19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 CUMHURÎYET 24 Ocak 1975 s?im. «Fran>fnrt Sevahatnam»»5İ» adh !\i'aoırda. Aiman riüencilerijie biziıtı dilen'ciler: karşılaştırır da. bızitrkilerin gelip ge Çenı korkutarak sadaka aldıklarını anlatır: tersine dönmüs bir bacak. yansı kim bilir neden yok olmuş bir surat, ti.irr.den parmaksız eller göz önüne get;rilecek olursa Ha<=im hiç de hak612 sayılmaz. Onun gördüğü Alman dilencileri ise. geli^miş ışleyim fsanayi) ülkelerinde çogun fcarşı!asıld:gı gibi. üsr baş bakımından düzenli ve temizdirler. Adamlar dilencilikte biie bizden ileri. Kkor.omik bunalım oralarda öneelilcle mideye iner. Geri kalmıs tanm ülkelerine gelince... oraia nereye inmez ki. diyeoeksiniz. ama yiyecek ekmek bıılmak kolaydır yine de. İşlevim ge!işmedi*i için doğıılu diienci yalınayak bası kabak dolaşır. öyle acmdınr kendine. B'j bakımdan kıhğı kıyafeti yennde bir ariarrnn, bir Batılı dilencinin demek istiyorum. açlıktan deliye dönmüş gözlerle dilenmesi. bana kalırsa daha korkutucudur. Bir işs'.zlik fırtınasından ötürii milyonlarca irsan:n koca bir işleyim kenfinde aç kalmış oldujunu düsünün! Bir dîlim ekmek verecek bulunmaz. Ahmet Haşim'in dsdigi ise, bizim dilencilerin, kesik bacak, çarpılmış knl, düşmüş burun ile karşırr.ıza çık:p. bizi. ne vereceksek bir an önre vererek oradan uzaklaşmaya zorlamalarıdır. Bence, korkutucu olmpktan çok. tiksindiricidir bizim diienci. Rumınla birhkte. bizim diler.cilik mesle£inde de bir evrimden, bir geüşmeden söz edilebilir: Eskiden düencilerimiz kesik ayak biîeklerini kanlar içinde bezlerle sararlarcı. yara'.annı açıkça gösterirlerdi, ne denii kan ve irin »örünürse onca iyi idi. Ovsa şimdi kesik nynk bileklerine kar gibi bevaz sargılar sanp ayakb.nnı öyle uzatıyorlar kaldırıma. Bunu görüp de sevinmemek e!de mi? Ama burada temiz sargı. daha korkunç bir etki yapıyor Yollarımızın pisliŞin'? uvmuyor da ondan mi? Hayır. kente bir hastahane görünümü veriyor da ondan. :':^h^:3pM|v^EMM!İI^P^^^K:W^^ Tavukçudan Tatlıci) a.. Melih Cevdet ANDAY kınk. gözü patlamış diienci de sıkıcıdır, ik:sinı de sevmem. Dilenciyi uzaktan görürsem yolumu değiştiririm. Nekesüğime vermeyin bunu, birkaç kuruştan ne çıkar. o değil. şniç bir durumdur diienci Ue karşı karşıya gelmek. tlk olarak gözler karşüaşır, blr tehdit ve bir korku alış verisı olur aranızda. Siz para çıkarmak üzere cebinizi kanştınrken, o boyuna bir takım sözler söyler, dua mı okur ne, duymak istemezsmiz. Acele edersiniz parayı çıkarmak için: eger el:nize, vermeyi düşünduğünüzden daha büyük b:r para geldi de, siz boş bulunup bunu dilenciye gösterdiniz mi, artık gitmistir o para. cebinizde yeniden araştırma yapmaya kalkamazsınız. Öyle bir bakar ki çıkardığınız paraya! Dilencilerımizin klâsik dilenme b.çiminden aynlıp, yenilikjer ardında koştukları da bir gerçektir. Benim çocuklugumda bildigin, dılencüer belli bir sokağın belli bir verine. bel'.i bir saatte gelip otururlardı. Hiç unutmam. gözleri görmeyen bir dilenciyi is yerine. vakını olacak bir başkası sabah erken getirip bırakırdı da. bu gö2Ü görmeyen dilencinin bir gün taşıyıcısma, «Golgeye koy, gölgeye» dediŞıni duymustum. butün günü geçirecegi yerin serin olmasını istiyordu. E. kolay degil. Sonra bu eski dilencüer gelip geçene de hiç lftf atmazlaniı, semtin insanlan onlan tarudıklan İçin, kendiliklerinden birkaç kuruş bırakırlarriı önlerine. Memur gibi kapt kapı dolaşanlan da vardı. onlanr da îrtlnleri, saatleri beliiydl. Hele deli dılenciler, eskiden çok saygi göriirlerdi. Kadıköy'de büebi'.d'gım en eski diienci. Penerbahbahçe'den. elinde bir su testısı ve bir bardakla, koşar ariım ıskeleye gelen. beyaz geceükl] bir dilenciydi. Durduruo para vermek büe grJçtü ona. Geldiği gibi yine koşa koşa gen dönerdi. r bakışlarla kızarmı» tavuklar» bakan, flysilerl yırtık pırtık, yaşlı bir adam gördüm. Tavuklar epey pahalı o'duğu ıçın kendisine lkrama kalkmadım; gerçeğinı ararsanız lnanmamıştım bu dilenciye, ya da kolaymı bu düşüncede buldun dlyeceksiniz. Ama yanılmadığım çok geçmeden çıkü ortaya. Az sonra lokantaya liseli ya da Onlversitell diyebileceğim iki genç kız girdi; fklsl de heyecan ıçindeydiler. çarsona tam bir tavuğun flyatını sorduktan sonra, bir tane sarmasını lstedüer ve dısarda bekleyen zavallı yaşlı adama verecekienni de «övlediler Garsor». bu eenç kıılara, o yaşlı adamın tavufu burada yemeyeceginl. alıp götüreceeıni söyledi. Demek tanıyordu dilenciyi. Kızlar garsonun bu dikkat çekict «özlerinrlen rîe hir anlam cıkarmava kalkmadıîar, tavuğu götürüp adsma verdiler. O zaman garson sasarak onların arkasından: Bilmiyorum. bu adam bu tavuklan ne yapar! diye yüksek sesle söylendi. Ben: Günde kaçi buluyor aldıgı? dive sordum Drirt beş tane oluyor, diye yanıtladı benl gar<on YemeSimi viyip lokantadan çıktım. yaçlı aiam eski verir.He yoktu. Karnını doyurmava gitmıs olması gerektrdi Yüriidüm. »z sonra finunden geçtiğim bir tatlıcı (fükkânının vitrini vanında eörmivevim mi onu? Duvara yaslanmış. dalgm. (vlemli aglamakh bakışlarla baklavalara. te) karlayıfin» bakıyordu bu kez. Tavukcu dükkârı nnündekı nöbetine bir kaç saat ara vermek lorununu duyan bu dahi dilencinin. o birkaç saatı rla boş eecirmeyip tatlıcı virrininde caısmava ba«ladıeını anlamıştım Ça)i5kanlıîıra ria. h!lîe".5ire de havran kalrlım. Dostum Elif Naci'den dinlemtsOm; dilenciliSin temel kıısulu. nerede olursa olsun. kimcfen ohırsa olsun ne olursa olsun tstemekml?. Buna uvgun bir de hikâye anlatmıştı. şimdi buiamıvorum. Ama anlıvorum ki. bu temel kosu! cifiner.mistir artık Dilenciler belli maddeler üstüne düîmüsler, cne olursa olsun» anlayıjından vazgeçmişler. "Hür Dünya,, B Tavuk ve Baklava O tür diienci artık geçmişte kaldı, şimdıkiier bambaşka yollar dentyorlar. örneğin, çeçende eençten. köylü kılıklı ve ağızlı (şiveli) biri, Göztepe tfolaylarında, kalabalık bir saatte yanırr.a gelriı. iki gündür aç nlHueunu. fakat para istemediğ:nı. (elivle gösterdigi yerdekiı fırından kendi=:n? ekmek almanı söyledi. O vanda fırın olmadığını sonra anladım Ama fırın olsa da, işimi geri bırakıp ekmek almaya Kİdemezdıra ya. parasını vefiim ona ekmeğin. vürüdüm. Bir de dönüp baktım ki. henim görecegime boş veren bu yer.i tür düenci, bir başkasını rfurdurm'jş. kuşku?u7 avnı so^lerle onu yola eetiriyordu. Doğrusu. işine çiden adamm psikolojisini çok iyi hesaplamaktan eelen ustaca bir işti bu. Bir başka^m: anlatayım Vitrinınde döne döne kızaran tavuklar bulunan bir lokantaya girmek üzere iken. bu lokanta vitrtninin yanında riuvara yaslanmış, dalgm, ozlemll, ağlamaklı Klâsikten Moderne Gercegi arsnaeak olursa. kıhjfı kiyaferl dttegün o'.an diienci de, Ustti bayı dökülen, kemlgi YOLUN YAR1SI MI? OKTAY AKBAL Evet Hayır Ilâç Sorunu ve Gerekcnler B u komı Ozerlnde Ilâç Yapuncılan, Eczaneler ve Saglık Bakanlıgı arasında son aylar da beliren anlaşmazlık gifikçe genişleme yolunda. SAĞLIK BAKANLIGI SSK VE ÖBÜR KAMU SAĞLIK KURÜLUŞLARI, ECZANELERİNDE FORMÜLE İLÂÇ YAPIMINA, BASİT VERÎLMELİ. AMBALAJ KÜLLANILMASINA GEÇİLMELİ VE HIZ tuz beş yaşın yolun yansı olduğuna ııı de ml lnanı• •yorsunuz yoksa?» Boyie soruyor radyodaki bayan konuşucu... Yasam»nın guzelhği, genç kalabiltnek, yaşhlığı duymamak, yanına yaklaştırmamak bir irade işidir demek istiyor. Yaşlılık, insanın kendini yaşlı bulması, duymasıdır. Geçenlerde doimuşta yine böyje bir program vardı. Emekliye ayrılmış kişüer konuştular. Birı generaimiş, emekli olmuş. Öyle iizşün ki! Yıkılmış, çökmüş. bitmiş. Düne kadar bir selâmını almak için yarışanlar yanına uğramaz olmuşlar £n çok buna üzülüyor.. Derken dolmuj durdu, arkadaki yaşlı bay indi, agır ağır. Ayagı sakatmış rfa ondan. Araba kalkmca şoför «Tam üstüne geldi» dedi «Generaldı o da, usteîik sakat. > Şimdi kalk böyle birine «yaşlılık, bir duygu ışidır» de!... Düne kadar yanına saygıyla yaklaşanlar uzaklaşmışlar, ayağın tutmaz olmuş, gözün görmez!... Hayır «ben yaşl: değihm, olamam» de istediğin kadar!... Doğa işini görmüş, sen diren dur!... Cahit Sıtkı Tarancı «Yaş otuz beş yolun yansı etfer Dante gibı ortasındayız ömrün» diye yazmıştı CHP şiir ödülünü kazanan yapıtında. Ne kadar da karamsar bir şür, demişlerdi kimüeri. Onlara göre yaşama istegi vermeliydl sanat, yaşama bağlanma tutkusu... Nahit Sırn önk'le konuşuyorduk bir gün. O da okumu; bu «Otuz beş yaş» şiiri konusundaki yazılan: «Neresı karamsar beyfendi?» dedi. «Adam yetmiş yasına gelmeyi gözüne kestirmis...» Tarancı kîrk «ttısındajdı öldügönde. Yolun yarısınt on bir yıl aşabildi!... Daha doğrusu Türkiye İçin ortalafna Va?am çizgisı sayılan kırka elliye zor ulaştı... Oysa radyodaki konuşucu loruyor: «Yoksa siz de mi inanıyorsunuz otuz beş yaşın yolun yansı olduğuna?» Yani, doğal yaş çizgisi yetmiştir, hatta daha da ötesidir, seksen, doksan!.. Biz yetmişe çoktan razıyız, ama o da bir piyango, kaç kişı varrnış bu yaşa, bakın çevrenize görün. Yazarlann, şairlerin en seçkinleri otuzu kırkı, bılemedin elliyi. altmışı zor buluyor. îşte Orhan Veli, Tarancı, Sait Faik, Sabahattin Ali, v.b. Yetmişi geçenler parmakla gösterilecek kadar az... Demek otuz beş yolun yarısı bile değil, sona doğru bir nokta, belkl de sonun kentfisü... öyleyse niye böyle der o konuşan bayar.?.. Güç vermek mi ister, avutmak mı, aklatmak mı7... Hangı yaşta olursak o.alım ölümü düşünmek. beklemek, aramak yaniış elbet. «Su kadar yıl yaşadlk, elimizde bu kadar cık kaldı» diye ölmeden ölmek, ölümden beter bir ruh haline bürıinnıek, yanlıştır. önce, ölüm nerde, ne zaman bilmlyoruz. Yaşlılık kaç yaşında başlar? onu da. Kimi vardır gençliğinde yaşlıdır. Kimi vardır yaşlılıfında da genç rfuymaya çallşır kendini. Thomas Mann, «Insanın yaşı, ruhunun gençliğine ve yaşlılığına bağlıdır» diyor. Ruh denilen şeyin ne olduğunu kimse bilmiyor ya, herşeyı yüklemişler bu «ruh»un üstüne. Kol tutulur, vücut yorulur, herşey tükenirae o ne olduâu belirsız ruh ne yapar?.. Durup dururken dahp gittık yaslılıgın felsefesine. Kitıplar dolmuş taşmış gençlik yaşlılık konularıyle. Bunlardan en guzelı Sımone de Beauvoir'ın «Yaşlılık» adh yapıtıdır Bir t kaç yıl önce çize çıze okumuştum. Yaşlanmaya doğru giden, daha doğrusu yaşlanan bir yazann, hem de bir kadın yazarın bu konudakl görüşlerıni, düşünüşlerini... Yaşhlığı işe yaramazhk, atılmışlık, unutulmuşluk olmaktan çıkarmak ister. Yararlı olmak, yaşama bağlanacak bir yaıu bulunmak, kendini tükenmiş saymamak... «Yaş otuz beş yolun yarısı eder» derken Tarana da bllmezdi on bir yıl sonra yolun sonuna varacağını. Hem de bir iki yıl bitkisel bir yaşam sürdükten sonra dünyadan aynlacağını. Çok daha önce de «öidük, ölümden bir şeyler umarak» diye yazmıştı. Nasıl hatırlamazsın. o türküyü» demişti kendi kendine. Haklıydı Nahıt Sırn herkesin karamsar bultfuğu bir şürin gereğinden çok lyimser oldugunu söylerken... Ama radyodaki bayan ıyimserlikten de öteye gidıvermiş: «Siz de mi otuz beş yaşın yolun ortası olduğuna lnanıyorsunuz?» Evet, keşke yolun yarısı olsaydı! Ortalama yaşam çizgisi Türkiyemizde günden güne aşağılara iniyor, gerçek bu. Öyleyse?... ıııııııı ı ııııııııııımmııııııııı IIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIL I S 5 TEŞEKKÜR Izdırap veren hastalığımı zamanında teşnis ederek, büyük ügi ve aassasiyetle tedavi eden vefakar ve dost heium Sayın Operatör Doç. Dr. | ^ ^ I KADRİ KAHRAMAN'a I = Fılllll mınnet ve şükranlarımı sunanm. FİKRET SÜRGtT C u m h u r i y e t 586 = E lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllltlİ: GÜBRE FABRİKALARI T.A.Ş. UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN SAHiL TAHKiMATI RIHTIM YAPTIRILACAKTIR Yarımca Fabrikamız sahasında sahil tahkimatı ve nhtım yaprırılması işi biıim tiyat esası üzerinden kapalı zarfla teklil alraak suıetiyle ihaleye çıkarıimıştır. İhaieye katılacakların ysterlik belgesi almak üzere, A p Erıp.z 2.500.000. TL.'lık benzeri bir isi taahhüt ederek viipmı; olduklarına dair belge, B' Enaz 5.00U.0O0. TL.'lık inşaat işleri A Gnıbundan r.ıütushhıtlİK karnesi ve şartnamesinde yazüı diğer belgelerle bırlikte 31.1.1975 cuma günü saat 17.00'ye kadar Büyükdare Caddesi No: 101 adresindeki Umum MüdürlÜRÜıv.üze müracaatlan gerekir. Eu ışe ait üıale dosyası aynı adresdeki Ticaret Müdürlüğünıüzaer. 290. TL.sı kaışılıeı alınabilu. Tekliflerin en geç 10.2 137;, f.azartesi saat 17.00'ye kadar Umum Müdürlüğümüze gelmış olması şarttır. Şirketimiz ihaleyi yapıp yarmamakta ve yeterlik belgesi veıip vermemekte serbestt.r. Tei: 48 60 20. (Radar Reklâm: 103) 590 îlâç fiyatlannın saptanıns^sı yöatemlerini belirlemek üzere 1972'de aluımış Baianlar KJIHÎU karanna göre bir müstanzaım yapım fiyatında ilâç haıiirr.addesi, ambalaj ve işçi ücreı.'in :i ana öge sayüacak, bu ö^eıpre göre oluşan harcanıaiar fSın<ıî maliyet) olarak ele alınacak, bu maliyete, bunun yüzde 3158'i arasmda bir ekieme de (nbür masraflar için) yapılmak ?uretiyle ıkâr dahil) yapımcı sauş tiyaü bulunacaktır. Bu sataş fi./a tına depocular yüzde 9, dep') satış fiyatına da eczacılar >tızde 25 perakendeci kân ekleyeceklerdir. Yapımcılar piyasaya cika.ra.aklan ner müstahzar için, DU mas raflan gösterir birer be>anruune düzenleyip, Sağlık Bakanhğına verirler. Bu karamamenln 17. uıaduesi sayılan 3 ana ögenin fiyatlarında sınai maiıyeti yiizde 20'den iazla ytlkseltecek bir artış mey'iijıa gelirse, yapımcılann, müstahzarlarına yeniden öyat biçılm«siai lsteme oakkını da tanımı^Mr. 1973 petrol krizi dış ülkelerde Ilâç hammaddesi fiyatlaruıı yılzue 50400 arasında yükseltmiş, iç pazarda da ambalaj fıyaüan yia. de 35, işçi ücretleri yüzde 80 oranında artmıştır. Bu aurum karşısında yapımcılar da, iiâç fiyatlannın yeniden düzemenmçsinl Saflık Bakanhgından ıslenıiçlerdir. Saglık Bakanlıgı, Ticaret Bakanlıgının ve Devlet Planlama Teşkilâtının verdigi bilgılere dayanarak bu istegi yerinde görmüş ve fiyatlan yeniden gözden geçinneye başlaınışür. tlgililerin verdikleri bUgilere göre bu yeni düzenleme soiiuıun. da, mevcut müstahzarların i/3 krvdannda yüzde 50'ye ya>an bir fiyat artması olacak, geri kdlanlann fiyatlan değişmiyecektir. Sağlık Bakanlıgı, fiyatlan yüzdo 5( kadar artacak bu müstal^^arların yapımcıya, depocuya ve eczacıya bugünkünden biraz dLaiıa taz la kâr saglayacaginı, Duna karşılık hastâlann da daha .az>s» ilnç parası ödeyeceklerinı gözönünae bulundurarak, bu artacak kârdan bir bölümünün düşürülınesinın yerinde bir davranış olacağı kanısına varmış ve kâr oranlanııda yüzde 20'lik bir indirımi öngörmüştür. İşte sayın eczacıiarıa (Bir TUrk eczaosı olarak ilâç fiyatlanna yapılacak zamma ha yır) sloganı ile harekeıe ^nvrr.e leri de bundan sonra başıamıştır: Sağlık Bakanlıgı. bu davranışı ile özel eczaneleri halka hız metten alıkoymak ve poiii's amaçlarla eczaneleri batırmak kararındadır!.. Sağlık Bakanlığınin bu davranışını ııalka duvurmak için de, geçtiğimiz aralık ayının ll'inde yurt ölçüsünde boykota gitmişlerdir. Saglık Bakanügının, Qu artscak kârlannın bir bölumürden halk yaranna feragkt etmelenni eczacüardan istemesi yersı* bir davraruş gibi görünmüyor. Kaldı ki, ortada bir de Fiyat Kontrol Komitesının kısıtlayıcı kararı var. Bu komite bütün sanayi ürünleri maliyetlerinde meydana gelecek yükseirnelerın aynı oranıaraa kâra intikaiini yasaklamakta, kâr oranlannın değil, kâr rmk tarmın sabit tutulmasmı ongörmekte, Sağhk Bakanlığından da, ilâç fiyatlanmn yeniden düzBlenmesir.de bu ilkeye baglı üalınmasını istemekte ve aksıne hareketlerin 2 yıla kadar hapis cezasına çarptınlabilecegıni hatırlatmıs bulunmaktadır Anlaşmazltk nedenleri Dr. Refik ERER SSK Sağhk Kurulu Oyesi retiyle bundan 25 kuruş kâr sağlamakcadır. Bu ilâcın depj satış fiyaa yüzde 50 artıp da 150 kuruş olunca eczacı bundan (inairilmiş yüzde 20 kâr oranıyie) 3f kuruş kazanacaktır. Ama eger Sağlık Bakanlıgı kâr oranını indirmeyip yüzde 25 olarak bırakmış olsaydı X ilâcımn yeni fiyat üzerinden satışdaki kân 37.5 kuraş olacaktı. Gorünüşe göre oczacılar «Artan fiyatlann bize sağhyacağı fazla kftra niçin engel oluyorsunuz?» demekte, fakat bunu dolaylı yollardan söylemektadirle* Yeni istediklerı ytiade 40 kâr gerçekleşirse bir kutu X İ14cından kazançlan 60 kuruş olacaktır. Son 1520 jrü lçlnde Uâç üyatları bir kaç kez arttı. Biz eczacı dostlanmızın bu artışlara <Hayır!» demiş olduklannı hatırlanu yoruz. Meşhur bir söz vardır: Hak söyletir, menlaat bağırtır, diye. Belirli bir tneslek «alıiplerinin meniaatlerini korumak için bağınnalan da bır ölçüde doğal sayılabilir, ama bu ba£ırma ları dinleyenlerin de bazı hataları görüp değerlendirebileceklerini de unutmamak gerekir Istanbul Eczacı Odası Direnme Komitesiniıı bildirısindeki ilginç bir beyan da «İlâç yapımcılanna öyle akıl almaz olanaklar ve sömürü fırsatının bağışlanmış oldu ğudur.» Bildiğimize göre Yapuncılar şimdiye kadar, eczacılan gücendirmekten sakmmi5İar ve ecza cılar boykotundan sonra konuçan ürüü bir ilâç yapımcımız, eczaaları desteklediklerini ve ortsda bir ilâç sorunu değü, bir Sağlık Bakanlıgı sorunu bulundugunu söylemişti. Eczacılar da şimdiye kadar yapımcılan doğprudan doğ ruya karşılanna almamışlar, fbazı noktaları) ilgililerin kendiliklerinden anlamasını istemislerdir. Nitekim 5 ocakta yapılan Uâç açık oturumunda da Türkiye Ecza cılar Birliği Başkanma yönelttiği miz «Hsm madde, ambalaj, işçi ücretlerindeki artışlara rağmen. ilâç fiyatlanna yapılacak zamma hayır, dediğinize göre acaba, yapımcılann kârlan o derece yüksek tir ki. fiyatlan yukselrmeden bu artışı karşılayabilir mi, demek isti yorstınuz, bunu açıklar mısmız?» sorumuz cevapsız kalmıştır. Eczs cıların yapımcıları bu biçimde açık ça suçlamalarına ilk kez tanık oluyoruz. Görünüşte bu suçlama daha ziyade Sağlık Bakanlığına yöneliktir. Ortada eğer bir sömü rü varsa bazı istisnalar dışında Sağlık Bakanlığınin buradaki payının sömürü olanaklarını hazırlamaktan ziyade, bunu önleme olanaklarından yoksun olması seklinde düşünülebilir. Yapımcı fiyatlannın çok kez yüksek tutul duğunun pek çok örneği vardır. Bunlardan bazılan 5 ocak açık oturumunda Ankara Tabip Odası Başkanı tarafından da açıklandı. Sağlık Bakanlığınin ilâç fiyatı sap tamada kullandığı kendi elemanları da. kurduğu komisyon üyele ri de bize kalırsa konunun içinde degiUerdir, başka bir deyimle ilâç yapım1 tecrübesinden yoksundtırlar, fiyat takdiri büyük ölçüde ya jamcımn verdiâl? beyannamelere dayanır. tUtç fiyatlarını en gerçeğe uygun bir ölçüde düzenlemek amacı ile 1972 başlarında Sayın Prof. Tanker'in başkanlığında çaiışmalar yapan ve bazı oturumlanna Çalışma Bakanlıgı temsUcisi olarak katıldığımız ve ilgili Bakanhk ve kuruluş uzman ve temsilcileri ile üniversite profesörlerinin ve birkaç saatlığına iki yabancı uzmanın da katüdıklan bir komisyondan çok sey beklenmisti. Çok umutlu oldufunu belirten sayın Tanker'e bilmenı hatırlarlar mı? «Kendileri kadar umutlu ol madığımızı, zira komisyonda Maliye Bakanlıgı uzmanlarının da bulunmasına rağmen hiç birimizin ilâç yapımının inceliklerini bilmediğimizi, buna karşılık, yıllann tecriibesine sahip yapımcılann ilâçlan beyannamelerindeki fiyattan daha ucuza mal etmenln yollanm bildiklerini» ifade etmiştik. Her sanatta olduğu gibi Uâç yapımında da, halk deyimi ile, bazı (püf nok talanl vardı. yapımcılar bunu bi ze açıklamazlardı ve açıklamala rını belki isteyemezdik de. Bunu öğrenmenin en pratik yolu kamu sektörünün de. örneğin Sosya] Si gortaların, ilâç endüstrisine katıl ması idl Yurdumuzda bugün yerli, yabancı 115 kadar tıbbî müstahzar ve tıbbi malzeme yapımcısı var dır. Bunlara birkaç yenisinin ek lenmesine hiç bir tepki gösterme yen özel sektörün, S. S. K.'nun ilâç fabrikası kurmasına şiddetle karşı çıkmasında da. yanılmıyorsak, bu (püf noktasınm> meyda na çıkmasmdan duyulan endişenin payı bü>"üktür. tlâç konusunun çeşitll ySnlerden incelenip tartışıldığı toplantı ve açık oturumlarda Sağlık Bakanlığınin işi sıkı tutmadığından vakit vakit yakınılmıştır. Son yıllarda sayın Sağlık Bakanlannm konuya yaklaşunlanndaki farklı lıklar gözden geçirilirse bt» y«kmma bir ölçüde haksız görülemez. Ortada belirlenmis. bir Uâç poll tikası ohnayınca Sağlık Bakanlıgı nuı tutumuna sayın Bakanlann kişisel görüşlerinin az çok egemen olması doğal bir sonuç. tlâç y«pımcılarmın da bu değişik ve btrçok kez de çelisik olan durumdan faydalanmayı ihmal etmediklerl cöylenebilir. Sağ!ıklş Sendikasının 5 ocakta düzenlediği açık oturumda hiç olmazsa bazı konularda fikir blrliğine varılacağmı uman dinleyiciler bu çelişik görüş ve eski tar tışmalarm sürdüğüne tanık olmus lardır. Sonuç 1) tlâç endüstrimiz son 2025 yılda yoktan var olmuş gibidir. Sağladığı dövit tasarrufu da yılda 3 milyar» yaklaşmıştır. tlâç yapımcılarının bu hizmetIer:nln karşılığını lstemeleri do ğaldır. Ne var kl, bu karşılık da TUrk halkı ve kamu saglık kuruluşlannca fazlasıyle ödenmiştir ve ödenmektedir. BÎSyl» olmasaydı dünkü ilkel lmaiâthaneler bugünkü milyarlık llaç endüstrisi durumuna gelebilir miydi? «tlâç fiyatlan Türklye'de başka ülkelerden ucuzdur, büsde falan ilSç 5 lira. Fransa'da bu kadar frank, Amerika'da şu kadar dolar» gönişünden kaçınıp o ülkelerde orta kazançlı bir isçinin. bir öğretmenin bir günlük kazancı ile «falan» ılâçtan kaç kutu, bizdekilerin kaç kutu alablldiklerı hesaplanmalıdır. 2) Ben.zeri şeyler eczaneler için de söylenebilir. 20 yıl evvel 23 eczanesi olan kentlerimlzda bugün 2530 eczane gönilmekte ve bunlardan hiç birl de Sağlık Bakanlığınin 1 aç polltlkası 1 yüzünden lflftss lürüklenmemlt geçim zorluguna düşmeml* bulunmaktadır. Aşın isteklerden, direnişlerJen kaçınmalannı bek leriz. 3) SSK veya 6bür kamu kuruluşunun İlSç hammaddesi fab rikası kurmasıyle Uâçlarda bir ucuzlama olacağı inancında değiliz. Haseki Slmpozyomunda da belirtildiği üzere, bugün insan hekimllğinde kullanılan ham madde sayısı 300 kadardır. Bunların hepsini blrden yapabilecek bir veya iki fabrika düşünülemez, bunun dünyada cfa galiba bir Srnefi voktur Kurulacak fabrikamn en genis bir hesapla bunlardan beşte bırinı yapabilecegi kabul edilse, geri fcalan 240 iiâç yine fthal edilecektir. Kaldı ki. müstahzar vapımında hammadde payı da % 14 22 kabul edilmektedir, fiyat üzerine etkisl de buna yakın olacaktır, halbuki fahiş kârlardan söz edil mektedir Ama bütün bunlara rağmen SSK'nın bir ilâç fabrikası kurmasında yurt açısından büyük yararlar varcfır Kimya endüstrisinin gelişmesini. arastırmacı yetişmesinl teşvik etmek, bir savaş veya olağanüstü durumda, hiç olmazsa bir kısım önemli ilâçlan yurt içinden sağlamak yukarda da değindi/îimiz (tibl, müstahzarlann gerçek malivetlerinin bulunmasında, bir çeşit (test laboratuvan) görevi yapmak gibi. SSK açısından daha başka yararlan da vardır, bunlann başında da bugün % 2.5 4 arası bir gelirle çalışan fonlann daha verimli alanlara yatınlması olaoağı gelir 4) Sağlık Bakanlıfı, SSK ve 6bür kamu sağlık kuruluşlan ec zanelerinde formüle Uâç yapımı na, basit ambalaj kullanılraasına hız verilmeli. hekim ve eczacılar bu konu üzerinde efitilmeli. teşvik edilmelidir. Bu yön tem titizlikle vürütülürse ilâç israfmın da, ilâç fiyatlan yükselmesinin de büyük ölçüde önüne geçilir. 5) Yapımcılarla eczacılar arasında bir çeşıt aracı durumunda olan ilâç depolarına artık fazla bir gerekseme kalmadığı inancındayız. Dün eczanelerde büyük ölçüde formüle ilâç vapılır ken, gerekll «şımik üretim» ien kolaylıkla saülamakla önemll rol lerl vardı. Bugün eczaneler slmik üretımlere hemen hemen gereksınme duymaz olmtışlardır. Müstahzarlar ıçln de fiyat irttı rıcı böyle bir aracıya hiç gerelc yoktur. iz «Hür Dünya»nm bir Uyesiyiz... NATO, Hür Dünya'yı koruyor, CENTO da koruyor Hür Dünya'yı... Amenka, Hür Dünya'nın lideri... Amerika. Şili'nin. Güney Afrika Birliği'nin, tngiltere'nin, tran'ın, Türkiye"nin. Suudî Arabistan'ın da lideri... Lider'in son yıllarda başı sıkışık. Büyük başın. büyük derdi olur. Amerika'nın bası büyük oldugundan. derdi de Myük oluyor. Bir vakitler «büyük baş» olarak Nizoni seçmişti Amerika . Ama bu secim birazcık tuhaf olmuştu. Sonradan ortaya çıktıgına göre. Nixon seçimi kazanmak için gizli örgütleri el altından kullanmış Amerikan sütçülerine el altından haber eönderip demiş ki: Siz seçimlerde benl parayla destekleyin: ben lktidara, geld!*imde süt mamullerinin fivatlannı artırayım. Sütçii devip gecmevin. Amerikan sütçüsü demefc. rüm Amerika'da tekel demek... Siitçüler. Nixon*ı desteklemişler, parasal destek saeiamıslar Nixon da Cumhurbaskanı oluncs süt üriinlerinin fivatlannı artırmıştı Hür Dünyp. bu isi ögrenınce. herkes çok sünldı. Ama bu kadarla kalrradı ış: Nlxon'ın kendisine yardımd seçtiğı ABD Cumhurbaşkan: Muavint tspiro A(rnew de meğer bir vergi kacakcısı imiş Bevaz Saray'da eörevini yürütürken birtakım Arap şevhleriyle rezeâhladı&ı işler nedeniyle. tspiro şimdi milyonlannın Usttine milvonlar koyuyor. Hür Dünva'da rezgahlanıvor bövle numaralar Amerikan'm en büvük «hür tesebbüs»lerinden tTT lse, uluslararası telefon. telsraf kumpanvasıdır. Bu şirket de CtA ile anlaşm Siü'de Alienrie iktidannı devirmek 1çin dolap çevirdi. Çevrilen riolaplar sonucunda Allenrle, Washington da tal:m sörmiiş oaralı generaller raraîından devri'.ınce, on binlerce kişi öldürüldü. sürüldü. su (ribt kan atatıldı Şili'de. ve bövlece Hür Dünya bir tehlikeden Kurtanldı. Amerika'da bu numaraîan cevtren iktidann bir vaman adamı da Kissineer. ABD Dışisleri Bakanı Hür Dünya'nın önde gelenlerinden bir cerbezeli kişi olarak Nobel Banş ödülünü aldı. Ama Kissinger simdi divor kl: Gerekti*i zaman Ortadogu'ya askerl müdahalede bulununız. Eh, Hür Dünya'nın barış şampiyonu İşte bu kadar olur. Kissinger ayrvı zamanda tran Sahı'nın yakın dostu... îran Şahı, Hür Dünya'nın lideri Amerika'nın en İyi silâh müşterisi... Iran'da halk çok «hür» olduğu için silâhlanıyor durmadan... §ah, her yıl en aşağı lkiüç yü* «ydım glıll mahkemelerde mahkum ettirip idam ediyor. Ama elinde o denli dolar biriktl ki Şah'm, bu yıl «Hür Dünya» üyesl Fransız sermayesinin ünlü blr derglsl Şah'ı kapak adamı yaptı. Hür Dünya'nın ünlü gazetelerinden Sunday Timeg ise açıkladı: îran'da Şah'a baglı gizll poüs Brgütü SAVAK, elektrikli ızgarada işkence yapıyor özgürlük lsteyen Uerıd aydmlan sod» glbl ızgartds kızartıyormuş SAVAK.. İJah böylec* koruyor Hür Dünyanm saygın bir üyesi kiraliitini Aynı tamanda Amerlkab muteber eazeted Jack Anderson Sah'm ClA'ya p a n yar> dınu yaptıgını da yazıyor Böylec« Nobel Bans ödüMJ Sahibi Kissinger ile. Yılın Adamı $ah"ın dostluklan büibütün perçinlenlyor. Hür Dönya'nm lideri ABD Başkanı Ford bu arada Dnv man Sultanı Kabus'u tavhyarak Basra Körfezlnl denetle* mek üzere blr Ada'da üa kuruvor.. Tabil Hür Dünva'yı korumak için yapıyor bunu Şeyh Kabus'un şevhlifil d« böylece Hür Dünya'nın bir ülkesl haline geldt Seyh Kabus'un ülkeslnde insan köledir. alınan satılan: hırsızlann kolu kesilir; zina vapan kadm taşlanarek öldürülür; ve Hür Dünya'mn zengin Amerikan petroleülenvle Hür Dünya'mn jeyhleri petrodolarlan paylaşırken halk türünür sokaklarda... Biz Hür Dünya'nın bir üyeslvt». Amerika Hür Dünya'nın bir lideri... • Ama Sah, CIA'ya para vardımı yspıyormu».. CIA'nın uzmanı George Harrls şimdi Türkiye'ye gelmlş .. CIA'nın Türkiye'de etkilı bır örgütü varmı»... Şah. ClA*y« p«ra veriyor: CIA Türktve'de harcıyormuj bu parayı . Şah, llerici aydınları sosis gibi kızartıyormuş. CIA'cılar diyorlarmıs ki: . Bix Hür Dünya i»ln çalısıyoru». * ^ ' TfSs? r " Biz Hür Dünya'rrm bir üyesiyiı. . ^ J . . . ., Ne laman özgür dünya'mn üyesl olaeaf»»T»•""'• « ^ uy uru Istanbul Tıp ı Fakültesi Dekanlığından rakültemiz. Kadın Hastalıklan ve Doğum Kürsüsünde açık bulunan aşağıaa kadro ünvanı ve derecesi yazüı kadrolarm •57 sayüj Devlet Memurlan Kanununun 48'inci maddesindekl ve asağıdaki nitelikleri taşıyan Yüksek Okul ve £be • üemlire O.Vulu mezunları arasında sınavla. PERSONEL ALDJACAKTIR. Kadro Ünvanı t Uzman Doktor Laboratuar Şefi Hemjir* Hemıire Hemsire Ebe Ebe Kadro Derecesi: 8 7 8 1Q Kadro Sayısu 1 1 1 1 1 1 8 10 11 12 Sınav, 6 ş\ıbat 1975 perşembe günü saai 10.00da Kürsü Baçkanheuıd. yapılacaktır. Uzman Doktor, Laboratuar Şefi, Ebe, Hemşire kadrolanna atajıacaklara, tş Güçlüğü zammı. ayrıca Döner Sermaye tt* letmeİEri Yönetmeliği uyannca, ögrenim durumiarına ve çalışma süreierine bakılarak 75u. TL ilâ 1.500. TL. arasında değişen bir yan ödeme verilebileeektir. SLNAVA KATILMA ŞARTLARI: 1 657/1327 sayılı Devlet Memurlan Kanununda öngörülen esaslar 2 3ö yaşından yukan olmamak, «ilk defa memuriyete girecekler için) 3 Askerlik hizmetini yapmış olmak. 4 Herhangı bir öğrenim kurumu Ue ilişkisi olmamak, 5 Isteklilerin, 3 şubat 1975 pazanesı günü saat IB.OO'ya kadar bir dilekçe. öğrenim belgesi. nüfus kimlik cüzdanı asiı ve benzerı. askerlik durumunu bildiriı belge ü fotoğraf ile bîrliktp Fakültemiz, Kadın Hastalıklan ve Doğum Kürsü Başkaniığma başvunnaları duyurulur. (Basınr 10579/576) VEFAT Bay ve Bayan Yetvart Horhonıni ve Evlâdl, Bay ve Bayan Vigen Sarkis Horhonıni Berksoy ve Evlâdı (Almanya), Bay ve Bayan Keğaris Horhoruni Berksoy ve Evlâtlan, çok sevgili Babalan ve Anneleri, BAY Eczacılann yeni girişimleri Istanbul Birinci Bölge Eczacı lar Odası, İlâç Depoculan ve Eczane Sahipleri Cemıyetlerı ile bırlikte yaymladıkları 2.1.1975 ta rihli bir bildiri Ue. içinde bu lundugumuz ocak ayının 20'sine kadar depocu kârının yüzda lü'a, eczacı kânnın da yüzde 10'a yükseltilmesı halinde direnişlerini daha etkin biçimde sürdüreceklerini Saglık Bakanlıgına duyurmuşlardır. Aslında. eczacı kâr oranının yüz de 25'ten yüzde aO'ye indırilmesi somut kârda bir azalma meydana getirmemektedir. Şöyle ki: Ecza cı depodan 100 kuruşa aldıgı bir X ilâcını 125 kuruşa satmak bu Dr. HORHORUNÎ BERKSOY'un ve BAYAN Sosyal Sigortalar Kurumu Istanbul Hastanesı Başhekimliğinden 1 Hastanem:z ile t y ü p tıastanesinin bır yıllık Ihtiyacı aşağıda gösterilen vlyecek maddeleri, hiialanrtdakı tarih ve saaiıerde kapalı ^arf usulü İle ıhale edilecek ulup bunldTa ait şartnameleı Komısyonumu/dan ücretslz reınin edilebilir 2 tstekülerın Kapalı zarflannı ıhaıeöeıı Dİr saat öncesıne Kadar KiKamustafapaşa da DuUman hastanemı/ Komlsyonuna vermeleri veya posta ile göndermelerı lâzımdır Postadakı gecıümeler kabul edllmez. S Kurutnumuz hastanelen 'Müi) Sayılı Kanuna tabi degıldir. 31 ton tavuh eti 5 subat IM75 saat: II 00 24 kalem kuru çıda maddeleri 5 suhat IM75 saat: Ift.ltU 3a kalem yaş sebze ve meyve t şubat l»75 saat: 15.0U > Araksi Dr. Horhoruni BERKSOY'un ani vefatlannı akraba ve dostlanna derin teessürle bfldirirler. Cenaze merasimi (Yarın) cumartesi 25 ocak 1975 saat 13.30'da Beyoğlu Balıkpazar Üç Horan Ermeni Kilisesinde icra olunacaktır. Ciçek Reklam: 154573 s (Basın: lUSOa/578)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle