19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 4 Mayıs 1974 ABDVLCANBAZ ^TURHAN SELÇUK AHıfc Kt^ANIN İSTE!... TÂH i ifcitfiZ. MUAlzAfi 0ı> NELER YAPMADIK! ŞAKİR BALKI 7 Selman bey hemen elinl eebine ttt». f W beşyüzluğün djşında bir de kendi yüzlügü var dı. Çıkanp adama verdi. Yine güleç bir yiule: îlginize çok tesekkürler. dedi, sial zahraete soktum... Yuzlüğü cebine indiren adam: Haydi beyefendi, dedi. Allaha emanet olun... Fatih!.. Selman Bey iki besyüzlükten birini bulamayınca. telâşlandı. lyice üzerini aradı. Am» bir türlü bulamadı... Buradan doğru Sarraf Bahrl beyln dükkânına. Suratı bir kanş içeri girdi. Bahri Bey onu gorunce: Hacıyı buldunuz mu? diye sorunca, Sel man bey kızdı: Bahri bey, benden baska birini daha mı gönderdin hacının peşine Id «buldunuz mu?» diye sordun. Yook, vook.. Sözünün gelişi böyle oldu. Neyse.. Ne oldu anlat bakalım?.. Ne olacak, senin dedigin çıirtı. Masraf, masraf.. Beşyüzlügün biri uçtu, benim de yüz luk gıttı! Gıtsin canım, senin canın sağolsun.. Bu gibi işler parasız olmaz, Selman Bey.. Ben onun ıçın sana iki beşyüzluğü verdim. Ben de para, su bu olmasa hiç bir işi yapamam. Kimse benim sözlerime kulak vermez.. Herşeyın başı para, Selman Bey kardeşim benim. Daha para ıstiyor musun?.. Istiyorum ya!.. Ne kadar?.. Yuz kâğıt! Yahu Selman, bu yüz kâğıtla ne olur?.. Ne verirseniz verin, kabul. Ben buradan şimdi Fatihe gidiyorum.. Kime sorduysam bizim hacıyı tanıyan çıkmadı. Hacılar kıralı İhsan bey ki bizim hacıyı tanımadı, bırak gerısını... Ben Hafız Kadır'e gidiyorum. Muhteremden bir zatmış.. Havada uçan kuşlardan, suyun aitındald balıklardan bıle haberı varmıç bu zatın.. Bakalım o ne soyleyecek?. Bana miısaade, Bahri Bey!.. Güle güle. Herhalde bu sefer ellerin boş dönmezsin. İnsaallah!.. Hadi göreyim seni Selman Bey!.. Hiç merak etme, eyvallah.. Selmran bey Kapalıçarşı'dan kafasının lçi karma karışık çıktı. Güzel bir gündü. Çemberlitaş'a yürüdü. Otobüs bekledi, bekledi. Sonra dolmusa bindi. Sonra Fatih'te indi. Oflaya puflaya Fatih Camisi avlusuna gırdi. Kısa boylu bııine: Evlâdım'.. diye seslendl. Çakır gözlü biriydi bu adam: Buyur amca, dedi, buyur... Yavrum, bilmem biliyor musun? Buralarda bir Hafız Kadir Efendi varmış ya, ben o zatın evini anyordum. Haaa, tamam.. Onunla mı görüşeceksiniz? Evet oğlum!.. Adam bir süre düşündil. Sağa sola bakındı. Selman Beyin omuzundan hafifçe tutup: Şu yeşil apartmanı görtiyor musun bey amca?... dedi. Görüyorum, Yeşil apartmanı değil mi? Ee!.. Onun altında bir berber vardır. O berber efendi o zatın yakım olur diye işit tim. Bir de ona danışın... Ah çok teşekkür ederim, sağolun.. Selman Bey berber dükkânına girdi. GözItiklü bir adarndı. Tek başınaydı dükkanda. Selman bey çekine çekine: Selâmınaleyküm berber başı, dedi, buralarda bir zat varmıs. Gaipten haber veriyor muş. Adı sam da Hafız Kadir Efendiymiş. Berber, Selman beye: «Buyrun oturun hele, buyrun... Bir kahve?.. Yo, olmaz, bir kahvemi ıçin..» dedi. Berber de konuşkan adamdı. Sordu, sordu: Baba adınız, Şerafettın.. Ben askerliğimi Konya'da yaptım.. Selman Bey davrandı: Ah berberbaşı, dedi. ben da askerliğimi candarma olarak Çanakkalede yaptım.. Topçuyumdur.. Hafız Kadir Efendiyi ne yapacaksınız? Hiç sorma. bir adam anyoruz. Bir türlü bulamadık gitti. Adı da Hacı Yakup... Bu iş çok kolay canım, siz simdi dogru Hafız Kadir Efendiye.. Şıp diye onu bulur ve size söyler! Berber eliyle işaret edip bir taksi çagırdı. Taksi soförüne: Şukrü efendi. dedi. bu beyi buradan doğru Kadir Hoca'nın evine götüreceksin. Al şu parayı!.. Selman Bey berbere tesekkür etti. Taksiye bindi. Büyük bir yapınm dibinde taksi durdu. Şoför: Beyefendi, dedi Selman beye, şu kapıdan içeri girin, Hafız Kadir Efendinin evi orasıdır! Evir içi yeşillere boyanmıştı. tçeride kadın, erkek bir sUrU insan vardı. Selman bey de bir yere ilisti. (DEVAM1 VAR) ISTANBUL... ISTANBUL... Röportaj: Nevzat ÜSTÜN Fotoğraf: Isa ÇELİK Havaalanında barınacak bir yer bulmak ve beklenen uçağın gelişi şansakalmıştır BİR YERÎM ACIYOR BENİM BtR YERÎM AĞLIYOR GECELERt SÜRÜLMÜŞÜM GEOMETRİK ÇtZGİLERE n. u. ren yel, bir hava püskürtme m«> kinesinden gelir gibi geliyor. Bulunduğumuz (salon da (!) ) gazete kâgıtlan çöpler dönuşmeye, bir haşırtıdır gitmeye başladı. Yapılacak en iyi şey dışarı çıkmaktı, ben de öyle yaptım. Yağmur ve soguk!... Dışarısı ıçerden bıraz daha temız. Kâğıtlar ve çöpler çamura saplanmışlar hiç olmazsa .. Dışarda duvarın duldasına sığındım. Yanıma bin daha sıfmdı. Orada çalısmakta olan bır işçiymiş... Elli kişı kadar varmışlar. Sigortasız çalışırlarmış. Taşıt işçileri... Daha başka bır deyimle yük taşıyıcılar . Başlarındaki müdür imamlıktan gelmeymiş; özellikle Cumartesı ve Pazar günlerı kendisine mark getirmeyen işçileri, işinden atarmış. Bir başka müdür daha varmış, o da bir başka alemmış .. Sigortalı olmaktan soz edenlere düşmanhk besler, işlenne son verirmiş... Müdürlerin adını da öğrendim. îmamhktan gelen miidur: Ömer Yazıcı... Ötekının adı da: Befik Kavur. Bir uçak daha iniyor SAATÎME bakıyorum. Tam; ıM otuz. Roma uçağı gorünürlerde yok. Gökte bir gürültü daha .. Evet, bir uçak daha iniyor tster istemez içeriye, çöplüğe girıyorum. Yolcuların gelmesini bekliyoruz. Gelıyorlar. Evet evet, bu uçak benım beklediğim uçak. Nerden mı bıldım . Beklediğim yolcu yâni kızkardeşim görundü. Kuşkusuz artık uçağın Roma'dan gelen uçak olduğunu söyleyebilirim. Daha yolcusunu görememiş olan biri soruyor .. Hangi uçak acaba bu ınen?. Bütün bilgiçlerde görülen küçumseme ile yanıtlıyorum. 11.30'da gelmesı gereken, bilmem kaç sayıh, Al ttalia'nuı Roma'dan gelen uçağı... Adam bu kadar bılgıyi bir araya nasıl getirdığime şaşarak uzaklaşıyor .. MALKOÇOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU HAVAALANIARIN kendilerine Var ama içerde. oraya bu lstanbuida bir havaalam, havaalanında bir teklonıe jerı özgü uygarlıklarından, hiç mi rakmıyorlar. hiç hoşlanmam desem yeri.. ÇağKapının önündeki görevli büs clmasa neyse imis, belki kapıyı seyler söylemeye başladı. Adam anlamar. y& da anlam&zdan genlarında da, bilet verişlerınde bütun kızgın. Iç kapıyı açıp so tçar da ıçeri alırmış bizi!.« Orhan Kemai geliyor akiima. lıyor. Boyacıya kayıyor arasıra de, inceliklerinde de hep bir ya ru soraniara bağırıyor: «Murteza!.» gözlerim. Ağır akssk, boruyu tepaylık, bir insandışılık vardır. Örtün yahu şu iapıyı. somızleye temizleye, sürüyor boyaHer şey kısa sürelidir .. Sevgıler, guk gelıyor gormüyor musunuz? ttiş . kakış sını. Arada bir boya damlıyor. kızgmlıklar, küskunlükler . Hasta mı edeceksıniz bizi buraDÜŞÜNÜYORUM, demek (mU Yerler kirlenmiyor ama!. Akan Havaalanlarında az yaşanır. aa". fettiş) beyler olmasalar ıslerin boyalar çörçöpün üstune geldiğın Üstune üstelik yogun da degıldır Haklı kapıyı açalım da nasta bırazcık daha yoluna girmesı pek den, yere bulaşamıyor bu yaşarr.ak. yüzeydedir. Yapma mı olsun Bız mi?. Bız hasta ol de olanakların dışında değıl. HaTam bu sırada, yolcular gümcıktır... Kötü bir degişıklik ıçın sak ne olacak?. Bız dışardakıle dm sayın «müfettiş beyler» bıdedır her şey .. Çocuklar bıle, ço rız.. Ne olursaK olalım.. İşi ka rtkın gidin şurdan, bırakm gı rükten çıkmaya başladılar. Uzun boylu, çok güzel bir kadın cukluklarını yitirirler .. Teknık dere bırakıyorum artık. Birısi ho din de, içeri gireliTi ıstnalım, oğ da göründü. Polisle itişmekte obir uygarlık da değildir soz ko murdanır gibi soyleni\or: renelim öğreneceklerımizi.. lan «yabancı» kadını görünce, nusu olan. Eğer deyim yerındey Haytr olmuyor!. Gazetelerde de iş yok birase, tam bir ticari uygarlıktır İşin tuhaf yanı, yabancılar so polisi de görevliyi de bırakarak yasanmakta olan .. Biletı olma der Baldır bacak basmaktan va runu kavrayamıyorlar ve durma kadına koştu. O da adamı göaldıryanm en küçük bir oranda bıle kıt ayırıp da, gelıp şunları yaz dan içeriye girmek için zorlatı rünce, açık bavullanna mıyorlar!. katılamadığı uygarlık .. yorlar. Bır itiş kakıştır başlıyor. madan sıranın bu yanına geçti, Gidip otursam mı sıralardan Hele çok uzun boylu biri var, o sarmaş dolaş olup başladılar öHangarımsı bir yer bırine. Oturulur gibi defil. Dola da bizim gibi birini bekliyor. Her püşmeye... YEŞILKÖY Havaalanında bek şjyorum. Bir de ne göreyim. Du bes daki.'cada bir zorlanıyor.. UPolis bir yandan, görevli öte liyorum. Roma üzerinden gelecek \arda bır adam. Bır boruyu bo çağın piste indiğini anlar anla yandan aralanna girmeye çalışbir yolcum var. Yukarda kötule yuyor. Boyamak ıstediğı boru maz yine zorlattı içeri girmek maktaiar. Öylesine sıkı sıkıya digim koşullara çoktan razı ol nun üstünde, en azından bir san ıçın. Görevii bu konuda dürüst. sanlmışlar ki, polisle gümrük muşum. Hava soguk. Yerler ça tim kalınlıgında toz var. Fırça Yabancı Türk ayrımı yapmı gorevlisi bir süre aralanna gimur içinde, oraya buraya yığıl ile, önce. tozları aşağıya ıtelı yor. Nerede ise, elense çekjşe remediler. Sonunda başardılar anuş tuğla parçaları, paslı demır yor. Tozları ıteledikten sonra; cekler. Sonunda adam görevliyi ma! Kadın bir yana, erkek öbür fırçasını boya kutusuna daldırı itti içeriye girdi. Görevli polise yana aynldı. Bizimkiler azgın ler . Otuz kırk kişi kadar vanz. Kö yor ve başlıyor boyainaya, bej başvurdu. Bizler, yani camın bu bogaları ayınr gibi, adamı bizim tü bır yagmurun altında, yakala Jengine yakın boya tozla kanşın yanında olanlar, durumu bütün yana kadını da geldiği yere iteca, bır tuhai renk çıkıyor orta dikkatimizle izliyoruz. Bu arada lediler... Adam bizim yana genmızı kaldırmışız bekleşiyoruz... gelen uçağın «Münih» uçağı ol çince, kimimiz gülüstük... HaHanganmsı bir yer var. kapağı ya .. duğunu da öğrendik... Nasil mı cılan bekleyenler, görevlilere bır o'nun içine bir atabilcek, gerçi Gökte bir gürültü. ofrendik, pek belli değil, ama «aferem» çektiler. Tam ortalık camları kırık dışarısı ıle ıçerıYeni bır uçak mıvor. nın büyük bır aynmı yok gibi . zın şansına... Herkes bırbirine öyle sanınm uçaktan inenler söy ptışır gibi olurken, adam yine Ince çoraplı bayanlar'ın durum soruyor: «Hangi uçak' Hangı u lemış olmalılar... Çünkü yolcular içeri saldırdı. Çünkü, kadınm ları daha da bir kotü. Genç kal çak?.» Herkes kendı uçagı gel gümrüğe girdiler. Yöntemi kav bavullarını taşımasına yardım mış bir sporculuğa baş vurarak miş olsun ıstiyor. Yine kapının radım. Hangi uçağm gelecegi, o etmek istiyordu. Ama polisls uçak havaalamna inince belli o görevli atik davranıp kapıyı kaoldukları yerde tepinmek istiyor onüne yığılıyoruz. Adam terslilar ama olmuyor. Bilmem kaç yor bızi. Ne bilsinmiş göktekı u luyor. Üstelik de kesinlikle bel padılar. pont yüksskliktekı okçelerle te çağın nereden geldiğjıi.. «Allah li oluyor, çünkü yolcular geveDışarısı daha temiz pınilebilinir mi hiç?.. Duşer in Allahmış yahu.'. Ne lâftan söz zelik edip söylüyorlar nereden oen anîaınaz mılletmısız, içerde geldiklerinı. san o papuçlardan. KORKUNÇ bir yel esmeye başKalabalık gıttikçe çoğalıyor. koskoca mıifettış varmış, hadi o Polis geldi. Adama Türkçe bir ladı. Kırık camlardan içeriye giKırık cam'ın üstünde kötu yanlış bir yazı ile asılmış ve esen yelle durmadan sallanan bir ilân: DİŞI BOND «Hacı Uçakları ıçın danışmaya baş vurun!..» YAMVZCA ÇO£ «SÜÇLÜ Blt\ Danışma nerde?.. Danışma yok. İki kilometre öte lerde bır yerlerde bır tane varmış ama, bulabılene aşk olsun. Roma uçağı için böyle bır umut da yok. Kırık camu kapıyı tutmus olan asık yüzlü görevli, daha a|zınızı açmadan iteliyor sızi.. Sözüm ona, saat on iki'yi çeyrek geçe gelecekti uçak. Saat şım di bir buçuk. Alana her uçak inışinde, umutla saldırıyoruz kapıya. Taşıt ışçilen, demir tekerleklı el arabalan ile bir tank gibi yarıyorlar bizleri. Küçük bir çocuk ağlıyor. Hacıları karşılamaya gelmış olanlar, yarı hacılar ıyi giyimli kadınlara ters ters bakıyorlar. Yanlarında burunlarına kadar örtülü kadınları ile oğünüGARTH yor olmalılar. Sonunda patırdı büyüdü. Ilk salona f!) girme hakkını elde ettik. Camları kırık, yerler bııoklerimize kadar çöple dolu. Bu mem hangi bankanın oturuisun, oturulsun da reklâmiar olsun d> ye koyduğu fkarmakarışık) ıanta sıraların yarısı kınıınış, üteKİ yarısı toz toprak içinde orayi buraya dagılmış. Hepimiz. bü^ük bir umutla bu kez, gırış gümrıiğüne bakan camekânın önüne toplanıyonız. A.^ağınıla çdp yığınlarını iteliyoru n. Yaşlıca bir adam yanıma geliyor: Buralarda tuvalet var mı? Bilmem! Dıyorum. Biri atılıyor. Sorun çok ötelerde KIZMAK MI? .. Kesinlikle hayır. Sorun çook ötelerde. Düzelir mi?... Sorun çook ötelerde... Hiç mi düzelmez?... Sorun çook ötelerde... Hiç mi umut yok... Sorun çook ötelerde... Gelinin öyküsü GELİN yeni geldiği evdeki kokuyu beğenmemış. Kötü kokuyormuş ev. Kokuyu yok etmege karar vermiş. Çevresindekılere de söylemış bunu!... Aradan zaman geçmiş... Çevresindekılere demiş ki: «Gördünüz nasıl yok: ettim, kokuyu!...» Çevresindekilerden biri gülmüş: «Bak kızım, demiş. Koku olduğu yerde duruyor. Hiç bir yerlere gıttıği yok, üstelik ağırlaştı da. Senin burnun kokuya alıştığmdan, sen sanıyorsun ki, koku yok oldu, haberin ola çok kötü kokuyor ortalık!... İstanbul'a havayolundan gelmek isteyenlerin «Yeşılköy Hava. alanısdan kente girmek zorunda olduklarını belirtmekle yetimyorum, o kadar.» YARIN : Çağlayan'a varmadan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle