23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 1 Kasım 1975 BEŞ ürk Şiirinde Tarancı â ÖZRIRIMLI 13 Ekim 1958'da ölmü» CahH Sıtlo Taraneı. Kırk albı yasında en korktugu şeye ugrarrus, gün dogmamış bır daha, eksilmiş penceresinden. Ama bır şıırinde, «Ve böjlece bu dmür, bu ömür her dakıka, / Bir buz parçası g'bl kendlnden enyecek. / Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka, / Yasayıp öldügümü kimseler bılmeyecek • dlyen ozaru, kendısıne yasamayı zebir eden olüm korkusu ölümsüzleştirmıç. Bıkmışlar Köy Edebiyatından Sanat Edebiyat • Romanlan, öyküleri değerlendirirken koyden "ii soz ediyor, kentten mi; emekçı yaşayışıru mı ele almış, kentsoylu yaşayışıru mı; konusuna bakıyorlar Konufla mı biter her şey' Dil ve anlatımda. ınsana ve yaşama bâkışta yeniliiç)er getırmıyorsa yazar, ne onemı var konunun? Fakir BAYKURT Bır tartısmadır gidiyor Ataç' ın saglıgında da aJevlenmıştı. Ataç duygusal açıdan ridd! olarak karşıydı koye «Sevmıyorum edeblvatını da sevmıvo1 rum » derdl Samım Kocagöz, Can Yücel. daha başka yazarlar da karşılık verıyorlardı Yenıden alevlendirdiler. «Köy edebıvatı bıkkınlık verdı' » diyorlar. «Koyu degıl kentı yazmalı1» dıyorlar Konuya yaslanmanm kolaylıgına kaptırmıslar kendılenni. Romanlan, bvkülert defterlendırırken kovden ml sözediyor, kentten mı, eiıekçi vaşavışım mı ele almış. kentsovlu vasavışını mı: konusuna bakıvorlar Konuda mı bıter herşey"1 Dıl ve anlatımda, insana ve vaşama bakışta venılıkler getırmıvorsa yazar, ne onemi var konunun' Özellıkle bır armağan kazandıktan sonra duydukları ço=kunlugu taşkınlık haline eetırerek vervansın edıyorlar öncekılere, eskılere. «Ali'dağını ben jarattım, Hasandağı babamdan kal ma, Ercivas dagı da dedemın1» dijen bır çalımla çocukluklanndan ben okuvup vararlandıklan sanatçıları delık deşik edlvorlar Konudan yaklaşıp tutumlanna, düşuncelerıne. dillenne kıvasıja vuruyorlar Edebıvatta vayıiam vanlaraSı saptamak, yonlendırmek bır «res mı yetkı» ışı de degıi Uüeyen çıkıp rahatça «Onu yazma bıktık. bunu yaz'» dıvebılnor Eleştırmenler demiyor, okurlar demıjor, armagan kazanmış romancı arkadaşlar dıvor. Elestırmenlerın temellı dalea geçtiğıni, okur çogunlugunu da bılınçsi7, okuduÇunu anlama?. venı cık?n kıtaplara ba^arken en degersizını begenır falan sayarak gum gtım vuruvorlar. Duvduklan çoşkunluk biraz tavsajınca bazı yenı gerekçeler de buluvorlar Bıri kalkıp, «yerselden kurtulup evrensele çıkmak gerekır. Bugün koylü vazarlanmızdan hıçbirı verseMen evrensele varamamıştır» dıyor. Başka biri kalkıp, cTUrk romam koy romanıvla gerçekci bir çızgi yakalayayım derken, farkında olarak olmayarak ilkel bir na'uralızm çızgisine, kültürsüz ve estetik dokuması zavıf bir populıst romancılığa düsmüstür Ulkemizde deger venlen öyle romanlar vardır ki, aklı başmda bır eleştiricl estetik ve kültür açısından, hiç önemsemes bu kitaplan » Bunun hemen ardmdan kendı degerıni saptamayı da unutmuvor «Ben, toplumcu romanı dennlemesıne bir insancıl boyutla zengınleştirmek isterken bır yandan da kültür \e estetıgın katkısıru büyutmeye l Kentsoylu kalem erbabı, koyden, kendı devışlenyle «aşagı tabaka»lardan gelen yazarlara hep böyle tepeden başmıs geçmışte. Bugun de oyle bakıyor efendi Belki bıraz ilerleme var artık kabaca konu sınırlamacılığından sanat degeri araştırmaga dogru bır yonehş ıçındeler. «Koyu yazmavı bıraksalar, bıraz da roman yazsalar'» dıvecek kadar çelebıUk gosterıvorlar Kendi jazdıklannın reklamını da gazete başüklarmın sagında solunda, «Nıhayet bır şehır romanı'» dıve vaptırıyorlar. Kaç kışıjız ko>ü, kovlüyü yazan' Bıkkınlık verecek savıda olduğumuzu sanmıjorum Sesımızın alaoıldıjıne gur çıkıp ote kı sesleri bastırdıgı kanısmda hıç degılım Kıtapçılar sadece bızım romanlan o\kuleri bastıklan ıçın kâgıt ve anapara sıkıntısına düşüp oteki arkadaşlann yapıtlannı basma zorluguna u6ruyor da değiller Darnarrmıza basa basa. üstumöze gele gele nıçın bu kadar buyutuyorlar aca ba bu tartışmayı' Konuları sadece koy kent diye sınırlamak edebıjatımızı ne kadar çoraklaştınr' Her konuda jazmah, sayılan da çok artmah, bes ıseler beş yuz falan olmalı yazarlarımız. Edebiyat sadece konu olmadıgına gore, insan ve onun yaşamı da sadece kentte degıldır. Ataç ın saglığında bır romancımız, «Koyden roman çıkmaz Ne var kı köyde1 Uç beş çocuk, üç beş tavuk, dam, tamam Bır romanı besleyecek kadro yoktur koyde» diye vazmıştı Daniel De Foe vanlışlıkla ünlu romanını yazmasaydı ıssız adacıgında Robenson ne yapardı zavallı' Dagların ıçınde ıpıssız bır magarada, kıyıda bır kulübede yaşayan zavalhlann edebıyatın konusu olmağa hıç mı hıç şansları yok. 1 vaah vah Otuz yıldan bu yana düşünür gelırım. Koyde dogmuş, kb>de okumuş. köyde çalışmış, bugun de bır ayagı kojde bır yazanm, davramşlarıma, konuşmalanma, yazılarıma belh başlı etken olan temel izlenlmler, romarüanmın. ojkülerımm temel gereçleri kojden gehyor>v Koyu bıldıgım kadar kentı, fabrıkajı, ocagı bıl mıyorum, bılemıyorum. Bilmek istedıgım zaman da yenilmez zorluklarla karşılaşıyorum Kım se bır yazara, «Bıldığın konuları bırak. bılmesen de şu şu koT nuları yaz » dıyemez herhalde Bunca yıllık vazarlıgımızda bız kımseje, «Kentın canı sıkılan ay laklarını, onların kıiçjs seruven lerını yazmavı bıralun da, ko\e gelın somurule kemırıla anR=ı aglayan koyu yazın'» demedık Ikıncısi, benım kafamda, bu gun vazmak düşunsel bır seçi" bır yazarlık görevıdır Koyluler bugun toplumun en agır üretım ışlenni, en agır hızmetlerinı yuk lenmiş bır kıtledır. Koyluler en ezilen, en somırulen \anımızdır Koyluler, sattıklanndan kazık lanan, satın aldıklar ndan kazıllanan, ekonomık ve polıtık anlamda uyutulrruş, orgutlenmesi onlenmiş, kasıtlı olarak cahıl bırakılmış, saglıgma boşvenlmış çogunlağumuzdur. Onun ya şamını çılesını. bılınç altını, üs tunu tepkılerını, ozlemlerinı vazarak aydınların, partılerın, ünı\ersitelenn, yonetım katlannın dıkkatlerını çekmek, okurlarm da ılgısıni ve vardımını saglamak topluma yararlı bır hızmettır Koyu ekonomı polıtık açıdan fazla abartarak degerlendır menın sakıncalannı bılıyorum elbet Ama tartışmacı arkadaşlarımız da onun dunku bugunku varlıgını, varlıgının onemli agırlıgını yoksaymayı kesmelıler Haklı eleştirı şudur Bütün bunlaı yazabılırsınız, ama bunları vazmak bır yazarı kurtarırmı* Yazdıgmız romansa roman, o\küyse oyku olmalı Ama bunu tartışmak başka «Kbvü yazmayın, koyden bıktık'» demek başka «Bizım çogu romancılanmız Zola çağındalar Kotü Rus romanlarına oykünmeyı iş sananlar çok» demek başka Kurnaz bır dıkkatle roman adı da, romancı adı da yazmadıkları bu \azılar nerdeyse bılınçaltı kıskançlıklann bır çeşıt dışa vurumu olujor. Dıı 1 trınrlll I aki yalnızlık Bu olgu Tarancı'mn şalrllgine gfilge düşürme». Onca bağlı olunan, ama yanlış değerlendırılen bır yasamanın, toplumsal gerçeklıkten kopmanm, zorlama bir yalnızlığa gdmulmenın sonucudur olüm şaıri olarak anılması. Turgut Uyar'ın şu yargısı, onun Türk şıınndekı yerıni vurgulaması acısından onemlıdır: «Sözgelımı, Orhan Veli çıkmamıs olsaydı, Cahit Sıtkı, Yahya Kemal'den son ra en bUyük Türk jaıri olabılırdi.» »f Şiir»den yana Cahlt Sıttanın Galatasaray'a glrdlği yıl (19281, Yedi Meşalecıler, yenl gıbi gorunen ama aslmda oz ve blçlm ydnünden Türk şunni etkl altında tutan degişık egılımlerin bileşimıni yapmaya çalısan bir hareketl başlatmışlardı. llk sıırlennln yayımlanmaya basladıgı 1930'larda ise Ahmet Haşim, Y&hya Kemal Türk şıirıne egemen gorünüyorlar, heceyle yazsalar da bu ikl Unlü ozanın golgesinde kendılerine bir yer açmaya çalışıyorlardı. Dönemln en belirgın özelligi, Fransız şairlerinin etkısınde «Saf Şur» anlayışının savunulmasıydı. Baudelaıre, Verlain«, Apollonaire, Mallarme, Valery, Paul Eluard beğerulen, lzlenen şairler arasındaydı Cahıt Sıtkı, bu şaırlerden Baudelairo tle Verlainei seçer Paris'te bulundugu yıllarda (1938 40) Fransu «jiinyle bağlannı gelıştırmesım saglar. Paris'ln bombalandıgı bir haziran günU bisıkletle yola düşer. «Bugün yarın ölmek pek mürnkün. Tayvare bombardımanlan başladı. ölmeden evvel kurtlanmı dokmek ıstıyonım. Yaşamanın Don Juan'ıyım; hayatı, her şeyiyle çok sevıyorum » demektedir yola çıkmadan bnce Z.ya Osman Saba'ya yazdığı mektupta Ama onun yurt dısında oldugu yıllarda, daha once meltem olarak başbMo gıttıkçe güçlenen yenı bır ruzgâr esmeye başlamıştır Turk şnrınde. Ganp HarekeU. CAHİT SITKI TAKA.Na Köylüler bugün toplumun en agır aretım ışjenni, en ağır hızme>t!eııni yuklenmış bJr kitledır. Koyluler, en ezilen, en somürulen yanımızdır. Kov'ülrr, sattıklanndan kazıklanan satın aldıklarından kazıklanan, ekonomık ve \ ohtık anlamda uyutulmuş orgutlenmesi onlenmiş, kasıtlı olarak cahıl bırakıımış. sağlığına bo§"erıl çoğunluğumuzdur. Köroğlu üstüne yeni derJemeler Ümit KAFTANCIOĞLU Gıttıkçe masala donüşen Koroglu destanı, bılındjgı gıbı ılerı surüldugu gıbı çok eskılere gıtmez Iran kaynaklanr.da «Guroğlu» adında bır benzerımn olması, Oıta As ya da sozu edılmesı, Hus kaynaklarında gosterılmesı, Bulgar, Baikan ulkelerınde ayak ızlerıne rastlanması Koroğlu nun yaşamına karanhk perde çekmektedır Bırçok kavnaklar Koroglu ustune janlış bılgılen aktarmaktacır Bu tur kavnaklarla yetı nenlerın, boylesı kaynaklara dayanarak Koroglu destarı yazanların çogu conklere, arşı\ler arasına sıkışmıs bır kaç belsesele davanırıar O nun dışında bılgılen yoktur Ben Koroglu ustune üç yıllıjt bır araştırma yaptım Yazılmış kaynaklar conkler, arşıv belgelerı benım ıçın ıkmcı sırayı aldı Bu \az^da daha çok «agızdan» derlemeler üstunde durmak ıstıvorum Korof lu nun yaçadıgı çagm Celalı ısyanianna dayalı oldugu soz goturmez bır gerçektır Hem ağız derlemelerı hem Koroğlu'nun şıırlerı, hem conkler, hem arşıv belgelerı, hem de Koroglu ustune çalışroa yapanlar bu konuda bırleşıyorlar. Pertev Naılı Boratav'ın derledıgı destanlarda da bır çok beylere «Celalı Mehmet Bev» denıjor kı, benım derledıgım yenı destanlarda da bır ÇOK bejın admın onunde «Celalı» geçıyor. «Celalı» burada, o kışılerın ıçınden kopup geldığı tarıhı ısyanın ızıdır, ?dıdır Koroglu nun, eskıden Sıvas a baglı, (.şımdı Erzıncan ın ılçesı) Relahıye nm Akça ko^unde dogdugu da su goturmez bır gerçektır Bu koyde \usuf Aga adında bınsı vardır. Geçımı ıyıdır Yusut Aga'nın Kımseye el açacak \aratılışta degıldır Az çok ıkı lokma ekmeğını halk ozanlarıyla boluşuı. halkia, konuklarla, gelıp gıdenlerle, koylülerle boluşür. Halk o zanları Yusuf Aga'nın odasında, konagında türlü olayları dıle getırırler Pır Sultan, Nesımi, Mansur, Osmanlı baskısı, Osmanlı soygunu, kıtlık guçluk amansızlık, yalnızlık .. AKça koylü Yusuf Aga'nın oğlu Alı küçüktur. Her çocuk gıbı o da halk ozanlarmı dınler, bılenır, belkı bılınç altında bırıkım saglar. Bu bınkımlerdır kı, babasma yapı anı da ılerı surerek pa^ lak %erır. Koroglu'nu dogurur, çıkanr daglara. Yusaf Ağa mn gozlerı çıkarıldıktan sonra seçtıgı taya bmdırılır, ko'sune jollanır Yusuf .«ğa'nın koye gelışı buyuk bır olaydır. Kojlü bu gaddarlığı, ou acımasızlığı buyuk ürpertıyle karşüar, Asü urpertıyı du>an o sıralarda 15 • 16 yaşınaa olan Ah'dır, Euşen Alı. Baba Yusuf, tajı, bacası, ışıklıgı olmayan ozel bır ahıra çektırır Tay ışık yuzu gormeden bır >ıl beslenir içerde. Yemını suyunu karanlıkta verirler RUŞEN ALİ de az çok yaşını başını alır O zaman Yusuf Ağa oglunu onune çagırır şu oğudu verır. Baban Yusuf sana verir ogudu Toplayasın yüz yırml bin jıgıdı O\dular gözümU suçura yogudu. Kojma kayamete burda al gerek. Euşen Ali"nin lçındekl binkımlerm, bılmç altında yatan arımasız Osmanlı düsmanlığı, haksızlıga karşı dırenmck bılıncı uç venr. Yol yordam, yon jontem aramaya başlayan Ruşen Alı'ye Ermenı jıgıtlerınden, hrmem oranlanndan HOVSEP yardımcı olur Ho\sep Malat\a" lıdır AleM cemlerınde demeler, de\ıslerı Oıcunur Ken("i"!! de Aıevıdır. Istanbul'da, padı ahla ortak çalışan Er menılere karşıchr Rusen "Felsefe ve Ulusal Kültür,, üstüne YAZKP HtLMt YAVUZ'A YBNt YAYINLANAN « FL VE CLUSAL KLLTÜR» \DLI KIT^B1 DOLAYISfYLE UÇ bORU YÖNLLTTÎK. HtLMt YAVUZTTN SORLLATîIMIZA VERD1G1 KARŞ1LIKLARI OKURLAKIMIZA SUNU\ORUZ. Io1ı«l alanında) çok önemli ve özgun temellendirme'ler \apmış olan Goldrrann ın Eçıklamalaıından vrla çıkprek sojle dıvebılınz Geleneksel Tıirk toplurrüarının tarınınde, b'inmazınin egemenlıpne yol açan bır sınıf mücadelesi yer almamıştır (va da, alamamıştır) Bu dogrultuda bır oluşumdan soz edılemevışı, ulusallık oılmcim buna bağlı olarak da ulusal felsetevı doğu toplumlanna ozgü batıd^Kinden farklı eelışmelerden çıkarıp templlendırme zorunlulugur.u ortaya çıkarmaktadır Bu ük ve onemlı noktadır ım Hikmet'le gelen Yalnı». Türk şiırınln Cumhurlyet sonrası serü\enlni yukardakl glbl öıetlemek, Nazım Hıkmet şıınnı unuımak ya da gormezden gelmek yanlıs sonuçlara gotürür bızı. Çünkü asıl yenı olan Nazım Hıkmene gelır Üstehk saglıklı, bıçim ve özde devnm yapan bır yenilıktır bu Orhan Veli şun, Nazım Hıkmet şnrıjle gelen venılıklerı na=ki bır oze uyarlar, asıl gelışımını de Nazım Hıkmet'ın tutuklanmasından (1938) sonra gerçekleş'ırır. SORU Kvıltur ha\at'mız3 ^e edebiyptımıza felsefev« davanan bır yaklaşımla bakıjor^unuz Bu vonelıs stzce »rastırma \e değeWendırmeye neler kazandırmaktadır'' Somut kultur verileri CEVAP Kulmr somnlirını fel;ef°ve davanan bır vakUşımla ele almak, bence bu sorunları ouonsel bır aızge ısıs tem) ıçınoe temellendırme dogrultusunda, araştıncıya sagıam tutamaklar kazandırabılır Bir kültür ürünU. belırlı tarıhsel toplumsal \e ekonomık koşullarda bıza «\er'lmıs. olduğuna gore bu koşulların oluşturdufu 02gul yapıjı ortava çıkarmadan saglıklı bır temellerdırmevı gerçeklestırmek olanaksızdır Kültür sorunlanna f=lsefı bır yaklaş m orce bu yapınm ortaya kor.u'masını «ona da verılerın bu yapının baglamı ıçınde ele alınmasını olanaklı kılar Bu, bır tur felsefı antropoloıı çalışnasıdır Somut k ıltür \en'lerının once dar bır duzlemde, bırbırlerıyle olan ılıskılerı açısınaan vapıiannı oıtava çıkarmak sonra da. bu tapı'lan daha genış bır duzlemde bafflı olduklan sıstemler içensınde verlı verıne oturtmak Yapılann ortava konıılması bırbtnvle ilısk'lı olan somut kultur venlennın anUmUndmlmastnı: bu vapılann sı^tCLnler (ıdeolojiler, dünya eoru?terı) tçmde \erlı Nerıne oturtulması ıs« ^omut kültür vertiBrının tetffellendıMlmlMinl olanakll'IBltBfv, ..r . , «Felsefe ve Ulusal Kültür» Ikınci nokta, Türk ınsamna özgü temel yonsemelenn, butunuvle ıdeolo)ik. dınsel ve ahlakı bir çerçeve içınde behMendıgı noktasıdır. Bu açıdan bakıldıgında Mman tooluriunun tarıhsel evrimı ilgınç bır ornek olabllır. 17 yuzvılda kuçuk bagınısıi prenslıklere bolunmuş olan Alman\a'da ulusal bılıncın oluşması, sureklı olarak engellenmış; ulusal kültunın oluşmasını olanaksız kılan kosullann agır3ı{;ı feKefe alanmda da kendıni gostermıştır. Alman ımparatoru ouyuk Fnednch'ın huküm sürdugü yıüarda, Alman entellıjansıvasının dılı Fransızcaydı tlk buvük Alman fılozofu olan Leıbnız'ın yapıtlannı Fransızca vazması, bır kultur ıkılıgını sımgeter Burada Selçuklu sarayında farsça konuşulduğunu, Mevlana'nın farsça yazdığını anımsavahm Burjuva de\nmıru gerçekle$tirememış. bj ^uzden de ulusallık bılıncmı oluşturamamış toplumlarda gorulen kultur ıkılıklerı, bu ıkılıgı aşacak dunva goruşlerını ureten nesnel tarıhsel koşullardan yoksun kalındıgı ıçın kaçınılmaz olarak, geleneksel ıdeolojık çerçeveler ınnHp sııregırler temel vonsemeleri bu ıdeoloük sıstemlrr belirler Geleneksel Tdrk toplumlarında da felsef i düsunrenın, kuramsal degıl pralık sorunlara, bılgı kuramına deSıl de, ahlak sorunrâfına yonelmesı de bundan dolajıdır Ama bu ornegın Osmanlı • Turk duşuncesım «felsefe» olnaktan çıkarmaz Kınalızâde, bu anlamda buyuk bır fılozoftur «Felsefe »e Ulusal Kultör» adlı kıtabımda da belırtmeye çahştım Bır düsunce sıstemınin «Felsefe» olabılm»»sı ıçın kendi ıçınde tutarlı, mantıksal bır btıtünluk taşıması gerektır ve yeter Lucıen Goldmann'ın çok haklı olarak vurguladığı gıbı, bır toplumda felsefenın dış dünvavı temellendırme dogrultusunda bilgı kuramına: bır başka ülkede ıse, insanm pratık edımlerını temellendirme dogrultusunda ahlak kuramına yonelmesını, o ulkelenn kendılenne ozgü, tarıhsel ve toplumsal koşulları belirler. Toparlarsak, bu noktavı şoyle ozetlevobılırız sanıjorum Geleneksel Turk toplumlarında bır «Felsefe»d°n söz etmek olanaklıdır. ancak bu felsefenın «Ulusal» bır nıtelık taşımadığı da kesındır. YAZIT (Cahit Sıtkı Taranci lçln) «Tarancı, bnrda yatan». Kiminizin bildiğl hiç bılmedıgi kıminuin. Sessiz yaşadı çogunuz gıbı Çogunuz gıbi sevdı, »cı çektı ve dünyanın bütün iyi saırleri gıbl i>i, orta, kd«U onun da şurleri. m Hem sıır Martialialn dedıği gıbl baska türlü de yasümıyor kl. Bunun içın, Sız ey şaırler' «Ne yapalım yani'» Deyıp kesıp atmayın. Nâzım, Orhan gibl sızden bınydi o da. Birkaç köğuk duşün siz de Sırası geldi ış*e acıvi yasmanın gostenn ustaligınıaı, katı olmayın. Hem hepınızın bu dünyadaki yerl onun da yen Ş imdi. Rönesans hümanizmi Once yapı sonınunu ele alalım İnsan bilinclnl b*lirIpven ne«;nel kosullann degişmesi. bılınci de zorunlu o larak bır donuşume ugratır Bu donusum, toplumun bılım ve kültur alanmdakı temel yonsemelerınde kendıni bellı eder tnsarrn bılgı kavnauı olarak dun^aya bakı»ı, nesneler arasındakı ıli^kılenn duzene kvjnulrr>asındaJu bu fpn°l \orsem»>de kendmı çosterır Mıchel Foucault'nun Les "Mots et Les Cho«îes"da verdıgı ornekten vararlanaraK şoyle de clıjebılınz Ron^sans donemmde bu ılı^kıler ılıskıleriydı Chercher le sens c'est mettre an («Bır şeyın anlammı araşrırloı r ce quı ^e resserrble Başka bır mak onun neve henzediğn! bulgulamaktır») le bılıncın dunyaya \erdıgı duzen, nesieler arasındakı benze<urrlerden çıkarak ortava konulmaktaydı Rone•=pns kulturunun >apı'sı buydu Bu yonseme, Rönesans numamzmının kokerunı de açıklar Ronesanstan sonrakı donemlorde humanıstler, Rönesans çagınm kendine ozgü tar h^el ve toplumsal koşullarınm belırledığı yapısal ılıskılerı degışmez ve dural bır yontem durumuna getırmışlerdr Turk humamstlerı de, somut kultur Tenlerınm temellendınlmesınde «benzeşım» ılışkısınden yola çıkarak bu \anlıslıgı surdurmuşlerdır Oysa msan toplumlannın • tanhsellığı> >anı ınsanlann «tanhlı toplumlar» oluşturmaları uretım ılışkılerınm degışmesı, dolayısıyle de bılıncın dunvajı kavraiışmdakı temel yonsemelerının değışmesıyle bağmtılıdır Bu temel yonsemelenn hangı ılışkıler ıçınde yapılaştıgı, bu yapılann hangı sıstemlerın bağlamı Içınde oluştuğu, kultur ven'sıjle \apı, yapıyla sıstem arasındakı ihşkılerın nasıl gerçekleştıgı, ancak yukanda belırtmeye çahştığım, yaklaşımla, ortaya konabılir kanısındayım. SORt Turk toplumunda ulusal bır felsefenın yoklugunu hangi nedenlere baglıyorsunu? Çagımızda salt kendırmze oagu bır dunya gorusü oluşturabüır mıyız? Dışa bağımlılık Cçuncü nokta, »onınunın Ikinci bolümUntl vamtlryor. O da şudur Bır «Ulusal felsefe«den soz edilmesi son çozumlemede burjuvazınm eeemen bır sınıf olmak ıçın verdıgı sınıfsal mücadelenin nıtelıgı ıle ılışkilıdır T J kıye'cle bur'uvazı, bo^le bır sınıfsal mucadele vermediğı içın, «Ulusal» felsefenın temel karakterıstıgıni, bır vandan ulusal ote yandan da dışa bagımlı tabakaİBnyla heteroıen bır vapı gosteren burjuvazinin, kendi içindeki çelışkiJerın nıtelıgı belırleyecektır SORU înceleme "azılarımzla sıirlerıniz birblnnden apavn ikl alanm urunlerı mı yoksa ıkı daldakı çalışmalannızın bırbınnı etkılejen yanlan var m ı ' *P Kuşkusuz gerek bir şair olarak, gerek inceleme vazılan \azan bir kışı olarak, bu ıkı uğraşın bırbırını butunleven yanlan oldugunu rahathkla soyleyebüırım. Türk kulturunun sorunları uzerınde duşunurken, ya da araştırma vaparken vardıgım sonuçların, ister ıstemez şurımı de o dogrultuda bır gelişmeye goturmesı dogaldır Bir örnek vereyım Edebıyatımızda «gelenek» sorunu, bır ıncelemecı olarak benı kuramsal duzlemde çalışmalar yapmaya götururken, bır şair olarak da gelenekten nasıl yararlanılabılecegı konusunda, pratık duzlemde çalışmalar yapmava ydnelttııştır Son sıır kıtabım «Bedreddin tzerine Şiirler» Banıyorum kı özellıkle bu konuda, mutevazı de oısa, belırü bır çabanın omeğıdır. ıdine özgü bir şair îlk bakışta Cahıt Sıtkı bağımsızdır Ne Ahmet Haşlm ya da Yahya Kemal e, ne memleketçı ya da bıreysel duygulanırrlarla oyalanan hececılere, ne Nazım Hıkmet şünne ne de Orhan Veli ye bağlanabılır. Şair olarak Ahmet Haşım ı beğenır, Garıpçılerle üişkı kurar o kadar. Tektır, kendıne o/gudur Ama bu tek kendıne ozgü oluş bır oncıılugu Turk şurınde ayrı ve başka bır hava esürmeyi doğunnaz Belh, bılınen temlen kendı kışuiğının, bılınçaltının renklerıyle boyar Ortak duygulara jem bır yprum eklemez, dıle getırır yalmzca Ustalıgı dıle getırışındeaır. Ba nedenle de çok tutulur Şunlardır ışledıgı temler Yaşama baglılık, olum. aşk ve yalnızlık Salt heceye bağlanmaz ama biçımi de hıç boşlamaz, Bir manzumecıdır terr.elde Bu jonüyle dıvan şaınru hatırlatır Oysa Batılıdır, o Ka^naktan beslemr Dejışının yalmlı§ıyla da halk şıırıne \aklasir Bır ses'ı vakalamak ıster hep En açık, en anlaSilır en basıt oıana %onelır \ma butunlugun \apının oncmını bılır Pu nedenle de tıtız bır kelıme ışçısıdır, gıdereK mısra kurucusu. Sınıf mücadelesi CE>AP Ulusal felsefeler, bihyorsunuı, batıda, burjuv» rimlennın gerçekleşmesınden sonra ve özellıkle de burjuvazının egemenlıgıns yol açan sınıfsal mücadelenin nitelıgıne bağlı olarak ortaya çıkmıstır Bu alanda (.bılgı sosyo imsel güzellik Tılrkıve,p dondukten sonra Orhan Veli şiirine katılır bır ara Belkı de Orhan Veli şiınnde buldugu yaşama se\ın<ı sn^iejışteKi \alırüık çeker o"u Ama amaçların avn oluşu bu bırleşmejı olanaksız küar Bfr benzetmejle açıklamak gere'arse bırı bır kelebektır, oleceğıni bıle bıle sevınçle çıçekten çıçefe konar; oburunünse kanatlan kınlmıştır kozasının dıbınde kara kara duşunur Cahıt Sıtkı va gore cSo'okta elbısevle gezmek, pııamajla gezmek ten daha guzeldı, yataktajsa aksı • Şıırde de asıl sorun bud'ir «Nenın nerede, ne zaman guzel olabıleceğını, kulnan Veli, değıl pıjamayla, don goml°k Iırlar sokağa. "IP* 1 " h 1npk O^'a Or şey olüme bağlanır Temlen >aş?ma bajlıl'k, olum a?k ve yalnızlıktır demı^tun Aslmda heı şey gıder olume bağlanır onda lşt« ornekler Gençlık bnvledir Işte, gellr (flder; ^ e kırılır sonra kolun kanadın; Koşarsın pencereden pencereye. • Gunlerden sonra btr gün, Sa^et sesımi farkedemezs^n, Ruzgarlann. nehırlerin, knşlann seslnden, Bil ki ölmuşum • Nerde olsa vaşıjor insan: Verde olsa btr gun olmek var. * Klm \alnu defil M hayatmda? ^ e oluler serviler altmda? Vedeni Içıne kapanık kıçıl ğı mıdır' Yok«a çtrkln oldugnru sanması mı' Ya da arad'ğmı bulamaması mı' Belkı hepsı ^ma en onemhsı, bılerek ve ısteverek janlış bır vaşama bıçımmı seçmesı Bır Turk Baudelaıre'i olmak ıstemesı baçka hangı sonuca goturebılırdı kı onu' lşte Içınde bulundugu bu çıkmaz. Cumhurıyet'ten son ra çatısan değer'er arasında bocalavan savaşın bmdirmesıyle ıvıce bunalan kentlınm kararısarlığına, bunalımlan ra amaeına ulaşamamanın dogurdugu içe kapanısa denk duser Avutur onu Bır kaçıştır çunku Cahıt sı kı nın şıırı Ya^ama sevıncının olum karşısında yenık duşmesı de Tristan Lopez ve Maria Jesus Penelas'ın zindanda doğacak çocuklarına Şimdi sıgındıgın sıcak karanlıktan Dunyamıza çıktıgın an Taş duvarlar karşüayacak senı • Annenın ne nınnı soyleyecek sesi Ne de emzırecek sutü olacak Dışlerıyle koparacak gobegıni Nobetçılenn ayak sesını duyacaksın Koklayacaksın kan gozyası ve teri Ama govdenı koru Eger zedelemedıyse candamannı tekmeler Soluk al Ve yaşa Işkence edllenler aç bırakılanlar askma Bu zındanda oldürulenler askına ra»a tlk degil ana olacakların dovulmesi Ve oldurulmesı bebeklenn ana karnında Son bulsun dıye bu zulum yaşa Nasıl yaşıyorsa çocuklar gecekondularda Beklevenler gıbı goruş yerlerınde Öyle Çevır acıjı umuda karanhgı ışığa. Sennur SEZER IP.pvamı q <»aıfaHa>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle