23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUftlYET 12 Arılık 197S 1964 yıhnın 2523 mayıs günlerl arasınöa, Sofya'da iik Balkan Yazarlar Konferar.sı toplanmıştı, ben de konferansa katılan Türk yazarları arasındaydım; «Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan. Macaristan» adlı kitabımda Sofya Konferansma ilişkin anüanmı anlatmışrnıdır, aynntüı olarak. Bugün yeniden o konuya dönüşümün nedeni aşağıda kendiliğinden ortaya çıkacak. Konferansm redaksiyon komıtesine seçilmiştirn, orda, kapanış günü okunacak bildiriyi (ya da çağrıyı) kaleme alma görevini Romen delegesi Bay Balan ile bana verdıler. Ama Bay Balan işi tümden bana bıraktı. Bir akşam Yaşar Kemal ile birlikte ça'.ışarak «çağrı»yı hazırladık. Ben bunu önce redaksiyon komitesindeki üyelere ol.udum, çağn tümü ile onaylanmak üzere iken Arnavut delegesi Dylan Şaplo bir sözcüğe takıldı; bildiride «Soîya Konferansındaki konus malar Balkanlı yazarların emekten, bilimden, hoşgörüden, akıldan ve eşitlikten yana olduklannı göstermiştir» cümlesi geçiyordu, işte Arnavutluk delegesinin takıldığı sözcük bu tümcedeki «hoşgöru» sözcüğü idi; hiç unutmam, «Cinayete de mi hoşgörür>» dlye sormuştu Arnavut delegesi Bay Dylan Şaplo. Bunun üzerine Yunaniı delege Bay Fotiyadis, o sözcüğün yerine «karşılıkh düşüncelere saygı» denmesini önererek işin uzamasım önlemişti. Gerçekte bizim de «hoşgörü»den anladıgımız buydu. Peki, Bay Dylan Şaplo. kavramı, yazarhk alanından çıkarıp genelleş tirrnekle doğru mu davranmış oluyordu? Bu olayı anışımın nedeni, «hoşgörü»ye karşı, zaman zaman bizim topiumumuzda da beliren hoşgörüsüzlüktür. Yazmdan ledebiyattan) tutun da politikaya değin, bütün eleştirel davranışlar sert tepkilerle karşılanıyor ikide bir. Politika savaşımmda hoşgörünün yeri nedir, bunu gerektiği gibi belirleyemiyorum kafamda. bu yüzden olacak, «hoşgörü» kavramı epey sarsıntıya uğrn yor. Ama bunca övülmüş, yüceltilmiş oian o kav ramın bunca kolay yönden alaşagı edilmesi, üstünde durulacak bir konu değil midir? Başka bır soru daha soralım: Bir cinayete hosgörü göstermekle, bir şiire, bir bilim anlayışına. bir felseîe anlayışına hoşgörü göstermek eşdegerde midir? Şöyle de sürdürebiliriz sorulanmızı: Herhangi bir toplum anlayışı. karşısındaki için kessnkes ölüm yargısı verirse, burada hoşgörünün ortadan kalkması, o ölüm yargısı veren toplum anlayışının bir «görüş» olma niteliğini yitirdiğini mi gösterir? Gençlik olaylan denilen olaylarda, konunun çıkmaza girdiği yer burasıdır sanıyo OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "SORMUYORUM,, Melih Cevdet ANDAY rum. Solcu, ilerici sayılan öğrencilerle konuşjn, size diyeceklerdir ki, «Biz okula giremiyoruz, öğrenimımizi silrdüremiyoruz, direnirsek öldürülüyoruz, bu durumda bizden nasü olur da hoşgörü bekleyebilirsiniz?» Bir arkadaşım da bana. üniversite yı'.larında sağcı ögrencüerle solcu öğrencilerin tanıştıklarını. fakat işi öldürmeye degin vardırmadıklarını uzun uzun anlatıyordu geçende. Acaba o zaman «hoşgörü» daha mı geçerliydi dersiniz? «Cinayet» ile «hoşgörü» iki karşıt olarak konulduklannda. bîr sonın kalmıyor gerçi ortadn, ama hoş görünün cinayetle karşılanması, ya da cinayetin hoşgörüyü ortadan kaldırması, bu ikı kavram arasmda yine de bir ilişki. kaçmılmaz bır ilişki bulunduğun'j göstermiyor mu? Yoksa hoşgörünün son kertesi tam bir edilgenlik, bir tür dervişlik midir? öyle ise, insan doğası. lnsan yüreği, insan haysiyeti böylesi bir hoşgörüye katlana biiir mi? Peki, «hoşgörü» nedir? îşte dönüp do laşıp buraya geliyoruz işter istemez. Kuşkusuz «hoşgörü» de. başka kavramlar gibi. zaman içinde değişik yorumlara uğramıştır. Rönesans hümanizmasına baglı hoşgörü anlayışı ile Fransız devriminden sonraki ve Ekim devriminden sonraki hoşgörü anlayışları bır'oirini tut muyor. Ben bu yazımda böylesi bir araştırmaya, lncelerneye girmeden, ama yine de bizim toplumumuzun kimi olaylan ile ilişkili olarak, konuyu başka bir açıdan ele almak istiyorum. Hosgö rünün sımrı daralmış, anlamı değişmış ola'oilir, ama bakahm tümden kalktı mı ortadan? Kalkabilir, gerçekte hiç bir zaman kesenkes var olmamıstır hoşgörü. Biri sizin canınızı aimak, elinizden ekmeğinizi almak ısterse, size söverse, bunları hoşgöru ile karşılayamazsınız. Ama bu ömek olaylar, eğer bize dokunur bir yanları yoksa, yine de hoşgörü ile, soğukkanlılıkla incelenebilir. Canımıza, çıkarımıza dokunmayan olaylan hoşgörü ile ıncelememize ise • entellektüelce konuşma» adını verebiliriz pekâlâ. Böyle söylemekle «entellektüelce konuşma» yı tümden veriyor muyum' Hayır, yazın, sanat, bilim alanlannda olup bitenler de dogrudan bizim çıkarlanmızla Uintili degildir, ama biz o alanlardakı olaylarla ilgıleniriz. Gene öyle yapalım da, bakaîım konu bizi nerelere götürecek! Rönesansta. bilindiği gibi, bilim, sanat adamlannın ilgileri Eski Yunan ve Lâtin uygarlığırıa çevrilmişti, oysa Eski Yunan. Latin uygarlığı çok Tanrılı bir dönemın uygarlığı idi ve bu bakımdan o uygarlığa gösterilen ilgiyi kilise hoşgörü ile karşılamadı. Yansı Aristo ile oluşmuş bulunan kihse, çok Tanrılı dönemin bilimini de, sanatını da istemiyordu. Buna karşılık aydınlar. haklı olarak, kiliseden hoşgörü beklemekteydiler. Aristo'yu tümü ile okumak, bununla yetinmeyip öteki filozofların yapıtlanna da eğilmek. rahatça bılimsel araştırmalarda bulunmak istiyorlardı. Dahası, çok Tanrılı eski toplumlar o zaman öylesir.e ilginç bir duruma gelmişlerdi ki, o toplumlarda geçen bürün olaylar taklit ediliyordu; bütün diyorum. evet, adam öldürmeye değin. Brütüs. Sezar'ı öldürdü diye, yakınlarını öldürenler bile çıkmıştı o zaman. Bu durum nerdeyse bir hastaiıga döntişmüştü ve o günun aydınlanna yaşadıklan çağı unut turmuştu. Ama sonunda ne oldu, llkçağ, felse fesi ve bilimi ile kilisenin darkafahhgını yendı Füyük Fransız devriminden sonraki huma nizma ise, ulus egemenliğinin ve uygarlığın yayılması için, despotlardan anlayış bekliyordu, anlayış göremediği yerde savaşımını sürdurüyordu. Çok tuhaftır, uygarhk <medeniyet> sözünü Batıda ilk kullanan Napolyon olmuştur. Dediğim dedikçi Napolyon, saraşlannı uygarlık adına yüriitüyordu. Ama bu gibi çelişkileri bilimde ve sanatta aramak boşuna olur. Bilim adamlan her zaman hoşgörüden. demek karşı düşünceye saygıdan 5ana olmuşlardır. Sanatlann, yazılann ise. tek düşünce egemenüğine. tek anlayışm güdücülüğüne hiç yatkın olmadığını söylemeye bile gerek yok. Batı'da gelişmis ve yenilenmiş olan «hoşgörü» anlayışımn temelini felsefede aramak yanlış olmaz sanınm. Bugün «Ben Kantçıyım» diyen biri, kalkıp da «Kantçı olmayanla konuşmuyorurn» divemez. demez. Felsefe, bilim, sanat alanlan. arastırma alanlandır, orada herkese. her anlavısa yer vardır ve belki de bir toplumun «hoşgörü». • düşünceye saygı• bakımından gelişmis olması. orada (elsefenin gelişmis olmasına bağlıdır. Bilimsel araştırmamn özgürlük içinde yürütülmesinin, sanatlarda, yazınlarda çeşitli ürün alınmasmm kajmağını orada aramalı. Bizde ise felsefe yok, o olmayınca bilim araştırmalannda atıiganlık, şöyle iyisinden bir sanat, yazın eleştirisi çıkmıyor ortaya. Çıkmaymca ne oluyor, diyelim bir yazar, bir sanatçı, • Benim yapıtlanmı beğenmeyenle konuşmam» deyiveriyor. Al sana bır dargınlık konusu... Daha bir şiir, bir öykü tizerinde darılmadan konuşulan.ayan bir toplumda. biz nası! kalkıp da siyasal sorurlar için hoşgörü bekleyebiliriz? İşte, Adalet Bakanı, son cinayet olaylanndan sonra kalktı oldürenleri vatansever, öldürülenleri vatan hairi vaptı cıktı. Daha caniler bulunmamış, Bakan fetva veriyor. Nerde görülmüştür? Hoşgörüden geçtik, bari adalet çiğnenmesin! Rahmetli Ataçtan dinlemlştim; şimdi kim oldugunu anımsayamadı*ım biri, bir gtin ona gelmiş. «Elimde güç olsa bütün solcuları asarım» demiş. arkasından da. «Şimdi siz, niçin diye soracaksmız.» diye eklemiş. Bereket Ataç, «Sorrr.uyorum» yanıtını vermiş de susturmuş adamı. Niçin Asıyoruz? Neden Kurşunluyoruz? 1976 yılında vergi gelirleri 120 milyar dolayında olacakmı?. Aynı yıl ıthalatın 6 milyar dolar (90 milyar TL.) düzeyindt bulunacağı ileri sürülüyor. thracat ise 2 milyar doları (30 milyar TL.) aşamıyor. Diyelim ki. verei sel'r'erimiz 120 milyara çıksın; ve dışarıdan 90 milyar liralık ithalat olanağı için döviz bulalım Ne olacak? Yabancılardan pahab petrol satın alacajht. elektrik «antrallarımızın ve fabrikalanmızın çarklarını döndürmek için; vabancı ülkelerden ham madde getirecejiz fabrikalanmıza işlemek için... Ama nrettiğimiz mallan dışanva satmak olanağımız yok. Türkiye'yi somüren dıs egemen çevreler. sanavilesme planlamasını bizim hesabımıza böyiece uyçun eörmüşler. 6 milyar dolarlık ithalatın çoeıınlııSıı dışarıdan vatırım malı getirtmek ve işlenecek ham madde alımı için kullanılıyor. Bu çark, Anadolu'yu sömürme vönelişinde dönüyor. Bu çarkın durdnğu saatte. va da vavaşladıçı sünlerıle birhırimizi yeriz; sokaklarda adam öldürürüz; faili meçhul cinayetler lşleriz: Sıkıyönetimler ilân ederiz; birbirimizi asanz; sonra da kamnnun önünde konuşuruz: Beynelmilel komünizm yurtta kargaşa çıkanyor. •k Bu cehennem çarkını ve bu sömürü dislisini elle tutnlnr bir biçimde açıklamak için örnek de verelim: • Eskiden sömürgeciliğin koşulları başkaydı. Ingiltere, Hindistan'dan pamuk, Avustralya'dan yün getirtir; Britanya Adalarında kurulu fabrikalarda işler: dünyanın az gelışmişlerine satardı. Lcuı ithalatla pahalı ihracat •ır'.rnüru volunun Uslaruıı döşerdi. Şimdi Türkiye dışarıdan pahalıya ham mad de ithal ederek Içerde knrulan fabrikalarda işledikten sonra dışarı saumazsa ne olacak? Bir verll azınlıkla ortaklaşa yabancı snmürösü devam edecek. tşte Türkive'de sanayi böyle kurulmuştur. Montai ve ambala.l imalatının anlamı budur. Arap'tan veya Amerikalı'dan pahalı petrol. ortak pazar ülkelerinden pabalı ham madde alıp. yüksek faizle dışanya borçlanarak kîırduğun fabrikada işleyip Orta ve Doğu Anadolu'ya satarak mı kalkinacaksın? Dö\1rln daraldıgı zaman re flretimln yetmedlgl gün ne yapacaksın? Eskiden Hindistan'da halk kıpırdadığı zaman, tngUiz GizII tstihbarat örgütü bir ovun hazırlar. kışkırtıcı ajanlar marifetİTİe Hinduiarla Müslümanlan birbirlerine düşürijrlerdi. Kolaydı bu İşi tezgâhlamak. Hindu'lar için öküzler kutsaJdı. MÜKİümanın biri bir öküzü boğazlarsa. ya da fısıltı gazetesj böyle bir şey oldugunu ortaya yavarsa. o saat çatısına çıkar. «okaklarda seller gibi kan akardı. Ynksnl Hindu Ue yoksul Müslüman övleslne kinlenirdl ki birbirlerine; tngilizl çoktan untıturdu. tnpiliz Valisi de 40 bin adamıvla 400 milyon billnçslzi yönetlr; Hindistan'ın yeraltı ve yerüstü servetleri Londra'nın bankalanna akardı. Şimdi Türklve'de sömürü vüzünden ekonomlk bnnalım sjhrlasıp. halkın sikâvetl ynjıınlastı mı: CtA'nın ülkedeU yeraltı uzantılan. ortalıtm komandolan salıyor. Kışkırtıct ajanlar bir vandan. komandolar öte yandan kanlı cinayetler le sokak çatrçmalın oluşturvıvor. tnsanlanmız Hinduiarla Müslümanlar misall birbirlerine girdiler mi, «Beynelmilel komünizm umacısı» ortaya salınıp. hilinçsiz halk yiğıniannm kafası bulandınhyor: bu yolda nutuklar söyleniyor; basın toplantılan yapılıyor: brifinglrr tezgâhlanıyor... Sömürülen ülkelerde sömürüvü ödeyen yığmlar bulunacaktır elbet... Türldye'de sömürüyü ödeyen vığınlar. Işçiler, kcylüler. küçük toprak sahipleri. dar gelirli memurlardır. Dısandaki işçllerimiz. alm terinln bedeli olan dövizleri yurda yollayarak sömüriiniin dislilerine takılıyorlar. tçeride rntucu iktidârlar her şeyi bir vana bırakıp sömürüyü sürdürmek için ellerinden ne çeliyorsa vapıyoriar. Son fünlerde Sıkıyönetim re.jlminl ülkeye yeniden getirmek İçin tezgâhlanan ovun. şlmdilik başanya ulasamamıstır ama; cephecilerin dunımu çok sıkısıktır. Çiinkü Anadolu pazanna s6mürnif üstüne Inırulan dışa bağımlı sanavilpşme düzenl. eslci tarım vapısının üstüne Türkive'nin çıkmazını oIuşturmaKtadır. Peki. bu çıkmazdan nasıl kurtulur Türkiye? Öğrencileri dara£açlannda sallandırarak ıru? Gençleri sokaklarda öldürerek mi? 1HANET YtLLARI... OKTAY AKBAL Evet Hayır Istanbul Beledivesi ve Sorunlar.. J j eş yıl önce, bugünlerde kakmuoyunu, yetkilileri. sorumlulan en çok iİRilendiren. düşündüren sorunların başında kolera yer alıyordu. Yalnız Türlc kamuoyu değil, komşu'anmız, uzak yakın bütün ülkeler, uçak larm Türk havaalanlarına iniş yapmaması, gemilerin limanlanmıza uğramamas!. Türkiye'den gelen ve geçen yolculardan türlü sağlık belgeleri istemek... gibi önlemlere baş\"urdular. Olaydan ders alacagımızı kuşku ile karşılayanlar oldu. Erdal Atabek, beş yıl önce tam bugünlerde şöyle diyor: «Sagmalcüar ve Esenler bblgesinde âni bir salgınla başlayan hastalık, toplum olaylarının tümünün önüne peçerek bütün ülkeyı sarstı. Koleranın ortaya koy CIUTU gerçekler öylesine yahn, öylesine katı idi ki. hemen herkes önüne bakmaktan başka bir şey yapamadı despk, ı^ioSnı olur. Hiçbir toplum sailjgı dersi böylesine etkili olamazdı. Çünkü bu ders hastalananlar ve ölenler pahasma alınmıstı. Verilrr.işti desek daha dogru olacak. çünkü dersin alınıp ahnmadı£ı henüz belli deSil. Toplumumuzun bütün çürük vanlan kolera olayı ile bir daha ortaya çıktı.» «Cumhuriyet 8.11.1970'». Kolera olayından ders alınmadı*ını kesinlikle söyleyebiliriı. Belki Bogaz Köprüsünü ahnan dersin bir ürünii olarak Rösterenler bulunacaktır. Böyle düşünenlerin, büyük islerin yanında çok küçük mikroplarla üreyen hastahklann ülkeye nelere mal oldufcunu ögrenmeleri için ne kadar bekleyecegiz? Ortada düzensızliğin süregenleşmesinin (müzminleşmesinin) sorumlusu yoktur. Merkez. uzun yıJlar unutulan. üvey evlât is'.emi Rören Istanbul'a Bo£az Köp B «Bu üike aydınlarının karşı karşıya bulunduğu sorıın soı. derece ciddidir. Gerici politikacılar. bütün ayriınlara kuşkııyta bakılmasını sağiamakta başarılı olmuşlardır. Bu başandan sonra şimdi öğretme özgiirlüfünü baskı altına alma ve kendilerine bo>un eğmeyenleri aç bırakma çabalarına »cirişeceklerdir. Aydmlar azınlısı buna karşı ne yapmalıdır. fıandhi'nin yolunu izlemrk, onlarla işbirliği etmenıek doğru olur kanısındayıın. Tanıklık etmek için çağrılanlar Knmite'nin öniinc çıkmamalı, gerrkirse cezaevine girmeyi, parasız kalmayı, ülkenın çıktrları ıısnına kendi çıkarından olmayı göze almahdırlar. Itunu yapar. ken Anayasa'ya sığınmamalı. onurlu bir yurttaşın höyle hir soruşturmaya katıiamayacağını haykırmalıdırlar. Veterli sayıda kimse bunu yapabilirse, başarı kazanılır. Başarı kazanmazsa bu ulus zaten köle olarak yaşamayı kabulienmiş demektir..» 1953 yılında büyük bilein Albert Einstein böyle yazıyordu. «Köle olarak yaşamayı kabul etmcmek» için «Karşı koynıak» gerckliydi. Amerikan yurttaşı, aydın bir kişi, gerçek bir yatar, bir bilpin. bir sanalçı olarak. geriliğe. çağdısı tııtumlara, faşist özentilere «hayır» demek bir görevdi. Tutuklasalar, hapse de atsalar işsjz de bıraksalar insanük onuru taşıyan ber Kişi çerici politikacıların karşı.snıda eğilmemeli, yenilgiyi kabul etmomeliydi... Ikinci Diinya Savasının hemen ardmdan ABD'de cadJ kazanlan kaynatılmaya başlandı Başkan Roosevelt ölmüş. yerini alan Truman kendıni soğuk savaşın havasına l;»ptmnıstı. Truman sermaye çrvrelerinin politikada yüksek görevler; je. tirdiîi sıradan bir politikacıydı. Vazçı değildi onu ba^kanlık koltuğuna oturtan, birtakun parasal güçlrr. parava rgeme:ı kişilerdi. 194ö'ten sonra ABD"de herşey değişti. ABD içindekî sola karşı düşmanca bir tutıım ;ün ışı^ma çıktı. Sola yakınlık dııyan, sol partilere yazılan aydınlar cadı kazanında ka>natıldıl.ir. Sinema oyuncuları, yönetieiler. yazarlar, hcpsi hepsi ABD kamuoyu önünde zararlı bir kişi olarak damçalanınak istendi. Bunîarın içinde çoğu kraldan çok kralcı olarak cadı kazanmı Rcrcek aydın olmak haysiyetine sahip kimseler bu acı, utanç verici dönemden ak alınla cıktılar. Başka ülkelerde de zatnan zaman hortlayan, gerçek ulusseverieri. yurtsevfrleri suçlayan gericilerin, çıkarcılann, halk düşmanlarının oyunudur bu. Sık sık ortaya çıkan bir tutunı, bir akım. bir kokuşmıışluk... Llkiî Tanıerin Eric Bentley'ın derlemesinden yararlanarak hazırladığı «İhanet Yılları» bizi 1 M 35 vıllannın ABD'sine S 7 Solürüvor. Seııato da «Amertka ya karşı çalışmamaları araştırma komitesi» kurulmuş. bu konıite ünlü sanatçıları «tanık» olarak sorguya çekıniştir. Kimler yoktur ki, solcu sanatçılar: Robeson, Brecht, Eisler, Miller, Ferrer; sağcılar; Cooper, Raud Rcagan, Robinson. öııce solcuykeu, Amerikan Komünist Partisüıe üyeyken sonradan «pişmanhk» »ftirenler: Larry Parks, Sterlinç Haydeıı. Edward üymytryk, Lee J. Cobb v.b.'ler. «thanet Yılla1 ıı»nria Soııato komitesinin bütün bu sanatçılarla yaplıs ?"• rüşmelcrin, soruşturmaların tutanaklannı buluyoruz. Bütün bu konuşmaiardan yararlanüarak başanlı bir sahne oyunu hazırlanabilir. Holivut patrnnları solcu sayılan ya da solcu dlye mimlenen yazarları, oyuncuları, yöneticileri «kara liste»ye almıştır. Bir anda bütün bu ünlü klşilcr parasız kalnıak, unutulmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Va gericiliğe, soğuU savaş t ü c carlarına, radı kazanını kaynatanlara teslim olunacaktır, ya da Amerikan dünyasında silinip gidilecekür. Solcuları suçlayanlar «büyük birer yurtsever» sayılırlar. solcuları koruyanlar ise «bir hain!» «Rusya Şarkısı» adlı filmde oynayan ünlü yıldız Robert Taylor bu komitr önünde kendini «temize çıkarmak» için bütün çabasını harcayacaktır, »öyle der Taylor: «Elimde olsa bütün komünistleri Rusya'ya veya ona benzer bir ülkeye günderir, bir daha da bu ülkeye sokmazdım.» Oysa Amerika'da Komünist Partisi öteki partiler kadar yasal ve demokratik haklardan varariaiîmaM çereken bir sîyasal örfüttür. Bir Gary Cooper, «Çanlar kimin için çalıyor?» tilminde canlandırdığı kişiliçi yadsımak için Komite önünde ne diller tlökmez! «Karl Manc'ı hiç okuınadım. Kotnünizın konusunda kulaktan dolma büginı var. Ama anladığım kadarıyle hoş bir şey deffil koraüniım» der .. Senato Komitesi önünde yüreklilikle konıışanlar. Anayaiîal hakları savunanlar da vardır. Yazar La\vsoıı Komite Başkanının «Bizi karşınıza alırsanız b3.şınıza neler eeieceğiniıi sanınm bili. yorsunuz?» dernesi üzerine, «Şunu bilin beni korkutamazsınız. Sizin yıknıak istediğiniz insan haklarını savunmak için sonuna kadar savaşacağım» yanıtını verir. Komedyen Lionel Stander «İspanyol engizisyonu gibi bir şey» saydığı bu komite önünde şöyle bağırır: «Kara listeler düzenleyerek yıkıcı çalışmalarda buiunan. saııala sansür koymaya çaljsan fanatiklere vardımcı olu yorsunuz. Ben düşünce özçürlüğüne inanırım» der. Zenci şarkıcı Paul Robeson İse «Sizlerin yurtseverliklp ilginir yok. Asıl Amerika'ya karşı çalışan sizlersiııiz. kendinizden ııtanm» demekten çekinmeyecektir. Evet. 1Ü4* öâ arasmda ABD'de böyle cadı kazunları kaynatılnuş, kara listeler düzenlenmiş, demokrasiye aykın komitelcr kutulmuştur. Komiteye «karşı» çıktığı gerekçesiyle sanatçılar, yazarlar hapse atılmıştır. Komiteye uzun yıllar başkanlık eden. solcu saydığı sanatçüarı ağır biçimde suçlayan, Amerika'nın savunmasını üstlenen senatör Parnell Thomas bu cadı avcılıgında en ileri gidenlerin başındaydı. Belirli çıkar çevreltriniıı adamı olan Thomas pek çok sanatçıyı hapse attırmıştı. Buıılardan biri olan jazar Ring Lardner 14 ekim 1961"de «Saturday Re\viev»de de şu satırları yazıyor: «Cezaevinde karşılaştım onunla. Biraz zayıflamış çökmüştü. Hemen tanıdım. ABD'ye karşı çalışmaları araştırma komitesi eski başkanı J. Parnell Thomas'dı. O da beni tanıdı. Ama selâmlaşmadık bile. Son karşılaşmanuzdan bcri iiç yıl geçmişti. Komiteji asazılamak suçun. dan cezaevine atılmıştını. Holivuftan dokuz arkadaşımla birlikte. Bir yıl yemiştim. lyi haldeıı ötürü cezam dokuz aya indirilmişli. Mr. Thomas da cezaevindeydi şimdi. Birtakun işsiz. leri devlet dairelerinde çalışıvor gibi göstermış aldığı paraları cebine atmıştı. Devleti dolandırnııştı yanl. Yargıçlann önünde savunma bile yapmamış on sekiz aya hüküm giymişti.» «Ihanet Yıllan» bugünlerin en ilginç, en yarsrlı kltaplanndan biri. Kim yurtsever, kim degil, klm çerçek milllyetîi, kim sahte. kim gerçekten halkçı. kim halk düşmznı pek belli değil. Herşey karmakarışık Katiller, suçlular. sericiler. halk düşnıanları «vatansever» diye geçiıımeye kalkısıyor. Ü5teli'< «rçek vatanseverleri suçluyor!... «İhaııet Yıllarn«nı vaşıyoruz hep bir. likte BELEDiYELERiMiZîN GELiR BAKIMINDAN ACINACAK DURUMDA OIDUKLARINI ÇOK İYİ BiüYORUZ. ÜSTEUK CUMHURBAŞKANI DA BELEDıYELER KANUNUNUN BiR AN ÖNCE ÇIKMASI GEREKTiGiNı BELiRTTiĞi HALOE KiMSE ORALI DEGiL! Prof. Fehmi YAVUZ rüsünü kazandırmakla, görevini fazlasiyle yapmış olmanın rahatlıgı içindedir. Cumhurbaşkanları Istanbul'a gittikierinde, kentin sorunları hakkmda düzenlenen brifinglere katılırlar; belediye yetkilileri ner fırsatta yakınırlar: basın sorunları türlü yönlerıyle dile getirir. . ama yine de düzensizlik. çözüm sınırlanndan uzaklaşarak sürüp gider. Gazetelerde çıkan yaz,ılann, ha berlerin başlıSlarından bir düzine örrteVi»erelimf• • 'J v ' ' Istanoul'un kanalizasyon sorur.u acil çözüm bekliyor. Denizsiz Istanbul. Istanbul kıyılan mikrop sacıyor. Istanhul çöplük haline geldi. Yaşanmaz hale gelen Istanbul. Bogaziçi elden tcidiyor. Icra, Florya 'esislerini ve korularını satıyor. Zengın kent. yoksul belde. Beledıyeye yine haciz kondu. Otobüslerin mazot ihtiyacını ordu karşıladı. îçisleri Bakanı seyyar satıcılara savaş açtı. Daglann rahatı kaçtı dayı... Biz yine Istanbul'a dönelim. Istanbul için huzur (güvenlik) planlan hazırlandı. Çok eskilere gıtmeden Cumhur başkanı Korutürk'ün. ekim 1974' te Radyo ve TV ile vayınlanan bildirisinden. konumuzla ilgili bir oarça aktanvorum: «... Halkımızın günlük hayatı ve genel yaşantısının esas ıtibariyle belediyeler ve mahaiii ıda relerin başanlı çalışmalarına baglı olduğu, artık tartışma götürmez bir hale gelmiştir. Hakikat olmuştur... Ve bütün bu idareler «yetki» ve «mali kaynak» yoksunluğundan şikâyetçidirler. Bu, şu veya bu partinin aczi veya başarısı degildir. Bu, Türkiye'de belediyelerin ve mahalli idarelerin meyzuatuıd,aki noksan lıfı'ri!bfr somicnölri*.' 'Njillî Brrhberlik Hükümeti, sadece bu sortmu çözmüş olsa, tarıhe ısminı altın harflerle geçirmiş olacak tır.» Anayasamızın 116. maddesi, altın harf, gümüş harf gibi yaldızlı sözler kuHanmadan. ma hallî idarelere «görevleriyle orantılı gelir kaynaklan sağlanır» diyor ve Türk Parlamentosunu bununla görevlendiriyor. Belediyelerimizin (mahallî idarelerimizin) gelir bakımından acınacak durumda olduklarını, her zaman iflâsın eşiğinde bulunduklarını rakam vererek ka nıtlamagı gereksiz buluyoruz. Sorunu, konumuz açısından Ahmet tsvan. tstanbul Belediyrslnin Gelir Darboğazı başhklı yazısmda. rakamlarla ve ayrmtılı biçimde dile getirmiştir. (Belediye İstanbul Dergisi Ekim 1975 Sayısıt. Tüm beledivelerin ve mahalli ida Ordu Yardımiaşma ı Kurumu'nun Ödüllü | înceleme Yarışması 1 Kuruluşunun I5inci yılı nedeniyle Ordu Yardımlaşma Kurumu, ülke ekonomisinde önemlı bir yen olan «Sosyal Güvenlilc Kuruluşlan» ile ilgili bazı konulann bilimsel açıdan etüd edilmesi ve bu alanda çalışanlann teşvik edilmesi amacıyla ödüllü bir inceleme yarışması açmış bulunmaktadır. ~ ^~ = ^= relerin sorunları ise, Türk Belediyecilik Derneği'nin düzenlediği seminerlerde, yaptığı kongrelerde, üniversitelerin, bilim kuruluşlarını toplantüannda, yayıniarında bütün ayrıntılarıyle tarlışılmıştır. Bu amaçla hazırlanan kanun tasarlarının sayısı da bir düzineyi aşmış bulunuyor. Aziz Nesin, Pek Sayın tçişleri Bakanı ve ayni zamanda Muhterem Dahiliye VekiU Hazretlerine sunduğu dılekçede, yıllar önce şöyle diyor: «Istanbul'a bir belediye reısi aramakta olduğunuzu ve maalesef bulamadığınızı gazetelerden okuyup öğrendim. Bulamazsınız beyefendi, maalesef beyhude ve boşuna aramaktasınızdır... Gazetelerden okuyup ögrendiğime göre, Istanbul Belediyesı gırtlagına kadar borca batmış ve iflâs halinde bulunması sebebiyle zatialıniz hükümetten para ve kredi almadan belediyeyi çektp çevirip idare edecek birisini aramakta imişsiniz ki bendenizın bu işe talip olmaklığımır. sebebi de budur efendim .. Herhangi bir esbaba mebni olaraktan bendenizi Belediye Reisi yapamazsanız, memlekete £aydaiı olmaklık için yaptığım şu son teklifimi arz ederim kı o da şudur: Istanbul Belediye Reislığini açık artırmaya çıkararak ay ıık icar üzerinden en fazla kira verene bırakırsanız, hükümeti mizin bütçesine büyük bir gelir temir. etmiş olursumız. Belediyeyi özel teşebbüse devretmek suretiyle hükümetimız bu belâdan kurtulur, hem de bir gelir kapısı açmış olur» (Akba ba. 21 şubat 1963). Bütün dünyada belediyelerin özellikle büjTik kent beledıyelerinin, çoğunlukla gelir darlığı içinde bunaldıgı, iflâsın eşiğinde olduğu söyleniyor. Güldürü yazıla n gercekleri yalm biçimde yansıtırlar. Dünyada eşi, menendi (benzeri) olup olmadığını arama dan îstanbul Belediyesini «özel teşebbüsü» devretmek, kimi çev relerin politika ve devlet yöne timi anlayışlarına da uygun dü şebilir. Deneme başanya ulasır sa, dünya kent yöneticiliğine bü yük bir katkıda bulunmuş olu raz. Bundan yararlanacakların başında Nesv York belediyesı geiecektir. Başansızlığın ise bugiinkiinden daha kötü bır durum yaratmıyacağı sövlenebilir. 5 : Türkiye Cumhuriyetlni bağlayan sömürü çarkmi klrıp dipülerini. .vok edcrck..,. ..r • " r " ' ' tn t " 1974'de 5.5 milyon, 1975'de 6.5 milyon net kâr sağlamış ve 1976'da 10 MİLYON Kazanacağı muhakkak görülen çok tanınmış rakipsiz sanaii müessesesı PE^tN ve PAZARI.IKSIZ 13 MILYONA ÎMALÂT FORMÜLLERi arazisi. binaları makına ve tesisleri MAKKA ve müşterileri ile, çalışır durumda acele devredilecektır. Ciddî taliplerin. haklannda bilgıler aiındıktan «onıa. kendilerine ner türlü tamamlayıya bilgiler verüecektır. tŞLETMEMN ve müşterileri. veni sahibine bilriirilecektir. OIGANiZATOR, MUKAVEIEII KOMiSYONCU ADiL ARASLI Tokıflıyan I; Ham 2/2 Beyoğlu 44 44 06 45 62 74 (Reklamcılık: 1432/9985) KONGSE İIÂNI Ataköy Ortaokulu Ötrencileri Koruma Derneğinin Yılhk Olağan Genel Kurul Toplantısı gündemdeki konuları görüşmek 'i zere 22 aralık 1975 pazartesi günü saat 10.30'da okul salonunda yapılacaktır. Ekseriyet temin edilemedigi takdirde 28 aralık 1975 pazar günü saat 10.30'da okul salonunda yapılacaktır. ATAKÖY ORTAOKlLV ÖĞRENCİLERİ KORVMA DERNEG1 CCumhuriyet 93961 î LÂN StİTÇLLEIt ASLtYE HIKUK MAHKEMEStNİN 197ö'58 E. 1975/59 K. SAY1LI DOSYASIVDAN: Davacı Sütçüler Sağrak Köyünden Mustafa Men'em oğlu 1926 Düg. MEHMET SARIŞAHİN taraımdan. Davah îlçe Nüfus Başmemurlugj aleyhine mahkememize açtığı Soyadı Tashihi Davasının yapılan açık yar^ılaması sonanda: Mahkememızce. Davacının Sarısahin olan soyadınm «YERLİKAYA» olarak düzeltilmesıne 4.11.1975 gün ve 1975/58 E. 1975/59 K. sayılı hüküm ile karar veriimiştir. Keyfiyet ilân olunur. (Basın: 28035,9976) = ~" I YARIŞMANIN KONUSU «Gelişen Ekonomilerde Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının yeri, önemi, ve bu kuruluşlarda örgiit üye ilişkileri>dir. yatırım ilkeleri ^^ 1 = sz: SS = =: ~~ = = r= II YARIŞMAYA KATILM KOŞULLARI 1. Yarışma bu alanda çalışma yapabilecek herkese açıktır. 2. Dileyenler yarışmaya bir Kurul halinde de katılabilirler. 3. Incelemeler: a. Bilimsel bir araçtırma Urünü olacaktır. b. Daha önce hiçbir yerde ve niçbir şekilde yayırüanmamış olacaktır. c. An Türkçe ile yazılacaktır. d. Normal boyuttaki parşömen kâğıdın bir yüzüne, bütün kopyaiarı okunabilecek biçimde ve satırlar arasında iki aralık bırakılarak, daktilo ile yazılacaktır. e. En az 100 daktilo sayfası olacaktır. t. En az 6 kopya olarak gönderilecek tir. ( *jş z^ = == ~ ^T şs ^r = Makîna ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden: 1 = 3= = = = = Z= ^^ III YARIŞMA SÜRESi Şartnamede belirtilen esaslara göre hanrlanan incelemeler en geç 2? Mayıs 1976 Perşembe gününe kadar aşağıdaki adrese gönderilecektir. ORDC ÎARDIMLAŞMA KLROIU ÖDÜLLÜ İNCELEME SAR1ŞMAS1 Ziya Gökalp Caddesi No: 64 KURTULLŞ / ANKARA Posta ile gönderilecek incelemelerin zarfı üzerınde en geç !fi Mayıs 1976 tarihi bulunacaktır. Postada geçen 7 günden fazla gecikmeler kabul edilmeyecektir. g = ^^ = = = = = = Reo (Muhtelif hurda malzeme satılacaktır) Kurumumuza ait olup aşagıda müfredatı kayıüı 2 kalem tnuh. hurda Diamont ve büyük ditransiyeli kapalı zarfla teklif aimak suretiyle satısa arz edılmiştir. Şartnameleri Kurumun Malzeme Satış. Kınkkale Bölge ve Istanbul Şube Müdürlüklerinden temin edilebilir. TeklUler ihale günü en geç saat 14.00'de verilir. Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tabi değildir. C i n s 1 Miktan 7562 «Topsat 953» Çiftli Diamont difransiyeli Çiftli Diamont Difransiyeli M ad aks'ı yok) Çiftli Diamont Difransiyeli (2 ad. aks'ı yok) Çiftli Diamont Difransiyeli Çiftli Diamont Difransiyeli 7563 • Topsat 954» Büyük Reo Üifransiyeli Çiftli Reo liifransiyeli (2 ad. kampana 4 ad. aks'ı yok) Çiftli Reo Difransiyeli !ara şattı vokı Çiftli Reo üifransıyeli '2 aa. aks ı yok) Çiftli Reo Difransiyeli 1 adet 1 1 1 1 1 1 1 1 » » » » > » » • Bulunduğu ver: K.kale Hurda Şantıyesı Muvakkat temtnat 3.5IHJ, TL. 3.50U. TL. = SE = = = = = SS ~ = = = IV ÖDÜLLER Bınncıye 15.000 TL. Ikinciye 10.000. TL. Üçüncüye 5.000. TL. Para ödülü verilecektir. Kunım, ödül kazanan incelemeleri: Kurumun Teklif Haklan Tönehneliği'nde belirtilen esaslar dahilinde satın aima yetkisine sahip olacaktır. Yanşma ile ilgili şartname Kurum'un Basın ve Halkla hiskiler Müdürlügü'nden ternin edilebilir. Şartnameye uymayan ve zamanında teslim edilmeyen tncelemeler yarışma dışı bırakılacaktır. ORDU TAHUIMLAŞMA KlRtMU , «ENEL = S= ŞEE ss ~ = ^ =; ~ 1 2 3 4 5 1 2 3 4 thale T. 26.12.1975 3.mn, TL. 3.S00, TL. 3.500, TL. 3.500, TL. 3.5i», TL. 3.MKJ, TL. ~ II ~ I yyîa (Basuı: 26875/9ÖS8)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle