Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir Sorun ürkiye'de bir yarım aydınlar ordusu var. Bu ordu hergiin, biraz daha genişliyor. Bir çığ gıbi büyüyor, yogunlaşıyor. Ölumsuz ağıriığım her gün. biraz daht huysuzlasan homrrtularla, ülkenin havasma yayıyor. Bu yarım aydmlar ordusunda, yalnız öğrenimini tamamlayamayan, bir meslsğe yönelemeyen ve her ders yılı açılışındaki sınavlarda başarı sağlayamavıp açıkta kalan, küskün, kızgın, gayrimsmnunlar yoktur. Bu yanm aydmlar saflarında ayr.ı zamar.da, memleketin dört bucağında, sayıları gittıkçe artan, anıa öğretim kadrolan. hazir. bir kıîlık ve yetersizlik içinde sırıtan, üniversite va fakültelerden. şu veya bu meslek için birer diploms alabüdikleri halde, gerek kültür düzeyleri. gerek çağdaş dünya görüşleri kısır bir darlıte içinde kalan, diplomalı yanm aydınlar da vardır. Çağın gittikçe hızlanan akışı karşısında, gittikçe çağm garisinde kalan bu yanm aydın'.ar orriusunun, her gün daha da geruşleyerek, ülker.ın hem bugünkü gidişatında. hem yarınki kaderinde olumsuz etkileri, her türlu ihumallere yol açabilir. Fakat, ülkenin, gittikçe bir problem haline gelen bu yanm aydınlar ordusu yanında ve memleketimizde gittikçe bir düzenbazlık haline gelen sokak politikacıhğı dışında, kendilerini, sessiz sedasız bilimin, araştırmaların, entellektüel çalışmaların verimliliğine adayan, bir de gerçek avdınlar kadrosu var. Bu kadro. sokak; politikacılığının, kof kavgaların, yaltaklığın. sırnaşıkhğın tamamen dışındadır. Soysuzlaşan partizanhk onların gittikçe zenginleşen kitaplıklarımn çalışma odalarının, kapılarından, pencerelerınden içeriye sızamaz. Onlar, uygarlığın ve insanoğlunun en soy yaratıcılığı olan bilim ve fikir hazineleri içinde kendi tezgâhlannda, kendi eserlerini dokurlar. Ve bu eserleri, tarihin her dönemınde oldugu gibi. hatta toplum onlardan ıstemeden, sessiz sedasız, övünmesiz, rekHmsız, kendı kucaklarında. topluma armajran ederler Kazançları ve tesellüeri, bugün sundukları ve yanna bıraktıklan bu armağanlandır. Gorçi zaman zaman bu soy insanlar. zaman zaman anlaşılmayan. inkâr edflen verimliliklerinin bedelini. ya cehaletin, ya kaba kuvvetin, onlara lâyık gördükleri mihnetlerle de öderler. Ama bu, tarıhın bir kanunudur. Gerçek aydın, soy çalışma. tıpkı kahramanlar ve kahramanlıklar gibi. zaman zaman inkâr edilecektir. Mihnet, bu soyluluğunun bedelidir. Nitekim bizde de. şu ölçülennı bulamamış VP mantığından taşmış 12 Mart uygulamalan içinde. örnegin yalnız Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin gerçek aydınlanna T OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Şu Bilinmeyen Airika Şevket Süreyya AYDEMİR revâ görülen mihnetleri düşünürsek, önümüa* nice Iızücu, düşündürücü sahneler serilir. Am& bugün bız burada, bu konuya daha derinliğine girmeden, işte Du gerçek aydmlardan binnin, milll kitaplığımıza kazandırdığı, bü>ük bir eseri duyurmaya çalışacagız. Bir Yazar, Bir Yapıt Yapıtın adî, «Afrika Kurtuluş Nrucadeleleri» dir. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınlan arasında çıkrruştır. 700 biiyük sayfalık, denn ve gerçek bir çalışma üriinünü yansıtır. O milli kv.rtuluş savaşian kı. Birinci Dünya Savaşından sor.ra onların ilk bayrağını açan, ilk zaferini ebütün bir düşmanhk cih?mna karsı» kazanan uiusumuzdur. «Şimdi şu dağın srdmdan doğan .eüreşi nasıl görüyorsam, yann, Asya ve Afrika'nın bütün esir milletlerinin hürriyetlerine kavuşacaklarını da öyle sörüyorum» diyen ve gelecekten bir gerçegi haber veren insan da, milletimizm bu mücadelesinin önderi Mustafa Kemal'dir. İşte bugün bu mitjde gerçekleşmiş ve o Afrıka ülkeleri de, mücadelelerini vererek bağımsızlıklanna kavuşmuşlardır. özgtirlükleri olmayanlar özpürlüklerini ve tarihleri olmayan tarihlerini yaşamaya başîsmışlardır. Asya'daki dev ?şamaları ise biliyorıız. Bu biiyük eserin yazarına gelince? O, çok cepheleri ile üzerinde durulmaya değer bir gerçek aydındır. Amerika'dan başlayarak, hem Batıda. hem de ileri Doğu ülkelerinde kendi branşının çağdaş kültürünü derinligine kazanan bir gerçek aydındır: Türkkaya Ataöv. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin seçkin hocalanndan biri. Kendi seviye ve degerinde olan nice hoealar ve aydınlar gibi, çeşitli mihnetler içinde kend:nı tamamlamış. Kuşkular. tehditler, basküar karşısında kalmış. Yılmamış. Kimseye kınlmamış. Ve yine de işte «Afrika ülusal Kurtuluş Mücadeleleri» gibi dev bir yapıt verrruş. Hem de nice eserîerinden başka. O Afrika kurtuluş savaşlan ki, onlan daha nice yıllar önce haber veren Mustafa Kemal'den bir süre sonra iktidara gelen bir partinin resmi temsilcileri, Birlesmi? Milletlerde, örnegin Cezayir'de yürütülen Kurtuluş Savaşını, Fransa'nm «dahili işi» ilân ederek, Fransa lehinde oy kullanmıştır. Gene aynı iktidarın başka bir temsilcisi ve Dışişleri Bakanı, sömürgeciliğin lânetler.digi Bandung Konferansında, bütün konferans üyelerini şaşırtan, nice garip beyanlarda bulunmuş, taşkınlıklar yapmıştır. Ama ne var ki, çağ durmamıştır. Tarih yürümüştür. Ve Afrika'da bugun, hatta vaktiyle isimlerini bile duymadığımız ve ne tarihleri, ne devletleri olan nice halklar ve ülkeler, artık özgür birer devlet olarak bayraklan altında, kendi varlıklannı geliştirmeye başlamışlardır. Mtaplıgımı» kattıfi uuyiiK mr eserin yayınıandıgını haber vermektir. Vapıta, bu konuda, bütün ileri ülkelerde yayınlanan benzeri eser ve araştırmalar da kaynaklık etmiştir. Aynca, özellikle Afrika için araştırmalar, yaymtar ytpan 37 ülkedeki enstitü ve teşekküllerin ad ve listeleri de yapıta bir uzun tablo halinde eklenmiştir. Bu listede, Pakistana, Yeni Zelandaya, Yugoslavyaya kadar hangi ülkenin adı yok ki. Fakat Türkiye'ye gelince? Ne yazık ki biz, dünyaya kapalı bir ülkeyiz sanki... Bu yapıtta ayrıca, Afrika'nın sömürgeleştirilmesi, paylaşııması bahislerini de okuyoruz. Sonra rakam ve istatistik tablolan, Afrika hakkmda nice ülkelerdeki yaym organlan. Kurtulus mücadele'eri. her Afrika lilkesinde ayrı ayrı ele alınarak islenmiştir. Öyle ki, biz bu ayn ülkelerin kurtuluş mücadelelerini okurken, bütün bu mücad^lelere damgasını vuran müşterek faktörlenn dinamiğini de. bütün kanuniyetleri ile izlemiş ve yargılanmızda birleştirmiş olııyoî'iz. O zaman gortiyoraz ki, bu mücadeleleri daha başlamadan yıllarca önce. karşısındaki dağın ardından doğan güneş gibi ayan beyan gören insanm, yan: çağımızda Milli Kurtuluş Savaşınuı ilk beyrağını ıçan adamm, çağımıza armagan ettiği müide. gerçekten bir öngörüşe dayanmaktadır. Çünkü bütün bu mücadelelerin gerçek örgüsünde, onun bizlere öğrettiği j'asallıkların nepsi var. O yasallıklar ki, bunlara o «Milll kurtuluş mücadelemizin ana prensipleri» demiştir. Daha 1930'ım ilk yıllanndaki «Kadro» yayınlanmızda ve «İnkilâp ve Kadro» isimli eserimizde, bu prensipleri ondan esinlenerek ve Kİnkilâbımi7in İdeoloii=i» olarnk ifadeye çalıstıgımızdır. Bu cslışmaları c. manevi kanatlarmm gölgesinde. nasıl da korumuştu. O Mustafa Kemal ki, şimdi onun adım anmamak, onu unutturmak ve onun estirciiği devrim dinamizminin yerinde, şimdi aneak inkâr ve demagoiiyi bayrak edirmek, memleketimizin hazin teceilisi olmuştur. Türkkaya Ataöv e^erini, sayın eşi Candan Ataöv'e ntamıştır. Ataöv'ü. bu büjük eseri ve Sayın Candan Ataöv'ü de bu mutlu armağan için kutlarız... NOT: 13 ekim tarihlndr bu söfunlarda çıkan «r>o;nda Bir Çin Var» haslıklı vazıüa deşindiğim ve üniversitenin saeladr>ı imkânlarla Krrmlin'de izlpdi;im Knminterm İcra Komitesi tnplantısı hakkında daha ceni<i bil;i için tanınmı; bir oktıTucumdan mektup aldım. Geniş ve ayrıntılı biljri «Sııvu Aravan Adam» Ulmli eaerirain «Çin Asrı» bahsinde Tcrilmiştir. Ş.S.A. 95'E DOĞRU... SADUN TANJU B lzim kuşak 12 müyon nüfuslu bir Türkiye'de doğdu. Halkın 2 milyonu şehirlerde yaşardı, gerisi kırsal alanlarda büyük bir yoksulluk içinde ömür tüketirdi. Çocukluğumda bu köylü yoksulluğunun unutulmaz anıları vardır. Bir küfe dolusu domatcsi 5 kurusa satarlar. rakı ş;şelerinin en ufağının yansını dolduracak kadar zeytinyaği a'.abilirlerdi. Kırk yum.ırta\! bir mccidivej'e (yirml kuruşa) satarlar, en ııcıuundan iki metre Japon basması aîaırazlardı. Üstleri başları öy!es:ne dökülürdü kı. elbiseleri yama tutmaz, kocaman deliklerin altından derileri görünürdü. lf) kııruş yevmiye ile yapmayacaklan iş yoktu. Pazar kurulduğu günler kasabahlann kapılarını çalarlar, ekmek dilenirlerdi. Anlatılır gibi değildi, bu köylü yoksullugu içinde bizim kasabalı, şehirli yoksullugumnz bir saray yaşamı gibi görkemli kalırdı. Böyle bir ülkede doğup büyüdük biz. ÇOCUKLARIMIZIN TÜRKiYESi Sonra, çocuklarımızın Türkiyesi geldi. 20 milyor filân olmuştu nüfusumuz. Kentlerde yaşıyanlar bir ıııisll artmıştı ama tümünü toplasan İ.stanbul'un bıiîiinl.iı nüfusu kadar etmezdi. Kırsal alan biraz daha kslabalıklaşmış, yoksulluk biraz daha azalmıştı. Büyük bir dürya savasımn ölümkalım sorunlarıyla bunalmış ulııslarma bakıp «Hallrnize şükür» derdik yn, siz kulak asmayın, öyle şükredilecek halimiz yoktu. Koca bir savaşla sarsılnü? dünyada, biraz daha kalabalık ve biraz daiıa uynnık bakınıp duruyorduk. Bir u.v»nı?ın bilinçsiz ranlılık dönemi diyelim. Demokrasi de bu canlıhk üzerıne geldi. Şimdi, çocuklarımızın büyüyüp birer deliKanlı ve genç kız olduklan şu 1975 yılında. «Manzarayı umumi.ve» şöyle: 40 milyon nüfus. Bunun 16 milyonu şehirlerde. "24 milyonu kırsal alanda yaşıyor. Kentler büyümüş, 1yı kötü çağdaş bir görüntü kazanmağa başlamış. Köylerse eskisı gıbı de8İ1 Gören Kişi Sayın Türkkaya Ataöv'ün bu deferli esert üstünde, bu dar sürunlarda açıklarr.alara girişmek olanaksızdır. Zaten bu yazıda amacımız, memleketimizde yanm aydınlar ordusu bir taraftan çığ gibi büyür, yaygınlaşırken, öte yandan. kendi köselerinde ve nice mihnetlere. inkarlara. saldınlara katlanarak sessiz sedasız çalısan gerçek aydınlar kadrosundan birinin, millt AKIP GiDEN ZAMAN Değil derken içim acıyor. YofcsıüluSun dereresi olmaz aslında, bız unu yapıyoruz. Yoksa. Barış Alliliz adlı genç öğretmenin, Hakkâri'nın Tuzluca ılçesme baglı BEŞAGAÇ köyündeki vaşamı anlatırken bıze 1975 TJrkiyesmden seyrettirdiğı manzara. ınsana, zamanla oeraoeı çağdaşlaşmaya doğru önemli adımlar af.ldığı sevıncinı duyurmuyor. Beşağaç körtü Hacı Alın. Kış gelendc. Jirkı aşircti reisi Ahnıct Ağa'nıs bakılsın diye tüm aşiret köylerine ve cvlerine dağıtılan sürüsünden hisscslne düşcn koyunları «ağam. benim kendi harvanlarıma hakacak otum samanım yok» diye karşılamağa kalkanda. apanın öfke detfai olup, biİMİkliiktcn kudurup. Tiirkive Cıımhurivptı vatanclaşı Hacı Alın'ı «ibreti âlem» için oracıktı cer.asını verende. »atırın ıılan şanu ycre de>ip. ağasın;ı karşı cclcııe vaciptir buyurup. bismiUah çekip. kuJaeının birini keseııde.. Şımdı dersiniz kı. bundan be'en de olur mu? Bir yazısmda Çetin Altan kızmıştı da. «Son Türk riıvletini de batırmıyalını diye ne ortalığı avağa kaldırıvorsunıız, demek ki siz devlet batırma celeııeğine sahipbiniz» anlamına gelen şeyler yazmıştı. Kuşkusuz, yot.sulluğu ve kotülüğü yara yara bugüne ulaşanların geçmişinde belerin beteri olacak. Ne OJacak Şimdi? OKTAY AKBAL Eyet Hayır ODTÜ Bunalımına Çözüm Arayanlara O «an, topiumdan kopuk bir Unlver site de degildir. MELi, ONUN SORUNLARINDAN KOPMABöyle bir üniversitede, hem yöneticilerin, hem öğrencüerin MALIDIR. ANARŞi YUVASI DEGiLDiR yanlış olarak değerlendiımemeleri gereken husus, üniversite AMA. SUSAN, TOPLUMDAN KOPUK politika ılişkileridir. Bu ilişkiler, ça.tın ve Ülkenin koşullanna göÜNİVERSİTE DE DEGİLDİR. re yeni bir dengeye kavuşturulmahdır. Üniversite siyasal görüşlere kapalı bir yer olmayacaktır. Her türlü siyasal akım üniversitede bulunabüir. Eğer üniverîlhan TEKELi sıte toplumdan ve onun sorunlarından kopuk değilse bu kendilığinden olacaktır. Her siyasal iktidar toplumun bu dinamik kesiminde kendisininkinden farkmaktadır. Yeni baskı önlemleri tadır. ODTÜ'deki birçok bunalı h görüşlerın hakim olmasmı içiya da yeni kışkırtıcılar bulmamın temelinde, bu Anayassya ay n« sîndirebilmelidir. Ama bu naya çalıaacaklardır. Bir an gelir kın yapı yatmaktadır. Böyle bir kı kışkırtıcı diye gordüklennın yapının verdigi olanaklar içinde sıl olacaktır, mümkün mü? Iste çogunlukta, kendilerının ise azın yönetimi ele geçiren gruplar, ken bunun sağlanmasmda, öğrencilere öğrenci hareketlerine sorumlıkta olduğunu hissetmege başdi siyasal özlemleri yününde buh luluk düşüyor. Bu konuda geçlarlar. işte o an kışkırtma söz ranlar çıkarmaktan kaçınmamak cüğü ve kışkırtanları teşhis et tadırlar. Üniversitenin Anayasa miş yıllann deneylerinden alaya uygun özerk hale gelmemesin cakları dersler \ar. Öğrenciler mek yetişmez. Yönetici azınlıkta bulunmasına gerekçe bulmak zo den siyasal çıkarlan olduğu için arası akımlar, hareketler, topsiyasal hareketlerin Bunalımlara farklı bakı? rundadır. Bunun için kandırılan bu yapıda, buhranı kaldıracak lumda temel güçlerin yerinedayageçdönüşümleri yapmamakta. buh nacagı lar sözcügüne başvurur. Böylece açılan karsısuidaki çoğunluğu ikiye bö ranı sürdürmektedirler. Bu ne meğe çalışmamalıdır. Daha açık denle ODTÜ buhramna bir kış koymak için, örnefin bir işçi sıler, kışkırtan azınlık ve kandınToplumun herhangi bir kuru lan çoğunluk Kandırılanlar as kımcı kandmlmış modeli için nıfının yükleneceği işlevlere ve eylemlere girişmesinde fayda munda ODTÜ'de oldugu gibi bir de bakagelmişlerdir. lında iyidir. kendi yanındadır, yoktur. Bu iki bakımdan zararbunahm doğdu mu, genellikle ama her nasılsa kandınlmışlarŞimdiye kadar ODTÜ'de dogan iki bakış açısı ortaya çıkıyor: d:r. Eger bu kışkırtanlar elebütün bunalımlar karşısmda Mü lı. Birıncisi siyasal gelişmelerde çarpıtmalar doğuruyor. ikincisi Kışkırtma ve kandırma kavram nirse. yine kendi yanına dönetevelli Heyetinin tutumu aynı ları içinde bunalımı açıklamava, ceklerdir. Böylece kendisini yal olmuştur. Önce buhranı hiçbir ise demokratık üniversitenin oluş bakış açılanndan en yüzeysel o nızhktan. azınlığa düşmüşlükten taviz vermeden yöneticiler eliy masını engellemek isteyenler için lanıdır. Toplumsal olayları de kurtarmağa. avunmağa çabalar. le yatıştırmaya calısmak. Ejjer kolay kullanabilecekleri fırsatrinlemesine açıklama alışkanlığı lar hazırlıyor. Bu, ögrenci eyleBunalımdaki bir kurumdaki yö bunda başanlı olamıyorsa ve olmayan kimselere çok ikna edibuhran büyüdü ise. yöneticiyi de mi olmasın, sadece fikir akımı ci gelir. Oysa sosyal olayian bı netici kışkırtanlarla yetinmeyip, gistirerek yine hiçbir kurumsal olarak kalsın demek değil. öğrenkandırılanlan da kullanmaya baş limsel olarak analize etmek eğiödün vermemek. havayı yumuşa ci eylemlerinde iki önemli alan ladı mı Dilin ki azınlıktadır, çok liminde olanlar bunalımlara fark var. Biri üniversite içinde. ikintarak buhranı atlatmaktır. Eger sıkmtıdadır. Sonunda bunalımı lı şekilde bakarlar. Bunahmlan bu yöntem de yürümüyorsa, ge cisi üniversite dışında. Üniversiyasal kurumlar. karar vericiler toplumdaki bir sosyal değişmetaşıyamaz hale gelir, bu kışkır çici kurumsal ödünler vermek, site içinde eylem alanı demokranin habercisi ya da göstergesi ilk fırsatta bu ödünleri yeni yö tik özerk üniversite için çalışaçıklamasım olarak yorumlarlar. Böyle olun tıcı • kandınlmış kullanan yöneticiyi değiştiriverir. netmelik vb. düzenlemelerle ge mak, kurumsal yapıyı zorlamakca toplumda hangi sosyal değiştır. Üniversite içi eylemin alanı riye almaktır. Belki de. daha da menin bunalıma yol açtığını a Çagın gelişmenin koşullarına uy geriye götürmektir. Bu süreç üniversite kurumunun işlevleriraştırarak. bu sosyal değişmeye. gun gerekli yapısal düzenlemeyi ODTÜ'de defalarca yaşanmıştır. nin geliştirilmesi ile sımrlı tııtul bunahm çıkan kurumda ne tip getirir, bunalım çözülür. Eğer si Üniversiteyi çagdaş bir yanıya mahdır. Bu küçtimsenecek bir yapısal değişikliklerle ujum ya yasal müdahale de bu yapısal kavusturacak düzenlemeler yapıl hedef degildir. Sonuçları bakıpılabileceğini araştınrlar. Bu mı defisikligi göremiyor ve gerçekmanıjı jçin buhran sürüp Kit> rumsal değişmeyi yaparak bu leştiremiyor ise benzer tipte ye mekte. küçük bir yönetici azm mmdan hem önemlidir, hem de gerçekleştirilmesi rordur. İkincinalımı çözümlerler. Bunalımlara ni bir yönetıcinin elinde buhran hSın siyasal kaprislerinin paha si ise üniversite dışında. Üniverkışkırtma ve kandırma modeli sürer gider, ta ki yapısal degisını. binlerce ögrenci ve tüm halk site içinde olan akımlar, siyasal içinde bakanlar ise buhranı çö şiklik gerçekleştirilinceye kadar. ödemektedir. eyleme geçmek isterse, bunu zememelerine şaşarlar. Bu bakış Bir yönericinin bunalımlara, böy açısmın pahasını kendileri ile le kışkırtma ve kandırma açıkBunca ödenen pahadan sonra toplumun normal siyasal kurumbirlikte bütün toplum öder. 1968' herkes artık anlamahdır ki, bir lan içinde yaparak geçmelidir. lamalan içinde bakması, yalnız lerin bütün dünyayı saran öğren bir bakış açısı sorunu değildir. küçük azınlıfcın. toplumun geri Bu eylemin alanının üniversite ci hareketleri bütün Batı dünya Bunlann kurulu düzenin bozul sine düşmüş, üniversite anlayışı. dışı olmasına özen gösterilmelismda üniversite kurumunda ö masından kaybedecekleri çıkar zorla büyük kitlelere benimse dir. Bunalımsız, demokratik önemli degişiklikler yaratarak cö lan da vardır. tilemez. Artık. bunca deneme zerk bir üniversite için bu denzümlenip sönmesine rağmen, Tür den sonra kışkırtıcı kandırılmış genin kurulmasına olanak tanıkiye'de hiçbir kurumsal degişiktipi açıklamalarla kimse uyutula yan kurumsal dönüşüm gerçekleş Mütevelli heyeti ve tirilmelidir. Türkiye'nin ulaştığı lik yaratraadan sürüp gitmesi maz. taktikleri bu aşamadaki birikim. böyle bir de. büvük ölçüde bundandır. Nasıl bir üniversite dengenin kurulmasına olanak veODTÜ, defil öfrencinin, öğretim üyelerinin bile yönetime kaEğer üniversitenin yeni çag rir sanıyorum. ODTÜ'de yönetime egemen otılmadıklan bir ürüversitedir. Üdaş bir yapıj'a kavuşturulmasılan grup olaylara bir kışkırtma Böyle bir üniversite • politika niversite yönetimi ile il?ili bü nm buhranm tek çözümü olduve kandırma modeli içinde baktün yetkiler mütevelli heyetinde gu kabul edilirse, bu üniversite ilişkisini içine sindırmiş yönetimak eSüiminde oldugu için. böytoplanmıştır. Mütevelli heyeti ünin nasıl olacağı sorusu da ken cilerin ve öğrencilerin bulundule bir bakış açısı içinden. ODTÜ ğu yerde, öğrencinin yönetime niversite dışuıdan olmak üzere diliğinden ortaya çıkar. olaylannın nasıl görülecegini insiyasal organlar tarafından seçiönce herkesin çogulcu • de etkin olarak katıldığı, yöneticıcelemekte yarar vardır. Bu bize leri tüm üniversitenin seçimiylir. Rektör. dekan, bölüm başmokratik bir Üniversite yapısuıı böyle bir model içinde bunalıma kanlan gibi bütün yöneticiler içine sindirmesi. ona uyum yap le gelen, topluma açık, ondan çözüm bulunup bulunamıyacagını da açıklayacaktır. Mütevelli Heyeti tarafından ata ması gerekir. Bu ünh'ersite to> kopuk olmayan araştırıcı, uygunır. Böylece üniversite içindeki luma yol gösteren. onun sorun layıcı, demokratik, hem de buKurumsal bunalımlara bir kış eğilimlere ters düşen azınlık lanndan kopmayan bir Uni nalımsız bir üniversite kurulabikırtma kandırma modeli içinde gruplan siyasal iktidar tarafınversiîedir. Bu üniversite bir a lir. Birçok paha daha ödense bibakma eğiliminde olanlar, top dan yönetime egemen kılınmaknarşi joıvası degildir ama, su le er veya geç kurulacaktır da. lumdaki değişmeyi kavrayamazlar ya da kavramak istemezler. Bunlara göre bir kurum başanyle işlerken bir gün bunalıma düşünce, ilk düşündükleri bu bunalımı kimin kışkırrtığıdır. Onlar toplumsal değişmeyi kavrayamadığı için bu bunalımın onlara göre toplumsal bir nedeni olamaz. Mutlaka bir kışkırtıcısı vardır. Eğer bu kışkırtıcı bulunup uzaklaştırüırsa kurumun eski kaideleri ve usulleri kolayca uygulanabilecektir. Bir bunaltmın çözümlenmesinde bu düşünce hakim olursa, önce kışkırtıcı saIsteklilerin, kısa bir mektupla, Anadolu'nun herhangi bir verinde nılanlar uzaklaştınlacaktır. Yöaşağıdaki adrese başvurmaları yerleşebilecek, neticiler hayretle göreceklerdır ki bunalım durmamakta, yayılrica olunur. rtadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜVnde de bir bunalımın sürmekte oldugu artık herkesçe biliniyor. Her halde seçim sonrosına ulaştığımız bupünlerde bu bunalımın çözümlenmesi için. önce ODTÜ olaylarma doğru tanı (teşhis) konulabilmesi gerekir. Üniversite gençliğindeki gelişme ve onun özlemleri anlaşılmadıkça. önerılen çözümlerin hiçbir seyi çözmediği her defasmda havretle gözlenmeğe devam edilecektir. Hele. üniversite bunalımına çözüm bulma durumunda olan çevreler, üniversite bunalımının çözümlenmesini. kendi siyasal çıkarlan için zararlı gördükleri, üniversite gençliğindeki gelişmenin önlenrriesini anlıyorlar ve bu jcetisme' leri içlerine sindiremivorlarsa, çözüm diye öne sürdüMeri önlemlerin başansızlıga uŞraması halinde, yalnız hayrete düşmeyecekler. aynı zamanda hırçınlaşacaklardır. ÜNİVERSİTE, TOPLUMA YOL GÖSTER oruyorlar: <Ne olac«k flmdl? Bu gldlş nereye? Siz ijln içindtılniz, bilirsiniz?» Ne diyeceğimi şıjınyorum. Hangi işin içindeylı? Hiçbirinln... Yazarlık, gazetecilik yettniyor ijln içindekileri anlamaya. Gidi? nereye? Bu scrunun yanıtını Bajbakanlık koltuğunda oluran kişi bil* bilemez. Kendine göre bir hesabı vardır, yurdu, ulutu o hesabın yönüne doğru ilerletmek ister, ama başarır mı? Öyle mi olur, yoksa büsbülün tersi mi? Hatırlamak o kadar zor değil 12 Mart öncesini. Yint aynı klşiydi Başbakanlık koltuğunda oturan. İki genel teçimde tek başına çoğunluğu elde elmiş bir parfinin lideri. Biliyor muydu ülkenin nereye doğru gittiğini? Bilirmiş gibi konuşuyordu orda burda. Bilseydi, gerçekfen bilseydi 12 Mart kayasına bindirir miydi AP'nin iktidar gemisinl? Başka bir yol tutardı, ama bilmedi, bilemedi. Ne o, ne başkaları, hiç kimse... Ya 12 Mart Muhtırasını vererek, işbaşmdakl iktidarın çakllm*sine yol açanlar? Onlar 12 Mart'la ılılan bu adımın nereye gideceğini biliyorlar mıydı? Bilseler verirler miydi o muhtırayı? Diyeceksiniz, o dört general mi verdi o muhtırayı, yoksa başkaları mı? Öyle de olsa, boyle de olsa, bir Genelkurmay Başkanı, üç kuvvet komutanı dört orgeneral İki seçimde tam çoğunluğu elde etmiş, Sayın Demirel'e verdikleri muhtırada yer alan dilekleri, özlemlerl paylaşmamışlar mıydı? Anayasa (izgisinde yürunmesi, Atatürk devrimlerine bağlılık ve uygulama... Buydu 12 Mart Muhtırasının • maçları... Sonra ne oldu? Bir iktidar değişti, yerine Ataturk devrimlerini uygulamak ve Anayaıa'nın öngördüğü reformları yapmakla görevli bir başka hiikümet geidi. Derken, derken, derken 12 Mart'ta ayrılan AP iktidarının özlediği, istediği ne kadar iş varsa hepsinl o ıreformcu» hiikümet yaptı. Anayasa çizgisinde yürümek yerine, 1961 Anaya&asının istediği reformları yapmak yerine, o Anayasa'yı değiştirdi, tanmmaz biçime getirdi.. S FAKiR'iN KÖYLÜLERi Fakir Baykurt, Kaplumbağalar romanım yazdıgı 1960" lar Türkiyesini anlatırken, Burdur'un Akçaköy'ünde anasının evine 5'aptığı bir zıyaretin izlenimlerini verir bıze. Anasmın yoksul odasına eş dost akraba doluşmuştur. Hepsi de bu kendi içlerinden çıkmış «okumuş» adamm sıtaplar yazarak, yoksulluk hallen ve acılar anlatarak iş Daşındaki büyüklerı gocundurmasından rahatsızdırlar ve fakir'ın başına bır iş geimemesi için akrabalık, köylülük, büyüklük görevlermi yapacaklardır. Hükümelle uğraşmak sana mı kaldı, çoluk çocuğun da var, derler Ayajın blr kajjverirse sürüniirsiin derler. (.örılü*ün Ijri İse sen de blr gözünü yumuver gayn derler. Knylünün sahabı voktur hay oğlum, sahapsız kalırsın derler. Elinttckl ekmefîin tcadrinl bil, yemcğc bak, karışma başka Işe derler. Fakırin içinden sevgiyle öfke birlikte kabarır bırden, bu kadar çok aklınıza bilginize ırüvenivorsunıız da başınıza bu işler neden gelir gibi bir şeyler söylemek gelir içinden, ama tutar, bastırır, onlan kendi gözlerinde utandırmak yerine, yumusak, inandırıcı, sabırlı olmayı gerek görür. Başlar anlatmağa Başkent Ankara'nın yanıbaşındaki köylerin zor, belâlı, yoksul yaşamını; bunlar vazılmazsa, gösterilmezse. hele benim gibi bu yaşamm İçinden çıkıp da bildiklerlnl söylememek kendi gemisini kurtarmak yolu tutulursa hiç bir şeyin değişmeyecegini, bunun yaşayanlara ve gelecek kuşaklara karşı en büyük gunah oldugunu.. Komşıımuz blr Haçça teyze vardı divor Fakir Bavkurt; biraz önce bana akıl vermeğe kalkan konuklar arasındavdı. ayağa kalktı Haçça Akdnğan o hirden kabaran coşkusuyla, «sivrelt halam kalenıini, sivrelt de yaz» dedi. Demek bilen yok nerrien gelip nereye gittiğimizi... Sol gösterlyorlar sağ vuruyorlar. Sağcı diye koşuyorlar bakıyorsunuz solcuların kullanamadıkları sözler, dilekler... Oraya gitmeliyiz diye yola çıkıp buraya gellyorlar. Ipln ucu nerde, kimde? Kim yöneliyor bütün bu işleri, kim düzenliyor? Anlamak olanaksız. Kendi kendina bir yerlere doğru gidiyor toplum. Hep seyirci gibiyiz, yazarı, çizeri, politikacısı, okuru, bilgini, öğrencisi, emekçisi, köylüsü. Yazgımızı kendi başına bırakmısız, esen bir rüzgâr var, belirll bir yöne doğru sürüklüyor toplumu. Ama o belirli yol yine de bclirsizl.. *N« olacak simdi?». N» çok sorHuk bu torııyu, ne çok yazdık, üzerinde duşündük! Kendi ozlemlerimizl, isteklerimizj bir yana iterfk, sağduyu ile, tarafsızhkla gormek, anlamak gerçekleri... 12 Mart'tan bir kaç ay sonra Ankara'da bir tiyatroda ünlü bir politika adamı ile karşılaşmıştım. Partisinin ileri gelen bir kisisi. Konusmalarını dinleyip anlam çıkarmamız gerekenlerden... Demek böyleymiş, baksana adam ne diyor, işin gerçeği şimdi anlaşılıyor, diye kendimizi kandırdığımız oluyor ya, öylelerinden... Perde arasında birer sigara yakıp konuştuk, benim ondan öğrenmek istediklerim vardı, sordum, hiç birir.i açıklayamad'. Kendi dar politikacı dünyalarına kapanmışlar, dışarısını görmüyorlar. O bana sordu «Şimdi ne olacak dersiniz? Bu işin sonu nereve gider?» Benim karşılığını aradığ'm soruydu bu. «Çıkın kürsüye konuşun, partinizi harekete getirin, boyle şeyler nasıl oluyor, bunca gözaltına almalar, kitap toplatmalar sunlar bunlarls diye soracakken, o bana biiyük bir üzürvtuyle, umutsuzlukla aynı şeyleri söylemişli... Psrtilerin önde gelen kişileri, hükümette yer alan bakanlar, hatta Saşbakan koltuğundaki liderler bile «Şimdi nereye gidiyoruz?» sorusunu gereği gibi yanıtlayamaz. Yuvarlak sözlerden, ozlemlerden, tasarılardan öteve geçmez sözleri.ı Bugün de öyle, dün de öyleydi. Demirel hükümeti ayakta kaiacak mı? Erbakanla Demirel bozuşacak mı? Yeni bir hükümet nasıl kurulabilir? Erken bir seçim yapılır mı? Nasıl sonuç verirV CHP tek başına çoğunluğu siabi'ir mi? Alırsa, Anayasal reformları, kendi programındaki devrinıci atılımları yapar mı? Yaparsa karşısına çıkacak engellerle nasıl başa çıkar? Kıbrıs sorunu, dış baskılar, iç bunalımlar yeni bir 12 Mart'ı karşımıza çıkarır mı? Aklımdan geçen soruları bir bir sıralasam bütün gazete dolabilir. Ustelik bir tekini bile yanıtlamak guç, çünkü geleceği görmek olanaksız. Benim tek güvendiğim, halkın bilinçlenmesi... Bu bilinçlenmenin günden gune hızlanması. CHP'nin son seçimde yüzde kırk dört orartda oy olması en büyuk umuttur, kcsinliktir, yarınların aydınlığına inançtır. Bunun dış.rtda bütün öneriler, hesaplar, ağırlıklar, sözler, özlemlcr şu ünlü şarkıdaki rjibi cpalavra palavra...» Tek sağlam gerçek halkın bilinçlenmesi, kendi yararının nerde olduğunu anlaması, kmdi yazgısma sahip çıkması... «UNUTMA BENi» Bugün ne varsa, neye erişmişsek, lyi kötü blr gelişmenin sonucudur. Dün daha iyi değîldi. Ama huçün, çacdaş bir yaşama ülkece halkça ulaşamamış otmanın voküunlujnınu çok daha derinden duyabilivorsak, İşte asıl eellşme bu duyarlılık ve bu bilinçtir. Onun İçin, bugünün 40 milyonluk Türkiyesinden 3995'in 65 mılyonluk Tilrkiyesine bakarken, geçmişin hiç bir döneminde olamadığımız kadar iyimser ve umutluyuz Hıfzı Topuz'un son kitabı Konuklar Geçlyor'da. Bedri Rahmi bir anısını anlatıyor. 4(V45 yıl önceslnin Ankarasındi, bir gece yansı misafirlikten dönüyorlar Cahlt Sıtkı ile beraber. Geç vakte kadar oturmuslsr. konuşmuşlar, ama sohbet birmemış. yolda da devam ediyor. Cahit. senln bir şiirin vardır, çok severim onu diyor ve söylemeğe başlıyor: Bir tece yansı knrdelelerinl taktılar En güzel esvaplannı giydirdiler Onu çok çüzel bir yere götüreceklerdl Vnuttular. Yoksulluğun tarihinde hep bu aldatmaca vardır. bUtün özlemlerin ve gtizellıklerin pırıltısı ile oyalayıp msanlan, sevindirip umutlandınp unutmuşlardır. Ama artık anutulmavacak kadar büyüdü toplumlar. YiRMi YIL SONRA 1995'e şunun şurasında yirmi yıl var. Çocuklanmız olgunluk yaşına varmış olacaklar ve bizim doğdugumuz vılların Uç çeyrek yüzyı! uzağında, daha kalabalık ama daha yaklaşık bir dünyada. Insanlığm çafdaşlırın ° cüzelim anlamını rijrennm olarak hlzlerden çnk daha etkin re kararlı ve koparan ve Istrk dnlu ve başaran kişiliklerlvle vepvenl bir vaşam yaratacaklar. 199S'de 65 milyon nüfusun 45 milvonu kentlerde vasayacak. Kırsai alanda yaşayanlann iki katı demektir bu. Kent vaşamı, uygarlıfa ve çağdaşh*a do»ru oilvük Bir adımdır. Kişisel ve toplumsal yasamın vojtunlaşması ısteklert arttırdığı ölçüde vapıcı gücii de harekete aeçirecektir. lnsammız artık ne kulagım kestirecek. ne de Fakır'ın köylüleri gibi çözünü yum. sesini çıkarma. elinl bulastırma gibi körolası ögütlerîe eylemin yolunu tıkamaga kalkacaktır. Insammız. vaşamı çüzellp^tirmp tsinin kendi isteğine ve desteğine bağlı olduğunu bilecektir. I9fl5'e kadar çok şeyi çözüp yoluna koyacağımıza inanıyorum. 1995'de yasamak istiyomm. AÇIK TEŞEKKÜR Yıl başından beri geçirdiğim çeşitli hastalıklarda yerinde teşhis. tedavı ve müdahaleleriyle birkaç defa hajTiUmı kurtararak beni tamamen sağlıgıma kavuşturan SP YEDİKULE HASTANESİ doktorlarından Genel CeiTah satış mümessilleri... insanlarla ilişkilerinde başanlı, sürekli seyahat edebilecek, otomobil ehliyeti olan, genç, dinamik, girgin, en az lise, tercihan yüksek okul mezunu elemanlar aranıyor. BOYATAŞ Taksim İstanbul VEFAT Mertnım Z«nnun Sayır ve Aliye Sayırın kızlan, merhum Rıfk) Sayırıii kız kardeşi. Ali Yulmzcık'ın eşi, N>;vıp Marmara ve Hikmet Yalnrtık'ın biririk anneleri Saimp Acar ve fcezîtıt Oran'ın essiz ablalan Numl Yalnızcik, Alı Marmaranın ıcayınvaMeieri, Betül. Nilgün Mamaranın anneanneleri tunda ömeı Yalnızcık'ın babaannpleri. Hilmi, Orar Fethi Acann r'aldua, Fatma, Hayrettin ve Kemal YaJnızcık'ın Dr. KiRKOR YANIK'a Doç. Dr. VAHE ALEKSANYAN'a ve uzman genel cerrah ••••»»••••»•••••••••• t X t Doktor t Tecrübe şart degildir. Dr. \UBAR NiKSARLIOĞLU'na gazeteniz arscıhgı ile en derin şükran, minnet ve teşekkürlenmı ıletirim. HALÜK HAMARATLAR Cumiıuriyet ^ 8442 T A R İ K Z. İ KIRBAKAN • Keri S»ç TP Zühr»rl H»<ıtalıkla' Mötpnmım Is'ikisı Cad t'nrmakkııp» J * J Hacı Müfide YALNJZCIK Hanjmefendi 2b" ekim liJ75 pazar eünü ani oısrn^. tanrının rahnıetine Itavuşmuştur. Cena7es: 71 îkim iy"ö psr<.rîesi günv Lyüp SuJtar camiinden ögip namazını niiteakıp Eyüp S ııfcr, kabristanmdaki ebedi ıstırahatgâhına tevdı edilecektır fann Rahmet Eylesin. A 1LESt BOYA DAĞITIM VE SANAYİİ A.Ş. Osmanlı Sokak, 1416 ı>ı • u ı« n « ••••»•••»•• • • • •• • • •• • (Ajarj Ada: 4UÜ44,84J7)