18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 16 Kasını t975 YEDj SORUNLAR ANLAM DEVRİMl İMl Niyazi BERKES ürkçe, gerçekte, yalnız bir dil antımı sürecı ıçınde değıl, bır anlam aevrımı ıçındedır. Galatatçı Arapçacüığı, Türkçüluk Arapçacılığı, An Sözcük Turkçecılığj dedığım üç dil ıdeolojisı, Ataturk'ün dıl sorunu ıle yakından ılgılendıği yıllarda, kafaları ıyice kanştırmış bulunuyordu, daha onceki bir yazıda belırttığim nedenlerle. Bu kargaşa, üçüniin de dıl sorununu ele ahştaki iki vanılgıdan ilen geltnışti. Bunlann, dıl sorununu bir sözcük kavgası yoluna dokmelerı sonucu olarak ilk yıllarda çoğu kişı, doğru yolun eski «tasfıyecıler»in tuttufu yol olduğunu sanmıştı. Gerçekte ıse dıl sorununu somutlaştıracak, o sorundan çok daha onemlı, daha öncekı aşamalarda bulunmayan buyük bır olay vardı ortada: Yazı Devrımı. Turkçenın Arap harflen ile değıl, Latın harflerinden uygulanan bır yazı ıle yazılması dıl sorununun yepyeni bir aşamaya girmesimn kapılannı açtı. Sozunü ettığım üç dıl ıdeolojisı bu devrim yuzünden anlamsızlaştı. Pu devrimın ilk sonuçlan açısından Galatâtçı Arapcacılık ile Türkçü Arapcaolığı kesin bir yenilgiye uğrarken, eski tasfiyeciliğin etkısi altında, bır ara, ilk atılımlar çok kisiye aşın geldi. tlk yıllarda gazete yazılanna bile bır yapmalık gelmişti. örneğin, başyazarlar yazılanru alıştıkları gibi yazarlar, yazılar özel çeviricilere verilir, onlar cımbızlannı ellerine alırlar, eski sözcükler yerine tek harf kalıplannı değiştırir gibi yeni sözcükler korlar, yazılan kuş dıline çevirırlerdi. Bu, eskiden Osmanlıcayı bıldığımız küığına koyanların yaptıgı gibi dupeduz bir çevirıcılikti; hiç bir yerde beğenılmedi. Bu ilk asamanm ağızlarda bıraktığı tatsızhğın, dil devrimine karşı gelışte epey payı vardır. Yanılmıyorsam dil sorununu kavram ve anlam sorunu olmak yönüne çevirmede önemlı rolü. çoğu amator olan sozcük dücüeri değil, sozcük derdınde olmaktan çok anlamlı soz yazma zorunda olan ozanlar ıle düzyazı yazarlan oynamıştır. Bu yolda en etkill kişi, yanılrnıyorsam, Nurullah Ataç olmuştur. Ataç, amator dilci obnadığı gibi, hafıf dü tutukluğu yüzunden sözcükçü de değildı. Sozcük şovenlıği de yoktu. Bunlann, belki, onu anlamcı kişi yapmakta etkisl olmuştur. Sağduyu, anlam arama. semantık sezgısi, mantık eleştıricilıği gıbı özellıkleri kendınde toplamıstı. Onun etkisi en ileri gelen yazarlarda gö. nikür. An dil Orhan Veli, Sabahattin Eyüboğ!u, Melih Cevdet Anday, Yaşar Kemal, Azız N'esin gibi biribirinden farkh ve daha birçok, her gün artan yazann elinde büinçlenmektedir. Cumhuriyet'in başyazarı da bu yönde giden biricik basyazardır, sanınm. «Pencere» yazılan etklliliğıni, dıli anlam açıklıgı açısmdan kullanmasından alıyor. llginç olan yan, bu yazarlann hepsinin ılerici ve devrimci kişiler olmasıdır. Bu, ileri sürdügüm savı kanıtlayan bir görtinüştür. Bu yöndeki gelişme şımdi, resmî olmayan hukuk dilinde de başIamış gozüküyor. Bu, sevindiricl yan. Ancak, toplumun başka yanlan gibi dılde de yampinlikler süruyor, belki de a.rtıyor. Sözünü ettiğım alanlarda davn nmsel" gelişmeler olurken, siyasa, ceza hulcuku, t'.caret, gazete haber yazarkğı, spor, film yazu .arında hem dil gericıliği, hem dil piçleşmesi durmamıştır. Demek kl toplumsal gellşme her yanda, her alanda tutarhhk içınde gitmiyor. Kımi yanlarda Mersuıe gıdilirken kımi yanlarda Tersine gidiliyor. Siyasa ve bir kesim ceza hukuku alanlarındaki dil genciliğının gulünç yanlan yeniden deşilmeyecek olçüde açık. Onun için başka alanlardan örnek vereyım Bu yampinlıkleri halk dıli değıl. okumuşlann yazı dıli getırıyor, bunu da ekleyeyım: «Konkur ipık», «brove», «fuel oıl», «şov», «vizyona koyma», • duty free şop», cgümrüklerde bırikmiş delolu mallar»! Daha sayayım mı? Hele ilâç kutulanna konan basüı kâğıtlardaki dıl, nerdeyse Yidış dıli gibi bır dıl gelıştirıyor. Nedir bu sözcükler? Çok önemli, gokten inmiş, bır kutsal kıtaptan çıkmış, bir eşi yok, Türkçesi olamaz sözcükler mi bunlar? Yanlış anlaşılmasın, posta, telgraf, radyo, pasaport, atom gibi sozcükleri saymıyorum. Bunlar, anlamlarım Turkçe konuşanlann bildığı, daha başka bır çok dile de girmiş sözcükler. ötekıler böyle mı? Bu, şu ayn nedenlerin ürünüdür sanınm: "Jüşunme tembelliği, anlam ve kavram yoksuiufu. züppelik, ulusal bilınç yoksulluğu ve en ustünde Osmanlıhk huyu, yabancı kaynaklı, halka anlamsız olacak, yapma bır katta bulunuîuvormuş sanısmı verecek eğilim. Bu egilim daha da sürerse, Türkçe yeni baştan kendini başka çeşit bir Osmanlıcalıkta bulacak. Osmanîı donemınde bile, Türkçenin yabancı sozcükleri T emme gücü rarken Osmanlıca teknoloji dill olmayan Arapça ya da Farsçadan aldığı sozcükleri 'kendisi doğal bir dil olmadığı için kendı benliğınde eritemezdi. Türkçe yapılı so«lerin içinde bunlar mürekkep lekeleri gibi kalırdı. Türkçenin eski emme gücüne örnek olarak ünlü «Balyemez topu» sözcüğünü alacağım. Bunun yabancı bir kaynaktan, bir Avrupalı dilden geldığinde kuşku yok. Öyleyken, hangi dilden geldığını, o dıldekı biçiminın ne olduğunu en yetkili dil bılgınleri bile bulamıyor. Son zamanlarda Alman doğu dil ve tarihi biltıni Kissling, özel bır incelemede bunun ya Italyanca ya da Almancadan geldığini ileri süruyor, bu iki dilden en olasılıklı İki sozcük Uzerinde duruyor; ses benzerliğl açısından Italyanca olanı en akla yakını gibi gözüküyorsa da tarihsel verilere dayanarak bunun Nemseliler yoluyla Almancadaki sozcük olabileceğl sonucuna vanyorsa da bu yargısının ancak bir varsayım olabilecefıni, daha inceleme yapmak gerekeceğini, gerçek bir bilım adamına yakışacak bıçımde son sözü olarak söylüyor. Türkçenin çağdaşlaşması ancak «an» denen Türkçe kökenli sözcükler koyma ile olacaktır görüşıi bence yanlıştır. Tersine, Türkçe çağdaş dünyanın sözcüklerine gittikçe açılmalıdır. Kavram düzeyinin yükselmesi, anlam alanının genışlemesi, toplumsal kalkınma ve değışme DU nu gerektirir. Bütün çağdaş dillerde de böyle oluyor. Asıl direniş buna karşı değil, uluslararası sozcük akışında uydurma, düşünülmeden, gereksınim yokken sözcük alınışına karşıdır. Batı dünyasında bu çeşit karşı gelislere iki örnek vereceğim. Belki en çok bilineni Fransa'daki «Franglais» tartışmasıdır. Fransızca onurlu. hem de kıskanç bir dildir. Başka Avnıpa dıllerine, Avrupa dışı halklarm dilıne bile sokulmuşken başka dillerden etkilenmekten hoşlanmayan bır dıl. Bugünkü ürkekliği îngilizceye, daha doğrusu, Amerikancaya. Eskiden Fransızca İngilizceye çok sozlüs sokmuş, kendisi de o dilden kimi sözcükler almıştı. Bunlar bugün de yaşıyor. Amerıka tngüizcesi ise Amenka siyasası, sermayesi gibi Avrupa'nın eski ulusal dillerine boyuna «dılsel çıkarmalar» vapıyor. îngiltere'den Japonya'ya dek nice Amerikan sözcüğu ağızlarda. Fransa'da çok ürfcütücü ölçüde değilken bile, bir kesım yazar «Franglais» adını taktıklan bu karma dile karşı savas açtılar. Öteki örnek hiç umulmayacak bir yerde. Avrupa dillerıni eskiden hemen hiç etküememiş olan Rusçada. Bu konuda New York Times'de çıkan bir yazıdan öğrendiğime göra Nıkolai Foderenko adlı Sovyet akademisyeru, Amerikancanm etkisi altında Rusçanın barDarlaşmaya başladığını ileri sürerek bir dil savaşı açmış. Rus dilinde modalaşmış sozcük örnekleri olarak verilenlerın birkaçı şunlar: Kokteil, revyu, dzhaz (caz), dzhin (cin), viski, btenes, sviter, bleizer, striptiz. koboika, pulover, eskalatsiya ve daha neler. Bu, ilk bakışta, gülünç gözüküyor, çünkü Rus diline Fransızca, Almanca, Ingilizce ve Hollanda dilinden sayısız sözcügün girişi daha Büyük Petro zamanında başlamıştı. Sonra, ulusçuluğa düşman sayılan komünıst l}ir rejjrnin akadomifisinln bu y » p v tığı bır şovenrem olmuyor.mu? Ne var ki adânan çattıgı yan, sözcükler değil, onlann anlamlarıdır. Bu sözcükler, bir sosyalist ekonomi sistemine aykın kapitalıst tüketlmciliğı ekonomisini anlamlandıran sözcüklerdir. Fransa'daki dırenıs de sözcüklere degü, onlartn anlam karşılıklarınadır. Bir toplum, toplumsal bilinçliliginin gelişmesi ile ulusal dılini, kendi toplumsal dünyasında anlamlı olacak bir dil olarak geliştmr. Içindeki sözcükler yabancı kökenli ya da uydurulmuş da olsalar, eğer bu süreçte yeni kavramlan, yeni anlamlan karşılıyorlarsa tutunurlar. Bu, toplumun anlam benligine bağhdır. Sağlam yapılı dillerde bu anlam benligi o kadar güçlüdür ki örneğin Türkçe bir sözdekl sozcükleri birer bırer o çeşit bir düdeki karşılıklanna çevirsenız yine de hiçbir anlam uyandırmayabilir. Eğer bir «FuelOıl Türkçesi» gelişiyors» bu, Türk toplumunun ne ölçüde bir özlem, kavram ve anlam kargaşası İçinde oldugunu gosterir. Bir tabaka kişilerle büyük halk toplarru arasında nasü derin bir uçurura olduğunu gösterir. Ne denli bır dıl benliğınden yoksulluğun geçerli olduğunu gösterir. Bir toplum başka yanlannda da uyduluktan çıkamamışsa, bu kendini dilde de yansıtır. Siyasal amaçlar için kavram karanlığı sürdürülmesini isteyenler Arabistan'dan Amerika"ya dek esen hava akımlarının getirdiği uyduruk sözcüklerle yasamaktan îevk alırlar; bunda yarar bile görürler. Sırası geldiğinde «üs yok, tesıs var» çeşidinden, herkesle alay eder, herkesi aptal yerine kor gıbl sözler etmekten çekinmezler. Işverenlerin izlediğl politikanın yeni bunahmlar yaratacağını belirten TezBüro Iş, hükümeti uyardı ANKABA Tez Büroİş Sendı kasmın üç gün süren Genel Yönetim Kurulu toplantısı sonunda yayımlanan bildırıde, çeşitli yurt ve işçı sorunları ıle ilgili görüsleri açıklanmış ve işverenlerle il gıli bölümde ise, «Işverenlerin izledikleri polıtika yeni bunalımlar yaratacaktır» denilmektedır. Bıldiride, iç ve dış siyasal politikadaki gelişmeler kaygı verici olarak nitelenmekte ve bu gelışmenin ekonomimizi de etkiliye rek, karşımıza yeni ve ciddi çözüm bekleyen sorunlar çıkardığı nın saptandığına işaret edümektedir. Genel Başkan Doğan Üstkanat'a yeni girisimlerde bulunması için tam yetki verildiğı de açıklanan büdiride, 12 nısanda yapılacak Türk Iş Genel Kurulunun, İ ş 0 hareketinin gelecegi açısından bir dönüm noktası ola cagı açıklanan sendıkalann «öncelikle Türkİş yönetiminin büyuk degısıklik göstermesi, siyasi partiler karşısındaki tutumunu belirleyerek Türk işçi hareketinin gorüş ve düşüncelenni paylaşan programına alan ve uygulamalannda gösteren bir siyasal kuruluşun desteklenmesini» istediği belırtilmektedir. «Hükümet tarafından hasnrlık lan yapılan konunun, işçüer açı sından istenen düzeyde olmadığı ve bazı endişelerin doğduğu görülmektedim denilen bıldiride bu konuda şu gö'rüşe yer venlm»ktedir: «Tez • Büro î ş Sendikası Genel Yönetım Kurulu, isçi hak ve özgüriükleri ıle statıi hukuku arasında denge kurulması gerektiğini ve işçılerin memur kabul edılmesine son verilmesıni zorunlu görmüstur.» Bildirinın son bölümünde ise işveren çevrelerinin hükümeti oluşturan partiler arasında tehlıkeli girisimlerde bulunduğu da ıddia edılerek, hayat pahalıhğının işveren çevreleri tarafından ücret artışlarına bağlanmak istendiği açıklanmakta ve «ışçinın hayat ve emek karşılığı olan ucretlerın artmasını önlemek için işverenlerin sıstemli olarak yürutmek istedikleri politıka, yeni bunalımlar yaratacak ve ister ıstemez, işçi hareketini sertleş tiren bir ortama sürükleyecektir. Bunun sorumluluğu elbette, işverenler kadar, hükümeti oluşturan partılenn omuzlarına da yuklenecektır» denılmektedir. I (aa.) : Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Şinasi Ertan: • TORK MÖTEŞEBBiS "Ortakpazar'da VE iSADAMININ YENi ATIUM bir meydan SAHALARI savaşını göze ARAYIP BUIARAK BAJARtLI alacak durumdayız,, ÖRNEKLER VERDiĞiNi BELİRTEN ERTAN, ANAYASANIN DEVLETE ÖDEV OLARAK YÜKLEDİĞİ KONULARIN ÇÖZÜME ULA5TIRILMA5INI ELE5Î.RDİ IZMtR Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Şinasi Ertan, örtakpazar'da bir meydan savaşını göze alacak durumda bulunduğu muzu öne sürerek, «Daha önemlısi, Türk müteşebbis ve işadamı, büyük bir beceri ve gayret içerisinde yeni atılım sahalan aramakta, bulmakta ve başanlı örnekler ortaya koymaktadır» denuştir. Ülkemizin plânlı kalkınma dönemi içinde bulunduğu şu gunlerde hızlı gehşmenin ortaya çıkardığı ağır ve büyük sorunlar yanında, iç ve dış gerek ekonomık, gerekse polıtik huzursuzluğun amaca ulaşmayı etkilediğine de dıkkati çeken Şinasi Ertan, daha sonra şoyle demiştir: «Tüm ve aşılması güç gibi gorunen engeliere karşı, bugun vardığıraız noktayı asla kuçumsememek gerekır. Kalkmma nızının yüzde 7'nm uzerinde kalması ve tuketim maliarı ıle ara mallan arasında meydana gelen DUyük uretım artışlan, ulkemizın Ortakpazar meydan savaşını goze alacak bir gelişmenın ıçınde bulunduğunu gostermektedır.» Şinasi Ertan, Anayasa'mızın Turkıye Cumhuriyetı'nin, sosyal bır devlet olduğunu belırledıâını de iiade ederek, «Ancak, Anayasa'mızm devlete odev verdıgı herkesın sosyal güvenlıge, beden ve rutı sağlığma, öğretım ve eğıtım ıhtıyaçlannın karşılanmasına, adaletli bir gelır dağılımma kavuşturulması, bugune dek tam anlamı ıle gerçekleştırılememıştır» demıştir. Devletın yeteri kadar kaynaK yaratamamış olmasını, bunun tek nedenı olarak gösteren Ege Bolgesı Sanayi Odası Başkanı, guçlü bir devlet, mutlu ve müreffeh bir toplum yaratmanın hemen tek yolunun ise sanayileşme ile mümkün olabıleceğı gorüşünü savunarak şoyle demıştir: «Gelışmiş hiç bir toplum gosteremezsınız kı, endüstrıde gen kalmış olsun ve sayet dikkat ederseniz, sanayilesen her ülke. sosyal sorunlan da büyuk ölçüde çozumlemiştir. Tarımın yanında hızlı bır sanayıleşme, toplumumuzun sadece ekonomik yönden değıl, sosyal yönden de dengeli bır şekilde gelişmesinı sağlayacaktır. Bır topluma çok değışık şekilde hızmet edilebilınir. Ama ıddıa edıyoruz ki, sanayicilik, hızmetlenn en mükemmeli ve en kut salıdır.» (a a.) • "3kürek istavrıt 5 lıra,, Hükümetinden beledıyesıne kadar boşvenlen İstanbul halkına Allah acıyor olmalı. Once tanesi 5 liraya kadar duşen kefal ve lufer bolluğundan sonra, Boğaziçi şimdi de x istavrit akınına uğradı. Buzhaneier ağzına kadar balıkla dolunca halkı düşünmeyi de akıllanna getiren balıkçılar kiloyla, gramla başedemeyip, kiirek kürek safmaya başladılar balıkları. Yukarıdaki fotoğraf, İstanbul halkının görup goreceği son rahmet gibi görünuyor: «3 kürek dolusu istavrıt 5 liraya» (Fotoğraf: Tulay DiViTLjCGLU) Kımyaİş Sendikası direnışe geçen üyelerıne yöneltılen saldırıları kınadı • DtSK üyesi Petrol Kimya î ş Sendikası bir bildın yayınlayarak sendika uyelerine motorlu ve sılahlı kışıler tarafmdan baskı ve saldınlarda bulunuldugunu ilen surmüştür. Bu saldınlann son gunlerde yoğunlaştıgı belirtilen bıldiri şöyle devam etmektedir: «Özellikle direnis başlar baslamaz ortaya çıkan bu gruplar, olay çıkarıp ortadan kaybolmakta, guvenlık kuv\etlennce izlen bır türlü saptanamamaktadır. Ülkucü milUyetçı olduklannı soyleyen bu gruplann işçi düşmanı olduklannı bir kez daha kamuojnına duyuruyoruz.» Kimya t ş Sendikasından yapılan açıklamaya göre sendika uyelerine son gunlerde de iki saldırı düzenlenmiştir. îlk saldın 12 kasım günü Kartal Kaynarca mevkiindeki Malazlar Kibrit Fabrikası önünde yapümıs, olay yerine gelen bir otobüs dolusu komando, sendika uyelerine sal dırmıs, iki işçiyi de yaralayıp kaçmıslardır. Ikinci olay ise 14 kasım günü Sakarya Esentepe Mobil Benzın tstasyonunda süren grevde meydana gelmiştır. Bır otobüsle işyerine gelen komandolar grev pankartlannı yırtıp, prev gözcülerine saldırmışlar, daha sonra sağa sola ateş ederek kaçmıslardır. Kimya İş Sendikasının acıklamasına göre komandolar giderken. «Grevden vazgeçin yoksa gene gelecegiz» seklinde tehdit etmişlerdır. Adana Sanayi Odası başkanlığına Sakip Sabancı seçildi ADANA 16 üyeli Sanayi O dası Meclisi 5 kısilik Yönetım Kurulu tiyeleri İle Odalar Birhği Genel Kurul delegelerini seçmistir. Sakıp Sabancı, Mustafa Piyale, Kenan Çetinel, Yalçrn Yarman ve Ht7bullah Ocak'tan oluşan ver.i Yönetim Kurulu ilk toplantısını yaparak, başkanftga' 'Sakıp> 6abancı'yı •getirmiştir. • (*a"> ' Yalova elyaf 1976 yılının ilk aylarmda üretime geçecektir. Hülya TEZEL (Dağtekin) ıle Mustafa TEZEL Evlendıler Ordnevi 15.11.1975 İSTANBVL PORSELEN SANAYÜ A.Ş. İDARE MECLİSİ BAŞKANUĞMDAN: Şirketimizin 1974 Faaliyet yılına ait temettü tevziatına her hafta Cuma günleri tediye olunmak üzere 21 Kasım 1975 tarihinden başlanarak 19 Aralık 1975 tarihine kadar, Sirkeci Büyük Postahane karşışı Kredi Han Kat 3'deki İDARE MECLİSİ SEKRETERLİGİNDE devam edilecektir. Sayın Ortaklarımızın hisse senetleri i!e birlikte müracaat etmeleri rica olunur. llâncılık: 3943 9035 ıımkabule sıp3ri$lerini ORION Bağlantı şartian tespit edilmiştır. 1977 yılmda ELYAF ÜRETIMINİ BIR MİSLİ ARTIRMAK uzere projelermi tamamlarrr.ş olan kuruluşumuz çahşmaların: surdürmektedır YALOVA ELYAF VE IPLIK SANAYİ VE TICARET AMONIM ŞIRKETI MuraLaal: Fincancılar Gokçcn Han Tetetonfor: 22 88 21 28 14 22 JCua Tel: Pensojlar* htanbul mlüK baslamıstır «Türkiye'de küçük yatırımlarla birçok ilâç hammaddesi elde edilebilir» Eczane Sahipleri Derneği tara fmdan düzenlenen «Türkıye'nin Sağlık Sorunlan» konulu sempozyumda dün bir konuşma yapan Prof. Dr. Metin Tanker, «îlâç hammaddelerinin elde edllişinde Türkiye'nm olanaklan» uzerinde durmuş ülkemizde ilâç hammaddesi kaynaklannın fazlaayle bulunâuğunu beltrtmistır. Prof. Tanker, hammaddenin ufak yatınmlarla da elde edilebilecegıne dikkati çekmiş «Bu imkânlar varken devamlı olarak hammadde dışardan ithal edilmektedir. TUrfciye, doga bakımından en bol kaynağa sahlptir. Bu imkanımızı değerlendirmek gerekır. örneğin Kodain tiretmek için ufak bir yatınm yeterlidir. Ama hâlâ kodain dışardan getirilir. Haşere llâçlarının kaynağı da öyledir. Pyretrum üretecek kültür kaynaklannın kullanmadan dışanya dönük çahsmak doğru degildir.» Eczacı Atillâ öztürk de, «Cumhuriyet Hükümetlerinin, htikümet programlanndald sağlık sorunlanna bataşlannı» dile getırmiş, sağlık hizmetlerine genel butçeden hiçbir zaman yeterli pay aynlmadığını, rakamlar vererek anlatmış ve «öncelikle mılli sağlık politikası uygulanmalıdır. Bunun yanı sıra tüm sağlık kuruluşlan, tek bir yönetim altında işbirliği yapmahdır. Büyük kentlere nasta akimını engellemek gerekir. Bunun içta tam teşekküllü bölge hastanelerıni hizmete geçirmek lâzımdıı» demiştir. Yünteks'te grev 100.gününü doldurdu Topkapı'daki Yünteks Sanayii Tıcaret A.Ş.'de 220 ışçınin katüdıgı grev dün lüo. gününü doldurmuştur. Türklş üyesı Teksıf Sendikası Topkapı Subesinin yurüttüğü grevın uzaması üzenne dun basına bır demec veren Türkîş Birinci Bolge temsılcisi Ziya Hepbır. loptcapi Yünteks sanayü dışında 3 ayn yerde daha grev surdürüldugünü, aynca birçok uyuşmazlıkların bulunduğunu söylemlştir. Bunlar ıçınde Tarabya otelini de sayan Hepbir bu konuda şunlan söjiemiştir: «Büyük Tarabya oteli ts yeri ile ilgili Türkiye Oleyıs Sendi kası grev karan almıştır. Sürdü rulen grev hazırlıklan kısa zarabya otelinde grev başlayacaktır.. USKLDAR ASLIYE 3. NCU HCKUK HAKIMLİĞI Dosya No: 1975.66 Davacı Fatma Kaya tarafmdan, davalı Yakup Kaya aleyhme açılan boşanma davasında: Davalı Yakup Kaya' ya gonderılen teblıgat bılâ teblığ ıade edilmış ve adresı tahkikınde de bulunamamış olduğundan, duruşma gunü olan 5y'12, 1975 gunıi saat 10JO da ma'nkemede hazır bulunması, veya kendısini bır vekille temsıl ettırmek uzere teblıgat yerine kaım olmak uzere ilân olunur. 7/11/1975 (Basın 9198) 9042 PTT FABRiKA MÜDÜRLÜĞÜNDEN Kalıp îmali ve Kalıplama İşleri Yaptırılacaktır Fabrikamızca verilecek ABS maddesinden, enjeksiyon usulü ıle (22.000 takım) telelon gövdesi, üst kapak ve pil kapağı yapımı için, kalıp imali ve kalıplama işleri yaptınlacaktır. Bu işe ait idari ye teknik şartnameler ve teknik resimlerden; a) Kalıp imâline ait olanı 55. TL. b) Kalıplama işine ait olanı 50. TL. mukabilinde, normal çalışrna gün ve saatlerinde Ümranıye, Alemdağı Caddesinde bulunan Fabrikamıa Malzeme Amirliğinden alınabilir. Kalıp imalı ve kalıplama İşleri için, ayn ayrı veya birleşik tekUf verilebilir. Teklif mektuplan en geç 3.12.1975 tarihine rastlayan çarşamba günü saat 15.00'e kadar Fabrikamız Malzeme Amirlığine tesltm edilmeli \3ya aynı giın ve saatte Amirli ğımizde bulunacak şekilde posta ile gonderilmelidir. Postada vaki gecüımeler razan itıbara alınmaz. Basın: 26203 9037 K •«• htcılır > • tiıttst>kı! ctıuze «ırisıic »<ıt> Eı;ft üiıı v» n nuciclit ic«t «;n Ifr Scret ıltınaz, cenm Isltrııı lıletne»!; «knıtl» ıc:r, lcı BUEltrııızı H7İ«»nz. VEFATLAR İÇİN Fi., «ır Ult'tt'.t tmııııiıtu. Sağmalcılar cezaevinde 11 siyasî tutuklu açlık grevine başladı Ankara Merkez Cezaevi'nden sonra, Sağrnalcılar Cezaevi'nde bulunan siyasî tutuklular da. Anayasa Mahkemesi tarafından Kuruluş yasası iptâi edilen Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin > göreve de\ amını protesto için 7 gün süreli açlık grevine başlamışlardır. Sağmalcılar Cezae\ı'nde 11 siyas! tutuklunun bulunduğu o'ğrenilnıistir. Sanayici ve imâlatçı müşterılerimizin yakın ilgılerıne ve Tesısimizm gerçekleştirilmesinde bizlerden guvenlerini esirgemeyen Bankalarımıza şukranîarımızı sunuyoruz. İDARE KURULU. usmilıı Beyazlatma gücü yüksek şeffaf diş macunu yapıldı Türkiye'de ilk kez şeffaf yeşil renklı dış macunu yapıldığı büdırılmiştir. i Eczacıbaşı İlâç Fabrikası Arastırma ve Geliştırme Laboratuvar larmda üretilen ve «Grin» markası konulan şeffaf yeşil diş macununun iki özelliği bulunduğu belırtilmektedir. Bunlardan birın cisi, diş macunlannda kullanüan dolgu maddelerinden antümış olması, ikincisi ise bileşimindeki yeni bulunan slikadent maddesinın yüksek düzeyde beyazlatma ve parlatma gücüne sahip bulunmasıdır. Diş minelerini de konıyan ve antibakteriyel ve fluoridlı olan dış macununun, Türkiye'de diş sağlığı ve bakımında yeni bir i dönem başlatacağı eklenmekte KOT: gutih mıiKlelır is'elın»» <ıt ıftak tztrı yırt ıtl, )xrt *'sı, >«t di}w'ı<i' jırtı ttnu H'll ' r. etıiı |tr ıntntt UL1«ı;Jc!ır, 472006 Tpl 4068» ISLÂffl CENAZE İŞLERl Cen AJans; 183? 9029 Radar Belüâr^: 1194 9030 1 ' dır. ri,r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle