18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CüMHtlŞÎYET 3 Haziran 1974 Kopukluk Eger genç bir toplulufc karşısmda konuşuyorsamz sizi, kenriinizin dahi pek çözemediğiniz birtakım iç sorunlar, mutlaka düşündürecektır. Hele bu konuşmanız, günlük, gelişigüzel bir oda veya salon sohbeti degil de. örneğin bir konferans veya açık oturum gibi, sizi daha da baglayıcı şekiller içinde geçiyorsa, düşünceleriniz, ister istemez. daha tedirgin edici iç kararsızhklar halini alacaktır. Hatta konuşurken. belki de bazı endişeler, sakıncalar duyacaksınız. Ve düşüneceksiniz ki, dinleyicüerle aranızda, yalmz çağ ve zaman farkı degil. dil, düşünce ve değer ölçüleri farkı da vardır. Siz başka bir zamandan, başka eğitim sistemlerinden gelmişsinizdir. Başka dünya görüşleri içinde yoğrularak, başka türlü inancalarm. fikirlerin, ülktilerin terbiyesini almışsınızdır. Başka kutsa! bağlantılar, iç aleminizir örgüsünü örmüştür. Arkanızda savaşlar. ihtilftller vardır. Bir imparatorluğun çöküşü içinde yoğnılmuşsunuzdur. Namık Kemal'in Vatan anlayışı, Millet anlayışı ile, Ziya Gökalp'in Vatan, Millet anlayışı ve nihayet Milll Kurtuluş hareketinin Milli Ant (Misakl kavramı arasında yol almak zorunda kalmışsınızdır. Bu ayrı ayrı Vatan ve Millet anlayıslarmın, hepsine kan ve can vermişsinizdir. Meselâ sizin kuşağınız, henüz bıyıkları bile terlemeden Rumeli'den Libya'ya, Yemen. Hicaz, Suriye, Irak çöllerine. İran sahralanna kadar, aslında kendilerini, Türk de, Osmanh da saymayan halklann topraklannda, kanlarını dökmüşler, erimişler gitmişlerdir. Yine başka türlü bir vatan, başka türlü bir ulusluk ülküsü iledir ki aynı genç nesil, Ziya Gökalp'in: «Yüce Turân, güzel ülke, Söyle sana yol nerede?» diye aradığı, ama yolunu dahi gösteremediğt uçsuz bucaksız illerde, Turan'ı bulmak ve kurtarmak için, gözlerini bile kırpmadan, henüz filizlcnen gençliğini, seve seve bu yollara sermiştir. Aynı neslin, Bagımsızlık Savaşı, devrim fikri ve milli kurtuluş davası için, kayıtsız sartsız, nasıl kendini adadığmı ise biliyoruz. Evet, senin kuşağımn arkasmda, uzun yolculuklar, çekilmez mihnetler, kan, gözyaşı, ama efssneleştirdiği bir serüven var. Onun için, bu serüvenin, her adımı kutsaldır. Tecrübelerini ci Olaylar ve gö GENÇLİK CEPHESİNDE.. Şevket Süreyya AYDEMİR han değer sayar. Ve ister kl, bu uzun yolculuğun hikâyesine dönülmesin ama, bu serüvenin düşündürüeü akışından, yeni kuşaklara da kendini yetiştirmenin ve bir takım ölçülere bağlanmamn heyeear'annı aktarsın. Ama çağ elbette ki, yine akışma devam edecektir. İnsanoğlu, daima ileriye doğru aşması gereken zorunlu olan hızından birşey kaybetmeden yolunu arayacaktır. Çünkü ölmüş mazi, artık gelenek demek değildir... Fakat iştp bu noktadadır ki. eğer genç bir topluluk karşısmda konuşuyorsanız. sizi saran insanlarda veya bu toplulukta teneffüs ettiğiniz havada esen nesil aynlıgının tedirginliklerinden kendinizi kurtaramıyorsunuz. Ve kendinize soruyorsunuz: Acaba bu dinleyenlerle benim aramda, az çok farklı da olsa. iyi kötü müşterek bir dünya görüşü, az çok müşterek değer ölçüleri var mı? Müşterek bir dil mi kullanıyoruz, yoksa zamanın yarattığı başka değerler, başka inanca ve eğilimler, bizleri birbirlerimizden ayırıyor mu? ^vet bu düşünceler sizi saracak, ama, konuşacaksınız da. Çünkü kuşakların birbirlerinden büsbütün kopuntusu, toplumun da parçalanışı demektir. Konusacak ve dinleyeceksiniz. Tâ ki nesilleı arasındaki tarihi zincirleme, fikir açısından genel ve kutsal degerler açısından, büsbütün kopmasın... bağlarsak. şimdi de şunu belirtmrkten t»rfq;.mizi alamayacağız: Memleketimızde bir kısım genç lerle, yaşayan avdınlar kaarosunun bazı temsilcileri arasında, gittikçe belirgmleşen bir fikir ve dünya görüşü kopunti'.su karşısmda buUınduğumuz, artık göze çarpan bir ^errektir. Bu kopukluk, hele üniversite çağmda olar., ılk gençliklerini yaşaysn yarınki aydınlarl?., buçün kürsüleri, fikir yayınlarm:, hatta basını ellennde tutan aydınlar ve hocalar arasında, d?iıa da belirgindır. Gerçi bu neticede. vaciırganac?.k, yahut tarihin akışma ve yasalanna sykırı bir şey yoktur. Birbirlerini izleyen kıışaklar arasınrla, elbctteki zamanın şartlanndan gelen dünya görüşü ve eğilim farklan olacaktır. HaUa aynı kuşaktan aydınlar arasında da. ayrı kültür ve fomasyon farklarmdan gelen görüş aynlıklan, elbette ki vardır. Çünkü bu aynı neslin insanlErı da. çeşitii biMmsel ekollere. çeşitli sosyal akımlara bağlıdırlar. Ama bunlar gene de, ve pek stanüart olmasa da, dünya ve memleket meseielerinin, bazı gens! formülleri üstünde birleşebilirler. Ama ilk gençliklerini yaşayan ve yarının sahipleri olacak olan gençlik cephesinde, böyle genel bir cephe birlıği de vok gibidir. Eğer aldanmıyorsak ve bu gerçekten böyleyse, bu durum, yalnız bugün için değil, memleketin yarını için de, elbette kı endise ver<eidir. Gençlerin bu parçalanmalannda ve çeşitli nedenler arasında. üniversite işsizliğinin önemli blr payı olduğunu sanıyoruz. Üniversite isslzliği, üniversite verimsizliğinin ifadesidir. Çünkti üniversite, bir kurumdur ki. onun, önce geleneği olacaktır Zaman içinde, yüzyıllar içinde gelisecektir. Bizim üniversite erlmiztn ise tarihleri yoktur. Gelenekleri yoktur. Sonra üniver site, oraya kendini adayan hocalarla. bu hoca. lardan sağiam bir şeyler öğrenen. dersleri bos geçmeyen, hatta biraz aşırı bir disip'min egemen oldugu bir kurum olmalıdır. En iyi Üniversite en disiplinli. en güç, en sıkı üniversıtedir. üniversitede özgürlüğün rüzgârı, üniversitenin dısında eser ve üniversitenin kapısında kesilir. Haf tanın raporu Ayrı Dünyalar SADUN TANJU ETİM dün gelmi? Japonya'dan. Üç haftalık bir seyahat. Keyiflı. Muzaffenn lokantasının tenha zamanı. lçersı loş ve serin. Dışarda aüneslı. sımsıcak bir mayıs öğlesi. Japonva'yı anlatıyor bana Bambaşka bir dünya Izakdoğu. tnsanlar, davranışlar. sözler, sesler. yapılar, ölçüler. yonımlar deüşik. Evrende bir baska yerdeymişsin, bir vıldıza düşmüssün. sasırmıssın «ibi. Herkes df sana öylc bakıvor. Nerden çeldi bu? O kadar yabancısın ki bu dünyada. O anlatırken özlemler doluyor İÇİme. Göçüp gideceğiz dönmemecesine bu dünyadan doyumsuz. Görmeden. Bilmeden. Dünyayı kendi eriştiğimizden ibaret sayarak. Zilciler! Bizim Universite ve fakültelerimizde değerll hocalar da bulunmakla beraber. biz, böyle üniversite ve fakültelerden yoksunuz. Yine üniversite, ki*aplann. araştırmalann ve kitaplıklarm yeridir. O kitaplıklar ki. insanoğlunun, tarih öncesinden beri bütün serüvenini. bütün tütuhatını ve geleceğin kapılannı açacak bütün bilim anahtarlarını, nice milyonlara varan eser ve belge hazineleri halinde. sınesınde toplar. Bu kitaplıklars, en kutsal tapmaklara giriliyormuş gibi bir saygıyla girilir. Çünkü bilimin anahtarları, üniversitelerin kitaphklarında. lâboratuvarlarındadır. Ama bizde. kitap. kitaplık ve lâboratuvar kutsallığı da yerleşmemiştir. tş böyle olun. ca da öğrenici. hem verimsiz geçecek ders zamanlarım. hem zaten boş kalan vakitlerini. üniversite dışında harcamaya sürüklenir. Ve iste bu işsiz, gayesiz ve ruhen tedirrfn zamanlardadır ki, çeşitli diller döken çeşitli demagoklar. kancalarmı, ögrenıcinin boynuna atarlar. Kısacası ciddi, düşüadürücü vf <"özüm yollarına hiç de psrmak bısılmavan yafaınsa: sorunlar karşısındayız Bir yandan, bugünün aydmları ile vanmn sahipleri arasındak; baŞlar kopuyor, öte yandan, yarının sahipleri de daha simdiden, çogu temelsiz vı !><1ında, ünıversitelerdeki disiplin ve kaJite yetersizlığinden gelen etkenlerle. bölünmekte kopmaktadırlar. Demagok, münafık ve kaygusuzlar ise. zillerini çalmakta, bu çözülüş karşısmda, sevinçten oynamaktadırlar. C MUTLU KLÂN Dünyayı baba?ının evi gibi dolaşanlarla beraber(îim günlerce d'ivor Çetin Bir mutlu Ulân var ki, aluslarüstü bir aile gibi birbirini tanıyor; eelecek hafta bilmem nerede bulusalım diyor, temmuzda Lizbon, Eylülde Rio. ekimde Tanca. AralıUta Kanberra.. Evlerine davet rdiyorlar birbirlerini. senli benli olmuslar. para dive bir sıkıntıları yok. çok iyi anlasıyorlar birbirleriyle. Zevki ur bunlar sürüyor, harbi de bunlar çıkarıyorlar. îoksa insanlar niye düşman olsunlar birbirlerine? Çetin anlatırken. 1950'lerde Kıbrıs Türktiir mitinKİerivle ayaŞa kaldınlmış Türkive'den Enosis diye bağırtılan Yunani'stan'a bir sevahatim olmuştu da. Atina'ria Pire'de tatlı tatlı çörüştüsümüz Rumlarla ne bu gürültü diye riertlesmistik, o sklıma celdi. Hfm diinyanın balını emerler. hem de bütün 8Ü7cllikleri göz kırpmadan atcse verirler. Nfron'nn adı çıkmış. Yarının Sahipleri Ama konumuzu, yina başladığımız noktaya EVRENDE BİR YILDIZ Tanjn Cilızoğln girdi kapıdan. kucağında matbaadan yeni aldığı kitaplar, abi sana Balyoz'u vermedim dur imzalıyayım dedi. Böyle gencecik yığınla insanı mapusane üzerine kitap yazar hale getirdik. Balvoz da, Tanju'nun sosyal dramla kişisel dramının içiçe örüldüğü bir anıromandı. Bana daha önce vermişti. Çetin eline sağhk, okuyayım bakalım dedi. Ben hep Japonva'yı merak ediyordum. İki yılı aşan mapusane hayatından sonra evrende bir yıldııa düsmiiş onun (ibi bir yaıarın izlenimleri önemliydi. Mimiklerle. sözcüklerle, genişleyen tebessümlerle anlattıklan üzerinde tartışmak hoşuma gidiyordu. Insanlar nasıl bu kadar saygıh oiabiliyordu? Bir çay içmenin, bir vazo yerlestirmenin, bir tamşmanın. bir karfın erkek ilişkisinin bu derece tören havasına sokulması nedendi? O yumuşaklık, o zamanı sindire sindire yaşayış, o telâşsız gürültüsüz hayat naMİ kurulmuştu? Çetin, düzenin varattıjı gfiveniik divorda Sfn trene. vapnra. uçağa yetiseyim diye koşarsın. Japon bir dakika kala eelir. Volda kalmıyacajhnı, binece^i aracın tam zamanında kalkacajını hilir. Almak istedigi şeyin bitmeyeceeini bilir. Senin telâsını anlayamaz. Sana nasıl Japonva ve l zaksarU baska bir get^jcenmis eibi eeliyorsa, sen de onlara haşka bir diinyanın adamı jribi görünüyorsnn. Buno hissettiriyorlar adama. Hepsinin bnrunları ufacık. kendi burnnnnn patlıcan gibi kocaman göröndüŞünü düşüniip tedirgin oluvor»an. Bıyıgın tuhaf kaçıyor. Ellerin. knlakların, agzın. se«in seni ürkütiivor Bambaşka ölçüler. Onlara göre yakısıklı de|ilsin, birden kadınların seni nasıl gördükierini düşönüp keyrin kaçıvfriyor. Teryüzünde baska diinyalar oldu^onn bilmemek, törfince saşırmak; çafın diişüncesi, kültürü, yaşamı derkrn nasıl kapalı bir dünyada olduğnmnzn, çürümüslütümüzü görmek... ÜSKÜP'TEN HABERLER OKTAY AKBAL Evet Hayır Bütçe Muhalefetinden Çıkan Sonuçlar 1974 bütçesinln tümü üzerindeki son tartışmalar, Türkiye'deki sağ kanadın düşün kısırhğını bir kez daha kanıtlamıştır. Bu tartışmalar, sağcı sözüm on.a ulusçu bir kitle kurmak i> steyen, Bayarcı • Demirelci komandocu cephenin, ekonomik olayı kavramaktan hâlâ ne kadar uzakta olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Ekonomik olayın üstündeki Türkiye gerçeğini de anlamada, yönetmede ve hele yüceltmede ne kadar yetersiz olduğunu da göstermiş tir. Onlann ellerinde iktidar olsa da, olmasa da, Türkiye'yi, nasıl, dünya gidişine ters bir yolda tüketmekten ötesini algılamayacak kadar dCşün • imgelem (muhayyele) • bilimsel görüş fukarası olduklarını göstermiştir. Işte 1974 bütçesinin tümü üzerindeki tartışmalar, bu gerçeiji vermiştir. Bu, çok acı bir gerçektir. Bir ülkede, muhalefet, düşün düzeyi ve strateji önerme becerisine varmada şimdiki iktidarrfan çok aşagılara düş memelidir. Düşerse, bu, ülke za rarına bir yoksulluk, yoksunluk olur. Oysaki bizim 1974 bütçe muhalefetimiz, hem dünya çapından, hern de Ecevit iktidan çapında çok gerilerde olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu değerlendirmeyi, kuru bir yakıştırma, yakışıksız bir yargılama, dayanaksız bir sav olmaktan çıkarmak için, önce, 1974 bütçeM muhalefetinin, üzerinde durduğu temaları, sonra Ecevit'in kendisinin ve hükümetinin görüşü olarak belirtti&i durumu, gözden geçirmek lâzımtfır. En sonunda da. Baiı dunyasırkdaki genel eğilimi, en son Batılı büyük bir seçimden çıkan d'Destaing iktidarının temel görüşünü anlamalıdır. Bu üçünü yanyana koyduğumuz zaman, hukuksal olarak birleşseler de birleşmeseler de eylem olarak birbirlerine kenetli olan sağcı • sözümona ulusçu kanadın muhalefet platformuıv daki gradosu ve sefaleti apaçık ortaya çıkacaktır. Feyzioğlu ile Korkmazcan'ın yaptığı bütçe muhalefeti, yalnızca bir verbalizm örneğidir. Bu verbalizm in sözcük yığmlanndan ve edebiyat heveslerin("""•"««•••••••• •••••«•••••••• •••! tatlı Rumeli ağzıyla konujuyor yazarını arayan altı kiji. Koca bir «ahnede Üsküplü Türk sanatçılar prova yapıyorlar. Ysni bir yapı burası. Haziran başında açılaeak. Türk sanatçılar Pirandello'nun «Altı Kiji Yazarını Arıyor> oyununu oynayacaklar. O BtR ÜLKEDE MUHALEFET DÜŞÜN DÜZEYİ VE STRATEJt ÖNERME BECERİSİNE VARMADA İKTÎDARDAN ÇOK \ŞAĞILARA DÜŞMEMELİDİR. Prof. Bahri SAVCI den süzüp çıkarabileceğiniz öz, ancak şudur: Ortada sağiam bir iktidar yoktur. Bir kolluk bile kuramaz bu iktidar. Ancak komunistleri kurtarmakla uğraşmaktadır. Adaletsiz bir vergileme ile de, hızlı bir enflasyona doğru gitmektedir. Demirel'in kendisine özgü lojik avamlılığı, bunlara şu temaları da ekler: Bu bütçe, kararlılık getiremez. Uygulanan yüksek fiyat politikası, halk kitlelerini zor duruma sokacaktır. Hükümet, "»ahalılık işsizlik fakirlik ile uğraşacağı yerde, düşün özgürlüğü ile uğraşıyor. Özel girişimi, sömürü aracı sayıyor liriyor, değil mi?) bir hükümet bunalımı vardır. Bu yüzden, bu hükümet, kolluğu sağlayamaz. İşte, çalkantılar içindeki bir dünyada, Ege denizinde Akdenizde • Ortadoğu'da kol gezmeye başlamış olan uluslararası tehlikelerin ortasmdaki bir Türkiye'de, 12 Mart siyasal dar boğazını geçtiği halde, kalkınmamışlık dar boğazlarındaki nazik ekonomik durumlann sürdügü bir ülkede, bütçe muhalefetinin görebildiği temalar, ancak ve ancak bunlardır: Ne bir ciddî siyasal tercihe, ne de bir verimli ekonomik tutum önermeye yanaşmadan. ması için, ekonomiyi geliştirip güçlendirmek gerekir. Destekleme fiyatlan politikasını sürdürerek, asgari ücretleri üstün bir düzeyde saptayarak, elde zaten var olan kaynakları ve fonlan yani devletin ve toplumun kaynak larım ve fonlarını sınırlı • ayrıca lıklı oligarşik zümrelerden yana, zaten varlıklı olanlardan yana değil, halktan yana bir destekleme politikası ögesi olarak kullanarak, en sonunda gelirlerin yukselecek halk katlarının artan geürlerden bir bölümü ile yatırım yapmalannı sağlayacak halk sektörü yaparak işleterek.. 1974 bütçe muhalefetinden süzüp çıkardığımız temalar ile, Ece vit'in hükümet etme görüşünden ve uygulamalanndan süzüp çıkardığımız bu ögeleri yan yana koyup inceleyince ne sonuca vara bıliriz? Şu sonuca: Bütçe muhalefeti, ne ayrı partiler, ne de bir sağ sözüm ona ulusçu kanat olarak, Türkiye' ye layik bir ciddilikte değildir. Kendi bireyci özelci görüşünden çıkması gereken bir Türkiye politikasının ögelerini bulup çıkarmaktan ve onlan top luma bir siyasal tercih. bir eko nomik tercih olarak sunmaktan bile acizdir. Bu bütçe muhalefetinin kendisine sorsanız, bir kapitalist kalkınma yolu benimsediğini söyleyecektir. Fakat bunun ge rektirdiği sermaye birikimini, Üsküp Halklar Tiyatrosu yöneticisiyle konuşujonım. Bugüne dek Türkiyeli yazarların on oyunu oynanmış burada, Cum»h, Nesin, Anday vb. Profesyonel on altı Türk oyuncusu bu tiyatroda görevli. Hükümetten aldığı yardımla ayakta duruyor. 1973de 264 milyon dinarmıj aldığı. Ancak 22 milyon dinar sağlıyor. Çünkü bilet ücretleri çok ucuz, nerdeyse parasız veriliyor temsiller. Hatırlar mısınız bilmem, bir kaç yıl önce Üsküp Türk Tiyatrosu yurdumuza gelmij, birkaç temsil vermişti. Cumalı'nın Nalınlar'mı seyretmiştik. Üsküplü Türk oyunculann baçarılı temsilleri ilgi uyandırmıştı yurdumuzda. Şimdi yeni dilekleri var Üsküplülerin, ikı aktörün Türkiye'ye gelip bir kaç ay kalmasını, Türkiye'den altı ayhğına bir yöneticinin gönderilmesini istiyorlar. Kısacası Türk kültürünü daha çok geliştirmek, Türk oyunculann dil ve sanat bakımından ilerlemelerini, olgunlaşmalarını sağlamak... Müdür anlatıyor: «Sekiz ay önce konsolosla konuştuk bu konuda, bîr yanıt gelmedi! Her yıl iki sanatçı göndermek istiyoruz Türkiye'ye. İşbirliği yapmak, Türk sanatçüarını buraya çağırmak. Bakın Sami Ayanoğlu gelmişti geçen yıllarda Müsahipzade'nin «Mum Söndü>sünü sahneye koydu. Genis ilgi topladı.» Ne diyeceğimi bilemiyorum. Nedir bizim tutumumuz anayurt dışında kalmı? Türk topluluklarına karşı davranışımız, izlediğimiz poliüka? Ben de bilmiyorum doğrusu. Ya tam bir ilgisizlik, ya da şoven duygulara dayanan iri sözler. Orası bizimdi burası bizimdi, biz büyük bir devletin çocuklanyız falan filan. Ama işte Üsküp'te, Makedonya'nın kentlerinde, köylerinde yaşayan yüz binden çok Türk bizden hiç değilse kültür, sanat, dil, edebiyat alanında yardım bekliyor, dostça bir ilgi; para değil, pul değil... Ordan sanatçılar gelecek, burdan sanatçılar gidecek, temsiller, konserler, gösteriler... Ne var bunca çekimser davranacak, kujkular duyacak, isi geciktirecek, savsaklayacak? Sayın Ecevit de bir kaç yıl önce gezmis buraları, görmüş, bunları, Makedonya Türk halkımn dertlerini, isteklerini dinlemiş, anlamış, öğrenmi?: sevgiyle, saygıyla karsılanmıs. Bu konuyla ilgili kisileri bir uyarsa, yeni kültür müstesarı bu konuya yakın bir ilgi duysa, diyorum içimden. Onlara da Türk hükumetinin bu konuyu önemle ele alacağına inandığımı söylüyorum. Daha başka şeyler de var. Bu kez Üsküp Operası yöneticisini dinlemek gerek... Üsküp Operası iki bin kisilik anfi biçiminde koskoca bir yapı. Bir gece gittik, ayakta «Eugene Onyegin»i seyrettik. tki Bulgar tenoru başrollerdeydi. Balkan Opera Geceleri'nde bos koltuk bulunmuyordu. Her gece ayn bir opera komşu üıkeIerden çagnlı sanatçılarla birlikte oynanıyordu. Buıgarlar, Macarlar, Rumenler, Yugoslavya'nın öteki cumhuriyetlerinin aanatçüarı. Kiminden bir, kiminden iki, kiminden üç. Op«ra yöneticisi şunlan anlattı: «Bu yıl Türkiye'den sekiz sanatç, çagırdık. «Satılmış Nişanh»da rol alacaklardı. Kabul ettileı gelmeyi, ilân ettik, afisler bastırdık. Sonra öğrendik gelmeyeceklerini. Vazgeçmişler. Nedenini önce anlayamadık. Sonra is meydana çıktı..» Kedeni şuymuş: Makedonyah sanatçılar •tlinden. adlı bir opera oynamışlar Bu opera, Osmanlı yönetimine karşı girişilmiş bir isyanı dile getiriyormuş. llinden. Makedon ulusunun siirlerle, şarkılaıla, heykellerle yasattığı bir olaydır. Her ulusun birtakım destanları vardır. Makedonya'da yüzlerce yıl egemen olmuşuz, nice savaşlar yapılmış, nice iyi ».ötü güzel çirkin işler olmuş. Opera yöneticisi bu konuda şunlan sövledi: «Operada Türkieri yeren, kötüleyen bir sey voktu. Birçok düzeltmeler yaptım aynca. Buna ragmen Türkiye'den opeıa sanatçılannı göndermediler. Neden olarak da bu operanın oynaruşını ileri sürdüler..» Oysa tam tersini yapmahydık, sekiz sanatçımızı Üsküp'e göndererek Türkiye'nin sanat, kültür alanındaki gücünü göstermeliydik bizi sevenlere, sevmeyenlere. Küsmek, kızmak, çekinmek, vazgeçroek tarih olaylarını ortadan kaiöjrmaz önce geliriz deyip de sonradan fikir değiştiren yetkililere bunu hatırlatmak isterün. Makedonya Türk halkını kültürümüzie, dilimizle, edebiyatımızla. sanatımızla beslemek bir görevdır. Onlar bizim bir parçarmz. Belki de ulusumuzun en seçkin. en yürekli, en atılgan öncülerinin torunlan. Onlann anayurttan büsbütün kopmamalannı sajlamak zorundayu. Bugünırü Yugoslav Anayasası halklann kendi kültürlerini atala.ının yurduyle ilgilerini doğal sayıyor. İstedikleri zaman Türkiye bajrağını bile diledikleri yere çekmelerine izin veriyor. Ya biz ne yapıyoruz? Bunu, Türk hükumetinin bu konuyla ilgili kişilerine sormak isterim. (lojik avfflB!Rg1 "HSrT açıkça be üsçü ve gerçekçi bir yolda göı teremeyecektir. «Fazla artık» (plus valu) ile, gene artmış iş gücunU hangi daha üst düzeydeki sanayilere doğnı kaydıracağmı belirliyemiyecektır. Varolan kaynak ve fonlan kalkınmanın ön stratejisinden yoksun bir başıboş ve öbür özel oligarşısine ayırmaktan ötesmi yapamıyacaktır. Üstelik Ecevit hükumetinin bir plan ile yatırım mallan üretme sanayiine yönelmesinı komünistlik diye damgaUyacaktır. Çünkü aynı aileden olduğumuzu ıleri sürdüğümüz Batı dünyasında olandan habersizdir. Batı dünyasını ortanın solu koalisyon larının yürüttüğünü bir kenara bırakalım. Şımdilik böyle olmayan d'Estaingcilik Fransasma bakahm. Bu Fransa'nm yöneticileri ekonominin tümü üzerinde devletin • işçinin iktidannı getirmeyi vadetmişlerdir. En önemli ^ dokuz endüstri grubu ile bankasal ve finansal bolümün tümünü devletleştirmeye bağlamayı önermişlerdir. Devlet kredilerini, nnırlı zümrelere değil, oto finansmanını yapabilecek girişimlere yö neltmeyi amaçlamışlardır. îşçilerin. girişimlerin tümü üzerinde kpntrolunu kabul etmişlerdir. Tüketicileri. halk kuruluşları halinde örgütlemeyi benimsemişlerdir. Bu halk örgütlerinin, tüm fiyatlann düzenlenmesinde belirleyici canlı b i r etkisl olması politikasını benimsemişlerdir. İşte, d'Estaing Fransası bile bu yola girmiştir. Bizim sağ kanadımız, bunun en küçük ölçülerdeki nüanslarının hiç olmazsa yönü dogru ve kendi içinde tutarlı temsilcisi olan Ecevit hükümetini, sol Jcoruyucusu sayma geriliği içindedir. UCUNDA MAPUSLUK YİNE.. Ertesi güh mahkemesi vardı. Ünlü Bornova Sayttstt" yazısı üzerine sürüp gidcn, ucunda 7,5 yıl hapis cezası bulunan dava. Ne dersin, yine Atarlar mı içeri rfiye mırtip' muzip soruyordu Çetin. Yok canım diyordum. Yok canım, yok canım ama, iki yıl bilmem kaç ay yatıp çıkmadı mı bu adam, ve basında sallanıp dnrmamakta mıdır yedi buçuk yıl? Bursa kebabının ikinci tabağını da bitirdi, yahu amma da özlemişim diyerek. Başka dünyalar da var ama, biz kendi yaşamımıza mecburuz. Cuma günü beşinci ağırcezanın koridorunda, üç gün önceki Japonya'yı yaşıyormuşcasına. evrend'e bir başka yıldız üzerindeyim deyiverirsin. Hop, Ajık Ihsani giriverir içeri. Yahu burası Muzafferin lokantası mı, mapusanenin pörüşücü odası mı? Pos bıyıklı, kısa boylu, yagız yüzlü Âşık Ihsani. Afla koyuvermişler Toptaşı'ndan da eski karm Güllüşahı alıp yemege getirmis. Bir gün evvel bendeydi. Erenler, sen de vazdın ya dediydi, biı halk sairiyiz ama, çagımıza karşı sornmlninğumnı vsr. ono biliriz. Şövle kemi^imizi ısıtalım blraz Istanbnl'an eüneşinde de düşelim yine gülle gibi sözümüz, mavzer gibi sazımızla Anadola yollarına... I • TESEKKÜR Zamanında yaptıgı baçarılı bir ameliyatla beni hayata döndüren Guraba Hastanesi II. Cerrahi doktorlarından değerli insan; Prot. Dr. Bir sürü verbalizm içinden çıkabilen bu cılız muhalefet temalarına verdiği yanıtta, Ecevit'in belirttikleri, ayn ve üstün bir düzeyin verileri olarak beliriyor. Ancak üç aydır ve soruniarla dolu bir iktidar oldugu halde, halk yararına girişilmiş ve uygulanmış çalışmalann bilânçosunu vererek, üreticiköylüişçidar gelirlilerin yararına öngörülen betımlemeleri (tasavvurian) belirterek, demokratık özgürlük sorununun Türkiye ıçin olan öne. nıini işaretliyerek. Halk yararına olan çalışmalarm bilânçosu, iki amaca yönelmiş tir. Bu bilânço, bir yandan açıkseçik bir siyasal tercüıin, öte yandan da, bu siyasal tercihin buyurduğu ekonomik tedbirlerin deyimidir. Amaçlardan birisi, ge lirleri, fiyatlan yakalayacak bir düzeye çıkaran fiyat • gelir denResi kurmaktır. Amaçlardan ötekisi de, ekonomiyi geliştirme EÜçlendirmedir "ivatgelir dengesinin gelir zararına bozulma YOLLAR.J Yollar var, hızla dolaşırsın dünya üzerinde, yedi iklim dört bucak, görürsün büyük yutturmacayı, evren dünyanın dışı değil içidir. Yollar var, tarihin bilinmezinden bugüne gelir ve dönüp gitsen de geri pek bir şey göremezsirv. ne varsa bugüne taşınmıştır o yollardan. Cençiz Tacer'in «Yollar Boynnca Tfirkiye» adlı o nefis dokümanter filmini seyrederken birkaç gün sonra, düşündüm ki, çatın içinden geçen ve geleceğe nzanan yollar da' yetme» bize, ayn dünyalardan ibaret bn yeryüzünü kavnştnracak yollan keşfetmedikçe... Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Baskanlıimdaa Bildirilmlstir DENİZCİLERE VE HAVACILARA 62 SAYILI BİLDİRİ fi ile 8 Haziran 1374 tarihlerinde 0 lW Je 18.00 saaderi <. > arasında asağıdaki noktaları birleştiren saha ıçindc ssvıetme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 6 K ınetreye ksdar C) olan yukseklikleri can ve mal emniyetı bakurundao t«jhlikelidir. KARADENİZ K1YIKÖT 1 nci nokta: Enlemi 41 derece 46 dakik& Kuzfey Boylamı 28 derece 05 dak'Ka Doğu 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 44 dakik» Kuz«y Boylamı 28 derece 12 dakma Doju 3 üncü nokta: Enlemi 41 derece b8 cakıka Kuzey Boylamı 28 derece 05 oakika Dgu 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 39 aakiKa Kuzey Boylamı 28 derece 05 dakika Dogu. DENÎZÇİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYVRULUR. (Basın: 16050 4487) Saglıgıyle ilgilenen meraklı okuyuculara. tıp öğrencileri ve doktorlara... Ali URAS'a, Opr. Or. Orhan ARIOĞUL'a, Asistan Dr. Gürvay Tufan'a, Dr. Nuran Istanbullu'ya ve ilgileri ile iyileşmeml çabuklaştıran Asistan Dr. ömer Türel'e, Asistan Dr. Hülya Aydın'a. Asistan Dr. Metin Erer'e ve servis hem şlresi Nesrln hanıma ve bütün personele tesekkürü borç bilirim. Ayse ÖZDEMtR Cumhuriyet 4499 Ansiklopedisi Hastalıklar, belirtileri ve tedavisi. Tıp terimleri, tedavi araçları, tıpta modern yöntemler ve çagımızın sağhk sorunları. 300den fazla siyahbeyaz, 16 fam sayfa renkli resim, 504 büyük sayfa, birinci fıamur ofset, bez cilt ve nefis şömiz içinde 125. TL. REMZİ KİTABEVI (Cumhuriyet: 4496) halk sektörü HAZİRAN SAYISINDA »••••••••••»••••••••••••••••»•»»•••••••••••••••••••••••••••••»•< İNCELENİYOR. C u m h u r i y e t 4497 Sosyal Sigortalar Kurumu Beyoğlu Hastanesi Başhekimliğinden 1 Beyoğlu Hastanesinin (OtaneyOanı) Jit.yac: bulunan temizlik malzemeleri 13.6.1974 günü saat lo.Oude kapaiı zarf usulU ile ihale edılecektır. Cinsi Mık*«n Beyaz sabun ıo ton Sabun tozu deterjan 10 » Mayi sabun 6 » Çamasır suyu 8 tan si*e Tuz ruhu 1000 îise Soda 4 '.on Temizleme tozu b > 2 Buna ait idari ve evsaf şartnameleri ruesiıi saaüerl içinde Hastanemiz Malzeme Şefliğinden bedeUiz ıemm edılebilir. 3 tstekliler; idari sartnamenin esaslan «eroğuıce hazırhyacakları kapalı zarflan ihaleden engeç bi: saat evvelıne kadar Hastanemiz Satınalma Komisyonu B^skaruığına vermeleri şarttır. 4 Postadaki vaki gecikmeler kabul ertüTe». 5 Kurumumuz 2490 Sayılı Kanuna tabi olmayıp ihaleyi yapıp, yapmamakta veya diledığine vapmdKta seroesttır (Basm: ISOUb 4488) MAKİNA VE KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN • ^llllilllllllllllillllllllltlllllllllllllllllllllltllltlllllllll^ ııııiHiıuııııııııımıımıııııııııııiıımıııııııınHiııiıııııııııııııııııııımıııııııııııııiıınııııııiiiıiMiıııııııınıııııa (4 Adet Oto Satılacaktır) Kurumumuza ait olup aşağıda müfredatı kayıth 4 adet Chevrolet marka 1959 model Station Wagon tipi oto (çalışır vaziyette) kapalı zarfla teklif almak suretiyle satışa arzedilmiştir. Şartnameleri Kurumun Malzeme Satıs Kırıkkale Bölge ve İstanbul Şube Müdürliiklerinden temin edilebilir. Teklifler ihale günü en geç saat 14.00'te verilir. Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tabi değildir. Ctaısi: Miktan: Chevrolet marka 1959 4 adet model Station Wagon tipi oto 'çalısır vaziyette) Bulunduğn yer: Muvakkat teminat: Genel Müd. Oto Beher oto için 10.000. TL. . Garajj : ın»le tarihi: 18.6.1974 ÎİRjljM yol • • = ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 20/6/1974 günü saat 15.30'da teklif isteme usulü ile ihalesi yapılacak olan 74 54D 013/1 ihale No.lu 40.000 M. Kapalı Kaynaklı Sondaj Borulan (Çelik Saç veya Bant tdarece verilecektir) nuı Teknik şartnamesinde lüzumlu değişikliğin yapılması sebebiyle iptal edilmiştir. (Basın: 16075 | 1 | I §} = ğ ş TEKNİKln 79. Haziran • = Bütün bayilerde • » • •• • • •• • • • • • • • • • » > • • • » • • • •• • » • • • » • • • • • • • • • •> • • • •• • • I sayısı çıktı. = bulunur. = T8TAK "Basın: 15864 4491) >•••••••*•< ŞİıııııııiHiımıııııııııiMiımmıııııııınııımıııııımihT i B a s u ı : 16079) 44W 1 448î>| FulltlUllllllllllllllllllltllllllllillllllllllllllllilllllllllllHIIIIIIİIIIIIIIIIIIIIIİIİUIIIIlUllllltlllllllilllinillllllllllkl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle