18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İİ K haMmdl: O»m«nlıl»rdan tamamen aynUrsalt, Kujseyde Karadag ve Avusturya, Doguda Sırbistan, Bulgarıstan. Güneyde Yunanistan ve Adriyatik'te ttalya var. Bunlar bıal yutarlar deniliyordu. Yalnıs, ArnavuUukU yollar yapılsın, mektepler açılsın, bu mekteplerde Arnavutça da okunsun, mahalli varidatm bir kısmı bu bölgede sarfedilsin gibi istekler, elbette ki akla yakındı. Ama dinlemlmedi. lsyan genişledi. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa bir subaylar heyeti ile isyaru bastırmaya çalışıyordu. Önjüzbaşı Mustafa Kemal de bu heyetteydi. Ama Mahmut Şevket Paşa. hiç bir tavsiyeyı dlnlemiyordu. Onun cevabı şuydu: Ben Arnavutlan bilirim. Onlara muhUrlyet degil, sopa lâzımdır! Oysa Arnavutlar tarihleri boyunca, daima day»k yemeye mahkum bir köle kalabalığı misalini vermemişler, hayslyetlı mücadeleler sürdürmüş, sıhhatlı, inanılır, güzel ve dinamik insanlar olmuş lardı. Türkiye Balkan Harbine bu hava içinde girdi ve yenildi. Balkan Harbinden sonra Arnavutluğun tarihi karışık, ama dolgundur. Evvelâ Mebuslardan ısmail Kemal Velora tşkodra'da istikiâl ilân etti. Onu Avlunya'da Esat Toptan'ı Paşa'mn istikiâl ilâ nı takibettı. Birinci Dünj'a Harbi içinde ıstikrarsızlık sürdü, gitti. Hattâ Arnavutluğun Paris Banş konferansında, ttalya ve Yunanistan arasında taksimi bile ele alındı. Ama millet teslim olmuyordu. Nihayet 21 ocak 192<rde Arna\utluğıjn var hğı tanındı ve 19 aralık 1920'de, o zamanki Birlesik Milletlere üye oldu. Sınırlar tanındı. Fakat parti mücadeleleri de başladı. Yenl Cumhuriyetin İçişleri Bakanı olan Ahmet Zogo, önce Cumhurreisi, ve 1 eylül 1929da Kral ilân edildi. Ama arkadan îtalya istılası geldi. Krallık yıkıldı. ttalya'ya karşı direnis harekptındedir ki, şimdi Arnavutluğun her alanda önderi olan Enver Hoca sahnede belirdi. Ve nihayet aralık 1945'te Enver Hoca, Arnavutluğu. bir Kalk Cumhuriyeti sekline getirdi. Çeşitli sebeplerle bugünkü Arnavutluk, Sovyetler Birlifi ile iliîkilerini 1961'de kesti. Fakat bu arada Polonya ve Yugoslavya ile ilişkilerini ge liştirdi. 1966'da ise Çin Halk Cumhuriyeti ile, esas lı münasebetler kurdu. Işte şimdi Arnavutlukta kutlanan jildönümü, Arnavutluğun. sayılması bile yorucu olan çetin mücadele ve serüvenlerden sonra, kendisi icin seçtiği bu Sosyalist Halk Cumhuriyeti seklinin 31. yıldönümüdür (1). 1 Osmanlı ve Cumhuriyet edeblyatında Ar •uvntluk İçin yeterli bir «*er yoktur. Yalnıı Osmanlı Mebuslarından Basri Beyin Fr»nsi7ca •Arna\utluk adlı eseri, ciddt bir kavnaktır. Bu dar sSiunlarda bn eserden faTdalanamadık. OIMHURİYH 22 talık 1973 Bilinmeyen Bir Ülke an Balkaniarda, Adriyatik kıyılannda yer alan Arnavutluk Halk Cumhuriyeti, kuruluşunun. son günlerde 31. yıldönümüne ayak lasmış bulunuyor. 1945 arahk ayında başarüan nj kuruluşun törenleri devam ederken, biz de bu ütunlarda bu ülkeyı, bıraz tanıtmaya çahşacaiz. Çünkü bugür.kü Arnavutluk, yahut Şkypriya levleti, bugünkü Türkıye için. bllinmeyen bir ül:edir. Fakat şımdı son temsilcileri hayatta. kalan aşlı kuşağın çocukJuk ve ergin yıllarında Arnaiıtluk. Osmanlı Imparatoriuğunun, yüz yıllara aran ilk işgal yıllarından berı sürüp giden ardı rası kesümez mücadelelerin, en hareketli alanarından biriydi. Arnavutlar, gerçı bır yandan Osnanh saltanaîına, sayısız sadrazamlar, şeyhülisamlar, mareşaller, paşalar, beyler ve ıdare adamsrı vermişlerdir. Ama öte yandan, Arnavut hal:ı ıle bu Osmaniı saltanatı. îrnparatorluğun her.en bütün ülkelerınde olduğu gibi. ardı arası ke ilmeyen isyanlar, ihtilâUer, çarpışmalar, çatışnalar içindeydiler. Bu kanlı kavgalarda ise, yine lbette ki, Imparatorluğun bütün bölgelen gibi, larap, yolsuz. adaletsiz, sanayisiz ve mektepsiz bı akılan Arnavutluktaki bu kanh mücadelelerin uçlusu. j'.ne Osmanh saltanatıydı. Bugünkü Arnavutluk Halk Cumhuriyeti. Bal:an yarımadasınm Batı kıyı bölgesinde, Kuzeyde Mnarik Alplerinden başlayarak. Adriyatik denizi1e cioğru basamaklar şeklinde inen, genellikle ert bır yapı gösteren, dağlık bir ülkedir. 28.738 ki omatrekarelik bir yüz ölçümü içinde, 2 müyon :adar nüfus barmdırır. Amavutların tarihi kök5rı tartışmalıdır. Bazı tarihçilere göre Arnavutîr. daha ilkçağda. Adriyatiğin kuzey batı bolge:ni oluşturari' İUirya ve Daçyalılardan gelirler. ima başka görüşler de vardır. Bir sosyoloji oku unun kurucusu olan Edmond Demoulin'in ünlü Yollar Eski tarih devirlerinin yolları. adlı ese ine göre, Arnavutiann asü vatanlan, Doğu Kaadenizde Kolhide ıGürclstan> kıyılandır. Vp oraardan nice aşamalarla Karadeniz kıyılannda kolaklayarak. Trakyadan Adriyatik kıyılanna ftelnişlerdir. Burada bir kısmı dağhk bölgede kalnış, bir kısmı da güneye inerek Yunanhları oluş urmuşlardır. Ama gerçek ne olursa olsun, Arnautların Hint Avrupa kavimler kaynağından eldiklerinde, bütün bilginler birlik göriiştedirer. Arnavutçaya gelince? Bu bölgede kaynaşmış lesapsız kavimlenn dıllennden malzeme almakla >eraber, diün ana kökleri. eski Illırya Daçya lillerine bağlanır. Ama sonra bu dil hazinesine lice diller söz ve kural vermişlerdir: Latince. Yuıanca, Slavca, Türkçe, hattâ Arapça gibi. Kaldı 5 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İİiiİiiİiHiiiİli KÜÇtiK ŞEYLER.. SADUN TANJU ızım «anlıyamıyorum dedi, bn kadar büyük bir aşk nasıl oluyor da birdenbire bitiverivor.» Nâzım Hikmet'in hapishanelerden kansına yazdığl mektupları okuduktan sonra soruyordu Lâle bana aniıyamadığı şeyi. Uzun yıllar, «beni sen yarattın»a kadar varan aşk sözlerı akıyordu Nâaunj'dan Piraye'ye ve günün birinde kadmı günlerce yatağa dtişürecek kadar kesin, yalın bir istek geliyordu şairden: «AvTilalım.» «O son mektuptan öncekiler yalan mıydı yani» dedlkızım. «Hayır» dedım. Peki, öyleyse? Necati Cumalı'njn «Aşk da Gezer»ine benzer bir cevap geldi dilimin ucuna, «ask da biter» dedım. Her şey biter, yenıden başlar. biter gibi olur, ba.şlar gibi olur, sonsuz bir devinimdir yaşam, hiç bir şey anlaşılmaz değUdir. Diinkü. Bugünkü Arnavutluk Şevket Süreyya AYDEMiR M Arnavutlukta tam anlamda dfl birliği de yoktur Çünkü Amavuüar da tek millet değil, henüz bir halklar grubudur ve milletleşme sureci devam etmektedir. Mevcut halklara göre, diller de degişır: Ömeğin güney bölgesinde Toskalar ve Toska lehçesi egemendir. Bunlar arasında Hıristiyanlık yaygındır. Kuzeyde Gegaiar ve Gega lehçesi haİcimdir. Bunlar arasında îslâmlık yaygındır. Ama halklar ve lehçeler, bu kadarla da kalmaz. Fakat bu farklar sayılmazsa, bugün gene de en az 2.000000 insan Arnavutça konuşur. Bu dil, tarihte. çeşitli alfabeler de değiştirmiş ve 1908'den sonra Latin Alfabesi kabul edilmişür. Saruhan Turkmenleri yollamr. Ama Arnarutlarda istikiâl mücadeleleri de daha 1358de başlamıştır. Artık Osmanlı ve Arnavutluk ilişkileri, sonu gelmez harplerden ibarettir. Arnavutlukta bu mücadelelerin önderleri, eskidenberı oralara hakim olan Arnavut beyleridir. Bu beylerin VB daha sonra Ağaların haneoan islmleri, uzun listeler teşkil eder. İsyanlar, ayaklanmalar birbirlerini kovalar. Hülâsa iç ve dış mücadele, Amavutların, sonu gelmez alınyazısıdır. K 1908 ve Hayal Kırıklığı Gerek 1908 Meşnıtiyet Inkılâbmdan önce, gerek Ittihat ve Terakki devrinde, bu boğuşmalar son haddine vanr. Oysa bu meşrutiyetin elde edil mesinde, Saray'ın başeğmesinde Arnavutlar, önem 11 rol oynadılar. 10 temmuz 1908'den hemen önce, Arnavutlukta Firzovikte toplanan binlerce Amavudun Sarey'a gönderdikleri tehdlt telgraflan, Sa ray'ı hakikaten yıldırmıştır. Işte bu hava içindedir ki, Sarayı asıl dize getiren Tefmen Atıfın. Manastır Postanesi önünde, Abdülhamidln Arnavutlukta en güvendiği insan olan Şemsi Paşayı, herkesin gözü önünde oldürüçU. saraydaki nıh çöküntüsünü tamamlar. Bir taraftan da daga çıkan bazı genç subaylann baskılan, ayrıca etkiliydi. Bu subaylar arasında parlayan iki subay. yanl Binbaşı Enver ve Önyüzbası Niyazı beylerden. ikincisi de, tam bir Osmanlı, fakat ırkan Arnavuttu. Kısacası Ittihat ve Terakki Ile Arnavut yakmlaşması uzun sürmedi. Mesrutiyetten hiç bir fayda sağlayamayan Arnavutlar, gene lsyan hareketlenne başladılar. Isyancılardan bır kısmı, tam istikiâl ıstiyordu. Bir kısmımn ise istegi, Muhtariyet. yani imtiyazlı bir mahalli idareydi. Örnefin 1910 Ipek kongresinde Muhtariyet isteği YALAN DEĞİL.. Gencecik gözlerle baktı. AnlamadıSı değil, bilmedigi şey. ler olduğunu söylesem mi. Bir gün duyacak o da «bitişin, sona erişin» tortulu hüznünü ve bir yeniden doğuşun sevincinı. Şimdi aşkı. başladıktan sonra yasam boyu sürer sanıyor. Nâzım'ı düşündüm mektuplarını yeniden hatırlıyarak ve sanki benmişim duvarlsnn arkasına konulan gibi, sevmek ve sevilnıek özleminden çatlayan yireğimle. bir demir parmaklıgın arkasmdan yaşama bakarak. Bütün o mektuplarda yazılanlar doğruydu kuşkusuz. Sevdalı ulduklannda naınuslu. viçit, do^ru sözlüdür insanlar. Bir yüceliş ve yüceltiştir sevdalanmak. yaşam tadının doruğuna varmaktır. Severken her duyguyu her düşünceyi coşkuyla söyler ki insanoğlu, sevinci ve mutluluğu fışkırsın her yandan. Yaşamm tümüyle güzellik kesıldiji süredir ask. Bu tadı almasa, bu güzelliği tanımasa insanlar, yaşadım demezler. Tarihte Arnavutluk Amavutluğun ve Arnavutiann tarihi. bir sıra istilâların. hareketlerin, iç ve dış savaşların, ancak 194ö'te sona eren tarihinden ibarettir. Amavutçada en eski yazılı metin ise. ancak 1462 tarihinı taşır. XVI. yüzyılm ikinci yarısında ise, artık metüıler çoğalır. İlk yabancı ve güçlü istilacılar olan Romalılar. İsadan önce 169 yılında bölgeye girerler. Arada Gotlar, Slavlar birer süre bu topraklarda dolaşır veya yeriesirler. Roma 365'te ikiye bölününce. iki ayrı devletin sınırlan bu bölgeden geçer. Fakat Dogu Roma (Bizansi Eakimiyeti de kesintiler gösterir. Örnegın SlS'da Orta Asyadan Avarlar bu topraklara saldınrlar. Asıl Bizim Oguz Tüıklerinin Arnavutluğa ilk ayak basışlan. Batı Anadolu Türkmen beyliklerinden olan Aydın oğlu Umur beyin, BiEans tmparatoruna yardım için Könderdiği askerierl* başlar. Ama Bizans da gittik çe zayıflar O36«>. Nihayet Birinci Murat saltanatında Osmanlılar bölgeye dalarlar. Yıldının Beyazıt. bu istilâyı genişletir ve en son Fatih zamanında istilâ tamamlanır. Arnavutluga Anadoludan YAŞAYARAK ÖĞRENiLEN Güldüm kendi kendime. Böyle zamanlarda yaşamın en eski felsefesini nasıl da yeni bir şeymiş ve biz onu şimdi bulmusuz gibi tekrarlıyoruz.. Kızıma «sen de seveceksin: sende de biteoek ve yeniden başlamasmı Isteyeceksin» desem, sade bir gerçeği büyük bir bilgelikle söylemenin başansız osomunu oynuyor gibi olacaktım. «Neden sona erer»i insanlar ancak. yaşayarak anhyorlardı. Sevdanın bitmez tükenmez bir tutku. bir ba&lamş olduju dogruydu. Ama in. sanlara nedense bu tadı bir tek kez tatma hakkı verilmiş gibi davranmak. bunu bir kültür haline getirmek haksızlıktı. Yaşam nasıl, dogmak, gençlik, olstınluk ve ihtiyar. lıktan geçerek öîmek değilse: sevda da. uyanan, ısıtan, doruguna vardıktan sonra yavaş yavaş küllenip sofuyan bir duygu değildi. Öyle olsa, ilk gençliŞinden sonra ölümü beklej'en insanlarla dolu oîurdu dünya ve yaşanmağa degmezdi. Sermet'i Dinlerken... OKTAY AKBAL Evet Hayır Ueğişen Çevre ve Eski Kentlerimiz aşam kavgasında. çagdaş ölçüler içinde, yeterli sayılabilecek bir seviyeye gelemiyen toplumumuzda, doğa ve kiiltür değerlerinin korunması hâlâ bir fantazi olarak kabul edilmekte, evrende bir yer kapmanın. her şeyden evvel millet olmakla mümkün oldugu görmemezlikten gelinmekte veya bıına önem verilmemektedir. Bir toplumu millet yapan en önemli un surlardan biri, o toplumun yarattığı sanattır. Tarihinin karanlık noktalan yanısıra, bilinen devirleri dahı, yeterince inceleme konusu yapılmayan milletimi7in, özellikle mimarlık sanatında, yaratmı? olduğu, genellikie sivil mimarlık örnekleri dedigimiz. konutlann, toplumumuîun sosyal, ekonomik ve tdiirtifel'seviyesinin en somut bplgeleri olduğu, geçmişe ışık tuttuğu hususu üzerinde durulmamaktadu. Batının asırlar evvel keşfettiği bu gerçek ülkemizde uzun yıllar belirli bir aydın toplulugu arasında fikir alışverişı diızeyindç kalmış. son günlerde Boğazıçi üzerine yogunlaştırılan elcştiriler nedeni ile kısmen kamuya yansımıstır. Y EM HIZU ŞEHiRlEŞME OIGUSUNA SAHNE OLAN ISTANBUl'DA OAHı AKILCI TEDBiRLER CEK AUNMASI HALıMDE KURTARILABiLEBiR ÇOK BÖIGE VARDIR. E vet insanı sinirlendirpn bir yapıt bu. Bir k « «klım takıldı, her akşam daktilo başındayken bir yandan da onn lzlivorum. Radvo oyunu vapılmış bir eski rornan.. !xıet Melih Devrim'ln «Sermet»!. Okuyanınız var mıdır bilmem, varsa ia pek azdır. Edebiyatumzda ycri olan bir yapıt değil. Hatta Irzet Melih de kim diyenleriniz çok olacak. Şöyle tanıtsam laha iyi, yıllardır Paris'te yaşayan ressam Nejat Mellhie yine ızun yıllar Amerik»'da kalmif tiyatro sanatçısı Şlrin Devrim" in babası, ünlü ressam Fahrünisa Zeyd'in ilk eşi... Besim ÇEÇENER ANITLAR YÜKSEK KURULU'NDA Y. MÎMAR mesi beklenemez. Devrinin en organize devletini olusturan Osmanlılar, yuzyıllar boyu bu düzeni devam ettirmisler, ulaçtık. ları yüksek ekonomik seviyeye uypnn bir çevre yaratmışlardır. Ancak, son yüzyıllar içinde bu üstün seviyeyi koruyamıyan mılletimiz. yarntticjı bu görkemli çevreye yeterince bakamamıs, bozulmasına scyird kalmıçtır. Bütün bakımsızlığına. varattığı hüzüne rağrnen, Anadolumuz, 1960 yıllarına kadar. yapıları, çevre düzeni ile, yüzyıllar e^elio yaşantıyı tam olarak korumuştur. l»«0 yıllarında başlıyan sanayıieşmenın kaçmılmaz soııucu olarak, sayıları belirli birkaç büyük kentimizde bashyan tıuh şehirleşme olgusu. bugün Boğaziçinde karşı çıktıgımız. kötü yapılanma düzeyini getirmiştir. Aynı aşamayı iki asır evvel geçiren Batı. zamanında tedbir alamadığı için, bir çok kentinin yaşanmaz hale gelmesine. çıkarcılık kentleri diye adlandırdıkları kentlerin oluşmasma engel olamamış. ancak ekonomik açıdan güçlendikten sonra, henüz bozulmamış bölgelerin korunması için bütün olanaklannı kullanmıştır. Geri kalmıshgımızın belki da tek mutlu olgusu, Ülkemizde dana henüz, tam anlamı ile kaybedilmiş tek kentimizin dahı olmayışıdır. En hızh çehirlesme olgusuna sahne olan îstanbui'da dahi. akücı tedbirler alınması halinde, kurtanlabilecek bir çok bölge vardır. Almacak ted birlerin bu yan içinde ortaya konması olanağı voktur. Ancak söylenebilecek tek sey. bu Rünltü kötü yapı ölçülerinin yarata^agı kentlerde. gelecek nesillerin > « •• şama olanagınuı bulunmadığı hususodtır. "• Yejil T I lydınlik . Batılı aniamda meydanlan, parklan. idare merkezleri bulunmayan, o n«denle; bazı araştırıcılar tarafından, çagdas anlamda kent olarak nitelendirilmeysn, eski yerleşme bölgelerimizin, kışi gereksinmelerine uypun bir biçımde olujması, sanımca, üzerinde durulacak en önemli noktadır. Toplu yaşamanın aile mahremiyetıni yok etmediği. ancak kırsal bir yerleşme olduğu da söylenemiyecek bu dlizenin, kişi moral ve fizik sağlıgı açısmdan, ne derec* uygun olduğu, yüzyıllar sonra, Batıda yapılan ^th\rcilık araştırmalan sonunda saptanmıstır. Hemen her kösesinde Doğanm varhğmı hissettiftimiz eski kentlerimiz bütünü ile yesil ve aydınhktır. Her ailenin kendine özgü bir evi ve bançesi var dır. Ancak yuva deyimi ile ifade edilebılecek ve içinde komsuluk ilişkilerinin baskısını hissetmediği bu tür konuta sahip olma isteğı, sanımca. daha uzun yıllar miletimizin genel bir iç güdüsü olarak devam edecektir. . Yüksek ekonomik kosullann yarattığı eski yerleşme düzenimizin, günümüzün zayıf ekonomik koşullan açısından, toplumumuz için lüks olduğu hususundaki iddialar ise. gene aynı nederüerle geçersizdir. Eski konutlarımızın, buna bağlı olarak yol, elektrik, su, kanalizasyon, telefon gibi, mevcut alt yapı tesislerinin henüz ömrünü tamanı lamsmıs kullanma potansiyelinin (yapı kapitalinin) yok edilmesi, en azmdan, bizim gibi geri bırakılmış ve kılkınmakta olan ülkelerin. özellikle kaçınma sı zorunlu bir husustur. Eski Bir yaıan, sanatçı çocuklan ve eski eşiyle tanıtmak ararip bir iştir, ama başka çare yok. Necatigil'in «Edebiyatımızia tsimler S5zlüğü>nde, 188?'de Kudüs'te doğan 1SS6 da Istantıul'da ölen tzıet Melih'in Galatasaray da okuduğu, Paris'te hnkuk öjrenimi yaptığı, Fecriati lopluluğuna katıldığı yanlı.. İzzet !Mellh iki roman yazmış «Tezat» ve «Sermet». Bunlardan «Sermet»i Fransızcaya da çevirip Pierre Loti'nin önsözüyle Paris'te de bastırmış. Blrkaç kitabı, çevirileri de var. öğretmenlik, rejide memurluk yapmıs. Bir özelliği de çaeının «yakışıklı» gençlerinden olması. Hepsl!.. Hepsi bu kadar!.. Yaşlılığında yaıar olarak bir nrün vermemiş. «Hüzün ve Tebessöm» 1922'de çıkmış, yani otuz beş yaşmdayken, sonra bırakmış bu alanı . Oaba sonrakl yıllarda oğln ve kızı. b!r de eski esinin sanat alanındaki başarılan yiizünden adı anılmıs .. O kadar!. «TRT 2»de bir hafta süreyle «Sermet.i izledim. Kitabı bulup okumak mümkün mü, deçil mî bilmem. 191g'de çıkmış, Paris'te dc 1919'da basılmıs. Konu Birinci Dünya Savmşından önceki yıllarda Rfçiyor sanınm. Çünkü romanıınızın kahramanı Paris'e pidiyor, orada serüvenler geçiriyor.. Sermet bir Istanbul çocuğudur, bir dairede müdürdür. yazardır, sairdlr, romantik bir delikanlıdır. Bebek'te bir yalıda vaşayan bir Çerkes eviâtlığı sever, aralarında bir serüven geçer, sonra kız onu bırakır, Sermet de Paris'e gider falan filân Yurt gerçeklerinden uzak mı uzak. bırakın yurriu. dünya ffrçeklerinden, insan gerçeklerinden habersiz bîr kisi. bir kislnin romını Paris'e borc harç Rflen bir delikanlı Maxim'lerde sampanya içer. Fisher gece kulüplerinde kadınlarla dostluk kurar, aristokrasiden kızlarla arkadaşlık eder, bol bahsls daptır... Anlayacapnıı çekilir şey değil! Hiçblr deeeri yok. yerl yok, anlamı yok. Bir ıcnçlik heyecanınm ürünü. Hiç bir zaman «yazarlık» nedir bUmpnıiş bir hcveslınin kitabı. Okumaya kalksanız dayanamazsınız, dili bakımından değil, konusu, işlenişi herşeyiyle .. TRT V(\e her ak*am «aal î'tr «Sermet»i özetleyen, tanıtan H. fi de bunun farkında. Dıırmaksızın kitabı da, baş kisi Sermet'i rie veriyor. kötülüyor. alavr» alıyor. Şu sozlprle h«*m de: «Bizim hanım evlâdı Sermet», «Bizim beyzade» diye.. Mademki bunca alaya almacaşını biliyorlar, kendileri de herkestcn önce bn horgörmeye, küçümsemeve katılıyorlar. öyleyse ne diye radyo seyircilerine sunuyorlar bunu. De?er vermişsiniz, hir hafta bovıınca mikrofonlardan vaymışsınız. bir yandan fla ne diye kiitülüyorsunuî" ÇaRin çerisinde kalmış, dejersiz. anlamsız bir yapıtsa • ki öyle • o zaman radyo oyunu olarak bir hafta sürcvlc riin^enlere sunmak neden? Sunduğunuza göre bari kcndiniz kötulemevin, «bizim beyzade», «bizim hanım evlâdı» diye alaya almayın .. Öyle yapıtlar vardır yazıldığı, ya.vınlandıği çağda belirli bir Snerıi, bir yeri vardır. «Sermet» övle bir yapıt da değil. tzzet Melih iyi bir yazar olarak da ün kazananıamıs. iyi fransızca bilen. kendi yazdıklarını fransız diline basarıyle çeviren bir kisi. Bir kitap yazmıs, Loti de «Türk dostlıığu» bavasıyle ona bir önsöz yüzmış . İnsan merak ediyor, ne demiş acaha Loti bu roman için, hpr hal<1e fivmüştür: Nasıl övdü. ne yanıyla? «Türk insanını yansıtıyor» dediyse hiç bir ilsisi yok Türk insamyla. İnsanoğlunun bir kesiti demişse. o da yanlış, çünkü Sermet yasayan biri değii, bir gölge, bir asalak, yararsı* bir yaratık .. Zaten ertebiyat tarihimizin unntulup çitmlş bir romanı... Bir dalıa ne basılır, ne nkunıır. TRT'ciler onu oyıın yaptırmış. lar. bir hafta süreyle dlnlevenlere sunmuşlar. Ama ne diye kntülüyorlar. aîaya alıyorlar? Once çirkin bir davranrş, hem yazarın anısına. hem de dinleyenlere karsı .. Rastlantı da böyle olur, tam daktilonun başına çeçlyor, radroyn açıyomm, «Ser. met» başlıyor Oüzel de mikrofona uyçulanmış, cüzel de oy. nanımş, ister istemez kulağım rfdiyor, haşlıyorum Izlemeye .. Kızmak gelivor içimden. sinir basıvor. hele ikide hir «takdim» ci Sermet beyi «bizim beyzade» diye hafife almıyor mu, büsbiitün çiletJcn çıkıyorum. Bir kez alıstım, yann da, öhür gün de izleyeceçim. bu yazıyı okudıışiunuzda TRT 2 de bu ro. man hitmiş olur elbet. Ama hakarsınız beçenen olur bir daha mikrofona koyarlar, siz de dinleyip, sinirlenmck fırsatını bulursunuz!.. İnsanm çevre ile olan ilişkileri hiç eksilmeyen bir alışveriştir. Çevreyi yaratan ve değiştiren insan bir yerde yarattığı bu çevrenin esiridir. Başka bir deyişle, çevre insan kişiiigini yaratan en önemli unsurlardan biridir. insan kişiligi üzerinde bu derece etkisi olan çevrenin yaratılmasında veya degiştirümesinde titizlik gösterilmesi hiç şüphe yok ki, bugünkü nesil'.ere olduğu kadar, gelecek nesillere karşı da bir (törevdir. Acaba biz bu görevi yeterince yerine getirebiliyor muyuz? Sanırım konunun dügüm noktası burdadır. kentlerimizin aşırı spekülâtif arzulara feda edilmesinin milli servete milyarlarca lira zarar getirdiği açıktır. Akıl yolı Hızlı bir sanayileşme içinde olan dünyada, en azından. sömüriilmememiz. dar olan yatınm ola naklanmızın, ölü yatınm olan, inşaat sektöründen sanayie ve tarıma kaydırılması ile olasılık kazanır. Şüphesiz, sanayileşmenin kaçınılmaz bir sonucu olan şehirleşme olgusunu durdurmak olanağı yoktur. Ve bunu normal akışı içinde durdurmak hatadır. Ancak, mutlu bir olgunun yanlış bir yerleşme politikası sonucu ülkeye zarar vermesini önlemek ise akıl yoludur. Bugün artan ula şım otanaklan kentlerin «Uydu Kent Sistemi> ile gelişmesi pren sibini getirmiş, dünya bu sistemın çok güzel örneklerini vermıs tir. Ülkemiz genel yerleşme poli tikasımn çizüme zamanı gelmış, hatta bazı buyük kentlerimizde geçmektedir. Ülke dışında calışan işçilerimizin ellerindeki kapl tnli tiretict yatırımlara kanalize edemeyişimiz, bu yönde onlarda güven yaratamamış olmamız, bu kapitalin yapı sektörüne yatınlması sonucunu vermiştir. Genellikle kendi köylerinin bağlı oldu ğu kentlerde konut sahibi olmak istiyen işçilerimiz, son yıllarda, Anadoluda hızlı bir apartıman inşaatma yol açmışlardır. En hız lı oluşumunu Karadeniz sahıl kentlerinde izlediğimiz bu olgu, eski kentlerimizi, kamumın mılyarlarca liralık zaranna değiştir mektedir. Ülkemizde şehir plancıhğı ile uğraşan mımarlanmızm, idareci lerimızin ve mahallî idare temsil cilerimizin konunun Uzerine önemle eğilmesi, yanlışlığı kesinlik kazanan bugünkü fizikî plan lama sistemimize yenl bir yön verilmesi zorunludur. tki yüz yıla varan bir süredir artan bir hızla gelişen sanayinin şekillendirdiği yeni kentlerimizin, İnsan gereksinmelerini hiçe sayan biçiminin kişi moral ve fizik gücünde yarattığı yıkıntımn her gün biraz daha hissedilmesine rağmen, bu sıhhatsız şehirleşme yi durdurma çabalanna girmiyen günümüz insanmın. gelecek nesil lerce lanetlenmesini istemiyorsak, henüz elden çıkmayan, eski kentlerimizin sağlıklı ölçülerini korumak için gerekli bütün gin şimlerde bulunmamoz zorunludur. BİR SICAKLIK Hep bir şeyler ummak. btr şeyler beklemek, «bentm içlıı hiç bir şey bitmedi daha» demek, yaşamm umut ve isteklerle dopdolu oldufunu bilmek bir çeşit ölmezliktir. Ankara'ya giderken hosteslerden biri kahvaltı paketlerini sımsıcak ve genç bir giilüşle dağıtırken •tanıdınız mı beni» dedi. Bakıp kaldım sarışın. aydır.lık vüzüne. öndeki iki dlşinin arası açıktı ve bu onun vüzüne varamaz bır anlam katıyordu. «Bayramojlundan» diye yardım etti bana ve birdea bi'kaç hafta geçirdiğım tatil köyünde, çocuklarımla beraber pırrr diye bir yerden kalkıp başka bir yere konan gençler topluluğu içinde onun da bulunduğunu düşündüm. Al işte sana, bir iş yolculuğur.un cansıkıcıiığında Deklemediğin bir sıcaklık. Bu yaşımda bir sevgili bulmuş gibi canlandım birden ve o kahvaltı paketlerıni dağnmaya kojnıldu, beni, bir gece önce kızımla yaptığ'.m tartışmanın düşüncelerina iterek. BİR «SONA ERiN HiKÂYCSi .»• Ve yarumdaki çi^manca yolcu «ben o> tanrvorum srri blr yerden» diye konuşmaga başladı benimle. Yanımda da yaşlıca bir hanımefendi vardı. Kan k<x;a oimalılar diye düşündüm. Gazeteciyim dedim. Ikisi birden «tamam, ta. mam, televizyondan tanıdık sizi» dediler. Otuz vıldır gazetelerde görünürüm, demek bir kez televizyonda bir açık oturumda görünnıeğe bedel. Keytım kaçtı. Ama onlar konııştukça ılgim arttı, riostesın estirdiği iyimserlik havasına yine kavuştum. Ögretmendi ikısı de. 28 yılları dolmuş. Hs> nım Istanbul'daki bir kız lisesinin müdürii imiş, bey do yine bir lisede matematık öğretıyormuş. îlk defa uçağa biniyormuş 28 yıllık matematikçi. Bu o!ay olmasa belkl yine otobüsü ya da treni tercih edermiş. Ama, hiç bek.lemediklerl bir sırada, genç blr adam eünde bir bakanlık emriyle «ben bu okulıın tnüdürlüğüne atandım» diye çıkıp gelince şaşkına dönmüşler. Olur mu beyefendi diyordu matematikçi: • Kınm bep takdirname almıştır. işinl çok sever, beraberce bir yemek bile yiyemeyiz. övlesine törevine bağ. lıdır. müdürlüçünü yaptığı okulrta okurkpn altı vıl fist nste irtihara çeçmiştir. ikimiz de devlet barrminin en öst katı. na çıktık, fhtiyacunız yok çok şülcur, ama olur mu beye. feııdi. bir tahkikat bir Işaret olmacian hahpr vermedon. bunca yıllık başarılı idarecini. şu kışta kıyamette nasıl ycrin. den alırsın dc^il mi efendlm, bir kusur mu yapmış, kimsev* bir sey mi söylemiş, öyle ya sebep ne, şimdi biz odunumuzıı kömürümüzü de almışız, lojmandan nasıl çıkanz, yenl tayin edflen de 15 çün İçinde çıkın dlyor, nerere giderlz, ?erçl Fatih'te bir apartman katımi7 var. kaloriferll de, fakat kirada beyefendi, şimdi nasıl onlara çıkın biz geliyonız deriz, hanl hir taraftan memnun olmadık da deçil, blzimld çok yoruluyordu. ustelik müdürlük farkı da topu topıı S 0 O lira, yemek de çıkıvor ama. isle övle cokilir dejll vallahl eziyetl. ama nihayet herkesin gözünün üzerinde oldu&u bir okui, insan iftihar ediyor. dPvlete mlllete hizmet edlyonız, çocuk yetiştiriyoruz. bizimkistnin mua\inlerinden ikis! eski hocalandır. demek ki btı kadar lâyık çörfilmüs, öyleyse bu tepeden inme ;orevden alma. detil mi efendim, dokunuyor insana, onun için çidivoruz Ankara'ya. müsteşar muavini arkadaşımızdır, kâğıtta imzası var, fakat haberim yok diyor, gelin dedi bize, onun için gidivoruz, uçağa da bn ne» denle bindim, fena değilmiş, biraz kulaklarım sariere. biltyur musunuz beyefendi. televlzvonda alkisladun sizi, kona neydi, hatırlamıyorum şimdi, ama alkısladım, memnun oU dunı taniçitığunıza.» Ekonomik bağımsıılık tnsan kişiiigini sıhhatli yönde etkiliyebilecek bir çevrenin oluşması, o toplumun. asırlarla ölçülebilecek, ekonomik bağımsızhğı ile mümkün olacak bir sonuçtur. Günlük ekmeği peşinde olan bir toplumdan çevresini güzelleştir S at ı I ı k 65'ü TELEFON 22 42 90 917 ırısı. CAGDAS YAYINLARI ÇIKTI Sosyalisl Bir Düny Melih Cevdet Anday Fiyatı: 20 Lira TELEFONDAKi SES Sadece gönül işlerinde degil, her iste «sona ertş»e ahştırmalı insanlan diye düşündüm. Hep bir yenisi gelir. Biter, yeniden başlar. Kulaklanmda sesi o hiç tanımadıgım eenç kadınm; telefonda bana «bittl» demişti. tşte onun içtn de bitmişti bir şey. Bitenin ne olduğunu biliyordum. Yine böy. le bir Ankara gezisinden dönüyordum. Terminalde dolaşırken yukan aşağı. uçnk saatini beklerhen. sportmen yapılj iyi giyimli orta yaşlı bir adam «siz Sadun bey değil mlslniz?» diye yakisşmıştı bana. Kendinı tanıtmıştı. Bir olay geçmışti başmdan, başansız bir evlilikten sonra aynlmaiç istemiş, başka bir kadmla ilişki kurmuş, karısı da «biten» şeyı kadınca bir direnişle görmek istememiş ve ona venl. den başlama tırsatını vermemegi aklma koymuştu. Adam, seygın bır yüKsek memurdu Kendi vasamında kişisel bir sorununu bitiremiyor ve kurduğu yeni Mi.şkide iki insan hirsiz gibi yaşıyordu Yasalann ve insanların çağdaş sorunlara ilgisiz kalışlannı yeren bir yazı yazmıştım, bu yüzden benimle tanışmadan dost olmuştu. Ö yazı ile derdı hafiflemiş değildi, ama kendısine ve beraber olduSu genç kadına zorla sunulan yasa dışı yaşamm baskısı altında, dost bir el uzatıidıgı nissine kapılmıştı. Bu yakınlıkla konuşmuştuk ayaküstü, orada tanışıp orada ayrılmıştık. Doğuda bir dış göreve atamışlardı ama sevdigin Kadını yanında götüremezsin demtşlerdi. Ceza devam edijordu yani ikisı için de; ve bana geçenlerde teleion eden, bu iki cezalıdan kadm olaru idı. Bir trafik kaz&sında ölmüştü erkeğl. İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ Genel Sanat Yör.etmeni: Aydın GÜNT 27 Arahk 1975den Itibaren MOZART 1 Geneücurrr.ay Baskanlıgı Karargâhı ve Bağlı Birliklerinde ıstihrism ediımeic üzere 19; 3o yaşlan arasmda Fakülte. Yülisek OKaı L;se ve Lıse Dengı Okul merunlarından askerl:ğını yapmış (141) I L AN Isteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sok. rto: 3941 İSTANBUL DON JUAN (Don Giovanni) •OPERA 2 PERDEOrkestra Şefi: Robert Wagner Koreografi: Rezzan Abidinoğlu Dekor: Seza Altmdağ Kostüm: Osman ^engezer Sahneye koyan: AYDIN GÜN Biletler Maksim Opora gişelerindp satılmakudır. Gişe tel: 49 19 0» (Basın: 28147) 10219 BiR GÜN, NASILSA.. Şimdi söyleyin bana, değer mi? Bırakın ner şey başiasm, bitsin, yeniden başlasın. süra. bildiği kadar sürsün, ayrılrna zamanı gelince ayrıtınsın, ama yaşam içinde olsun bütün bunlar. Yoksa bitiyor bir gün, nasüsa.. Erkek Memur Göreve Alınacaktır 2. 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanununun •fi'inci maddesınde vazıü çartlan naız olaniardan göreve girmeğe ısteklılerın; k:sa nâl tereümelennı bel;rten düekçelerl ve b:r aöe! vesıitaiık foloğraflan t!e birlıkte. GenelKurmay Merkez Daıres! Personel Şubesme <ANKARA> müraraat etrnelerı gerekmektedır. ' Basın: 28279) 10216 KONGRE ÎLÂNI tSTANBUL ERKEK LtSESİ KORUMA DEHNEĞtNÎN genel kurul toplantısı ^8.12.1975 pazar günü saat lU'da çogunluk aranmaKsızın okul konierans salonunda yapılacaktıı. Gıindem : 1 Açılış. 2 Kongre divan seçimi, 3 Yönetım ve denetim kurulu raporlarının okunması, 4 Raporların görüşülmesı, 5 tbra, 6 19751976 tahmini bütçenin okunması, 7 Seçimler, 8 Dılekler ve kapanış. KARA VE DENiZi ANCAK GÖKLER TAMAMLAR. HAVA KUVVETLERÎM GÜÇLENDÎRME VAKTI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle