21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRT CUMHURÎYET 14 Şubat 1975 LEI^LıM, BöL VAKTı VAPPl• İ5.' (rfoi) WiV. TuPu/MA Hk l U MîikU YOKM FAKAT; GO« U2MANLA(llpA \ /" ABBULCANBAZ ÎNt OftfAKTI. HEMDt HüKüMcTı ADA ALLAH AŞK DA GEZER Ecevit 12 Mart'ı ve Sonrasını Anlatıyor Röportaj: Altan ÖYMEN 59 Yazan: Necati CUMALI yemek istiyordu yine. Ben. ayaklarım yerden kesilmiş uçar gibıydim aşktan. Yüzük, küpe, igne, daha ne varsa çıkarıyordum bir bir elden. Hepsi gereksiz görünüyordu gözümde. Istanbulda ilk yıl böyle yaşadık, Bir yıl da Paris'te böyle geçti. Üniversitedeki sylığı Fransa'ya transfer ediliyordu. Benim elimde avucumda kalanı da: karaborsadan falan Paris'e aktardık durduk. O >nne Döme'da, Select'de, Coupole'de Saint Germain des Pres kahvelerinde ucuz pahalı demeden sayısız Fransız konyaklarını deviriyor, Çin lokantalannın birinden öbürüne sürük lüyordu beni.» «Eh, kurudum sonunda. IstanbuTa dönmüş tük. Çalışmaya hazırdım. Tiyatromda yerim hazırdı. Yine olrr.az diyordu. Niye olmaz anlayamıyordum. Evlendiğimiz zaman ben mademki artisttim, ne değişecekti bende? Sonunda anladım nedenini!.. Tiyatro, elinin altında, hazırda tuttuğu bir mızıkçılık nedeniydi. Benim tiyatroya olan aşkımı, nasıl olsa günün birinde tiyatroya dönmek isteyeceğimi biliyordu. Eh, aramızdaki ilişki sür git hızını koruyamayacağına göre. Öyle ya ailesinin öbür erkekleri gibi otuzuna rarınca akıllanacağını biliyordu nasıl olsa. Aklı başına gelince, madem tiyatroya dönmek istiyorsun ben yokum, deyiverecekti bana..» «Tiyatroya dönrrLeme sıra kalmadan başladı Tnızıklamaya. Satılacak değerli bir şeyim kalmadı üçüncü yıl. Eskisi gibi lüks otellerin barlarında, kulüplerde saçıp savurmasına destek olamaz oldum. Rahathkla suçlu görmeye başladı beni. O kıymetli anacığı, babacığını özlediğini gizleyemiyordu artık .» «Neydi değeri? Nesine âşıktım? Hiç hoşlanmam bir zamanlar sevdiğim bir erkeği sonradan çekiştirmekten. Galiba da böyle konustuğum tek erkek odur yaşamımda. Üç yıl kaybettim onun jiizünden. Düşün, hem de sahnede en parlak geçmesi gereken üç yıl! Yirmi yedi ya^ e n s l bir' Yabı ıkı"A>TBp»dılım ler. Paris'te ya da Londra'da okurlar üniversiteyi. Arkalarmda ekmek bekleyenleri yoktur. Aksine, dönüşlerini beklerken, evlenecekleri kızdan oturacakları eve kadar, bütün ömürlerinin mhat geçmesi için kendilerini düşünen, hazırlıklarla uğraşan bir yığın insan vardır arkalarında. Döner dönmez üniversitede yer bulurlar. ijaka mı? Paris'ten Londra'dan gelmişlerdir! Ellerinde pipo, şöyle ağızlaTinın kıyısından hafif duman sala sala. tepeden dinlerler bütün konuçtukJarını. Ağzmızdan kazara yabancı bir kelime kaçmasın. Biraz alaylı dibieltiverirler hemen: marşe komün değil, komön (x).» «Marifetine gelince üç yılda topu topu beş yazısı çıktı. İkisi günlük bir gazetede. Üçü amatör edebiyat dergilerinde. Şunu yapacağım, bunu çevirecegim der dunırdu Allahın günü. Ama en serdiği iş balık tutmaktı gerçekte. Sabahtan akşama bırak denizin kıyısında balık tutsun. (x) Marcke Cornmun Daha sonra Ergun'u kariştırmaya başladl söylediklerine: «İlk günler gözümderı kaç'ı sanıtıa. Biraz sürttün Sevginin arkasında. Ama senin uyuşacağın yaradılıçta değildir o. Bir yazarla bir borsa simsarını kolay kolay ayıramaz birbirinden. Geldi geleli bir şeyler kanştmyor burada ama daha tam anlayamadım kiminle. Hoş, merak da ettiğim yok zaten..» «Sen niye asılmadın Leylâ'ya? Sahir'in metresi diye mi? Onlar pek aldırmaz öyle şeylere. Karı o gece epeyi yüz verdi sana. Hele beni seçtiğinı anlayınca aklını çelmeye epeyi çalışt:. Şudur budur araa hoş kadındır. Üstelik benden daha genç. Niye onu seçmedin?.. Bir bağ kuramadm kendinle öyle mi? Doğru anlamışsın. Baştan aşağıya yapmacıktır. Hem ben melek kalınm onun yanında. Defteri oldukça kabarıktır. Yüzü geçmiştir belki de düşüp kalktığı erkek ... Belkıs yaradılışında kadınlar kolay kolay söz etmezler geçmiş yaşamlarından. Biienler ancak parça parça tanır onları. Belkıs'ı da herke:; ancak kendi gördüğü, tanıdığı. ya da başkalarından dinlediği kadanyla bilirdi. O günkü konuşmalannda, pek içi taştığı günlerinde olduğu gibi arada bir iki cümle iie değiniyordu geçmiş yaşamına. «Evet» dedi, evlenip boşandığı tek erkek olan o doçent için «Çok sevmiştim onu. Üç yıl bağlı kaldım. Hiç aldatmadım. Tiyatroyu çok seviyordu güya! Hep tiyatroyu sevdiklerini söylerler bazı küçük beyler. Hep tiyatro aşkıyla döner dolanırlar sevdikJeri aktrislerin çevresinde. Sonra evlenir evlenmez ilk işleri kanlannı tıyatrodan çekip almak, eve kapamak olur. Yemeklerir.i pişiren kadının aktris olması şartmış gibi!» «Ailesi beni istemiyordu. Oğulları benimle evlenmekle kendine göre bir çeşıt kahramanlık göstermiş oldu tabiî. Ama ne kahramanUk! Onun soyundari gelen erkeklerin gbV^ terip gösterebileceği kahramanlık da olsa obv sa bu türlü olur zaten! Babalariyle üç beş yıl dargın kalır, el altından analarından yardım görürler. Sonunda ne hikmetse hep akılları başlanna gelir küçük beylerin. Aileye sokulması uygun görülmeyen o kadının ne mal olduğunu anlar, yuvalanna dönüp el öperler. Anneleri babaları, sağda solda, bizim ailenin erkekleri hep böyledir, ilk gençliklerinde uçan olur, ancak otuzunda akıllanırlar gibi inciler yumurtlarlar.» «İlk yıllar pek başıma kakmaya kalkmasa bile, evlenmekle borç altmda biraktığı havası yaratmaya çalışırdı bende. Pişmanım demezdi ama, soyu sopu, ailesinin değeri üstüne birtakım çalımll sözler ederdi. Hani bak, ben senin için neleri yıktım gibilerden...» «Delikanh bir doçentti alt yanı. Aylığı neydi ki? Küçük yaştan bolluk içinde büyümüştü. Ka'zandığı kadanyla geçinmek gibi bir ölçüsü olamazdı. Beni tiyatrodan çekip abrken alıştığı yaşayışm giderlerini karşılayıp karşılayamıyacağını hiç mi hiç düşünmedigini sonradan anladım. Benim evime yerleşti. Akşamları eskisi gibi şurada, burada içmek iji. yerlerde yemek Anadolu'nun mucizeye benzer yeteneği.. ÇEK YAZARININ; KAPALI REJİMLERDE EGEMEN GÜÇLERE KARŞI ÇIKANLARIN DÜŞECEĞi KORKUNÇ VE UMUTSUZ YALNIZLIĞI ANLATAN «TAŞ BEBEK»i BENİ ÇOK ETKiLEDi. KÖYLÜ SUSKUNDU.. AMA BU SUSKUNLUĞUN ARDINDA, BENİM REJİMLE İLGİLİ KAYGILARI KÖYLÜMÜZÜN DE DUYMAKTA OLUŞUNUN SAKLI OLDUĞUNU SEZİYORDUM. YALNIZ KALMAYACAKTIM. <;., halka guvenmenm ü **J *¥„ f*ü ifp. •*? \~ 12 Mart S g * H Hp, cF T ^ zjS Seçime yönelinmesl, bunalrmm çıkışı oldu. Fotoğrafta, Ecevit 18 haziran 1972 Tekirdağ tl Kongresi'nd» konuşurken görülüyor.. ...<..•. . , . anlattı.. Bülent Ecevifin istifasından sonraki anıîanndan biri, eşiyle birlikte İzmir ve yöresine yaptı ğı bir geziyle ilgili. Şöyle anlatıyor: « Birkaç gün sonra, dinlenmek üzere birkaç günlüğüne eşim le birlikte Izmir'e Günıüldür'e gittik. İzmirli dostlarımız Muhsin Bilgehanla e?i Tangül Bilgehan ge lip bize güç kattılar. Deniz Baykal yedeksubaylık işlemi için İztnir'e çağnlmıştı. O da bir ara Gümüldür'e geldi. Birlikte, Ege' ye erken gelen ükbaharın ılık havasında kır yürüyüşleri yaptık. Kesre köyündeki, Gümüldür köyündeki eski köylü dostlanmızı gittik. Gümüldür'e gitmeden önc«, Bil gehan'lann kitapcı dükkânmdan bir Çek yazajının «Taş Bebek» adlı romanını yanıma almıştım. Gümüldür'de o güçlü, ama acı romanı okuj'unca maneviyatım yeniden sarsılır gibi oldu. Kapa h rejimlerde egemen güçlere kar şı çıkanlann düşebilecegi korkunç ve umutsuz yalnızlığı anlatı yordu roman... Türkiye'de rejün ne kadar süre için ne kadar kapalı olacaktı. ben ne nadar yalnızlaşacaktım toplumda, ne kadar umutsuz kalacaktım?.. Bunlan düşünmeğe, öyle bir yalnızlı ğa kendimi raanen hazulamağa başladım. Acı yalnızlık (DEVAMI VAR) D:Şi BOND Mehenk taşı Benim için bunun baş göstergesı köylü olacaktı... Köylünün ne düşündügü, ne sezdiği, davranışımı nasıl karşüadığı veya kar şılayacağı, benim için herşeyin üstünde değer tasıyordu. Çüıikü benim gözümde, sagduyunun da öngurünün de sasmaz ölçeği, me henk taşı, Türk köylüsü idi. Kesre köyüne, Gümüldür köyü ne, o mehenk taşına kendimi %ur mak için gittim. Köylü suskundu... Ama bu sus kunlugun ardında, rejimle ilgili olarak benim duydugum kaygıla rı köylümüzün de duymakta olu şunun saklı olduğunu seziyordum. Gümüldür dönüşü, yol üstünde, Bulgurca'ya ve Cumaovasına da uğradım. Şimdi iyice hatırlamıyorum, ya Bulgurca'da ya Cu maovasında ikisinden birinde şöy le bir olay oldu: Köy kahvesine girdim. Anadolu'nun o şasılacak haberleşme yeteneğiyle. gelişim hemen duyuluvermişti. Kahve bir kaç dakika içinde doluverdi. Kar SEMİNLE A*AY1 8EN İ .80 ONUMZIN FİK. Sıkıntılı günler geride kalmıştı. Ecevit, CHP Genel Başkanı olarak, Genelkunna? zenlenen törende komutanlan kutlarken görülüyor.. çılıklı birbirimizî tarta tarta k o nuşuyorduk. Kalıvenın içine rejim kaygısı ağır bir bulut gibi çökmüştü. Köylüler daha çok ba na soru soruyorlardı; ben düşün celerimi, kaygılarımı, umutlanmı anlatıyordum. Tam ayrılacağım sırada bir yaşlı köylü kalktı: Bir soru soracagım, dedi... Buyurun sorun, dedim. Yaslı köylü: Göıünüşe göre, çok kimseyi, çok seyi karşımza aldınız, kime güveniyorsunuz?. Hiç düşünmeden. S:ze güveniyorum, dedim. Bütün köylüler sustular. Ben de başka bir şey söylemedim. Onları düşünür durumda bıraka rak, «Allahaısmarladık» dedim, aynldım. kahvesindeki iki cünılelik konuş mamız. bütün Anadolu'ya yayıiıvermişti. Halkın bakışlarını bir başka türlü görüyordum, artık kendimi daha güçlü. daha güvenç li buluyordum. Çek yazanmn ki tabındaki o acı yalnızlıgın bekle yişi ve umutsuzluk korkusu içim den dagılıp gidiverdi. Neyi neden yapüğımı, halk an lıyordu, arkadctslarım anlıyordu, örgütümüz anlıyordu... Yalnız ol mayacaktım... Türk halkıyla, hele Türk köy Başkanlıgı'nda dü lüsüylc anlaşabilmenin, birbirine güvenebilmenin eşsiz gücünü duj dum yüreğımde. Halka inanmaktaki haklılıgı nuz bir kez daha ve en çetin kc rullar altında doğrulanmıştı. Eger 12 Mart bir şeye yaradıy' sa, o da, aydmlann bırçoğuna acı çilelerden sonra da olsa, hal ka inanmanın, güvenmenin değer ni öğretmiş olmasıdır... TiFFANY JONES YARIN: Yalnızlık günleri Halkm bakışları Sonraki günlerde, bana öyle gel di ki, Anadolu'nun o mucizeye benzer haberleşme yeteneğiyle. sanki o jaşlı köylüyle bir köy Motorlu Araç ve Büro Eşyası Satılacak 1 Asağıda cins, marka. kapasite. halihazır durumlan ve muhammen bedelleri yazılı ihtiyaç tazlası araç ve eşya satılacaktır. Q O 6 , lusi çexfc(,»T2 J KRteTAL <3ÖK.'Ü AU ( KAVA A U N VE OHU V HAY.B BlROÜNyAPA No Pco VVorsted Oil 12 Harman Yağı Alınacaktır. Diyarbakır Fabrikamızın ihtiyacı 4000 kg. Nopce Wersted oil harman yagı kapalı teklifle mübayaa edilecektir. Firmaların tekliflerini 20.2.1975 günü saat 16ya kadar Müessesemiz Ticaret Müdürlüğüne tevdi etmeleri. Müessesemiz mezkür maJı alıp almamakta veya istediği firmadan dilediği kadar almakta serbcsttir. SÜMERB.1NK YÜNLÜ SANAYÜ MÜESSESES1 DEFTERDAR EYÜP ö a o ö o o Û ö ö C t S S t Minibüs Damperli kamyon Çelik masa tır. Markasi Kapasitesi Intemationale 10 lrişilik Diamont Muhtelif 5 Ton 7 Adet Halihazır Muhammen durutnu bedeli Çalısır 69^36.41 Çalışır 57.441.95 Kullanılır 4.800. 2 Satış kapalı zarfla teklif alma suretiyle yapılacak a p o c o o p ö a g o ö Teküflerin en geç 25 şubat 1975 günü saat 10.00'a feadar Istanbul Cagaloğlu Türkocagı Cad. No.: 1, Kat: 3'teki (Gazeteciler Cemiyeti binası) Genel Müdürlügümüze tesllm edilmesi, posta ılt gcnderilmesı halinde mezkur tarihe kadar Genel Müdürlüğümüze ulaşması lâzımdır. 3 Araçlar halen DARICA Bayramoglu'nda (Basın îlân Kurumu Tatil Kö\'üVnde bılunmaktadır Taüpler arzu ettlkleri takdirde bulunduklan mahaldp gnrebilirler. 4 Satış bedeli peşin olarak ödenecektir. 5 Kurumumuz 249() savılı Kanuna râbi bulunmayıp, saüşı ^aoıp vapmamakta veya düediğine yapmakta serbesttir. îlân olunur. BASIıN İLÂN Kl'RlTVRi < ; K \ E L MtîüÜRLÜGÜ (Tel.: 27 66 I O K (Cumhuriyet: 1169) (Basın: 109997 1165)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle