16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET * 14 | ıbat 1974 urttaslar Yasssımn Türkiye Büyük Millet Meclisince 17 Şubat 1928'da kabulü üz«rinden 48 yıi geçti. Bildiğlniı glbi. biz «Karmnu Medeni» admı taşıyan yasaya «Yurttaşlar Yasası» diyoruz. Almanlar da öyle der: «Bürgerliches Gesetzbuch». Çünkü bu yasa yurttaşlann ve gerektiği zaman yabancıların kişilik, aile, miras, eşya üzerindeki haklar ve borç bağlantıları gibi türlü özel ilişkilerini düzenleyen bir yasadır. Şu haide sanki yalnız uygar ülkelerde uygulanan yasa izlenimini uyandıran «medeni» nitelemesi kullanılarak neden buna öteden beri «Medenî Kanun» cfenilmiş? Y Olaylarmp g o l i ş l i Yurttaşlar Yasası Ve Boşanma Hıfzı Veldet VELİDEDEOCLU dı. Sonra 1967 haziranında Adalet Bakanlığı bana bir yszı yazarak. eldeki malzemenin sistematik ve gerekçeli bir tasarı durumuna getirilmesini istedi. Çünkü yukarıda sözünü ettiğim bilim kurulu üyelerinden ve Yargıtay Başkanlaı ından Fevzi Bozer, Ekrem Tüzemen, Aziz Yeğer ile Prof. Dr. Fikret Arık vefat etmişlerdi. Komisyon üyelerinden Avukat Senatör Hidayet Aydıner de geçen yıl rahmete kavuştu. Böylece bu komis yonun ilk kuruluşundan sonuna değin sürekli olarsk çalışan üyelerden bir tek ben hayatta kaldım ve komisyonun raportörü idim. 1967'den 1971 yılma değin çalışarak, eldeki malzemeyi sis temaük duruma koydum ve Adalet Bakanlığma sundum. Bakanhk bu ön tasarıyı gerekçesiyle birlikte bastırdı, Üniversitelere. Barolara ve Hu kukla ilgili kimi kurumlara yolladı. Büyük boyda (908ıLXIII) sayfa tutan tasarı ve gerekçesinin, gerek terimlerinde, gerek özünde düzeltilecek ve uyumlanacak noktalar elbette bulunabilir. Ama bunlar yapılırken geriye değil, üeriye gitmek gerekir. Taratenrzdan hazrrlamp, Türk Dil Kurumunca bastınlmış olan Yurttaşlar Yasası'ıun Türkçele5tirilmiş metninde biz kişisel ola rak bu uyumu sağladığımızı sanıyoruz. Eğer dil bakımından bu metin gözönüne alınırsa, yeni Adalet Bakanımız hukuk dilimizi, şimdiye değin hiç bir devlet adamımızın başaramadığı ölçüde millileştirmeyi ve Arapçanın egemenliğinden kur tarmayı başarmış ve Adalet tarihimize admı a!tm haıflerle yazdırmış olur. Çünkü her alanda gelişip serpilen dilimiz. yalnız hukuk alanında gerı kalmış ve bir türlü millileşememis.tir. Bu doğrultuda samiml bir çaba harcanırsa. elbette bizım koyduklanmızdan daha güzel terimler konulabilir. Yeter ki, sayın Bakanın dediği gibi, bunlar arasında «uyum» sağlansın. rar verilmiçj ve karann kesbıieşlijji larihten be? yıl jreçtiği haide, her ne sebeple olursa olsun, ortak havat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin istemi üzerine, herhalde boşanmaya karar verilir. Bu yasaya göre tasminat ve nafaka istemine hakkı olan tarafın bn hakkı saklıdır.» Geçen yıl bu madde üzerinde, Earolarda, Kadın Birliklerinde tartışmalar oldu ve maddenin, kaclınların aleyhinde bir düzenleme getirdiği ileri sürüldü. Buna karşı kimileri de bu maddedeki beş yılhk sürenin çok oldugunu. bunun üç yıla indirilmesi gerektigini ileri sürdüler. Medeni Kanun Komisyonunun, yukanda rahmete kavuştuklannı bildirdiğim üyeleri henüz hayatta iken kaleme alınmış bulunan bu yeni madde üzerinde bir yargıya varmak İçin, tasannın buna ilişkin olan gerekçesini aşağıya aktarıyorjm: «Bu knralın yasaya eklenmesinin Mbebi, hayatta bUEÜn çok rastlanan bir olavı gözönüne almak zorunhifudur. Bu olay, boşanma davası reddolunan eşin aynı sebebe dayanarak yeniden dava açanuunası ve ortak bayatın da yeniden başlamaması yüıünden eşlerin çok uzun yıllar tamamen avn yaşamak zoruncia kalraalan olayıdır. Böylece evlilik baçlaııtısı sürüp fittiği haide eylemli aynlık, müzmin hir hastahk gibi, yıllar boyu devam etmektedir. Meselâ bir himse geçimsizlik rüziinden boşanma riavası açmış, fakat kendi kıısuru mahkemece daha ajır görüldüğu için onun bu davası reddedilmiştir; bu durumda o kimse ortak hayata dönmek istemezse ne olacaktır? Buırünkü toplum havatımızda bu yüzden beş. hatta on yıl daha fazla bir süre ayn yasamakta olan kankocaya ractlanmaktadır. Bu durum, onlan belki de mutlu olabilecekleri yeni bir aile yuvası kurmaktan alıkoyduğu fribi. gizli birleşmelere de sevketmekte, ahlâk düşmekte. ayrıca soydanlıfı (nesebi) düzfün olmayan çocuklır dünyaya gelmektedir. Boşanma davası açan tarafın, daha çok kusurlu olduğu için davan reddolunursa ve o taraf ortak hayata geri dönmek istemezse, kanunî mileyyideler hiçbir zaman onu bu hayata feri dönmeğe zorlayamaz. Şn haide bu gibi durumlara bir çarc bulmak lâzımdır. tşte tasanya eklenmiş olan madde ile bu çare düşünülmüştür. Davası reddolunan eş uzun süre ortak hayata dönmedikten sonra. böyle bir evlilikten eşler eğer varsa çocuklar ve nihayet toplum ne hayır bekleyecektir? Kaldı ki, Medenî Kanunun nafaka ve tazminatla ilgili maddelerinde yapüan de|işikllklerle kusursuz eşi tatmin etmek ve onun maddi zararlara uğramaşına meydan vennemek ayrıca sağlanmış bulunmaktadır. (...) Bu maddeye beş yıl gibi oldukça uzun bir süre konul Pek seyrek olmakla birlikte, pazar söyleşilerimizde kimi zaman fıkra anlatmak gereğini duyuyoruz: «Bir hastaneye yeni atanan başhekım, bahçeyi gezerken tahta sıralardan birinin başmda bekleyen hastane hademesinden birine orada neden beklediğini sormuş. Adam: «Efendim eskiden beri bu sıranın başında nöbet beklenir» demjş. Bütün hastane personelinden bu nöbetin nedenini sorduğunda, hepsinden aynı yanıtı almış. Soruşturmayı derinleştirmiş ve sorıunda öğrenmiş ki kendisinden iki önceki başhekim zamamnda bahçe ııraları yağlı boya ile boyanmış ve o başhekim kimsenin oturmaması İçin, sıralann başına bir nöbetçi konulmasını emretmış. O sırada kentfisi başka yere atanmca, ondan sonra gelen başhekimler bu nöbetin nedenini araştırmamışlnr, böylece on yıllardan beri bahçedeki o «ıranm başında nöbet tutma kuralı sürüp gitmiş.» Belki yakıştırmadır ama, fıkra, bir toplum gerçeğini yansıtması bakımından ilginç. tşte «Medeni Kanun» terlminin sürüp gelmesi de buna benziyor: 1892 yılında Nazevet Hılmi admd'a bir yurttaşımız Code civil denilen Fransız Yurttaşlar Yasasım «Fransa Kanunu Medenisi» başhğı altında Tiirkçeye çevirmiş ve ondan sonra bunu değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş. Eğer yalnız Almanca bilen bir yurttaşımız o tarihte henüz tasarı durumurida bulunan Alman «Bürgerliches Gesetzbuch»unu Türkçeye çevirseydi ya «Hemşeriler Kanunu», ya da daha doğru olarak «Vatandaşlar Kanunu» diye çevırecekti ve bizim dilimizde bu doğru terimin Türkçesi. yani «Yurttaşlar Yasa«ı» yerleşmiş olacaktı. Dileyelim ki bu iş şimdi gerçekleşsin. man r» ba surenin, boşanmanın reddine dair mahkeme karannm kesinleşmesinden başlatüması da, çefu zaman mağdur durumda bulunan v* mali ve iktisadi çaresizlikler içinde kalan kadım koruracak tedbirlerdendir.» (Adalet Bakanlıftnca bastırılan Türk Medeni Kanunu Ön Tasansı ve Gerekçesi, Ankara 1971. s. 124125). Medeni Kanun Komisyonunun Ön Taşarısındaki gerekçeterden bir bölümü de şöyledir: «Medeni Kanunun boşanma kurallarının, davaların uzatılmasına elverişli intikam duygularımn tatminine ve sömürüye, özellikle nafaka alan karının, davayı uzatmak suretiyle kocasını sömürmesine müsait olduğu iddialarında önemli bir gerçek payı vardır. Ancak bnndan başka, karının iktisadi bakımdan kocasına bağlı olmasını da gözönünde bulundurmak şerekir. (...) Kadınların iktisadi ba|ımsızlıklarını elde etmiş oldukları ülkelerde boşanmalar daha şık görülmektedir. Zira anlaşmazlık çıkınca, kadın, geçim hnsusunda kocasının eline bakmadıfı için, kolayca boşanma yoluna gitmektedir. Bizde Ise kadınların büyük ço^unluju iktisadi bakımdan kocalarına bağlı ve geçim hususanda onlann ellerine bakan insanlar durumunda oldnklanndan, boşanınca voksul kalmaktan korkmakta ve böylece bosanmayı istememekte. e | e r boşanma davasını kocaları açmışsa. kadınlar ellerinden geldigi kadar bu davayı uzatma^a çalışmaktadırlar. (...) tşin içine intikam duyçusu ve kıskançlık da karişınca, davaların nzatılması yoluna ?idilmektedir. (Aynı ö n Tasarı S. 1D8 • 109). Görülüyor ki, Medeni Kanun Komisyonu boşanmada ekonomik ve psikolojik bütün noktalan gözönüne almış, boşanmanın ille zorlaştırılması gibi ortodoks bir tutum içine girmeyip, onanlması mümkün evlilikler için gerekli kurallan koyarken, artık ne eşler, ne çocuklar, ne de toplum için kendisinden hayır beklenmeyen çürümüş evliliklere iktisadi bakımdan zayıf olan eşin mali durumunu gözetmek ve uzunca bir aynlık süresi koymak yoluyle son verilmesinin toplum yaranna olacağı lonucuna varmıştır. • 3 ÇÂÜDÂŞLAŞMA in edebiyatını bilir misiniz siz? Ben bilmiyorum, arasıra merak edıyo~um: Asyt' nın doğusunda bir milyara yakm insan eüeüiyat diye ne okur? Çin yazarları, ozanlan var mı? Varsa değerleri nedir"1 Çin edebiyatı Türkiye için cim Karmnoa Dir nokta. Ama bir gün Batı Avrupa'da Çin edebivatına ü " duyug< lursa, o ilgiyi biz ülkemize hemen ithaı ederıZ,. Yazgımız budur bizim. îki yüa yıldan beri Batıhıaşa» lım diye çabalıyoruz. Bu demektir ki Dotuiuyuz Batıü olan Batüılaşmak ister mi? Batılı olmak ısteyeıv zaten Doğuludur. Bizim Doğulu olduşrumuzu Batılj oı.nak özl«minden daha iyi hiçbir kanıt simgeleyemez. Eğer Dir gün «Batılılaşalım» diyecek yerde: Çağdaşlaşalım. dersek... Bilin ki. o günden başlıyarak Dofulu Oimakttm kurtulacağız. Şimdilik Doğulu olduğumuzcian, hem Batı'yı hem Dotu'joı aracılar eliyle öğreniyoruz. Komş'jmuz İran da, Suriye'de Sovyetıer'de olanbitenlerı de Hau a r acılan eliyle izliyoruz. Akdeniz kıyılarında vetışer. domate«J Istanbul'da nasıl aracılar eliyle pahahya yiyorsak; bam'da Beyrut'ta, Moskova'da, Tahran'da Azerbaycan'ds, bağdat' ta oluşan her tür ürün, Londra'dan. Bonn dan, Paris ten. Ne\vYork'tan geçttkten sonra Türkiye'de satılıyor. Bu yüzden de pahahya maloluyor. Bir süreden beri Batı aracılığıyla aktardığınııa ürünlerden biri Soljenitsin olayıdır. Son zamamarda nangı Batılı dergiyi açsamz Soljenitsin'e değgin sayfa sayfa yan. fotofraf, yorum bulursunuz. Batı dünyası Soljenıtsın'ı çejitli boyutlanna oturttu. Bir yazarın özgürlüğtuıü kısıtlamak, çağdaş dünyada bir bakıma kolay görünmüyur. Batı dünyanm neresinde olursa olsun yazarların özgü'.üfüne sınırs"i7hk tanınmasmı ister. Hiç kuşkusuz Soljeviitsın olayını Batı'da salt özgürlük açısından detenendirfn çevreier bulunduğu gibi, sermaye sınıfının çıkanar. uğruna sömürenler. ya da işin ticaretini sürdürenler de var. Ya Türkiye'de ne var? Biz Batı'nın papağanlığma öteden beri teşne olduğumuzdan Soljenitsin olayını gümrüksüz ithal ettik. Üstüne üstlük sermaye sınıfımızm kârını da bindirerek piyasaya sürdük. Oysa bir Batılı aydın kafasıyla düşünseydik, Soljenitsin adını her aâzımıza alışımızda bir kez yutkunup, mahpushanedeki Türk yazarlarını anarak konuşmayı öz(ürlük adına görev bilirdik. Nitekim bu görevi yapan yazar arkadaşlarımız vaafir. Ben kendi hesabıma bu yazımı. Soljenitsin için değil, admı bile bilmediğim iki îranlı yazar için kaleme ahyorum. Soljenitsin'den öylesine doludizgin sözaçıldı ki artık herşeyini biliyoruz. Hayatını, kimliğini, eserlerini, davasını, herşeyini... Ama adını bile öğıenemediğim iki Îranlı yazarın hiçbir şeyini bilmiyoruz. Ben, bir ajans haberinin iki üç satırlık bilgisi dıgında bu yazarlara değgin birşey^ öğrenemedim. Batı'dan gelen dergi ve gazetelerde de aynntılı bilgi yok. îran Şahı ve ailesini kaçırmak istedikleri gerekçesiyle askerl mahkeme tarafından ölüme mahkum edilen 5 İranlıdan 2'si birkaç gün önce kurçuna dizildi; üçüruin cezalan müebbet hapse çevrildi. Ölümden kurtulan üç kişi Îran televizyonuna çıkrp Şah'tan af dilemeyi ve pisman olduklarını açıklamayı kabul etmişlerdi. İki kişi bu tür davranıjı reddetü. Ve bir sabah kurşuna dizildiler. îkisi de yazardı. Ne adlarını biliyoruz, ne eserlerini okuduk. Bildiğimiz îran'da faşist bir yönetimin varlığı ve bağımsız mahkemeler bulunmadığıdır. Özgürlükten nasipsiz bir karanlık düzene başkaldırdıklarını biliyoruz bu iki yazann; bir de ölüm karşısında bile onurlannı yitirmiyen kişiliklere şahip olduklarını. C Bütün Sorun Bizce, bütün sorun, yargıçlanmızın tutumundatfır. Bir evlilikte, eşler arasında artık, sevgi şöyle dursun, ahşılmış saygı, nezaket, hat tâ sadece insanlık bağları kalmamış ise, yani yargıç yargılama sırasında eşlerin birbirine kar şı olan düşmanca tutumlarından, bu evliliğin kökünden sarsılmış ve çürümüş olduğu kamsına varırsa, mali bakımdan zayıf olanın durumunu gözetmek şartıyle, bu evliliğe son vermeli, kocanın veya karının kin ve intikam duygularına âlet olmamalıdır. Ne yazık ki, Anadolu'da bir kısım erkekler, kendilerine karşı boşanma davası açan eşlerini vurup öldürmekte, büyük şehirlerde ise bir kısım kadınlar boşanma davası açan eşlerind'en nafaka sızdırmak veya onların başkasıyle evlenmeslne engel olarak kocalarından intikam almak için boşanma davalarını uzatmağa çalışmaktadırlar. Bütün bunlar toplumsal birer yaradır. Yargıcın görevi, bu yarayı süregenleştirmekte değil, bir an önce bir operatör gibi ameliyat edip temizlemek doğrultusunda olmalıdır. Adalet kurallarından ayrılmamak, duygularına kapılmamak ve yan tutmamak kosuluyle tabii. Yeni Bakanın Demeci Koalisyon Kabinesinin MSP'li Adalet Bakaın sayın Şevket Kazan'm 29 ocak 1974 tarihli Hürriyet gszetesine verdiği demece göre «1952 yılından sonra hszırlanmaya başlayan ve Meclise sevke hazır duruma getirilen Medeni Kanun T»dil Tasansı hemen ele almacak ve dil uyumu ba kımından elden geçirileeek»miş. Buraya bir mim koyalım. «Tasannın dil uyumu bakımından elden geçirümesi» ne demektir? Geri;7e doğru mu gidilecek, yoksa Anayasanın gösterdiği doğrultuda yürünerek Tasannın hukuk dilini ıhmlı biçimde Türkçeleştiren ifadesinde uyum mu sağlanacak? Bu tasannın hazırlanması için 1931 yılının ocak ayında Adalet Bakanlığmda kurulan bilimsel komisyonun çalışmaları 27 mayıs l%0 tarihine dek sürdü ve bu çalışmaların sonucu tutanaklaf halinde saptandı. Ancak tasarınm son biçimi ve sistematik gerekçesi henüz bitmeden 27 mayıs devrimi geldi ve iş öylece kal Boşanmanın Kolaylaştırılması Sorunu Sayın Bakan yukanda sözü edilen demecinde bir de şöyle demiş: «Evlenme ve boşanma konulannda şahgen kolaylastıncı hükümlcr getirilmesine taraftarım. Yalnız bu konuda yetkililerin de görüşleri alındıktan sonra bir değişikliğe frideceğimizi ümit ediyorum.» Yurttaşlar Yasası Ön Tasarısır.a, başta sözünü ettiğim «Medeni Kanun Komisyonu» tarafından 134/A maddesi olarak «Ortak hayatın kurulamaması» başlığı altında şöyle bir madde eklenmistlr: «Bu yasanın yürürlüge girmesinden önce veya sonra boşanma sebeplerinden herhanfi biri ile açılmış olan boşanma davasının reddine ka> KAFKA'NIN MİLENA'SL OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından Zor Cephe ve Yeni Bir Devlet : ç cephelW*în'w'OrtAdoğu Sİ»'1 vasının biriı»CHhw^en önemlisi olan SUveyş bblgesinde, ateş kesilmiş ve Mısır ile îsrail kuvvetleri birbirinden ayrılmış. Aralarına da Birleşmiş Milletler gücü girmiştir. Bu cephede savaş sona ermiş demektir. Golan tepelerinde savaş devam ediyor. Ateşin kesilmesi için harcanan çabalar sonuçsuz kalmıştır. Bu sorun Cezayir'de toplanan Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve Cezayir dörtlü zirvesinde görülmüş ve varılan kararı bildirmek işini Suudî Arabistan Dışişleri Bakam Sakkaf ile Mısır Dışişleri Bakanı İsmail Fehml Amerika'ya gidip, Nixon ve Kisslnger ile görüşmüşlerdir. Suriye ile îsrail arasında arabuluculuk için Kissinger bugünlerde Ortadoğu'ya gidecektir. Samldığına göre, Suriye ateşkesi ve kuvyetlerin birbirinden aynlmasını İsrail'in Golan tepelerinden çekileceğine dair vaadde bulunmasına bağlıyor. Golda Meir ise. İsrail'in Golan tepelerini terketmiye hiç niyeti olmadığını bir kez daha açıkça söylemi.ştir. • Şimdi bakın çağdaşlaşma ile batılılaşma arasında ne fark var: Batılılaşma Soljenitsin'i Türk halkına büyüteçle göıtermektir. çağdaşlasma ise iki Îranlı yazarı unutmamak. Unutmayalım geçen gün İran'da kurjuna dizilen iki yazarı; adlarını bilmesek büe... «Bizim millt marsımız herhangl bir şeye karşı değildir. ÖKim yoktur, yaşam vardır. Bir savaş türküsü değildir marsımız, Bohemya'mn dağlarını, bayırlarını, ormanlarını, çimenlerini, küçük göllerini, güzel ağaçlarını över, yurdumuzu över, doğup büyüdüğümüz yerleri anlatır bizlere.» Bilmem yine aynı marşı mt söyler Çek ulusu bugün de? Birinci dünya savaşından sonra kurulan Çekoslovak Cumhuriyetinin aydın kadınlarından biri, gazeteci ve yazar Milcna, Çek ulusal marşı için böyle yazmıştı Alman orcfuları Prag'a girdiğinde. Milena yazardı, gazeteciydi, ama Kafka'nın yücelttiğl, mektuplaştığı bir gönüldeşi olmasaydı adı kalır mıydı bugune, bilmem. Oysa Kafka'yla aralarındaki sevi garip bir şeydi. Daha çok düşsel. düşünsel bir şey. Topu topu dört gun birlikte oldular. Yaşam dolu bir genç kadındı Milena 1920'lerde. Kafka'nın ona şu sesler.işi bu genç kadının toplumda yer almak, yükselmek özlemini yeterince belirtir: «Yükselme isteğin bitmedikçe bitmez basamaklar, sen çıktıkça yeni basamaklar çıkar önüne». Milena, edebiyatseverlerin Kafka'nın mektuplarıyle tanıdıklan kadın... Eşsiz dost, anlayan, bilen, duyan, gören, sonuna dek seven kadın... Franz Kafka'nın unutulmaz yapıtlanndan biridir «Mllena'ya Mektuplar». özellikle Adalet Cimcoz'un türkçesi bu mektuplara ayn bir güzeUik katmıştır. Okumakla doyulmaz, her cümlesi, her satırı, her sözcüğü büyük bir yazarın iç dünyasmı verir bize. Sevgiye, dostluğa, gerçek aşka, daha doğrusu yakınhğa, anlayışa duyduğu isteği. Bu kitabı okumamak bir eksıkliktir diyeceğim Kafka'nın «Şato», «Dava», «Amerika», «Değişim» vb. yapıtlarından sonra onlan tamamlayan, bütünleyen, bir anlamlı kitaptır «Milena'ya Mektuplar»... Margarete Buber Neumann adiı bir Alman kadın yazan «Milena»yı tanıtan bir kitap yazdı ikinci dünya savaçından sonra, Ravensbrukteki kadınlar tecrit kampında tanışmış bu iki kadın. Edebiyat. sanat beğenisinin, toplumsal sorunlarla yakından ilgilenmiş olmanın kaynaştırdığı iki aydın kadın. Ayrıca İnsan acısını duymanın, yaşamanın, çevrelerinde bu acıya tanık olmanın birleşürdiği iki insan. Anılannı anlatıyor bu kitabmda: Milena'yla geçen tutukluluk günleri, amlardaki Milena, düşlerdeki Milena, Milenanın yaşamındaki seviler, erkekler ve Franz Kafka. Aylar, yıllar geçer bu beraberlik havasında. Neumann. Milena'nın ya<amını yazmak ister sonradan. Ama Milena savaşın bittiğini göremeyecektır. «Biliyorum hiç değilse sen unutmayacaksın beni. Adım anılacaksa senın yüzünden anılacak, olümsüzlüğe sen kavuşturacaksın beni. Kim olduğumu, nagıl bir yaratık olduğumu sen anlatacaksın beni merak edenlere. Sert değil ıhmlı yargıla beni» demiş Milena arkadaşına ölmeden önce... Kitaplar vardır, özetlenemezler, anlatılamazlar. «Kafka nın sevgüisi Milena» da böyle bir kitaptır. Alacaksınız, okuyacaksınız. Bitirince ille de tanımak isteyeceksiniz Milena'yı. Bu kez Kafka'nın «Milena'yı Mektupları.na sanlacaksmız. Dostluk nedir, bir kadınla bir erkek sözcüklerin aracılığıyle nasıl anlaşır. nasıl tanır birbirini, nasıl bağlanır, duyacaksmız. Milena, Kafka'nın ölümünden sonra gazetesinde şoyle yazmış onun için .Çekingen, ürkek, yumuşak ve iyi bir insandı, ama yazdığı kitaplar korkunçtu, acüıydı. Yeryüzünü yöneten. gorunmeyen ruhların elinde birer oyuncak gibi görürdü insanhğı. Uerısini gören ol^un bir adamdı, yaşayamazdı kar?ı da koyamazdı, çünkü güçsüzdü. ama iyi insanların güçsüzlüğüydü bu: yalanla, anlaşmazlıkla, korkuyla başa çıkamıyacaklarmı önceden bilenlerin güçsüzlüğü... İlerisini gören duygulu insanların iğneleyici kuruluâu. ona dünyayı olduğundan daha açık gösterdiği için dayanamâdı, ölmek zorunda kaldı, çünkü o başkaları gibi bilgi yanılgılarımn ardına saklanarak olayları hoş gösterme yoluna sapamazdı... Başkalarınm kulak tıkayıp kendilerini güvenlikte sandıkları olaylar karşısmda Dr. Franz Kafka hep uyanık ve tetikteydi.. Buydu işte Milena. Kafka'yı daha kimsecikler tanımazken, daha o önemli yapıtlan ortaya çıkmamışken anlamıştı onu. Karşıhklıydı bu anlayış, bu «hep uyanık ve tetikte» oluş. İnsanlık için sürekl'ı bir savaştı yaşam, bir savaş olmalıydı. Anlamak, duymak, görmek savaşıydı bu. Uyumamak, dalmamak batağa, kayıtsızlık uçurumuna düşmemek? .. Neumann'm «Milena» kitabını bulabilirseniz alın okuyun. Tükenmişse bassm yayıncısı. Böyle güçlü, etkili, yasayan kitaplar sandığınız kadar çok değil. Ne demişti Kafka «Şato.sunda: Geçmişteki değil. gelecekteki savaş okunuyor gözlerinizde...» Milena'nın gözlerine bakarken duymuş olmalı bu güçlü önseziyi... . ç y ^ ateş GOLANTEPELERt ÜSTÜNDE SURİYE '"&E\W(3&E DE İDÖtALI1 ŞERÎA'NIN a f  f l § ? M r 19. ARAP DEVLETİ DOĞABİLECEK Mİ? FRANSA, SOVYET POLİTİKASINA KAYIYOR LAHOR KONFERANSI SADECE EV SAHİBÎNÎ YÜCELTTÎ. geçen hafta Michigan eyaletinde boşalan Meclis üyeliği için yapılan ara seçiminde görülmüştür. 64 yıldan beri Cumhuriyetçilerin elinde olan bu yeri, Demokrat adayı büyük çoğunlukla kazanmıştır. Şansları azaldı diye bazı Cumhuriyetçi Meclis üyeleri ve Senatörler seçime gir miyorlar. Patron ve korunuklar Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER arada toplanacaklardır. Tüketiciler petrolün «makul fiyatta» sürekli olarak sağlanmasının garanti altına ahnmasını istiyorlar. Fransa, Washington kararının dı şında kaldığından Libya ile ayn anlaşmaya varmıştır. Buna göre Libya'dan Fransa'ya birkaç yıl garantili petroJ ikmali karşılığmda Fransa, Ubya'ya barışçı amaç larda kullanılmak üzere nükleer reaktörler uişa edecektir. Washington Konferansmdan sonra Fransa'nın golist (solcuı politika yı tekrar ele alıp, Sovyetlere kay dığı da görülmektedir. Gromikonun hafta içinde Fransayı ziyareti bu eğilimi belirtmiştir. Gelecek ay Pompidou da Sovyetleri ziyaret edecektir. zamanda, Araplara kendi aralarında temas olanagı da sağlamıştır. Fakat bu biçim toplantılardan banşı kolaylaştıracak so nuç elde edilmesi beklenemez. Otuzdan fazla temsilci, îsrail'e karşı Araplan desteklemekte ya riş ettiler. Fakat böyle bir jest ashnda bekleniyordu. Lahor konferansı prestıjini yükseltmesi bakımmdan ev sahibi Pakistan'a yararlı olmuştur. İngiltere'de seçim Ingiltere'de gelecek Perşembe günü seçim yapılacaktır. Kısa süreli, fakat sert seçim kampanyası olmuştur. Muhafazakârlar kampanyalaruıı «ülkeyi kim yö netiyor?». «Seçilmiş hükümet mi yoksa sendikalar mı?». Sloganı ile yürüttüler ve onun dışma çıkmamaya dikkat ettiler. Son günlere kadar işçi partisi girisimi ele alamamıştı. Seçime bir hafta kala işçi partisi pahalılığı ele alınca roller değişti. Bir yıl içinde yiyecek maddelerinin fiyatı "o 20 oranında yükselmiş. Halkı Ortakpazardan sogutmak için üyeliğin de bunda rol oynadığı ileri sürüldü. Muhafazakârlar bunu dünya fiyatlarinın artı şı ile izah ettiler. Fazla sola kayan işçi partisi halkı korkuttuğundan muhafazakârlar daha şansh görünüyor. Bir kamu oyu yoklaması muhafazakârlara V 11 o oranmda fazla şans tanıyor. Fakat 1970 seçimlerinde bir tanesi dışında her yoklama işçi partisini daha şansh gösterirken, muhafazakârlar kazanmıştı yoklamalara fazla güvenmemeli. Bu arada Liberalleri de Meclistekisandalyelerini arttırmaları (dağılan Mecliste II) beklenir. 19. Arap devleti mi? Golan tepelerinden de daha zor olan Ürdün cephesidir. Burada meselâ Ürdün ile tsrail'e kalsa kolay, fakat Şeria nehrinin batısuıdaki topraklann kaderi söz konusu olduğundan, Filistin arapları Hüseyin'i bu konuda îsrail ile görüşmiye bile yetkili saymıyorlar. Şimdiye kadar Filistin Araplan, Ürdün tarafından 1948 savaşında işgal edilen (Şimdi İsrail işgalindedir) bu bölge ile birlikte tüm Îsrail topraklannı da içine alacak ve Müslüman Hıristiyan Yahudi halka eşit haklar tanıyan bir demokratik Filistin devletinin kurulmasından yana idiler. Fakat bunun gerçeklerle ilgisi olmıyan bir plân olduğunu anladıklanndan sadece Şeria nehrinl batı bölgeleriyle Gazze bölgesini içine alan bir küçük Filistin devleti kurmaya razı olmuş görünüyorlar. Filistin Kurtuluş örgütü Merkez Komitesinin bu yolda bir karar verdiği bildiriliyor. Atlantik Denizinden Basra körfezine kadar uzanan bölgede busün 18 Arap dev leti bulunduğuna göre, eğer kurulursa, Filistin devleti ondokuzuncusu olacaktır. Fakat İsrail Ortadoğuda başka Arap devleti ne yer yoktur diyor. Bakalım.. Soljenitsin Sovyet yöneücilerinin yazar Aleksander Soljenilsin'i Sovyet vatandaşlığından atarak sınırdışı etmeleri dünya ölçüsünde tepki yaratm:stır. Bir aydır ki, kendi ülkesinde yazamıyor. Dışarıda ya yımladığı eserİer yüzünden ceza landırılıyor. Clnutulmamalıdır ki İspanya ve şimdi de Şili gibi faşist ülkelerde ve Yunanistan'ın cunta rejiminde de böyledir. Sov yetler bu yüzden aydınlarca kınan mış ise de olay devletlerle diploma tik ilişkilerini etküememiştir. Ba zı Kongre üyelerinin Sovyetlerle ticari ve kültürel ilişkilerin kesil mesi isteğine de Nixon cevap bile vermemistir. Soljenitsin yine talihli imiş ki, Brejnev döneminde cezalandırıldığmdan sürgün edildi. Stalin yönetiminde belki de fırma atılırdı. Ashnda, Gulag Ta kımadalaru adlı eserinde de bunu anlatıyor. Stalin'den Brejneve bir ilerleme var demek. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansında Batıhlar, demirperdeyi kal dırmak çabasmdadjrlar. Soljenitsin olayı bunun mümkün olmadığını bir kez daha göstermiştir. Ne yapalım «banş içinde bir arada yaşamak. zorundayız. ABD ile ilişkileri patron korunuk (mahmi) ilişkilerini an dlran 24 Lâtin Amerika ülkesi bu ilişkilere yeni düzen vermek için Meksiko kentinde toplanmışlardır. Üç gür» kendi aralarında görüşmüşler ve şimdi Kis singer'in oraya varmasıyle üç gün d"e patron ile görüşeceklerdır. Dertleri büyük. B. Amerika sermayesinin sömürüsünden yakınıyorlar. Amerikan Devletleri örgütünün (O.A.S.) yasasının değiştirilmesini istiyorlar, eşitli ğin sağlanmasında direniyorlar, Panama kanal bölgesinde hukümranlığının tanınmasmı isti yor. Lâtinler. kendi aralarında dileklerini 8 maddede saymışlar dır. Kissinger de onlara «dünya nın bugünkü durumu» ve «enerji sorunu» diye iki madde ek lemiştir. Kissinger, acele, bu maddeleri Lâtinlerle görüşüp kendüerine doyurucu teminat verdikten sonra Ortadoğu'ya ge lecektir. Amerika'da Wilson'dan başlayarak her Başkan Roosevelt, Eisen.hower, Kennedy ve Johnson bu «doyurucu» temi natı vermiş, fakat arkası gelmemiştir. Şimdi sıra Nixon'da ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU LÎSE BURSLÂRI Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu lise seviyesindeki öğrencilere 250 TL. olan karsılıksız destekjeme burslan verecektir. (Devlet parasız yatılı öğrencilerine 125 TL.) Burslar için aşağıdaki şartlar konulmuştur. A. Lise ve öğretmen olcullarımn 1 incl veya öğTetmen okullarınm 2, üselerin fen 2. sınıf öğrencisi ve Türk vatandaşı olmak. B. Not durumu aşağıdaki ölçülere uygun olmak; 1. Bir önceki sınıf geçme not ortalaması en az (7) olmak 2. Okumakta olduğu smıfta okutulan matematlk, fizik. kimya, biyoloji (veya Jeoloji) derslerinden 5'der aşağı notu olmamak şartıyla not toplamı birinci kanaat dönemi sonunda (28) olmak, 3. Modern program uygulayan okullarda: Birlnd kanaat dönemi sonunda her birinden 5'den aşağı notu olmamak şartıyla 2 fen dersi okutulan okullarda toplam (14), 3 fen dersi okutulan okullarda toplam (21) not almış olmak. (Öğrenciler not durumlannın bu maddelerdeki şartlara uyduğunu Okul Müdürlüklerinden aldıklar tasdikli not belgelerini müracaat formuna ekleyerek tevsik edeceklerdir.) C. En az bir matematik ve bir fen dersi öğretmenlnden üstün referans almış olmak. D. Türkiyp Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Lise Burslan Müracaat Formunu okul müdürlüğü huzu runda bizzat doldurarak Kurumda en geç 30 Mart 1974 saat 13.00'de bulunacak şekilde Müdürlükçe postalanmış olmasını sağlamak. (Müracaatlar Kurumca incelenir ve uygun görülenler sınava davet edilir Formlar okul müdürlüklerinde bulunur.) E. 25 Mayıs 1974 günü saat 9.00 da öelirli illerde yapılacak olan sınavda başan göstermış olmak. îlgilenen öğrencilerin Okul Müdürlüğünden alacaklan Müracaat Formlarım (TÜBÎTAKBAYFormL167) doldurup bu formlann Okul Müdürlüğünce Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Sekreterliği, Atatürk Bulvan No: 225 Kavaklıdere • ANKARA adresine 30 Mart 1974 tarihine kadar gönderilmesini sağlamalan ilan olunur. ArallS 1973 FERUDCN DÜZKAN ETİendiler. 232.191* Kadıköy mt {Cumhuriyet: 1510) (Basın 2R146) 1507 Yılan hikâyesi Watergate olayı, her geçen gün dallanıyor, budaklanıyor, yılan hikâyesine benzedi. Olayda Nixon'ın rolünü aydınlatacak olan ses teyplerini Beyaz Saray vermiyor, zorla ahnanlar silik çıkıyor. Şimdi de iki tanesinin sahte olduğu anlaşıldı. Olayı adli yönden soruşturan özel Savcı, vesikaların kendisine verilmedifinden yakınırken, N*ixon, «her şeyi verdim» diyor. Temsilciler Mecllsinin Adalet Komisyonunda azil (impeach) iş leminin hukuki ve phlâkî yön lerini iğne ile kuyu kazar gibi inceliyor. Bu iş çok uzun süreceğe benziyor ve Temsilciler Meclisinin tümü (435). Senatonun da üçte biri (33 üye) için seçim cfe yaklaşıyor. Nixon'ın. iktidarda kalması Demokratlar için avantaj sağlamaktadır. Bunun bir örneğı Gerald Ford Başkan Yardımcılığına geçtifi İçin Enerji savaşı Üreticilerin kurdukları OPEC dünya petrolünün °. b 85'ini üretmektedir. Amerika'mn girişimi ile Washington enerji konferansmda kurulan cephe ülkeleri de dünya petrolünün °,« 80'ini tüketüklerine göre petrol üreticileriyle petıol tüketicileri karşı karşıya gelmiş ler fakat henüz bir çatışma olrr.a mıştır. Washington Konferansından sonra yayınlanan 17 maddeük bildiride öngörülen fieliimelerden sonra üreücilerle tüketiciler bir ı 4NMRT İslâm konferansı Pakistan Başbakanı Zülfikâr Ali Butto'nun çağrısı üzerine Lahor'da Müslüman ülkeler zirve konferansı toplanmıştır. Bu Müslümanlar konferansının ikmci zirvesı oluyor. İlk zirve Kudüs'te Aksa Camiinin yakılması üzerine 1969'da Rabatta toplanmıştı. Ondan sonra da konferans Dışişleri kademesinde, iki kez Ciclde'de bir kez. Karaşı'de ve geçen yıl da Tarablus'ta toplandı. İkinci zirvenin, daha önce Bakanlar tarafından hazırlanan gündeminde Ortadoğu savaşı ile Kudüs ve Filistin sorunlarma yer verilmiş, günün meselesi olan petrolün ayn madde olarak giin deme almmasmı îran engellemiştir. Toplantı, nazik bir UNIVERSITEYE GIRIŞ OFFICE REGIE (Üincılık: mtfrkez dersanesj %\ beyazıt istanbul tel.274092 J (Sonuç: 262 1M4] ciddİ ve köklü bir fen eğitiYni RNSINIfl YÖNETİM VE SOSYAL HİZMETLER KOMANDİT ŞİRKETİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle