18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
LÖRT CUMHURÎYET 28 Şubat 1975 TAtfT'E $A*KıKUKVEr*crt ABDULCANBAZ AŞK DA GEZER 73 Tabii, dedi, yine kayığın dıblnde döjemetahtalan sert mert demeden? Öyleydi o hikâye ağabey.. Gerçekten hoj kadınmıg, haklısm unutamamakta... Sanki Boccaccio'nun Dekameron'undaki gibl her bui aşkla ilgıli bir hikâye anlatmak için sözleşmışlerdi. Sahir, Aydoğan'a doğru: Anlattıkların, Halit'le ortak bir anımtzı aklıma getirdi. diye başladı. Kendi tiyatromu kurmamıştım daha. Bedri, Halit falan hep birlıkteyiz. Mayıs sonlarındaydı. Turnedeydik. Kütahya'dan Bahkesir'e geçiyoruz.. Akşama Balıkesir'de oyun vereceğiz. Öğleye doğru Tavşanlı'yı geçtik. otobüs bozuldu. Şöför indi. Motorun orasını burasını karıştırdı. «En az iki saat sürer onarımı» dedi. Hava nasıl güzel, durduğumuz yer nasıl yeşil, görmeyene anlatamam. Eir de tatlı güneş var, sırtını ısıtükça ısıtıyor, ısıttıkça da huylandırıyor adamı. Halit yanımda. Yanımda ama tek durmuyor. Bir şeyler kanştırıyor yanımızdan gelip geçtikçe bizim kadınlarla. Melek'le San Semahat onun asılmalariyle takılıp kaldılar yanıraızda en sonunda. «Aşağıda vadı ne kadar güzel. «Biraz papatya toplayahm mt?' «Orada bir kaynak var galiba. Kimbilir suyu ne kadar güzeldir» gibi ağızlar, dördumüz şo seden aşağıya ınmeye başladık yavaş yavaş. Otobüsu gözden kaybedince ben Melek'i aldım, Halit Sarı Semahat'ı. Katırtırnakları, erguvanlan açmış dort yanımızda küme küme. İkimiz bir yana. ikimiz bir yana, kaybolduk o kümelerin, arasında. Yarım saat mı geçti, bir saat mı, kulakları çınlasın bizim Bedri'nin sesini duyduk yukarlardan «Hey Sahir, Halit nerelerdesiniz?» Hani senin Suzan'ın anacığı gibi. Şoför becerikli çıkmış çabuk bitirmiş otobüsün onarımıru. nin Sahir Özer'e döndü: Hadi bakalım sıra sende.. Önce Haluk Ağabey anlatsın, y» da thsan.. thsan: Benim anlatacak neyim var? dedi. Ben hep ellere kaptırdım karüanmı... Hîdi uzatma anlat, diyerek kesti îhsan'ın sözünü. Ağabey önce sen anlat, sıra bana gelincs hepinizın birot Hkâyesine karşılık benden iki.. Öyleys.î birini şimdi anlat.. Yer sorunu değil miydi konu?. Senin, o beni'n Ankarrdı Müteahhidin karısıyle olan hikâye hatırında rrı ağabey? Şoyle böyie.. Kadın bu, aklına koymasın bir kez bir şeyi yapmayı. Bir bakardım Ankara'dan ya telefon, ya telgrai. «Sabah 5u uçakla geliyorum» diye. O gün dublaj. provf, baska iş falan varsa ben hepsini asıp haydi Yeşılköy'e! Çıkardı uçaktan, hemen oralarda otellerden bırine atardık kapağı. Üç saat dört saat her neyse. atlardı uçağa dönerdi yine Ankara'ya. Hani şöyle sabahleyin Çankaya'daki evlerinden Bahçelievler'de bir arkadaşmı görmeye gidip gelmiş gibi. Paralıydı kadın. Neydi onun için Istanbul'a gidip gelmek? Bu bir, öbür hikâye sona kalsın.. Haluk'la Ergun'a bakarak bıraktı sözü: Hadi şimdi ya biriniz ya ötekiniz... Haluk iç çekti: Benim çok hikâyem yoktur. Haluk ÖZAT'C. Ecevit 12 Mart'ı ve Sonrasını Anlatıyor Röportaj: Altan ÖYMEN ii Yazan: Necati CUMALI Sahir: Bız adamı zorlamasını sevmeyiz, dedi. Bir delılığim aklıma gehyor.. Onu anlat.. Yirmı yü var. «Ayak Takımı Arasında»yı oynuyorduk. Ben de Sorin'i oynuyorum o oyunda. Adını söylemeyeyim, o dönemin ünlü sanat tutkunu kadınlarından biri. Kocası varlıkZı kişi. Tiyatro, sanat tutkusu, salonunda yazarlar ressamlar tiyatrocular arasında toplantılar falan filan, ben de kadının tutkulan arasmdayım. Bir hafta orUdan Kaybolsanr. kocası «Nerelerdesiniz?» diye telefon ediyor. Kansı sinirli oluyormuş beni gdrmeyince. Bu yüzden ben de öylesine pervasızlığa dökmüştüm ki işi, pazarlan matine üe suare arası, matineden sonra oyundaki küığımla çıkardım tiyatrodar.. Sırtıma pardesümü geçirdiğim gi bi, ayağımda Sorin'in çizmelerı. üstümde Sorin'in gömleğiyle doğru hatunun evine. Sabahlığı ile karşılardı ben' Kocası evdeyse, mutlaka bir işi çıktığı için öıiir diler çeker giderdi. Aşk mıydı o bilmem ki? Gıderdim işte! Gdzum dünyayı görnıezdi. Özer heveslendi: Benim aklıma gelen ikinci hikâye de buna yakm işte. O da Ankara'lı. Vallahı çok iş var şu Ankara'lılarda Galiba. millet, Türkiye'nin neresinac ne vaısa seçıp seçıp oraya taşıyor. Ankara'dr. çal'ştığım yıllardaydı. Daha çıçeği burnunda ıki yılhk sktörüm. Tamnmıs bir doktorun karın el r.ımıştı bana. Bir sabah dokuz buçukta beklediğini soy'.emışti Gıttim. Kapıyı çaldım. Hizrretçi açtı. «Hanımcfendi henüz uyuyor, daha kalkmadı» dedi. Hızmetçi de hizmetçıydi hani. Fıkır fıkır bi^ şey. Ne ham, ne de geçkîn. Hele bir göğusler var, entarisıni yukan yukarı •itiyor. Ben niyetli ge'mişim. Aklımdan hizmetçiyı bıçimine getirmek geçiı. Baktım karının gözleri şeytan şeytan gülüyor. Eve ilk girişim değıl. Hizır.ctci hanımın sır ortağı. «Ulan bu işte bir numars var dcdan içımden.» «Sen ses etme sekerim» dedim hızmetçiye Bir makas ahp poposunu hafiften çimdikledim, sen de sıradasın gibilerden. Doüıu hanunm ystak cdasına. Baktım güzelina, sa çı başı tarah ipek gecelikler içinde, sözüm ora uyuyor. Durdum karyolası önünde. Rorneolaştım. Döktürdüm döktürebildiğim kadar: «Bu ne göksel güzeliik! Melekler koruyucu kanatları altına almışlar seni! Öyle lekesİA büyüleyici bir cennet görür.üşündesin ki, durduğum yerde bir ömür kalıp sana bakmak, seni seyretmek en erişihnezi olur mutluluklar:n!> dediklerimin hepsini duydıı. Duvmamış numarası yaptı. Naz ]ı nazlı başını kaydırdı yastıkta. Tabii, ben kapıyı kapamıştım odaya girerken. Soyundum usulca uzandım yanına. Az sonra bir uyandı ki, ne uyandı... Burada kesti hikâyesini: Hadi Ergun'cuğum bir sen kaldın anlatntadık.. Ben... lhsan: Çok düşünme. dedi, hepimizin bildiği sey nasıl olsa. Şöyle daha romantik. daha duygulu bir şeyle< dinleyelim. Ayla ile bir hikâyeni an lat. Gerçekten sşktı sizin aranızdaki.. Ayla ile çok iyi dostuz şımdı.. (DEVAMI VAR) SEÇİM SONUÇLARI BENİM İÇİN ŞAŞIRTICI OLMADI,, • «O aşamanın en hoş hatırası, Demirel'in kendi başkanlığında bir AP CHP koalisyonu teklif etmesi... Bu da yeni durumu içlerine sinairemeyişlerinin tatlı bir örneğiydi> « Seçımlerde alacagımız sonucu genel çızgüerıyle tahmın edıp söylemiştım. Dedigira şuydu: Salt çoğunluğu alamayabıliriz ama, en çok oyu olan ve en çok milletvekill çıkaran parti biz o'.acagız. Bu teşhisiml daha seçim kampanj'ası başlarken söylemıştim. Bir çok kimse ve bu arcda yabancı gözlemciler, buna manmıyorlardı. Teşhisimı cıddıye almıyorlardı. Fakat sonuç böyle oldu.» Ecevit, bir bölümünü benim de izlediğim seçim kampanyasmdakı konuşmalarınm hemen hemen hepsinde tekrarladığı bu tahmınini hatırlatıyor ve şöyle diyor: « Onun için seçim sonuçları benim ıçın fazla şasırtıcı olmadı. Sonuçlan, o sıra evimizde televizyon yoktu, bir süre Mete Akyol'un evıne gidip oradan izledim. O zaman biliyorsunuz, TRT, durumu sabaha kadar tam yansıtmarruştı. Ondan sonra genel merkeze gittım. Genel merkezde haber almak için iyi bir düzen kurmuştuk. Sadece TRT'nin verdiği biîgilere bağlanmıyor, gelişmeleri daha gerçekçi olarak izleyebüiyorduk. Sabaha dogru durum büyük ölçüde belli oldu.» Sonuç, hep bıldiğimiz gibl, CHP'nin, Ecevit'in dışmda bir çok kimseyi şaşırtacak şekilde, yüzde 33'ün üstünde oy taplayarak, gerçekten en gıiçlü parti haline gelmesıydi. Yenilgiyi hazmedemeyen Demirel için herşeyin üstünde kendi başbakanlığı önemliydi,, İi seçimler bu göriişümü kısmen de olsa doğruladı. Halkm oyları daha çok buyuk partilerde toplan dı, daha çok CHP'de ve APde... CHP oyları yüzde 33 dolaylarm dan yüzde 37'nm ustüne çıkü. AP' r.in oylarında aşağı yukarı o oranda bır yükseliş oldu. Eğer ik tıdar belirliyebdecek bir genel se çim olsaydı, muhtemelen bunun da ötesinde bir netleşme olacaktı. Yani oyların daha da toparlanma sı olanağı sağlanabılecekti. Fakat. bildiğiniz gibi diğer partilere bu göruşümüzü kabul ettireme dik. O sırada AP ile koalisyon yapmamız ıçm muhtelif çevrelerden büyuk etkıler gelmeye başladı. Arkadaşlanmızda bu konuda ge nel bir isteksizlik vardı. Buna rağmen ben bütün iyi niyetimle AP'ye girisımde bulundum. Fakat bildiğiniz gibi ters bir cevap ald'.m. Kendi baskanhğmda olnıaksızın bir CHP AP koalisyo nunu AP kesinlikle düşünmüyordu. tisine bağlanan umutlar çok erken bir tarihte sarsılmaya başla yabilirdi. O zaman da rejım için sıkıntılı bır durum doğardı. Çünkü bir aHemaUf yokluğu sorunu cıddi olarak ortaya çıkabilirdi. O aşamanın en hoş hatırası, Demirel'in kendi Başbakanlığında bir AP CHP koalisyonu teklif etnıesi.. Bu da, yeni durumu içlerine sindiremeyişlerinin tatlı bır tlk koalisyon görüsmeleri. . 9 aralık mahallî seçimlerinden ?onra yeni cfenemeler... Ve nihayet CHP • MSP koalısyonj olanağlnın yenıden ortaya çıkması.. Fu gelışmelerle birlikte 1974 yılına da girilmiştir. • Ben inamyordum ki, erken seçlm olursa, henüz partilerln muhalefette ve iktidarda denemelerlîıe vakit kalmamış olmasına rağmen daha net bir durum ortaya çıkacaktır.» tivordu. Hem almak tstedigl bakanhkların sayısı bakımından. hem de ılgı alanı bakımından... sonra Erbakan, benden habersia olarak Valileri Ankara'ya çağırma, onlara direktifler verm« gjbı yollara gitmeye başladı. Milli Eğitimle ilgilı olarak yaptığı k o nuşmalarda da. kendisi önce Milli Eğitim Bakanlığını bazı hususlara angaje ediyor, ondan sonra, bu konuda söylediklerinin yapılması içm Milli Eğitim Bakanını, baskı altına aimaya kalkışıyordu. Aynca MSP bize, daha önca rejim konusunda ve iktisadi ve sosyal konularda görüşlerimizin yakınlaştığı izlenimini vermişti. Fakat o alanda da, gerçeğin böyle olmadığînı, daha sonra u y g * lamasıyla görmeye başladım.» Bu uygulama. başka neler gö»terdi? Ecevit'in Başbakanhk m*kamına geçtiği günden itibaren, kendi etrafındakı olaylar nasıl g&listi?.. Onlan da bu vazı sersisinin son bölümünde, Ecevit Bafbakanlığını anlatırken göreceğte. Bu son bölüm, biraz aradao sonra başlayacak.. Ve hükümet kurms denemelen başladı. Ecevit şöyle anlatıyor: « Ilfc denemelerde hükümet lcuramadık. Millî Selâmet Partisı bizımle hükümet kıırabılecegi izlenımini verdi. Ondan sonra, biliyorsunuz, caydı. • Bunun üzerine biz erken seçim önermeye başladık. Ben ınanıyordum kı. erken seçim olur sa, henüz partılerin muhakfette ve iktidarda denemelerine vakit kaimamış olmasına rağmen daha net bir durum ortaya çıkacaktır. Nitekim 9 aralıkta yapılan mahal Hükümet kurma sorunu Milli EğitLm Bakanlığı özellikle Milli Eğıtım Bakanlığı üzerinde ısrarla duruyorlardı. Biz MSP'ye gerçek oranının üstünde bır bakanlık sayısı veriyorduk. Ama Milli Eğitim Bakanlığını veremezdîk. MSP yöneticilerinın, özellikle sayın Erbakan'ln Milli Eğitim Bakanlığının kendilerine verllmesını koalisyona glrıp, gırmemeJen açısından bir kritik say dıklarını ısrarla behrtmelenne rağmen, CHP bu konuda kesın vaziyet aldı. Milli Eğitim Bakanlığının CHP kanadında kalmasında ısrar etti Goruşmelerde MSP. aynca iki başlı bır huJcumet yaratma eğüıminı açıkça ortaya koyuyordu. Anayasamıza göre, Basbakanda bulunan yetkilerin tümüne Başbakan yardımcısı olarak Erbakan ortak olmak istiyordu. Bunun da mümkün olanıayacağını, bu şetalde hültümet edemeyecefimua anlatmaya çalıştık. Fakat öyle anlasjhyordu ki MSP, koalisyon müzakereleri sırasında kabul e^ tiremediği bazı hususlan hükümet kurulöuktan sonra birtekım oldubittilerle gerçekleştirmeye veya elde etmeye kararhydı. Nitekim bu şekilde iki başlı hükümet yaratma yolunda sonradan muhtelif girişünlerde bulundu.» MSP ile DiŞi BOND Demirel için Demirel ıçm her şeyin üstünde kendi Başbakanlığı dnemliydi. Se çımde uğradığı yenilgiyi hazmede memişti. Fakat bunları hayıflanarak sdy lemiyorum, bence hayırlı olmuş tur. Iki partinin koalisyon kuramaması.. Çünkü anlaşmamız son derece zor olurdu. Türkiye bır takım sosyal ve eko nomik alanda bir takım radikal tedb>lerin alınmasmı gerektiren bir dönemdeydi. bunlar alınama yacaktı ve Cumhturiyet Halk Par Ecevit şoyle anlatıyor: « Sonra Milli Selâmet Partısinin artık bizımle koalisyonu cıddi olarak düşunebıleceği haberlerı gelmeye başladı. Fakat bunun ne kadar gerçekleşebilece ğınden emın olmadığımu İçin, bır kere ağıımız yanmıştı, resnıî temaslarla işe başlamayı doğru bulmadık. Esasen yılbaşı ve bayram tatilı bır araya geldıği ıçın birçok arkadaşımız Ankara'da yoktu. Bsn. Denız Baykal'dan rıca ettim. O. »ayın Asıltürk'le bılinen gorüşmelere basladl. Bu goruşmelerde oluralu sonuç alabileceğimiz izlenimı bizde uyanınca, yetkililer arasında res rıı temaslar başladı. Muzakeremiz çok çetin oldu, MSP kendi sayıslnın çok ötesinde bır ağırlık kazanmak is Dördüncü bölümün sonu l'akında beşinci ve son bölüm Ve Erbakan Hatta hükümet Kurulduktan Ecevıt Başbakanlığmî Anlatıyor TiFFANY JONES yLfStfyiLA8lll I I « ^M 1 g / M GARTH FACAT NlASll, ı'SME/V1İ2 YOC Kİ f § ^jt tucı^c sie ^ H ^ H DÜN SECE (SCIDİM peıc oeoiu Edebiyat Fakültesi Dekanlığından Fakültemizın aşağıda vazıiı bölümlerıne Okutman, Dr. Asistan, Asistanlık kadrosuna DENiZCiLiK BANKASI T.A.O.'DAN GEMİ VE VİNÇ SATILACAKTIR I) Bankamız Deniı Vollan tşletmesine alt •BÜlK Doktora Öğrencisi Alınacaktır Alman Filolojısl Kürsüsüne Dıl rarüıı okutmak Uzere personel kanununa göre eğitün ve öğretim hızmetleri «nıfında açık bulunan 10. derece aylıklı kadroya Alman PUolO jisi Kürsüsünden mezun bır okutman, Sosyal Antropoloiı Kürsüsünde açık Dulunan asistanlık kadrosuna 175ü sayılı ünıversiteler Itanununun 32. maddesl uyarınca ayni kürsüde doktorasını vapan Dir doktora öfrencisı. îslâm Araştınnalan Enstitüsüne 175ü sayılı Unlversiteler kanununun 29. maddes: uvannca doktorasını yapmış ve öır batı dılı yanında Arap veya Farsça dillerinden blrlnl bilen blr asıstan alınacaktır. Isteklilenn (asıstanların sınava glreceklen vabana dill bildıren) bır dılekçeyle 14 Mart. 1975 tarihme Kadar Dekanhtımıza müracaatları ilân olunur. 1 TIRHAN YOLCU GEMiSi 2 MARMARA GEMiSiNE AiT 6 Adet 3 Tonluk E3ektrikli Vinç 3 ORDU GEMİSİNE AiT »> 2 Adel i Tonluk Eektro Hidrolik Vlnç b) S » 3 . » . , Kapstümi} zarfla tekJLf alma suretiyle satışa çıkanlmıştır. Son teklif verme tarihi 20^.1975'dlr. Satıs Sartnameleri Malıeme Müdürlügünden t27 Mayı» Han Kat: 3 Bahcekapı) tetnin edilebilır. Dosy» No: 1975/104 EUMlZDg IPEC VE OMOANI m III) (Basın: 11766> 15S1 (Basın: 11650) 1559
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle