22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 4 Haziran 1974 aşta Adalet Partili yönetidler olmak üzere. bundan önceki devlet yöneticileri, ülkemizi içinden çıkılmaz bir duruma getirmışlerdi. Bu bir gerçektir. Ve bu gerçek üzerindo önemle durmak zorundayız. Bu çıkmazdan kurtulmak için Türk ulusu çok uğraşmış, engelleri aşarak yeni ufuklara doğru hızla j'ol almağa başlamıştı. Özgürlükçü demokrafinin ve sosyal adaletin gerçekleşmesi yolundaki bu girişimin hızını hiç kimsenin kesemiyeceğini ve bu yürüyüşü hiçbir kuvvetin durduramıyacağmı düşünüyorduk. Siyasal suçlularla düşün suçlularının. buşüne dek görülmemiş bir «Bizans oyunu» ile af dışı bırakılması olayı, düşünen irsanlann umudunu söndürmüş değildir. Tarihın akışı değiştirilemez çünkü. Düsüncenin suç sayılmıyacağı bir barış ve ö'zgürlük düzeyine utaşacağimız günler yaklndır. Bu da ikind bir gerçektir. B Olaylar ve gömşler Özgürlük ve Muhalefet M. Iskender ÖZTURANLI (ÎZMÎR BAROSU BAŞKANI) bllineine k»vu$amamîşlardır bir türlü. İktidar yıllarında yaptıklan yanlışlıklann doğru olduğunu onaylatmak için sürdürmektedirler kcrkulannı. Meclis kürsülerinde konuşurlarken, gazete sütunlannda yazarlarken açıkça görülmektedir bu. Niçin ve neden korktuklarını «çıklayamazlar aynca. Dcn Kişot'un değirmenlerle savaşına, «Düşman zannederek koyun sürülerine» saldınşına benzetebilirız bu davranış biçimmi. Yalnız kendi korkulanyle yaşasalar, yalniî kendi kuşkularıyle basbaşa kalsalar, sövliyecek bir sbz bulamayız. Ama ne var ki, bu kuşkulannı tüm bireylerin paylaşmasını isteyecek kadar bağnazdırlar. Bütün bir toplumun kendileri gibi düşünmesini, korku ve kuşku içinde yaşamasını dilemektedirler. tnsanı asıl üzen, yaralayan budur. Dünyanın hemen hemen her yerinde iktidara sahip olanlar, özgürlükleri kısmak istemişlerdir zaman zaman. Daha kolay. daha rahat yönetebilmek için yapmışlardır bunu. Çünkü özgür ve bağımsız lnsanlan yönetmekle. özgürlükten yoksun ve bağımlı insanlan yönetmek arasında fark vardır. Hiç kuşkusuz Fransayı yönetmek, Hotantoyu, yönetmek kadar kolay değildir. Ama Hotantoyu değil, Fransa gibi hür bir ülkeyi ve Fransız ulusu gibi bir ulusu yönetebilmektir hüner. Özgürlükleri kısmadan, İnsanlann özgürlüğüne engel olmadan yönetebilmektir... Çağlar bovunca olduğu gibi çağumz yöneticlleri de kolay yönetme yolunu seçme eğüimindedirler. Bir sıkışıklık anında. çabucak «Yukarıdan aşağıya bir otorite» kurmakta ve «Özgürlüğün üstiine şal» örtmeğe kalkışmaktadırlar. Ünlü düşünür Maurice Duverger, (Siyasi Rejimler) adh kitabının bir yerinde bu gerçeği söyle dile getirmektedir: «Bugün için de diktatörlük tehlikesi daima mevcuttur. Bir güçlük karşısında kalan Batılı ve Sovyet siyaset adamlannın davranışı aynıdır: Vidalan sıkmak, eleştirileri susturmak, özgürlükleri kaldırmak.» Bu biçim davranış insan karakterinin bir gereğidir. însanoğlıı, ne yazık ki hep kolay yolu, rahat yolu seçer. Onun içindir ki, dünyanın hemen hemen her yerinde iktidarlar özgürlükleri kısmak isterler. Muhalefetler ise iktidann bu isteğine karşı çıkarlar. Zaten muhalefetın belli başlı görevi de budur. Bu görevini yerine getirmeyen muha lefet, muhalefet değildir. İster sağda, ister solda bulunsun muhalefetlerin başlıca görevi, iktidann özgürlük kısıtlamalarını önlemeğe çalışmak, «iyasi alanda bir denge sağlamaktır. Konuya bu açıdan baktığımız zaman, ülkemizin içinde bulunduğu durumu yadırgamamak imkânsızdır. Koaliçyon iktidarı, kurulduğu günden beri fikir suçu, düşünce suçu diye bir sey tanımadığını söylemekte, düşünce özfTiirlüğünün sınlrsız olacagını savunmaktadır. Bu nedenle de, öncelikle düşünce suçlularını af kapssmma almıştır. Düşüncenin suç olmaktan çıktrılması yolunda bir kanun tasansı da hazırlanmıstır. Muhalelet ise, İktidann bu tutumunu sert bir tfille eleştirmiştir. İktidann karşuında daha çok özgürlük istemek durumunda olanlar, nedense bu özgürlüğü çok görmüşlerdir Türk ulusuna. lyiyi kötüden, güzeli çirkinder». doğruyu yanhştan ayıramıyacağını sanmişlardır ulusun. Muhalefetin bu tutumu hükümet programının tartışıldığı günlerde saym Başbakanımızı bile hayretler içinde bırakmı? ve ona şu sözleri söyletmiştir: «Dünyanın her yerinde muhalefetler toplum için daha çok özgürlük isterler. Bizde bunun tersi görülüyor. İktidar daha çok özgürlük isterken, muhalefet "Havır, bu kadar özçürlük gerekmez'" dîyor. Yalnız Türkive'de desil. belki de dünyada ilk kez böyle bir muhalefet görülmektedir.» Bu çelişki, iktidardan aynlışın doğurduğu yadırgamadan ileri gelmektedir. Kendilerini hâlâ iktidarda sanmaktadırlar. Ya da ki5a bir süre sonra iktidara geçeceklerini ummaktarrı:". lar. Kendi düşüncelerinin hep doğru, ba^ka Hüşüncelerin ise hep yaıilış olduğu yolundaki kiranlık çaslara öz»ii dar kafa yapılarını deeiştirememişlerdir bir türlü. Iktidardayken kılına büe dokunamariıkları güzelim Anayapamızı, muhalefetteykpn na<=ıl ve ne şekilde başkalaştırdıklarının tatlı havali içindedirler aynca. Ama vine yanılmaktadırlar. Dünyanın nerede olrfuğunu, Türkiye'nin nerede bulunduğunu anlavamamaktadırlar. Ülkemizde çok seylerin değistiğini görememektedirler. Bu değisime ve bu hıza ayak uyduramadıkları için. «Soz namu'sundan» uzak bir avuç kişivle «Mukaddes ittifak» kurarak. özgürlükten voksun bir Türkiye yaratmasa çal^maktadırlar. Unutmaktadırlar ki bundan hövle. Türk aydmının ve TCrk insanının özlediği barış içinde özgürlük ortamının geroekleşmesine hiçbir iktidar ve hiçbir muhalefet kolay kolay engel olamıyacaktır. Türk ulusunun düşünce alanında sürrfürmekte olduğu biünçli kavga, düşünceden yoksun iktidarlan olduğu gibi, düşünce özgürlüğünden yoksun muhalefetleri de politika dünyasından silip süpürecektir. Erbakan'a mektup ayın Erbakan, Anadolu'da çoğaltılıp halka tfağıtılan bir mektup var. Adı: Şeyh Ahmet'in Vasiyetnamesi. Okurlanm arada »ırada bu mektuptan bana rfa yollarlar. Özeti şöyle: Medinei Münevvere'de Türbei Şerif Hatibi Şeyh Ahmet, bir Cuma gecesi namazını eda edip uyumaya varmış. Biraz sonra «Ya Seyh Ahmet!» diye bir nida gelmiş. Şeyh «Lrbbeyk Ya Resulallah!» deyince Peygamber Efendimizin zatı cemalinl görmüs. «Ya Şeyh» diye devam etmiş Efendimiz «Allah ü Taalâ'nın hnzomnda yöıüm kalmadı. Sana haber vereyim ki çvçen Cumadan bu Cnma'ya kadar on allı bin kisi öldü. Içlerinde bir Müslüman çıkmadı. Hepsi hacı olup haram yemeyi âdet etti. herkeı kendi nefsinden baska »ey düşünmedi. yüzlerinde haya kalmadı, her ölçü ve tartılarıyla hıyanet etraeyi Sdet ettilfr.. Ve Şeyh Ahmet'e demiş ki Peygamber Efendimiz: « Kıvamet alâmetlpri znhur ediyor!» Şimdi Şeyh Ahmet'in mektubu köyden köye, çehlrden ?ehire PTT eliyle dagıtılıvor. Melctubun sonunda bir de ihtar var: «Her kim bn mektnbn baskasına yollamazsa Vallahilazim kâfir olur.» Bendeniz böylece görevlmi yerine eetırip kâfir olmaktan kurtulmuş bulunuyorum; Şeyh Ahmet'e rfe yerden göâe dek hak veriyorum. Kıvamet alâmetleri belirmiştir. Müşliimanlar ba?tan çıkmıs durumdalar. Bunu zatı âliniz yakinen müsahede etmiş bulunuyorşunuz. Müslüman. bilinen ve tanınan MSP'den bazı kimselerin Kur'anı Kerim'in ahde vefa konusundaki Ukelerinl hiçe layarcasına sizlere oynadığı ovun ortada... Bir de Suudî Arabiütan'da yani Şevh Ahmet'in vatanında karşıla«tıSınız muamele var ki son olaylarla izahı büsbütün güçleşti Olayları Müslümanlık açısından ele aldıSınızda, kıvamet alâmeti tayılacak bir sürü lşaret görüyorıız son giinlerde... Sayın Erbakan. Aşın bir iyi niyetle Suudî Arabi'tan'a eidip MOslüman kardeşlerrfen ehven fiyatla petrol Istediğinlz zaman »ize kısaca şu cevabı vermislerdl: Bizim elimizde petrol yoktur. ülkemlzden çıkarıIan petrolu ARAMCO (Arap Amerikan Petrol Kumpanyası) satar. Biz ancak üretilen petrolün yüzde 5'ini satabiliriz: ama açıkgöz müşteriler onu da kapattılar, size vererek bir sev kalmadı. Evet, Müslüman kardeslerimiz böyle demişlerdi. Siz de dönüp gelmiştiniz. Ne varki kısa bir süre sonra komşumuz Yunanistan savaş türküleri söylemeye başladı Eee denizinde... Ordusunu hazırlıyor. bıçagını biliyor ve «Son Tiirk Devletl»ni tehdit ediyordu. Biz ise on yıldan beri «Milll Petrol» diye bagıra bağıra nefesi kesilmiş yazarlanmızi ve gençlerimizi zindana atmıştık. Petrol konusunda yabancılara uyırun bir politikayı pek yakmdan tanıdığınız Süleyman Beyin Başbakanlığı zamanmda benimsemiştik. Buna rağmen Ege'deki haklanmızdan vazgeçemezdik. Şundi ordumuz Yunanistan'a karşı «teyakkuz» durumuna getirilir, donanmamız Ege'deki haklanmızı kovalaricen Mobil ve BP ııamlannda iki petrol kumpanyasınm petrol ithalini durdurup Uretimini kısmasına ne dersiniz? Hakikat ürperticidir: Bu petrol kumpanyalan ARAMCO'nun ortağı ve yakınıdırlar. Siz Suudl Arabistan'a gittiğiniz zaman Haşmetli ve Şevketli Kral Faysal: Petrolünüzü ARAMCO'dan alın ben veremem, diyor. Siz buraya avdet edip Yunan küffan ile çatışınca ARAMCO'nun ortaklan petrol ithalini durduruyor. Kısacası Suudl Arabistan'daki Müslüman kardeslerimiz kftfirlerle beraber oynuyorlar. Türkiye 'yi Ortodoks Kilisesi kuvvetlerl önünde petrolsüz bırakıyorlar. Memlekette «Millî Petrol» diye avaz eyliyenlerin gırtlağına basıp memleketimizi Amerikan petrolcülerinin eline verenlerden tutunuz. ahde vefa göstermiyen partili kardeşlerinize kadar cümle Müslümamn hali perişanı, Şeyh Ahmet'in Vasiyetnamesinin doğruluğuna beni lnandırdı. Ne demişti muhterem Şeyhe Peygamber Efendimiz: tki Cuma arasında onaltı bin kis! öldü, Içlerinde bir Mnsliiman çıkmadı. Manzarai Umumiyeye baloyorum: Vallahi de Billâhi de Şeyh Efendi haklıdır. Bilmem ki siz ne dersiniz? S Ortaçağa özgü yönetim sist^mleriyle; korkuları, tasalan ve kuşkularıyle, içinden zor çıkıhr bir duruma getirmişlerdi Türk toplumur.u. Kendi eölgelerinden korkmuşlardı önce. Sonra da düşünceden korkmuşlar, özgürlükten korkmuşlardı. Gerçeğin sesinden ve gençliğin spsinden korkmuşlardı. Memleket sevgisiyle dolu, pırıl pır;l . cıvıl cıvıl genç insanlann her şeyi yok edeceğinden, her türlü değer yargılarını yıkacağından korkmuşlardı. Sevgiyle yaklasacaklanna, yumrukla yaklaşmışlardı onlara. Korku'.arırun ve kuşkıılarının tutsağı olmuşlar, olayların önüne geçeceklerine, arkasında kalmışlardı. Devlet yönetimi ellerindeyken korkmuşlardı, «Yanm iktidar» olduklan dönemde korkmuşlard:. Kararlarını bu korku içinde almışlar, yasalan bu korkunun etkisi altında çıkarmışlardı. Yığın yığın çağdışı yasa getirmişlerdi ülkemize. Toplum gerçeklerine aykırı bir yığın karar almışlardl. Yanılmışlardı kuşkusuz. Yanılmışlardı ama, hiçbir zaman kabul etmemişlerdi yanılgılarını. Iktidardayken kabul etmedikleri gibi, muhalefetteyken cie kabul etmemektedirler. Öylesine bir korku ve kuşku içindedirler ki. muhalef°tte olduklarının larkmda bile değillerdir. Hâlâ iktidarda sanıyorlar kendilerini. Muhalefetın UI.VI URÂZ'IN ARDINDAN FAKİR BAYKURT nlü tiyatro oyuncu ve yöneticisl Ulvi Uraz da gitti ve kalpten gitti. Gazeteler onun 25 mayıs sabahı saat yedide uykusunda geçirdiği bir €spaîm»la öldüğünü bildirdiler. Bu ikinclsiydi. Birincisini bir yıl önce geçirmiştl. Düşünce ve sanat dünyamızdan arkaarkaya kaç kist göçüp gitti, hep kalpten. Okuyup yetişmişler, dağların bile dayanamıyacağı çileleri çekip fırında tuğla gibi pişmişler, ama en verimli ve etkili olacakları çağın eşiğinde, tam burada duruveriyor o yumruk kadarcık aygıt. Toplum, söylenmedik binbir güzel düşünceden, gerçeklestirilmemiş binbir güzel yapıttan yoksun kalıyor. Birkaç temel nedenle birlikte belki biraz da, bu yetenekli yaratıcılann en özlü ürünlerini veremecten olmeleri yüzünden, ülkemizde kültür yasamı bir türlü canlanamıyor, yeşeremiyor. Insanlar içinde başkalarına kıyasla yüksek duyarlık taşıyan sanatçılarda daha mı çok oluyor kalp ölümleri? Baskılar altmda, eziyet çekerek, her an yüksek atış'arla çalışan yürek, yoksunluklar, üzüntüler, sürekli sinir gerilimleri içinde çabuk eskiyor demek. Ilımlı ılımlı yaşayan bir gövdede yetmiş seksen yıl dayanırsa, çok çalışmak. çok üzülmek buna karşılık da hiç denecek kadar az dinlenmek zorunda kaldığı • bu gövdelerde kırk elli yıl zor dayanıyor. Hele bu. cezaevleri gibi güneşsiz, ışıksız dehlizlerrfe, karakollarda, mahkeme koridorlarmda, toza, sicara dumanlarına batıp çıkarak yaşanan bir ömrün yüreği olursa, düşe kalka ellilere zor ulaşUnyor sahibini. Nitekim Ulvi Uraz 53 yaşında gitti. Gerl bırakılmış, bütün insanlannın, bu arada sanatçılaTinın mutlu yaşamalarına elverişli düzenı kuramamış, bunlar için rahat çalışma ortamı saglayamamış toplumlarda kaçjnılmaz bir sonuç olan bu tilr ölümlere alışmak zor. Katlanmak da zor. Hele insan bir de o ölüyü sağlığında tanımış, bılmiş olursa... Ben Ulvi Uraz'ı epevden beri tanıyordum. Adını duyuşum yirmibeş yıl öncelere, köy öğretmeni çıktığım yıllara uzanır. Kaç kez Ankara'da, Istanbul'da, kendisi tiyatro turneleri, ben de öğretmen toplantılan için cfolaşırken Anadolu'nun orasında burasında karşılaştık, dertleştik. Ne kadar dost canlısıydı, sıcaktı... Son olarak «Evlâtçıklar»ı getirmisti Ankara'ya. Maltepe'de bir yerde, lâğımları patlayan, onanmı, tercizliği açılış gününe binbir zorlukla yetiştirilen, ama temsiller başladığı halde kaloriferleri yanmayan bir salon bulup başlamıştı oyun]ara. Ankara'da şubatın karlı, çok soğuk günlerinl düşünün. Birinci perdenin bitiminde aralık verilince, çağrılı seyircilerin vansı Ikinci perdeye kalmadı, kalanlar da paltosuna, mantosuna sarıldı. Üstelik ne zorluklarla bulunmuş salonlardan biridir bu. Aylarca arar bulamazsın. Bulur, kirasım çıkaramazsın. Kirasını çıkardın diyelira, oyuncunun oteli, ekmek parası, tiyatronun harcı, borcu, selvi gibi umutlarla başladığın oyundan, gelecek mevsimlerin çalışmalarını şimdiden baltalayan, bunalımlar lçindeki yüreği biraz daha baskı altına alart yeni borçlarla döner gidersin. Vaktiyle ünlü bir piyano sanatçısı olan eşi Selçuk Uraz oraya telefon, buraya telefon, Aliye lâf anlat, Veliyi dinle, erip yetmeğe çahsırlardı. Bildiğim kadarıyla bir savrukluk yoktu yaşamlarında. Ama borçtan, gelecek oyunun, gelecek nıevsimin girişimleri de sakatlanıp gidiyordu. Bunlara bir de baskıları, kışkırtmaları, yol kesmeleri katın! Sorgulamalardan geçerek mahkemelere çıktı, cezaevlerine girdi. lçerde kaç yıl kaldl bilmiyorum. Tiyatroyu halka götürmekti onun da tutkusu. Hasanoğlan'da Yüksek Köy Enstitüsü açılınca koşmuştu oraya. Tonguç başta, enstitü yöneticilerine benimsetip, Mahir Canova'yla birlikte, cMüfettiş»i, «Bir Evlenme>yi, «Bizim Şehir>i koymuşlardı Açıkhava Tiyatrosunda sahneye. 21 enstitüden gelen seçkin öârencilerle çalışıyordu. Sahneye koyduğu oyunlar öteki er.stitülere ve köylere yayılacaktı. Büyük bir tiyatro dolaşımının düşüydü bu. Okulla birlikte tiyatro da bir egıtim ve uyandırma etkeni olacaktı. Enstitüleri kırağl çaImca gene bu çizgiden yürümeğe çalıştı o. Özel tiyatrosu bir okuldu. Her mevsim yeni öğrenciler alıyor, yetiştiriyor, uçuruyordu. Ulvi Uraz, kanhcanlı, yaşam dolu, neşeli bir insandı. Ankara'da son kalifmda, çeşitli yazarlarla yeni ovunlar, romart ve öykülerden yeni uyarlamalar gerçekleştirmeğe çahçıyor, bir yandan oyunlar. bir yandan provaiar, borçlann baski5i, kollan ileriye uzanık. o soiuk s^iuga koşunun içinde ölüp kaidı. «Tek bas;na ileriye at süren savaşçı!» deyin eiz ona. 25. yıl jübilesi için öğrencilerinin istediğl yazıda, düşünduklerini gerçekleştirme yolunda ona «en azından bir yirmi beş yıl daha» dilemiştim. Hepi topu otuz yılhk bir çabayla kaidı. Düşündüklerinin ancak kıymığını £erçekleçtirebildi. Tiyatroda halka doğru giden karh, çamur çökek içindeki yola derin ayak ızlerini oyarak... Kendisi gibi genç yaşta kalpten giden Orhan Kemal'in «Murtaza»sını elverişsiz sahnelerde seslendırerek, O. Zeki Özturanlı'nın «Evlâtçıklar»ındaki demiryolcu Hayati'yi canlandırarak... «cı scı, buruk buruk gülerek, atını iler've doğru siirerek... dilerim çığlığı kulsklarımızdsn «iiinme'.ın. anısı «oğumasın Objektif Doğru Piyasa Doğrusu konomimizde bir derlenıp toparlanma, doğru İle yanlışı ayırma zamanı gelmiştlr. Bunu yapmak da «Orta • sol» bir politikamn uzun süreli çalışmalarının en önerrüilerinden biridir. «Ortal sol» bir iktidann aracı kesimin ekonomi içindeki ağırlığını belirlerken, bunu azaltma yolundaki çabalarını birinci amaç olarak göstermiş ve burada iki de örnek vermiştik. Ancak aracı kesimin ekonomideki ağırlığını normale dönüştürme yolunda yapılacak çabaların. tek tek bir değeri olsa bile, asıl sonuç «Objektif doğrulara» yönelik bir çalışma programı ile olacaktır. Objektif doğrulara yönelik bir planlama nasıl olur, nasıl yapılır? Bunu da kısaca göstermezsek, en azından bir fikir vermezsek, çok soyutta kalınz. E U GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE ÜÇ ÖNEMLİ KITLIK VARDIR: KENT TOPRAĞI, TEKNİK BİLGİ VE TASARRUF KITLIĞI. ORTASOL POLÎTİKANIN FORMÜLÜ BU KITLIKLARI AZDIRICI DEĞİL, HAFİFLETÎCİ OLMALIDIR Arslan Başer KAFAOĞLU lıklar (üç ana kıtlık) Uzerinde dıkkatle durmalıdır. Bu kıtlıkları azdıracak yerde hafinetecek politika, orta solun sloganı ya da ekonomik formülü olmalıdır. Daha da somut olmak için, bu üç ana knlığın nasıl hafifletileceğine değinelim biraz. Bir malın kıtlığı hem o maldan daha fazla sunuşu (arzn sağlayarak, hem de o mala olan ısteğin (talebın) azalışı yolları bulunarak gıderilir, hafifletilir. O halde bu üç ana kıllıkta^a vol bu olacakür. Kent arsalan kVnusünda jrapılacal: işler: A Sunuşu artırmak: Doğal olarak arsa artırılamaz. Ama ayni kaynakla daha fazla arsa kullanılması sonucuna vanlabılir. Bizde devlet, inşaat ve konut alanında nedense bir türlü çağdaş toplu konut üretimj yoüarını öngörmemiştir. İnşaat teknolojisinde bu yola mutlaka girılmeli, prefabrike ev, sosyal toplu konut uygulamalan hiz kazanmalıdır. B Isteği azaltirmak: Bu konıda yapılacak işler daha da köklüdür. Bazılan şöyle sıralanabilir: (T) Endüstriyi Anadolu'ya ve kırsal bölgelere doğru yayınak, (2) Endüstride temel mal, ara mal ve tüketim malı diye bir aj'rım yaparak, tüketim endüstri lerinin tanmsal hammaddenin yanmda kurulmasını sağlamak: (3) Büyük kentler dişında sosyal yaşamı çekici hale getirecek, tesisler kurmak, d) Tarımda daha verımlı üretım olanaklan sağlanarak, köylerden bir felâketten kaçırılırmış gibi süregelen göçü yavaşlatmak, (î) Köyleri tarımsal ürunlerinl (süt, orman ürünü, yumurta, meyve, sebze vb.) yerinde değerlendirmeye sevketmek. Teknolojik alanda yapılacak işler: A Sunuşu artırmak ıçın yapılacak fffit;/ teknik eleman kaçışmı önleyecek bir Ucret düzeni kurmaktır. Îkinci olarak mühendis. tasarrufla kullanılmalı; ustabaşı ve kalfa durumundan (bazı hallerde) çıkanlmalıdır. Üçüncü olarak, her büyük kamu kuruluşunun teknik elemanlarını daha üstün bir teknik düzeye eriştirec«k çarelere sevketmek, araştırma enstitüsü, süper lâboratuarlar kurulmasını hızlandırmayla görevlendirmektir. Devlet. sanat ve beceri ögrenmek isteyen herkese bu olanağı saglamalıdır. Üniversiteler daha zengin lâboratuarlarla donatılmalı, TÜBİTAK gerçek bir yüksek araştırma örgütleyicisi haline getirilmelidir. Her yıl bütçenin en az yüzde beşi (evet yuzde beşi) bilimsel araştırmaya aynlmalı, ama bu paraların yerine harcandığı denetlenmelidır. B Istegi azaltmak için ise yapılacak en önemli ış, teknolojisine egemen olmadığımız malların Türkiye'de kullanımını azaltmaktır. Bu endüstrileri kur tak (montaj) yoluyle kurmak, teknolojide dışanya muhtaç oluşu artırır, mühendisliğimize de bir yenilik getirmez. (Yanlış anlaşılmasm, bir daha yazalım: Biz kurtak endüstrisi denince, ulaştığımız mühendislik düzeyiyle karşılayamıyacagımız bir bilgi düzeyine ulaşmıs endüstrileri anlatmak istiyomz. örneğin, dışardan ithalât yapan buzdolabı, çamaşır makineleri vb. hattâ M.K.E.'ca yapılan tekstıl tezgâhları ımalını montaj endüstrisinden saymıyonız.) Sermaye ve Tasarruf Kıthğuıa Çareler: A Sunuşu artırmak: Sermaye sunuşunu (arani) artirmanın yolu israflan kısmaktan geçer. İsrafları kısamazsak, Türkıyenin dertlerinin çok küçük bir kısmına bile çare bulamayız. Israfları kısma ayrı bir konudur. Bu konuyu bir yazı dizisinde ele alacağız. Yalnız şu kadarım şimdiden anlatmak isteriz ki, isral kısmayı halk ve genel olarak piyasa ağzındaki gibi anlamak yanlıştır, en azından eksiktir. Bu eksiklik sadece fazla harcama anlamında bir tanım ile israfın belirlenmesindedir. Ancak asıl israflar, tüketimde değil, Uretim de yapılan israflardır. Inşaatta, taşımada, sanayide, tanmdâ yanlış Uretim yöntemlerıne «piyasa doğrulan» ile gırılmesıdir. Objektif doğrulara göre uretim ve hizmet kesimlerj düzenlendiği zaman öyle bir kaynak tasarrufu ortaya çıkar ki, bununla büyük işler yapılabilir. B Isteği azaltmak için yapılacak şeyler de toyle özetlenebilir: 1 Dışarıyla değişim konusu olmayan (yani ithalât ve ihracat konusu olmayan) büyük bayındırlık işlerınde (yollar ve demiryollar gibi) makine ve seımaye malları kullanımını azaltmak, 2 Sermaye eksikliğini uretim çabalarını doğal kaynaklara doğru yönelterek karşılamak, maden cüık, sulama ve hayvan yemleri konulanna eğilmeli, tanmı iyi planlamalı. 3 Büyük ölçüdeki atıl kapasiteleri değerlendırmek. Örneğin bir yerde, bir endüstri dalında yeterli tesis varsa (örneğin matbaa endüstrisinde) ve bu tesisler tam kapasitede çalışamıyorsa yapılacak şey bu tesisleri çalıştırmaktır. Yoksa her isteyene matbaa makinesi lisansı vermek değil. Bunun gibi bütün tesislerde genel makineler (torna, freze, pres gibi) fazlası varsa, bunları gelişmeye göre ayariamalı, yeniden bu makinelere kaynak tahsisini asla benimsememelidir. Aslında yukanda sayılan adımlar sadece bırer paragrai başlığıdır. Bunun her birinin para, vergi ve yatirım, eğitim uygulamalannda yansımalan olacaktır. Ama bir genel yön çizildiğı zaman, bunlar daha kolay ayarlana bilir. Bu genel fiziksel plana gitme, bu iktidann değil. sosyalist bir iktidaruı işidir. Biz aslında o görüşün savunucusuyuz. Ama orta sol bir iktida r da, yukanda çizdiğimiz yönlemeyi yapabilecek ekonomik ve akçalı araçlan bulabilir. Bu araçlar, bugün hükümetin elinde vardır. Gelecek yazıda konuyu sürdüreceğiz. Üç Ana Kıtlık Türkiye de olduğu gibi her az geiişmis ya da gelişmek'e olan ülkede, en kıt olan üç şeydir: Kent toprağı, teknik bilgi.ve tasarruflaruı yetersizlıği Kent toprağı arsa spekülâsyonunu kamçılar, bu spekülâsyondaki fahiş kârlılık kent toprağı kıtlığı hastalığına. yarasma tuz biber eker. Arsa oyunlan, taşınmaz malların durmadan ve fiyat artışlarmdakı düzeym de üstünde değer kazanması, bu alanda ticareti «piyasa doğrulanna en uygun» ama, «Objektif doğrulara» en aykırı bir uğraş alanı haline getirir. Bütün ışîetmecilik ve rasyonellik ilkelerı ekonomiden silınir gıder. Bir iş adamı, örneğin 100 dönüm üzerinde, zararla da b.tecek bir yatırıma atılabilir. On yıl sonra bilânçolar zararla kapansa bile, elde edilecek bir tasfiye, kâr ve zararlan da fiyat yükselışlerım de fazlasiyle sıler. tflâsı istenen işletmeler bile, yuzde yüz borçlarmı ödeme talebıyle, tasfiyeyi 5 6 yıl sürdürse, borçların taşınmaz mal değer artışlariyle karşı lar ve borçlulara (müessese sahiplerine) yaşayacak, iyi yaşayacak bir fazla da, yıne elde kalabilir. Bankalar bunu bildikleri için, ne olur ne olmaz diye, taşınmaz mal sahiplenne kredi açarlar, ya da en azından bu yolda davranmayı yeğ tutarlar. îkinci kıt olan şey, teknik bilgi, yurdun teknik bilgisi yüksek ülkelerce somürülmesi sonucunu doğuran bir kıtlık içındedır. Teknolojisi vurt içinde yaratılamayan endüstrinin, tüketim mallarının endüstrisinin yurdiçınde ağırlık kazanması buradan gelir. Çünkü kıt olan şey, kârlı olan şeydir. Kârlı olduğu ıçın bu alan lara sermaye kaydıkça, teknoloji kıtlığı da azar, keskinleşir. Doğal olarak bu teknik bilgi kıtlığmi, açığını daha da arttınr. Böylece kısır döngü sürer gider. Durum kurtak (montaj) endüstrisinde budur. Yoksa bizım yazılaruıuzda kurtak endüstrisi, bir nicelik yani yerli imâl oranı sorunu alanmdan düşünülmemiştir. Ve bu endüstri de «Piyasa doğru ları»na göre çok kârlı, ama «Objektif doğrulara» göre çok zararlıdır, çünkü bir derdi hafifletecek değil, azıtacak bir endüstridir. Dahası var, teknik bilgiye sahip olan ülke, o bilgiyle mal satma yerine ülkemizde mon tajı yeğ tutmuşsa, bunu daha kârlı bulduğundandır. Yani aslında yan etkileriyle birlikte montaj, ithalâttan daha pahalıT j a gelir. (Ama bizim anladığımız anlamda montajı kaadediyonız.) Sermaye ve tasarruf kıtlığj ise, bankacılık ve tefecilik kesimierinin ve peşin paraya en yakın kesimlerin (eğlence endüstrisi, bak kallık, halka doğrudan satış yapan işyerleri) gelişmesı ve endüstride sonuç olarak temel yatmmlara yeterli kaynak ayrılamaması zorlamasma vanr. Bu gibi alanlara yatirım da «piyasa dogrulanna» göre olumlu, «Objektif doğrulara» göre ise olumsuzdur. O halde orta sol bir politika, piyasa doğruları ile objektif doğruların arasındakı çelişkiyi, ikincilere ağırlık vererek çozmelidir. Bugüne kadar bu yola giren iktidar görülmemiştir. Bugünkü iktidar buna dönmelidir. Özel kesim de bu yolda iktidara yardımcı olmahdır. Orta sol politik» derlenlp toparlanma çalısmalannda bu kıt Okuyucu Mektuplan Bir öğretmen açıklama bekliyor 1969 yılında Sinop'ta açılan Müzik 1 kursunu başarı ile b t tirdikten sonra aynı yıl okulumda bu dersleri yürütmekle görevıenrfirildim. Okulun ikili öğretım yaptığı, bu görevi kabul ettigimde tam gün çalışmak zorunda kslacağımı bildiğim halde, sırf Türk Okul ve Türk Halk Müziğini ilkokula tokmak heyecanıyle, bu görevi büyük bir gururla kabul ettım. Dört yıllık çalışmamdan okul Okulumun Müdürlüğü 19721974 ders yııı başında, tlkokulyöneticileri memnun, okulun lar Yönetmeliğinin 71. maddesl tüm ögretmenleri memnun, yıl uyannca beni Müzik öğretmesonunda verdiğim konserlerden ötürü çevre halkı memnun ve ni olarak görevlendirdiği halde, nihayet Ortaokula giden öğren Millî Eğitim Müdürlüğü, bu ys> cilerimden Ortaokul Müzik ög zıya sözlü olarak olumsua cevap verdi ve yönetmeügi uyguretmenleri memnundu. latmadı. 29.3.1973 günü Trabzon Milll Şimdi Eğitim Biriml MUdürEğitim Müdürlüğü, MiUî Eğitim Bakanlığı Eğitim Biriml lüğünün bu genelgesi ml uyguMd. lüğünün 7.2.1973 gün ve 311. lanacak. yoksa llkokullar Yö» 36159 sayılı yazılarına dayana netmeliği mi? Bu durumun açıklığa kavuarak, İlkokullarda dal öğretmenliği olmadığı gerekçesiyle, beni turulmasına izniruzi diliyorum, cezalandınyormuşcasma ve ah Saygılanmla. şılmamış bir yazı ile, bu göreSelâhattin DEMtRSOT vimden alıp sınu* öğretmenliğiFatih llkokulu Ofretmetd ne döndürdü. (Bazı arkadaşlarTRABZON dan aldığım bilgilere göre, adı geçen genelge onlara, haklı olarak, uygulanmamış). O günkü koşullar atında bu haksız iseme bir tepki göstermedim, düzeltileceği zamanı bekledim. İDMMA Galatasaray Müh. Yük. Okulu (Gündüz Bölürnü) makine 3 öğrencileriytz. Ba2Halkçı davranmalı h olduğumuz okul idaresinin keyfi tutumu son zamanlarda DertU bir baba olarak allevi belirgin bir hal almıştır. S5zproblemlerime medar olması dileğiyle sajnn Devlet Bakam geliml daha bir ay önce bizi haklı bulduklan bir davada, Orhan Eyüboglu'na müracaat disiplin cezası vermekle bizi ettigimde Basbakanlık merdisusturmaya çalışmışlarken, venlerinde karşılaştım. Sunaşimdi de 14 haftalık ve projesi caklanmı kendilerine söyle"l»n Isıtma Havülpnriırma d e r mek için «özel kalem kapısmverecek hocanm yeni dan girerek yanıma gel görü si şelim» dediler. bulunma«ı nedenıyle son 4 hat tada yaptınlmasına karar veBir kale fethedercesine özel rilmiştir Yalnız proje çalışma Kalem MUdürlüğu ile mücadele ederelt tçerl girdim. Ağn «ı 810 hafta oldu bu dersin, bize valnız 4 hafta eibl çok ktmı açmaya meydan kalmadan »a bir sürede verilmek lstenbeni çağıran kendilert degilmiş gibi kendimi salonda buldum. me<;ivle: amaçlannın ülkemize Demek ki vaadler seçim be mühendis yetiştirmek olan bu yannemlerinde kalmış, düzen ögrenim kurumunun tutumunu bu «macıyle bağdastırmak de bir değişiklik olmamı? bir zordur. halk deyimi ile... Rahmeüi Sadık Aldoğan'm belırttiği gibi Şimdiye kadar bütün hoca» («Eski Hamam Eski Tas») lanmızm takdirini kazanmı* Oysa bundan bir ay önce aynı olmamıza rağmen, «ırf idarekabine üyesi Sayın Adalet Banin Ikiyüzlü tutumu bizi zor kanı Şevket Kazan'm makamrfurumda bırakmakta ve lyi lanna sirmiştim Derdtmi dinniyetle ögrenim vapmamızı en leyerek yarama merhem olmuş gellemektedir öyle ki, der» lar, kendilerinin vamndan Uhocası tarafmdan bu derse gizüntülerimi vitirerek çıkmış rilmedigi takdirde. yine kenve moral kat kat yükselerek disinin verdigi başka bir der» feraha ermiştim. Yazık çok üten hiç kimsenin sınıf geçemizüldüm. Buna herhalde Sayın .vecegi tehdidi rahatlıkla tavuBaşbakanımız halkçı Ecevit de rulabilmekterlir. Uzülür. CHP*y* yakışan davraBöyle bir ortamda ögrenim nı? beklemek hakkımızdır sayapmsnın ne denli güç oldunırım. ğunun değerlendirilmesini ka. Mehmet Şiikrü Göğmen muoyuna bırakıvoruz. tstanbnl • Emekli Imzalan saklı btr Stndıfında rmp ögrend ÖLÜM Defteri Hakani Şeri îşler Müdür Muavini Mustafa Lütfi Efendi ile Nigâr Çömlekçio'Uu'nun oğlu, mcıhume Hacer Akşin'in eşi, Frengiz Somel. Mustala Akşin ve Sina Akşin'in babalan, Hamiyet Ökiiun ::e Kazire Cafand'ın ağabeyleri, merhum Cevat Ökmen i!" İbrahim Z. Cafand'ın enişteleri. Sacit Somel, Dilen Akşıu ve Tülin Aksin'in kayınpederleri. Neclan Ökmen, N'ecdet Ckmen, Melike Kutluğ ve İmsel Cafand'ın dayılan. A!i Ebrar öztaş'ın eniştesi. Cem, Gülayşe, Akşin. Işıl. Leylâ, Zeynep; Detne'nin büyük babalan; EMEKLİ BÜYÜKELÇÎ APTÜLAHAT AKŞlN vefat etmiştir. Cenazesi 4 Haziran ı974 ban gün'l Giçli Camiinden öğle namazından sonra Züıcırükuvu mezarlıgında toprağa verilecektir. (Cumiuriyet: 4526) HKKKKKMHCHK Öğrencilere zulüm! Istanbul Tıp Fakültesi Dekanlığından 1 Fakültemiz Kürsülerinin 1974 yılı ihtiyacı olan aşa»ıda dökümü yazılı Gaz Hydrofil, Hydrofil Pamuk ve temizlik malzemesl ile Fakültemiz personelinın reçete mukabıli alatak olduklan Uptik, Ortopedik ve Tıbbî Malzemeler 13 Haziran 1974 Perşembe günü saat 11.00'den Uıbaren hizalarında yazılı saatlerde fcapalı zarf eksiltmesı ile ihalesi yapılacaktır. 2 Bu ışe ait şartname ve dığer ihale evraklan Fakültemız Genel Bürosunda görülebilir. 3 Geçicl teminatlann nakit olanlan Üniverslte Muhasebe Müdürlüğüne yatınlacaktır. 4 thaleye gırecek eczane sahiplerinin 1? yerlerl Fakültemiz Çapa Kliniklerine en çok bir kilometre uzaklıkta olacaktır 5 îhaleye gireceklerin 1974 yılı tastikli Ticaret Odası Belgelen Ue birlikte 2490 sayılı kanunun tarifine göre hazırlayacaklan teklif mektuplarım ihale «aatlerinden bir saat önce Fakültemiz AÜ.P. Komlsyonuna vermelerı gerekmektedir. İhale No: 1974 Tahmin Geçicl İhale Alınacak madde bedeUTL teminat TL saati Gaı Hydrofil 520.0UO, 24.550, 1100 Hydrofil P a m u k Temizlik Malzemesl llâç v« Tıbbl Maizeme 320.000, 372.200, 750.000, İ L A N 1200 KC. HURDA APAK 2349 KO. HURDA İZOLE TEL 3600 KG. HURDA BAKIR SATILACAKTIR I.E.T.T. IŞLETMELERtNDEN 1 Yukanda yazılı hurda malzemeler mekrupla fiyat ve teklif isteme usulü ile ihaleye çıkanlmış olup, teklif mektuplan kanunî nisbetteki teminat ile birlikte 17.6.1974 Pazartesi giinü saat 15.30'a kadar Metrohan 4 üncü katta bulunan Levazım Müdürlüğü Satıs Şelligine verilecektir. 2 Şartnanıeler bedelsiz olarak Levazım Müdürlüğü Satış Şefliğinden temin edilebilir. (Basm: 152081506) 16550, 11.15 18.8Î3, 11.30 33 750. 11.45 (Basın: 152904516) Halk sektörü Cumhuriyet 4531
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle