Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BETRIT Lübnan'da müslüman halka dayanan ilerici güçlerle, hıristiyan güçlere sağcı falanjistler arasmdaki sokak savaşlarında ilan edilen ateş kesler uygulanamazken Lübnan sorunu genei Filistin sorununun bir parçası clarak yorumlanmaya başlanmaktadır. Filistin Kurtuluş Örgiitü lideri Yaser Arafat, Lübnan'daki ilerici cephenin yöneticileri ve Suriye hükümetinden gelen baskılar sonucu geçtiğimiz 30 ekim günü istifasını geri alan müslüman Başbakan Rasid Kerami, Lübnan Devlet Başkanı Süleyman Franjlye'ye karşı agır suçlamalar yöneltmeye başlamıştır. Müslüman ve hıristiyan halk arasmda artık sürdürülmesi olanaksız olan siyasal dengenin bozulmasmda en önemli etken olarak 1948 den bu yana 400 bin Filistinli göçmenin ülkeye yerleşrnesiyle ortaya çıkan yeni fiili denge gösterilmektedir. öte yandan, ulusal gelirinin yarısınm nüfusun % 5'i ve özellikle küçük bir hıristiyan azmlık tarafmdan elde tutulduğu Lübnan'da, sınıfsal aynmlarm da dinsel kökenlere uygun olarak biçimlenmesi, ulusal ve dinsel çatışmanm sınıfsal temele oturmasına yol açmıştır. 1970 1971'de Filistin kurtuluş hareketinin yönetiminin Lübnan topraklarına aktanlmasıyla bu ülkedeki huzursuz geniş müslüman kitle ile Filistin gerillaları arasında önemli organik bağlar kurulmaya başlamıştır. 1969 ve 1973'te, ekonomi ve hükümetin yam sıra Lübnan ordusunuda elinde tu'an hıristiyanlarla Filistin gerillalannın çatı.şrr.asında gerillalar, bu müslüman topluluklanndan büyük destek görmüş,, buna karşılık da Lübnan müslümanları belli bir dfneyden geçmişlerdi. Halen Beyrut'ta, olayları izlemek ve düzenin sağlanmasma yardımcı olmak amacıyla Filistin Askeri Komutanlığı ve diğer Filistin örgütleri temsilcilerinin bulunmasına rağmen, Yaser Arafat'ın, Filistin Örgütlerini çatışmasmın dışmda tutma çabasında olduğu görülmektedir. Hıristiyan yetkililerin Libya Devlet Başkanı Kaddafi'yi müslümanlara silâh yardımı yapmakla suçiamalarmın yam sıra. Lübnan olaylarıyla yaKindan ilgilenen bir diğer ülke de Suriye'dir. Suriye Baas Partisi'nin Filistin kanadı olarak ta aaKi Dunaıım, rııısıın sorununun bir parçası olarak yorumlanmaya başlandı m • Ülkede siyasal dengenin bozulmasına en önemli etken olarak, 400 bin Filistinli göçmenin ülkeye yerleşmesiyle or taya çıkan yeni fiilî den ge gösteriliyor. Politıkada Sorunlar Schlesinger ve Kissinger ERGUN BALCI avunma Bakanhğı görevinden alındıgı bildirüen James Schlssmger, kuşkusuz Amerikan yoneuminin Henn; Kissinger'den sonra en güçlü kişisi idi. ABD politikasmın kilit bakanhklarmm başmda bulunan bu iki tiniü siyaset adamı arasındakı derin aniaşmazhk ise uzun süredir bilinmekte ve anlaşmazlığın en sonunda hangismin başıra yiyecegı sorusu siyasal çevrelerde tartışü maktaydı. Kıssinşrer ile Schlesinger dış politıka ve sarurma konularında birbirine taban tabana zıt görüşlenn temsilciliğini yapmışlardır. Kissinger e kıyasla çok daha sert bır tutıun içinde olan Schlesinger. Dışişleri Bakanının derant (yumuşama» poHtıkası anlayışına şiddetle karşı çıkmış ve bu politikanm Kissîngerın yorumladıgı biçimde sürdürülme^ınin ABD'nin güvenliÇini tehlikeya atmaktan başka bır işe yuramayacağını ıddıa etmiştir. Schlesmger. her zaman ancak Amerika'nm askeri üstünlüğüre dayanan bir derantın. yararlı sonuçlar dogxırabi!eceğini ileri sürmüştür. Kjssinger ise asker: üstünlük hedeîine yonelik. bir politikanm ik: süper devlet arasmdaki silâhl.inma varışını hızlandıracağmı ve detantı yıkacağın; belirtmiştir. İki siyaset adamı aras:nda AmeriAan basmınd^ı uzun süre geniş yankilara yol açan anlaşmazlık noktaiannı aşagıdaki biçimde özetlemek mümkündür: Detant: Kissir.gere »öre Sovyetler Birliği ile büyiik güçlükler bahasma kunılmus olan detant (yurm'.şama) Amerikan politikasmın temel direğidir. Dışişleri Bakanı detar.tın daha da kuvvetlendirilmesini ve bu poiitıkayı tehlikeye düşürebılecek her türlü girişirr.dpn sakını'mas.nı ıster. Schlesinger ise detanfın uzun vadede AED'nln verecegi ödünlere değü. U'a.ihingtnn'un askerî üstünîiiğüne dayanması gerektigi gorjsündedir. Eski Savi'.nma Bakarıns göre, Moskova nm amaçlarında ABD'nin ödün vermesini gerektirecek bir de^iş'klik olmamıştır. Stratejik üstünlük: Schlesinger'e göre. Sovyetler Birhği ile ilişkilerde ABD stratejik üstünlüğürii kaybetmemclidır. Zira bu üstiinlüîjün yıtirilmesi, bir dizi yeni sorunlar ortaya çıkaracak, mütıefıklerinin ABD ye olan «rüvenleri sarsılacaknr. Kis^ınger ise. ıkı suoer devletın de tüm dün>ayı irr.ha edebilerek gıiçte nükleer süâhlara sahip olduğu bir dönemde strateiik üstiinlüSün çağ dışı bir kavram olduğuna ınanmakta ve bir şeye yaramayacsğını belirtmektedır. Miizakere strateiisi: Schlesinger'e göre gayn salı millî hasılası Rusya'nınkinin iki misli olan ve teknoloji bakımındp.n da ilerde bulunan Amerıka. müzakere masasında Sovyetler'e kıyasla çok daha güçlli durumdadır ve bu durumunu sürdiirmelidır. Kissinger ise siyasî ve iktisadî baskının Sovjetler'i kışkırtacagı ve silâhlanma varışmda Amerika'nın sırtma yük oiacagı kanısında olduğımdan bır an önce iki süper devleti sılâhsızlanma konusunda anlaşmalanna taraftardır Nükleer başlık: Ve nıhayet iki devlet adamı arasmdaki en önemli anlaşmazhk konularından bıri, halen SALT görüşlerinin gündeminde olan ve çıkmaza saplanan nükleer başlık sorunudur. Eskı Savımına Bakanma göre, Birleşik Amerika «MIRV» nükleer başlıkları ile donanmiş iııtalarnr'ası füze savısında Sovyetler Birllğıne karçı l'e 2 oranında üstünlügs sehio olmalıdır. Zira So\Tetler Biriigı'nin fürelen Vnerika'nmkilerden iki kat daha fazla ağırlıktadır ve bu \üzden iki misii daha çok nüklser basiık taşıyabilecek şüçtedir. Sonuç olarak So^erler'in 5!W füzesi varsa. ABD'nin 1000 füzesı olması gerekir: Schlesinjer Moskova'ya karşı d?ngenin ancak bu şekilde kunılabiieceğini ileri sürmektedir. Kissinger ise Sovyetler'in bu üstünlüğil hiç bir Taman kabul etmeyeceklerinı ve ABD'ye yetısmek için var kuvvetle çabalayacaklarını söyleyerek detant'ın anıansız bir sılâhlanma yançına dönüşeceğini belirtmektedir. Dışişleri Bakanı sılnhsızlanma konusunda bir an ör.ce anlaşmaya varılrr.ası içın AED'nin fedakArlıktan çekinmeme"îi gersktigini ilpri siirmektedir. Kissinger'e göre aksi takdirde Sovyetler Bırlig) lî»77 yılına ksdar Amerika'yı sılâhlanma yanşında rahathkla geride bırakaraktır. Kissinger'le Schlesinger arasındaki anlaşmpzlık konıılannın kspsamı joıkandakı biçimde özet.lenebilir. Bu anlaşmazlığın sonunda hangi bakanın başını viyefegi, Amerikan siyasal çevrelerinde uzun süredir tartış'lmaktaydı. Schlesinger'in görevinden alınması ile sorunun cevabı ortaya çıkmıştır. S • Lübnan'da ulusal gelirin yarısı, nüfusun yüzde 5'inin elinde bulunu yor. Organik bağlar Müslüman BaşVakaı. Raşit Kerami ile hıristiyan Devlet Başkanı Süleyman Franjiye arasındaki görüş ayrılık larının giderek arttığı bildiriliyor. nımlanan El Saika geriîla örgürünün 3000 silâhlı militaru halen Lübnan topraklarında bulunmaktadır üziaşma yanlısı hıristiyan liderlerden Raymond Edde, bunalımın böyle süriip gitmesi durumunda ülken:n bir bölümünü Suriye'nin, diğer bölümünü ise îsrail'in işgal etmesinden korktuklarını söylemiştir. Son çatışmalarda en etkin müslüman grup olduğu sanılan • Bağımsız Nasır'cılaram yanında çatışmalara katılan diğer solcu müslüman örgüt Arafafm çabası BEYRUTTA HER GÜN RASTLANAN GÖRÜNTÜLERDEN BİRİ.. lerinin en önemüleri Libya yanlısı «24 Ekim Hareketi». Şii müslümanların oluşturduğu «Lübnan Direnme Bölükleri» ve ıtilericı Sosyalist Partı» dir. k; olmak üzere Lübnan sorununa kısa dönemde b:r çözüm konusunda hiç kiır.se umutlanmamaktadır. Bazı batılı gözlemciler tarafından Kıbrıs sorununa benzetilen Lübnan bunahmına solcu müslüman çevrelerin kısa dönemde çözüm olarak bazı siyasal ekonomik reformlarm gerçekleştırilmesini gostermeleriyle birlikte, sorunun temel çözümünü «Filistin Devleti» çerçevesi içinde düşündükleri öne sürülmektedir. (Dış Haberler Suriye ve Libya Franjiye Kerami Falanjist Partinin müslümanlara ksrşı örgütlenip silahlanmRsma göz yummakla. hatta desteklemekle suçlanan Devlet Başkanı Franjiye ile Başbakan Kerami arasındaki çauşma yeni bir unsur olarak ortaya çıkarken, başta Lübnan hal ÇİN'DE SOVYETLER BIRLİĞI'NE KARŞI SAVAŞ HAZIRLIĞI VAR Çin'in yakmdaki büyük sorunu, 83 yaşındaki Mao ile 78 yaşındaki Çu En Lai'nin yerlerini kimlerin alacağıdır... • ÇiNLiLER, KENDiLERi İÇİN SOVYETLERi DAHA TEHLiKELi BULUYOR, AVRUPALILARIN DA SOVYETLERE KARSI SAVAŞA HAZIRLANMASINI ÖNERİYORLAR. • ÇİN'DE ASKERLiK SÜRESi ÜÇ YIL, ANCAK BU SÜRE ORDUNUN GEREKLERİNE GÖRE BEŞYEDİ YILA KADAR UZUYOR. gözü Avrupa'da. Tabii bu. savaş hemen yann Sbür (rün patlak verecek demek değil. Ama biz, savaşı oldukça uzakta gören bazı Avrupalı dostlanmızla aynı kamda değiliz.» Ç:n açısından ABD ile Sovyet tehlikesini kıyaslamasını istediğimde de şu karşılığı aîdım: «Şu anda Sovyet tehdidi Amerikan tehdidinden daha büyüktür.» Ancak savaş tehükesi konusunda resmi demeçlerin tersine birçok belirtiyle de karşılaşuğımı söyleyeyim. Halkın görece kayıtsızlığmın yanı sıra, ömeğin Şangay'dak: gemi şantiyesinde tamamen banşçt amaçlı bir üretim sürüyor. KIZILORDÜ ERLERt SÜNGÜ SAVAŞI EGİTİMINDE.. Çin'de askerlik hizmeti teorik olarak üç yıl, ama ordunun gereklerine göre terhis geciktiriliyormuş. Benim görüştüğüm askerlerin çoğu beş ya da yedi yıldır buradaydı. Böylece pratikte meslekten askerlerden farksız durumdalar. Haftada on beş saat kadar siyasal eğitim yapıyorlar. Çin Gerçeği Michel GORDEY (L"Express muhabiri) Kızılordunun üretimdeki rolü Örnek bir sığınak Çin'de kaldığım Pekin oteli «Sonsuz banş» caddesindeydi. Görüştüğüm bütün Çinli yetkililer bana Sovyetlerle kopacak savaştan söz ettikçe ben de otelimin sokağım hatırlıyordum. İlk kez Sian kentinde ellerinde kazma kürek yerleri kazan insanlar gördüm. «Derin sığınaklar kazarak savaşa hazırianıyoruz», diye açıkladı mihmandarım. Peküıde yüksek tahta perdelerle çevrili inşaatların da, aynı zamanda sığınak olacak metroya ait olduğunu öğrenince de bu sığınaklardan birini ziyaret etmek istedim. Dileğim bırkaç gün sonra yerine getirildı. Çin Dışişlerinde bir görüşme Askerlerin «işçiler ve köylülerle ittiîakı» yalnızca basit bir slogan değil, hasatlara katılıyor ve hatta bazen iş anlaşmazhklan olduğunda fabrikalan çalıştınyorlar. Resmen değil ama, kesinlikle güvendiğim kavnaklardan öğrendiğime göre Çin fabrikalannda da zaman zaman iş kesiliyormuş. Işçüer bazen, ücret artışı olmasa da, daha iyi çahşma koşulian istiyor ve elde ediyorlarmış. İşte bu tür çalışmalarda ordu işçilerin yerine çahştırılıyor. Çin ordusu Kültür Devrimi sırasında ve sonra önemli bir rol oynamıştı. Kuşkusuz Partinin emirleriyle hareket ediyordu araa, yine de birçok bölgede ve kurumda yönetimin tekrar fiilen sivillere dbnmesi için yıllar geçmesi gerekti. Kitleler ve dış dünya Bir Kızılordu birliği Çok sayıda mağazanm bulunduğu dar bir sokakta bir kumaş mağazasına girdik. Mihmandarımia bana kılavuzluk eden görevli Da • Cha • Lan kasasının yamndaki düğmeye dokununca arkadaki tahta döşeme halifçe kalktı. Dar bir merdivenden 8 9 metre kadar aşagı indik. Beton galeriierden, neonla aydınlatılmış salonlardan. bazı makinalann önünden geçiyoruz. «Badyasyonlara ve z»hirleyici dumanlara karşı filtreler», diye açıklıyor gezdiricimiz. Mahallenin hava saldırılarına karşı savunma bürosu müdürü Kııo Chi • Lin bana gerekli bilgiler veriyor. Ancak bu sığınakların nükleer bombardımana karşı da aynı etkinlikte bir koruma sağlayıp sağlamadığı yönündekl soramu geçiştirip büyük Sovyet tehdidi üzerine küçük bir siyasal söyleve başlıyor. Sonuç: «Hep uyanık olmalıyız. Hazır bulunmazsak büyük kayıplar veririz. Bize saldırmaya cesaret ederlerse, otuz yıl önce Japonlara yaptığımız gibi hepsini yok ederiz. Onlara karşı da halk savaşı yoluyla mücadele veririz.» Sığınaklar konusunda ilginç bir ayrıntı: Yabancı elçiiiklerin bulundugu semtlerde sığınak bulunmuyor. Pekin'de görevli yabancı diplomatlara da, herhangi bir hava saldırısı durumunda ne yapacaklan resmen bildirilmemiş. Şurası kesin ki, Çinli yöneticiler halkın böyle bir savaş olasıhğına inanmasını istiyorlar. En azından şimdilik. Halk Kurtuluş Ordusumm yüksek rütbeli subaylan da yeşil gömleklerindeki dört ceple küçük subaylarla askerlerden ayırt ediliyorlar. Bunlarm yalnızca iki cepleri var. Benim ziyaret ettiğim birlik, 1937'de Japonlara karşı savaş sırasında doğmuş, iç savaşta Kuomintang'a, Kore savaşı sırasında da Amerikalılara karşı dövüşmüş. Bana gezdirilen müze. yalnız «yabancı dostlar» için değil, aynı zamanda askerlerin ideolojik eğitimleri için hazırlanmış. Askerler benim için atış ve süngü savaşı gösterileri yapjyoriar. Çok başarılı görünüyorlardı, ancak bana, geiecek savaşı değil geçen savaşı gösteriyorlar gibi ge'.di. Barakalar. yirmi • otuz kişilik koguşlar son derece tem:z ve düzenli. Yaşlı subaylar, askerlerle eşitleriyle konuşur gibi konuşuyorlar. Bakımını askerlerin yaptığı >eb7P bahrplprv:p konmtaniîinn eslerinin isci olarak ca Çin'den ayrılmadan önce, benim talebim üzerine Çin Dışişleri Bakanı ba$ yardımcısı Ho Ying ile bir buçuk saat kadar förüştüm. İlkin, Avrupalılara götürmek üzere bir mesaj verdi bana: «Fransızlara ve diğer Avrupa halklanna, derin yeraltı sığınaklan kazmalarını ögütlerim.. Sovyetler Birliği özellikle Avrupa'yı tehdit ettiği için Avrupa ülkelerınin birleşmeterini ve ABD ile aralannı bozmamalannı tavsiye edij'oruz.» Ho Ying, Pekin Moskova ilişkilerini anlatmaya uzun bir Staün övgüsüyle başladı ancak övgünün sonu biraz farklı: «Yaşamının sonuna doğru Stalin, büyük güç şovenizminden doğan bazı yanlışlar yaptı. örneğin Yalta anlaşmaları.» Kruşçev ve Brejnev hakkında bilinen eleştirilerden sonra da Moskova'yı «Çin'i bir uydu gibi denetlemek istemekle» suçladı. «Sovyetlerin ABD ile olan çatışmalarının merkezi, ekonomilc, teknik, sinai ve siyasal açılardan çok önemli bir bölge olan Batı Avrupa. Sovyetler Birliği bütün dünyayı işgaletmek istiyor, ama her şeyden önce Mao'dan sonra? Yüz milyonlarca Çin köylüsünün bütün bu konularda ne düşündüğünü tabii bilmiyorum. Ar.cak Parti kadroları, dünyada olup bitenler konusunda iyi bilgi sahibi olmalılar. Örneğin yalnız onlara yönelen ve her gün batı ajanslarmın haberlerini, batı gazetelerinin makalelerini yajınlayan bir gazetenin Pekin'de basıldığını öğrendim. Birkaç milyon basıldığı söylenen bu gazete şimdiye dek hiç bir Avrupalı diplomat ya da gazetecinin eline geçmedi. NATO ASKERİ KOMITESI ESKI BAŞKANI GENERAL STEINHOF, TÜRK HAVA KUVVETLERİNİN GELECEĞINDEN KAYGI DUYUYOR • «Teknik yetersizlikler giderek Türk Hava Kuvvetlerinin gücünü azaltmaktadır; işe yarar uçak sayısı her gün azalmaktadır.» Yağmur ATSIZ BO\N NATO'nun en yüksek makamı olan Brüksel'deki Askerî Komitenin eski Başkanı ve Batı Almanya'nın en büyük askeri havacüık uzmanı General Johannes Steinhoff. Bonn'daki Büyükelçiliğine yaptığı bir ziyaret sırasında. «Çumhuriyet.» muhabirinin bir sorustı üzerine. Türk Hava Kuvvetlerinin bir değerlendirmesini yaparak sunlan söylemiştır: «Meslek yaşamı boyunca detalarca Türkiye'ye gıdıp ıncelemeler yapmış bir kimse sıfatıyle diyebilinm ki. Türk Hava Kuvvetleri, insan vetenekleri yönünden eşsiz bir güçtür. Ancak teKnik vetersizhkler giderek TürK Hava Kuvvetlerinin sücünü azalt maktadır. Her geçen eün Diraz daha güçsüzleşiyorlar. Ellenndeki işe yarar uçak sayısı ner gün azalmaktadır. Gerçi ambargonun kısmen kaldırılması, açılan pedigi bir ölçüde kapatır aibı olmuştur. ama bu yetersizdır. Batı Almanya da simdi rürkiye'ye 10ü milyon mark (600 mılyon Türk Lirası) tutarında askerl jrardımda bulunacak. Sekizınci dönem ıkilı askeri yardım çer çevesinde bu kadar öngörülmüstür. Doğaldır Rl, bunun da neosi navacılıkıa Ugiiı araç ve gereç değil. yanı sonuç olarak ou vardımın da yetersiz kalacağı soylenebihr. Bakınız. pilot denen kımse her eün antrenman yapmalı ki iormda kalsın. Oysa rürk Hava Kuvvetlerinde bu olanak ner eütı azalıyor. Havalandınlacak uçak sayısı azahyor. Ben tnı bakımdan Kaygılar içindeyim.» General Steinhoff. Türk Hava Kuvvetleriyle Yunan Hava Kuvvetlerinin bsr (tarşılaştırmasını yaoması yolundak) rıcanuzı iss yertne getirmemış ve Yunanistan' ın Türkıye'den çok dana zengin bir ülke olduğunu ve son xamanlarda Hava Kuv\retleruıi (tüç lendirmek üzere büyük çabalar harrariı^mı hpürîmp^lp vptinmi« Çin'in çok yakmdakl büyük somntı 83 yaşmdakl Mao i!e 78 yaşındaki Çu En Lai'nin yerlerini kimlerin alacağı. Samrırn en yüksek zörevlerdeki Çinliler de bilmiyorlar bunu. Bütün resmi bildirilerde Mao adı yine geçmesine rağmen artık sokaklarda küçük Kızıl kitabı sallayan öğrenciler görülmüyor, her yerdeki Mao büstleri ve portrelerinih de azaldığını söyleyebilirim. Ancak kim gelirse gelsin, siyasa! düzeyde de ekonomik düzeyde de ikilemlerle karşı karşıya kalacak. Dış ilişkiler açısından. dünya devrimi ile bugünkü ekip tarafından başanyla yürütülen pragmatik politika arasmda bir seçim yapmak zorunda kalacaklar. Hem Sovyetlerin hem ABD'r.in karşısına aynı anda dikilemezler. Ekonomik planda ise. şu an revizyonizm olarak görseler de işçilerin ve köylülerin yaşam düzeylerini yiikseltme zorunluluğunu er ya da geç görecekler. BiT T i însan fizyolojik ve kültürel olmak üzere iki türlü susuyor; uzun süren susuzluk durumlannda 60 Kg. lık bir tnsan, ağırlığmın 12 Kg. kaybedebiliyor. Son yıllarda. dünyamn birçok bölgesi kuraklığın etkisi altında kalmıştır. Bu bölgelerde susuzluk ve kuraklık nedeniyle onbinlerce kişi yaşamlannı vitirmişlerdır. AFRIQUE ASİE dergisi, suyun biyosferdeki önemini. başka deyişle yeryüzünde yaşayan canlıların varhklarını sürdürebilmeleri için ne denli vazgeçilmez olduğuna şöyle anlatıyor: însan vücudunda. agırlığınm *'o 65'i kadar su bulunmakta ve her insan günde yaklaşık olarak iki litre kadar su yitirmektedir. Bu suyun bir kısmı idrar olarak (1 1.5 litre) 0.1 litresi dı r kı içinde. geri kalanı da solunum ve ter'eme ile dışarı atı'nakîadır. Su yitirilmesi hava koşullanna göre de değişmektedir. Nem derecesi. sıcaklık ya da ağır kas hareketleri su kaybında önemli rol oynamaktadır. Ömeğin bir saat jimnastik yapan bir insan, iki litreye yakın su kaybetmektedir. üzun süren susuzluk hallerinde 60 Kg lık bir insan. agırlığından 12 kilosunu kaybedebilmektedir. Ne var ki patalojik durumlar dışında böyl olaylara çok ender olarak rastlanmaktadır. Kolera ve besin zehirlenmesi haüerinde vücudun su kaybetmesi hayati tehlikeler doğurmaktadır. Bu bakımdan bu tür hastalıklarda vücudun su dengesinin tekrar sağlanması gerekir. Bazı beyin tümörleıi ve ağır psikiyatrik olaylarda, susama duygusu yok olduğun n vücut büyük ölçüde su 5'itirmektedir. Bir de • cuttaki su miktannın artması durumu söz fconusudur. Genellikle. oöbreklerin iyi çalışması halinde vücuttakı su miktannın artmasının bır sakmcası bulunmamaktadır. Zira iyi çalışan böbrekler günde 30 litre kadar su süzebilmektedir. Insanlarda, yitirdiği suyun yerini doldurma duygusu, diğer bazı rtuygularla karışmaktadır. Gerçekten, hayvanlar suyu sadece susadığı İçin içmekte ve aldığı su miktan yitirdiği miktan karşılamaktadır. însan ise, tam tersine sadece fizyolojik gereksinmeleri karşılamak için su içmemektedir. însanda fizvoloiik susama duygusundan başka kültürel susama duygusu da vardır. Fiz>olojik susama kandaki osmotik basıncın artması ile sağlanmaktadır. Kültürel susuzluk ise dil kültürü ve tad alma duygusu ile birlikte gelişmektedir. Meyve sulan. şekerli içkiler, kahve, çay ve alkollü içkilerin sık sık lçilmesinin nedeni tad alma duygusundan üeri gelmekfe ve fizyoloiik su içme ihtivacınm verini almaktadır Ancak alkollü içkiler başta susuzluğu gideriyor gibi gözülîmesine rsgmen. asî'nda Knndak! osmotik rasıncı artırarak susama duygusu vermektedir Bövlece bir kıssr döneü icinp düşülmeKtedir: Alkol içtikçe. su içme gereksinmesi de artmaktadır. Alkollü içkilerin yanı sıra kahve ve çayın da fazla ölçüde ahnmaması gerekir. Zira bu içecekler içindeki alkaloidler sinirler üzerinde tartışma götürmeyen bir yıpranmaya vol açmaktadır. Bu bakımdan oreanizma icin en Ivi tçki su olmaktadır. ÇunVü su içmek, organi2madaki kaybın yfrine yine ayni cinsten bir maddenm konulması anlamına gelmektedır. öteden beri doktorlar lçilecek olan suyun en Ideal soğuklugunun 10 derece olmasını llert süremekteydiler. Ama bugün bu an layış değişmiştir. Şimdi, 10 derecedekt su çok soğuk bulunmakta ve içilecek sıvınm 12 • 14 derece olmasi önprilmektedir Dikkat edilecek diğer bir nokta da suyun azar azar içilmesidir. Bir detada çok mıktarda su içilmesi, kan hacmının anı olarak artması nedeni ile, mide ve bağırsak sancılarma vol açmaktadır. (Dış Haberler Servisi) NE ALKOL, NE DE KAHVE VP PâV nDr.4\'İ7M4 f r f M BV ÎVİ frK"! Ç T T