27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I5ÖHT CUMHURİYET 21 Mayıs 1915 ABDÜLCA RAZİYE 11 Vedla Ile benim ortamızdan sıynlarak öteye fırladı ve gerçekten bır orkestrayı yöneten şef yerine koydu kendmi, en ciddî tavnm takındı, kaşlan çatık, gozler dikkat içınde. ellerini zaman zaman coşkun, zaman zaman da yumuşak bır tempoda yukan aşağı, yana sallamağa başladı. Bunun ne kadar surdügünü bilemiyorum. Ama az sonra kesti orkestra yönetlraıni, bana döndü. Sen geldığin zaman ben odun yanyordum ya. işte o sırada Beethoven'ln beşinci senfonisi çalınıyordu. Duydun degll ml? Evet, dedim. Bak onda da vardır insanı orkestra sefl yaoan etki. Nitekim o sırada ben de baltayı tam yerlnde yapıştınyordum ağaca. Nah böyle? Dayım, yalnızca konudan uzaklaşmakla kalmamış, Motzart ile Beethoven'i de birbınne kanstırmıştı. Kızm nıçın hasır brmemesi gerektiğinı anlamamıştım ben, ama dayımm ona, hasır örmektense müzifc dinlemeyl öğütlemesiide yadırganacak bir şey yoktu elbet. Ancak ben onun bır lâfı başlangıç alıp oradan yürüyerek başka konulara alışayım derken, Mot' zart ile Beethoven'in bırbırine kanştınlması ile karşılasınca ne düşüneceğimi şasırmıştım. Bu evde bu durumlara boyuna düşecegimi hesaba katarak ilk günden kendımi kurtarmaya, tuhjmumu saptamaya karar verdim ve dedım ki: Dayıcığım, dedim, ben geldiğim zaman çalan .. o senfoni hani, siz de bilıyorsunuz ki, Beethoven'di o, değil tni .. Ben bunlan söylüyordum ya, onun yüzüntt de inceliyordum. Beethoven'di ya, ama sonra siz onu Motzart Ta .. Daha «kanştırdınız» diyemeden, çizgili, etll çene kemiklerinin bır tuhaf oynadığı, kendısıne içinden bakıyonnuş, boyuna içındeo yuzüne bakıyormuş izlenımi uyandıran bu yüzde, aeınacak kadar zsvallı, çaresizlık içinde buna> mış bır insanın, kimse anlayamaz sandığı çırpınıslan uçuşuyordu. Dayım bu kez gülmeye başladı. Tam anlamı ile gülmek değıldi bu elbet, burada gülünür diye düşünen ve gülmeyen, gülemeyen bir insanın, ya da ıkiye ayrümış, biri gülen, bıri gülmeyen bir insanın gülüşü vardı ve en korkuncu bu gülüş bana değıldi. Gerçi bana dönmüştü, benimle konuşacaktı ama hiç dinlememişti beni, aklmda yalnız basır vardı. Yazan: Melih Cevdet ANDAY Dedi ki: Sen hasır örmesini bilir misin' Bilmexsin elbet. Pekı, hasınn ne ile brülecegtni bilır mısın? Evet, anlıyorum, sununla bununla diyeceksin, ama palavra olacak bunlann hepsı Dinle beni yegen, sana şimdi desem ta, otur şurada bana hasır ör, nerede bulursun malzemeni? Söyle bana. Nerede bulursun? Vedia bu sırada sakın, umursuz dinliyordu dayımı, sanki konuşma konusu olan o değildı; ikide bır ayak parmaklannm ucuna dayanarak yükselip alçalıyordu; saçlan iki yandan göğsüne düşmüştü, ellerini önünde, iki bacağımn bitimınde bırbirıne kenetlemışti ve yalnız yükselip alçalrnakla kalmıyor, belden aşagısını ileri geri gotürüp getirerek, kamının altını, kenetlenmış ellerine değdirıp çekiyordu. Ben göz ucu ile bu hareketleri kovalarken dayımvn sorusunu unutmuştum. Ama dayım, bu kez, konuyu değıştırmeye kalkmadı ve dırendi sorusunda. Sana soruyonım, dedi, nerde bulursun? Bılmiyonım, dedim. Gördün mu ya, bılmezsin elbet. öyle ise bilmedigın bir konuya ne diye kanştın? Hiç ötesı yok, kavga ediyordu benimle, daha ilk gunümüzde. Dayı, dedim . Fakat kestı sozümü. Sen dur, dedi bana. «Sen dur, benim işım seninle değıl, ben seninle konuşurken başka bir şey düşünüyordum, daha doğrusu içıne düştüğüm sıkıntıdan ötürü hiç bir şey düşunemiyordum, sana can kurtaran diye sanldım». însarüar konustuklannrian çok fazla anlarlar birbirlenni. Sonra Vedıa'ya dönerek: Pekl sen söyle bakalım, güzel kızun, dedi, sen nerde buldun saza? Vedia çok sakin: Sazlıkta, dedi. Eliyle koyun dibindeki sazlıgın yerini g&s terdi. • Bu kes dayırn, teşlannf çatarak «• pttmafmı kmn gozüne ftoğru tızatarak: * " Ne vaMt glttin oraya? diye sordu. «Ne vakıt?» sorusu derin bir mağarada ya da bir uçurumun dibinde yankılanmış da bu yankıyı duymaktan hoslanıyormuş gibi başını yana egmiştt, sorusunun, aralıklarla boyuna sorulduğu doygunluğu içindeydi sankl. Kız: Dun, dedi, siz köyde iken. (DEVAM1 VAR) KURTULUŞ SAVAŞININ ÎLK YILI ITTİHAT TERAKKICILER ÜIKEDEN KAÇMIŞTI • MiLLi MÜCADELENiN ÖNDERLiGiNi YAPIP ULUSAL TÜRK DEVLETiNi KURACAK OLAN MUSTAFA KEMAL DAHA KASIM AYI (1918) BAŞINDAKi YAZIŞMALARiYLE MiLLi MÜCADELEYE ESAS OLACAK TUTUMU ORTAYA KOYUYORDU. Mustafa Kemal Suriye'ye gönderilerek İstanburdan uzaklaştırılıyordu Daha savaşın sonucu tamamen belırmeden Vahdettın bırtakım kisllık belirtme göstenlenne bas vurmuş bulunuyordu. Bunlardan Uki ÎT'nin adamı dtye bılınen Eesat"ın basmabeyincısı Tevfik Beyi islememesl, iklncisl kararnamelerin altma değil, Cstüne lroza koyması, üçUncüsU cülus hattı hümayununa birtakım mad deler eklettirmesi, dörduncüsü Enver Paşa'mn «başkumandan vekili» sıfatını «başkumandanhk erkânı harbiye reisi» olarak değıştırmesiydı ("). Pakat bunlar o denlı önemlı değUdi. Bir «Saray Pırkasının» kurulması ıçin birtakım adamlar gerekiyordu. Kendi hısımı olan Tevfik ve Damat Ferit sivil paşalar olarak Babıali'yi onun istedıgi bıçımde yonetebilecek adamlardı. Birinin ıiımiıiiğı, ötekınin aşırılıgı ıse Vahdettın'e sıyasal duruma gore aimaşık (alternatlf) imkanlar tanıyordu. Öte yandan ordu>*a da ege men olmak gerekti. Bunun içln Vahdettin'm önünde 3 almaşık vardı. Bınncısı 1914 hatta 1908 öncesi ordusunun, yani alaylı ordunun pasalanydı. Bunlar kendisine en çok bağlı olacak subaylar dı. Ne çare ki, 1918 ordusuna bunlann egemen olması imkânsız derecede zordu, çUnkü bu ordu mektepli, savaşta pişmiş, genç subaylann elindeydi. Bunlann tümünü ya da çoğunu ta&fiye etmedikçe, yani Abdülhamit oıdusuna dönmedıkçe (ki bu zordu) yaşlı alaylı paşalann orduya egemen olması imk&nsızdı. îkınci almaşık yaşlı mektepli subaylardı. Bunlar îzzet, AU Rıza, Saüh, Şevket Turgut gibi paşalardı ve İT ile hiç ilişkisi olmamıs bır ara kusak olarak genç, yaşlı, alaylı, mektepli bütiın subaylann bağülıgını bir ölçüde elde edebilecek, çeşitli subay zümreleri arasmda hakemlik edebilecek durumdaydüar. Yaşlı olduklan için de bağühklanna yaşlı alayü paşalar denli olmasa da güvenilebilirdi. Ne var ki, bunlv rın birçoğu genç mektepli komutanlar derecesinde savaşta pişmiş değillerdi ve belki yaşlılıklanndan ötürü enerjüeri tazla olmayabilirdi. Üçüncü almaşık, savaşta yetişen genç mektepli komutanlardı. Savaş bittigınde ordu bilfiil bunlann eUndeydı. Bunlann bir çpgu Enver, Cemal, Halü, Nun Paşalar gibi İT partızanlan hariç Hürriyetin ıl&nı, Hareket Ordusu, Edirne'nin geri aünması gibi keskin bunalımlar karşısında İT'yi desteklemiş ve hatta Hürriyetin ilânından önce tülen tT'nrn içinde çalışmış, fakat bunlann dışmda fırkacılıklan olmayan kimseierdi. Bu bakımdan, hele tT'nin bütün itibannı yıtirdigi böyle bır dönemde, bunlann Itühatçılık yapması tehlıkesi yoktu. Ne var kl, yıne de Saray bakımmdan tehlikeli kımselerdi, çünkü ilk ve ikinci almaşıktakl paşalann. tersine ve tıpkı ÎTliler gibi, kesın btr Ideoloji sahibiydiler kı, bu da Türfc ulusçuluguydu. Padışaha bağlı olmakla birlikte. Padişaha bağlıhkla ulusçulugun apa çık çatıştığı durumlarda birçoklannın ulusçuluğu tercih etmesi beklenebılirdi. Çüphesiz, bu subaylar içmde Vahdettin'm en çok ilgilendiklerinden biri Mustafa Kemal'di. Bu komutan Çanakkale'deki başansıyla iyi bir asker olduğunu gösterdikten başka, Enverie rakip olmak, ordunun başına seçmek icın adavlıSım sçıkça ve ısrarlı blr biçimde ortaya koymuş olmak ve bu tutkusu ugrunda kaderini Vahdettiıunkıyle birleştirmeğe kararlı gözükmek gibi nıteliklere sahipti. M. Kemal'in ısrarlı tutkusu Vahdettin bakımmdan belki rahatsız edici olabüirdi, ama öbür nitelıkleri olumluydu. Genel olarak üçüncü almaşıktald subaylara sadakat açısmdan ulusçulukla çatıştıgı oranda öbür ikisınden az güvenilebılırdi ama bunlann daha deneyli. daha enerjık subaylar olduklan şUphesizdi. rün vazgeçilmez sartınrn Boğazlarin İtilâf donanmasına açılması oldugu ve lül&f devletlerinin mütarekeyi ne denli kolaylıkla çiğnediklerl gözönüne getirüirse, daha elverlsli bir mütarekenin fazla bir yarar sağlayamayacağı ortadadır. Zira Boğazlar açıldığı anda, başkentin her noktasına egemen olabilen Itılât donanmalanrun topları, tngiliz hizmetine gırmeğe kararlı bir padişahla birleşınce, istenılen her yönde karar aldırmayı mümkün blıyordu. 7 kasımda 4 Ingiliz subayından lcunılu bir heyet tstanbul'a geldi. Fakat bu heyet gelmeden önce, Vahdettin, Itilaf devletlerine karşı «suçsuzluğunu» iyice belli etmek için, her türlü Ittihatçıhktan anrunış bir kabıneyle onlann karşısına çıkmak istiyordu. ÎT'nin belli başlı önderlerintn 1 kasımda ülkeden kaçmış olmalan onun lşini kolaylaştınyordu. Vahdettin'in lzzet Paşa üzennde yaptığı ısrarh baskılar üzenne bu paşa istifa ettı ve yerine Tevfik Paşa hükümeti kuruldu (11 kasım 1918). tki gün sonra da büyük İtilâf donanması Istan bul'a geldi. Ingiliz askerleri karaya çıkttktan Mnra îsUnbul sokaklarmda gösterl yürfiyüsfi yap^ıken DiŞi BOND İlk adım Vahdettin muUakiyet lcunnak uğrundaki iktidar mücadelesinin ilk adımmı, savaş içinde yakınlık kurmuş olduğu Ahmet Rıza' yı Âyan Reısi yapmakla atü. İkinci bir saldm, 19 ekim günü D. Ferit'in Âyanda veTdiği bir söylevdi. Bunda, banş içln ABD yerine Ingiltere ve Fransa'ya başvurulması gerekttği, zira bu ülkelere karşı Kınm Savaşı doIayısiyle «nezaket» borcumuz olduğu ve her iki imparatorhığun da bir çok Müslüman uyruKıan bulunduğu belirtiliyordu. Aynca, uluslarm bağımsızlığı esasına dayanan Wilson ilkelerinin çok uluslu Osmanlı Devleti ile nasıl bağdaşacağı konusunda kaygılar dıle getiriliyordu. Bu, özellikle Arap ülkelerinde Osmanh egemenliğini sürdürmek bakımmdan bir kaygıydı ve 11ginçtir ki D. Ferit, iktisadî bağımsızlık (savaş içinde kapitülasyonlar kaldınlmış bulunuyordu, fakat bunu Itilâf devletleri tanımamışlardı) konusunda bır sey soylemiyordu. Bu belki tipik bir Osmanlı duyarsızlığı sayılabüir. Hanta üzerinde büyük bir imparatorluk muhafaza edebilmek uğnmda, 1740 kapitülasyonunu veya ya da Ingilizlerle 1838 ticaret andlaşması yapabilen saray kafası henüz değişmemiş görünüyordu. Btı kafa, degil Arap illerini, hâlis Türk bölgelerinı bile vermek zorunda bırakılmca, bir blümkalım rnücadelesine girmedıği gibi, gırenleri çelmelemek, hattâ kah/etmek içın elmden geleni yapacaktı. D. Pent'in söylevindeki üçüncü nokta, genel olarak demokrasıye karşı ve özellikle Osmanlı Devletıni «parçalayan» 8 yıl önceki demokratik Kamrnu Esasi degışıkligine karşı bir saldınydı. Dördüncü nokta da, Pasanm Vahdettin'in bu dertlere bir çare bulacağı inancmı dile getirmesiydi. GARTH Atatürk ve arkadaşlan MılU Mücadelenin önderliğıni yapıp Ulusal Türk Devletıni kuracak olan Mustafa Kemal daha kasım ayı başında Istanbul'da olan yazışmalannda Mıllî Mucadeleye esas olacak bir tutumu ortaya kojmuş bulunuyordu. Fakat 19 Mayıs 1919'dan önce M. Kemalin yaptıklanm daha ıyi anlayabilmek ıçın, Mondros öncesine de kısaca degmmekte yarar vardır. M. Kemal'in büyük bır yetenek yanında, aynı oranda tutku sahibi olduğu bir gercektir, çünkü en *ist mevkilerde en isabeth siyasetı saptayabileceğıne ya da devleti bu ulusu yıkımdan koruyabilecek bır sıyaset bulabileceğıne inanmıştı. Aynı kuşaktan olan bir çok subaylar gıbı o ^a İT'ye gırmış ve Hürriyetin Ilânına dek siyasetle etkin olarak ugramıştı. Bu durum eylul 1909 İT Kongresıne dek sürdü. Bu kongrede kendtsi subaylann İT Ue ordu arasında bir seçme yapmalan gerektıği tezıni kabul ettirdi. Gerçi, basta Enver olmak üzere bazı tlen gelen İTli subaylar hem orduda, hem sıyasette kalmağa üevam ederlerse de, Kemal bir çoklanyle birlikte siyasetle llışığıni keser. Bununla birlikte ortaya attığı tez yüzünden sıyasete en çok gırmiş subav takımının ve bazı sivil ÎTlilertn husumetini çeker. Zaten ıddıalı kişıliği, tok sözlülüSü, yaşama üslubuyla kimilerinin ve btı arada Enver'ın pek sevemeyece£ı bır insandı. Bu durumdan ötürü orduda yüksek sorumlu mevkılerın kolay kolay venlmeypeefı, hattâ Enver'ın rakibi dunımunda olan bir insan olarak sivrildi. Buna ragmen. Çanakkale şındakl başarısı ünlü bir koıtutan olmasını sağladı. Durumv • dan yararlanarak son kertedp tehlikeli bir gidiş olarak gördüğu KiTSOM VEDr HAFTA DlyOtt BĞBl TAU HİMIZ OLU1İSA İLAN Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğünce Meşin Gocuk Diktirilecektir Müessesemiz Soma, Seyitömer ve Tunçbilek Bölgelerinde gdrevli işçCerimızin 1975 yüında ihtiyaçlan olan cem'an 2579 adet meşın gocuk kapah zaıflarla serbest teklif alınmak suretiyle genel ve özel şartnamesi hukümleri dahilinde müteahbide diktirilecektir. Geçici teminatlan da havi teklil mektuplarının en geç 16.6.1975 Pazartesi günü saat 15.00'e kadar Tavsanlı'dala müessesemiz merkezi muhaberat servisınde bulundurulması gerekır. Postada veya herhangi btr sebeple meydana gelecek gecdkmeler dıkkate almmaz. Bu Işle ügiU sartnameler: ANKARA'DA: T.K.Î. Genel MUdürlüğü Satmalma Dalresi Paşkanhğmda, İSTANBULT3A : T.K.1. Satınalma MüdurlUgünde, (Istiklâl Cad. Deva Çıkmazı Sümerhan Kat: 45) İZMİR'DE : G.L.İ. Irtıbat Btirosu Şelliğinde, (Kıbns Şehitleri Cad. 1443 Sokak No: 51/12 Saadet Apt. ALSANCAK) TAVŞANLITDA : G L.î. Müessesesi Ticaret Şubesl M U dürlıiğünde, görülebüir. Müessesemiz Arttırma • Eksütme ve thale Kanununa tabi değildir. (Basın: 156P3/3965) İLAN Eskişehir iktisadî ve Tîcarî ilimler Akademisi Başkanlığından Akademımıze bağlı Afyon Maltye Muhasebe yüksek Okuıuna MALIYE, HUKUK, MUHASEBE; Kütahya Yönetım Bılimlen Yüksek Okuluna ÎŞLETME, tKTISAT, HUKUK; Kursülerinde istıhdam edılmek uzere bırer Asistan Ahnacaktır lSTEKLtLERIN: 1 îktısadJ ve Tıcari İlimler Akademilerinden veya Hukuk, tktısat, îşletme bılimlen fJzennde oğretim vapan fakultelerden mezun olmalan, 2 657 sayıb Devlet Uemurlan Kanununda göstertlen genel ve özel şartlara uygun olmalan. 3 7334 sayıb Kanun ıle bağlı vonetmelık nükümlerlne gore yapüacak yabana dü ve bılım sınavlannda basanlı olmalan, 4 Dılekçe ıle 22 mayıs 1975 persembe günü çalısma saatl sonuna kadar Eskışehıı t.T.I. Akademisi Başkanlıgına müracaat etmelen, 5 Dılekçelenne hâl tercüroeleri Ue tö adet fotoğrallannı eklemelen ve sınava gıreceklert yabancı dıli belırtmeleri, ilân olunur (Basın: 15204/3964) İtilâf Devletleri İstanbul'da 30 ekim 1918'de Mondros mutarokesini Rauf Bey başkanlığmdaki hevet ımzaladı. Bugün, Osmanlı hevetinin tngilizlerle pazarlık konusunda ciddî bir çaba eöstermediğini, oysa Ingilizlenn, sunduklan mütareke metninde batm sayılır bazı tâvızler ver meğe hazır olduklannı, Rauf Beyın bir Ingiliz dostluğu döneml açılabileceği gibi hüsnü kuruntular içinde bulunduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, rsütareke savaşta körü körüne Alman uy^ duluğu yapmanın aleyhinde, sonuçsuz kalan girişimlerde bulundu. öyle kl, İT komitecilerinden Yakup Cemil, iktidardaki İT hizbini devirmeği tasarladığmda, Harbiye Nazan ve Baskıımandan Vekili olarak M. Kemal'i düşünmüştü. Gerçi M. Kemal'in bu düzenden baberi yoktu ama Enver'e ve onun temsil ettıği Alman uyduculuğuna karşı Dir darbeyi belki daha başlardan düşundügüne dair lşaretler vardır. örnegin, Cemal Paşa, ile yaptığı planlar vardı ki, Cemal'in çekinmesi yüzünden bir 6C*uca ulaşamamıştı. Bu yoldan bir sonuca ulasamayınca, kendisine verılen, Veüaht Vahdettinin Almanya gezisine refakat görevini fırsat bildı. Yolculuk boyunca Vahdettinie yakın Uişkiler ku rarak ona düşüncelertni anlattı. Bunlann gerçekleşmesi İçin Vahdettin'in Boğazlan savunan, Lıman Von Sanders komutasındaki 5 Ordunun Komutanlığını istemesmi, kendisini de Kurmav Başkanı yapmasmı önerdiyse de, Velıahtm böyle bir glrişünden Urktüğü anlaşılıyor. Nitekim Vsh dettın Padisan olduktan sonra dq M. Kemal'e yakmlık göstermekle birlikte, kurulu düzeni değiştirecek gırişimlere yanaşmadı ve onun Suriye cephesine gönderilmesim, yani uzaklaştınlmasını sağladı. Şu dikkati çeklyor ki, fırka dışma itilmiş bir hizbin önderi sayılabilecek olan M. Kemal'ın, ÎT'nin başında bulunanlarm savaş koşullan yüzünden fırka üzerinde elde ettikleri sağlam ve sarsılmaz egemenlik karşısmda (Cemal ya da Talât'tan bir umut kalmaymca), Vahdettin gibi birtakım manivelâlara fhtıyacı olmakla birlikte, son ve ana kozu ordu içindeki nüfuzuydu. Burada tnsan. ister Istemez. Von Falkenhayn'ın M. Kemal'i sandık altınlarla satın alm£*ra kalkışması olayını hatırlıyor. Amaç, herhalde Osmanlı Devletıni uydulaştırma süreci sırasmda M. Kemal aracıyle ordudan bır mühalefetin gelmesini önlemekti. Başka komutanlan da bu yoldan elde etmek için girişımler yapılıp vapılmadığı meraka değer, fakat böyle bir gırısımde ilk hedefin M. Kemal olması doğaldı. Satm alınmağa vanaşmayan M. Kemal'in daha önce 1909 Selânık Kongresinde Enver'm amcası Halil (Paşa) tarafından öldiirülmek istenmesı gıbi, bu sefer de (1918'de, yeniden 7. Ordu fcomutanı olmadan önce) bu «geleneksel» Ittihatcı yöntemıne başvurulur, işin gensinde yine Enver vardır. Ama artık ÎT'nin Talâtca temsil edilen sivil kanadı Enver'e karşı denge unsuru olarak M. Kemal hızbıne thtiyaç duymaktad». Bunun tşareti, daha önce ÎT Umu mî Kâtıpliğinden Sofya Elçiligıne «atlatılrms» olan M. Kemal hızbınin ilen geleni Fethi Beyin 1P16 somında «sadık» bir muhalefet yapmak üzere mebus yapılmasıydı. Y A R I N: GÜVEJSOYU SORÜNU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle