18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MRT (UMHÜRJYET 12 AralıV 1975 ABDULCANBAZ VATAN DEDİLER Taüp APAYDIN io Kusura bakmayın. Eve gotunlrdüın ama çoksunuz Pelki rahat ettiremem. Şu arkada Halil ağanın hanı var, oraya gıdin Dükkânın önüne çıkıp hepsıne ayrı ayrı baktı. Faşını salladı. Kısa sakallı, ırıyarı bır ad&mdı. Atlara bınıp surdüler. Sokaklar tenhaydı. Afyon büyük bir koye benzıyordu. Erkenden kararmıştı ortalık. Gerıde büyuk dağlar dımciık yükseliyordu. tnsanı ürpertecek kadar heybetlıydı dağlar. Hahl aganm hanına vardılar. Han kalabalıktı. Başka yerlerdon gelenler olmuştu. üdalar ağzına kadar doluydu. Kımısı yüksek sesle komiMjyor. kımısı kendı memleketinde olup bit°nlen anlatıyordu. Bazılan hasırların üstüne yatmış uyumuştu. Uzaklardan geldıkleri bellıydı Yorgun adamlardı. Hancı Halil aga bunlara da bır yer buldu. Oda yok emme şu aralıkta yatarsmız. dedi. Altınıza hasır venr;m L'stunuze de kılım mıhm uydururum. Tamam. Yorjunuz zatı, başka yere gıdecek halimız yok. Atlan rahat ettır. yeter Avluya kazıklar çakmışlardı Her birine bir at bafladılar. Kolanlannı gevsetıp hevbelen ındırdüer. Ortalık ter kokuyordu. Hadı bakahm dınlenirı. Yatsıdan sonra sular, torba takarız. Heybeleri sırtlayıp tahta merdıvenı çıktılar Odalarda kuçuk idare lambaları yarmıştı. Kapüar aç:ktı Mftmleketın çeşıtli bolpeleriıden gelmiş ınsanlar. kımisı uzanmış. kimisi oturup arkasını duvara dayamış. aralannda konuşup fısıldaşıyorlardı. Bazıları başını efmıs düşünıiyordu. Hepsınin de yüzleri durgundu. Kütahya"dan. Gediz'den. Uşak'tan, Sandıkh'dan. Akşehırden gelmışlerdı. Daha uzak yerlerden gelenler de vardı. Şiveleri. seslerı değişıktı Araa hepsı de aynı şeyı konuşuyordu: «Yonan geldı. Yonan ılerlıyor. Nereye kadar gelecfek? Dur hele dur, geldıgm gıbi gerı gıdeeeksın. Oyle bır şamar yiyeceksin kı anandan dogrivıÇuna pış.man o'acaksın » . v • . • Kendine kalsaydı gelemezdi'1 Kötti Yonan da kim oluyor? îngilız, Fransu vollpdı onu. Kış kış kıs ettıler. O da kendıni aslan zannetti. Fmo kopeğı oldugunu unuttu.» • Kurt kocayınra kopegm maçkanîsı ohırmuş. Bizi de koradı sandılar emme yanıldılar Rız daha g»nciz. Yirrnisinde deiıkanlıyır. Gözlennı »çsırlar da ıvı baksınlar.» • Anlaşıldı bu Yonanın ark3«ı bıraz kaşınmış. Peki kaşıyalım. az sabret. Kolları bır sıvıyalım da şoyle . Gelibolu'da bızırn b:r çavuş vardı. Oyle dcrdı. Az dur oğlum, sabret. Kolları b:r sıvıyal:m » «Hey g:di hey1 Bunu da görecektik ha" Yonan gelsin de bizırn toprağımıza bassın? Ruya rr.ı bu, yoksa dus mü, anlayana askolsun.» •Gafıl avladılar canım. Pek fcötü ramanımıza rasladı. Hani bir pehlivan hasta olur. Sıtrnaya yakalanır, dalağı şişer. Yere uzanır kalır. Tam o sırada kıçıkınğın bırısı gelir, iistüne çulîanır Aynı öyle ışte bizim halimiz. Üstümüze bindi alçak Yonan. L'len biz hastayız oglum, dur da lyi olalım. Kendimize gelelim. Yok. ınmıyor Bir de teoıniyor dürzü. Bizi yendı yanıyor.» • Bızim oraya bır Yonan çavuşu geldi Türfcçe biliyor. Ne dese beŞenirsınv Siz bıze efendiiık yapamadmız, emme bız size y3pacağız.» Nasıl yapacakmış? Bız çallşacakmışız, onlar yiyecekmiş. Oşt köpek deseydin' Dıyemedim. Bende silâh yoKtu. O silâhlıydı. Onun için geldım buraya. Fır gün karşısına dikilip «oşt köpek> diyeceğım. Hem de elimle gebertecegım o hınzırı Unutmayırn diye yüzüne ıyice baknm. Tanıyorum onu. On yıl geçse unutmam. Mol'.a Mahmut çökelek ekmeğım yiyor, bır yandan konuşulanları dınlıyordu. Si^in oraya da düşman geldi mi ahbap'' diye sordu birisi. Geldî, dedi Mahmut. Utanç içinde başuu salladı. Ne vapıyorlar. zarar veriyorlar mı? Veriyorlar, vermez olurlar mı hıç? Bır arkadaşımızı öldurdüler. Nıye1' Mustafa Kemal'ci diye. / Nası! öğrendiler Mustafa Kemal'cı oldugunu? Bızımküer ıhbar etti Vay namussuzlar! Gâvurdan daha gâvur desene. Bizim köydeti de çıktı öyle sütübozuklar. Çıkar. İşınız onun içm zor. Zor da olsa başa kadar gotürereğiz. Dönmek yok. Bırisı çarığını. çorabını çıkarmıştı: Vay anam vay, diye söylendı. Şu ayaklara balc. Dort gündur yol tepıyorum. Ayak denecek yfirı kalmamış. Âlîları nıorarmış. yer ycr kan oturmuştu. Ann yok mu seninv Yok, nerd»n bulayım atı? Yonandan çalacaktım. arkadaşİ3r raydırdı Emme yemın ettim, bi Yonan karısıyle bir Yonan atına bınecegım. tkısı de yegin olurmuş, öyle diyorlar. Bende binsi Çerkez Etem'i anlatıyordu: ö>le yığıt bır adam kardaşım . Ata binip de surdü rmi, sanırsın da*lar ta^lar düz olmuş. Arkasmda uç yuz atlı. bugün burada. yarın Ankar?'da. Obur gun kımbilir nerede"1 Görsen hep bir boyda. fılınta gibi adamlar. Nerden bulmuş o kadar yigiti? Hep Çerkez mı bunlar? Bilmem, gayrı. Hep yakışıklı adamlar. Sen gördün mü? Gcirdüm ya Kütahya çarsısından bir geçfler kardaşım, ne deyim sar.a milietın dilı tutuldu. Herkes masaallah çekti. Kemal Pasanın pmıırde boyle on tabur olsa. tövbe Yonan monan dayar.ma? Atları seçme atlar, koşumlar gümüş. askerlerin urbaları hep yenı. (DEVAM1 \AR) Ekşısuda trenden ındıklen «ı rada güneş tam tepelerındeydı. Butun tolgeler küçülmuş, daral mışn. Candarmaiar, yakalarını ıli.<ledıler. Küçiık istasyonu yandan dolaştılar. tstasyonun gerısüîdekı küçük alanın kıyısında, y^prakları tozdan ağarmış bir sı ra akasya ağacının gölgesınde i'.ıı yaylı duruyordu. Arabacılar atla rınm başını akasyaların gdlgesine vermiş. yem torbalarını geçırmiş tı. Tren gelınce ayaklanmışlar, arabalannm yanında müşterı bek lıyor'.ardı Candarmaiar ilk yaylıya dogru vürüdüler. Durdular. Şapkalannı çıkarıp elîeriylp saçlarının t» rını sılprek Arıf Kaptan'ın ne dı vecc<nni bekledıler. Kaptan susu yordu. Andrea: Hadı Kaptan. dedi, aniaşın Kaptan başını attı. hafi'çe geriya Makedonya 1900 j Yazan: Necati CUMALI 4. Hikâyc ARiF KAPTAN iLE OGLU Candarmalann yedikleri zeytin tuzluydu. Sık sık susatıyordu ikisini de. Çeşmeye gelinceye kadar iki kez Bu sıcakta yürutecek mısm bızT Parasızım.. Pek inen yoktu trenden Ara bacı Kaylar'a donecektı. Sordu: Ne kadar verirsin? Hıç' Andrea: Sahı hiç mi paran yok be Kaptan? dedi. «;..•.*. a Param yok, niyetim de.yok! Ama.. Kantan kararlıydı: Bizi bekleyen blüm be aslar.ım! Xe kadar ağır gidersek o kndar iyi. Bu bizim son gezintımiz .. Candarmaiar, istasyonıın gerisindpki çesmede ellerini yü7.1erıni yıkadılar. Başlarını çeşmpnın altır.a tutup saçlarını ıslattılar. Mataralannı doldıırdular Arıf Kaptan ile oglımu alanın kıyı sında bırakmışlardı. Andrea: Paraları var keratalann, dedi. Leonidas, umutsuzlukla mırıldandı: Var ama.. Madem bu sıcakta yürütecekler bizi, ben de yanaştırmam onlan çeşmeye. Yansın kavrulsun namussuzlar Leonidas omuz silkti. Arkadası nı ne haklı buluyordu, ne de hak sız. Arıf Kaptan ıle oğlunu da öyle.. Ekşisu'da arahscılar müşteri bekliyorlarriı Desen Mehmef OULfRYÜZ el attılar mataralarına. Ama, ağızlarına aldıkları suyu, gerisin geriye, tükürdüler. toprak yola, suları güneşten neredeyse çay pişirecek kadar ısınmıştı.. Aygın baygın saaller Ekşisu'dan ayrıldılar. Çok hafıf bir bayırı inip toprak bir araba yoluna çıktılar. Candarmaiar yıne yakalarını açtı. Tüfekleri omuzlannda Arif Kaptan ıle oğlu nun dört adım gerisinde yüriiyor lardı. Yol kıyısındaki elma, armut, erik ağaçlarının gölgelerı yola kadar uzamadan dıplerinde kalıyordu. Ova kurumuştu neredeyse. İki yandaki tarlalarda tepeleme harman yığınları görülu yordu. Ağustos böceklerınin ötüş lerinden başka ses duyulmuyordu. Otlann, ağaçlann o aygın bay gın saatinde. gerılerinde ayakları nın altından kalkan ince bir toz bulutu bırakarak kırk dakıka ka dar yürüdüler. Solda kavaklar arasında Çotul Köyü göründü. Arif Kaptanın tek tek ağaçlarma, çalı kümelerine. tarlalar arasındaki hendeklerıne kadar çok ıyi bildiği yerlerdı buralar. Üç yuz adım kadar ilerde, yolun sağında, küçuk bır tümsek üstünde bır çesme vardı. Çeşmenın önündeki küçük aianı gölgeleyen salkım söğîitler görünmüştü. çeşme nin yalağma akan suyun sesi haMten duyulmaya başlamıştı. "Bizi bekleyen ölüm be! Ne kadar ağır gidersek o kadar iyi. Bu son gezintimiz..,, \ yorlar, terledikçe daha çok susuyor lardı. Çeşmeye gelinceye kadar ikışer kez mataralarına el attılar. Ama ağızlarına aldıkları suyun yarısını toprak yola tükürdliler. Suları güneşten neredeyse çay pişirecek kadar ısınmıştı. Çeşmenın sesi daha yakından geliyordu. Candarmaiar sesın gel dıği yeri aranıyorlardı. Arıf Kaptan, candarmalara döndü. Basıyla söğütleri gösîerdı: Ekşısu çeşmesi. dedi. Suyunun üstüne voktur. Hem soğuk buz gıbı akar, hem taş yesen eritır.. Yakm çıfthklerdeki beyler adamlanna testiyle su aldınrlardl o çeşmeden. Andrea. sağ kolu ha\ada. elini bır ıkı kez salladı: Öyleyse doğru çeşmeye.. ARiF KAPTAN ARABA TUTMAYINCA AGIR BiR YÜRÜYÜŞ BAŞLADI... YOL KIYISINDA ELMA, ARMUT, ERiK AGAÇLARI VARDI AMA, GÖLGELERi, YOLA KADAR UZANMIYORDU.. Aksama daha vedi sekiz saat olmalı. Leonidas omuz silkti. Bilinen bır şevdi dedıgi.. Bir saat dinlensek mi? Leonidas vıne omuz silkti. Doi rusu buydu! öğle sıcagı kınlınca yola çıkanz. Leonidas ondan Bnce cökup oturdu sögiidün gölgesıne. Kaptan. a kan çeşmeden dudaklannı yanastırarak suvunu ıçti, dofcruldu. sol elinın tersivle bıyıklannı. sakallarını sildi. Çeşmenin başından ayrıldı. Andrea: Burada mola. dedi. Sekiz on adım ilerde. voldan rana kalan ıkincı salkım söğudu gösterdi: Sız onun göİKesine.. Kendısı de Leonıdas'ın vanına oturdu. Şapkalannı çıkardılar. Ceketlerlnın diiSmelsrinı çozdıiler. Tüfeklerini vere bırakıp. aırsekleri üstüne. tüfeklertnm yanına uzandılar. cı korosuna çeymenin tek düze şarıltısı kansıyordu sımdl. Ov»dan esen sıcak rUzsArla salkım söfeütlerın dalian oaslar üstünap afır afiu sallanıvordu. Sıcak konuşmak ıstejh' bırakmıvordu insanda. ötekı ^ö&üdün altında Arif KaDtan İIP oğlu ia*das ku rup oturmuşlardı Kaptan bir ciRara sardı Yanva kadar Içti. Sırtüstü uzandı. CiBarasını sırt üstü vataraK tamamlaaı. Parmaktarı ucunaa topraga oastırarak söndüroü Uzun uzun bır iki esnedı Grtrlennı Kapadı. Çok geçmeden soluk alısı degisti. Göğsü hızla iniD Kalkmaya. nınltUar salmava başladj. Uvıırrruştu. At sonra oSlu dB uvudu. SöWt daliannın sallantısı. çesmenın teK düze sesı. aiustos böceklerının uvuştunıcu eürültüsu. göz kapaklan Üstüne coken sıcakla. bır agıriık seldı onlara uh Kaplan ile oSııınoan az sonra Andrea ıle I#r>nd8« da sırt üstü tODraâa oıraKtılaı kendllenm. hemen de cvudular. Su, gerçeklen joğuktu Kaylara çiden araba yolu önlerinde güneye donüvordu. Araba yolundan. saŞa. çesmenin bulundugu tümseğe giden. iki yanı hayıtlık toprak bir vola indiler. Toprak yç>\ önee ınce bir çaya doğru alçaldı. Pembe pembe açmış bır zakkumun dibinden çayın çakıllarını eeçtıîer. Cavın öbür yanında toprak vol oayıtlar, böğürtlenler arasından tüm seğe sardı. Söğtıtlere yaklasırken, yolun sagındaki hayıtlar.n dibinden kulaç uzunlugunda bır yılan çıktı. Onlerinden hızla geçerek volun öbur vanına kavdı. Tumsekte, çesmenin yanında ilk salkım sögütün pöİEesinde durdular. Candarmalara dönüp beklediler. Candarmaiar tüfeklerini ellenne aldılar. Çesmeve vak laştılar. Nöbetleşe su ıçıo ellerını yüzlennı vıkadılar. Arif Kaptan ile oğlunu gözledıler. Su gerçekten soguk. tçimi hafıftı. Serinleven Andrea. bir iki «Oh!» çektı. O da çogu Yunanülar gıbi çabuk kızar darüır. çabuk gönlü olur barışırdı. Havdi, dedi Kaptana, yanaşı:ı sız de.. Zeyfinler tuıluydu Candarmalann yedikleri zeytın tuzluydu. Sık sık susatıyordu ikısını de. Su ıçtıkçe terli Sıra molada Arkadaşıyla çesmenin basından çekildiler. İlk sögüdün gölgesı altmda durdular. Güneşe doğru baktı. Başını salladı: Herkes uyudu Agustos böceklerlnln usandın T I R IH. KAPTAN'IN UYKUSU., DiŞi BOND BU QA YAPACAeıMI? ty*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle