09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 26 Temmuz 1975 YEDİ YEDİKULE KÜÇÜK KENT KAPILARI, SUR DÎBÎ DÜKKÂNLAR HER ZAMAN OLMALIDIR. YOLLARI NASILSA ORALARA DÜŞENLER ESKİLERİN DURDUĞU BİR ZAMAN OLMALIDIR. ÜSTÜBEÇ, ÖRÜMCEK, İSPIT, POYKA YAŞ TOPRAK. DUVARLAR KÜHERÇİLE TEKERLEK İLKEL OCAKLARDA DÖVÜLUR OLMALIDIR. BAHÇEMSİ GERİDE BÎR LAĞAR BEY«1R SISKA BİR KÖPEK, SIRTI AZ KAMBUR ARALIK KAPIDAN YALPALI ALEVDE BİR ÜSTA, BtR ÇIRAK GÖRÜLÜR OLMALIDIR. AZ tLERDE BASIK, DAR SUR KAPISINDAN GENİŞ SULARINDA AKŞAM BtR GÜN BOSTANLARA YÜRÜR OLMALIDIR. GÜLMECENİN NEDEN EDEBİYAT DIŞI BIRAKILDIĞINA DEGGİN Aziz NESiN Edebiyarımızda takma adlar, bugüne dek pek ilgilenilmemiş edebiyat konulanmızdan biridir Hem edebiyat sosyolojisi, hem edebi' yat tarihimiz yönünden takma adlar konusu çok önemlidır. Kimi dönemlerde yazarlanmız takma adiar kullanmamışlarken, kimi dönemlerde de pek çok takma ad kullanan yazarlann bulunmasmın nedenleri olmak gerekir. Yazarlanrruzm takma ad kullanmalarını, edebiyatınuzdalü mahlas geleneginin süreği saymak yanlış olur. Çünkü mahlasla takma ad kullanmanın nedenleri ayndır. Mahlas, eski edebiyatımran geniş bir döneminde, bir gelenek olarak, genellikle de şairlerin iktnci bir ad kullanmalan töresiydi. Mahlas. kişinin edebiyatçı yanını belirten ikuıcı bir addı. Oysa çok daha sonralan başlamış olan edebiyatçılann takma ad kullanmalan bir töre degildi, bir zorundu. Mahlas kullanmada, ikinci adın arkasına gizlenmek istegi yoktnr. Oysa takma ad kullanmanın aınacı, takma adın arkasına saklanıp tanınmamaktır. Edebıyatımızda takma ad kullananların pek çogu, hemen hepsi. gülnıece yazarlandır denilebüir. Yazarlann hangi nedenle takma ad kullandıklarmı düşünürsek ılk akla gelen neden, iktidarların siyasal baskılandjr. En çok gülmeceye siyasal baskı yapıldıgı için en çok da gülmece yazarlan takma ad kullanmak zorunda kalmışlardır. Bilındifi gibi, tarihimizde basına ilk sansiir gülmece yüzünden konulmuştur. Yine tarihimizde ilk basın yasası ve yasaklamalan gülmece yüzünden çıkanlmıştır. Yine tarihimizde ilk gazete kapatılması ve ilk yazar tutuklaraası da gülmece yüzilndendir. İşts bu nedenlerle, iktidarlann siyasal basküarımn arttığı dönemlerde yazarlar, daha çok da gülmece yazarlan takma adlar kullanmak zorunds kalmısiardır. îlk olarak siyasal bask) yüzünden takma adla yazılmıs gülmece yazılarını Abdülhamit baskısına karşı yurt dışmda çıkanlan gül Sanat Edebiyat mece dergilerinde görüyoruz. Ondan önceki dönemde. Abdülazfz yönetiminde yayialanan gülmece dergilerindeki yazılarda takma adiar yoksa da, yazarın adı da yoktur. Namık Kemal b.r daha yazı vazmamak koşuluyla padişahın affma uğrayıp yurt dışından İstanbul'a dönüşünde, padişah buyruğunu dınlemeyerek Diyoıen adlı gülmece dergismde gızlice yazılar yazmıştı. O dönemde takmaad kullanılmaya başlanmamıştı Namık Kemal yazılarını adsız olarak bu dergiye yazıyordu. Diyojen'dekı, Çıngıraklı Tatar'daki, Hayal'dekı Namık Kemal'in. Teodor Kasap'ın, Âli Beyın Ebüzziya Tevfik'ın adsız yayınlanmış yazılarını biz bugün ancak iisluplanndan ya da mektup vb. gibi kimi belgelerden ayırt edebilmekteyiz. Cumhuriyet döneminde Nazım Hikmet'in Orhan Selım takma adını kullanarak Akşamda fıkraar yazmasmın başlıca nedeni siyasal baskıdır. Ben de kendi adımla yazılanmın hiçbir gazete ve dergide yayınlanmadığı on yıllık 19461956 döneminde ikiyüze yakm takmaad k.ullanmak zorunda kalmıştım. Siyasal baskıiar yüzünden adını kiıilan:.mayan ya da takma adlar kullanan yazarlanmız çoktur. Behçet NECATiGiL Siyasal baskılar, takrnaad kuiianilmasmın f»V nedeni değiMir. Büyük devlet mevkilennde bulunan kimilen cte. özellikle gülmece, yergı, taşlama yazdıklannda. bu yazdıklarını vüce mevkilerine uygun bulmadıklarından, takmaadlar kullanrmşlardır. Bir de meslekJerınm uygun olmamasj va da mesleklerince yazı yazmanın ıyi görülmemesı nedpniyle takmaadlarla yazanlar vardır. Ömeğin Cumhuriyet'ten hemen sonra çıkan Zümrütanka gibi gülrnece dergılerıne vazan komı^er Haşım Samı. polislikle yazarlığın uygun düşmeyeceğını düşündüğünden Behlül Dânâ takmaadını kullanmak zorunda kalmı$tır. Aynı tarihlerde, genç yaşında, veremden ölen Rahm? Bey de, subay oldufu için. şiirlerint $atr Cells, gülmecelerını de Ef'i takmaadıyla Züğürt ad'ı gülmece vb. dergilerde >ayınlardı. Ben de subayken yazmaya başladıgımdan babamm adı Aziz Nesın ı kendıme takmaad olarak atmıştım. Takmaad kullanmanın bır başka nedeni de aynı dergi ya da gazetede aynı yazarın bırkaç yazısmın birden bulunmasıdır; bu durumda yazar yazılannrian kimisınde takmaad feuilanmaktadır. Ornegin Osman Cemal. birden çok yazısmın yayıniandıgı gülmece dergilerinde nera Üsman Cemal adını, bem de Kamber ve Amber takmaadlarını kullanrnıstır. Bütün bunlar yazarlann takmaad kuilanmaiarmın nedenleridir. Ama, özellikle gülmece alanında takmaad kullanümasının asıl büyük nedeni daha başkadır. Edebiyat tarihımıze adlan geçmiş yazarlanmızın hemen hepsi gülmece yazmışlar. gülmece yazılannda takmaadlar kullanmışlardır. Bunun nedeni, gülmeceyi Küçük görmelen, önemsememelen, ikıncı üçüncü dereceden bü yazı işi saymalan, gülmeceyi edebiyat dışı bırakmalandır. ömeğin nasıl Peyarni Safa, edebiyat dışj saydıgj yapıtlannda, kendi aduu onlara lâyik bulmayıp, Server Bedii takmaadını kullanmışsa, pekçok edebiyat. çımıa da bu arada Peyami Saia da gülmece yazmış. ama gülmeceyi edebiyat dışı saydıklanndan. takmaadlar kullanmışlardır. Refik Halid bile, edebiyattan saydıgı vazılannı kendi adıyla yayınlarken gülmecelerini, Cem, Kalem, sonra da Aydede dergilerinde Kirpi, Dürenda, Vakanüvis takmaadlarıyla yayınlamıştır. Ne var ki, o'nun gülmece gücü bu istegini aşarak, takmaadlanyla öz adı özdeşlesmiştir. GENÇ İRİSİ Dikkat edüirse edebtyatımızda taruşmalar hep şür çevresinde dönüyor. Ama yalnız şiir sorunları yönünden değil, btitün sorunlar yönünden. Toplumsal, tarihsel, siyasal sorunlar, genel sanat sorunlan vb. Bunun birçok nedeni v»r elbet. Bir kere şiir ülkemizde en gellşkin sanat türildür; öyle ki sanat tarihimizden on buyttk sanatçt sayılmağa kalkılsa bunların en aşagı yedisi sekizi sair olacaktır; en büyük gelenege sahip sanat türü şiirdir. Türk edebiyatmda eleştirmenler daha çok şiir eleştirmenı olarak belirmiş lerdir; bu yüzden sanBt üstüne düşünürlerken ister istemez şür üstüne düşünmektedirler. Sanat [ çılar araaında eleştiri, deneme yazılanna yönelenler daha çok sairler aresından çıkmaktadır; elbet bunların tartışmalan, çekişmeleri genellikle şiir Ustünde olmakta, başka konular, baska ugraş alanlan tartışılırken de ister istemez şürden çıkış yapılmaktadır. Dahası var, sanat der gilerl öteden beri genellikle sairler t&ratından çıkarüır Türkiye'de; bunun bir sonucu olarak her derginln çevresinde nemeninden bir şiir toplulugu, bir şiirle uğrasanlar grubu halkalamr. Bir romancının, bfr öykücünün dergi çıkardıgına seyrek olarak rastlanmaktadır. Siyasal çe\Telerle doğrudan doğruya Uis ki kuranlar siyasal örgütlerin amaçlanna yapıtlanru adayanlar yine şairlerdir. Hatta baska bir yaamda belirttiğim gibi yurdumuzda Tanzimat'tan buyana şairin siyasal bir eyleml olması gelenekleşmiş gibidir. öte yandan, aydın çevreler daha çok »airi tanır. bütün yadsımalarına karşın, her zaman, biç defilse en öncs onu alırlar karşılanna; sanatçı olarak onu bilirler. Bunlara bir de herkesin şiir üstüne peşin yargılarla, okui anılanyla beslenmiş bilgi dagarcıklan olduğu gerçegini ekleyelim. Bugün Türkiye'de aydın sayısının ancak çok ufak bir yitedesi TOman üstüne, oykü Üstüne, resim üstüne konuşmakta, fikir yü rütmektedir. Ama onaltı yaşını bitirmiş her Türktin şür üstüne güzel bir söylev çekmesi her zaman mümkündür. Bunlarla ve bunlar gibi daha birçok nedenle şiirimiz yalnız sanat tartışmalarının degil, hemen hemen her konudaki tartışmalann merkezı olabümektedir. Ne var ki, genel sanat sorunlanmn siir Ustünde tartısılması tuhaf bir durum yaratmaktadır. Çünkü bu yönöe çok ileri gidıldiğı oluyor, sözgelimi Batıhlaşma sorunu sadece şiir ustünde tartışüıyor; ya da toplum düzeniyle, devlet yönetimıyle, tarihsel koşullarla ilgili sorunlarda yalnızca sair kınanıyor. Tarih sadece şiirle smanmak isteniyor. Siyasa, bütün ilçe ve bucak merkezleriyle sadece şürden hesap soruyor. Sanırım, başka Ulkelerin edebiyatlann da böyle bir durum görülmemlştir. Oysa bütün sorunlan yalnızca şıirde tartışma eğilimi, çok kez o sorunlar adına kısır sonuçlar dogurmakta, çok yerde şilrin ayırıcı özelligini örseleyecek sınırlara varmakta, daha önemlisi, rengin bir düsünce bireşünl yaratılmasını önlemektedir. Çok uzun bir dönem söz konusu oldugunda, şiir, öbür sanatlara göre çok daha Inısıırsuz bir sentetik tarih görevini görebilir. Çok uzun dönemler (yiizyıllar) ele alındığında bazı tarih çizgilerini en iyi belirten sanat şiirdir. Ancak kısa dönemlerdeki sorunlar için, hele günlük fikir tartışmalan için, şiirin, sözjjelimı romana göre daha elverişsiz oldugu kuşkusuzdur. Aynı tartışmayı romanı tanık ola rak yaptıgımızda, şilri tanık olarak yaptığımıza göre daha bitek sonuçlara ulaşacagi2dır. Bu yüzden tartışma alanını genlşletmek, bu arada romana doğru kaydırmak didiklenmeyi bekleyen toplumsal sorunlar açısından yeııi yararlar doguracaktır. Hiç degüse tartışmanın siire pa ralel olarak öyküye ve romana da kaydınlması gerekiyor. ÇUnkü. zaten bugün toplumsal sorunlar şiir üstüne tartısılırken, bu siirin ozellikleri göz onünrfe r>ıuıiaraff dogit B?.f'ri« roman üstünd»1 \);rıLan tartışma lar temel aluıarak yapılmaktadır. Yani roman ustündekl, romanın olanaklanna gore biçımlenmiş tartışma biçtmi alire uygulanmaktadır. Ama burdafctytmnn^f^^ıpı jcur calayan ayn bir sey daha dofuyor: Şiirin dış boyutlannın gitgi de uzaması, son yıllarda hacmıni gıtgide büyütmek istemesı yukarda belirttigımız durumun da bir sonucudur. Her yönden tartışma konusu olması, daha dogrusu yazı hayatunızda her konu nun onun ustünde taraşılmasj siire bir dış yapı degişikligı mi kazandırmıstır? Şür hacmini bü yüterek kendinden beklenenlere, iç ve dıs gereksemelere ayarla mak mı istemektedir? Ya da içe riğini değiştirir gibi olurken bir haclm değişmesuu de yararh ya da zoruniu mu görmektedir? Bu tün bunlar birer sorudur. YaJ nız, hacira bUyümesi ıle lçenk degişikligi arasında tam bir bag lantı kurulamıyor. Yani içerik de gisikliği, hacim btiyümesinin ne denlerinden sadece biridir. Hepsi degil. tçerik degişiklignden ba gımsu da bir uzama var bugün Türk şiirinde. Sözgelimi 19401ardaki, 19451er deki, 1955'lerdeki şiirlerı düşilnün, bir de bugünkü şiirlerı. Eskiden şiirin kaç dize oldugu so rulurdu. Şimdi kaç sayfa oldugu soruluyor. Eskiden Cahit Sıtkı Taranca'nın «Otuz Beş Yaş». Ahmet Muhip Dıranas'm «Olvıdo» şiirlerı uzun şıirler sayıhrdı; bugün neredayse en kısa şiirler bu hacımae. Eskiden kimi şiirlerin kimi uzun şiirleri varclı. bugün her şairin her şiiri uzun. üzun şür büyük ve ayn yapıdır. Ayakta kalabümesı için ya onu çekip götüren bir öykü, bir olay, ya bır nakarat, teroel bir biçim ögesı gerek. Hatta bir yer de uzun ve kısa şurın ayn yete nekleri, ayn duyarlıklan, ustalıklan, ayn ruh ve zekâ cömert liklerini gerektirdiği söylenebilir. Oysa günümüzde yazılan uzun şiirlerin çoğunda kırpılmamış, birleştirilmiş ya da çogaltü mış kısa şiirlerin havasına tanıü oluyoruz. Iyi örneklerde yenı bır şıirsel ıç finansman görsek de, egüimin iyıce genel oluşu, yoğun lugun yaygınlık adına tüketilme tehUkesinı taşıması, genç şairlen fcısır biçim oyunlanna götürebil mesi, şıirseveri şapkasım önüne koyup düşündürtecek niteliktedir. Ben, baş.taları gıbı, ounun büyük bir «coşkunluk» belirtısı oldugunu söyleyemeyeceğirr.. Butünüyle ele alımrsa bır «sıliişma»ya büe gıciebılir bu. Ozellık le yeni şairlerı şiirsel gerilimaen alıp alıp düzyazı cümleciklerine götürüyor çünkü. Şıirdeki büyu lü <ân»ı, düzyazmın hıç bır dil metamorfozuyla ilgisi olmayan. Dergiler.. Dergiler.. Türk Dili Dergisi şiir, deneme, eleştiri, günlük, gezi. mektup gibl edebiyat türlert; sinema, tiyatro gibi sanat daüanyla Ilgili zengin ozel sayılar yayımlamıştı. Temmuz 1975 tarihli «Türk öykücülügü özel sayısı» bu geleneğı sürdürüyor. Daha önceki özel •ayüar dünya sanattna ilişkin çizgilerle Türk sanatını bir arada ele alıyordu. Bu kez 400 sayfayı asan bir cılt içinde yalnız Türk: edebiyatı işlenmiş ve daha aynntüı bir görüntu verilmistir. Sunuş yaünmdan, yaşayan öylcuoülerıınizte yabancı üike öykülerine ilerde ayn ciltler aynlacafmı ötreniyorus. Dergide Selim îleri'nin Türk öykücülügıJnün genel çizgilerini veren 29 sayfalık bir yazısı var. Ileri, öykü yazan, türün inceliklerini bilen bır sanatçıdır. Yazısında kuru biİRileri sıralamamış, canhatak bir anlatışla dikkat çekici buiuslar koynıus ortaya, yer yer hırçm yergüere yönelnuş. Bir sanat adamının kaleminden çıkan bir yazıda öznel yanlar bulunması doğaldır. İleri kendi yeğlemelerini açıklamaktan kaçınmanus ama hak da yememiş. Dergide dokuz öykücümüz için dokuz yazann özel incelemelen var. önemli bölümlerden bın Sanıi N. Özefdim'in duzenledigi »Türk öykü kitaplan zamandizimı». Burada hikâyemizin 108 yılda yayunlanmış 600'e yakın Urünü gösteriliyor. Oyküler bölümüne hayattan aynlmış sanatçılann Urünlerinden ömekler aiınmış. 25 sanatçının 36 öyküsüyle türün gelişinüni gözönüne seren ilginç bir antoloji sayılabilir bu bölüm. Elbev te öykü*llügümuzün görunüşünü en dojru biçimiyle bu sayfalar yansıtmaitta. Ömekler arasında Nabizade Nazım'ın gerçekçi edebiyatımızın tarihçesinde sözü çok edilen Karabibik adlı yapıtının bütunüne yer venhnış. Bu ün kazanmış takat az okunmuş metin onüroüzdeki günlerde köy edebiyatı kent ede> biyatı tarusmalan sırasmda yenlden sözkonusu edinilecektlr. Özel sayınm oyküler bolümü bizim edebiyatımızın anlatımda yalınlıga, toplumun genl? kesimlen'ni konu edüımeğe, gerçekçilığe, toplumsal sorumluluğa doğru uzanan gelişme çizgisini söstennektedir. Türk Dili'nin yayımlanmasını beklediginüz Çağdaş Türk Öykücülüğu özel sayısı bu yüz agartıcı tabloyu bütünleyecektir. Hamdüllah Suphi, değer verdıği. edebiyattan saydığı yazılarını öz adıyla yayınlarken, gülmecelerinın aJtına «Ama», daha sonra da «Topluiğne» takmaadını atmıştır. Sonralan Nuretün Artam, TopCemal SÜREYA luiğne takmaadmı kendi gülmece yazılannda kullanmıştır. Hüseyin Suat Yaiçın, taşlamalannı Kâvei Zalim (ya da Gâvei Zalim» takmaadıyla yazmıştır. Konsolitçi Asat. gülmecelerinde Sansar, Neşter, Muhasibi Şüun gibi takmaadlar kullanmıştı. Baha Tevfik'ın sadece dıyaleKtık aularm topla gülmece yazılarındaki birçok takmaadlanndan Oıri de Zügürt'tü. nu olan «süre»sine feda ediyor Gülmeceyi, gülmece yazanlar da edebiyat dışı önemsiz bır yazı genellikle. Öyle ki, şür düzyazı işi saydıklaruıdan öylesine küçümsediler ki, ıçlerinde gülmece dergileyı yedeğine çekmiş olmuyor üa, ri çıkaranlar bile yine gülmece yazılannda takmaadlar aldılar. onun içinde ayırıcı özelligini uta Ömeğin lîehmet Rauf kendi çıkardığı Kayali Cedit adh gülroece der lamış, unufak etmiş oluyor. Bu gısındekı yazılannı Jüpon takma adıyla yazıyordu. 1924'de yme ken arada, elbet, özgürlUgünü de. Da disinin çıkardığı Gelincik adlı gülmece dergisindeki yazılannda Çiğha önemlisi bin yıllık çügınıı&mı dera takma adı vardı. Orhan Seyfi Ortıon. değerli saydıgı yaalannda. da, ciddi saydığı şürlerinde Orhan Seyfı adını kullanırken, gülmece Bir yerde şiirimizi aptailaştı yazılarının altına Fıske takma adını koyardı. Yusui Ziya Ortaç ki, ran bir tehlike görüyorum bıın elli yıldan çok başarıyla yayınını sürdürdugli, öiümünden sonra da da. süren AKbaba dergisınde deger verdığı başyazılarını kendi adıyla Bununla ouiikte tunal bir bı yazarken, arada bir yazdığı güln?<p!erini Çimdüc takma adıyla yazı rikim de var uzun şiirin bugujıku yordu. Kemal Tahır de oek çok takma ad kullanmış, gülmecelerini görünümünde. Şiirin degil, şiir TKa rumuzuyla yazmıştır. sel olan yeni ve başka bir sanaEdebiyat tarihimizde gülmece yazmamış >azarımız yok gibidir. nn habercisi gibi saıiki. Şıirden j Ama takma adlar kullamp, kendi adlanna layık bulrnadıklan gülkoparak büyüyecek yeni bır s mereyi ciddiye almadıklan için de, doğrusu pek cie ciddiye alınacak nat türünün ilkeli gibi. Külmece yazamamışlar, degerll gülmece yazabilenleri pek az olmustur Gülmece yazarlığında takma ad furyası İkinci MeşrutiyetTn baş langıcında bir de Cumhuriyet döneminde olmuştur. îkinci Meşrutiyet'le birlikte gülmece dergileri furyası başlamıştır. 1908'den sonra jayımıanan gülmece dergilerinin sayısı kîrka yakındır. Gerek 1908 sonrası, gerek Cumhuriyetten sonraki gülmece yazarlannm kullandıklan takma adlar sayfalar doldurur: Fakir, Nâbedit, Kalender, Amber. Guguk. Devekuçu, Karga, t*ne. Düdük, Hemrah, Çekirdek, Kanarya, Ayçiçeği, Kıvılcım, Şakajık, Sansar. Davul, Tonton, Bül bül. Kelebek. Çuvaldaz, İspinoz, Zaparta ve daha pek çok. Bunca yazar hem gülmece yazmışlar, hem neden gülmeceyi edebiyat dışı. önemsiz bir yazı işi sayarak küçümsemişlerdir? Gülmeceyi, küçümsemenin. önemsia saymanın toplumumuzun üst tabakalannda, aydatiar katmda, gidsrek oradan halka da bulaşan eski bir edenefi •*a«!hr. Bugün bil» topiurnumuztın btrçolt »cesintirHİe gülmek hafifliktir. Birçok yaşlı oyuncumuz. anılannda, halktan seyirci lerin çok beğendikleri güldürü oyunlan karşısmda saygısızlık olur diye gülmemek için kendilerini zorla tuttuklarını anlatmışlardur. Gül mek ayıptır. Gulmece de bu ayıbı doguran asagılık bir iştir. Pek çok egemen sınıf aydınlan gülmeceyi maskaralık saymışlardır. 1877 yılmda Abdülhamit, hazırlattığı basın yasasım Millet Mecltsi"ne getirtmiş ve Millet MecUsi"ndeki tartışmada Macit Bey şöyle konusmuştur: «Efendim, mizah gazeteleri lüzumsuz ve faydasız oldugu gibl onlann mazarratı da vardır. Mühinı meselelerde yâvegulugun hiç lüzumu yoktur. Bu işlerde, teeddüp ederim ama, âdeta soytanlıgm hiç lüzumu yoktur.» Gülroecenin soytanlık oldugu düşüncesi toplumumuzda sürmüş»tir. Cumhuriyeften önce okullarda okutulan edebiyat kitaplannda ya gülmeceye hiç yer verilmemış ya da gülmecenin gereksizligi, zaran anlatılmıstır. Bunu tanıtlayan pek çok «rnekten birini aktaracafım. Manastırlı Mehmet Rüafın 1892'de yayunlanmış ve okullarda okutulan «Meomat üledebı adlj edebiyat kitabında yergi ve gulmece için yazılanlar şunlardır: «Hicviye: ( ) Birinl zemmetmek için yazılmıs şiire denir ki. edebl olarak söylenmesl caiz olmadıgmdan, edep geregtace ömek gösteriJmesinden çekinildi. Bazı edebiyatçıların görüsüne göre, lfttife tarzmda hicviye yazılabilirse de, ancak yaşhlar arasında okunması farz olur ve genç kızlann yüzü kızarmazsa o zaman caiz olur denilmisse de biz buna da razı olanlardan degiliz.» Işte, gülmeceyi oldumolası ve geleneksel olarak böyle anlayan aydınlar tabakasının etkisiyle yetişmiş olanlar, dogal olarak gülmeceyi edebiyat dışı saymışlar, yazdıklan gülmecelere takma ad koymuslardır. Gerçekten de Meşrutiyet ve Cumhuriyet sonrası gülmecesi, geleneğl ve kaynagı zengin Türk calfc gülmecesinden kopuk, Avrupa özellikle Fransız burjuva güimecesinin kötü kopyasından başka bir şey degildi. Bu bakımdan da değersizüği, bayalığı ortadaydı ve edebiyat dışı sayılması yerındeydi. Eylül romanının yarat2cısı Mehmet RauT, yaymladığı Gelmdk adlı gülmece dergisinin beşinci sayısında (1924 yılı) yine Çitdem takma adıyla yazdığı «Mizah nedir?» başlıkb yazısuıda, yaptıklan gülmecenin kâksüzlügünU, degersizliğuıi, hem de elinde olmadan şöyle açıklamaktadıı. «Son günlerde mizahın her ne olursa olsun çıplak reslmlerden ve açık hikâyelerden mi ibaret oldugu meselesi ortaya kondu. Tek bir edebiyat derglsl bile ya$ayamazken bugün sayısı yediyl bulmak üzere olan mizah dergilerimizin sözbirliği etmişçesine bütün sütunlanm açık resimlere ve çıplak hikâyelere ayırdıklarma göre halkımızm mizahı böyle arüadığı ve bu tarzda istediği anlaşılmıyor mu?.. ( ) Evet, elbette mizah, açık resim, çıplak hikâyelerden ibaret değildir; fakat mizahı icadeden memleketlerde her malın kendine göre müşterisi vardır. Bizdeyse müşteri, bunu bile zorla kabul ediyor; mizah gazetelerinin hesap defterlerinl bir görseniz onlann gazetelerine ne kadar gülüyorsanız, hesaplarma o kadar aflarsmız. ( ) Ortam böyle istiyorsa, kabahat niçin gazet^cilere ;/ükletiliyor?» Gülmeceyi işte böyle anladıklan için, gülmece yazanlar bile gtllmeceyi küçümsemişler, edebiyat dışı bir yazıcıhk saymışlar, gülmece yazılannda ancak takma adJarla gülmece yazmışlardır. Gelelim günümüze. Edebiyat tarihçilerimiz. eleştirmenlerüniz ve genellikle yazarlannuz, gülmeceyi küçümsemedikleri edebiyat dışı saymadıklan sanısındadırlar. Oysa gerçek, eski anlayıştan pek de ayrımlı değildir. Yıîlar ve yıllar süresi, kuşaklar ve kuşaklar boyu, üst tabaka aydınlannca gülmece aşağılanmışsa, okul edebiyat kitaplannda yüzkızartıcı bulunmussa, millet meciisinde gülmeceye soytanlık denilmişse, gülmece yazanlar bile gülmeceyi bsü icadı sanıp resim ve yazıda açıksaçıkhk diye anlamışlarsa ve edebiyat dışı bir yazıcılık saydıklanndan gülmece vazılanna gerçek adlannı lâyik görmeyip ancak takmaadlarla gülmece yazmışlarsa, hele iktidarlar geleneksel olarak değert olan gülmece yazılannı baskı altında tutmuş, onlara değer vermemişse, bugünün eiestinnenl, edebiyat tarihçisi, yazan, elbet bu etküerdeti kolaylıkla kurtulamazdı, kurtulamamıştır da... Günümüzde Türk gülmecesl, e s ö ters blrtkimin etkislnde kalınarak, bir lçgüdU, bir bilinçalta ltklsl diyebilecegimiz anlayıssıziıkla edebiyat dışı bırakımaya çalışılmaktadır. Bu, bilerek, bilinçle yapılmıyor. Çünkü onlar, ister istemez, gülmecenin soytanlık, yüzkızartıcı oldugunu soyleyenlerin kalıtımcısıdırlar. Bunun böyle oldugunu tanıtlayacak pekçok belge vardır. Ornegin bir eleştirmen, çağımızın beş Türk hikâyecisinl saysa, İçinde tek gülmece hikâyecisl bulunmaz. Beş adın arasuıa sokulmayan gülmece vazan, on, yirmi, elll hikâye yazan arasında da ahnraaz. Kötü niyetleri yoktur. Gülmece edebiyat dışıdır, gülmece yazan akıllarına gelmez. Gülmece İçin edebiyatın dışında ayn bir ölçüt aramava kalkarlar. Cumhuriyet dönemi hikâye antolojüeri yapıltr, bunların üçüncü, dördüncü basımlan olur, ama İçinde gülmece hikâyeleri yazanlar yoktur. Bir hikâye vanşmasına katılan gulmece yazan, bir yüzücünün gtires yanşmastna kattlışı (fibi yadırganır. Daha başlangıçta gülmece edebiyat dışı ayn bir yazı türü sayılarak yanşmayı kazanma şansını yitirmiştir. Oysa şürle gülmece, Türk edebiyatının kaynagını halktan aldıgı en köklü, en zengin gelenegi olan iki dalıdır. Bu vüzden TUrk güimecesinin dünya edebiyatında Türk edebivatında olmayan büyük bır yeri vardu. Gülmeceyi, bilincınde büe olmarian. edebiynt dışı sayanlar, nasıl bir «onsuü zengmligin içinde yaşadıklarınj bUmeyen yoksullardır. K. UTRILLO: Rıhtun Türkolog Selnarova ile bir konuşma Adnan ÖZYALÇINER Geçtigimiı günlerde bir Çekoslovak TUrtologu ülkemizde konuk olarak bulunuyordu. Adı: Ksenia Selnarova. Slovakya'da doğan Selnarova, Prag'da Fels«fe Fakültesinin Dogu DiUen Bölümünü bitirdi. Şimdi Solovakya'run merkezı Bratislava'da oturuyor, orada bulunan BUimler Akademisinin Doğu Dilleri Enstitüsünde Türk Dili ve Edebiyatı üstüne çahsmalar yaptyor. îsterseniz 6nce Türk edebiyatıyla ilgili ilk çalışmamz neydi onu anlatın. Türk edebiyatı üsttine İlk çalıçmam Bitirme Tezim dolayısiyle oldu. Tezfmin konusu Yaşar Kemal'in Uç romanını kapsıyordu. tnce Memed, Yer Detnir Gök Bakır, Orta Dlrek. Bu üç romanın dilini anlatım özelliklerini ve toplumsal bakıs açısını inceledim. Söe tezden açılmışken bir de doktora tezimden »öz etmek isterim. Konusu: Avrupa Halk Edebiyatmda ve Yakmdogu Edebiyatında Eşkiyalık Konusunda Benzer Çizgiler. Konuyu islerken Türk Halk Edebiyatından Körojlu, Çakırcalı Mehmet Efe'den yararlandım. Çağdaş edebiyat örneği olaralt da İnce Memed'i aldım. Amacım, eskiyalık konusunun halk edebiyatından çağdaş edebiyata nasıl geçtigini, ne türde yansıdığmı da incelemektl. 1971 yılmda bitirdiğim bu tez, 1972'de Bilimler Yıllıfı'nda yayınlandı. Bu yıllıkta her yıl sürekli olarak o yıl dünyada cıkmı? TUrk edebiyatiyle ilgili kitaplar İçin mcelemelorim yaymlanır. Türkiyeye nlçin geidlnla, ilk ml geliyorsunuz?. • ÜLKEMİZE KONUK OLARAK GELEN ÇEKOSLOVAK TÜRKOLOĞU İLK ÇALIŞ MASINDA YAŞAR KEMAL'İN İNCE ME MET, YER DEMİR GÖK BAKIR VE ORTA DİREK ADLI ÜÇ ROMANINDA ANLATIM OZELLİKLERİ, DİL VE TOPLUMSAL BA KIŞ AÇISINI İNCELEDİ ORHAN KEMAL'İN ROMANLARINDA GER ÇEKÇİLİK KONUSU ÜZERİNDE ÇALIŞAN KSENİA SELNAEOVA. 200 • 300 SAYFA LIK GENİŞ BİR İNCELEME YAPACAK ÎMnci gelişim bu. Ülkenize daha Önce geçen yıl geldim. Orhan Kemaiın bende eksik olan kitaplannı tamamlayıp yazarın ya şadığı çevreyi, ailesini, dostlannı, arkadaşlarını yakından tanunak için gelmiştim. Şundikı gelişim de Orhan Kemal'le ilgili. Bu çalışmam 200300 saytalık geniş bır in celeme olacak. Konusu: Orhan Kemal'in Romanlannda Gerçekçi lik. Bundan başka bu yıl, Orhan Kemal'in son hikâyelerini ele alan bir makalem yaymlanacak. Türi romanını ana çizgileri ile nasıl buluyorsunuz? Türk romanlanndan çok, Türk hikâyelerini seviyorum, be ğeniyorum. Hikâyede Türk yazar lannı daha usta buluyorum. Romanlannız yogunluk bakımmdan eksik geliyor bana. Söz gelişi Or han Kemalin bir romanında anla tılan yan olaylann hemen hemen aynısına başka bir romanında da raslanatrfliyor. önemii olan az söz le çok sey anlatmak. Aksaklıgın nedeni, Türktye'de roman gelene finin olmayısi. Bu 1sfn sizde daha genç oluşu. Ams hikâveier halk edebiyatından, meddahlık gi bi rerilerden kaynaklandığı için bir gelenegi var ve bu yüzden daha usta olabiliyorsunuz bu konuda. Hikâyecıligimizı daha usta bulduğunuza göre. hangi hikâyecıler çevrildi size? îlk çevrilen Hüseyin Rahmi Gürpmar'uı Sarigrat Hikâyeleri adlı saçmelerı oldu. Sabaiıattin Ali'nin hikâj'eıerınden seçmeleri iki keî kitap olarak basıldı. Ardından Sait Faik'in hikâyelen bir edebiyat dergısinde çıktı. Av rıca Oktay Akbal. Adnan Ö^y:) çmer, Azız Nesın Nc<atı Cıımp'i Orhan Hançerüoglu, Talip Apsv dın, Afet Ilgaz hikâyeleri çevi'i!"' Türk hikâyecıleri arasında ycı alıyor. I I Çekoslovak Türkoloğu Esenla Selnaronu. oyunlan çevrilip tiyatrolarda oynandı. Aynca Ferhat ile Şirin filme de «;kildi. Geçen yü da ekim ayında Brno'da Haldun Taner'ın oyunu Keşanlı Ali Destanı sahnelendi. Keşanlı Ali'yi Çekçeye Türkolog Jıtka Zamrazilova Weltman çevirmışti. Şiire gelince Nazım Hikmet'in şiirleriyle Orhan Veli'den seçmeler yaymlandı yalnızca. Şimdi Behçet Necatigü'in şiirlerini çevlriyorum. ğunluk toplumsal konulu ya da lirik şürler yazıyorlar. Hikayecı ve romancılarunızın da toplumsal konulu kitaplarının yamsıra psikolojik konulara da yer veren kitaplan var. Türkiye'de yazarlar köy konusunu çok isliyorlar. Bizde de böyle olmustu bu. Ama son 30 yıldır köyler çok de ğıştı. Yoksull'jktan kurtuldu koy lüler. Yazarlar şimdi roman ve hikâyelerinde köyün bu değ^ınuı ni anlatıyorlar. Türk yazarlarmın köy konu sunu çok işlediklerini söylecünız. Onun için bizde köy romanı, şehir romanı diye bir ayruna bile gidiliyor. Siz bu konuda ne dersiniz? Böyle bir aynm olamaa. Sı zin köy romanlannızda tophınv sal sorunlar öne geçiyor, ınsanın iç dünyasını çok az anlatıyor yazarlarınız. Ojsaki Çekoslovakya'daki romancılar şimdi köy in sanının iç dünyasını da romanla nnda vermek istyorlar. Ama o za man da ne oluyor biliyor musu nuz? Kimi eserlerde bu köy ü> sanları. bu Kez de, bir entellck tüel görünümünde ortaya çıtayur. Bu da yanlıs elbet. Türk edebiyatı konusundakl yeni hazırlıklar nelerdir? Dogu Edebiyatı Hikâyelen Antolojisi adlı iki ciltlik bir kitap hazırlanıyor. İlk cildi gelecek yıl yaymlanacak. Bu kitapta Doğu Ulkeleri edebiyatlanndan örnekler yer ahyor. Türk hikâyecilerinden de bu antolojiye Çevrilmiş Türk romanı vaı Ömer Seyfettln, Refik Halit kamı hiç? ray, Sait Faik ve Bekir Yıldız1 Yaşar Kemal'in tnce Me d«ı hikâyeler alınacak. Aynca med'ı 19ö6'da yayınlandı. Şimd; yeni hazırladığımız Dünya Eserde Sadri Ertem'ıtı Çıknklar Du leri Sözlüğü'nde Divan Edebiyarunca romanını çeviriyonım. tı 'ndan başlayarak günümüze ka TUrk edebiyatının ötekl daldar 30 Türk eseri tanıtılıyor. lan konusunda neler yapıhyor, ti Çağdaş Çekoslovak edetriyayafro, şiir jribi .. tından da bîraz sozedebtlir rcıiki Oy\vn olarak Na~ım Hikmef nfz? in Kafa'acı, Ferhat ıle Şirin gibi Çek ve Sluvak şaıılerı gu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle