27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 19 Ocak 1973 işiler vntdır kendilerini uzaktan zaman zaman gasıenr.ijlerdir. Bir sis tabakası ardından görcr.ler, onları hayallerinde büyütürler, devleştirirler. Ama yanlanna ulaşma olanağı doğarsa, hayallerinin geıçekle hiç blr Ugisi olnıachgını, de\ değil. bir eücc karfisında bulunduklarını gcıürler. Böyle kişiler zamana hiç dayanamazlar. Bızla bitirir onları zaman. Tıpkı günej karşifinda eriyen ve sonunda büsbütün yok clan kardan adam gibi eriyip giderleı, daha fağ'.jklannda.. Buna karjılık, kigiler vardtr yanlsnna yaklusıldıkça, uzaktan görüldüğünden çok daha bü yük clduklan enlaşıiır. Her geçen gün, her geçen jrcl oniarı kır adam gibi eritip yok etmek {öyle dursun bir çığ gibi, biraz daha bü yütür, d»«vî«jtirir. Toplumumuzda çok raslanan birinci türe biıde efkiden «kâıip jöhret. (aldatıcı Onlü)ler denilirdi. UzGlerek söyleyeyim ki, bu aldatıcı unlülerin sayın üJketnizde pek kabarıkür. Ama bunlar kusaklan (ya da tarihi) aldatamazlar. Belli bir anda, bclli bir kuaağm kua bir döoemind* lönü varir parütılan. Sönmez •• tükenmez bir ıaık kaynağı gibi ölü münden Kmra da gelecek kujakları aydınlatmağa dtvam eden Atatürk gibi büyük ruhlara İM tarih boyunca çok az raslanır. Fakat kendi kufağmı ve kendinden aonrakl birçok kufağı lürekli olarak aydmlatan, unutul maz ifüc kayruıklarını, her dönemde birkaç tan« (birkaç on tane) olsun görebiliyoruz. tjte Kurtu luf Sava 51nın v* Cumhuriyet yülannın delikanlı lırı olan ve bugün vajları 70'e ulasan kujagın, kendinden sonrakller* «ık tutan kiğilerinden bi ri de. 40 yıla yaklajan bir süreden beri, kuskuluz, Hıfzı Veîdet Velidedeoğlu Hocamızdır. O yalnız ögrencüerinl değil, yarılan, konusmalan v cavranı;larıyle milyonları v« milyonları aydmlatan bir rreşale olmuştur. Her dönemde deneraniş. h>ç bırisinde küçük hesaplara, kişisel çıkarlara kapılmamıı, önüne atılan pek çekici olta lara aldanmamı», kaypaklık, döneklik göstermemif. eksine, hcr zaman cesaretle, bilgiyle ve ileri görüjle ciağruyu, lleriyi, toplum yararını ve hak kı savunmus. TOrk toplumunun geriye degil, dainıa ileriye. çağtn kavramlarına ve çağdaj düz*ye ularmajı için yazmıt, yazmıstır.... Demokra *i, özgürlük hukuk devleti, sojyal devlet ve »os yal görüşlcr ne zaman tehlikeye düşse, barbarlık ne zaman hoıtlasa, pırü pırıl Türkçesi v« berrak kafasıyle. yılmadan , tam bir cesaretle kaleme ıldığı yazılar ya da yaptığı konuşmalarla fafizmin. her türlfl gericiliğin, her türlü irticaın karşısına dıki'mişür. Hem de pek çok baskılar, kallejlikler, hsttfi alçaklıklar ve tuzaklar ona karşı da harekete geçirildiği halde... K Bir VeJidedeoğlunun ardından Prof. Dr. Muammer AKSOY «büyük yardımcı» olmanın sağladığı btşan, ortanın üstünde işler yapmış kişilerin ulaştıkîanndan daha üstün bir basandır. 1 ocak 1926'dan 7 ocak 1975'e kmdar 49 yUı aşkın bir süre Hıfzı Veldet Veüdedeoğlu'nun sag kolu. destefi ve tUKenmes yarduncuı olan Saime Velidedooğlu'nun kendisine verdlklerine barşı Hocamızuı şükran duy^usu, onun aten duygu dolu j!an yaşammda çok büyük blr yer kaplar. VeHdedeoğlu, vefa, özveri simgesi olan hayat ar. kadaçına kar?ı bu şükranım, yazüannda bol bol dile getirmiştir. alçakgönüUü Hkat çok degerli bir kadının kayba dildigi bujfünlerde, onun hatırasını anmak ve ya kından bildıgırn önemli bir gerçeği dile getirmek için yazıyorura. Bu kadın Saime Velidedeoğludur. Su söru künin söyledijini jimdi hatırlunıyorum: «Basafil. her erkefin arkannda rautlaka bir k>dın vardor.» Bu sözün. benim bildigim güzel bir kanıtını, urjn yıllardan beri kendisini •Saima Ab la> diye andığım < > Saime Velidedeoğlu verdi. 1 Onu geçen hafU kaybettik (2). gerçek deraokrasi getireceklerlne lnanarak) DP" ye oy verdifi halde, Saime Velidedeoğlu: «Ben AUtürk'ün partisinden haşkasına oy vermem» demiş ve oy".mu bu yolda kullanmıstı. Hasta olduğu, kınk kolunun askıda bulunduğu, gözlerinden ameliyat geçirdiği sıralarda bila bütün seçimlerde, son muhtarlık seçimlerl dahil, oy kullanarak vatandaşlık göre'nni hiç aksatmayan gerçek bir Türk vatandaşıydı o. Hocamız Hıfa Veldet Velidedeoğlu, yvalan, konuşmalan ve davranıslariyle önümüzdeki yıllarda da karanlıklan yutarak ışıklı günler dogrultusunda ilerleyip Türk toplumuna yararh olmaya devam edeeekse (ki etır.elidir ve etmek zorunluğundadır!) elvertşsiz sağlık durumuna rağmen on« bu gücü büyiik ölçüde verecek kavnak yine Saime Abla olacaktır. Onun durmadan «Hıfzı, bu memleket senden daha çok hizmetler bekliyor» diyen sözlerini hatırlamak, Hoeamıan gUcüna früç kstacak. «Hırzı kendine lyi bak» diyen son sözlerini (vasiyetini) kulaklannda dujrmaa, bo zulan sağlıgına biraz olsun özen göstermesin» yardim edecektir. Her ikisine de on blnlerce öğrencisinden, yüz binlerce dostundan, miljronlarca ülküdaşından sevgıler, saygılar, sonsuı şükranlar. (1) Hıfzı Vetdet Velidedeojlu'na uzun yıllardat»beri «Ağabey», eşine de «Salrae Abla» deıim. Aradaki bu yakınlı^ı ve hayat çizgimizin bnirfine kcdar birbiriyle aık sık kesiftljh v« hirleştiçi hazı noktalannı »rvçili Hocam ve »ğabeyim Velidedeoğlu. 1949'da Tazmı? oldnr< tsviçre Sevahati Anılannda (s. 262) «Prof. Eçeer ve öSrenclsi Muammer» başlıiı altır.da tatlı bir dille anlatmıstır. Mevcndn kalmayan bu anılann, yen) çıkmaya baîlayan DEVtRDEN DEVİRE sertslnde veniden basümakta nlduğıınu öğrenerek sevlndim. (8) Son flç yıl içfnde birlsi kolundan. Bçfl lerinden ohnak özere dört ameliyat ti. Ona bastahanede çpce eündiiz Hıfn Hoca eşlik etterdi. Baskalanna emnivet edemezdi onu. BirbirleTine yahıız es değil. evlât olmuşlardı sanki. Kınk kolunun amellvatmın yenllenmesi perekiyordu. Bunun. fciiçük oitlunun operatJir olarak eörevli bnlımdntiı Cerrahî Kliniğinin şefl tarafından Almanya'da vapılması kararlaştınldı. Tam eidecekleri «ırada. Hocamızın sanlıŞa tntnlması üzerine Saîme \bla onu bırakıp çitmedl. Ancak. Hoca iyilige v9x tııtıınca vc onun ısrarı Ozertne fitmpie razı oldıı. Amrlivat çok başanlı eeomiş. Hatta 7 ocak salı eünkü son telefon konnsmalannda Hocamıza av sontmda döncceffini «kendisine iyi bakmssını» söylemiş. Ne kadar acıdır M, aynı rtnün aksamı hiç bekIrnmedik bir kaln krizi onu çok sevdici e?m* den ve hepimlzden ayırdı. Isıklar İçinde yatsın! (3) Aynca, Bi'rf Tayınlanncs eıkanlmalrta nlan . Devirden Devire kttahının eşlyle olan türlö anılara ayrılan dördüncü cildinin en hajında da sn eflmle vcr alıyor: «Hayat arkadaşım Saime Velidedeoğlu"na armağan». Blr de: Bir lise ö?rencisinin MilH Mücadele Amlan (Varlık YayınUn 1970) s. 195. Dünya'dan Uzak Babıâli B Kadının Katkısı Ord. Prof Velidedeoğlu'nun tüm bajarılannın arkasında bu erdemli, temit yürekli. alçakgö nüllü sessiz kadının bulunduğunu bildiğimden, onun büyük acuını, on binlerce öğrencisi, yüz bin lerce dostu ve mllyonlarca okuyucusu ile birlikte yürekten paylc}iyorum. Gerçekten, her meslekten birçok ki;inin, fakat özellikle bilim ve siyaset adamlarının brsarı ve ba^arısızlıklannda hayat ar kadaîlarının katkısı çok büyüktür. Nice bilim, Eİyasal ve devlei adamı onlara demirden bir kostek olan ejlerinin bencil davranışlan yüzünden yeteneklerini tam olarak ortaya koyamamışlar, toplumlarına çok az yararlı olabilmişlerdir. Buna karîilık, birçtıV bilim ve siyaset adamınm basanlannı. onlara her an büyük bir vefa ve özveri ile destek olmuı, onlann en bunahmh anlarında kendi arıl&rını. nkıntılarını unutarak eslerlnin daha büyük toplumsa) acılannı, dertlerini eritebilmenin binbir yolunu keşfetmiş, 'adı yalnız dar çevrelerde hihnen) alçakgönüllü hanımlara borçluyuz. î?te Salrne Atala. (Salrae Velidedeoğlu) hiç kuîkusuz bu adsız büyük kadınlardan biridlr. Tıpkı «Meçhul Askerlen, kahraman «Meçhul Analar» gibi... Hem Hıfzı Hoca'yı. hem Saime Abla'yı kırk yıla yakm bir süredir tanıyan bir insan olarak, onun jçibi kadınlanmınn kocalannın fçüçlerine güç katarak, topluma unutulmaz hizmetler gördüklerinl burada belirtmek isterim. Kuşkusıız yer.i yeüsen kuşaklardaki kızlarımız kendi meslek çalışmalan ve yaratıcı güçlerivle topluma erkeMer kadar fkimi zaman daha da fazla> büyük hizmetler sunabilecekler ve sunmaktadirîar. Ama Saime Velidedeoğlu gibi kadınlanmırın, birer adKz kshraman olarak. kendi mesleklprinde parlamıç kadm'.ar kadar ve hatta or.îardan da fazla hizmetler görcHikİprini ba'irtmsr'in, gerekli bir görev olduğuna inanıyonım. «Bv.yült kişi»lere Bir Ataiürkçü Evet, her başanlı erkeğin ardında mutlaka bir kadın vardır. Bunu kendi nefstnde yasayan Velidedeoğ'u, 1965te çıkarmış olduğu 600 sayfalık «Aile Hukuku» kitabmı şu satırlarla eşine armagan etmiştir: «"Üzerinde çok emek haroadıjhm ba «AtLE IltJKUKl» kita7>unr. tam 40 yıldan beri her tflrlü mihnet vr mahTumiyete seve seve katlanarak Tfirktye ve Avrurta'daki &£renciUk hayatnmia olAuçn kadar. ?l ^!a varan tstanbul Hukuk Fakültesi ÖRretim üyelipindeki çalışma ve araştırmalarunda da bana daima manevî destek olan ve huzurla ça'ısm» Imkânını hazırlayan, sağlık ve hastalık eünlerinde her laman yambaşnnda bnlunarak aile baçİTİıjhn'n en temiz örne^ini veren hayat arkadamm SAİME VELtDEDEOGLl'na lthaf ediyorum» (3). Saime adındaki bu sessiz. özverili ve birçok kimscce meçhul ksdm. k?ndi hayatını büyüklügüne inandığı kocasının hayati içinde öylesine eritmiîti ki, amel^yat oldııg^ı Almanv.i'dan korasiyle yaprıSı son telefon konuçmasında ona son sözleri; CBir Hir vasiyet:>: «HıfzıcıSım. kendine iyi baki demek oimuştur. Burada Önemli bir noktaya değinmeden bu yazıya son vermek istem'yorum: Saime Velldedeoglu, görüş. inanıs ve davranışlannın dogrulu ğuna sonsuz bir inanç taşıdığı kocasının bilinçsiz bir uydusu oimadı hiç bir zaman. Politika inancında. eçi gibi, featıksız bir Atatürkçuvdtl. Dinsel inaicına baS'ı. yobazlığa düşmandı. Türk kndınınm bir gün toplumda büyük rol oynayacafına inamr ve onn bu yolu açan AtatUrk'e baflılıgım her zr.man a^klardı Ama 1950 seçimlerinde pe'< çok aydm gibi Hıfzı Hoca da (»özlerinin içtcnliğinı o zaraan kabul ettiği DP liderlerinin Kısa bir siire önce «küçük» üniversitesiyle ilgigi yasa gereğince sona eren, ama 40 milyona leslendiği «biiyük» üniversitesinde, yaularıyle ko nuşmalarıyle ve davraniflarıyle hiç durnudan derslerine devsnı eden pek değerli honraiEin bugüne kadarki. başanlarını yalnız kendisine malet mek hak^ıılık olur. Ben bu yazjyı, Hıfzı Veldet Yelidedeoğlu gjbi, 40 yıla yakm bir süredir Türk toplumım^ büyük hizmetler sunmuş ve daha da sunacak oîan bir büyük kişinin çalıçmasında ve E&vaçımında onr tükenmez bir destek olan sade. BATAKLIK TÜRKÜSÜ OKTAY AKBAL Evet Hayır Tarihin Başlangıçı, Çağlara Bölünmesi :guel de Servantes Saavedra'ya gore, «Don Kişot' ıınr.» !:oriU olarak aldığl öyküTün Kuzey Afrikalı yazan C. H. Bsnengeli çok iyi bir tarihçidir. Bütün ayrıntılan, çeyitli noktaları, r.e ölçüde küçük, önemsiz olurlarsa olsunlar, tek tek anlatır o. . Survantes bu «Gzcta dönük» tarih ğ6xüşUnden~«<»r'Hle*ken, belli bir tarih anlayışmı, gele« nekselleşmiş tarih yazmacıhgtının altında yatan anlayışı belirtmiş oluyordu. O çagdan yakm aamanlara dek bu »landa önemli bir değişiklik olmamıştır dıyebiiiriz. Zamanımizm devimsel tarih •nlayışında lse. özel bilgi ancak genel sonuçlar için bir araç oldugunda değerlendirilmiştir diye düşüntiyoruz. M «Uzaktaydı derin sular, ulaşamıyorduk Dağiann derin sulan yukarıya yükseliyordu, varamıyorduk Yoksunduk. Gitgide azahyorduk. başkaldıramıyorduk.» Hep firpınmak btr bataklıkta. Sığ «ulardan bir türlü C'kamamak. Oysa göraıek az Uerde apaydm blr okyanusun, masmavi göklarin uzandıgını göz alabildiğine. Ama çıkamamak bir türlü kııır döngülü bir bataktan... Bir bakıma bugünkü toplumumuz, bugünkfl ortam, bugünkü gerçeklerimit... Aylardır sürüp giden bir hükümet kuramama hali. Türk ulusunun büyük (oğunluğunun guvenini, sevgiüini kazanmış, llk genel seçimde iktidar olacağı açıkça belirlenen bir gerçek liderin gerici, tutucu, çıkarcı güçlerce kösteklenmesi, engellenmesi... Türk halkının enginlere açılmak, özEürlüklere kavuşmak, sahici bir demokrasinin rüzgârlarına kendini kaptırmak isteklerinin dar helaplaria önlenmesi... Thornton Wilderin «Bizim Kent» oyununda kahramanlardan biri ölümden sonra yaşadığı eve, lokağa, yaşama döner bir düş süresince. Gündelik yaşamın içindeyken anlayamadığı, göremediği ayrıntılar ne denli deSerlldir, vaz geçilmezdir, görür. Kendini. kendi yaşamını dıştan leyredinca rasıl da anlamlıdır, yücedir, eşsizdir o içindeyken beğenmedığimiz. durmaksızın değiştlrmek ıstediğimiz gündelik ya»atn «Bunu kimse anlayamadı mı?» dive sorar. Oyunu yöneten kiçi «Pek az kişi anladı» aer. «Peygamberler, bir de şairler...» Şairler, ozanlar geleceji görürlcr. tçinde bulunduğumuz çıkmazı, batağı da bildirirler dizelerinde açık açlk. Politikacılar istedikleri kadar haik yıgınlannı kandıra dursunlar, milliyetçilik, mukaddeüatçıhk ticareti yapsınlar, aldatamazlar sanatçıları, şairîeri, düsünen cTuyan, yaratan insanlan. Bir şair kalkar da Bir Bataklık Türküsü»nü yazarsa, hem de bu günlerde, bu koşullarda. bu çıkmaz kapılar önünde yazarsa, bir bilriigi vardır. Günümüzden geleceğe kalacak bir bildiri gönrieriyordur... Cahit Kiilebi'nin şiirleri ciltler doldurmaz. Sayılıdlr, her dergide, her gazetede adı geçmez, ısmarlama şiir yazmaz. Bu yuzden her rfizesinin ağırlısı vardır, etkisi vardır, kalıcı gücü vardır. O, «Hikâye», «Sıvas Yollan», «Istanbuî», «Özgürlük», «Resim», «Kadınlar», «Rüzgâr». «Tokata Doğru» v.b. şürler zamana meydan okumuşlarsa. okuyacaklarsa bundandır. Bir şıirsel gerekliliğin ürünleridır onlar. Şaır yazması gerektiği için yazmıştır on'.arı, iş ol«un diye, şiir yazıyor görünmek için yazmamıştır. îçine düsmüştür bir acının, bir sevıncin: bir serçeğin tohumu, büyümüş boy atmıştır, verdiği ürün kalıcıdır artık, etkileyicidir, yaşayıcıdır... Külebi'nin son şiirini Ar.kara'cfa çıkan teüçücük bir dergide «Oluşum>da gördüm. «Bir Bataklık Türküsü.. • Bir şiiri daha varmış, o da gelecek sayıda çıkacakmış: «Bir Mutsuzluk Türküsü». Külebı'nin yeniden şiirler yazması, yayımlanması şiir dürıyamız için sev.ndiricidir. hele onun dizelerini sevenler için, benim için, sizler için... «Pınardık. Bir parmak suyumuz bin kez kesilivordu Ağaçtık, bin kez kuruyorduk. kabuklaşıyorduk» diyor bu bataklık türküsünde. Türküsüz kalmak, şark.sız, şiirsiz kalmaktır. Bataklıkta kalan kişıler, topiumlar «iirden. «anattan, mutluluktan kopacaklardır ereeç. Külebi bu şiiriyle bir bildiri gönd'eriyor toplumuna, duyan, düşünen kafalara, yüreklere. Bataktayız, boğulacağız bilin, ögrenin, diyor... «İnsan yüreğiydik. üsturalarla. sırım çekiyorlardı Delikanlıydık. asıyorlardu tutuşan «arkaçlardık Havaydık, boğuluyorduk. Bir yere sızamıyorduk Kursakttk, düğüm atayorlardı. Tlkanıyorduk Milyon gemiydik, teker teker batırılıyorduk.» Milyon gemi? Kaç milyon? Kırk milyon... Teker teker batınlabilir mi. yok edilebilir mi, ortadan kaldırılabilir ml kırk milyonluk bir insan yıgının yannlara duyduğu umut, güven, inan? Bu çeçici bir durumdur, bir kırgınlıktır, bir çıkmaza saplanıstır Görüyorsunuı zaman zaman giriyoruz toplumca bir bata*a bir çıkma?a. sonra nasıl oluyorsa oluyor çıkıveriyoruz kurtuluşa. aydınlığa, mavüiğe. 12 Mart gellyor, ardı sıra karabulullar... Derken 14 ekim, kovuyor o karanlıkları. Sonra vine başka ovunlarla o mavilik da|ıtıt mak isteniyor, ortaklıklar, Işhirlikleri, sisler, dumanlar, isler içinde boğmak sevinci, mutluluğu. güveni Yeniden toplumu sokmak bataja... Cahit Külebi şöyle bitiriyor bu ?ilr bildirisini: «Çiçek açmasıydık. yeşil üstüne kızJİ yağmasıydık San yagma«ıydık, mor yagmasıydık. mavi yagmasıydık NeyleyeUm ki bir türlü açılamıyorduk Doganm mı bataklığındaydık biz, kişinin mi? Anlayamıyorduk.» Bir sair, Külebi gıbı bir «,aır. yazdıgına anlattığına g5re hspimiz bir gün, hem de er. vakın bir gün aniayacağız bu •anlayamadıSımız^ı Nedir bu bataklık. nasıldır, fcim getirdı. kurdu önümüze, göreceğiz Bu gerçek olmayan, yalauca bir karabasan olan bataklık düşünden kurtaracağız kendimtzı. KENDtNTDEN ÖNCEKÎ, YA DA KOMŞU UYGARLIKLARDAN ETKİLENMEMİŞ BÎR TOPLUM DÜŞÜNÜLEMEZ. YUNAN ROMA TOPLUMU DA KENDÎNDEN ÖNCESÎYLE BESLENÎP GELİŞMESİNÎ OÖSTERMÎŞTİR Dr.Yaman mlr.in komısunu oluşturan küçük topluluklar var; öte yanda, uygarlıkiar, büyük topiumlar ki bütün insan geçmişındeki sayılarj yirmiyi aşar Tarihın inceleme birtmlari ışle bu ıkincilerdır. Olumlu dediğimi: bilimierde birimlenn saşnsı genel yasalar çıkarmaya yetecek ölçüdedir. Yazın (edebiyat) konularında bu sayı genel sonuçlara engel olacak ölçüde çok, tarihte ise şimdilik bizi böyle genellemelere götüremeyecek kadar azdır. Tarihçi, uygar toplumlarin zaman ıçindeki gelişmeleri ıçm, hepsinde yeniden ortaya çıkan birtakım evreîerın bulunduğu döngusel bir görüş ilen sürüyor. Ancak o zaman, örneğin eski Hint ya da Yunan uygarlığı ile Batı denen uygarlığın evrimlerinde ne ölçüde benzerlikler olursa olsun. genel tarih akışında birikime uğramış, çok önemli bilimsei uygulamayla ilgili ve öteki gelişmeleri görmezliğe gelmemiz gerekıyor. Ayrica, çok önemli, çok ilgmç olarak, zamanımızdaki toplumsal ekonomik, sıyasal, bilimsel vb. gelişmeler, bütün Ulkeleri, bütün ;nsan topluluklanm ilgilendiriyor. Pek uzak olmayan bir gelecekte, insanlıgın tek bir toplumu oluşturacagını söylemek abartma olmasa gerek. Gerçekten öyle olursa. böyle çalışma birimleri olan topiumlar artık ortaya çıkmayacaktır. çünktl başka toplumlarin gelişmeleri için gerekîi olanaklar ortadan kalkmıs olacaktır. O zaman, yeterı ölçüde çalışma birimi bulunmayacak tarih alanının, bir bilim, olumlu bir bilim niteliğinı kazanması, bu bakımdan dUşünUlemez Neden ilkçağ, ortaçağ, yeniçağ, yakınçağ? Neye göre? Batı dediğimiz toplumdan çıkan bir takım tarihçüerin, yazıncılann, aydınların yaptıkları bir bölünmeye göre. Yeniden Doğuş'un ürünü olan Batıiı yazar, kendini ve içinde bulunduğu toplumu, büyük etkisi altında geliştikleri Yunan ( Roma) uygarlıgıyle özdeşlemi?, Yunanistan'da (ve Batı Anadolu'da) kurulmuş eski uygarlıktan saymıştır. Böylece başlangıçta, «ilkçagda», eski Yunanlılar vardı. Yunan Roma topıumunun yerini alan Hıristiyanlık bir ara çağı, («karanUk») «ortaçagı» getirmlşMr. Tenlden Doğuş'la da yenı çağlar başlar. Batı toplumu, sanat, bilim vb. temel insan etkinlikleri bakımından eski Yunanlılardan büyük Blçüde etkilenerek, onlara bağlı olarak geüşmıştir. Ama bu, arada doğrudan bir çağ, kaçınılmaz bir tarihsel süreklilik bulunduğu »nlamına gelmez. Kendinden önceki ya da komşu uygarlıklardan etkılenmemis bir toplum dUşünUlemez. Yunan Roma toplumu da böyle etkilerle beslenip belli gelişmesini göstermiş. Roma împaratorlugunun yıkıhşı ile de son bulmuştur. «Orta çağ'.arda» ise gerçekte bir «Hıristiyan toplumu» vardı, doğal yer ve msanlan yönüiıden Batı toplumunun çekirdegıni oluşturan. (Ancak Toynbee"nin çözümlemesine gore. Ortodoksluğun dişındaki Hıristiyanlık Batı toplumunun içindedir.) öyleyse Batı uygarlığınm, Yeniden Doğuş'la olmasa bile, ancak Hıristiyanlığin ilerleaıesıyle başladığuu söyleyebiliriz, eski Yuaaniılarla değil. llk, orta, yeni çaglar gibi bir bölünme, ister Batı toplumuyle özdeş zamandaki ıster ondan daha eski oisun, öteki uygarlıklara uygulanamayacağı gibi, yalnız bırincisi ele aUndığı zaman da vanlış olmaktadır. Zaman yer içinde kesin sınırlı olmayacak ve çok geniş bir anlamoakı «Batı» sözcüğüyle ise, olsa olsa, «Doğu» uygarUklannınkilerle karsılaştınldıklarinda, ortaya çıkan birtakım genel özellikleri anlatmak isteyebiliriz, o kadar; yoksa yine, Yunsn toplumunu da için« alan bir Batı uygarlığını değil. Büttin toplumlarin kendine özgü takvimleri, bunlann başlangıçları ve düssenleri var. Hıristiyanlığınki ve Batı acunununki de öyle. Ancak sonuncusunun baslangıcına bağlı olarak bir «sıfırs nokta sı alıp bundan önceki olaylan tersine blr sıralama ile Baman içinde geriye doğru yerleştirmemiz doğru bir yol değildir. ^ ..„. Çok önemli olarak da burada başlangıç olarak alınan olayın lnsanlık için evTensel bir yani yok. Oysa, blldiğimiz kadany'e ilk olarak eski Mısırda gelijtirilen takvimin gökbilimsel yöntemle saptanan baslangıcı evrenseldir. Buna göre içinde bulunduğumuz yıl 1975 değil 4236 + 1975 = 6211 yılı olmalıdır, gertya giden yolun üıerinden tsa engeli kalktıktan sonra. Bunun gerislni ise kesin yıllara bölmemiz artık söz konusu değildir. ÇUnkU o zamaniarda. bize aynntılı bilgiler verebilecek, gelistirilmi? bir yazı yoktu; dolayısıyle onun bugüne kalabilece'.; ürünleri de. abıâli basınmda bir görenek geliîü. Her haftabajı. gazetelerin bir köjesinde yayım müdürleri okurlara açık mektup yazıyorlar. Çoğu zaman söylesi biçiminde kaleme ahnan bu mektupların niteUği, malını tanıtmalt ve ö\Tnck oluyor. Her gazetenin sorumlu yönetmeni bemen her hafta ji»iniyor: En iyi gazete biziz, aizin için çahsıyoruz, neler de nel«r yapıyoruz... Ki«inin emek dökfip ürettiği malı beğenmesi kuşkusuz doğal sayılmalıdır. Bırakınız insanoğlunu, kuzguna bile yavrusu güzel görünürmüş. Buna rağmen, bir gazetedc çalıjanlar, sürekli bir özeleıüriyi benimsemezlerse, salt övünmekla v» ürettikleri malı göklere çıkarmakla işi geçiştirirlerse, yanhş yapmtş olurlar. Gerçekte bizim Babıâli basını, son model dcibid ofsetleri, piyangolutotolu yayımlanyle parlak bir sergidir ama, gazeteciliğin özü açıaından konuya eğildığimizde iyi bir sınav vereceğimiz kuşkuludur. Bir önemll olaya parmak basarak belirleyelim bu düîüncemizi... Geçtiğimiz haftanın ortasına doğru bütün dünyayı ilgilendiren çok önemli bir haberi ajanslar gazetelerin telekslerin* geçtiler. Gezegenimizin yazgısına büyük etkisi olabilecek bu haberde özetle deniyordu ki: Sovyetler Birliği, 1972 Sovyet Amerikan ticaret anlajmasını fezhetti. Olay öylesina öneraliydl ki, hem Batı, hem Doğu dünyaıının süper giiçlerini ve iki dünyanın içinde, dışında yerınl almış küçük ülkeleri ilgilendiriyordu. Nitekim bu haberin yonımunu okurlanmız dünkü Cumhuriyet'te Ali Sirmen'in güzel yazunnda okudular. 1972 Ticaret Anlajmasının feshine Amerika'dıüti Yahudi aermayesinin baskılan neden olmuştu. Çünkü Amerikan yönetimi, Sovyetlerle ticareti geliştirmek için Sovyet Yahudilerinin Israü'e serbestçe göç edebılmelerini istiyordu. Moskova, bu istemi içişlerine müdahale saydı. Gerilim öyiesinc yoğımlajtı ki, sonunda anlaşma geçersiz sayıldı. Karar, geleceğe uzanan boyutlan bakımından kötümser anlamlar taşıyordu. Batı ile Doğu arasındakı yumuşama poîiükasj bir yerde noktalanmıştı. Geleceğin olumsuz doğurganlığında, birleşiyordu yorumcular... Süper kapitalizmin bunalımını; uçsuz bucaksız Sovyet pazannın dev satış ve yatlrım rakamlarına dayanarak atlatmak ve dar boğazlan. mallannı sosyallstlere satarak yumuşatmak isteyen Amerika, bu umutlanm yitirirse, ilişkiler sertlige dönüçebiürdi. Dünyanın ünlü gazetelerl haberi manşetlerinde verdller Babıâli basınında lse çıt yoktu. En çok satışlısından başlıyarak merdlvenleri lndigimlzcfe gördük kı, gazetelerimiz olaya birinci layfada tek lütunluk bir değer bile vermemişlerdl. Yalnıs Cumhuriyet, birinci «.ayfasının üıtüne cıkarmıjtx bu haberi... • Cumhurtyefin gBreneğinde okurlara mektup yazarak kendi kendini övme diye bir şey yoktur ama. gazeteyı ben. yönetmediğim için bu ilginç olaya parmak basıyorum Çoğu zaman benzerlerine rastladıSımtz bu çarpıcı olaydan yararlanarak bir doSruyu yinelemek istivorum bugün... Bir gazete okurlarına dünya ve yurt gerçeklerıni, önem •ıra'ina göre duyurmadıîı, ya da duyuramadıâ' zaman gazete niteliŞini yitirir. Gazeteler çesitli eğüimlerde ola» bilirler, sajcı, solcu, ılımlı sağcı. ılımll solcu, tutueu, devrimci veya gerici... Ams kapitalist dür.ya gazetelerinın değer ölçülerini bile taşımayan bir Babıâll basını var or» tacfa... Birkaç gazefemizl bir yana bırakırsak; basınımı», halkımızı dünya ve yurt gerçeklerinden soyutlamak İşlevinl sürdürüyor. Sermaye unlfımızın Ronüllü organı olmak iddiasındaki gazetelerimizln bile ABD Sovyetler ti. caret anlaşmasımn feıhini birincı sayfalanna lfiyık bulmayışına ne demeli? , Bir anlamı var bunun: Bir ülkede kapitalizm ılkel tse, o kapltalizmln gazete»! de ilkel olur. Bu gerçegi anladığımu gün ülkede bir aşama gerçekleşmiş demektir. TEŞEKKÜ R Canım kardeşim, Tarih Neyle Başlar? Tarih çalışmalarının öaele, aynntılara yönellkligi, tarihin yazıyle başladıgı görüşüyle birlikte giunış olmalı. Çürikü insanlar arasında en geniş, en aynntüı bilgi alışverişı dılle, bu arada kalıcı olarak ises tayıt yöntemleri çok yenıdir) yaa diliyle gerçekleşiyor. Tarih geçmış U zerinde aynntılı bilgı edinme yoludur dtye düşünülünce de, onun baslangicrnı, en önde gelen aracı olan yazmın başlsngıcında bulmamız gerekıyor. Burada, eleştirıcı bir bakışla görmemiz gereken ıki nokta var. Bir kez tarih sözcügünün, ki türediğı kök burada bizim için önemli değildir. söz konusu edebileceğimiz belli başlı ikı anlamı var: (ai eski olsun, yenj olsun, toplumlarin geçmişlerl; (b) bu konunun çeşitli araçlarla, geleneksel göriişe göre neredeyse yalnız yazı yoluyle ıncelenmesi alanı. İkirci olarak, tarıhöncesi adıyle bılınen bir alan var; yazılı olan'.arın dışında, geçmış toplumlardan, topiuluklardan kalan, başta kazılar yoluyle ortaya konanlar olmak Uzere her tür nesnenin değerlendirildiği alan. tşte geçmişin yazılı olanlar dışındakı kalmtılan (günlUS arsçlar, kabartmalar vb.), yerine göre bizi onlardan daha az aydınlatmıyor. Onun için, «tarih» yazıyie başlamaz, başlatılmamalıdır. Felsefedekiler olsun, günlük yaşantidakiler olsun, çeşitU alanlardaki birçok kavTam gibi tarihle ilgili geleneksel düşünce de geçmişin üzerimizdekı agırlığıru gösteriyOr (ilginç olarak, tarihöncesi sözcügünün kendisi bile). Yazının buiunuşuyle. bir yandan yazılı kalıntılar ortaya çıktruştir, öte yandan sözctiğün ikinci anlamındaki tarih yazümaya başlanmıştır dıyebiliriz. Tarih için başlıca araç olan yazının değerıne kazı bulgulannın uyandırdığı bir kuşkuyla bakabileceğimiz ilginç bir örnek var: Homer'in koçaklamasında yazdıklarından büdiğimız, alışılagelmis duygusal yorumuna yakin zamaniarda ekonomı yorumunun eklendiği ünlü Tnıva Savaşı. Bir Alman araştmcısi için, perçekte bu savas olmamıştır. Kazılann ortaya koyduğu bulgularla yazılanlan incölemesinden sonra, o, böyle bir savasın geçmişte yer aldığmı gösterecek bir kanıtın bulunmadığı sonucuna varmıstır. Filiz (llıcalı) BAYSAL'ın ölüm nedeniyle a^ırru yürekten paylasan dostlarun, arktadas» larım sağolsunlar. Ayşe (Itaealı) BENER Cumhuriyet 460, TEŞEKKÜR Acı kaybımız, sevgili büyügümüz NAZİME NADFnin uzun süren hastalığı boyunca tıbbın her türlü olanaklannı kullanarak titiz bir görev duygusu ile ve «efkatle ıstırabını hafifleten sayın Prof. Dr. CİHAT ABAOĞLU'na v« değerli fizik tedavi uzmanı sayıo Dr. «TakTim» Sorunu Bir alanda yanliş düşünüş bir kez yerleşti mı doğrunun görülmesl güçleşiyor. Amerika kıtalamun Batılılarca tanınması, onun ilk kez bulunuşu olarak düşünüldü hep; orada yüz yıllardan beri yasamış insan topluluklarınm ve uygarlıklannın var olmalarına karsm' İşte böyle ömeklerden bir de takvrm sorunu var. Burada da, içinden Batı toplumunun çıktığı Hıristiyan toplumu için önemli olan, tsatun doğumu gibi bir başlangıcın alınması, bütün dünyada benimsenmiş gibidir. NEJAT URAS'a aynca gece gündüz devamlı yardıımnda bulunan Ertosun'a tonsuz teşekkürlerimizi sunarız. hemsıre Neval Cumhuriyet ailesi adına NADİR NADİ ıCıımrunyet 462) V EF AT Istanbul ailelerinden Kâmile hanım ile tsmail Hakkı Bey* in kızı, Ziya Akbü'ın eşi, Cevat Üstün'ün kardeşi, Günej Akbil ve Fatma Akbil'in kayınvalidesi, Melih Akbil va Semih Akbil'ia annesi. Metin Akbil ve llhan Akbil'in babaarneleri TEŞEKKÜR Sevgill eslm MELİHA AKBİL 17 ocak 197S günü vcfat etmiştir. Aziz naacı 19 oeak 1975 pazar günü öğle namazını müteakip Şişli Camiinden alınarak Zincirlikuyu'daki aile kabrislanında toprağa verilecektir. Tann rahnıet eylesin. AtLESt (Cumhurlyet: 465) SEYtT ŞADÎ ÜSTÜN ün ölümü dolayısıyla cenaze törenine satılan, çiçeK s;önderen fon, telgraf ve mektupla acımıza ortak olan, evımlze gelerek •assağlığı dileyen bütün akraba, eşdost ve tanıdıklara yürekten ttv şekkür ederiz. E»l: ALÎYE OSTÜV ve COCUKLART Cumhuriyet 463 Tovnbee'nin Yanıldığı Yer Tarihçi A. J. Toynbee, insan toplulultlannı iklye ayinyor: Bir yanda, çok yavaş gelişmeyle belli bir Örgütlenme ve uygarhk düzeyine ulaşmamış. insan büı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle