26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUNHURlm atm on yılında (ömefin Türkiy» 1899'dâ), bu. gunku nüfuslarının iki katına erışecekler. Bakm saatınıza: Her saniyede, doyurulması gerefcen iki yeni agız var dünyada! Gelışmekte olan Ulkelerde, ner dakıkada bir öğretmen yetiştirmelc gerek 1985'e ıtadar! Bu ülkelerln saglık sorunları, Avrupa'mn, ABD'nin lSOOlerdeki sorunlan. na benzemekte! Giderek akıl almaz boyutlan bulacak kentleşme, 1985'de kimi kentlere sıkışacak kalabalıklar şöyle: Tokyo 25 milyon. New York 19 milyon, Mejcico 18 milyon, Şanghay 14 milyon, Los Angeıes 14 milyon, Bombay 12 milyon, Pekin 1? milyon, Osaka 12 milyon, Buenos Aires 12 milyon, RJO de Janeiro 11 milyon. Seul 10 milyon, Karaşi 9 milyon, Tahran 8 milyon.. Gecekonduiar sarmış pek çok kenti daha şimdiden. Ay'a, Mars'a Venüs'e ulaşan tekrıoloiimiz, ekonomik, sosyal ve çevresei sorunlarla dolu gecekondu bölgelerine bir türlü erişemedı. Suç oranı füze hızıyla arfmakta birçok kentte: örne» ğin, ABD'nde her altı gençten biri, 13 yasına varmadan mahkemelik olmakta; uyuşturucu mad de ticaretı bir çok ülkede en kârlı «iş» sayılmakta; seks başıboşlugu, kapitalist somürü düzeninin yarattıjh çılgınlık boyutlarında. Dengesizlikler, çelişkiler içinde geçiyor ln. sanhk XX. Yüzyıiın son çeyrejine: Insan ömrünü uzatacak yeni bulgular. aşın nüfus çoğalmasma, yaşlılıfın getireceğl kimi toplumlann sırt çevırdigi sorunlara ?ebe: otomasyon, işsizlik doğurmakts pek çok ülkede; verimlilik kaygısı. işi insancıl ölçülerden çıkartmakta; haberleşmede gelismeler. özel yaşamın gizlilığıne saldınr curur. Havamız, sulanmız, kıyıjarımız ınsan elıyle Kirletilmekte; yaşanmaz. otu^ılmaz .yasak bölgeler» durumuna getirilmekte. 14 Ocık I Y üzyıhmızın son çeyregine girdik birkaç gündür i'irmi birincı yüzyıla çeyrek var. Neler yaptık, însanlık olarak, bu iiç çeyrek yüzyıl boyunca? Neler yapmamız zorunlu son çeyrek içinde? Düşünmemiz gerek, olup da bitmeyenleri. OLAYLAJR VE GÖRÜŞLER Ne ektiyse onu biçti însanlık bugüne dek: îyisiyle, kötüsüyle. Ondokuzuncu yüzyıiın şımarık çocuğu endüstri kapitalizmi teknolöjik gelişmeler, atılımlar yanında savaşlar, ölümler, otoriter, totaliter düzenler de getirdi. Bırçok bakımdan, XX. yüzyıl yığınların çağı olacak: Yığınlar eriyerek dünya savaşlannda, yığınlar kırılacak toplama kamplannda, yığınlar sömürülecek insanm yarattığı fabrika çengeilerinde, ham madde kaynağı sömürgelerde. Bir yandan da yığınlar kalkacak ayağa, geleceğe umut dolu özlemler içinde: Ulusal kurtuiuş savaşları, sömürgeciliğin yıkılışı, «üstün ırk» sayıklamalarının çöpluge atıhsı, insan haklan ve özgürlükler sözleşmejeri, sosyal adaleti sağlama çabalan XX. yüzyılın yüz ata. Büyük bulgularm, büyük yaratılann çiçek açtıgı bir dönem yüzyılımız. însan zekâsının, insan emefinin üriinü olan bu yenilikler, iyiye de, kötüye de kullanılmak üzere sunulacak insanlığa. İkaryus'dan bu yana sürilp gelen büyük diiş, «kuşlar gibi uçmak», gerçekleşecek: Uçaklar ulusları yakınlaştıracak bir yandan; bir yandan da, savaşlarda milyonlarca insanın ilstüne Ölüm yağdıracak bu kanatlar. Bilim ve teknoloji antibiotikler de yapacak, kimyasal silâhlar da. Prometheus'un ateşi çahşı gibi, çekirdek (nükleer) gücü elde eden Însanlık, Hiroşima, Negasaki göklerinde ilk atom bombalan biçiminde deneyecek bu başansını: Mezarlığa dönüşecek koca kentler bir anda. Yeni bir teknolojik devrim yaratan bilgisayarlann, yıllar alacak hesapları saniyelere sığdırraaları, barış için de, savaş için ie kullanılacak insan elinde. Ay'a. Mars'a, Venüs'e, Satum'e ulaşmak kasılmalarındayız acılanmızı dindirmede kullamlabüecek milyarar harcayarak. Ne Ekersen... Süleyman Beyin Ben'i., ÇEYREK KALA Seha L. MERAY lfkleri sürer glder, sosyal adalet çağı olduğu söylenen yüzyılımızm son çryregine girerken. Öte yandan, sanJu bilim • kurgu serüvenlerinin çıigın bilginleri elinde geleceğimiz. Dünya silâhlığında toplanmış silâhların gücü, binlerce kat artmış son otuz yıida. Stockholm üluslararası Barış Araştırmalan Enstıtüsü'ne göre, günümüz dünyasında, örgütlenmiş şiddet gizil gücü, akıl almayacak gülünç boyütları bulmuş. Nükleer silâhlar, yeryüzünde bütün canlılan birkaç kez öldürecek güçte. Yalnız Avrupa'da bulundurtılan taktik nükleer silâhlar, II. Dünya Savaşında, Kore, Vietnam savaşlarında harcanmış TNT toplamından 30 kat daha büyük bugün! Bunlar patlatılırsa, 20.Ü00 Hiroşima'lık yıkım, ölüm söz konusu. Avrupa toplumlarımn sonu gelirmiş hesaplara göre. Sovyetler Birliği ile ABD'nin elindeki taktik nükleer silâhlar 50.000 Hiroşima güctinde! Anımsayalım gerçekleri: 3945 ağustOEunda bir gün, Hiroşirna'nın 500 metre üstünde pstlatılan ilk ve tek bir atom bombası en az 70.000 kişiyi öldürmus, kent yapılannın üçte ikisıni yerle bir etmişti bir and^! Bugün, kimi uzmanların dilinde bir «birim» Hiroşima! Dünün bilimkurgusu, bugünün gerçeğl artık. Değer yargılanmızı, geleceği umursamaz politikacıların buyruğunda strateji uzmanlarıyle sözde bilim adatnları bulandırmakta, vahşet sınırlannı da aşan hesaplarla: Bir nükleer savaşta kaç milyon ölünün <olağan> sayılacağını, üstünlüğü saflamak için daha ne kadar megaton gerektigini, «gereğinden çok ölü» (overkill) sayısının siyasal değerini. «sınırlı» (ne demekse bu söz) bir nükleer savaşı «kazanmayı» düşünebilen, herkesı böyle düşüncelere «alıştırmak» isteyen kafalar var! Einstein'a, bir III. Dünya Savaşı çıkarsa, ne çeşit silâhlar kullanılacağını sormuşlar. «Bil < ^ v u m , ,jemiş; eklemıs ardından: «Ama, IV. Dünya Savaşında kullanılacak tek silâh. Taş Balta olacak!» para 250 milyar dolara yakın. Paşka bir devimle, İnsanlığm yoksul yansının tüm ulusal gelirine eşit bir para gidiyor silâhlanmaya. Ya da, az gelişmiş ülkelere yardım toplamının 1520 katı! Öte yandan, silâhlarla ilgili araştırmalara harcanan para (yılda 25 milyar dolar), tıp alanmdaki araştırmalar için harcananın dört katı: Bir başka korkunç sayı da şu: Dunyada bugün yaşayan bilim adamlarıyle mühendisierin yansı (400.000 kişı), silâhların geliştirilmesi, yeni silâhlar bulunması işlerinde çalışmakta: Silâhlanma yarışı bu boyutlarda sürs gitsin, ya öteki sorunlan dünyamınn, yeni bir yüzyıl yaklaşırken? Varlıklı ülkeler, dev adımlarıyle arttırırken gelırlerıni, az gelişmiş ülkelerin gelir artışı kaplumbağa yürüyüşünde. örnek mi? Bu gidişle, ABD'nde bir kişi, 2000 yılında 10.000 dolar kazanırken yılda, bir ^rikah'nın ya da Hindistan'lının geliri 100 dolardan 200 dolara yükselmiş olacak 2119 yılında; bir Arjantin'linın ya da Uruguay'lının yıllık geliri 500 dolardan 1.000 dolara çıkacakmış 2009 yılında! Dünyamızda, 800 milyon insanın azgelişmiş ülkeler nüfusunun yarısma yakın bir bölümünün giinlük geliri, beş Türk lirasının altında; bu göılemde bulunan, Dünya Bankası Başkanı Mc Namara. Azgelismış Ulkelerde iki milyara varan nülusun neredeyse yarısı aç ya da kötü beslenmekta. Dogan çocuklar;n ceste birinden çogu beş yasına varamadan ölmekte. Or. talama ömür, azgelışrniş ulkelerde, çok gelısmişlerden 30 yıl daha az. Dünvada 800 milyon kişi okumayazma bilrrüyor; 135 milyon çocujc okuldan yoksun!.. Öte yandan, nüfus patlaması, denebilirse, nükleer patıama ölçülerınde: Her ay dünya nüfusu 6 milyon kişi artmakta. Dünya nufusunun 1 milyara 1800'lerde erişmesi yuzyıllar almışken, 130 yılda 2 milyara, 30 yılda 3 milyara vardı sayınuz. Şimdiki yıllık artış hızı kesılemez se, 200ü yılında 7 milyarı, 3050 yılında 14 milyarı bulacağı hesaplanmakta. UNESCO verilerine göre, geUşmekte olan ülkeler, yüzyılımmn D emirelİB ruhsal durumu son günlerde llginçleşti. Bfrk gün önce Hürriyet gazetesinde çıkan bir demecinden ı dığımız aşagıdaki sözler, Süleyman beyin iç dünyası yansıtan bir dev aynası gibidir: « 1965'te Başbakansam, 1975'te Başbakan bulunuyorsaı bir şey var demekUr. Bu noktaya bir rastlantı eseri gelm diğimi gösterir bu. Herkes koysun yaşam bilânçosunu ön ne . Dört defa seçim kazanarak geliyorum BEN... Sade Başbakanlıklar dönemlnde beş yüzden fazla buyük eser temelini attım BEN.... Ve Ecevife çatarak gözünü sürdürüyor Demirel: « Git diyor hükümetten. Yahu sen mi beni getirdü Senin merhametine sığınmıyorum ki! Kendi gücümle hükı mette BEN vanm... BENİM sakin tabiatımın altında bır y; nardağ yatıyor. BEN mücadeleci bir adamım... Bakınız Tu kiye'ye: 1965'te iktidara geldiğimizde 15 milyar bütçe, 15 mi yar yatınm, bankalarda 15 milyar mevduat vardı. 1976'ya g rerken 150 milyarlık bütçe, 150 milyarlık yaurım, 150 mılya! 1 lık banka mevduatınuz var. Nereden nereye gelmişim BEN Son tümcesiyle Abdulhak Hamifin Tank bta Ziyad'uı taş çıkartıyor Süleyman Bey: « Endülüs hükümdarlannm hazineleri içindesin Tarıl Sen nereden gelip nerede durmuşsun? Azimetin ne tarafa' Ama Abdulhak Hamit'in Tarık'ıyla AP'nin Demirel'i an «ında bir önemli ayırım da var. Tarık Sen nereden geli] nerede durmuşsun?» diye soruyor kendi kendlsine... Sülej man Bey ise «BEN» diyor... «Nereden nereye gelmişim BEN? Ve Cephenin Başbakanı konuşmasını inatla sürdürüyor: Beı ben, ben... Eski Anadolu bilgesi «bir ben vardır. bende ben den lçerı. demişti. Meger Sülevman Bey'de ne BENTer vaı mış; ünlü halk türküsöndeki gibi: «Dane dane benleri var yüzünde, Can alıcı bakışlan gözünde.... Geoellikle bir insan kendisinden fazla söz açtı mı, hel konuşmasında ben, ben. ben» diye nakarata başladı mı ruh sağlığı açısmdan pek hayırlı bir işaret, ya da olumiu bi simge sarıimaz. Demecinde, sohbetinde, yazısmda rüzga horozu gibi oer şeyi bcnllgine bağlayan kişiler. çoğunlukl dengesi boıuk InMniardır. Bunlar sonunda dünya bir yana ben bir yana» vanayunına değin sürüklenebilirler; ya d ben'lerini benllklerinl knrtarmak için her şeyi barcamaya çevrelerinl kullanmaya. toplumu hiçe saymaya yönelirleı Benlifini çevresinden soyutlayıp aynâda kendisine tapmay; başlayan İnsanın mantıgı kökünden bozulur. Sülevman Beydı bu aapma apaçık görülüyor. Su lâfa bakm bir kez: . 1965'te iktidara geldiğimizde 15 milyar bütçe, 15 mil yar yatınm. bankalarda 15 milyar mevduat vardı. 1976'ya #• rerken 150 milyarlık bütçe. 150 milyarlık yatınm, 150 milyar hk banka mevduatımız var. Nereden nereye gelmişim ben?> İyJ kl Sülevman Bey: IMS'te Iktidara gcldlğimde bir kilo pastırma 30 llra bir kat 30 bin liraydı; »Imdl bir kilo iyi pastırma 130 llra bir kat 3 milyon lira: nereden nereye gelmişim ben? dememi»... Ya da bafk* «erler •öyleyebilirdi: Demirel, hafaıanallar derdi kl: lH5te Iküdara geldlJHmde 30 milyon nafustok: •iradi II7S'da 44 müyonuı; nereden nereye gelmişim ben? MiUeiin anasi «u günlerde adamakıllı ağladığından Suieyman Beyin bu »öninü yemek doğrusu zor olurdu. Ne yapalım? EJer her kerameU kendisinden biUyorsa Demirel, «Sakin tabiatınm altında yatan yanardağdan> «lâvlar» değil; lâflar» fıskırtacak; elâlemin de parmagı ağzmda kalacak. Ama nice mantık bunalımmı veya ruh çaprazını yansıtsa da Süleyman Beyin sözlerindeki birkaç BENe definmek jerekiyor haflften; agırdan, aşağıdan, yukandan.Süleyman Bey: « Dört defa seçim kazanarak gellyonım ben..» dlyor. Sakın bu başanyı «ben»ine bağlamasın... Türkiye'de çeyrek yü»yıldır seçim] DP AP kazanır: CHP kaybederdl. Bu gidijat. Demirel'lo «Ben»inden doğan bir oluşum değildir. Ame Süleyman Bey, DP AP tarihinde İlk *tt ieftm ye«Hgisine yol açan Uderdir. 1973 Ekim genel aeçiminden sonra, kendlsl bu gerçeği dlle getfrdl: « Millet bize muhalefet vazifesl verdi» dlye™ Ve 1973'te CHP çeyrek yüzyılhk çok partili rejim tarihinde İUc ktt seçimlerde başan yüzü görüp birinci parti oldu; AP'yi teçti; Demlrel'bı ben'i, Ecevitin benliği nedeniyle.Belld bu öfkeyle de Süleyman Bey, Eeevit'e çatarak diyor ki: • Yahu sen mi beni getirdin? Senin merhametine sığınmıyonım ki! Kendi gucümle hüküroette BEN varmı.> Ysnlıg!Demirel kendi gücüyle hükümette yok. Olmadifinı da Wliyor; bildiği için rub bunalımında yineüyon « Kendi gücümle hükümette BEN vanm.» Öteden berl bUinir ki birisi «ben vanm» dlye bağırmaya basUtlığı uman; yok olmaya yiiz tutmuştur. Rodin'in Uyarısı Teknolojinın bugün karşılaştıfı en ivedi sorun, teknolojinin dün yarattığı sonınları çözebılmekte göstereceğı becerinin ne olaoağı. Teknoloji kendl başına ne iyi ne de kötü: 1yi ya da kötü oluşu, onu kullanan insan yfeünden. Stockholm Enstitüsü, silâhlanma budalalıŞını bütün çıplaklığı ıle ortaya koyarken şöyle diyor: «Daha sağlıklı. daha az barbarca bir dün. yaya ulaşmak İçin birşeyler yapılabilir mi? Poiitıkacüar, bunu denediklerini söylemekteter. Denemişlerae, basarısızlığa uğradıkları ortada. Şimdi herşey halklara baglı. Silâhsızlandırılmış, barış içinde bir dünyada yasamak evrensel bir özlem. Kamuoyu, isteksis polltikacılara, henüz vakit geçmeden. bu amaca yönelik polttikalar izlemeleri için baskıda bulunabillr mi? İnsanlığm yaşamıru sürdürebilmssi, bu sorunun yanıtına baglı.j XXI. Yüzyıla mı, Saat Sıfır'a mı çeyrek var? Bunu, biz insanlar karariaştıracagız. Rodın. «Düşünen Adam» heykelini 1880'de tamamlarken, yüz yıl sonra, Orwel!'in 1984'üne yaklasan Însanlık için, asıl bu «son çeyrek» yüzyıla varasır bir uyarı «imgesl yaptıfını aklına getirmiş miydi? Taş Balta'ya Doğru İkinci Dünya Savaşı, J939'dan I945'e, alttnış ilkeyi, 2 milyar inaanı pençesine alrmştı; 50 nilyon insan öldü bu savaş boyunca. cephelerle, cephe gerilerinde. Yüzyılların birikimi niee anat yapıtları yok edildi. Yerine göz diktiklerili sandığı çocuklannı yiyen, Yunan mitolojya.mdaki Cronus'a döndü Însanlık. Böyle de ola, bir umut ve geleceğe güven duygusuyla doğuldu uluslar duştukleri çukurdan: Birleşmiş •îilletler, UNESCO bu umudun simgelen saıldı. O günden bu yana, III. Dünya Savaçı patık vermedi; ama. silâhlı çatışmalar d» kaldıılmadı yer yüzünden; sörnürü öilemleri, baskı evesleri, insan hakJarına ve özgürlüklere eıı lçakça saldmlar da. Kişiler arasında olduğu adar, uluslar arasında da büyük gelir Bir Dokun Bin Ah Dinle... Dünyanın her yıl silâhlanmaya harcadıgı VIC İktidarı ifjkılırken... )KTAY AKBAL Evet Hayır Insan mı, Makine mi? s o n Sıkıyönftimi getiririz ha> diye göcdafı veriyor AP Genel ışkanı. Bir zamanlar askeri bir yönetim gelecek diye en çok ırkan kendlsiydi. Hani şu 196S1970 giinlerinde. tkide bir asr kendi görevini yapacaktır» derdi. Korktugu başına celdl IMart 1971'de... Muhtırayı aldığı gün şapkasını alıp gitti. Neregitti? Meclis'teki sırasına oturdu! O günlerde Meclis'in en labalık parti grubuna sabipti. İlk haftalar geçince olağanüshükurnetln; AP Mecüs grubunun on»tını alm«d»nlş *«mayacağı anlışıldı. O günden sonra Demirelin iktidar somunu taşımadan iktidarda olduğu ortaya çıktı. AP ne istlrdu? Anayasa'yı değiştirmek, solu tımtk, emekçinin bilinçımesini önlemek, sermaye gfiçlerini deıtoklemek, Amerlka'yla stluk politikasında ödünün en asınsını vermek... Muhtırayla idardan diişürülen Demirel bütün bu isteklerlnin o olağantii Erim, Jlelen, Talu hükümetlerince gerçekleştirildiğini rdü. İktidarda olsa yapamayacağı işler oldu o dönemde. 1971 layasası değiştirildi, baskı yasalan, karamameler çıkanldı. Şimdi o günlerin özlemini çekiyor: iktidarda olmadan ikti• olmak!.. Sorumunu başkaları yüklensin, ama çıkarı Demisaglasın.' Ylııe öyle bir şey olsa, «sıkı» bir rejim gelse, Derel'in karşısında kim varsa bepsini, solcudur diye, anarşistmarkslsttir diye toplayıp içeri atsa, ülkede bir baskı havaesse, yeni yasalar çıkartılsa sermaye güçleri hoşnut kalsa Ame a ile eski sıkı işbirligi başlasa, Kıbrıs'ta bir takım ödünler ilerek Yunanistan'la anlaşmaya vanlsa!.. Sonra Demirel yeni ı iktidara gelse, •dikensiz gül bahçesi» olmuş bir ülkeyi esen olduğu gibi tek başına yönetse... 1965te Başbakandı, >'te de Başbakan, bir de bakarsınız 1985 gelmiş, Demirei yiBaşbakan! Sanıyor ki tarih bir yinelemedir, aynı yöntem, ıı yol, aynı oyun bir kez daha ooktası noktasına yaşanır, ulanır! Ama durum 1971 yılı 12 Martı'ndaki gibi değil!.. Meclis'te ve MM'de en kalabalık parti AP değil CHP'dir... Seçimlerde ttaşın oyunu en büyük oranda alan parti AP değil, CHP' .. Bugün ya da yarın yapılacak bir genel seçimde tek ba$ıiktidara gelmek olanağma AP değil CHP sahiptir. Yurttagözünde de, dünya kamuoyunun gözünde de saygınlık kamış Türk politikacısı Demirel değil, Eceviftir Bütün bunlan başka CHP, 1971 yılının partisi değildir. <Sıkı> bir olaüstü rejimi doğal karşılayan bir CHP, bir İnönii yoktur bu. Meclis'te iiç beş oyluk bir çoğunluğa dayanan MC bugün desteği de yitlrmiştir. Kıbrıs barış eylemiyle yurtta ve düna büyük ün kazanan Ecevit hiç bir zaman •sıkı» bir rejimi, anüstü bir yönetim duzenini kabul etmeyeceğini açık açık emektedir. Demirel ve vardımcılan böyle bir düşü kolay y gerçekleştiremeyeceklerini bilmektedirler. Türk basınının ük çoğuniuğu, üniversiteler, aydın kamuoyu, öğrenciler, öğaenler. işçiler, halk yığıniarı özgiirliikçü demokrasînin tüm Jllarıjle yaşatılmasını istemektedirler. Bir takım gangsçetelerinin her gün gençleri öldürerek. kanlı bir ortam ıtarak bu toplumu yeni bir fikmaza jtötürdüklerini görüız hepimiz. Türkiye'de yaşayan asker sivil herkes bütün çirkin, yanlış işlerin tek sorumlusunun kendisi MC diye ndırüan beceriksiz, başansız, çağdışı bir garip ortaklık ığunu bilmektedir... Eski başbakan. belki yakın günlerin yeniden bu göreve ge:eği CHP Cenel Başkanı diyor ki: «Demokrasiyi içine sinmeyen, demokrasinin ne olduğunu bilmez görünen. özgürü demokraside düşunce ve örgütlenme özgürlüğiinün sıınamayacağını. fakat siyasal iktldann smırlanması gerekli bile, demokrasinin okullarda okutulan bu temel kuralıi!e bir türlü kavrayamayan başbakan...» Ne ıstiyor bu derasiyi içine sindiremeyen» kişi? Türkiye'yl yeniden bir :ı ve terör ortamına sürüklemek. bu yoldan iktidarda kaiın yolunu bulmak!.. «AP Genel Başkanının gözünde iç bare huzur ancak hükümet partileri gibi düşünmeyen lnsanhapse atmakla sağlanabilir.» Demirel iktidarda kalmanın rolav yolunu buldugunu sanıyor. Oysa kırk milyoniuk deratik bir Türkiye'de en çıkmaz yol. sonu uçuruma giden yol budur... Anayasa'va karşı çıkmak, demokrasiye karşı lak. Atatürk'ün kurdugu Cumhuriyet flkelerini kendi kata göre değiştirmeye, yorumlamaya kalktnak... HC iktidarı bir Sıkıyönetim karannı TBSIÎVl'den geçiregüçte de değildir. Önce bunun bilinmesi gereUir. Meclis'e t>aşkan seçtirtemeyen MC hükümeti bir an önre vıkılmalıDP lideri Bozbeyli'nin dediği gibi, Millet gözünde güvenfe mahknm» bu hüktimetin verlni yenl bir hükümet alma. Hem de en kısa zamanda... sayısmuı ııu miiyonu taıımııı edıımekteyüı. Ustelik bu rakam ıçınae asiıerligıni yapmakta olanlar ile yurt dı»ında çaiışanlar bulunmamaktadır Ba hıs konusu ışsız kıuesırun 'm bü'ı tarım kesınu dısındadır ki esasen bu kesım gozonune aluıaıgında, çausmalan üretime kaıkı saglamayan büyük bir gizli ışsız ordusunun da besaba katüması gerekecekur. Başka Dir deyımle şu anda ' çalışma lsıelc ve gucunde otan bir mılyonu aşkın kişı fabrikaiarın ve ö'oür ış yerlerinın önünde kuyrukta beklemektedir. Uçüncü Beş Yülılc Planda öngörülen »• 11.3lük iş/ gücü fazlası bıraz da artarak gerçekleşmıştir. Zamanla nüfus ve buna Daglı olarak ısgücu sunuşu artacagından, yukarıdaki oran, planda ifade edildıgı gibi sabit kalsa bile fabrikaiarın önündekı kuyrugun her gün biraz daha uzaması beklenmektedir. Piyasaya emegini sunup da alıcı bulamayan kışınin umudu, böl gesinde yeni bir labrikanın kurui masıdır. Zira ancak fabrikalar dolaya veya dolaysız yoldan büyük çapıa ısühdam olanakları sağlayabilirler. Yeni kurulan Dır labrikaya giden ışsizin geri çevrilmesi olasıhğı ise bir önce gittıgi tabrıkaya kıyasla çok daha lazla olacaktır. Eski fabrikada belli bir işı belkı beş işçı yaparken yenisınde aynı iş içm yalnızca iki işçiye, üstelik kalifıye iki işçıye, gereksınme vardır. GUnümüzde işı artık işçı değil, makıne yapmaktaaır, işçıden istenilen ise makıneyi çalıştırmasıdır, Sanayileşmenın işsizlik üzerin dekı etkilerı uzun süreden beri tartışma konusu olmuş, 19. yüzyılda istihdam olanaklarını kısıtladığı için makinelerin tahribine yönelen makine düşmanlıgı örneklerine rastlanmıştır. Anrak bütün bu hareketler teknolojik gelişmeyi frenleyememiş, aksine gelişme zamanla başdöndürücü bir hal almıştır. Teknolojik ?eUşmeleri sağlayan bilgi stoku ilk çağlardan başlayarak 1750 yılına kadar ne kaoar artmışsa, 1750 1900 yılları arasında aynı ölçüde artış göstetmiş ve bu iki kat olma durumu 1900 1950, 1950 • 1960 ve 1960 • 1968 yılları arasında devam etmiştir. Bunun nedeni Sanayı Devrimine kadar olan dönemde teknolojılc gelişmelerin rastlantılar sonunda gerçekleşmesi, bundan sonra ise gereksinmelerin bilim yoluyla teknolojik gelişmeyi zorlamasıdır. Günümüzde işletmelerin maruz kaldıkları şiddetli rekabet on lan teknolo.iik gelişmeleri dikkatle takip edip uygularnak durumunda bırakmıştır. Devletler de dıs ticaret dengelerinı düzeltmek. politik ve askeri yönden kuvvet kazanacak şekilde iktisaden gelişebilmek için teknoloiilc ilerlemeleri uygulamaya ve yaratmaya mecburdurlar. ÜRETiMDE MOOERN TEKNiKLERi KULLANMAK VE AYKI ZAMANOA TAM iSTiHDAM SAGUMAK, ÜLKEMiZ İÇİN ESAS OLMALfDIR. BUNüN ıÇiN EMEK, EN iYi BiÇiMDE EGiIiLMELi, İSTİHDAM ARTTIRILMALIOIR. Dr. Orhan IDiL İST. ÜTrtVtRSlTESİ İŞLETME FAK. ÖĞRETtM GÖREVLİSÎ olarak modern teknoloji ithalini öngörmekte yalnız gemı yapımı, inşaat, elektronik ve orman ürünlen işleme dallarında emek yogun teknolojılerı benimsemektedir. İnşaat bütün sektörlere dagılmış durumda bulundugundan sadece yukarıdaki ötekı üç sektörün tüm endüstri üretimi içindeki payına bakarak. bunun 1975 yılı için % 5 olduğunu görüriiz. öyleyse Üçtincü Beş Yıllık Planın sermaye yogun teknolojiyi kabul ettlği söylenebilir ki esasen bunun tersini beklemek ütopik bir davranış sayılırdı. Bu durumda Ulkemizde her geçen gün daha az emeğe fakat daha çok sermayeye ihtiyaç gösteren tesislerin kurulmakta oldugu ve giderek teknolojik işsizlik sorununun ortaya çıkaca^ı sonucuna vanlabilir. Bu noktada ithal edilen teknolojilerin ülke şartlarına uyup uymadıgı sonasu ortaya çıkacaktır. de fiyatlarında da aynı oranaa bir arüç görülmektedir. Bu dı>nem içinde sermaye faktörü fiyatındaki gelişme için kesül bır yargıda bulunmak olanaksızdır. Ancak teknolojilerin genellikle ithal edildiği gözönünde tutulursa, Türkiye'nin kendisinden ithalitta bulundugu Ulkelerdeki fiyat gelişmelerini incelemekte yarar vardır. 1974 yılında Türkiye'nin kendisinden en çok ithalâtta bulundugu ülkeler sırasıyla Batı Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Ingiltere ve îtalya'dır. Bu ulkelerdeki fiyatlar ise 1970 yılına göre 1974 de sırasıyla "« 35, , "t> 45, °b 52 ve • 77 artmıştır. » Yukarıdaki rakamlara bakınca emek faktörünün makineye göre nisbî olarak pahalılandığı söylenebilir. Ancak emek yogun veya sermaye yogun teknoloji seçiminde başka faktörleri de gözönüne almak gerekir. Örneğin makineye bağlanacak sermayenin maıiyeti, kredi olanaklan, teşvnk tedbirleri sermaye yoğun teknoloji seçimini etkilerken, emek yogun teknoloji seçimini sırf saat ücreti değil, bunun dışmda sigorta primleri, sosyal harcamalar, likidite sıkuıtısı ve grev endişesi de etkileyecektir. Dikkat edilecek husus yukarıda sayılan seçim kriterlerinin yal nızca malî karakterli olmasıdır. Aslında birçok endüstri daiınası girişimcinin teknoloji tercih ola nağı yoktur, o dalda uygulanan teknoloji tekür. Gorüldügü gibi ülkemiz şartlarında da sırf ekonomik açıdan ele ahndıgında ma kine tercihi agır basmaktadır. Zira aksi durumda pahalı faktör le yapılan üretim bir yandan dog rudan fiyatlara yansıyacak, öte yandan kredi ve sübvansiyon yoluyle para sunumunda artışı mey dana getirerek fiyat düzeyini yüic seltecektir. Fiyatlann artışı. gerek teban fiyat lannın yükseltılmesi, gerek Ucret artışlan ve diger para arzıru sruncı davraruşlar sonucu enflâsyonu körükleye cektir. Sonuç Eğer yukanda sayılan olgulara herhangi bir ekleme yapmaısak, varacağımız sonucun. makinelerin insanları idaresini kabul ettigüniz yolunda olacağı süphesiıdir. Hakikaten ülkemiz şartlannda da sermaye yoğun teknolo;ilerin ekonomiye yarar sağlayacağı anlaşılmaktadır. Ancak sorun kalkınmış ekonomiden ne anlaşıl ması gerektlgidir. Bir yanda büyük bir işsiz kitlesi varken, öte yandan kompüterlerle yönetilen görkemli fabrikalann yükselmesi refah ekonomisi anlayışına ters düşecektir. öyleyse esas olan üretimde modern teknikleri kullanmak ve aynı zamanda tam istihdamı sağlamaktır Bunun başanlabilmesi için teknolojik gelişmenin işgücü üzenndeki başlıca etkilerini göîden geçirmek yararlı olur. Teknolojik gelişme sonucu: 1) Vasıfsız işçi istihdnmı düşer. vasıflı emeğe istek artar. 2) Hizmetler kesiminde iş olanaklan artar. 3) Işgüvenliği sağlamr, boş zaman artar, işgücü prodüktivitesi yükselir ve sonuç olarak ücretlerde artış görülür. 4) Kısa süreli istihdam olanaklan genişler. Bu sonuçları ele aldığımızda esas sorunun emeği nitelikli duruma getirmek olduğunu görürüz. Emeğin eğitilmesi sonucu gerek sanayi, gerek hizmetler sektöründe istihdam olanaklan artacaktır. öte yandan kısa süreli Istihdam müessesesi organize edildiğinde yararlı olabilecektir. Ancak her iki hususu devletin, sendikalann ve iş aleminin birlikte »': alması gereklidir. Zira işçi en iyi bir şekilde, devletin koyacağı kanunlarla, sendikanın desteğiyle, işyerinde eğitilebilir. Kısa süreli istihdamın organizasyonu i/in de aynı şey söylenebilir. öte yandan teknoiojik gelişme sonucu artan kâr marjlarının sadece ücret artışlan yoluyle toplumun belli bir kesimine değil, fiyat politütası yoluyle bütün topluma yansıtılması gereklidir. Burada da sendikalara büyük görevler düşmektedir. Zira kanımızca sendikalar sadece üyelerini değil, toplu pazarlık hakkı olmayan memur kitlesini bir kıyıya bıraksalar dahi, hiç olmazsa, belki bugün ışsiz olan fakat yarın bir iş bulabilecek potansiyel üyelerini de düşünmek zorundadırlar. İnsan mı, Makinı mi! İster ithal edilsin, ister ülke olanaklanyle yaratılsın, kullanılacak teknolojinin emek veya sermaye yogun olması şeklindeki bir tercihin en önemli ölçütü (kriteri) emek ve sermaye faktörleri arasındaki fiyat ilişkisidir. 1970 yıh esas kabul edildiğinde 1974 yılında ücretlerin iki katına yaklaştıgı söylenebilir. Aynı dönem zarfında sınai hammad uöntliciniA dcrgl/i Teknisyen Teknik Ressam Alınacaktır Başmüdürlüğümüzde boş 3 adet ve boşalacak Teknisyen (Teknik Ressam) kadrolanna 27.1.1976 günü saat 14.00" de yapılacak sınavla yeteri kadar eleman alınacaktır. Aşağıda şartlan taşıyanlann 26.1.1976 günü mesai bitimine kadar Nüfus Cüzdanı, Diploma ve bir adet fotoğraf ile birükte Gayrettepe Yıldız Posta Cadde'sindeki Personel senisimize şahsen müracaatları ilân olunur. İSTANBIJL TELEFON BAŞMÜDÜRLtGÜ Ş A RT L A R : 1 Sanat Enstitüsünün Makina Ressamlığı veya Tesviye bölümü mezunu olmak. (Makina ressamlığı mezunları tercih edilir). 2 30 yaşından büyük olmamak. (Tayin tarihinde 30 yaşından gün alrruş olmamak). 3 Askerliğini yapmış bulunmak. (Basın: 10352) 378 ISUNBOL UNİYERSİTES! İŞLETME FAKUITESI İSLETME İKTİSADI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ ILAN Millî Saraylar Müdürlüğünden: Dolmabahçe Sarayı Beşiktaş 1 Mill! Saraylanmız avizelertnde KuiianıinnaK toere 10.000 (Onbin) adet ayarlı duy. 249u sayılı kanunun 31. maddesı uyannca kapalı zarf usulü ıle saıın alınacaktır. 2 Ihalesı 21.1.1976 Çarsamba günll saat lS.uıl'de Mı!H Saraylar MüdürlüfU (Dolmabahçe Sarayı Beşiktaş) thale Komisyonunda yapılacaktır. 3 Muhammen bedeli 3üu.üüo. liracur. 4 Geçıcı teminatı 15.750. aradır. 5 Eksiltmeye girmek ısteyenienn; a) 4. maddede yazılı geçıcı reminatı yatırmalan, b) 1975 viîel) Ticaret ve Sanayı Odası oelgesınl, usulüne uygun hazırlayacaklan teklil zarfların) thale günü thale saatınden bır saat evvellne kadar makbu2 mukabilüıde İhaJe Komlsyonu Başkanlığına (Oolmabahçe Sarayı Beşiktaş) vermeleri lâzımdu • bu İşe alt şartname Ankara'da Millet Meclıs! Levazun Müdürlügünde tstannul'da (Unlmabarıçe Saravı Beşiktaş) Milli Saraylar Müdürlügünde mesai saatlerınde göriilebilir. Postads vakl gecıkmeier ve telffTann m(ir»/.oot U.K..I Gelişmenin somıçlan DUYURU eyoğlu Muvakkat Gaz îşletmesinden: En az 10 sene tşletme ve fabrika tecrübesi bulunan Yüksk Kimya veya Yüksek Makina Mühendislerinin bonservisiriyle birlikt* işletmemiz Sekreterliğine bir dilekçe ile müıcaatlan duyurulur. Teknolo.iik gelişroenın kaynağı olan biümsel çalışmalann mey dana gelmesi ve sonra bu çalışma sonuçlanrun uygulanması için hiç şüphesiz en önemli faktör malî olanaklardır. Bu nedenle iktisaden geri kalmış ülkelerin kendi teknolo.ülerini yaratmaktan çok teknoloji ithaline gitmeleri doğaldır. Bu noktada ise ithal edilen teknolojinin ülke gerçeklerine ne oranda uydugu sorusu önem kazanmaktadır. Zamanımızda teknolojik gelismeler hemen daima emekten tasarruf sağ layıcı yönde olmaktadır. Az gelişmiş bir ülkeae kıt kaynak seımaye olduğuna göre. ithal edilen yeni teknoloiı ile üretilen bir malın maliyetinde artış olması beklenecektir. Diğer taraıtan vine az eelismis bir üik«i«> * « >» ŞTRAYHGARN FASON İPLİK, HAM DOKUMA iMALi İLE BOYA APHE AMELiYESi YAPTIRILACAKTIR Müessesemizin ihtiyacı olarak fason iplik, ham dokııma imalı ve boya apre ameliyesl kapah teklif almak suretiyle yaptınlacaJttıt. Bu işe ait gerekli bilgi ve şartname Müessesemiz Ticaret Müdürlüğünden temin edilebüir. En son teklif verme günü 21 Ocak 1978 saat 15'e kadardır. Müessesemiz ihaleyl yapıp yapmamakta veya dllediğinden dilediği kadar yapmakta serbesttir. NURŞEN AŞIK ile SAtT ÇAKILLI Nişanlandılar Mecidiyeköy IST S Ü M E R B A N K DEFTERDAR YÜNLÜ SANAYii (Cumhuriyet: 389)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle