17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
:T CUMHURİYET 15 Eylül 1975 4 A W İ N i 2 . / 6 A 1 jıi KAÖUL HTTİM / Cil3î frELiYOÜPA... ABDULCANBAZ '• WU \ f evlet Yokuşu Ali Nejat ÖLÇEN 44 mayls. yapüan görüjmelerin bir »ydan beri aralıksız sümesi. aitmcı müstesarın en sonunda konuyu benımle evın usmasının nedeni olmustu. Karısı içert girdi. .Muhallebi sıniî» diye sordu. Elimoe tabak. küçük bir kaşıkis muh»ırorum şımdı. Muhallebi tükenince asıl konuya giıecegia i. Müstesar .Kaç para istiyorlar. diye soruyot. Üç milyon dolar. Ayrıca yüıde 3 pey. Sen bakma onlara. Bıı milyon a yaparlar. Bir milyon dolarda çok. Muhallebiyi beyendiniz mi diye soruyor karısı. Elinıze sağhk diyorum. rmur yağıyor, hava da kararmıştı üstelik. Müsteşar çoculen alıp öteki odaya götürüyor. Tekrar ajru konuya dönüDokuz yüz bin dolara ran olun diyor. Yann bir yazı yazin ra. Benim yenme sen imza et. Butün yetkımı sana aktanBen yazaman böyle bir yazıyı, diyorum. Yabancı firmaya a ayıp oluyor. Kesin bir davranış göstermelıyız. Maliyet mlı konu. Oysaki maliyeti en sona bırakıp bu güne değın zlesmenin hukuki yapısını görüştük. Bunu görüşünce de r üç milyon doları kabul ettiğimız kanısına kapıldılar. ! haklı olarak. Size daha önce de bunıın sakıncalı oiduğunu ,iştim. Maliyeti teknık kosullarla bırlikte en öne alalım [yi ya. Dokuz yüz bin dolara ran olun diye yazın simdi. nasıl razı olurlar. Bır tabak daha muiıallebi ister mısm. tkimi sana devrediyorum. Pazartcsi günü yazıyı ımzalarsın ter. Ben yazamam. Uygun bulursanız Genel Sekreterınlz yazaın. Sen yar. Sen dsha iyı yazarsın. Dörtyüz bin dolar olarak yazarım. Yo. Dokuz yüz bin dolar. Dört yüz bin dolar ratımda ilk kez bir Müsteşarla pMarMt Miyorurn. Pazarte ı firmaya Müsteşann imzaladığı yazı gönaerildi. Bir h&ita ;elen cevap çok ilginçti. Üç milyon dolardan dokuz yuz bin inmiş ve projeyi düzenlemeye razı olmuşlardı. Uzun boylu, J yüzlü Amerikalının iştne de son vermışlerdi. Görüşmeler ınsızlık gösterdigi için. Türk mımar da uyelikten aynldı ve uysa o zaman oldu. Çocuksu yüfdü Amerikalı, bir gün orîlip altıncı Müstesara ber şeyi anlattı. uzun uzun, eski firLan yakuıa yakına.. Meğer ne kötü bir firmaymış o. Maliyet sıl da yükseir tutarlarmıs. Washingtona, merkez büroya z yazmış da dinictememış Artık ayrn:nış bj pahah ve soi firmadan. Şimdi bir b**ka firma adına çalışıyormuj. Öyi. öyle ciddı bir firmaymış ki. bey bile beyenirmış. O gun Müsteşar» mıüattıgı bunlsrdı çocuksu yüzlü Amerikalının. TARAK ı uğrak yeri oldu. Sanki drgütte yapılacak her sozle?me>1 •nce benim görmem gerekliymış gibi. Hem de bunu gerek;endı örgütüm degil de. nedense ozel sektördü. Adım kö;üçıkmıçtı ustelık. Evet demedigım bır işi Müsteşar onaylaş. Olmazmış o ıs Bır gun bir İngiliz geldi. Sarı saçlı. Maak go^ieri, ufacık da burnu var adanıın. Yanınaa ınacuna esara kajlı. agarrnaya yüz tutmu* saçlanyla her zaınan rastkişüerden biri. Örgüt* gelip iş izliyenler tüninde bir adam. kusursuz. Buyurun oturun demeden adam çantasını çıve masama yuvarlak barometreye benzeyen bir gereç koyacık. pırıl pırıl. Termometreymi? meger. Sonra İngiliz bir ı kağıt uzaftı. «Üstüne yazınca altta .altm» bır iz kalır. deiımn yazın altın harflerle. Firmamızın üretimidir. Saygıyimsedi. Ötekısi. Esmer olanı ince bir paket daha uzattı. k. bir kıravat. bah sabah armağan yağmurana tutulmuştum. Bir kamu gö ıe böyle durduk yere armağan verilir mi? Ganpsedim. Alta edemedim. Kabalık mı olurdu acaba geri versem. Hayır, yorurn desem. Kabalık oiuıdu besaeıü' ;^a/.an ne tuhaî. Kaîtmerneye çalışırken insan daha kaba oluyor. O halde ben ılars bir şey armağan etmeliydim. Ne verebilirdim sabah Yeni satın aldıgım »arak »kiırna gekü. Uîacıktı. çıkarıp cea İngilise uzattım. Bu da benim armağamm olsun. Kıpkırldu adam. sonra da bembeyaz. Önce kahkahayla güldü. Bin ıbalık ettim kusura bakmaym dedi. Omujtlu kabalık enen i, bunu büemıyordura ama o günden sonıa armağan veren FRANSIZCA ş öyküleri çok olur. Benim de çok. Bir gıin bir alı geldi. Yanında da bizim örgütün uıırıanlarından biri. alının anlattıklarını Tlirkçeye çevırıyor. Hem <5e olasıya Kısa bır »üre »onra <Axüjyorum, hiç yorulm«> dedim. Uz>ztir dilefli. rransııea bildigimm farkında degilmiş. olabiıemli olan adamın dedikleriydi. Belçika'da büyük bir firma ıhıblydi. Proje hmzjrlıyordu firma. Tatil köyü, i? hanı, otel er. Yol. demiryolu. liman. F.er seyin propsini dürenliyor da istemiyorlardı. Parasu yapacaklardı. Belçika hükümeti «kti parayı. gün ne aydmhktı Ankara. Bahar gelmiş. her yam taze, diri k bürümü$tü. Sokaklardaki akasya agaçlarınm gölgesinde lar top oynuyordu. Adam anlatıyordu neler yapabüecekleri Dzleri »üdıyarak. Kaç uzman, mühendis. iktisatçı çalıştırını da söyledi. BUgi sayar arsçlarının sayısını da belirtti. Acaba doğru mu anladım kısaca özetliyeyim duyduklanmı ı Siî de Fr»nsızc?.ya çevırirsir>iz iam ne dediyse hepelni erberlemiş gibi bir bır anlattım. anîamıjım demekjtı. Belçıkah başıyla onayladı. Tastamam anlarruşım. (OEVAMJ VAR) sünrien »onra od«rn. t«m anlamırla yab&ncı ya rta yerli fir ÇOCUKLAR Menekşe'de kıyıya lndirn, gflneşlik bir gündü, çakıllara oturdum. Deniz durmadan degişiyordu, mordan yeşile, yeşüden maviye cam göbeğtne geçiyordu. Duru bir güneş çökmüstü, deniz kıpırdamıyordu. Vapurlar, motorlar, sandallar denizin yüzüne inmişlerdı. Bazı günler vapurlar, motorlar. sandallar denızin üstündedirler, uçar gibi havada salınırlar. Arkama. hafıf bir ayak sesiyle döndüm. bir çocuk kahve t«razisinı sallaya sallaya bana ge» liyordu. Y'aklaştı: «Usta size kahve yolladı,» dedi. • Sağol arkadaş,» dedim, kahveyi aldım. «Sağol varol arkadaş.» Yanıma kayanm üstüne ilişti. Ben kahveyi içerken, üzgün, kır gın: • Beni tanıyamadın.» dedi. «Ha r.i var ya, ben Kaya'yım. Hani o geceleı> «Karanlıktı,» dedim, «yüzünU seçemezdim, ama sesini anımsıyorum.» «Ben.» dedi, «hemen hemen hiç konuşmadım, ancak bir k*re konuştum. Bir kereden sesimi nasıl bildin?» «Ne bileyim ben, btldim işte.» Firden kendini anlatmağa bas ladı. «Ijten.» diyordu, * b « ' ya'da blr yerde,' bir doğmuşum. Benim adımı koymuşlar.» l'sta da geîdi yanımıza oturdu. • Buraya, TJstanın yanına nasıl düştün?» • Sorma.» diye lâfa karıştı Usta. «Durumlan çok acıklıydı, dil le tarif edilmez » Vsta, benim eski bir arkadasımdı, Menekşedeki «Aile Gazinosu»nun sahibiydi. Emekli bir memurdur. yaşı yetmişin üstündedir. Kış yaz denize girer küçücük gazinosundan. Yatalak karısı geçende öldü. Küçük oÇlu da bir yıl önce ölmüştü. Öteki oglu kiraya kayık verir yax îan bu kıyıda. sonra kışm onu gören olmaz bır daha buralarda. Usta tek başına kahr kıyıda, bütün kış, bazı arkadaşlanyle. «Nasıl oldu bu iş Kaya?» «Boksör abiyle geldik.» • Kim bu boksör abi... Adl ne% INSANDIR YAŞARKEMAL Çizgiler: Turhan SELÇUK Fotoğrallar: Ara GÜLER KAYA'YA GÖRE, ONLAR ALLAHIN ASKERLERİYD] , »Onu tanıyor muydun?» «Yoook, nereden tanıyacagır Boksör abi yanıma yaklaşır ya laçmaz. gel ulan, dedi bana. Kı gündür açsın?» «O kadar çok olmadı, dedim. «Ne bilaı senin kım olduguni Ne bildi senın aç olduğunu?» Biz Allahın askerleriyi halimiz başkadır abi ÎKt GÜN AÇ KALMAK İNSANIN ÖMRÜNDEN EN AZ İKI YIL ALIR Onbirinde gösteriyordu, Kaya olgım adam gibi konuşuyordu, artından uzun yıllar geç miş birisi gibi konuşuyordu ve doğduğu yeri, yılı, günü bilmiyordu «36 kısım t«kmili birden abi, meraklıdır, firaklıdır, ya^amııruz abi» dedi. Boksör abisi de dünya birincisi olamayacağına göre ömrumün sonuna kadar sıkılacalt lan flramış bulamamıştım. O gün •Bak serürüe slay ediyor kBpolis korkusundan. baskın korku pek.. dedi. sundan olacak herkes dagılmısKaya alındı. telaslandı. tı. Bir şey de çalmak istemiyor«Onunla alay e'mem» dedi. «O dum. Nedense çalmaktan bıkmış da eski kurnazlardan. Bu yollan tım. Korkuyordum belki de... Ben bizden ıyi biliyor.» orada ağacın altında bekliyor• Biliyorum dedim, ögündüm. dum. Stadyomun önünde.. «Eeeee. neyi bekliyordun. anlat.» «Sana bütün hayatımı anlat• Ne bekliyordun, kirni bekliyor mak ıstiyorum.» dun?» «Neden bana bütün hayatını • Bilmem, neyi bekliyordum. kianlatmak istiyorsun?» mi bekliyordum. Böyle zamanlarUstaya bektı. da biz hep bekleriz. Durunız bir Csta: yere kıpırdamadan bekleriz. Böy «Senı ben ona anlattım, o da le bekleyen çocııklar gördügünbu güzel kalıveyi sana yaptı gsde belki bizdendir.» tırdi.ı» <Yani? Siz kimsiniz?» Doğduğum yeri, yılı, «Yani? Biz. yani? Bız iste.. Yani berdus takımı çocuklar.» günü bilmiyorum • Sen berduş musun?» «Yani?ı Benim yanilerimle dü«Öyleyse anlat be Kaya» dedim. pedüz alay ediyordu hergele. «Anlat. dinlerim.. Usta: «Dofdutum yeri bilmiyorum. «Adını bilemiyorum. Kim olduğunu sorarsan da boksör iste. Istanbul'da çok dögüşmüs, Istanbul birincisi olacakmış ki, ayagı sürçmüş de yere düşüvermiş, o da nakavt olmuş. N'akavt olmasaymış eger önce Istanbul, sonra Türkıye, sonra da dünya birincisi olacakmış.» «Alay ediyorsun lan boksör abiyle.» • Vallahi de hiç:» • Alay ediyor.. dedi Usta. «Bu köpek öyle alaycıdır ki, elaltından öyle alay eder ki farkına bile var mazsm. Bir de farkma vanrsın ki, yüregine hançer gibi saplanır bu itin alayları. Boksörü alay ederek kaçırdı.> «Kiç de degil be baba. Kendisi gittı, cam sıkıldı da. Vallahi onun hep canı sıkılıyordu. Diyordu ki, ben dünya şimpiyonu olmadan, ölünceye kadar hep canım sıkılacak. Bu yollarda, kurnaılıklarda. .kurnaz.ın ne demek oldugunu ilk Kayadan öğrendim. heder olup gideceğim. Diyordu ki, gene güiümsedi hergele, ben dünya şampiyonu olacağım. olrnazsam ölürüm. îlle de olacağım.» «Nasıl ts.nıştm onunla. nerede?«Maça gitmiştim. maç bitmişH. mület dagılıyordu. Ben açtını, Şçhzadebaşındaki Çocuk Bürosundan kaçmıştım. Gidecek yerim yoktu. Sirkecide arkadas Ölünceye kadar hep cam sıkılacak boksör ağabeyin «Bir tuhaf abi», dedi Ka; özür dıler gibi. «Biz biriblrimi nedense hemen tanıyıveririz. 1 bır koku vardır, öteki insanls dan ayrı, ya bir ses, ya bir d ruş. Bız Allahın askerleriyız al Allahın askerlerinin haii dur mu başkadır abi. Allahın askerl rı başkadır abi, başka.» Kendilerine Allahın askerle demek hoşuna gidiyordu. Ka bımı basarım AlİEhın askerle lâfını şimdı. bu anca bulmuşt Bulmuş, hoşuna gidiyordu. H şuna gidiyor durmadan da yin liyordu. «Allahın askerlerinin kılığı < başkalarının kılıgına benzemı Allahın askerlerinin gözleri ( başkadır. Boksör abi, gel ula dedi bana. Dolmabahçe'dekl b feciye götürdü. Ye ulan, dedi ; yebilecegin kadar, mangır b < Ben basladım abi ziftlenmefe 1 öyle. Sonunda karnım davul gi oldu, kendime geldim.» '•' «Çocuk bürosundan fıydık bi,» dedim. «Boksör abi, ben büyük bofc rüm, dedi. Oturduk karşıki pa ka boksör abi, maçlanru anl( tı bana. Gün kavuşuncaya kadc Nasıl herkesi dövdüğünü, yenc ğini anlattı. Anlatıyor, anlaüy bitiremiyordu. Pilim gibi al Tam bir filim gibi... Biliyor m sun abi, ben bu ustanın yam dan hiç ayrılmayacagım... Bi yor musun abi, bu usta gibi b < iji bir insanı hiç görmedlm, t badır baba bu, boksör abi de ij di ama, bu başka. Bu usta var j bir insan ki sorma.. akşam j meği yedik abi, gene geldik p« ka . Boksör abi, bana gene a latmağa başladı. Ağladı da.. Oi bir haksızlık etmişler abi. bir hı haksızlık etmişler abi, bir hs sızlık, hakemler yemişler hak! nı.. Neden yemişler hakemler nun hakkını, neye dersen a boksör abi bizden de ond« Boksör abi de çok kızmış. b bunların inadına, diyor, dünya döveceğim, diyor abi. Dünya; dünyayı döveceğim. Bunlar ı var ya. bu boks federasyonu ı utanacak. parmaklan da a | larında kalacak . Kalacak ya.!» Lodos çıktı, biz de kaldı ayazda Usta: «Hastir oradan». dedi. «Ser o boksörün mü dövecek dünj yı, get Allahını seversen Kaj Senin hiç mi isin yok, git işi babam.» Kaya, telâşlı zavallı. yardı lster gibi, korkuyla, ürküntüj yöresine bakmdı. «Onun gibi boksör yok babi dedi. «Ben gördüm onun naı dövüştüğünü. Sirkeci'de birisi bir dövdü, bir dövdü, adam, iro ler gibi bögürüyordu.» Usta: «Git oradan,» dedi umursamı «O kel mi dövecek dünyayı. ) ma can kardeşiyiz. Din karde yiz.» «Atmıyorum,» diye bir iyice t cendi Kaya. Gücenikligi sesüi' apaçıktı. «Atmıyoruz işte . Boksör a beni parkta sabaha kadar ı uyutmadı, anlattı anlattı. Son arkadaş olduk. Dört gün birli te gezdik. Sonra ben buraları biliyorum ya, boksör abiye c dim ki. gidelim de Menekse'ı balıkçılık yapalım. Geldik buı ya. Lodos çıkmasın mı, daleal (Deramı 9. Sayfad Dofduğu yeri, yüı, günü bilmeyen kaç {ocuk var acaba? Yılı, günü de bilmiyorum. Ikl ablaın. bir ağabeyim, bir de.» «Boksörle nasıl tamştm, buraya nasıl düştün onu anlat da son ra, tekmil hayatını..» 36 kısım tekmıli birden abi. diye güldü usta. «36 kısım tekmili birden abi. Meraklıcur, firakhdır yaşamımız abi.» «Bütün bunları nereden bğrendin9» «Mürekkep yalamışlığımız rar ya abi. Bolu Yetiştirme Yurdu fırarisiyiz.» «Hangi okul?» «Ortaokul firarisiyiz abi.» «Boksör abiyi.» Nedense gene lelaslandı. «Doğru doğru, dogru boksör abiyi anlatmahyım. Sonra öteki maceralara abi..» Büyümüş de küçülmüş gibi. On birinde gösteriyor. olgun adam gibi konusuyor. Bütün çocuklar olgun adamlardan daha olgun, daha insanca konuşurlar ya. Ben söz gelimi söylüyorum. Yani görmüş geçırmiş birisi konuşuyor. Sırtından uzun yıllar geçmiş, eskitmış birisi gibi konuşuyor. Yuz hatlan derınlemiş keskın. Bu ona ağır, afrılı, çok çekmiş bir hava veriyor. Yüzü küçücük ama kocanmış gibi gözüküyor. Büjüyor küçülüyor, anlamlanıyor, birden tüm anlamını >itiriyor. yüzü sönüveriyor. Yaşh, acılı. hakim. hergele, bıç km, bir de bıkmış. Bir anda yorulmuş. bıkmış bır hal alıvenyor bütün yüzü. «Iste orada agacm orada dt:nıyordum, boksör abi yanıma yaklaştı. Onu gorünce bir sevindim ki.» i BOND RANCA V E E G I VİNİC İ 6İDİP j , DEICİ COS&i'yı TiFFANY JONES
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle