18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURlm 25 Irıiık 1975 Bu sırada Ttlrklyemlzde senin benlm lşledlğimiz zaman yargılama organlannın önüne götürüleceğimiz bazı işleri yapanlar ülkemizi idare ediyorlar. Orneğın, bir Adalet Bakara iki öğrencinln Şişli Meydanında silâhla öldürülmesi ve faillerin polisin elınden kurtulup kaçmalan üzerine yaptığı konuşmada bu eylemin Ulkeslnl sevenlerin ülkesini komünizme atanlann çatışması olduğunu söylüyor. Böylece öğrencileri öldürenlerin işlediği suçu iyi gördUgünü söylüyor. Ceza kanununun 311. maddesine göre «Kanunun eürüın saydığı bir fiili açıkça... iyi gördügünü söyleyen... kimse üç aydan bir seneye kadar hapis ve 50 liradan 500 liraya kadar ağır para cezasına mahkum olur.» Ceza fazla defildir; ertelennıesı olanağı da vardır. Ayni fıil basın yolu ile lşlenirse ceza bir misli ağırlaölabilmektedir; ama yine de ertelenmesi olanağı yok olmaz. Örneğm, bir Başbakan Yardımcısı, «Ülkiicü ihtiyaç duyarsa millî silâhını kullanır. Çogu Karadeniz yapısı veya Makina Kimya ruhsath silâhlardır buniar. biçiminde demeçler veriyor. Boylece bazı kişilerin başkalan aleyhine silâh kuîlanmalarını sahk veriyor. Ceza Kanununun bu sefer 311. maddesine göre. «Bir suçun işlenmes.ni alenî olarak tahrik eden kimse aşağıda yanh sekillerde cezalandınhr: 1. Eğer tahrik ettiği cürmün cezası muvakkat ağır hapsin üstunde bır ceza ıse üç seneden beş seneye kadar ağ;r hapis...» Zannederim, bir kişiyi taammüden ölüürme idam cezasıtıı yani muvakkat ağır hapsin üzerinde olduğu için, bu cezayı gerektiren bir tahrik suçu söz konusudur. Cezamn ertelenmesi olanağı da yoktur. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER YÜCE DİVANLIK IŞLER Prof. Dr. öztekin TOSUN ttr. Gerçelrten bu yerine döndürememe durumunda bir maddi olanaksızlık söz konusudur; fakat, daha sonra müdürlük boşalmış, eskl müdür ylne yerine döndürülmemiştir. Halbuki, artık eskl müdürun dönmesıni engelleyen maddi olanaksızlık da söz konusu degildir; çünkü, daha sonra atanan müdür o makamı boşaltmıştır. İdare, Danıştayın kararmı, bu sefer maddi olanaksız olmamasına rağmen, yerine getirmemekte direnmektedir. Anayasamız fidare. m&hkeme kararlanna uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlannı hiç bir surette d«ğiştiremez ve bunlann yerine getirilmesini geciktiremez» demektedir (m. 132/son>. Idarede bulunan sorumlu kişiler. memuriyet vazlfelerini yerine getirmekten kaçınmışlardır. Bunun gibi, bir başka ömekte de memuriyet vazifesmi yerine getirmeyen bir bakanı görmekteyiz; o da nüfusu üç milyonu aşan Istanbul Helediyesini 1 1 gilendiren olaylardır. Sırf CHP'ye oy verdigi için Istanbullulan cezalandırmak isteyen bir zihniyetle Belediyeye hukuken yapılması zorunlu yardım yapılmadığı için günler boyu binlerce memur ve işçi aylıklannı alamamış, belediye hizmetleri aksamış, yollar çöplukten geçilmez olmuştur. Bu yardnn yıllardır devmm ettigîne göre, daha sonra da yapıldıgma göre, herhalde hukukt bir dayanagı olmadıgı söylenemez. Eğer hukukl dayanagı varsa, onu zamanında yapmayıp Istanbullulan zorluklara atmak hukuka ajkırı düşmelidir. Burada da yapılmayan bir memuriyet vazilest söz konusudur. Ceza kanunumuzun 2.10. maddesine göre, «Her ne vesile ile olursa olsun memuriyet vazifesini yapmakta ihmal ve terahi eden... memur bir aydan altı aya kadar hapis ve 100 liradan 500 liraya kadar agır para cezms: ile cezalandınhr. > Bu iki olayda söz konusu olan Bakanlar da memur olduklarından bu madde bu Fakanlar hakkında da uygulanır. Cezamn ertelenmesi olanagı da vardır. •ert«*tllkten IUÇ Islemefct» faydalanrnak çok kolaylaşır. Bu kolayhğı yaratmamak için idare edenlerin berkesten (azla kanuna sajrgüı olmaları gerekir. örneklerde belirttiğimiz gibi, bu gerege uyulmazsa, uymayanlann kanunun yaptınmlanna uğramalarından vazgeçmemelc gerekir. Bu ise, adı geçen kişiler bakımından kolaylıkla gerçekleştirilemez; çünktl, buradaki kişiler görev suçlanndan dolayı Yüce Divanda muhakeme edilebilirier: VUce Divana sevkedilmeleri de Parlamento'nun bu yolda karar vermesine bağlıdır; Parlamento'da ise böyle bir karan çıkartacak çojfunluk bulunmamaktadır Bu durumda, yeni seçimler yapılınca çoğunluk bakımından Meclis aritmetigi degişeceğindendir ki, bu eylemlerin hesabı sorulabüir. Meclis aritmetiği yeni seçimlerle değiştlğinde bu fiillerin kovuşturulabilmesi için, seçimden sonra. hemen hemen her zaman olduğu gibi. At Kanunu çıkarma yönüne gidildiğinde bu fiillerin kovuşturulması ylne olanak dışı kalır. öyle ise, böyle bir seçimden sonra herüen At Kanunu çıkarma yoluna gidilmemelidir. Gidildiginde. bu fiillerin hesabı sorulamaz olur ve ilerde idareciler için kanuna aykın nareket etmek bakımından zararlı örnekler devam eder. Onun için hemen Af Kanunu çıkarmak yoluna sapmamalıdır. Nitekim, son Af Kanunu bizde Sıkıyönetim zamanında lslenmiş olduğu ileri surülen bir takım işkencelerin, kanunsuz hareketlerin hesabının sorulma sını engellemiştir. Bu eylemlerin hesabı sorulduğundadır ki, ilerde idarecilerin bu biçimde hareket etmekten çekineceklerini düşünmekteyiz. îdarecilerin kanuna uygun hareket etmek alışkanhgı yerleştiginde milletin de daha kolaylıkla bu ahşkanlıgı edinecefcini ve demokratik bir düzeni korumayı baçarabilecegimizi saruyorum. Böyle olmadığında, kuvveti eline geçiren, bunu Kanunsuzluk yapmakta kullanırsa, ülkemizde demokrasinin yürütülmesi olanagının zayıflıyacagı açıktır. Demokrasl elden gittiğinde ise. bundan faşistlerin faydalana cagını tahmin etmek zor bir şey degildir. Matutiyet,,... aşIıktaU s5«fl yeni Inışaklar bilmezler. Ben de bllmezdim ınatufiyeti; sonradan ögrendim. Şöyle ki: Matufiyet, ma'tuftan; matuf. atıftan pellyor. Osmanhca bir söz matufiyct; Türkçesi yöneük demek Bir kişlye, bir yana, bir ise yönelmiş anlamına kullanılıyor tnatuf. Bizim Ceata Yasamızın 484'üncü tnaddeslnde geçer. tlgiU maddeye göre. birisine adını söylemeden de hakaret etmek olasıdır, ve suçtur. «İsim sarahaten zikredilmemîş de olsa veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş de bulunsa» bir kimseye «matufiyetinde tereddüt edilemiyecek derecede karineler varsa, ismi zikredilmiş. sayılır. Görüldüğü gibi bizim Ceza Yasasının dili çetrefUdir. Birisi, ya da bir kurum. şu kanunu Türkçeleştirse, halka hlzmet etmiş olur. Çünkü millet çiderek bunalıyor; yurttas Ceza Kanununu alır, okur: Işliyeceği suçu öğrendlkten sonra işler. Her neyse... Bu matufiyet yüzünden geçmişte bir sürü dava açıldı başımıza; 1960larda sardıkça sardılar Iddianameleri Böylece matufiyeti öğrenerek çeldik 1975"e. Şlmdi yine MaturiyeU gerekçesiyle Savcüığı sık sık ziyaret etmek zorunda kalıyoruz. Çunkü memleketimizde alıngan adamlar yaşıyor. Alıncanlıga degçtn bir ünlü fıkrayı şurada kısaca anlatmak için lznlnizi istiyorum. Gazetelerden blrlnde bir ilân çıkmış: «Askerliğini yapnıış, Almanca, tngilizce blllr, 35 yaşını aşmamış, makine mühendisi aranıyor.» tlânı veren kuruma bir Karadrnizli yurttaş basvurmnj, bemen sonruya başlamışlan Kaç yaşındasıo? SO. Almanca, İngilizce btllr mlslnT Hayır. • " Askerliğinl ymptın mı? Çüriiğe çıktun. Mühendis mlsin? Deülira. Peki. nlye geldin be adam? KaradenizlL* Bakın usaklar, demiş, ha bfleeiiiac M, ben ba tste yokum, duyurmaya celdum. Biz zaten alıngan mllletdik: son yillarda btı abntanlık hastalık niteliğine ulaşti han bOyük törCnen kfiçflk adamlanînızda... Ne zaman bu köşede, tsmlnl. cismlni, soyunu, sopunu yazmadan birHinden söz acsak; savcılıktan «tnatoflyet» nzerine blr çafn alıyoruz: Filanca tarthll razmızda. falanca kişlre matnfen binna diye hakarette bulnndujhmuzdan Türk Ceza Kanunu ügtU maddeleri gereünce hakkınızda dava acılmasına... Sayın Savcılanmızı severim ben: nzun yıllar karsrlıkh çalıştık. Onlann cfirevleri var: blzim rfrevlerimiz var.. Sılc sık bu ıcörevlerlmlz rözünden buluşurnz. Bfr noktayi kendllerine hatırlatmak Için Izinlerinl rica edlyorum. Bo ülkede siyasal nüfuz ticaretl arttıkça. ahlâk bozuldukça. hırsiztak çoğaldıkça, volsurluk voğnnlaştıkça çörüme koyulaştıkça: »e biz de ba memlekerln varan olup ellmiz kalem tutrnkç* «matufiyet» davalannın haksız. eerrk<tlz ve antamsn vere ço^alması tehlikesi olasıdır. Çünkü şimdi durup dururken şuraya bir satır düssek: Clan namussuz. Bir satır daha: Bre hırsızBir satır daha: Soyguncu, ydzsflz, kscafcçı. HaTtne sSmnrflcüsO. as«. tılık... Şimdi hu ttatırların herblrinln kime »e tdmlere rönellk bulundujhınu ben de billvorum, okuyan da bllivor. halk da biliyor. savcı da biliyor. Çünkü artık bu memlekette vukandaki sıfatlarla «maruf» kodaman polltikacilar ve çerrelerl bellidlr. Ama Türk Ceza Kanununa göre bu durumda «matu. flyet» davası açüabilir mi? Böyle blr hukuk var mı vervüzünde?. Bektasi BabMi kafayı tutmu*. mahalleye drer ftnnet narayı patlatmış: Bre pezevenkler... Herkes pencerelere fisüsOnce. Baba ErenJer sopasına dayanarak mınldanmaT» baslamış: Ne de çok, ne de çok... Memleketin havası bozuldu, suyu plslendl; hırsızı, s8mQrücüsiL soyjruncusu. rüşvetçlsi ibadullah... Urtava sövsrn bl . Ir Ceza Kanununa eore «matufiyet» ounaya başladıysa, &• ! bunda bizim suçumuz ne?. B Kararları uygulamamak Orneğin. TRT Müdürünün işlne son verilmlş re müdür de Damştaya baş\Turmuştur. Bu arada yerine bir başkası müdür olarak atanmıştır. İşine son verilen eski müdür Danıştay'dan yürütmpnin durdurulması karan aldigında TRT Müdürlügü dolu oldugu içln yerine dönememis Üzücü olan Bu örnekler sadece bu siralarda jazetelerde yer almış bazı olaylara ilişkin örneklerdir. Bunlann daha da fazlalaştınlması zor bir şey degildir. Durumun üzücü tarafı, bir ülkeyi idare edenlerin bu kadar açık suçlan işlemeleridir. Demokratik bir ülkede kanunlara saygılı olmak zoru daha fazladır; böyle olmazsa, demokrasinin verdigi Yasa Herkes Içindir... OKTAY AKBAL Evet Hayır BİR GEZİNlN ANIMSATTIKLARI ayın Ecevit, politikacılık aınırlannı çoktan aştı. Gerçe^ bır devlet adamı olmak yolunda hızla ilerlemektedir. Gıttiğı yerlerde gönüileri kazanmakta birınci. Bu kez de sosyal demokrasinin vatanı Kuzey Avrupa ülkelerine uçtu. Oralarda da coşkuya varan bir sevgij'i hemencecık üzerine çektı. Yunan basınının 1974'denberi onu «savaşsever» olarak betimledigi çok görülmüştür. Oysa sayın B. Ece vit'in en sevmediği, en olamıyacağı tutura nsavaşseverlık»tır. Karuıcayı bile incitnıekten çekinen, yurttaki toplantı alaniarında elındeki banş simgesi beyaz guvercıni bır saniye bile fazla tutmayıp özgürlügüne kavuşturan, Türk halkının pek sevdiğı kurban kesme gelenegine ÇUK kez karşı çıkıp kesilecek koçtı bağışlatan bu şaır kişi kan dokülmesinden yana hiç olabilir mi? Ona «Savaşsever» demek yalanların en büyugüdür. Sayın Me lih Cevdet Anday bir gün bana: «Ecevifte insan sevgisi bir tutkudur; bu tutku daha dogrusu canlılann hepsını kapsamına alır» demişti. Üstadm bu tanımını gözlemler de doğrulamaktadır. çtinkü sayın B. Ecevıt'in çok mütevazı konutunda çıçeKlerle hay\ranlar fazlasıyia sevüen sayılan ayrıcahklı 5aratıklardır. Ben bu yazımda insan, hayvan, çıçek sevgisiyle dopdolu Türk siyasal muhalefet liderini anlatacak değilim. Başta gençler olmak üzere halitmuzın büyük b:r çogunluğu zaten bunlan bilmektedir. Beniro değinmek ıstediğım onun özellikle İsveç'e olan gezisinin bende çağnşım yaptırdıgı tarihsel bir olaydır. S «Gençlerin elinde tabanca olabllir. Biz ıllih sevfistıte sa> hlp bir milletiz. Hangimltde silâh yok ki?» Açık açık böyle konusan bir kişi yasalara karsı çıkıyor sayılır. Çünkii «Atesll »ilâhJar ve bıçaklar hakkındaki 6136 MTIII yasa» 15.18.1953'ten beri vüriirlüktedir. Kim bu yasanın maddelerine aykın davranırsa Cumhuriyet Savcılığı bu kişinin «yakasına yapısmakMa sörevüdir... Bakın bu yasanın 13. maddesi ne diyor: «Atesli sllih ve mennileri taşıyanlar veya bulunduranlar 1 yıldan 2 yıla kadar hapis ve para cezasına mahkum olur.» Bu kadar açık ve kesin... üzerinde ateşli silâh ıa^.ıyan kirnse, kim olursa olsun, bir yıldan iki yıla kadar hapse " ve belirll bir para cezasına mahkum olur. Diyelim ki babanı/dan bir tabanca kalmıs. «milli bir silâh. Onu alıp sokağa cıkaramazsımz, hatta evde bulundurmak için» izin de alsanız yanınızda taşıyamazsımz. Ayru yasanın 11. maddesi diyor ki: •Hatıra ve yadi^âr silâhlarda verilecek ruhsat. taşımak Için def\\ bulundurmak Içindir.» Yine 9. madde şöyle der: «Ateşli silâh tasıyan kimse ruhsat da al.sa silâhını opluna, kansina tasıtamaz, veremez» Türk Oza Kanununun 189394. maddeleri de bu silâhlan şiddet sebebi saymıştır. Şimdl blrl kalkar da «Herkeste silâh var, blrim oartinin fençlerinde de var, ama bizimkiler milli. yapı, Stekilerde ise uluslararası silâh var, biz kendımizi «nıeşru savunma.da «ayıyor. bu yüzden «Kendimizi korumak için, onlan vuruynruz,» derse o zaman Cumhuriyet Yasalanna karsı çıkmıs, baskalannı da yasa dısı bir rutuma, bir yola «tesvik» etmiş sayılır. «Günaydın» fazetesinde MHP llderi AJpaslan Türkeşle yapılan löportajdn hıitiuı hu suçlar açrfcça. islentnistir. Hem 4e vüzblnlerce okurun, kamuoyunun gözü önünde .. I»ln ilfrinç yanı Bay Türkes'in bir parti lideri olmaktan da ilerde bir büyük görevde hulundurudıır, Başhakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı, hatta Millî Güvenlik Kurulu üyesl... Böyle bir kişi «Gençlerin elinde tabanca olabilir . t Ikücü ihtiyaç duyarsa millî silâh kullanır. Çoğu Karadeniz veya Makine Klmya yapısı sllâblardır bunlar» derse isin anlamı, rengi blrden deJrişlr. Hele aynı politikacı partisinin üyesl üç yüz bin tençten söz etierse, bunlan da silâhlanmaya, silâh tasımaya itelerse, jtfrfkçe olarak da Me^nı müdafaa diye bir şey vardır. Senl rurmak Isteyenl, kendini korumak amacıyla vurmak zorunda kalabillrsin» derse is büsbntün korkunç bir duruma (telir. Basbakan Yardımcısı, bilhoruz sert yasalar çıkarmak, öxItürlüklpri kısıtlamak. hevesindedir. Bütün bu kanlı çatışmalar, öldürmelcr, yaralamalar, kavgalar, Atatürk Cumhuriyetine karsı düşüncelcr, göriisler tasıyan polltlkacıların varlıjından doğııyor. Böyleleri varlık nedenlerini karıjıklısa. «anarşi»ye borçtudurlar. Solcu, komünist, anarşist savdıkları llcri düşüncoli, Kemallst drvrim çizgisini daha Uerl aşamalara götürmeye inançb. çağda; uygarlık verilerinden yana gençleri. aydınlan, cmrkçilcri «mcşru müdafaa yapıyoruz» diycrek nilâhlı birliklerine kırdırmaktadırlar. Hatta «davadan döneni vımın» diyerek açık. ça cinayet kıskırtıcılığı yapmaktadırlar. Cumhuriyet Yasalarındaa birine «Ateşli silâh ve mennileri ta •ivanlar veya bulunduranlar için 6136 sayılı Yasa»nın 13. maddesine göre bay Türkes'in cGünaydın»da çıkan bu sözleri suça 1ten bir anlanı taşır. Bu da açıkça yasalara karşı çıkmak de'ilse nedir? Cumhuriyet Savcılannı ikide bir sayın Ecevit'e karsı islem yapmaya çağıran bay Tiırkeş, bu sözleriyle kendini yasalara «karşı çıkan» bir duruma soknıuştur. Şimdi Cumhuriyet Savcılan bay Türkes'in sözlerini hem bir ihbar saymalı, hem de «uça teşvik edici bir yasa dışı durum kabul etmeli, gereken lsleme hemen ceçmelidir. Bu ülkede yasalar varsa, yasalar uyKUlanıyorsa, sık sık söylendiği gibi Türldye Cumhuriyeti bir «hukuk devleti» ise... OSMANLI, İSVEÇ'İM KARAGÖN. DOSTU OLMUJTU. «AKGÜHIER. İN EŞrCiNDEKi TÜRKİYE'YE 0E İSVEÇ'iN m \ DOSRUĞU GÖSTERMESiNi iSTEMEK KANIMIZCA FAZLA BiR JEY SAYILMAZ. Doç. Dr. Sırrı AKINCI KaradeniM geçmesine izin vermem» demekteydı. Osmanlı sadrazamıyla ileri gelen devlet adaml»n da aynı düşünceye yandaştıiar. Dahası var. Çarlık Rusyası'yla dıplomatik ilişkıler de hiç güzel degildi. Çar I. Petro yanmda Osmanlı Devleti'nı temsil eden Türk Mustafa Aga başu Çar olmak üzere Rus resmi göreviilerine yapmadık hakaret bırakmamıştı. Sonunda da «Ben sizin ülkenizde durmamn diyereK ajnlmış, Çar'ın armagan ettigi imzalı bir portrenin de üzerine dışkısını edip bir çöplüge atmıştı. Buna karşılık İstanbul'daKi Çarlık Rusyası elçisı A. Tolstoy da yerli Rumdan yararlanarak casuslugun her çeşidini yapmaktaydı. Türk halkı da o döneni Rusyasma karşı kinle yüklüydü. Bunu ETdiy» Çelebi'nin U6U1682) ünlü «Seyahatnâmeıtsinın VII. cildinden ögrenmekteyiz. Onun halktan bir adam oldugu unutulmamalıdır. Çelebi: «A'.i Osman ile Moskof beyninde (A rasmda) cenkü cidâl lsavaş> olmayub. Ali Osman sâir küffâr (Hıristiyan devletler) ile gazâ ve cihâda ıToprak almalar) meşguul olmuşdur, Yoksa bu küffâr (Moskoflar) öyle bir mel'undur ki eger beş on sene Tatann (Kırımhlar) capulundan kurtulup refâhı hâl (Banş içersindet devletine fi'l cümle (Toptan) nizâm (düzen) verecek olur ise bu melâine (mel'unlara hiçbir devlet mukabele edemeyübt (Karsı koya mayup» cümle Kazak'a ılJkrayna) ve Leh'e (Polonya) istili edüb Tuna yalılanna degin inecek olur ise hiçbir surette AM Osman'a rahat vermeyüb maazallah'u Teâlâ belki Kınm'ı bile istili eyler. Bu kâfirden (Moskof) Devlet i Aliye'ye zararı azim (Büyük zarar) terettüp edecegini ukalai zaman ıGünun akıllı kişileri) cezm ediyorlar (Kestiriyorlar)» sözleriyle kamuoyunun düşüncelerini yansıtmaktay dı. Dogrusu şu ki «İki cambaz bir ipte oynamaz» atasozümüzün bildirdigi gibi. «îki emperyalist devlet de yanyana ya da karşı karşıya bulunamaz», «bulunursa» ergeç bir savaş çıkar. Bu ger çeğe en güzel tarihsel kanıt Osmanlı • Çarlık Rusyası siyasal ilişkileridir. Kral XII. Karlos işte bu Statu Quo'yu çok iyi bildiginden baçmda kendisine yandaş kntl bulunan Polonya'ya değil Osmanlı Devletine sıgmmayı yeglemıştı. Amacı sadece canını kurtarmak degil. düşmanı olan Ruslarla Osmanlı lan bir savaşa tutuşturmaktı. O kısa bir sürede bu isteğine kavuşmadı da değil. Yaptığı yaptırdıgı kışkırtmalarla birlikte bunlara eklenen ötekı ekonomik, siyasal, askersel, diplomatik nedenlerden ötürü 21 kasım 1710da Osmanlı Devleti Çarlık Rusyasına savaş ilân etti. Kısa bir süre sonra Çar'ın orduları Baltacı Mehmet Paşa buy ruğundaki Osmanlı askerleri tarafmdan «Prut bataklıkları çevresinde kıskıvrak sarıldı. Bu kez Çar I. Petro, Kral XII. Karlos' un Poltova'daki durumuna kend'si düstü. Üstelik sev?ili gözdesi I. Katerina da bu çemberin ıçersindeydi. Çarlık Rusyası ölüm dirim saatlarım yaşamaktaydı. Akılsal dengesi pek yerinde olmayan Çar peşpeşe bunalımlar geçirmekteydi. Ordu Başkomutanı Mareşal $eremetev'le Katerina'nın önerisiyle Yahudi kökenli Baron P. Şafirof, Baltacı Mehmet Paşa'yı kandırmak için beyaz bayrakîa Osmanlı hatlannın içersine girdi. Bu işte yalvarmaktan tutunuz da bol rüş vete dek her yolu denedi. Tarihin yazdıgı en büyük salaklardan biri olan, saray müezzinliginden yetişme yobaz bozuntusu Osmancıklı Baltacı Mehmet Paşa. bu Yahudi'nin sözüm ona tatlı diline kandı. 23 temmuz 1711'de banş yapıldı. Çar I. Petro'yla Katerina'sı, ordulan kuşatmadan kurtuldular. Bu dünkü Çarhğın belki de bugtlnkü Sovyet Rusya'nm var oluşunun başlıca nedenidir. Rus tarihçileri Poltova utkusunu ballandıra ballandıra anlatırlar. ama «Prut Savaşı»ndan söz etmekte çok çekimserdirler. Kral XII. Karlos Bender'de uzun süre kaldı. Kendisine de askerlerine de Osmanlı Devleti bakmaktaydı. Üstelik gırtlagına dek borca batmıştı. Her uzun konuklukta oldugu gibi «Persona Non Grata «(îstenmiyen Adam) durumuna geçmişti. Osmanlı Devleti yetkilileri artık onun gitmesini istemekteydiler. Kral'sa deyip dayatmaktaydı. Bundan Ötürü Yeniçeriler kendisine «Demirbaş» (ınatçı) adını takmışlardı. Bu böyle sürup gidemezdi. Duruma Osmanlı padişahının canı sıkılmaya başla mıştı. Sonuçta kendisiyle askerlerini Bender'den zorla çıkartıp Dimetoka'ya getirdiler. Bu olaya Osmanlı tarihçileri ıKalabalık» derler. Kral Dimetoka'da da bir süre kaldıktan sonra Orta Avrupa ilzerinden adını degiştirerek, bir yüzbaşı üniforması giyerek İsveç'e gitti. 1718'de Danimarkalılarla yaptıgı bir savaşta şakağından vedigi bir kurşunla yigitçesine öldü. Kral XII. Karlos Osmanlı topraklarında 5 yıl, 3 ay. 9 gün kalmıştı. Bu sürede Sadrazam Çorlulu Ali Paşa'yla Sadrazam Kel İbrahim Paşa'mn idamlarına, Şeyhülislâm Ebezâde Abdullah Efendi'nin Trabzon'a, Kınm Hanı DevletGerey'in Rodos'a sürülmelerine büjiik ölçüde etken oldu. Ama geçrmşteki olaylan biraz da hoşgörüyle karşılayıp İbnülemin Mahmut Kemal İnal gibi: «Tarihtir ismi Gafur/Labüdd ider sırn zuhür/Affolunur her bir kusur Allah bes baki he ves» demek galiba en iyisi. Bugünkü İsveç, Kral XII. Kar. los döneminin îsveçi degildir. Osmanlı Devletiyle Çarhk Husyası da ortadan kalkalı eUi yılı geçti. Avrupa devletleri XVIII. yüzyıla göre bambaşka bir siyasal dengenin içerisindedirler. Ünlü Kralla sayın B. Ecevit arasında bir koşutluk (paralellik) kurmak da ne tarihe ne de akla uyar. Ama ortada gözlemi yapılan bir gerçek var. Bırincisinin hep «Savaş, savaş» demesine karşıt bizim Ecevit'imizin dilınden düşmeyen sözcükler hep «Banş, banşntır. İsveçlilerin bu sözlere güveneceklerini, aynca. onun her konuda söylediklerini gerçeklerin tâ kendisi diye alacaklannı umut etmekteyiz. Osmanlı Isveç'in «Kara Gün» dostu olmuştu. «Ak Günlerin» eşigindeki Türkiyeye de tsveç'in aynı dostlugu göstermesini istemek kanımızca fazla bir şey sayılmaz. Bir cağrııım îsveç Kralı XII. Karlo» 1682' de doğdu. «Deux Ponts» soyundan Kral XI. Karlosun ogluyâu. 1697'de yani onbeş yaşında taht'a çıktı. tsveç'i at zsmanda Avrupa devletlerinin en güçlülennden biri durumuna getırdi. Kendisine karşı birleşen Danimarka, Polonya, Saksonya*>T bırer birer askeri yenilgiye uğrattı. Polonya tahtındakı yabancı kökenli bir kişiyi alaşagı edip yerine kendisine yandaş S. Les«czynski'yi oturttu. Socra Çarlııc Rusyası'na yöneldi. O sırada bu ülkenın bajmda «Deli» diye de anüan Çar 1. Petro bulunmaktaydı. Onunla birkaç kez savaştı. Hepsinden utkuyla (Zafer) çıktı. 1707'de Moskova'ya nerdeyse girmek üzereydi. Daha sonraları Napolyon'la H812) Hitler'in (1942) de karşısına çıkan «Mareşal Kış» onun da yakasını bırakmadı. 1709'da Ukrayna'nın «Poltova» adlı alanmda Çar I. Petro'yla gene savaşmaya basladı. Bu arada ayagmdan yaralandı. Savaş onun yenilgisiyle sonuçlanan bir gidiş gösterdi. Durum çok kötüydü. Kral ya Çarlık ordularına tutsak düsecek ya da Balkanlann büyük bir bölümüyle Romanya, Kınm'ı o sırada egemenligi altmda tutan Osmanlı Devleti'ne sıgmaeaktı. O ikincisini yaptı. Çevresindeki birkaç bin kişilik askersel güçlerle 3 agustos 1709'da Osmanlı sınır ka lesi Bender'e geldi. Soylenilen yılda Osmanlı tahtında Sultan III. Ahmet oturmaktaydı. Sadrazamsa Çorlulu Ali Paşa'ydı. Olay posta Tatarlan aracılığıyla kısa sürede baskent Istanbul'a duyuruldu. Buna karşüık Bender'e gonderilen resmî yamttaki «Devleti nasâra'dan (Hırıstiyanlann) birine müracaat etmekten âr idüb (Utanıp) SalUnâtı Osmâniye'nin ketefi himâyet ve şefkatine (Koruyuculuğuna, şefkatine) iltici etmeyi tercüı ettiginden nâşl ruyi ricâsına havâlei desti red (Yalvarmasına olmaz demek) sezâveri namusı saltanat görülmeyüb (Saltanatm namusuna u >gun görülmeyüp) hakkında müsaâde1 husrevan! (Padişah izini) gidır olmuştur (çıkmıştır)» bildirisiyle kralın sıgınma istegi onaylanmıstı. XII. Karlos gerçekten akılU bir adamdı. O günkü Avrupa politikasuıı, devletler arasmdaki ilişkileri çok iyi izlemişti. Ikıst de birer emperyalist devlet olan Osmanlı Devleti'yle Ç&rlık Rusya'sınuı birbirine can düşr.\anı oldugunu aynca bilmekteydi. O dönemde Çarlık Rusya'sı gelı«mekteydi. Başlıca ulHüsü de Azak Denizi'nde yüzdürdügü gemilerini Karadeniz'e indirmekti. Çünkü bu deniz bütünüyie Osmanlı denetimi altındaydı. Oysa Buhar Kazanları Bandajları için Hidrolik Amortisörler ithal yoluyla satın alınacaktır Tevsi ve modemize edilmekte olan fabrikalanmıala Afyon Şeker Fabrikamıza insa edilecek 100 t/h kapasiteli buhar kazanlarında kuilanılmak üzere ithal yoluyla satın alacagunız 15 tonluk hidrolik amortisörlerin teklif verme günll 26.1.1976 saat 17.30 olarak düzeltilmiştir. Keyfiyet ilgililere duyuruiur. TÜRKtYE ŞEKER FABRtKALARI A.Ş. (Basın: 28446) 10305 ÇAĞDAŞ YAYINLARI Adana îktisadî ve Ticarî ilimler Akademisi Başkanlığından: Akademımizde münhal bulunan kadroya aşağıda belirtilen dısiplinden sınavla DEVLET MALZEME OFiSi GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN DAHA ÖNCE 8.1S.1975 VE 9.12.1975 GÜNLERÎ YAPILACAĞI DÜYimULAN SINAVLAR ERTELENMIŞ VE SINAV GÜN. LERİ İLE DÎĞER GEREKLİ BİLGİLER AŞAĞIDA BELİETİLMÎŞTtR.. ÇIKTI Sosyalist Bir Dfinya Melih Cevdet Anday Fiyatı: 20 Lira Isteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sok. no: 3941 Asistan ahnacaktır Adaylarda, Iktisadi ve Ticari llimler Akademileri ldare ve Öğretım Organlarının seçilmesi hakkındaki talimatnamecîekı şartlar aranır. İsteklilerın, sınava girmek istediklerl bilim dalını •• yabancı dilıni belırten dilekçelerini bır fotoğrafla birlikta 25 Aralık 1S75 Perşembe günü saat 17.00'ye kadar Akademi Başkanlığına vermeleri duyuruiur. Disiplin Muhasebe Not: Adet 1 Teknik ve Idari Personel Alınacaktır 657 sayılı Kanuna göre aylık ödenmek kaydıyla naklen veya açıktan; Ankara d» çaüştınbnak S»re teknik hizmetler smıfından: 1 1 adet Kımya Yüksek Mühendisi (tngilizce bilenler tercih edilecek ve kamu kesiminde en az 7 yıllık hizmeti olanlara 4. derece verilebilecektir.) 3 Kamu kesiminde en az 7 yıl hizmeti olan 1 adet Makina YUksek Mühendisi (İngilizce bilenler tercih edilecek ve 4. derece Terilecektır.) 3 Makine ve Motor Yüksek Teknıkeri veya Teknikeri, Ankara, lstv.but trmit'te çah»tınlmak üzere, Grael tdare Hizmetleri suufından; 4 Siyasal Bilgüer, Hukuk, Iktisat Fakültesi, l.Tİ. Akademileri mezunu veya bu ögrenimlerin dengi yüksek 6ğrenim gören erkek personel alınacaktır. Istffklilerln en jtec 6.1.1976 günü saat 17.30'a kadar Merkez ve Taşra Teşkilitımızdan alacaklan görev İstegi for. munu 2 fotoğraf ve 1 nüfus cüzdanı örnefi ekliyerek Dovlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlügü ANKARA adresine göndermelîri veya elden vermeleri ve Kimya ve Makina Yüksek Mühendislennin 8.1.1976 günü saat 14.00'de, Yüksek Okul ve Pakülte mezunlannın ise 9.1.1975 günü saat 14.00 de sınava katılmak üzere Genel Müdürlüğünrizde hazır bulunmaları gerekmektedir. Kamu kesiminde 1 yıldan fazla çalışmış bulunanlar ya, züı sınava tabi tutulmayıp, mülakaU alınacaktır. GtRtŞ SİARTIJ»RI. 1 657 sayılı Devlet Memurlan Kanununun 48. madde» sindeki sartlan taşımak. 3 Mecburl hl^metle yukUmlü bulunmamak, 3 Askerligini yapnıış olmak. Yabancı dil ve büim smavlan 26 Aralık 1975 Cuma günü saat 10.00'da yapılacaktır. (Basın: 27928) 10310 PTT îstanbul Bölge Başmüdürlüğünden DOKTOR ALINACAKTIR Slrkecideld Pollkliniglmlzde tnesai gflnlert saat 14.00 17.30 arasmda calışönlmak üzere Brut 2C» TL. aylık ücretle sözleşmeli olarak veya 657/1327 kanun esaslarına göre kad rolu cir KulakBurunBoğaz, Btr Asabiye, Biı de Göz ü*»talıkları müütehassısi hekim aluıacaitür. tsteklllerin BasmUdürlüğüm Personel Amirligine tntl(Basın: 2«001) 10303 İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle