Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURfYET 9 Haziran 1974 zun bir süreden beri çıkarılması bekîenen Genel A Yasasının ancak bazı suçlar için f gerçekleşme olanağı bulabildiği bu günlerde, suçluluk sorununun kamuoyunu en çok ilgilendiren konulardan biri olduğuna kuşku yoktur. Büindiği gibi toplumun, suça yöneltici bazı koşulların sorumluluğunu paylaşması anlamma gelen af, ancak söz konusu koşullan degiştirmeyi amsclayan bir programm ürünü olduğu zaman anlamma uygun bir arac özelliği kazanır. Başka bir deyimle sucluluğu önleyici yöntemlerle birlikte düşünü'memesi halinde. affm. cezayı gidarici hir yol olmaktan öteye geçemeyeceSi ve kendisircden umulan tophımsal yaran sağlayamayacagı açtktır. Ttirkiye'rte bugüne kadarki çeşitli af uygulamalanna ragmen, özellikle yakın dönemlerde suçlu'.uk olaylarında anlamh bir artışın gözlenmesi, affm tek başına suçıı engellevici bir nitelik taşımaktan uzak olduğunun belgesidir. Aşağıdaki rakamlarda görüleceği üzere ülkemizde 19501erden bu yana. suça elverişli kosulıarı hazırlavan toplumsal yapı degismelerinin hızlanmasına baglı olarak suç oranlannda önemli bir artıs olrnıtstur. Ceza Mahkemelerinde alman hükümlülük kararlannuı nüfusa oranı 194O'ta binde 54. 1945'te 46. 195O'de 65. 1955'te 88, 1960'ta 87 ve l°65'te binde 84'dür. Suçiuluk oranlannın bu ölçtide yüksek düzeye ulaşmasınm nedeni, kuşkusuz, suç egıliminin kaynaklan ve bunların denetim altına alınarafc «nlenmes! yolunda başvurulacak önlemler (tedbirler) ve geliştirilecek progTamlar üzermde geniş kapsamlı araştırma ve uygulamalann yapılmamıs olmasıdır. özellikle. suçlulukla yakın bir baftınti içlnd« oldugu anlaşılan çeşitli etmenler içinde bir toplumsal değişme süreci olarak kentleşmenin suça yöneltici niteliği hemen tiimüyle gÖKİen kaçırılmıştır. Oysa, başka ülkelerde olduğu gibt, güntimüz Türkiyesinde de yapısal değişmelerin en belirgin karşılığı olan kentleşmeyle, genel olarak suçluluk. özellikle de belli suç türleri arasında sıkı bir ilişkinin bulundugu bir gerçektir. Bıırada. kentleşmenin bir suçluluk etmeni olarak nitelendirilmesi. suçlann köylerden kayrıaklanmadığı biçiminde değil. kentleşmeye bağlı olarak. genel suçluluk dtizeyinde çok belirgin olrrtasa dabazı suç türleri alanmda anlamh bir artışın bulunriuğu biçiminde anlasılmahdır. i<aşka b r deyimle. kentlerden olduğu gibi kırsal kesimlerden de kavnağını almakla birlikte suçluluk, yapısal değişmelerle, gerçek anlamd» kent mşulları içinde oluşma ve yavgınlaşma eğilimlndedir. Ü Olaylar ye görüşler Suçluluk ve Kentleşme Or. Yakut IRMAK a'.ay, ayıplama, kötüleme ya da topluluk içln» almama vb. gibi yöntemlerdir. Bundar» baçka, köy topluluklarının, kendisine ilişkin anlaşmazlık ve uyuşmazhkları, Şu özelligi bir daha belirtelim: Kentleşme. geneliikle. resml yargı organlarına başvurmaher şeyden önce daha çok kırdan kente doğru dan kendi içinde çözümleyerek karara bağlabir sosyal çevre değişikliği anlamına gelir. yan bir iç yargılama sistemi geliştirdiği de anKente yönelen nüfusun çoğunlukla kaynaklanlaşılmaktadır. dığı kır kesimi, genel olarak tanmsal üretira öte yandan, kırsal tnpluluklar, bu kurallasüreci içinde tüketime yönelik ve aile düzeyinyıcı ve buyurucu niteliği yanında, dayanı.şma rfe örgütlenmiş küçük işletmeciliSe göre biçim ve yardımlaşma temeline da> anan ?özeticı ve 4 lenen köy topluluklarından oluşmııştur. Bu tekoruyucu bir özelîiğe de sahiptır. Top'.uluk, mel üzerinde snz konusu topluluklar, az çok bir güvenlik sistemi olarak rol oynadığı kadar, kapalı ve kendine veten, işbölümü ve toplumbireylerin suç sınırına geldikleri durumlarda, sal katmanlaşma alanında yeterince farkhlaşdayanışmalı işleyişiyle onlara, suçtan korunma mamış, birey ve aileleriyle aynı cinsten, karşıve kaçınma olanakları hazırlavabilmektedir. lıklı ilişkiler alanındaysa işbirliği, yardımlaşm» GSrüldüŞü gibi, kırsal topluluklarda resml ve dayanışma sistemleri geliştirmiş birliklerdir. bir örgütlenmeye dayanmamakla birlikte, topBu yapısal nitelikleriyle değişmeye elverisli olluluk yapısında kurumlaşmış bir yaygın denemayan bu topluluklarda, gerek çeşitli kuşaklar tim ve yargılama sistemi işlemekte ve bu sisnrasında. gçrek«e aynı kuçaktan aile ve bireytem. bireysel davranış sapmalarının en bajta ler arasında belirgin davranış farklanna ra«tgelen örneği olarak suçıuluğu kurallayıcı bir lanmamakta ve topluluk genellikle bir bütün nitelik kazanmaktadır. olarak ortak bir davranış modelinl benim^eBu nedenledir ki köylük yerlerde «uç, ya mektedir. Bu modelin ilkece aykınlığa uğra»eyrek rastlanan bir olaydır ya da ancak topmadan kuşaktan kuşasja aktanlmasi, ona yayluluğun öngördüğü veya hoşgörüyle karşıîariıgın bir geçerlik ve güçlü bir etkinlik kazanğl bağlamlara özRüdiir. örneğin, mala karşı dırmaktadır. Böyleiikle, söz konusu topluluksuçlarla genel ahlâk ve törelere iliçkin suçlar, lartfa. birey ve ailelerin, ortaklaşa paylaşılan kırsal yapının yayem güvenlik sisteminden bu Aeier ve davranış biçimlerine uvgunluguötürü çok az rastlanan suç örnekleridir. Buna nu sağlavacak ve onlara ters dü?en durumları karşılık, topluluğun suç savmadığı orman yaönîevecek bir örgütlenmemiş denetim mekanizsasma ayklrı davranıslarla, yine topluluğun ması geüşmiştir. Bir biitün olarak topluluk taanlayış gösterdiği bazı kaçakçılık, kız kaçırma rafmrian yürütülen bu yaygın denetim, başta ve «etkin eylemler», köylerde sık sık rastlanan ahlâk ve hukuk olmak üzere her alanda dav•uç türleridir. ranış sapmalarını önleylcl bir nitelik taşımakAncak belli durumlarda yasaıann suç saytadır. dığı bazı davranışlann doğrudaii topluluk taraftrvdan beklendiği. hatta zorlandıgı ömekler de Bu denetim mekanizmasının etkin bir blgözlenmektedir. özellikle namus ve onura iıarşı çimde, işleyişi, köy topluluklannda egemen saldırganhk olaylanyle kan davalarında Pld'J'"olan yüzyüze, karşıhkh ilişkiler yoluyla olme eylemlerinin çoğunluk toplulukça ı.«tenen maktadır. Günlük hayatın hemen her aşamaveya giidülenen suçlar olduğu bilinaıektedır Aneında bireyler, kişisel olarak tanıdıkları ve bücak suçun, toplumsal anlamıyle toplulukça betün geçmişiyle bildikleri öteki bireyleri toplunimsenmis davranış kurallanndar b'reysel bir luk adına dervetlemekte ve yüzyüze ilişkilerinsapma olarak anlajılması halinde. kn kes'.minde ortak sembollerle yaygın morfelin »özcülüde topluluğun zorladığı bazı davranışlann yağünü ya da «vasa koyucııluğu>nu yapmaktadır. saca suç sayılmakla birlikte bireyse; •Ift^il. crSöz konusu denetimln yaptınml (mueyyidesi), tak suçluluk olarak değerlendirilmesı gerekir. »ykırı davranıslsn cezalandırma biçlmindedir. Kısası, bu türlü suçlann. kenttekı ömeklerinAncak bu cezalandırma, resml ceza örgütlerinden farkh olarak suçun ayncı bir niteliği olan de olduğu türden değil, yaygın bir söylenti, bireysellik özelliğinden yoksun olduğu açıktır. tur. Ancak buradald maddl llişkiler aianındnki değişme, yaşama koşullannın güçleşmesi biçiminde anlaşılmamalıdır. Kentlere gelince, burada her bakımdan kır kesimine »ykırı bir yaşama bıçinıi geçerkktedir. Toplumsal bakımdan. karmaşjt. ayn cinsten, farklılaşmış bir vapı içinae çıkarcı uıskllerin belirlediği kent çevresi. yaygın Dir denetim sistemi söyle dursun, ortak davranıs modellerüıden bile yoksundur. Bireylerin birbiıleriyle ancak resmi ve dolayiı ilişkiler çinde bulunduklan bu ortamda, yardımlaşma ve dayanışma sistemleri de çözülmüştür. Burada, köylük yerleıdeki denetim mekanizmasının yerini resmi örgüt ve organlar almıştır. Polis, mahkeme, yazılı yasalar ve cezaevlerl kurumlaçmıs bir resmi denetim sisremı olarak oluşmuştur. Test!.. izim tutucular bir milliyetçi cephe olusturacaklarmış. Gazeteler bir iüredir böyle yazıyorlar. Tutucu partllerin liderleri birleşecekler. Milliyetei Cephe meydana gelecek. Yassıada'dan baslayıp Türkeşçi komandolara dek bir Milliyetçi Cephe... Babıâü'den bazı gazeteler bu işin gerçekleşmesi için büyük çaba harcıvorlar. Çünkü Hükümetin Ecevit Koalisyonu elinde bulunması. işlerint bozuyor. Suyun başında sermaye sınıfının adamlan yoksa, çıkar dağıtımı istenilen biçimde yürütülemez. Ne var ki kurulmak istenen «çıkarcılar ittifakı»mn adına milliyetçi cephe demek büyük bir yalandır. Yaşamda böyle olaylar görülmektedir gerçi; budalanın adı Ze» kâvet, kısa bovlununki Levent, nankSrün adı Vefa. yoksulunki Safa, haysivetsizinkl Hamiyyet, soysuzunki Necip olabiüyor. Gayrımillî cephenin adına milliyetçi cephe demek için direnenler bulunacaktır. Ama iyi biliyoruz ki Ecevit koalisvonu karşısında bir çıkarcılar cephesi oluşturulmak istenivor. Düpedüz komprador kapitalizminin cephesidir bu... tsbirükçi kapitalizm veya kökü dışarda sermavpciligin politikaya vansıma?ı ile milliyetçi cephe mi kurulurmuş? Bizim sermaye politikacısının ipleri büyük sermayemizln elindedir; büyük sermayemiz de yeryüzünün büyük tekelierine baglıdır Bunun için bizim kapitali'te «tekelci kapitalist» demek bile bir bakıma iltîfat sayılır. Karar kademeleri sınır dısında bulunanlar, olsa olsa büyük tekellerin içerdekl uzantılarıdır. Nitekim son günlerin olaylan Olkemlzdeki tutucu ktilmin niteligini ortaya koyuverdi. Birkaç zamandır BabıSli'nin çok satışlı eazeteleri Yunanistan'a karşı «hsmasi edebiyat»ın bayraklarım dalgalandırıyorlardı: Kalkın ey ehll vatan..: Ey Türk silkin... Kahpe Yunan... fflye büyük başlıklar atarak rotatif sayaçlanndaki numaralan yükseltmeye çabalayanlar, Dısisleri Bakanh»ını tembe!, Basbakanm tutumunu yumusak buluvorlar. Ecevit'in bir zamanlar vazdığı güzelim ve in«ancıl bir şüri sömürmeye kalkışıyorlardı. Olayın kökenindeki gerçekleri halkımızın gözleri 8nüne serecek yerde, yüzeysel bir edebiyatla Ege denizi Sykü<=ünü ele alan tutucu basın busün bir köşeve sıkışmış durumdadır. Cinkü ülkemizde petrol piyaüasım elinde tutan vabancı kumpanyalar, tam ulusal gerginliğin donıSunda Türkiye'ye ham petrol lthalini durdurmıışlardır. Hatta bunlardan biri limanlarımıza eelmekte olan petrol yüklü tankfri bir telsizl» «erf çevirmlstir. Ne demektir bu olavın anlamı? TUrlt donarıması ulusal haklanmızı korumak icin Ege denfzine açılmışken, uçaklanmız meydanlarda. tanklanmız birliklerde işaret beklerken; re Ordu «teyakkuz» durumuna getirilirken, Tilrkiye'ye yaklaşan tankerl geri çevirip, petrol Uretimini durdurmak ne demektir? Türk Cez» Kanununda 141 ve 142 nrt maddelere yapışip, fikir özgurliikleri tistünde tepinerek milllyetçiHVc yaptıklannı sananlar, lütfen aynı kanunun maddplerini çevirsinler, ve bir savaj esiftinde devletin savas giicünü zayıflatacak fifllere girisenlere ne ceza verileeegini okusımlar. özellikle 125'inci maddeden başlayarak b i r » birer lzlel vazılanlan... Ne yazık ki çıkarei sivasl nartilerden Babıali"n1n tıırtıeu eazetelerine dek uzanan bir cenhede bu olaylar hemen hasıraltı edilmis. vabancı netrol kumpanlannın çizgisine girilivermlsttr. Hem de Ecevit HÜMlmeri bu komıda en kesin davranıs» «recmfskMi... Dtln merakla tutucu basmm bütün jrareteleıint karıstirdım. Ytmanistan'a meydan okurken manpalda Mil bırakmavan Babıâli patronunda ye kalem erbabında n« bir ses. ne bir nefes... On yildan ber* ulusal petrol üoHHkasim savunan ?a«arlan. pencl»>rl. slvas! üartileri vok etmek 1çin çabalayan; çofımu SikıvflneHm MarıkemeVTİn»1 tuhıkevlerine dolduran isbirükcilpr. «dmdi Mobfl ve BP'nin vanında suspus oturmaktsrtiriar. ts*<» hnnlar kuracaklar s«?de milHvetci ceohevi... Hepsi de kHkü dışarda sermayeciye göbek baftıyla baghdırlar: bu bağı kesecek ne güçleri var, ne yürekleri, ne namıi5İan. ne de millivetciliHeri... Yazık hepsine! hepsinir adına bls utanıyoru». ^ x Mf,; B Kentlerde Durum Bu bakımdan, göç yoluyle kente gelenler, içinden çıktıkları kırsal toplulukların davranış biçimine tümüyle yabancı Dir çevreye girmekte ve bu veni denetim sistemıyie uziasmak zorunda kalmaktadır. Kentleşmenin ilk aşamasında, ancak aykın davranışlann beurmesi halinde varhğını du>uran bu veni ve resmî denetim mekanizması koru\ijcu dp*il sadece bnleyici bir özellik taşıdığı için gereğince etkin olamamaktadır. Bunun sonucuvsa fcöyden göçenlerin, ya kent çevresinde vapma vönlemlerle geleneksel topluluğun bir benzenni ge'işt'rprek ona dayanmaİarı ya da tümüyle bir denetim mekanizmasmdan voksun kaimaıan bicimındedir. İlk yol, geneliikle kent yaşamına uymada vardımcı olarak rol ovnamaktaysa da, lkinci dunjmda olanlar özellikle suça eğiı.ml:ys«sler suça elverişü bir koşula girmîs olmakıadır. Bunlar. başlangıçta Dİreysel davTanış sapmalanyle suç smınnı aşarken. gıttikçe grup suçu ja da örtrtitlü suçluluk olarak adlandınlat' bir a$amaya varmaktadırlar. Özellikle. sovgunculuk, kaçakçılık v.b. gibi alanlarda suçun bir gruo tarafından işbirliği halinde işlenmesi anlamına gelen örgütlü suçluluk, gUnümto Türkivesinde giderek yaygınlasmakta ve başka ülkelerde örnekleri sık sık görülen büyük şebekelerin eyUmlerine dönüşme eğilimi göstermektedir Başka bir dejimle. kırlarda. toplulukça zorlandığı dunjmlarda bile tek tek kişilerde beliren suçluluk. Kentlerde gansster çetelerl ve suç örgütleri biçiminde ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak. ülkemizde kentleşmeyle birlikte yaygınlaşma eğilimi gösteren suçmlugun başhca sorumlulanndan biri, toplumsal çevre değişikJiğinin ürünü olan denetim sistemi yetersizliğidir. Bu yetersizliğin temel nedeni de, iki farkh çevrenin da\Taruş denetim mekanizmalan arasında uyumlu bir geçisi sağlayacak bir ara aşamanın bulunmayışıdır. Bu aşama, ancak söz konusu doğrultuda izlenecek bir toplumsal politlkayla kır topluluğunun koruyucu dayanışma mekanizmasmı, kentte örgütlü ve Kurumlaşmış bir sistem olarak yaratmakla geı çeklcşebilir. Af Yasasının yüriirlüğe girdiği şu günlerde, öEgürlüğüne ka\oısan hükümlülerin topluma kazandınlabilmeleri ve bazı suçluluk kaynuki • i ortadan kaldınlabilmesi yolunda basvurulacalc önlemler arasında, bir toplumsal uyum programırun önemli bir rol oynayacağından kuşku duyulmamalıdır. Köylerdeki Önleyicilik Bu noktada, kentleşmeyle suçluluk arasindaki bağıntının, doğrudan kent çevresine baglı özelliklerin değil de, son çözümlemede, kentleşmeyle birlikte beliren maddi yaşama kosullannda suçu hazırlayıcı yönde bir değişikliğin ürünü olduğu öne sürülebilir. Gerçi, kentleşmenin. kır ve kent kesimleri arasındaki bir nüfu5 ahşverişi ve bunun sonucu olarak maddl kosullar alanında bir değişme anlamı taşıdığı açıktır. Bu rfeğişmenin, ilk ve somut karşılı*!nı. bireylerin geçim uğraşılan alanında geliştirdikleri yeni ilişkilerde bulduğuna kuşku yok YANLIŞ ZAMAN Ml? OKTAY AKBAL Evet Hayır Yurdumuzda Hekim Sayısı Yeterli mi? ağlık hizmetlerinde personel bunalımı doğdukça, belirli yönetim çevrelerinin gerçekçi hesaplara dayanmayan formüllerı öne sürdüklerını ve bu yolda demokrasi ilkelerini bile görmezlikten geldiklerini sık sık ve üzülerek izlemekteyiz. Yeniden günün konusu dunımun» >>getirılen hekimler*: v ıasonmlu. ^' . ımecburi) hizmet formülü, bu olumsuz tutumun son örneklii»''' rinden biridir. Yıllar yılı âdıl bir atama yönetmeliği dahı hazirlayamamış yöneticilerin, kaba kuvvetle hekimleri öbür vatandaşlardan farklı bir toplum hizmetine zor!a sürüklemek istemeleri gerçekten ilginçtir. Hiç bir hesaba dayanmayan bu gibi önerilerin uygıılama olanağının bulunmadığından bile habersızdirler. Zorur.lu hizmet yaptirmak istemektedirler. Fakat kime yaptıracaklardır? Zorurüu hizmeti yaptıracaklan hekımleri nereden bulacaklardır? Bu sorulann cevabı yoktur. Bütün hesaplar Tür kiye'de yeterli sayıda hekimin var olduğu varsayımına dayanmaktadır. Çünkü yılların yönetıcileri, daha Türkiye'nin ihtiyacı olan hekim sayısını bile hesaplamamış durumdadırlar, henüz sağlık hizmetlerinin çalışma standartlanru bile saptamış değildirler. S SAĞLIK HÎZMETLERtNE YIDA HEKtMÎMÎZ ÖNCE HEKtM YETECEK SA VARSAYIMI YANLIŞARTTIRICI nerji Bakanı, «Yanlı? bir zamanda yanlış bir karar aldılar» diyor. Mobil ve BP'nin aldıkları son karar için... Aşırı yüksek fiyatla ham petrol ithal etmek ve bu amaçla kontrolleri altındaki ATAŞ rafinerisinde üretimi büyük ölçüde düşürmek istiyorlar. Hükümetin saptadığı fiyatı az bulmuşlar, bu yüzden ithalâtı durduttnuşlar. Bu,..kentiUerİDİn görüşüdür. Ama kara,rjarını tam bugünlerde uygulamaları düşündürücü bir durumdur. özellikle Türkiye'ye doğru geleh ham petrolle yüklü bir geminin rotasını değiştirmesi de buna eklenince konunun önemi daha da artmıştır. Niye yanlış zaman? Yunanistan Cuntacıları Türkiye'ye karşı yoğun bir düşmanlık politikasına girişmişlerdir. Ege denizinde kıta sahanlığı «orunu, Kıbns sorununa eklenmiştir. İki ülkenin kamuoyu durup dururken bir savaş havasına sürüklenmek istenmiştir. ABD iki NATO müttefiki arasındaki anlaşmazlığın ortadan kalkmasmda tarafsız bir rol oynamak niyetinde görünmüyor. üstüste Fantom uçakları vererek Ege'deki hava üstünlüğünün Yunanlılara geçmesini sağlayan Amerikadır. Savaş nedir bilmeyen toy albaylar cunta?ı bu uçaklarla Türkiye'yi dize getirecekleri hayaline kapıimış olabilirler. Oysa üç beş uçak havalandırmak zaferi kazanmaya yetmez. Türkiye geniş olanaklara sahip büyük bir devlettir. Haksız bir saldırıya uğradı mı dünya çıksa önüne, durduramaz onu. Yunanistan evdeki bulgurdan olabilir sonund*. Bu bulgur da, Ege'deki Yunan adaları, Batı Trakya'dır. «Yanlış zaman» budur işte. Türkiye birtakım diş güçlerin baskısı altındadır. Ecevit'in chalktan yana» iktidan içten dıştan baskılarla yıkılmak isteniyor. Bunca düşmana karşı ayakta durabilmek için Ecevit'in seniş halk yığmlannın desteğine ihtiyacı vardır. Her gün iktisadi alanda bunalımlar bilerek isteyerek arttırılırken, dış güçler türlü nedonlerle birtakım kâbuslar yaratırken. iç politikada kötü niyetli, beceriksiz. zekâdan yoksun ya da gerçek ulus sevgisinden yoksun kişiler durmaksızın yeni yeni kuyular kazarken Ecevit Hükümeti halka söz verdiği atıhmları gerçekleştirmek çabasınrfadır. Türkiye'de hiçbir hükümet Ecevit Hükümetinin içinde bulundugu güç koşulları tanımamıştır. Düşünün Ecevit'le partisi iktidar olabilmeyi ancak küçük bir partinin desteğiyle eîde etmişlerdir. üstelik bu partinin bir bölük üyeleri hükümet protokolünün belirli maddelerine bile karşı çıkmaktadırlar. En beklenmedik bir anda hükümeti Meclis'te azmlığa düşürmekten çekinmemektedirler. Bir yandan dış tehlike. bir yandan iç huzursuzluklar, bir yandan ortağı olan partinin güvenilmez tutumu, bir yandan zamanın boşuna akıp gitmesi Ecevit'in başkanhgındaki hükümetin önüne aşılmaz engeller dikmektedir. Bu bakımdan sayın Kayra'nın «yanlış zamanda, yanlış bir karar aldılar» demesini yerinde görmüyorum. Bilerek, isteyerek, sonuçlarını heşaplayarak ahnan bir karardır bu. Ecevit Başkanlığmdaki Hükümeti çıkmaza sokmak, yıpratmak, düşürmek yolunda bir eylemin doğal sonuçlarından biridir. Ecevit bir düşse, iktidara AP'nin başkanhğında yeni bir kabine gelse bakın bütün bu pürüzler nasıl ortadan kalkar! Ne Cunta Yunanistanıyla bir çekişme kalır. ne Amerika'nın kayıtsız davranısı, ne içteki komando baskınları, ne de yabancı şirket;erin huzursuz girişimleri. Süt liman olur ortalık! Yenitfen eski düzene dönülür, «bırak yapsın, bırak geçsin, yollar eskimez, kafalar değişmez» politikası uygulanır! Amerika memnun, Yunanistan memnun, çıkarcı işadamları memnun, tutucu çevreler memnun. halkm uyanmasmı istemeyer» baskıcı güçler memnun: Al gülüm ver eülüm Türk halkımn sırtında boza pişirilerek işler vürüyüp gider. Birhirini tamamlayan, destekleyen, kısacası bir orkestra Shengivle yürütülen bütün bu işlere baktıkça kişi bir el arıyor, gizli bir el. Bu orkestrayı yöneten şefin elini. üstüste çıkarılan bütün bu güçlükler, engellemeler belirli bir merkezden gelir gibi... E TIR. ZORUNLU HtZMETt ÖNGÖRENLER, SAYISINI TEDBÎRLERİ ALMALIDIRLAR fonguç GÖRKER Türk Tabıpler. Birliği lkinci Baskanı Dağılunda dengesizlik Yurdumuzda hekim dağüımı yönünden görünen bir dengesizlik vardır. Yurdumuzdaki hekim sayısının yarısından fazlasının üç büyük şehirde toplanmış olduğu bir gerçektir. Fakat bu gerçek, üç büyük şehirde hekim sayısının özellikle sosyal hizmette fazla olduğu kanısını uyandırmamalıdır. Istanbul ilini örnek alalım. Sağlık hizmeti veren tüm kuruluşlann büyük hastanelerinin çoğunlugu Istanbul'dadır. Üniversiteler Istanbul'dadır. 50' den fazla işçisi olan ve bu nedenle iş kanununa göre hekim istihdam etmek zorunda olan büyük iş yerlerinin çoğunlugu Istanbul'dadır. Yoğun ışçi kesıminin sağlık sigortasını yerine getirebilmek için Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık istasyonlanna kadar dagılmış en geniş sağlık örgütü Istanbul'dadır. Akıl Hastalıklan, Göğüs Cerrahisi, Sanatoryumlar, Doğumevleri gibi özel daı ünitelerinin merkezlerj Istanbul'dadır. Bu tesislerin düşük nüfus gruplan içinde kurulmalan esasen rantabl olmamaktadır. Bu nedenlerle yurdun her köşesinden bu il'e hasta gönderilmekte ve iş hacminin önemli bir bölümü, öbür illerin ihtiyacı için aynlmaktadır. Öteki iki büyük ilimiz olan Ankara ve Izmir'in durumu da Istanbul'dan çok farklı değildir. Bu durum dikkatle incelenirse, üç büyük ildeki hekim sayısının bu illerdeki iş haemi ile orantılı olduğu, hekim sayısının iş hacmini güçlükle karşıladığı anlasılacaktır. O halde istihdam sorunu, dağtlım dengesizliginden çok hekim sayısının azlıfı üzerinde yoğunlasmaktadır. ile hizmetin veriliş standartlanru saptamak gereklidir. Hizmete talep oranı: Türkiye'de belli nüfus grubunun sağlık tesislerine başvurma oramm belirlej'ecek düzenli ıstatistik. sadece Sosyal Sigortalar Kurumun da mevcuttur. Bu kuruluşun her >nl yayınladığı ıstatistiklerde, son 15 yıldan berı hemen hemen hiç değişmeyen bir başvurma oranı vardır. Bu oran günlük hekime başvurmanın r'r3 olduğunu göstermektedir. Nüfusun her gün o i3'ü hekime başvurmaktadır. Bu oranı yurt ölçüsünde ilk başvurma için en iyimser hesaplarla ^2 olarak kabul edebiliriz. Bu oranm altında başvurma düşünülemez. Insan sağlığı bilmcinin genelleştiği ileri düzeydeki ülkelerde. bu başvurma oranının "'4 ilâ 0o6 oranında değiştiğini bilmekteyız. Örneğin Batı Almanyada 700 nüfusa bir hekim düşmektedir. Bir hekimin günde en fazla 40 muryene yapabileceğini kabul et^ek. bu oranın Batı Almanya'da °<ı6 olduğu kolaylıkla anlasılacaktır Yurdumuzda en iyimser hesap larla ilk başvurma oranmı Tr2 olarak kabul edelim. Diş hekimlerine günlük başvurma oranının %05 olduğu, yine Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerinden anlaşılmaktadır. Bu başvurm » oranı ise, ağız protezlerinin < yapılmadığı bir ortamda gerçekleşmektedir. Ağız protezleri de dahil edilırse, bu oranın çok daha fazla olacagı açıktır. Bu oranı da asgari °o05 olarak kabul edelim. Yataklı tesislerdeki yatak gün sayısı hesapları ise, her 10.000 nüfus için asgari 50 hasta yatağına ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Yurdumuzdaki tek örnek Sosyal Sigortalar Kurunıunda yatak oranı lü.OOO'de 50' dir. Bu oran ileri düzeyde sağlık hizmeti veren ülkelerde çok daha yüksektir. Örneğin Batı Almanyada 10.000'de 140, Amerika Birleşik Devletlerinde 10.000' de 120, Sovyetler Birliğinde 10.000 de 130'dur. Batı dünyasmda bu oranm en az 10.000'de 50 olabileceği, bunun altmda bir yatak sayısı oranı ile yataklı sağlık hizmetlerinin verilemiyeceği saptanrnıştır. Yurdumuzda bu asgari norm ile çalışan Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesisleri, hizmeti güçltikle yerine getirmektedirler. Bazı uç bölgelerde boş yatakların mevcut bulunması, bu eerçeği değiştirmea. Çünkü kalabalık kentlerdekı y* tak sayılan ihtiyacı karşılayamamaktadır. Hizmetin Veriliş Standartlan İLÂ1S Karacabey Belediyesi Başkanlığından HÜRDA Malzerae Satışı 1 Beiedıyemlz E.S.M.S. îşletmeslne ait 1 et nakllye otosu ile muhtelil nurda bakır tel, demlr ve pik boru Ue miadı dolmuş çeşitll esya özel şartnanıesı danlllnde ve 2490 sayılı Kanunun 41. maddesl uyannca «Açılı Artttrma» usu> liyle satılacaktır 2 Belediyeye an malzemelerln muhammenı 1832. lira. îşletmeve ait olanlann 48.545^0 liradır. Geçlcı temlnatları her ikisinin 3T78.32 Uradır. 3 Açık arttırma 12 Haziran 1974 Çarşamba günü saat 14.30'da Mezbaha bahçesinde Belediye B.icümenl huzurunda yapılacaktır. 4 thalere alt özel Sartname, Işletme Saymarüıguıda görülebileceği glbı, lsteyenlere bedelsi2 gönderilir. Keyfiyet ilânen duyurıJur. IIIIIIIHIHIIIIM *Basın: 155504550) Hekim Sayısuıda Yanılgı SağUk hizmetleri yöneticileri ise süreklı olarak Türkiye'de yeterli sayıda hekim bulundugu varsayımma dayanmakta ve bu nedenle sorunİBra çözüm yolu bulamamaktadırlar. Hekim sayısının yeterli olup olmadığuu anlamak için öncelikle ihtiyacın ne olduğunu bilmek gereklidir. îhtiyacın ne olduğunu anlamak için, önce hizmete talep oraaı DOKTOR TARIK Z KIRBAKAN ; Deri, Saç ve Zfthrevi ı Hıstalıklar Mütehasn» Isttklâl Cad. ParmaUcapı No: 66 • Tel: 44 10 73 Bir hasta ıçın bir hekimin en az 10 dakikaya, bir diş hekiminin ise en az 20 dakikaya ihtiyacı oiduğu araştırmalarla saptanmıştır. Bu konudakı en geniş araştırma Türk Tabipleri Birliği taraündan yapılmış ve bütün tip iakültelerinin de görüşleri alındıktan sonra bu rakamlar bulunmuştur. Daha sonra Yüksek Sağlık Şurası'nda da konu görüşülmüş ve ajTiı sonuçlara vanimıştır. Bu asgart normlara göre, tam süre çalışma düzeni içinde bir hekimin günlük azarni muayene sayısı 40. bir dış hekiminin günlük azami muayene ve müdahale sayısı 20 olmaktadir. Her 100 nüfustan her gün 2'si hekime ve her 1.000 nüfustan her gün 5'ı diş hekimine başvuracağına göre, asgari her 2.000 nüfusa bir hekimin ve asgari her 4.000 nüfusa bir diş hekiminin gerekli olduğu sonucuna varmaktayız. Nüfusumuzu 35.000.000 olarak kabul edersek, ilk başvurma için sosyal hizmette en aa 17.500 pratisyen hekimin ve en az 8.750 diş hekiminin varlığına ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. 10.000'de 50 oranına göre yurdumuzun 35.000.000 nüfusu için yatak ihtiyacı 175.000'dir. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ortalama her 20 yatak için bir uzman hekime ihtiyaç olduğunu kabul etmiştir. Bu norma göre ise, klirük hizmetleri için ek olarak 8.750 uzman hekime ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. İlk müracaat hekimlerinin u»man hekimlere göndermek zorunda kaldıklan hastaların oranını °ö 20 olarak kabul edersek, poliklinik hizmetlerinde de 3.500 uzman hekime ihtiyaç olduğu anlasılacaktır. Eğitim veren hekimler, Ihtisas I TURŞEN IATA SEYAHAT ACENTESİ, de ğerli müşterilerinden gördüğü yakın Ilgiye I eğitimi gören asistan hekimler = mütevazi bir karşılık olarak, sizlere YENİ BİR HİZMET daha sunmaktadır: 1 ve zorunlu olarak ldari hizmet I ACENTEMİZDEN «Yurtiçi • Yurtchşı» UÇAK BİLETİ ALAN SAYIN MÜŞTERÎLERİ1 te bulunan hekimlerin sayısını I MİZİ, YEŞİLKÖY HAVA LİMANINA ÖZEL TAŞITLARIMIZLA GÖTÜRÜYORUZ. = da toplam olarak 2.000 kabui edelim. Koruyucu sağlık hizmetleri için de (iş yerleri koruyucu hekimleri dahil) asgarî 1.250 hekime ihtiyaç olduğunu kabul edelim. O halde toplam olarak yurdumuzun asgarî hekim ihtiyacı, İ VIATA 17.500 + 8.750 + 3.500 + 2.000 + 1.250 33.0O0'dir. THY Sosyal hizmette asgari diş heIst. Aksaray, Ordu Cd. 8 kimi ihtiyacını ise 8.750 olarak bulmuştuk. Bu dalda eğitim veTlf. 26Üİ97 274256 267108 ren altı fakültenln öğretim kadrosunu da 250 diş hekimi olarak Yurtiçi ve yurtdışı cTURİST • İŞÇÎ ÖĞRENCİ» uçak blletleriniz için daima emirlerikabul edersek, yurdumuzun asnizdeyiz. Tatlı dil, güleryüz ve »eri iş ile, gö revimiz Siziere en iyi hizmeti vet mektir. gari diş hekimi ihtiyacı 8.750 + Teşekkürlerimizle, hayırlı yolculuklar dileriz. 250 9.000 bulunacaktır. Yurdumuzda halen meslek 1» ra etmekte olan 16.000 hekim v« 3.800 diş hekimi bulunmaktadır. KOT: Büdireceğinir adrese bilet jöndenne «ervislmlz takdirlerinize lâyık olabılmcü Bu durumda, hekim sayısında devam ttmtktedirler. 17.000, diş hekimi »ayısınd» 5J00 eksik bulunmaktadır, ^ııııiMiııııifliiıııııııımmımıuııiHiııınııınıııııııııınınınınnmıııııımıınıııınuıınıııınıııııııııııııiiitııııııııııııııııııııııııııııııııııııı nııııııııııııııııııınıımııiı^ Nüftu artıı oranı, baktaB «rtif And Reklâm: 64 4538 oranından hızhdır. Yurdumuzda yıllık doğum oranı '/» 4'tür. Yaklaşık olarak nüfusumuzun her yıl 1.400.000 civannda artacağı kabul edilebilir. O halde yukarıdaki hesaplara göre her yıl yurdumuzun mevcut ihtiyaç sayısına ek olarak 800 kadar hekim ve 400 kadar diş hekimi sayısı kazanmat\ gereklidir. Bu sayılar da nÇfus artışı oranında her yü a r t * caKtır. Oj'sa »laien tüm tıp fakültelerinin toplam mezun sayısı yılda 1.0O0 kadardır. Diş hekimliği fakültelen ise jilda toplam olarak 300 kadnr mezun vermektedirler. Demek oluyor ki fakültelerimizin verdiği mezun sayısı, sadece nUfus artışının doğurduğu ek ihtiHERKESİN DÜŞÜNCES! ŞU: NE VARSA yacı karşılayıcı niteliktedir. Her yıl yaşlıuk, emeklilik, olüm gibi nedenlerle hizmet alanından ayrılan hekim ve diş hekimlerinin yerini kim dolduracak, mevcut büyük açığı kim kapatacaktır? Türkiye'nin Amerika ve Almanya gibi, yabancı ülkelerden hekim getirme olanağı da bulunma dığına göre, bu önemli sorunu kendi sınırlarımız içinde çözümlemek zorunda olduğumuz açıktır. Yeni tıp fakülteleri açma formülü denenmiş ve bekîenen sonucu vermemiştir. Çünkü yeni fakültelere tıp eğitiminin temel standartlannı oluşturacak laboratuarlar, araç ve gereçler, tesisler ve dersaneler, öğretim üyeleri yeterince sağlanamamıştır. Yeni fakültelerin öğrencileri, eski fakültelerin kontenjanı içinde eğitim görmektedirler. öyle ise yeni fakülteler açmak yerine, açılmış yeni fakülteleri verimli hale getirmek çabalarma hız vermelidir. Fakat sonuca varmak için ortalama on yıl kadar sürmesi ihtimali olan bu çabalarla. Türkiye'nin ihtiyacı olan hekim sayısına ulaşmada önemli bir mesafe katedileceğini düşünmek düş görmekten farksızdır. Hekim sayısuıın hızla artmasını sağlayacak ve yetişme niteliğinde önemli boşluklar doğurmıyacak tek geçerli formül, bazı eksiklikleri olmakla birükte beıli eğitim standartlarma yaklaşmış beş tıp fakiiltesi Ue dört diş hekimliği fakültesinde 19741975 BİR BILETLE, MILLI PİYANGODAN döneminden ıtibaren çift öğretlZENGIN OLANLAR LİSTESINE me başlamak olacaktır. Böylelikle mezun sayısı 56 yıl sonra iki GIRMEN12I DİLERİZ misline çıkacak ve hekim açığını kapama yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. Basın 15722 4560 ^.•MiftirufiiMiiıııiTtiıniMiniFirfiriiTHuiTiıuTtıiMtıruiıuııınTrtii ıinitt ıınınnMiiiHTiitııtıııııııifiııııııntııuttrtııııııııiiiııiii.ıiJinııııiJiıtiMiıııııııiJiıı.ıiüiiMiuııiiuıı^ ARTIK MİLÜPİYANGO'davar EvetMİLÜPİYANGO 9Haziran'da Yine servet yağdırıyor. İKRAMİYE PLANI: 9 MILYON 548 BİN LİRA, BÜYÜK İKRAMİYE: 1 MİLYON LİRA. | Saym Uçak Yolcularma!.. 1 IURÇEN SEYAHAT ACENTESİ lUHŞEN