde «Uraut f*. irin ekmeği Ye memet ye» der. l'mut, iyi, güxt\ ama kimi an\an da yararsır, hstta zararİL, engdleyici oluyor insanlar ;in. iarın jcelecek, yarın giizel şeyler getirecek, «yannlar biim» demek yetmiyor. Şarkılar söyle, şilrler yaz, cos cos bagır ur, istediçin kadar. Yarın deditin bir gün sonrasıdır, o kadar akındadır. Gelir yarın, hatta daha sonraki gün, bakarsın hiç ıir detişlkllk yok. Eski tas eskl hamam! Dünier yeuılştir ya* ınian!. Blıim Tnrhan Selçuk'un Abdfilcanbaz'ında Gözlüklfl Saml lakın ne diyor: «Yannlar onların olsun, vannları onlara heliye edecegiz, cennete yollavacagız teker teker... Yannlar «IzinIir diyoruz, cennet siıindir diyoruz. Dttnyada cennet bayatı ya. ayanlar yann cehenncmde yasayacaklar diyoruz. Cennette aadedilenlerin ycrjiizündeld nimetler olduğunun farkina vara< aıyorlar cahil fukaralar!..» Bnnda bir yanlış yok... Parababalan, yeryüzfinün güçlfi W. İleri «bugün»e bakmışlar hep; bu güntt yaşamı«lar doya doya. :araı bir başka çündür demişler, ne olur ne olmaz, bujrunün adını çıkarabm! Yoksullan bügiden de yoksun bırakmanın ynnnu buünuşlar, gerçek dışı afyonlarla uyutmalar, «yannlar siin, bugttnler bizim» diye diye... Cerçekleri farketmeye baslannca yoksullar, emekçiler, aııcık pay vermeye başlamışlar bu^inön nimetlerinden onlara da... Düzende bir de£i«me başlamıs, :oıjunluk haklarına sahip çıkınca «yarın»ları «bugünsde aramak ioğal bir hak olmuş... Bunun adına da demokrasi, esitlik, öb rürlük deniLmiş .. Yann yine de bir kuçku konusu insanlar için. Zenglni de roksulu da yann korkusunu duyuyorlar, İçlerinden atamıvorlar rarının getireceklerini ya da götüreceklerini... Evet, yalnız yenl •eyler, iyi kötü şeyler getirmez ki yann, bir takun güzellikleri yilikleri alır götürür. Durduçumur yerde hiç Wr şey decişmez, (endiliğinden olmaz böyle «eyler. tnsanoçlunun uyanık çabası cereklidir. Hep tetikte olması, sürekli çalışması, zekâsmı geU> tirmesi... Bugünlerde «Yannın Tarihi» adlı küçük bir kitabı okuyorum. Jean Fourastiee ile Claude Vlmont'un yazdığı, Tanju Gökföl'ün çevirdiği bir yapıt. Şu cümlelerle başbyor kitap: «Yann bolluğa kavuşacak mıyız, yoksa insanlar 3000 yılında savaşan ölecekler mi?, iisizlik, zincirleme çalısma, insanlann büiüncül totaliter siyasalatın kölesi dunımuna gelmeleri tekniklerin gelişmesinin kaçuııimaz sonucu rau? Şimdiden ikl düşman kümeye bölünmüş olan dünya, zençin ve yoksul ülkeler arasındaki karşıtlıklann daha da arttığını nu görecek?» Dün, yani 1960 ta dünyamızdaki insan sa\ısı 2 milyar K O O milyondu. 1850'de bir milyardı. 21. yüzyıhn başında bu sayı 7 milyara çıkacak! Boyutları değişmeyen bir dünyamız var. Bakalım TV filmlerinin. bilimkurgu romanlarının varsaydığı he!aplar çıkacak nu? Yani insanoğlıı evrende kendine yenl yaşam alanları bıılacak mı? Bu dünyadan başka gezegenlere gidip yer> leşmek bir düş olmaktan çıkacak mı? Bunlar kesinllkle belli seyler değil. Ama kesin bir şey, var belli olan, o da insanlığm şimdideD tanma elverişH topraklann tümünü. yani 3 milyon hektan işlemfkte olduğudur. Öyleyse açlık tehlikesi insanlıgın önündedir. Yann hiç de parlak, umut verici görfinmfiyor doğrusu ., «Yannın Tarihi» ilginç sonrnlara değiniyor, hepimizln m c rak ettiği konuları ele alıyor. Bir biliın yapıtı. ama kolay, ra. hat, hızlı okunan bir kitap yine de... Uygarlık, teknlk bir ba. kmıa almış başmı gidiyor. ardından da yoksullan zenginlerden kat kat çok, yan aç, tam üç, milyonlarca Insanı da birlikte sü. rüklüyor. Nereye, <cyaruı»a doğru, bir takun hayalci fcişUerin «bizim» saydıklan o yanna!... «Yannuı Tarihi»ni özetlemek istemiyorum. alın okurun. Bir bakıma umut kırıcı bir kitap bir bakuna aklımızı başunıza dev. şirici... Şu satırlan dikkatle okujahm birlikte, üzerinde durarak düşünerek: «EUi yıla değin dünyanın yaıgısı yanlışlann sabırsızlann elinde olacak... Gerçekten, insanlık tarihinde böylesine olağanüstü güç biçimlerini elinde tutan, tutmaya böylesi. ne yaraşmayan insanlan hiç sörmemiştik.» Altı çizllecek ?u cümleyi de aynca yazmak isterim: «İnsanlığın ilerlemesine insan bilimleri, fizik bilimlerinden daha yararlı, demek ki ama. cından daha çok uzak olan bu bilimlerin gelişme kosullannı korumak ve peliştinnek gerekir. 19. yüzyıl nasıl fizik bilimleri yüzjılı olduysa, 20. yüzyıl da insan bilimleri yüzyılı ol. malıdır..» Ülkü BAŞSOY yayılmasırun önlenmesinl sadece dilerken, «uzay» yayılmanın önlcnmesini etken biçimde hedeflemektedir. Bu nedenlerle NSYO Andlaşmasmı ünza dahi etmSmiş" olan Hindistan'ın, mart 1975 tarihi itibariyle 84 ülkenın tsnnaf bülundufu atMHaşmayı ihlâl ettiğini ileri sürmek olanak sızdır. Bununla birlikte kurulu şundan bu yana Doğu ve Batı bloklan arasında «bağlantısızlık» siyaseti izlemeye dikkat gösteren ve benzer siyaseti güden ül kelerin uluslararası forumlarda önderliğini yapan fakat bölgesel yayılma siyasetine yatkın bulunduğu izlenim ya da kanısını, geçmişte Çin Halk Cumhuriyeti ile olan sınır uyuşmazlıklanndaki tutumu ve Keşmir, Bangladeş, Bhutan ve Sıkkım siyasetJe ri ile kuvvetlendiren Hindistan, 1963 tarihli Atmosferde, Uzayda ve Sualtında Nükleer Denemelerin Yasaklanması Andlaşmasma taraf olmuştur. Rajasthan dene mesi toprak altında yapıldıgına göre (her ne kadar Pakistan Gu vernörü Milletlerarası Atom Enerjisi Ajansı'nın (MAEA) Viyana'da, 13 haziran 1974'te yaptığı Guvernörler Meclisi Toplantısında Hint nükleer patlamasından doğan radyoaktif maddenin Pakistan atmosferine de yayıldıgını söyleyerek Andlaşmaran ihlâl edilmiş olduğunu ileri sürmüsse de Hint Guvernörü patlama mahalline 250 metre kaciar yaklaşan Hint bılim adatniarının radyoâ^tiviteye rEsMBjathkla rır» belinmiştir.) âifiASÎg& 1963 Anlnâşrhasıria ayTun^HBİK?t''etmiş göriinmemektedir. Olsa olsa Hindistan'ın, reaktör, ağır su ve teknoloji Utrealini yapan Kanada Hükümeti ile (MAEA ve bu Örgüt'ün «Denetim ve Güven lik» sisteminin kurulusundan ön ce) 1956 yılında imzalamış olduğu ikili «Denetim ve Güvenlik Anlaşmasısna aykın hareket etmiş olduğu ileri sürülebüır. Ne var ki Hint Guvernörü, MATA nın Guvernörler Meclisi'nin anılan toplantısında, «denemeyle il gili her türiü araç, gereç, teknoloji ve maddenin Hint milli kaynaklanndan temin edildiğini» iddia etmiştir. Uluslararası Nüklur Sijltmdt Yeni BoyutUr Uluslararası ilişkilerde askert sanayide çok ilerlemiş olmanın sağladıği güçlulüğü belirleyen nükleer silâhlara, bunlann yeterli birikim ve taşıyıcılarına (düşmanlan uzerine atıalarmat sahip olanlar, yakın gelecekte sahip olabilme yetenegi bulunanlar ve bundan yoksun olanlar ölçilsünü kullanarak bir «sistem» tasarlayan strateji uzmanlan, bu ölçü aracıhğıyla. uluslararası iliş kileri katı da olsa gerçekçi bir jTtklaşımla degerlendirdikleri inan cındadırlar: Bu açıdan ülkelerin uluslararası iliskilerdeki etkinlikleri, nükleer silâhlarla bunların birbirlerini defalarca yokedebilecek birikimine ve birbirlerine atabüecek pek ırelişmiş askert araçlara sahip ülkeler, yani süper devletler (ABD SSCB. belki Çin Halk Cumhuriyeti); söî konusu siJihlara nicelik ve ntt*Uk vUnünden öncekiler kadar stffiip ölmavacaktarı.^iisunülen 5«li£O»». yolundaki ülkeler. yani nükleersizler ölçüsüne jröre saptanmış ve uluslararası ilişkilerin böyle bir olgunun zorunlu kıldığı kurallar içinde isleyeceği düşünülmuştür. Hint nükleer denemesiyle önemt daha da belirgenleşen barışçı nük leer patlamalardan doğabilecek askeri güç, yukarda tanımlanan «sistem»i. nükleer silâh ve atıcı askeri araç yapmayı istedlkleri takdirde bunu kısa dönemde ger çekleştirebilecek sanayi ve teknolo.jiye sahip bulunan fakat aiyasal nedenlerden başka kamuoylarının bu silâhlara karşı tarihsel nedenlerle gösterdiği tepki vü zünden bugüne kadar nükleer silâhlanmaya gitmemiş Ülkeler (Japonya, Kanada, Federal Almanya); nükleer patlamayı barışçı olduğunu öne sürdükleri amaçlarla ferçekleştiımiş (Hindistan) veya yakın gelecekte gerçekleştırebilecek (Arjantin, îsrail, Güney Afrika, İspanya) ülkelerin eklenmesiyle, şimdilik hiç olmazsa akademik yönden degistirmiş bulunmaktadır. Komintem'in Çin temsilcisi Madimirov'un anılan 1 Maocu Komandolar Sosyalizme Karşı Talçın Küçük Proleter Enternasyonalizmi*n« Karşı Maoizm Mehmet AKÖZER # Ordu'nun Ust neler oluyor kademeleriada CAuDAS YAYINLARI Maden • Iş 6. Bölge Temsılcisl Hikmet ASLANIa konuşma Konur sok. Kiper Apt. No: 15/8 Kızüay / ANKARA (Cumhuriyet 561) Aslında, denemeyi yapmakla Hindistan'ın taraf bulunduğu her hangi bir andlaşmaya aykın hareket etmiş olduğunu öne aürmek güçtür. Bu devletin NSYÖ Andlasmasının «kabul edilebilirli ği» ile ilgili tutumu, özellikle 1966 yılından beri, titiz bir nitelik kazanmıştır: Hindistan, Andlaşma'nm uluslararasmda «ayıncı» hükümler taşıdığona inanmak ta, nükleer süâh sahibi olmayan ülkelere, Birleşmiş MUletler Güvenlik Konseyince 19 haziran 1968 tarihinde verilmiş nükleer silâh saldınsına karşı «güvenlik garantisi»ni, «veto» mekanizması dolayısiyle, güvenceli bulmadığmdan, Andlaşma'ya taraf olmasının «quid pro quo»su olarak, inandıncı veya sağlam bir ABD SSCB İngiltere müşterek garantisinden başka, barışçı nükleer patlamaların geüşmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasına yapacağı büyük katkı ne deniyle, bu ülkelerin her tür ba rışçı nükleer olanaktan faydalandırılmalannı istemektedir. Hindistan'a göre NSYÖ Andlaşması barışçı nükleer faaliyetle askeri amaçlılan eşit tutmak suretiyle bunu sağlayamamakta. ayrıca nükleer silâhlann «dikey» YAKINDA ÇIKIYOR OKTAY AKBAL VEFAT Sevgili kardeşimiz ve kayınblraderimlz, Yük. Elek. Müh. llirosiıııa lar Olmasın BU KİTAPTA. 200 BİN İNSANI BİR ANOA YOK EDEN ATOM BOMBASI DRAMINI. HiROŞiMA NIN O ACILI GÜNLERiNı SıZE YEN.DEN YAŞATACAK BEDRI TÜFEKÇI (İZVEREN ) 12 Ocak 1976 günü vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin. AĞABEYİ VE TENGESt Cumhuriyet 563 ÎLAN TOPRAK MAHSULLERİ GENEL MÜDÜRLÜOÜNDEN îhraç edllmek Uzere 25.000 ton arpa «e 15.00ü ton cavdar satısa çıkanlmıştır. Ihalesi 1? Şuoat ıa7b Saiı günü saat 14.00'de Toprak Mahsulleri utisı Genel MUdürlUğünde ya« pılacaktır. Bu satışa alt U»n ve satış fiususi şartlanrruı; Genel Müdürlüğümüz (Satış Müdilrlüğünden tstanbul, Izmlr. tskenderun, Samsun, Konya Atyon. Dtyarbalur. Eı^ zurum, Bfllge ve Mersin Şube Müdürlüklertmlzden DedeV su otarak alınaoilır Ügililere duyurulur. TOPKAK MAHSLULERt OFİSİ GE.NEL MOltftKLÜK (Basın: 10485/555) Fiyatı: 20 Lirs FRANSIZCA Kadıköy yakasmda oturan egrenr.ilere Strmsbourg Üniversitesı mezunu bayan öğretmen tarafından Fransuca dersi verüir. Tel: 58 68 96 Asuman Aydan OLCAYTO üe Celâl ERDEM Evlendiler 19 Ocak 1976 / Beşiktaş îsteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sok. no: 3941 İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle