18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİrET 18 Nisan 1974 Pİ«. TAMRi TURHAIM SELÇUK İ6İMlz ÖÜTUN VÜZİilOfRi YARALISIN ERDAL ÖZ62 Bin türlü yemekie donatılmış, kimi yemeklerin masmavi ispirto alevleri içinde getiriiip tabaklara servis yapüdığı upuzun masalarda ça tahn. kaşığın, bıçağın boy boylarını, türlü türlülerini düşünüyorsun. Dcğisik bir sınıfm yemek bilimi, yemek töresi de değişik olacak; ça talı, bıçağı, kaşığı da. O kadar çatalın, bıçağın, kaşığın, boy boy, kat kat tabaklann sağına soluna, önüne, değişik biçimlerde sıralanışı bir yana, bir tek çatalın. bir tek bıçağın bile, dışarıdaki özgür insanların masalannı süsleyen gereçler olduğunu şimdi daha iyi anhyorsun. Onlar, özgür insanların yemeklerini daha kolay yiyebilmeleri için bulunmuş uygarlık buluntuları. Eliyle de yiyebilir Nuriler. Çünkü uygarlığın getirdiği her şey özgür insanların hakkı ol sa gerek. Bu adamları, egemenler, toplum adına, suçlu saymıslar, ayırmıjlar onları, toplum dışı bir yerlere tıkmışlar. Ellerinden de uygarlık buluntusu ne varsa almışlar, asıl böylece cezalandırmışlar onları; insan olmaktan çıkarmiçlar. Artık toplumdan da, insanlıktan da soyuüanmış böyle bir yaratığa «insan» demek için kendini zorlamanın ne anlamı var. Buradaki bütün bu «ilk insan»lara, güneşsizlere, değişik, yeni bir ad takmak, ömeğin belki de «Nuriler. demek daha doğru olmaz mı?. Herkes kalkınca Nuri'nin yatağma gidiyorEun. Nuri yine yüzükoyun yatıyor. tki kolunu yastığımn altına sokmuş. • Nuri.> Kımıldıyor ama ses vermiyor. •Sigaran var mı Nuri?» Başını çevirip, domates sandığından bozma masasını gösteriyor. Gözleri kızarmış. Ağlamış gibi. Nuriler ağlamamalı. Belki de yüzünü ya* tığa gömüp yatmaktandır. •tyi misln?» Yana dönüyor. En iyisi susmak belki de, diye düsünürken, benildeyip arka üstü dönüyor. El yordamıyla uzanıp sieara paketini alıyor, iki sigara çekiyor içinden. Üstündeki yatağın gevşek gevşek yay larına bakıyor boş boş. Uzun sure içinde tuttuğu dumanı biiyük bir «of»la birlikte bosaltıyor. Doğruluyor. Duvara çekiyor kendini. «Gel otur gel. Kusura bakma. Canım çok sıkkm.» Yanına oturuyorsun. Avluda, duvar dibind» oturur gibi. Nuri, ütülü lâcivert pantolonunun kırışmasına aldırmıyor artık. Yarm durusması var oyEa. ŞU KÖŞE YAZ KÖŞESİ... Neclâ SEYHUN Bunaimıç. adamakıllı bunalmış Nuri. Mavi gömleğini çıkarıyor, ayakucuna aüyor. • Dönmeyecekmiş.» Bir şey diyemiyorsun. • Boşanmak istediğıni yazmıs anama.» Sigaralar sessizce bitiyor. Bacağına katı katı değen tespihi cebinden çıkarıp uzatıyorsun. Alıyor. Tespih, elinin ahşkm kıpırtılarına boyun eğip parmaklarınm arasında su gibi akmaya başlıyor. I I R M1 SEK1 Z PERİLİ DÖNEM NE tadına doyulmaz yülarmıs onlar öyle. Modacılar döne döne bıkmadılar. Hemen her mevsim o yülardan ıiham alıyor, o yılların nıodasını erri get.riyorlar gene. •Tarih gibi moda da bir tekrardan ibarettir» derlcr, doğru. Günfş t\ tında söylenmedik söi k.i'.ı.adtğı için, vnodacılar 0\ eski deftprltri karı;tırmadan odemei^or. Ama neden ille de aynı sayfalan açar dururlar ıcıba?.. Ne vaıdır bu 1920 1930 yılUnnda h«yic?« Çok uzun cir süreuen oeri bemen her mevsin aynı hikâye. Ga zetelerde, ajjjısiaıd.ı, dorg:Wde hep aynı hao«.: «Modacılar ru mevsim ilhamlarını 1920 1930 yıl lanndan aldılar!..» Ne kadar da çok Hham periti gizliymis o yıllarda. Çoke cıkara bitiremedi modacılar. Aslında bu denli ısrarın bir nedeni olmak ge rek. Tarih boyunca en şiii?l moda o yılların modası mıydı"' . Llbette değil. Ama bir bıçakla kesilirceline bir moda anlayışınm degi^ti ği yıllar bunlardı da ondan beiki. Kadının korseli bellerden. yerlerde sürünen eteklerden, binbir türlü satafattan, boyalı «süs bebe ği» «biblo» niteliğinden kurtulup da, giyimde ve toplumda özgürlüğe kavuştuğu. sosyal düzende ye rini aldığı yıllardı bunlar. Tadma ^<j»>yulni»xiığı. unutulmsriığı bundan ileri geliyor olmalı. • Gelen mektup anamdandı.. «Gül'den değil miydi?> «Anamdandı.» Bir odadaydın. Kendine geldiğinde yine başucundaydılar. Kalabalıktılar. Yerde, betonun üze rinde yatıyordun. Başını kaldırınca kendini görebiliyordun. Kan içindeydi belinden asağısı. Kus rnuğa batmıştı üstün başm. Ağır bir sidik ve bok kokusu yapışıp kalmıştı burnuna. Iğrençtin. Onlar iğrenmiyorlardı. Alışık olmalıydılar. Biri, tabanından saıkan deri parçalarını kararmış bir kâğıt makasıyla kesmeye çalışıyordu. Deri, makasın genişlemiş aralığma giriyor, makasa karsı direniyordu. Makası yeniden açıp yeniden kesmeyl deniyordu yüzü tere batmıs bir adam. Kesilen derinin kıyırtısını du^yordun etinde. Acımıyordu. Sonunda kana batmış ayaklarını kaba çuval parçalanyla sardılar. Düğümlerle dolu sicimlerle sarıp bağladıklarını biliyorsun. •Götürün.» Kaldırdılar. Ayakta duramadm. îki kişi koltuk altlarına girip omuzladı. Ayakların yerden kesildi. Taş basamaklardan sürüyerek indirdiler. Bir ara güçlükle: cHelaya gidebilir miyim?» dedin. «Gidersin,» dediler. Bunu dediler, sonra da yere bırakıverdiler seni. Yığıldın kaldın betonun üzerine. Yeni bir merdivenin başındaydınız. • Hadi git helaya,» dedi biri. Gürültü yapmamaya çalışarak kıs kıs güldüklerini duydun düşüp kaldığın yerden. Yine kaldırıp sürüklemeye başladılar. Önüne getirildiğin demir parmaklıkh odacığı tanıyıverdin. Kapı açıldı. îçeriye, çıplak betonun üzerine çuval gibi savurdular seni. Orada öylece ne kadar kaldığım bilmiyorsun. Çişin vardı. Zorladm kendini. Yerinden bile kıpırdayamadığmı gördün. Yattığın yerde pantolonunun önündeki carcuru güçlükle kaydırdın, açtın önünü, birazcık yan dönüp parmaklarınm yardımıyla yere, betonun üzerine işedin. Yayılan ıslaklığın kıpkırımızı kan olduğunu gö rünce ürperdin. (Devamı vsr) Eski günler sergisi BU eski unutulmaz günleri ser giliyen. yarattığı modellerle bir kez daha günes ışığına çıkaran modacılaıdan biri de Jean Louis Scherrer. Modncnııa yaz kalek siyonu, annelere, büyükannelere: •A!... Benim de tıpkısı tıpkısına böyle bir elbisem vardı...» dedir tecek cinsten. Bu eski anılan pastel renklerle canlandırmış Scherrer. Renklerin en baygın tonu. Mavisi öyle, pem besi öyle, yeşili öyle... Yumusak, Öyle çarpıcı renkler, çarpıcı renk karmaları, parlak, göz ahct tonlarda emprimeler Scherrer moda evinden uzak bu yaz. Etekler gündüz için dizin epey altında. Gece içinse iyice altında. Dize değil, yere yakın. Ayak bileğinden az yukarda, o kadar. Pliler çok var mod'acının yeni koleksiyonunda. Plili eteklerin. ya da plili elbiselerin üzerine çizgili kumaştan yahut prensdögallerden klâsik, erkek stili ceketltr Eİydiriyor Scherrer. Yakaya iliştirilmiş bir çicek. Omuzlar kare ve vatkalı. Sadece tayyör lerinde değil. elbiselerinde de vatka var modacının. Saten elbiseleri var ömeğin. Erkek yakalı. Verev ya da düz plileria bezeli. Kolları, korsajı, eteği, tümü. Omuzlarda vatkalar var bunlarda da. Belde upuzun bir kusak kemer iki kez dolanıyor beli. Üstte bele göre sıkı sarıyor, ikinci dönüşte kalçaya rfogru gevçekçe bağlanıyor kemer. Düğümden aşağı kemerin uçları etek boyunca düşüvor. Modacı başa çatkı gibi bir yarım türban eşarp bağlıyor böyle fantezi modellerinde. Bir yanda düğümlüyor eşarbı. Sonra önden geçirip sırta doğru atıyor bir ucunu. Bu uç da arkada kalça boyunca düşüyor. Scherrer bu çatkı türbanlara nefis irl yapma orkideler iliştiriyor zaman zaman. I MALKOÇOĞLU yazan ve çızen.Ayhan BAŞOĞLU Jear. LÛUIS Scherrer'in geçmis yılların özlfrriiini yansıtan iki modelL Soldaki elbise baştan aşağı pembe ve yeşil pullarla, boncuklarla işli. Sağdaki modelin işlemeleri ise pembe ve mavi renkte. cuklarla geçmiş o eski yıllar, bir daha canlanıyor moda sahnesinde. Sessiz sinemanın vamplarını çıldırtacak güzellikte, o devrin zevk anlayışına denk modeller sunuyor Scherrer 1974 yazı !çin. İnsan dertle.ı;:or bu modelleri seyrederken. Keşke anneler, büyükanneler o yıllarda giydikleri kıyafetleri saklasalarmıç. Ona Jean Louis Scherrer'in çok beğenilen bir modeli. Beya müslinden yapılan bu dekolte gece elbisesındn eteği plisoley. Elbiseyi susleyen baklava motifleri gümüş rengi pullarla işli. buna verip, kıymetini bilrneden atmasalarmı? bir köşelere. «Sakla zamanı gelir zamanı...» sözü yok muymuş o yıllarda.. Neden kulak asmamışlar bu söze?.. Zaman geldi işte.. Ama samanlar nerede?... Y A R I N : DELİ RÜZGÂR > DİŞİ BOND MA o> ı •• 'V», l *^ m n '/ ~*,» :I HOL.2 AİLB.SININV. BUTUN BUBADA ti'llSPLAB v£!ÇLEQıNDeJ* TİFFANY JONES Boş sandık AMA asıl formunu gece modellerinde buluyor. Dolu dizgin gerilere dönüyor bu tip modellerde. Pırıl pırıl taşlarla, boncuklarla yukarrfan aşağı işli, kombinezon stili gece elbiseleri yapıyor. Omuzlara tüylerden. çiçeklerden boalar sarıyor, başlara mücevher türbanlar bağlıyor. Volanlar, pliseler, taşlar, bon TESEKKÜR Çok değerli varhğımız Yük. Mak. Müh. GARTH ERTUĞRUL AYDIN'm ani kaybı dolayısiyle büyük ilgi gösteren Türkay Endüstri Tic. A.Ş. idarecileri ve personeline, Tekel Gn. Müdürlüğü înşaat Şubesi idareci ve personeline, dostlarına, telgraf, telefon ve çiçek göndererek veya bizzat eve g«lerek acımızı paylaşan akraba, arkadaş ve kuruluşlara teşekkürlerimizi sunanz. Eşi ve Çocuklan Cumhuriyet: 3088 ICf GAtTTU ^fcVLE.iŞ A^UTLAICA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle