15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 31 Mart 1974 arma iktidann 8nce protokolunda, ıonr« Parlamentoya sunulan programında vicdan özgürliiğü sorununa önemlice bir yer Verildi. Başka bir deyimle, bu iktidann vicdan üzgürlüğü anlayışı gözönüne serildi. Bilindiği gibi, karma iktidann MSP kanadı ekonomik konularda CHP kanadı ile geniş bir görüş birliği içinde görünüyor. Nitekim ülkenin içinde bulunduğu koşullar gözönünde tutularak, eski iktidann savsakladığı <zam» karariannı hiç duraksamadan alma doğrultusundaki işbirliği, bunu açıkça gösterdi. Bu yüzden muhalefet partileri tarafından eleştiri niteliğinde açılan yaylırn ateşine. iktidar partileri. tam bir beraberlik içinde göğüs gerdiler. K Vicdan Özgürlüğü ve îktidar Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU Faşist rejimlerin lse hızh ve gösterişll is başarma bakımından bir çok iyi yönü de olsa, başarılan işierin hepsiyle birlikte insan umutlarını ve insansal değerleri, eninde sonunda yıkmtıya götüren bir yönü vardır ki, o cfa, bu rejimin kendini kendi içinde düzeltme ve kurtarma olanağı bulunmamasıdır. Faşist doğrultudaki her düzeltme ve kurtarma girişimi, tarihte ve günümüzde birçok örneği görüldüğü gibi, ülkeyi yeni bir cunta ile yeni bir batağa batırır ve felâket getirici yeni karanllklara doğru götürür. İşte CHP ile MSP'nin birleşip hükümet kur ma konusunda uyuşması, ülkemizi bu korkunç doğrultuya sürüklenmekten kurtardığı için, bir vatanseverlik, hattâ bugünkü zor ekonomik ortamda ve ülke sınırlannı aşan dünya konjonktürü içinde bir özveri (feragat) ve özgeçi (fedakârhk) ve yüreklllik örneği olarak tarihe geçecektir. Şimdi bütün sorun, doğan umutları söndürmemekte, her zaman halk yaranna isleyen ve açık vermeyen namuslu bir yönetimi iîlkede yerleştirmektedir. Bu iş gerçekleşmeğe yüz tuttuğu gün, tutucu muhalefet, layiklik ve vicdan özgürliiğü konularında iki ortak arasında belirmesini umduğu hiçbir zayıf noktatan yararlanamaz. (2) Ibadet ve dinsel âyin ve tören yapma, (5) Herhangi bir dînsel inanca sahip olmam» ve dinsel baskıdan korkusuz yaşama, (î) Dinsel eğitim ve öğrenimde bulunma, özgürlükleri girmektedir. • Temsiiciler Meclisi Anayasa Komisyonu gerekçesinde, 19. maddenin birüıci fıkasma iliskin olarak, harfi harfine şöyle denilmiştir: «tlk fıkrada yüzyıllardan beri temel hak ve hürriyetlerin en başında gelen rıcdan ve din hürriyeti ve onun bir tatbıki mahiyetinde olan ibadet hürriyeti ilân edilmiştir.» Bu satırlar bir gerekçe niteliğini degil, toplumda var olan, yaşavan bır özgürlügün belirtilmesi, saptanması niteliğini tas;r. Başka bir deyimle, eski çağlardan beri şu ya da bu yön. de ve biçimdeki mistik inanışların, insan topluluklannda egemen olduğu gözönünde bulundurularak, böyle inanışların, toplumun genis kesimleri için ruhsal bir gereksnmft niteliğinde olduğu, bu kısa gerekçede sçiKlanmıştır. Biliyoruz ki, dinsel inanışlar uzun yüzyıllar boyunca devletin resmi varlığında ve ; c yapısın. da yer elmış ve kişilerin, dcvlotçe tan;nmış «resmi» tannlardan başka tanrılara inanması çok ağır cezalarla cezalandınimı.şu. B?şka bir deyimle, o çaglarda dinsel inanış özgürliiğü kabul edilmemişti. Yunanistan'da Sokrates'in, Roma'da ilk Hıristiyanlann, Ortaçagda tfzgür dü?ünce ve bilimsel ka/a taşıyan bi.çck düşün adamının, 1572de St. Barth^'emy gecesi denilen korkunç gecede ve onu izleyen güriae onbinlerce Protestanın öldürülmesi, hep bu dinsel inanış özgürlügünün toplumlar ve yöneticilerca tanınmamasından. benimsenmemesinden ileri Kelmiştir. Bu özgürlük Avrupa'ya, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Haklan Bildırisinir. 10. maddesi ile yayılmış ve ondan sonraki demokratik anayasalarda. ve 10 aralık 1948 tarihli İnsan Haklan Evrensel Beyannamesinin 18. maddesinde yer almış bulunmaktadır. • Temsiiciler Meclisi Anayasa Komisyonunun, 19. maddesinia ikinci ve Üçüneü fıkralanna ilişkin çok kısa gerekçesi de $öyledır: «... Bu fıkralar, vicdan hfîrriyetinin her türlü müdahaledfn masun olduçunu ifade etmektedir.» Komisyon burada daha geniş bir açıklamayı gerekli görmemiştir. Çünkü fıkra raetinlen açıktır. Yukanya çıkanlmış bu Jkıncı V üçünb cü fıkralar, din ve vicdan özgürl'ijünün tamam layıcısı olan ibadet ve dinsel tören serbestliği ilkesinin olumlu ve olumsuz ikı vönürü de düzenlemiştir: Olumlu yön; ibadetin ve dinsel törenlerin kamu düzenine, genel ahlâka ve yasalara aykın olmamak şartiyle serbest olması; olumsuz yön ise, kimsenin böyle ibadet Aranan Çatlak ve Çaresi Muhalefet sözcüleri, hükümet ortaklan araiinda anlaşmazhk yaratmak için «zam»lardan yararlanamayınca, bu ortaklığı yıpratma yönünde başka zayıf noktalar arayacaklardır. Bu zayıf noktalardan birisi «vicdan özgürliiğü ve layiklik» noktasıdır. Çünkü bu konuda iktidar ortaklarımn görüşleri ayn ayrıdır. Bu görüş ayrılığı, koalisyon protokolunda şimdilik alçı tamiri gibi geçici bir onanmla kapatılmıştır. Hükümeti yıpratmak isteyenler işte bu zayıf çatlaktan yararlanmak, dillerini ve kalemlerini bir küskü gibi bu en zayıf noktaya yöneltmek çabasındad'ırlar. Gerçi hükümete tam kadro halinde güvenoyu vermiş olan MSP'nin bilinçll parlamento grubunda bu taktik işlemez sanınz; ama henüz aynı bilince ulamamış olan tabanmda, hiç değüse bu tabanın bir bölümünde hele zamlann yarattığı psikolojik hoşnutsuzluk ortamında az çok etkili olabilir. Muhaliflerin propagandaçı da zaten tabanda çatlak yaratma yoİuyle MSP Parlamento Grubunu etkilemek ve bölmek amacına yönelmiş bulunuyor. Bunu başarısız kılmanın tek yolu, MSP liderlerinin bu koalisyon hükümetine ortak olmaktaki amaçlarının vicdan özgürlüğü de Içinde olduğu halde bütün demokratik hak ve özgürlükleri savunmak ve ülkeyi bir yandan komünist diktasınm, öbür yandan da Atatürk çülük ve d"emokrasi tüllerine bürünerek saldıran kara faşizmin tehlikelerinden korumak olduğunu teşkilâta güzelce anlatmaktır. Ülkeyi, fasizm diktasına özenen sivil asker birtakım kişilerin saldmsından ve yeniden karanlık bir maceranın içine sürüklenmekten kurtarmak için bu koalisyonun zorunluluğu, alınan ve alınacak olan ekonomik kararların, genis halk yı{ınlarının yararına işleyeceğl, yalnız teşkilâta değil, bütün yığınlara anlatılmah ve ahnacak olumlu tedbirlerle eylemli olarak kanıtlanmalıdır. Bilindiği gibi, 20. yüzyılda Avrupa'da görülen irili ufaklı faşist diktalan, ilgili ülkelerdekl siyasal kararsızlık ve sosyal anarşi durumundan yararlanan büyük sermaye çevreleriyle bir kısım askeri şeflerin «yeni nizam» parolası ardında elele vermesi sonucunda, görünüşte «mem leket yararı», gerçekte ise «iktitfar hırsı ve çıkarcilık temeli» üzerine kurulmus ve kurulur kurulmaz da bütün özgürlükleri yok etmiştir. Demokratik rejimlerin ne kadar çok sakınan olsa da, bu sakıncaları etkisiz kılacak bir t#k iyi yönü vardır ki. o Ha bu rejimlerin kendüerini kendi içlermde düzeltme ve kurtarma olanağı bulunmasıdır; çünkü demokrasl açık bir rejlmdir. Anayasa ne Diyor? Anayasamızın «Vicdan ve din hürriyeti» yan başlığını taşıyan 19. maddesi beş fıkradan oluşmuştur. Bunlardan vicdan özgürlüğüne sınır koyan beşinci fıkra 12 Mart 1971 müdahalesinden sonra çıkanlan 20 Eylül 1971 gün ve 1488 sayılı yasa ile değiştirilmiş, ilk dört fıkraya ise hiç dokunulmamıştır. Bunlarda çöyle tfenilmektedir: «Herkes vicdan ve dinl insnç ve kansst bürriyetine rahiptir. «Kamn düzenine veya frnel ahlâka veya bn smaçlarla çıkanlan kanunlara aykın olmayan ibadetler, dinî fiyin ve tSrenler ierbestttr. «Kimse, ibadete, dinî fiyin ve tör«nlere katılmağa, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaga zorlanamaz. Kimse dinf inanç ve kanaatlerüıden dolavı kınanamaz. «Din efitlm ve Sfretimi ancak kişilerin kendi isteçine ve küçüklerin de kannnî temsilcllerinin isteğine baflıdır.» Bu dört fıkranın «vicdan özgürlüğü» kavramının içeriğini çok açık olarak belirlediği görülüyor. Buna göre bu kavram içine: (T) Herhangi bir dînsel inanç ve kanıya »ahip olma, ve törenler» katılmay» re dinsel lnancını açıklamaya zorlanamamasıdır. Böylece insanlar, dinsel inanç ve kanı taşımakta serbest olduklan gibi, taşımamakta da serbest bırakılrruşlardır. Görülüyor ki, ikinci ve üçüneü fıkralar, birinci fıkrayla konulmuş olan vicdan özgürlüğü ilkesinin tamamlayıcısı ve bir tür açıkiaması ve yorumu niteliğini taşıyor Çünkü bununla kabul edilen özgürlük, İslâtnlıktan ayrı bir dinsel inanışa sahip olma, ya da hiçbir dinsel inanç taşımama özgürlüğüdür. Ke yazık ki, eskiden Demokrat Parti ve sonra Adalet Partisi iktidarları döneminde bu özgürlük devletçe korunmadığı için, carr.ılerin politikaya âlet edilmesi, görovii üin adamlarının kimi aydın kişilerin cenaze namazanı küdırmaması gibi çirkin davraruşlar toplumda baçgöstermiş, bağnazlığın vicdanlar üzerindeki baskısı artrruş ve devletimiz bir s»ra. eskl çağların «mecburi ve resmi dinlı» toplumlan görünümüne bürünmüştür, Henüz bundan kurtulduğumuzu sanmıyorum. Bu, tehlikeü bir gidiştir. • 19. maddenin dördüncü fıkrası. din öğrenim ve eğitiminde isteğe bağlı bır tercih hakkı taramıştır. Eski İktidann göz yummasıyle, mesru olan ve olmayan yollardan genis ölçüde yararlanılarak teşkilâtlanan «H^fız okulları» veya «Kuran kursları»nın faaliyetleri 19. maddenin dördüncü fıkrasındaki bu nzgürlüge dayandınlmıştır. Ne var ki, bu teşkilât. çoğu kövlü olan yoksul Türk çocuklar.nı, Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde yozlaşan medreselerde olduğu gibi, bir taıcım yurtlarda toplayıp onların kafalanru köi"pe çagaa, hiç anlamadıkları bir dildeld ezbe'ciük yöntemiyle körletmektedir. Bu kafalar o denli körlenrnektedir ki. bu kursları bitirenler ne yazık ki, uygulanan ders programları yüzünden bireı şeriat yuvası durumuna getirilen lınam Hatip Okulları mezunlanna bile van bakmakta onlan • dini bütün Müslüman» gözüyle görrtttmektedirler. Çünkü Imam Hatip Okuüan'nda müs« pet büimler de okutulmaktadır. Bu durum, Türk Insanını, güya din eğitimi denilen bu metotla, kıışaslar boyunca ujoıtmak için, çıkar çevrelerince destekJenen ve bir kısnunm kökü dışarıda bulunan bir ör^ütün lop;am v&pısında ve ülke çapında yürüttüğü geleceğe yöııelik, uzun vadeli korkunç bir faaliyetin sonucu izlenim ve görünümünü vermektedir. Bu faaliyet, vicdan özgürlüğünü iyiye değıl. kötüye kullanmaktadır. Durum, partili veya partisiz ama vatensever, namuslu her Türk 9ydinını. hele Islâm dinini yobazlığın, bağnazlığın pençesinden kurtanp gerçek kutsal ve ahlâksal yörüngesine oturtmak amacı güttüğüne inanmak istedigimiz iktidar ortağı MSP*>a derin derin daündUrm«lidir. Tarih ve Atatürk'ün gerçekjeştiroıgi devrimler göstermiştir ki. Türk Ulusu, Rerçekler üzerinde aydınlatıldıgı raman, hankalar yaratan b:r ulustur. Gerçekler ise. son yirmi yülık olum suz ve demagojik uygulama batagında yatmaktadır. Muhalefet, iktidar ortaklan arasında çatlak yaratmak için hâlâ o eski uygulamanın etkisi altmda bulunan bir kısım halk kesimine güveniyor. Bu rararlı güveni boşa çıkarmak ortakların, ülke çıkarlan dogrultusunda tçtenlikll ve sıkı işbirliğini sürdürme azim ve çabalarma baglıdır. 19. maddenin. vicdan özgürlüğünün »înırını belirleyen ve 12 mart müdahalesinden sonra değiştirilen besinci fıkrasuu ayn bir yaad» elt alacajız. BİR HATIRLAMA elâl Bayar şu günlerde ne düşünüyor bilemem, ı n ı memnun olduğu tahmin edilebilir. Bir amacına ulaçıyor, Anayasa'da yapılan değişiklikle siyasal haklannı kazandı, eski Cumhurbaşkanı sıfatıyle derhal senatör olabilir. Sunay'ın yanına oturabilir. Bu işi yapmasım temenni ederim. Dünden bugüne siyasal haklannı yitirmiş olanlann haklarım kazandıktan sonra parlamentoya girmelerini isterim; böylece daha bir renkli olur Meclisin manzarası... Bayar 27 Mayıs'la devrilen Cumhurbaşkanıdır, Sunay da devrimcilerin Genelkurmay Başkanıydı. Ama geçmijteki bu olay her halde parlamento adabını gölgelemez. Sunay selâm verirse buzlar çözülebilir: Nasılsınlz beyefendi? Teşekkür ederim Cevdet bey, ya dzT Hamdolsun. Aynı senatoda Millî Birlik Grubu var. Milll Birh'kçiler de her halde Bayar'ı bir siyasetzede olarak olgunlukla karşılayacaklar, hiç olmazsa arada sırada konusacaklar. Senatör Faruk Gürler de, 12 Mart Muhtırası imzacılanndandır. Paşa, birleşik toplantılarria Süleyman beyi sık sık görmekte... Oysa AP Genel Başkanı Demirel'i Başbakan iken deviren Gürler idi. Ama şimdi hiç kuşkusuz parlamento nezaketlyle birbirlerine davranacaklar, hatta hatır soracaklar, geçmişten söz edecekler, Gürler: ÎCasılsımz? dediği zaman, Süleyman bey hamlık edecek d'eğil ya! C Sağolun Paşam... diye iç barışa katkıda bulunacak. Mustafa Ok, bugün Köyişleri ve Kooperatifler B»k«nıdır. Ama 21 Mayıs lhtilâl harekâtının içindeydi. 21 Mayıs darbesi başanya ulaşsaydı CHP'yi tuzla buz edecekti. Çünkü o sırada CHP iktidar kanatlarından birini meydana gettriyordu. Şimdi Hükümetin üyesi Mustafa Ok. yurt yararın» girişimler içinde... Bu girişimleri parlamento kürsüsünden anlatacak... Bayar, özdilek, Gürler, Demirel dikkatle (flnllyecekler. Sunay da dinliyecek... Sanırım Süleyman bey hepsinden dikkatli olmak zorundadır. Ne de olsa ana muhalefet lideridir. Gerçi 12 Mart Muhtırasmı yemiş, yedikten sonra şapkasını alıp tüymüş ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini ağır tehlikeye dülürmek» suçunu da böylece kabullenmistir, arnj.» Geçti o günler. Şimdi iç barış döneml başlıyor. Parlamentonun çeliskili gibi görünen bu msnzarsstm neden çiziyorum? Amacrnı ne eglenmektir, ne ic b*ri| yolunu kundaklamak... Darbeeilerle devrilenler, mahkum edenlerle mahkum edilenler. mesrulsrla g»yrımeşrul»nn kueakUjtıgı fünlcri yaşayacağız. Hatta tam bu sırada taym parlamenterler» dönüp: Yaşh başh insanlarsmız, birblrinizi affediyorrunu*. kucaklaşıyorsunuz, hepsi iyi! Ama şu hapishanelerdeki bir avuç genç midir »ffedilemiyen?.. de demiyeceğim. Amacım baskadır. Tarih olayltrmm yaralannı bilmiyenler İçin parlamentomuz bir Babil kulesi gibidir. 14 yıldan beri neler ya|»dı Türkiye? Darbeler, devrimler, dartğaçlan, siy««I m»hk«m«ler, hapishaneler ve daha neler... Şimdi bu olaylann kahramanları bir parlamentonun çttısı altında toplanıyorlar. Ve bu k»n«ık gibl görünen hikâye ashnda tek bir »çıklamayl» anlasılabiür. îkinci Dünya Savaşmdan sonra Türkiye görünüjte çok partili aılında tek partili bir yönetim altma «Irdl. So!» kapalı bir rejimdl söz konusu... Bu Bzgürlüksüz rejlm 27 Mayıs patlamasıyla parçalandı. Milll Birlik yönetimi 1961 Anayasasını tretirdl. bu Antyasa sol» açıktır, ve bu eylem tolı açtlıijnr. 12JMaH'tân sonra "fflııcular ve gericSler, 1961 An*y»sa&ını «ol». Jcapatmsk itü^Bfler, ama bsfarv kazsnamadüar. Bu Anayasanm şerefl nıç kuşku.iuz TîİJİt ulutunundur ama, yasanın oluşumunda Millî Birlikçilerin ve 27 Mayıı devriminin kttkın büyüktür. Her tür mahkemenin, mahkumiyetin, ya da affın yüzeysel deger yarjüan ötesindcki bu gerçeği unutmıyalım. KARŞI KIYILARDA OKTAY AKBAL Evet Hayır GÜBRE SORUNU ÎLGÎ BEKLİYOR zun »üreden beri memleketimizde devam eden gübre sorunu ve gübre sanayii ham maddesinin ithalâtıaa İlifkin görüslerimizi be^rtmek istiyoTUz J U vardır, bir rastlantıyla" giriverirler yaşamınıza. Sabahları ayrfı otobüste, vapurda, dolmuşta beraber gidlyorsunuz. Akşam üstleri »okağınızın başında karşılaşıyor«unuzdur. Komşunuzdurlar, bir dostunuzun tanıdığıdırlar. Özellikle size yakınlaşmakta yarar görmüş de olabilirler. Bir çıkar umma, bir destek arama, bir yerlerde onlar için bir söz föylemenizi, bir davranışta bulunmanızı hesaplama da vardır isir» içinde. Gülerek gelirler evinize, yemeklere çağırırlar, dostluk havasıyle özel işlerinize kadar sokarlar burunlarım... Bağlanırsınız kimine, gerçek bir dost yakınlığı duyarsınız. Pazar sabahları buluşup uzun yürüyüşlere çıkarsınız. Sıkıntılarını dînlersiniz, neleri hayal ederier, nelerden yoksun kalmanın acısım duyarlar, gizlice sezersiniz bunları. Sonra da elinize bir olanak geçti mi ona ortak edersiniz boylelerini. Bir çıkar kapısına, bir önemli yere, bir göreve öğütlersiniz. Dostunuzdur, sizdendir, her bakımdan su sızmaz aranızdan. öyle olur ki dıştan bakan biri bu gibilerin gösterdiği yakınlığı kötüye bile yorumlar, «ne dalkavuk, ne çıkarcı» der. Kimi kıskançlıkla, kimi de tam bir gerçekçilikle... Aylar yıllar geçer gider. O kişi ise palazlanır durmadan. Sizden bir iki destek, ötekinden iki üç dtestek, bir de bakarsınız belirgin bir kişiliğin rahathiına kavuşmuş. Açmazlarından kurtulmuş, geçmiste kendisini huzursuz kılan birtakım olaylar, anılar varsa, unutmuş, silmiş atmış onlan, üstün bir insan oluvermiş. Eşittir sizinle, hatta zaman zaman sizi kendine eşit saymanın belirli özelliklerini bile göstermekten çekinmez. Sizi aşmıştır, ya da aşmak üzeredir! Toplumda yerini yapmıştır, yaptığını sanmaktadır! Dostluk anlayışı «hep bana»ydı zaten., biliyordunuz, ondan size bir şey gelmedi. Bir esin olarak bile!.. Hatta böyle bir yeteneksizi yetenekli diye gösterdiğiniz için başkaları kızdı size! Bir gün bir işiniz düşer böyle bir dosta. Para değildir bu, özel çıkar, iltimas değildir, onurunu zedeleyecek bir is de değildir. Bildiğini söylemesidir, hiç değilse yalan söylememesidir, sizin ardınızdan çirkin sözler etmemesidir. O anda kaçacak delik arar. Gerçeği «öylemek, bir şeyler yitirtecektir ona. Öyle sanır. Hele doğrunun, hakhnın yanında yer almak büsbütün gelmez işine. O d'ost, mademki ondan bir şey beklemektedir, sırt çevirmek vakti gelmiştir artık! Hem de açık açık, dünü, önceki günü hatırlamadan... Kimi de dost gibi davranmasını sürdürür. Gidip gelir kacamak kaçamak. Hatta sizin istediğinizi de yapar gibi görünür. Bir sözcüğün yerine göre anlamı değişir, olumludan olumsuza dek... Büsbütün zarar verir onun doetça yaklaşması! lylniyetle ya par bunları, yapar gibidir, ama size sırt çevirmiş eski dostunkinden de beter olur sonuçlan! Üstelik, bir şey de diyemezsiniz, başmızı çevirip geçemezsiniz o kişi hep yanınızda, evinizde, masanızda kalacaktır bir yaşam boyu... Bile bile katlanacaksınızdır ona. Insanlan «yönetme» ustasıdırlar, kırmadan, darıltmadan, kızdırmadan. Yalnız sizi değil, herkesi... «Dost dost diye nicesine sanldım» der insanoğlu. Sonra bir an gelir «Düşman belli defil dost belli degil» der... Çaresiz venilmiş... Belki de eski bir giysiden sıynlmanın gücüyle... Atmıştır o dost düşmanları çevresinden, o düşman dostlan yarundan. Kesmiştir selâmı onlarla. Ya da bir merhabası kalmıştır uzaktan, sogukça. Eyüboğlu da duymuş bu üzgünlüğü: «Sen mi ona olduğun gibi görünmedin, o mu sana? Görmediğimiz, ya da görüp de görmezlikten geldiğirniz bir çatlak açıldıkça açüıyor bir de bakıyoruz ki günün birinde dost bir kıyıda, biz bir kıyıda. Daha kötüsü dostun düşman oluvermesi, işte o zaman «Ört ki ölem.» Bakıyorum karsı kıyıdan. Zaman zaman bepinizin baktığı o yerden... Dost bildikleriniz uzakta, anılardaki yerlerini de yitirecekier yavaştan yavaştan... Ne yazmıştı Aragon «Yırttım şiirimi, yaşamımı Yırttım kitabımı, belleğimi O kapkara anlar yOK olsun diye» Yırtmalı yaşamı arada bir! KendimM paramparca edercesine... Yeni bir insan olmak, yeni bir evrene çıkmanm tek yolu bu. Düşman dostluklardan, dost düşmanlıklardan kurtulmanm... • '/• ... . ,,,~a Bugün, petrol politlkalarında, OPEC ülkelerince alınan köklü değişiklikler; sanayileşmiş ve özellikle gelişmekte olan ülkeleri ekonomik ve siyasî bunalım lara sürüklemiştir. Büyük ölçüde memleketimiz de bu bunalımdan etkilenenler arasındadır. ö t e yandan, bu bunalımın sağladığı fayda da; «öz kaynaklarına güven» görüşünün tam anlamıyle benimsenmesine yol açmıs olmasıdır. Böylece de, hammaddesi, ithalâta dayalı bir üretimin geleceğinin sağllkh olamayacağı kanıtlanmış bulunmaktadır. Suni gübrenin bir memleketin ekonomik politikasınd'a ve hızla artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılanrnasında taşıdığı önem açıktır. Gübrenin birim saha üzerinden kullanılma miktarı, bir ülkenin tarım tekniği ve potansiyelinde bir ölçü olarak kabul edilmektedir. Tarımsal verimi % 40 60 oranmda arttıran kimyasal gübrenin öbür tarım unsurları ile birlikte kullanılması halinde, ta rımsal verim en yüksek düzeye erişmektedir. Bugün Türkiye'de hektar başma 35 kg. saf madde gübre kullanılmaktadır. Bu miktar 1968 yıhnda Holîanda'da 622 kg., Belçika'da 536 kg., Mısır'da 125 kg., Kore'de 197 kg. idi. Kalkınan ülkelerde dekardan 350 • 400 kg. buğday almırken; bu miktar memleketimizde ancak 120 kg'dır. Oysa, gerekli tarımsal tedbirlerin alınması halinde dekardan en az 200 kg. buğday alınması mümkündür. Böylece, bu 80 kg'lik (Tc 67) buğday artışının sağlayacağı yıllık katkı, 21 milyar TL değerinde 7 milvon ton buğ day olacaktır. Öbür yandan, resmi oTemece göre, 1974 yılı için 300 milyon dolar karşılığı 1 milyon ton buğday ithali öngörülmüştür. Bir ülkenin sanayi yönünden gelişmesi ancak tarımsal verimin en yüksek düzeye erişmesi üe mümkün olur. Sanayii gelişmiş ülkelerin te. mellerinde tanm yatar. Bugün ülkemizde yılda 4 milyon tona yakın gübre ile gübrenin ana hammaddesi olan amonyak, fosforik ve piritin hemen hemen tamamı ithal edilmektedir. Gübre ithalâtı için 7 milyar TL, hammaddesi için de 1,5 milyar TL karşılığında döviz sarfedilmektedir. öngörülen fabrikalann işletmeye açilması halinde hammadde için sarfedilecek döviz miktan 9.1 milyar TL'na ulaşacaktır. Millî bütçemizi kemiren, döviz rezervlerimizi eriten bir kanser haline gelen ve petrol kadar da önemli olan gübre sanayiinin ihmal edilroesinin zararlannı milletçe çekiyoruz. Üreticiler, dagıtıcı kuruluşlarca çiftçiye tonu 750 TL.'na satılan azotlu gübre için 22O0 TL.; 1850 TL.'na satılan fosfatlı gübre için de 3900 TL.'hk bir fiyat talebinde bulunmaktadırlar. Tarım Bakanlığı projeksiyon ça lışmalannda memleketin gübr* ih tiyacınm yılda 17 milyon tona ulaşacaği saptanmıj bulunmaktadır. " ha önee uzun vadeler İçinde öbür ulkelerle yapılan anlaşmalar tek yanlı olarak aleyhimize ^yürüUUmektedir. Yakın zaroanlara kadar yapılan anlaşmalarla tonunu 42 dolardan temin edebildiğimiz amonyağa bugün 250 dolar ödemekteyiz. Tonuna 9 dolar ödenen fosforit için bugün 50 dolar ödenmektedir. Oysa, öbür yandan 250 milyon ton fosfat rezervine sahip yataklanmızdan faydalanılamaz. Buna ilişkin sonuç alıcı çalışmalar yaÖzbek SARAN pılmamaktadır. Güneydoğudakl bu fosfat kaynaklanmız şimdiye Petrol v« Kimya Y. Mühendi»! dek tenörü düşük diye degerlendirilmemiştir. Bugün; Rusya, Tunus. Suriye ülkelerinin fosfat tenörleri bizimkilerden de düşukTürkiye'de 1960 yılında 140 bin belgeleri ise dogal kaynaklanmı tür; oysa bunlar kimyasal yönton gübre tüketilirken bu miktar zın geliştirilmesini de önlemiş temlerle zenginleştirilerek tenör 1971'de 2J milyon; 1972'do 3 mil tir. Gübre sanayii için ithal edi leri yükseltilmektedir. Rusya, fos yon; 1973'te 4 milyon tona çık lecek yıllık amonyak (nafta) 2 fat ihraç eden ülkeler arasında mıştır. 1977 yılına kadarki tüke milyon ton, fosiorit 3 milyon ton, ikinci gelmeStedir. Tunua, Ürtim projeksiyonu ise şöyledir: pirit ise 2.5 milyon tondur. Bu dün, Fas ise millî gelirlerinin » . • ' 1974'te 5 milyon; 1975'te 6.1 mil hammaddeler için sarfedilecek 70'ini fosfat ihracatmdan temin yon; 1976'da 7 milyon; 1977'de 8.4 yıllık döviz ise amonyak için 400 ederler. Dört yıl içinde ekonomik milyon tondur. milyon dolar, fosforit için 180 hale getirilmesi mümkün olabile milyon dolar, pirit için 40 milyon cek fosfat yataklanmızın gelişKimyasal gübre tüketimini da dolardır. tirilmesi için zamanında önerdi ^ hilden karşılama ve ithalâtı mini 1973 yılında kamu sektö'rune gimiz 600 milyon TL.Hk yatırım muma indirmek üzere çabalar «ar fedilir. Bir yandan resmi sektörle bağlı fabrikalar hammadde yok bugün 1.3 milyar TL.'na mâl olaişe girişilirken öte yandan da özel luğu nedeniyle atıl kalmışlardır. caktır. 1.3 milyar liralık bir yasektörler teşvik edilir. Ancak bu Hazine, zaran karşiiamakta de tınm dahi bugünkü koşullar algirişimler birçok nedenlerden ötü vam eder, bu koşullar altında tında sonucu bakımından ekonorü hedeflerini bulmazlar. Kamu faydalı olması gereken karma e miktir. sektörünce 1973 yılmda tam kapa konomi daima devletin aleyhine Bu yataklann 30 milyon tonusite ile faaliyete geçmesi bekle işler. Böyle bir durumla başka nun tenörü ise */o 2530 civanndanen 600 bin ton kapasiteli Gem memleketlerde karsılaşılırsa, so dır ki bu da ithal edilen fosfat lik Projesinin 1978 yılından ön rumlulan, kendilerini hiç bir su tenörüne eşittir. ce faaliyete geçmesini beklemek rette kanuni takibattan kurtaraGeçen yıl 40 dolardan ithal etiyimserliktir. Öbür yandan tevşik mazlar. tiğimiz amonyağm bu yıl 250 uygulamalarından faydalanarak Doğal kaynaklanmızın gübre dolara dahi bulunamaması bu özel sektörce kurulacak gübre bammaddelerini karşılaması yö emtianın da doğal kaynafclarunusfabrikalarının yıllık kapasitesi nünden geliştirilmesinde kaçınıl dan karşılanması olanaklarimn ise 2.5 milyon tona yaklaşmakta maz bir gereksinme görmekteyiz. araştırılma zaruretini doğurmuşdır. Bunların rantabl olarak faali tur. Memleketimlzde kurulmakyete geçmesi ise 1978 olarak sap Ancak bu yol ile bugün en yük ta olan amonyak fabrikalannuı sek fiyatlara dahi temini mümtanmıştır. Buna göre memleketihammaddesini tonu 140 dolardan miz 1978'e kadar yılda 5 milyon kün olamıyacak bir safhaya gir ithal edilen nafta teşkil etmektemiş olan gübre hammaddelerini ton asgari gübre ithal edecektir dir. Hammaddesinin tonu 140 ve bunun karşılığında dışanya öz kaynaklanmızdan karşılayabi dolardan temin edilerek kurulaher yıl gidecek döviz miktan 15 liriz. Fosforit bakımından ise ih cak olan bir amonyak fabrikası rac8tçı ülkeler arasına girmemiz milyar TL.'dır. ekonomik değildir. Doğal gaz, mümkün olabilecektir. kurulacak olan bir amonyak fab Sanayi Bakanlığınca, gübre fab rikasınm ideal hammsddesidir. Korkunç Fark rikalannın nammadde ihtiyacına Ancak memleketimizdeki doğal ilişküı hiç bir etüdi1 icabettırme Bugün bammadde fiyatlan bü gaz olanaklanmız bu sanayinin den, gelişigüzel verilen teşvik yük bir hızla yükselmekte ve da kurulmasına yeterli defildir. Linyitten amonyak elde edilebilir; hammaddesi linyit olan amonyak fabrikasınm kurulması yakın aamanlara kadar ekonomik degildi. Bugünkü koşullar altında ise bu girişim olanak kazanmıştır. SUNÎ GÜBRE VE HAM MADDESÎNİN SAĞLANMASINDA BÜYÜK PARA KAYIPLARINA UĞRAMAKTAYIZ. BIT SAi'NAYÖMİZÎN^ TBUNALIMDAN KURTUL: MASI İÇÎN YENÎLEŞMEYE YÖNEIİK ÇALIŞMA GEREKLÎ ILAÇ REHBERİ İr • Türkiye'de mevcut bütün ilâçların alfabetik ııraya f8re formül, endiktsyon, do« ve tlearl fektlltrl... ÇesitU hıstahk ve endlkasyonlarda hangi ilâçltnn kullanılabüeceSinl göstaren listeler, firma tdreslerl ve fîrmtlara g8re üiç listelerl... Amerika vm Avrupa'dtld emsalleri ayannda bir münderecat ve nefasette bagılmış, lük« cfltH, flyttl 100 Urt. MÜRACAAT: Post» Kutusu: 25, Teşvikiy» îsteyenle» posta ile ödemeli gönderilir. (ödem«ll fiparişler 110 liradır). k (Cumhurlyet 2S20) VEFAT Merhum Zeki Altan fle merhume Aliye Altan'ın kıa Ralph Konkel'in eşi, Asuman Türer, Nazan Eczacıbajı, Mehmet Altan'ın «evgUi kardeşleri, Melih Eczacıbaşı'nın baldızı Renin Osman Egemen, Füsun Eczacıbaşı'nın teyzeleri Lerzan, Rt» nan Altan'ın halaları kıymetli varlığımız REZZAN KONKEL (ALTAN) vefat etmisür. Cenazesi 31.3.1974 Pazar günü (Bugün) Şijll Camünde küınacak ögle namazını müteakip «ile kabrisU* nuıda topraga verilecektir. T«nrı rahmet eylesin . A 1L ESt BAFRA BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN 9 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Başkanlığmdan Akademimiz Film Arşivi Müdürlüğünde boş bulunan 1 adet 10. Derece ve 1 adet 13. Derece G.İ.H. sınıflanna Üniversite Y. Okul ile Lise mezunu elemanlar alınacaktır. Müracaat edecek.' rin 657 sayılı Devlet Me» murlan Kanununun 48. Maddesinde yazılı şartlara haiz olmalan ve 35 yaşını geçmemiş olmalan gerekmektedir. îsteklilerin 4 Nisan 1974 Perşembe günü mesaî saati sonuna kadar Film Arşivi Müdürlügüne müracaaüan ve 5 Nisan 1974 Cuma günü saat 10.00'da yapüacak sınavda hazır bulunmalan duyurulur. (Basın 12989/2517) Personel Alınacaktır 2490 sayılı kanun gereğince ve kapalı zarf usulU ile bir sıkıştıımalı çöp kamyonu alınacaktır. Muhammen bedeli 500.000.00 TL. olup geçici teminaü 23.750.00 TL. dır. îhalesi 16.4.1974 Salı günü saat 15'de Belediye Encümeninde yapılacaktır Talip olan firmalann istenilen belgelerle birlikte 2490 sayılı kanun gereğince hazırlayacakları kapalı teklif zarflannı ihale saatinden bir saat evveline kadar Belediyeye vermeleri veya postayla göndermeleri şarttır. Postada vâki gecikmeler kabul edilmiyecektir. (Basın: 12967/2516) Gübre sanayiinin bir krizin eşt(Radar Reklâm: 376/2528) ğinden kurtarılması amaciyle kesin yenileştirmeye yönelik bir çalışmaya gereksinme vardır. Bizler gübre sanayiinin uzak yannlarını ve ekonomik sonuçlarmı düşünerek çağdaş olanaklann getirilmesini lstiyoruz. Hazineyi kemiren fcülfet olma halinden çıkmasını istiyoruz. Bakırköy Sakırajîacı Mahallert Taşhan t&dde* No; 82/84 Sonuç olarak gübre sanayiine Ueniz man/aralı cahibt eli?le devren «tra'jktu ilişkin önerilerimiz şunlardır: Telefon: 71 15 Wj saat: 13 14 artnı 1 Kamu üretim kuruluşlanna yeni oluşumlann ışığı altında yön verilmesi. (Cumhuriyet 2531) 2 Fosfat îşletmeleri Sanayii ismi altında bir teşekkülün en »••••••••••••••••••••••••«>••••••••••«>•••••• kısa zamanda kurulması. • 3 Fosfat proiesinln ekono • mik olarak gerçekleştlrilmesine ilişkin pilot cahşmalarına başla• nılması. 4 Hammaddesinl linyit tesNlsantaşj Teşvikiye Caddesinde 180 metrekar» özeri % kil edecek amonyak fabrikalan • ne bütün konforu h«iı lıik» aptrtıman dairecl «atılıktır. J' nın kuruluşuna ilişkin uygunluk • çahşmalannın yapılması. MÜRACAAT: Sabahlan 63 48 81 !> Milll gübre üretim sorunumu • zun ancak önerdiğimiz bu yön(Bateş: :nrr.'/25345* temler altında olumlu bir sonuca ulasacağı inancındayız. •.•»•»••••••••••••••••••••••»••••••••••••••» KIRALIK Sahil yolunda Lokal SATILIK LÜKS OAİRE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle