18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 28 Nisan 1974 ABBIIICANBAZ TUPHAN SELÇUK 0U KtMKİyE BOfLc +.A&İRA JcAD»MStM... ty.ft* tfNı NELER YAPMADIK! ŞAKİR BALKI TIMARHANE GÜNLERÎ Niçin kaçtın Paspal Zülüf Büyük adam Elinde çiftecanbaz ustura Oturmuş önüne Tüm vatan, Sonra Ipi tutan Sen ben o Hapı yutan yutan! Bundan daha büyük bir namussuzluk olamazdı ya, ama biz yine su koyuvermedik. Paspal Zülüi hergelesi, bu itliğin kimın tarafmdan yapıldığını bilmiyorsa da, az buçuk Üfürük Rıza'dan kuşkulanıyordu. Öbür sözler, o irı küfürler bir yana, Zülüfe en çok koyan söz «Büyük madam> aözleri olmuştu. «Büyük sdam» sözleri yerine, tunarhane duvarlarma «Büyük Madam»'ı konduran Üfürük Rızaydı! Bu >üzden kaiası atan Paspal Zulüf, bu adamı koğu? koğuş, ranza ranza hergün arıyordu. Üfürük iti de ustalıkla toz oluyordu. Bu Üfürük Rıza, aslında Paspal'ın siyasal rakibiydi. Bu Üfürük kabağı hem yağcıdan, bem de sağcıdan yanaydı. Eee, bu büyük deli Paspal da «on bir» numaralı formayla top koşturuyordu! Bu Üfürük'e bu «on bir» numara dalgası çok koyuyordu. Bu inek, onun sol açıic oynamasını hiç çekemiyordu. Çünkü Üfürük Rıza, onun sol ayağından göl yemekten kovaya dönmüştü!.. Üfürük, Paspal'a bir kez taktı ya, o tımarhanede bilmem ne yapsa Bağdat'ta al haberini. Paspal Zülüf de bu orospuluklara uyuz oluyordu. Onların tepişmelerinden, didişmelerinden tımarhanede her Tann'nın günü bunalımlar patlak veriyordu. Kumkapılı Vira Don Zaparta, bu bunahmlara bir çıkar yol aramamaya baslayınca, ijler daha da çarşafa dolaşmıs oldu. Bir gece yağcılarla sağcılar birlik olup gariban futbolculara saldırdıklarmda, tımarhanede görülmenu«, ifitil memiş bir kepazelik patlak vermiş oldu. Paspal Zülüf, bu hergeleleliğin Üfürük Rıza'ca tezgihlandığınj, onun başının altından çıktıgtm öğrenince, Üfürüğü yaka paça edip önüne oturttu. Tüm koğuşun huzurıında:. Ulan deyyus. ulan bir atımlık barut!... diye bağırdı. Yediğin naneyi beğendin ml, söyle bana... Ne istiyorsun bu garibanlardan?... Üfürük daha kem küm etmeye baslamadan, yağcılardan biri: Bu Üfürük kopuğu sattı bizi, sattı... dedi. Nasılsa toparlandı Üfürük Rıza: Hiç bozuk çalma, dedi, oldu bu hata... Ben «îskembecilere» uydum! Bana para toslıdılar . Sonra ağlamaklı bir sesle: Bağıjla beni Paspal, dedi, ketenpereye geldim:... Bağışla mı?.. Hee, bağışla ya! Ettim bir hıyarlık ben.. Hadi öyle olsun, bağışladım gitti. Peki bu işkembeciler nereye kırdılar o gün? Bu işkembecıler mi?. Bırak su kopuklan, do£ru oturup eğri konuşan adam bunlar.. Bana kalırsa onlar, bebekçilerin koğuşuna atmıslardır kapağı... Ben oraya baküm, hiç biri yoktu. Paşacılar kogusuna baktın mı? Bakmadım. neyse olanlar oldu gayri.. Bir daha futbolcuların, o garibanlann dalgalarına taş atrna, oldu mu? Oldu abi, tamam... Bir daha mı, tövb* be... Hep bu ağızlan yaparsm ama, yine de bildiğini okursun... Paspal Zülüf abi, bu işi kapatalun artık!.. Haydi kapatüm, toz ol karsundan... Üfürük Rıza ardına bakmadan yürüdü. Pefinden de Paspal kalktı. Paspal yağcıların kogu «una girdiğinde, Kumkap;lı Vira Zaparta «Sosyete Uyuzu» konusunda, çok önemli. çok yararlı bir tıraşlama yapıyordu: Bağınyordu çağırıyordu: «Sayın baylar, sosyete uyuzunun en flginç belirtileri insanların apışarasında görülür. Tarihte ilk uyuz, yani apışarası kaşıntısı, Doğu Bizans'ta görülmüs olup...» Paspal önlerinde, bir başka koğusa daldılar. Durumdan kuşkulanan bir deli: Ne o. ne o?.. diye bağırdı. Bizi devirmeye mi geldiniz?... Paspal elindeki yirmisekizlik huniyi yere çalarak: Haddimiz mi?.. dedi. Koğusta kimin ne yaptığı belli değildl. Sonra kenusmalar, dalajmalar, didişmeler basladı. Bir alkıı kopunca, îttihat re Terakki Fırka•andan bir makarnacı oturduğu yerden. bağırdı: Etmeyin, eylemeyin arkadaşlar, şu dolapları elbirliği ile çevirelim de olup bitsin!.. Nedir bu ayrılık ga>rılık canım!... Tozdan dumandan ferman okunmaz olunca. Büyük Sermaye Partisinden bir zat, ona buna leblebi dağıtmaya başladı. Hemen yemek masasının üzerine çıktı Pa»pal Zülüf: (DEVAM1 VAR) BU KÖŞE KIŞ KÖŞESt... Neclâ SEYHUN Majestelerinin ülkesinde Işıktan bir deniz uzanıyordu sanki altımızda. Uçsuz bucaksız. Gerçek dışı bir güzelliği vardı bu ışık denizinin. Ay da tam karsımudaydı, kanadın bir ucunda sanki. Hani uzansam tutartfım öylesine yakın. Gökte ısıltı, yerde ıçıltı... Güzel, garip bir gece. Sonra alçalmaya basladı uçak. Ay'ı yerli yerinde bıraktik göklerde, ışıktan denize doğ ru daldık Işıklar bize doğru geldi sanki. Gitgide yaklaştı bize. Gitgide seyreldi, gitgide büyüdü. Uçağın penceresinden yol ların lâmbalannı, arabaların farlannı seçer oldum. büyü boruldu. Sonra bir sarsıntı... V* konduk yere... o burusuk kadifelerden. Eskiden olsa, kadife bir elbisedeki tek bir kınşıklık, tek bir kat, bır ezıklik o elbiseyi gıyilmez yapmağa yeterdi. Şımdiyse buruş buruş, kat kat, eskj surath olmayan bir kadifenin ne değeri var ki?.. Hiç gıyilmez daha iyı. Böyle eski suratlı bumburuşuic, yer jrer parlamış, yer yer eziltni? kadife elbiselerın üstünde danteller. Dantel yakalar, manşetlerde, robalarda, kup ve etek kenarlarında danteller, uzun kadife kollann üstünde dantelden, bombe ikinci kollar... Belde arkadan baglanıp panlan yere dek düşen kuşak kemerler. Manşetlerde volanlar... Bır eski hava ki, demeyın gitsin!.. Başlarda da Ustü çiçeklerle kurdelelerle bezeli sapkalar elbette. Kadın kıyafetlerinde de Parls'le aynı hikâye, aynı paralel. Londra sokaklan da 1930 kıyafetlerj İle donanacak önümüzdeki kl?. Londra'lı güzeller de Paris'li hemcinsleri gibi jnıkselc bkçelı iskarpinlerın Üstünde seker gibi yürüyecek. Aynı tür elbiselerl, mantolan gıyecekler onlarla, Saçlarını onlar gibi tanyacak, çapkalarını onlar gibi seçecek, üıce askılı kombinezon stili gec© elbiselerinin üstüne onlar gibi uzun inci dızileri takacaklar. Standartlar arasında gördüğümüz bu gerçeği, sergideki defıle toplu bir halde daha açık seçık koydu ortaya. Eh, askılara dizilmiş kıyafetleri seyretmek başka da, bir defile salonunda, mankenlerin sırtında, tüm aksesuarları ile görmek daha bir başka. Londradaki defılede de var kaplar, pelerinler, pelerın yakalı mantolar. Yalnız Londra'lı modacılar tayyörlere daha çok onem vermışler. Omuzlar da daha geniş, vatkalar daha belirgın burada. Yakalann. kol ve cep kapaklarının, kupların kenarında lâse seritten ince biyeler var. Sonra solgun renk tonlannda. yakaya yahut göğsün tek bir yanına aplike edılmış 1930 stili çıçek motiflerı var. Nekadar da albüm yapraklarının modası... Gece için yüksek yakalı yakalı güvercin misaü kadife kaplar.. Tıpkı Paris. Ama tıpkı Paris değil işte. Londra'nmkinin tadında birşeyler noksan. Tuzu biberi belki. Dozunu sadece Paris'in tutturabildiği o tuz ile o biber... Insansız şehir «Kemerleri çözün» ısığı yanar yanmaz, Japonca bir cıvıltı sardı uçağın içini. Ne yana baksam san yuzler, çekik gozler görüyordum. Bir charter uçağını dolduracak bir gruptu bu japonlar. Uçakta Japon olmayan 8 10 kisi vardıysa eğer, onlardan beşi bizdik. Bes Turk arkadaş. Çıkışta en sona kaldlk. Bombos havaalanı. öteki yolcular çoktan karışmışlar kayıplars. fki katlı bir otobüs bize mahsus kalktı. Ben ikincl katta oturmavı tercıh ettim. Böylesi daha bir şık. Bomboş denecek yollardan geçtik. Londra'yı ilk defa gece, hemen de insansız gordüm böylece. Kardeş payı öylesine hazırlıklıydım ki yaj mura, sabah gozlerimi açıp da pırıl pırıl bir güneş görünce dısarda, şaştım. Dünyanın doıt bir yanından gelen zıyaretçılerin, alıcıların şerefirve, Londra o dillere destan ağlamış suratını takınmamıştı demek ki... Paris'te bir moda festivalini bırakmış, Londra'ya bir moda festivalini izlemeye gelmiştim: Ama ssrginın yolunu pek de isteklı tuttum denemez. Ölesiye yorgundum. Dinlenecek vakit de yoktu arada. Birinın bitiş tarihi, otekinin baslangıcına denk düşüyordu. öyle hesaplamışlardı ziyaretçiler her ikisini de izleyebilsinler diye. Paris in ki 30 3 Nisandı. Londra'nınki ise 3 6 Nisan. Üç gun biri, üç gün biri. Kardeş payı. Ama bırıne gore azcn bu uç gun, birine gore ise çok. Paris'tekı kelimenin tam anlamı ile dev bir sergıydı. tîç katlı dev bir binada dev bir sergi. Oysa Londra'daki ser^i onun bir katının dortte birıni tutardı belki ancak. Aslında boşuna korkmuşum. Bir gunun birkaç saatıne sığdı. Paris'tekinden sonra nası) da mini mınnacık geliyor goze. Nasıl da gezmesi. görmesi kolay. Kapıda gazeteei kartımızı göı terip, kimliğimizi ispatladıktan sonra, bırer kuçücuk kırmızı rozet verdıler bize. Taktık yakamıza, daldık ıçeri. Paris'teki o ziyar?tçı kalabaliğınrfan da eser yok burada. Yorulan oturacak yeri rahat bııluyor. Yerlere serılmenın gereği yok. Sergide şöyle küçuk bir tur, Londra'nın da moda konusunda Paris'e paralel bir yol izleyecegini açıklarnaya yetti. Genç kızlar Manş'ın ıki yanında bir örnek olacaklar önümüzdeki kış. O yere kadar uzun etekler, o ıncecık beller, o dantellerle, pliselerle süslü tarihî kıyafetlerden esinlenmiş modeller.. Nekadar da çok var kadife genç kiz modasında Londra'da da. Ama hani şöyle sandık dibinden bir yumak çıkanlmış gibi * MALKOÇOĞLU yazarv ve çızen .Âyhan BAŞOGLU 1 KIŞ MODE1.LLRİNDEN tKÎSÎ DAHA... panldıyan bir lâme gece ceketl giymiş üstüne. Allah s i a inandırsın, benden başka ne kıyaletine bakan var, ne de güzelliğine!.. Adalet mi bu?... Az ötede bir başka kız. O da başka telden çalıyor. Hava güneşli. Tamam. Ama nisan güneşi bu. Bir temmuz, bir agustos güneşi değil. Manto fazla gelmiyor. Oysa bu kız ne jrapmış?... Belinl, hattâ karnını pantalon şu dUşük pantalonlardan açıkta bırakan bır bluz giymiş üstüne. Ama bluzun sadece fcann kısmı açık değil ki.. Gogüs kısmı da hiç yok. Bedenin iki yanında üçer parmak birer kumaş parçası. Faydası?.. Göğsü daha seksı göstermek olsa gerek. Satışı • tabıi bizde • yasak dergilerden birinin kapağından fırlamıs gibi sanki. Ama ne fayda? Aldıran yok ki.. Birkaç adım attık atmadık, &a raladım. Şu önümüzden salına salına gıden güzelin hall neydi?.. Hani şu eteklerin, pantalonlann altına gij'ilen mayolu dik ballkçı vakalı bluzlar var ya tek parça. Onun ates adını giymiş, başka da birşey giymemişti üstüne. Şasan sadece bendim. Kimse farketmedi bile. Londra'da uzun bir süre kalan arkadaşım şaşkmlığıma güldü. Olağan bunlar, dedi. Kızlar çok «kolay»dır burada. Eiini sallasan ellisi!.. Göze çarpmak için vapmadıklannı bırakmazlar. Ama gene de kimse çevirip bakmaa başını. Erkekler karaborsada» Ya.. Böyleymiş işte. İlgüilere duyurulur. Erkek cenneti Dünün modasını, daha doğrusu yarının modasını görmüştüm sergide. Bır de bugünün modasını göreyim dedim. Sokaklarda, vitrinlerde, mağazalarda.. Ve gördüm. Alâ ala hey!.. Kandaki deliligin duruldugu ku sak bu bahsin dışmda. O çılgın yıllan geçirenler, başlarındRki kavak yelleri dinmiş olanlar göze batmayan, daha doğrusu gö ze çarpmayan normal kıyafetler le dolaşıyorlar sokaklarda. Öyle aman aman şık bir kiınse yok belki. Bakışları sürünüyorlar peşlerinden. Hoş hiç kim se sürünmüyor, o da ayn hikâye y«.. Ister hayranlıkla, ister hayretle kimsenin gözü kimseye takılıp kalmıyor. Oysa fırsat mı yok... Ne giyilir bir blucin pantalonun üstüne?.. Hani »öyle üstünde binbir yama olan cinsinden. O kadar bakacaksınus da, bu yamalar gerçekten eskilikten ml konmuş, yoksa yenilikten, şıklıktan, özentiden mi, anlıyamıyacaksıruz. Paçalan da çöyle pıllım pırtım olacak... Iplikleri sarkacak. Evet, ne giyerdinlz böyle bir blucin pantalonunun üstüne? Londralı, güzelin güzeli, bir ku tutmuş güneş ışığında pırıl pırıl Y A RI N: SEZAR'IN HAKKI DİŞİ BOND Ll E8VIANNIN SVIU ONCE CEC 28 Nisan R. Ahır 5 Rumt 1390 Ntsan 16 Hlcrl 1394 Gunes 6.01 10 01 ögle 13 11 5.1 tklndl 17 01 9 01 Akşıtm 20 02 12 00 2144 Tatsı 1 42 4.11 İmsalc 8.11 DİS TABtBt TAK VİM GARTH ORHAN TÜZÜN Saat 13.30 19 30 Samatva Cad. No: 400 TKL: 21 1İ S MA • GENEL VERfN. SAMRJM •yı DA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle