10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CTJMHTJRÎYET 18 Ocak 1974 Doğan Avcıoğlu'nun, birinci cildi bave tümü üç cilt tutacak olan «Millî •^îurtuluş Tarihi 1838'den 1995'e» adlı, bü5"ük bir çaba ve araştırma ürünü yapıtını me•rakla. öğrenerek, düşünerek ve özellikle yazarın varacağı sonuca, ele aldığı olaylann ardında'.r. tarihsel akışın yönü konusundaki görüiünün ne olduğuna, ne olacağına hazırianarak okuyorum. Belgelerin kullanılış ve sunuluşu ile kimi çözümlerden gerçi beiü bir görüş açısının izlerini bulmak pek de zor değil, ama kesin bir kanıya varmak için yine de öteki ciltleri beklemek gerekecektir sanırım. Birinci ciltte, Birinci Dünya Savaşı'nın *onunda Osmanlı Devleti'nin yenilgisi üzerim?, Ingilizlerin Anadolu'ya Türkiye'yi yok etm9 kararı ile geldikleri halde, burada nasıl olup da büyük bir dost gibi karşılandıklan, i?gal altmdaki Anadolu'da ilk başkaldırma eylemlerinin îngilizlere, Fransızlara, ttalyanlara karçı değil, yalnızca Rumlara ve Ermenilere karjı başladığı, Ingiliz işgalinde Türkiyenin dıırumu, Kemalizm karşısında Ingiiiz emperyalizmi. Yunan savaşının Ingiliz savaşı olduğu... konuları yer almaktarfır. Tarihe günümüzün açısır.dan eğilme. başka bir deyişle, onu günümüze bağlama ve bugünle dün arasında sürekli bir ilişki ve bakışıkhk kurma eğilimini çok yararlı bir yöntemle işleyen sayın Doğan Aveıoğlu'r.un, uzun bir çalışma sonunda ortaya koyduğu yapıtının sadece bu ilk cildi ile yetinerek bir takım sonuçiara varmaya girişmenin zamansızlığını bildiğim için, bugünkü yazımda. okumakta oldugum kitabın bence çok ilginç iki parçası üzerinde durmak. böylece okura bir diişünü vermek ve toplumumuzun bugünü ve dürvü i!e ilgili olanlara (ki bunların sayısmın her gün «.aşıiacak kad:ar çoğaldığına inanıyorum) onu öğütlemekle yetineceğim. Enver Paşa'nın, Osmanlı ordulan yanı sıra. gönüllü Islâm mücahitlerinden yararlanarak tslâm dünyasını emperyalistlere karşı ayaklandırmak amacı ile kurduğu ve kullandığı «teşkilâtı mahsusa*, Arap ülkelerinin ilk gerilla eylemlerini gerçekleştirmekle kalmamıs Pantürkizm ve Panislâmizm ülkülerini de işle ayın Ç sılan Olaylar ve ğörülşler DÜŞ İMPARATORLARI Melih Cevdet ANDAY miştir. Fakat «Teknesi ufak olan kıyıdan ayrılmamaln atasözünün tam karşıtı bir tutumla bu eylem ve üiküler, zayıf düşraüş bir Türkiye'nin omuzlarında, onu büsbütün ezen ve çö.<türen birer yük olmaktan başka bir arjam taşımamıştır. Iktidarı ele geçirenlerin kendilerini kaptırdıkları düşler, kimi zaman, o toplum ioin ne büyük bir yılcım olur! Enver P=7a, harita üzerinde bir takım paşaİ3 r " CİKeler göstermekte. onlarrfan b " " l letihler istemektedir. Sözgelişi Kâzım Karabekir Paşa'ya, önündeki haritada Tahran üzerine parmagmı vurarak, «Kâzım.» diyor, «Biliyor nıusun ne düşünüyorum? Düşünmek değil, yapmak istiyorum. Bir tümen askerle en kısa yoldan şu Tahran'ı işgal etme'i, sonra Türkistan. Afganistan ve Hindistan'd^ Rus ve Ingiüzler aleyhine hareketler yaptırmalı! Bu işe kimi atayayım?» Karabekir hazırola geçip, «Emredin, ben işe hazınm!» yanıtını veriyor. «Enver Paşa bana. Hirvdistan'a doğru çefer yapmak isteyip istemediğimi sordu. Emrime üç alay vereceklerdi. Iran'dan halkı ayaklandıra ayaklandıra Hinffistan'a kadar gidecektim. Ben o kadar kahraman değilim, derlim. Talât Paşa, bu görevi niçin kabul etmediğimı sorduğu zaman da: Bize bir harita getirsinler, dedim. Durumu gösterdikten sonra: Hem niçin üç alay? Tek bir arlam gönderir.. yeter, nasıl olsa kendi kuvvetini kendi yapmafa mahkum d'eğil mi? Bu fedailiği üstüne almaiı iriin... Eğer böyle bir şeye imkân olsaydı, sizin emrinizi beklemezdim. Kendim gider, kuvvetler bulur. Hindistan'ı fetheder ve imparator olurdum.» Görüyor musunuz, nasıl alayla ve sertçe karşılıyor düşçülerin önerilerini! Ya îsmet Inönü'ye böyle bir öneride bulunsalardı ne yapaıdı diye düşüncfüm. Her halde, dedim kendi kendime, cebinden pergelini çıkanr, haritan.n üzerine eğilir, oyle=ine uzun bir ölçiip biçme işine girişirdi ki Enver bin pişman olurdu kv nuyu ona açtısına. Kıtabın, üzerinde durmak istediğim ikinci parçası ise, MuMafa Kemal'in lrvgilizciliği (kimilerınin iddiasina söre tngiliz casusu olduğu) üe ügili bölümdıir. Sayın Doğan Avcıoğlu «Ün10 bir romancımızın etkisi ile, Atatürk'ün In gllizlerle ilişklleri, bazı 1leri çevrelerde çok yanlış değerlendirmelere yol açtığı için bu noKtayı belirtmekte yarar xrardır» diyerek, Mustafa Kemal'in Mütareke günlerinde her olanağı araştırırken Îngilizlere yakın görünmeğe önem verdiğinı, casus rahip Frew ile ilişki kurduğunu, belli bir amaçla çazeteiere tngilizleri öven demeçler verdiğini, Ingilizlerle anlaşmak üzere olduklanm söyleyen Damat Ferit'in bakanlarını kutladiğını ve özellikle Damat Ferit ve Padişah üzerinde güven uyandırmağa önem verdiğini ve böylece kendisine Samsun yolunu açtığım anlatıyor. SÜÇ VE UYGARLIK umhuriyetten önce Cumhuriyet rejimini istemek. ya da bu amaç için çahşmak. örgüt kurmak. propaganda yapmak suçlann en büyüğüydü. Padişahımız efendimız, ahmallah insanı yerle bir eder. ocağma incir ağacı diker; kolluk kuvveti her gün o incir ağacım sular, gübreler. büyüyüp büyümediğini deneüerdi. Hele hilâfetin kaldırılmasını istemek, halifenin durumunu tartışma konıısu yapmak, günahların en kocamanı. suçlann en beteriydi. HalKenin îcudretini kuşkuyla karşılayan kişinin ölümlerden ölüm heğfnmesi gerekırdi. Cumhuriyet ilân edildikton sonra cumhunyetin propagandasını yapmaR suç değil göıev olmuştur. Cumhuriyetin her yıldönümünde törenler yapılır. kürsülere çıkan kodamanlar gırtlaklannı paralarcasına mıtuk atar: Cumhuı iypt erdemdir, diye bağırırlar. Sendikacılık yaüalaşmadan önce, sendika kurmaya kalkmak önemli bir sııçtu. Grev yasalaşmadan önce de grev yapmaya kaîkışnıak suçtu. Ama grev ve spndikacılık yasalaştıktan sonra, bu işlevleri yapanlar sın; işltıniş olmaktan kuıtuldular; haklarını kullanan vatandaşlar sâyıldılar. Tarih boyımea bu gelisimin çeşitli örnekleıini görürüz. Bir döneme göre suç sayılan fiil, bir başka doneme göre suç değildir. Kapîtalizmin egemen olduğu toplumda sosyalizm suçlanır, sosyalizmin egemen olduğu toplumda kapitalizm oturtulur suçlu sandsJyesine... Tarih bilinciie sahip kişi. çevresindeki olayları günlük çıkannın çukurıından değil, biraz da geruş ufukları gören tepelerden seyretr.ıesini bilir. Zaman içinde suç ve suçluluk yalnız siyasal alanlsrda değişmez. Daha genış bir açıdan bakıldığında toplum rleğişimlerinın nic<? suçları tasfiye ettıği anlaşılır. Sozgelışı bugün ycryüzünde hiç kimse pasaportsuz sınırları aşamaz. Oysa pasapost denen nesne eskiden yok'u ve birkaç yüzyıllık hikâyecüı. Y^kın bir gelecekte devletler arasında gümrük sınırları kalduıldığmda, bir sürü suç tarihe kanşacaktır. Avrupa'dan kaçak otomobil gttirdi diye Adliye koridorlarını tepen kişi bugünün suçlusudur; yarınm suçlusu değil... Dünya basını altı aydan beri milyarder Pau, tîetty'nın torunu ile uğraşıyor. Dünyanm sayılı /enpn.erinden Getty'nin tonınu îtalya'da kaçırıldı fstenen fidyt verildikten sonra bırakıldı; hem de kulaği kesik oıarak... Verilen bilgüere bakuırsa İtalya'da bir yiı ; çınae yetmiş kişi kaçırılmış. Mafianın bir kolu mültiaıilyonerİRrin çocuklannı kaçırıyor, istediği parayı sağıayınca koyuveriyor. Yirminci Yüzyılın başında Amerika'da ÇOK oıurdu böyle işler... Kapitalizmin şahlandığı. mılyaratrler yetiştirdiği dönemlerde, kapitalizmin yarı ürünü oioraic gangsterlik, kaçakçılık, çocuk kaçırma, beyaz zenıı ve kadın ticareti yoğunlaşır. Ama milyarderlerin bulunmadığı bir toplumda nangı çete, ne için çocuk kaçıracak? Anadolu'da kız kaçırmaların çoğu başliK parasından kurtulmak içindir. Baslık parası denen ortaçag surumu yeni düzenlerin çarkında eriyip kadın özglirlüğü gerçekleşirse, bu tür suçlar ortadan kalkacaktır. Buna karşılık, belki uzayda ışlenen suçmr dönenıı başlayacak; yeryüzü toplumlan yeni çaglann veni suçlnn için çareler arayacak, yasalar yapacaklar. Demek ki bir toplumun uygarlık düzeyi oiısi. aa cez» kanunlanndaki suç niteliklerinden anlaşılır. Bir tOD'umcta ceza çarkı padişahlığı korumak için işlıyorsa o tojlum cumhuriyetten nasipsiz bir toplumdur. Bir topıumri» kapitalizmi korumak için sosyalist fikirlen ezmek üzerine kanunlar geçerliyse, o toplum fikir özgürlüğünaen yoksun bir toplumdur. Batıda suç olmayan Turkiye'de suçsa.. Ve biz de şişinerek: Batıhyız. diyorsak. Hepimiz suçluyuz. C Masal Fakat, gazetpci Clair Price'e göre, Anadolu" da hem müttefiklerin. hem de Osmanlı hükümetinin temsilcisi olarak bulunduğu sanılan Mustafa Kemal, Samsun'a ayak basar basmaz, karaya asker çıkaran Ingilizleri kovmak için Istanbul'a resmen yazar ve açıkça ulusal örsüt kurmağa koyulur. Bunun üzerine General Milne, Mustafa Kemal'in derhal geri alınmasını İster. Mustafa Kemal artık onlarca baş düşman Üân edilmiştir. DoÇan Avcıoslu konuyu şu «rizlerle bağ'.ıyor: «Usta bir taktisven olan M:ı«tafa Kemal, General Harbord'a Amerikan mandasından yanaymış izlenimini vermiş, Ruslarla Bolşeviklik edcbiyatı yapmıştır: fakat en yakın arkadaşlarının. hattâ Meclis çoğunluğunan ağır baskısına rasmen, millî sınırlar içinde tam bacımsızhk ilkesınden hiç bir sapma göstermemiştir. Başka her türlü yorum masaldan ibarettir.» Mustöfa Kemal'in taktikçiiigıni. fırsatçılık saymak yanlısı olanlar için de. Mondros'un imzalanmasından hemen sonra, tskenderun'un işsaline rıza söstermek düşüncesinde olan Sadrazam tzzet Pa^a'ya. 8 Kasım 1913'te vazdı.41 mektubu ansıtmak y r i n d e olur. Bu mektuburıda Mustafa Kemal, Ingilizlerin önerilerine karşı böyle davranıldısı takdirde. on.ların İşgal alanlarını genişletmelcrir.in. daha önemli olarak da bir gün ordumuzu yönetmeğe kalkmalarının ve hatta Bakanlar Kurulunun Britanya hükümeti tarafından seçilmesinin hiç d'e olanak diji olmadığını anlatmaktadır. «Kahraman Değilim» Bunun »rkasmdan bir de şunu, gerçekçi Mustafa Kemal'in, Enver'e verdiği yanıtı okuyalım: îslâm ihtil&lleri düşüncesıni ciddiye almayanların başıntfa Mustafa Kemal gplmektedir. Orbay (bir yıl kadar Güney Iran'da hükumet etmişl ve Karabekir gibi. Hindistan ihtilâli ile görevlcndirilen Atatürk. Enver'in hu önerlsini nasıl reddettiğini Falih Rıikı Atay'a ?öyle anlatmı.i: ACI GERÇEKLERİMİZ OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma AF, IHSAN ve EGİTÎM eçim öncesinde birtakım çi rişimler olmuştu, af üstüne... Politika cevrelerir.de, basında, meslek kuruluşlarında... Hep aynı gerekçe: Sosyal barıs, iç huzur ve insanhk adına... Seçim döneminde nutuklar çekilmişti, sütunlar dolusu yazılar döktürülmüştü, kürsülerden bilimsel inciler saçılmıştı aitan yana... Seçim sonunda sunulacak • bedel» ilân edilmişti.. Ahnacak oyların karsılığı.. Affa karjı olan lar da vardı. Bu tartışmalar içinde affı bir atıfet olarak kabul edenler, hukuk açısından yarar ve zararlarını tartışanlar, yöne tim açısından eleştirenler oldu. Ama hiç kimse eğitim açısından bir genel »ffın gereği üzerinde durmadı. «Saat çok geç de değildi. 20.30'du. Hastane kapısmdan girdiğimd'e çenem ve boynum kanlar içindeydi. Sağ kulağımın arkası yırtılmıştı ve sürekli olarak kamyordu. Karnımdaki acıdan ötilrü sağ yanıma eğilmiş olarak gtçlükle yürüyebiliyordum. Ayakta durabilmek için büyük bir çaba harcamak zorundaydım.» Trafik kazası geçirmiş bir yurttaştır bunları anlatan. Ankara Sosyal Sigortalar Hastanrsine koşup gelmiş. kanlar içinde. Yine kendisinden dinleyelim: «Bu durumda girdiğim serviste iki erkek ve bir bayan görevüyle karsılaştım. Üçü d'e bir masa başında o'urmuşlar konuşuyorlardı. En ufak bir ilgi göstermediler. Yerlerinden kıpırdamadılar bile. Daha acısı konuşmalarını bile kesmediler.» Yaralı, evine bir telefon etmek ister. «Gidin hastanenin öteki ucundan edin» derler. Adam, «Halimi görüyorsunuz, dolaşacak halim yok, ayakta bile duramıyorum, lütfen bana yardım edin» dîye rica eder. Sert bir cevapla terslenir. O zaman genç adam kendini tutamaz, «Ben Ankara milletvekiliyim» der. îlgililer ancak o zaman biraz «ilgi»lerini arttırırlar. biraz bir şeyler yaparlar. Yine de sabah olmadan. önemli bir miidahalede bulunamıyacaklarını söylerler. Milletvekilinin eşi de hastaneye gelmistir, durumu görünce. «Benim bu hastaneyeı güvenim yok» der. Dışardari bir doktor »ranır. Tam teşekküllü bir Sosyal Sigorta Hastartpsinde JiŞartfarrt döktöf aramak garipliğini bir düşünün! Bakarlar ki başka çare yok, bir ambülânsla yaralı milletvekili bir üniversite hastanesine götürülür. Ambülânstaki battanive bile sırılsıklam ıslak ve pistir. Oysa üniversite hastanesinde durum değişir, filmler çekilir, beyinde bir ârıza olup olmadığı incelenir, midedeki ağrının bir iç kanamanın sonucu olduğu anlaşılır. Ankara milletvekili Önder Sav, sonuç olarak diyor ki: «Böyle bir kazaya uğramasaydım, bir vatandaşım bana milletvekili olmam sıfatıyle, Sosyal Sigortalar Hastanesind'e karşılaştığı güçlükleri, umursamazlığı iletmiş olsaydı, bu tür hastanelere güvenen ve yurtta çoğalmalannı arzulayan ve bunu siyasa! konuşmalarında sık sık dile getiren bir milletvekili olarak kolay kolay inanamazdım. Geçirdiğim kaza bu bakımdan benim için, vatandaşa karşı ilgisizliği kanıtlayan acı bir örnek olmuştur.» Milletvekiline karşı böyle davranırlarsa «sıradan» yurttaşlara ne yapmazlar? Işte başka bir haber size: Adana'da bir trafik kazası geçiren çöpçü Mehmet Kuş, Devlet Hastanesine götürülmüş, fakat oradaki ilgisizlık, kayıtsızhk yüzünden ölmüş. Bunu da Genel • Iş SenoTikası Başkanı açıklıyor: «Çöpçü olduğu için gerekli ihtimam gösterilmediği tesbit edilmiştir. Devlet Hastanesinde görevini aksatanların meydana çıkarılmasını istiyoruz.» Geçenlerde küçuk bir çocuk hastalandı, anası babası ne olduğunu anlayamadılar. Bir taksiye attılar çocuğu, en yakın hastaneye, Istinye'de bir Devlt Hastanesine götürdüler. Bir kanama vardı çocukta, neydi, niçindi, bilmiyorlardı. Geceydi, saat on'du. Fakat fstinye Hastanesinde iğne yapacak bir tek yetkili yoktu, ne hekim, ne de bu işten bir anlayan... Etfal Hastanesine gittiler, orada da olmadı. tlk Yardım'a gitmeleri gerekliymiş! Ordan oraya gide gide menzile ulaştılar. O heyecanı, o telâşı, o korkuyu bizler de paylaştık o ana babayla... İlk değildi bu. Özellikle Istinye'deki Devlet Hastanesinin doğrusu bir dispanserden farkı yoktu. Kim gitse, geri çevriliyordu. Doktor bulunmuyordu. Şu yoktu, bu yoktu... Milletvekili önder Sav'ın başına gelenler en canlı bir gerçektir. Kaçamak noktası yoktur işin, Adana'da bir çöpçü ölür gider, bilmem nerde bir başka yurttaş derdine çare bulamaz, hepsi gözlerimizin önündedir, hepsi yaşanmış olaylarcfır. Bir kayıtsızhk, bir ilgisizlık, bir umursamazlık sarmış dört yanı. Hiç değilse sağlık işlerinde insan yaşamma daha saygılı olunmamah mı? Ne yazık ki, tam tersi... Önder Sav şöyle demekte yerden göğe haklıdtr: «Vatandaşın ıstırabını hiçe sayan, umursamayan sağlık kuruluşları ve buralarda görevli olan sorumluluk duygusundan uzak kişilerle, gerek Parlamento hayatımda, gerekse özel yaşamımda, sonuna karfar uğraşmayı, çaresiz vatandaşlarım adına görev sayacağım.» O vatandaşların arasında çöpçü Mehmet de var, daha nice Mehmet'ler, Ahmefler, Ayşe'ler, Zeynepler... S AFFI, BAĞIŞLAMAYI BİR «ATIFET» OLARAK NİTELEYENLER, ÇAĞIMIZIN İNSAN VARLIĞINA VERDİĞİ DEĞERE TERS DÜŞMEKTEDİRLER lıklann sayısı arttıkça. toplum için sonun başlangıcı hazırlanmış olur. Kurallanna ve gereklerine uygun işleyen gerçek demokratık toplumlarda, her çaba ve çıkış insan 1 daha mutlu kılmak ıçindir. Dolayısiyle toplumun devamlılık ve sağlıklı kalmasını sağlamaktır. Bunun içindir ki, bireyin kişiliği ve onun korunması, geliştirilmesi eğitimin amacı olmuştur. Varlığı «atıfet» ve «İhsan»larla hırpalanmış, ezilmiş, kulluğa itilmiş insanların meydan« getirdiği topltıltıklarda mut lu yarinlardan söz etmek gaflet değilse bılimle eğlenmektir. Siz hiç yaşammı başkalannm atıfetine borçlu olanların «varolma» işkencesini düşündünüz mü? llkel toplumlarda ceza, genellikle kudretin belirtisi biçiminde suçludan çok, suça yönelecekleri hedef alan bir uygulama idi. Hukuk bilimi cezayı bir islah aracı olarak yasalara koydu. Dinsel inanışlar.'ıa ria ceza bu amaçla vardır. Önceleri yasa ve yasa kuvvetindeki geleneklerde ceza, daha sert ve madrii olduğu görülmektedir. Her türlü işkence rahatlıkla uysulanabilmekte, eSitimn tek yolu kabul edilmekte idi. Giderek bunlar (dayak, kırbaç, falaka. deri yüzme. organ kesme gibi) yerini manevi işkence veren özgürlüğün kısıtlanma^ı, birtakım doğal haklardan yoksun kılmması gibi ceza uygulamalarına dönüştü. Bunların hepsinin cezanın «İslah» niteliği hakkında kuşkulann başlarhğını kanıtlamaktadır. Kimler affedilmiştir? Kimler mahkum edilmiştir? Suç işleyenler... Suç işletenler... Suça itilenler... Suça jtenler... O kadar çap raşık bir konu gerçek suçluları bulup çıkarmak güç. Suçlu damgasını vurmadan önce onun içinde bulunduğu ortam gözönünde tutulmuş mudur? Suçlunun sosyal, ekonomik, psikolojik ihtiyaçları düşünülmüş miidür? Evet yığınla cevapları askıda kalmış soru dururken af konusunda suç ayırımı tartışmaları, suçu tek tarafa yıkma çabaları slire dursun, içeraeki yOz bine >akın insanın gözü dışanya çıkmakta. Biz de dışardayız, belki yasalara göre dışardayız. birisi Ahmefin fırınından ekmek çaldığı için içerde, başka birisi dev letin kıyılardaki toprağını çaldığı için oradaki villâsında... Birisi yasaya uymadığı için içerde, başka birisi yasayı uygulama dığı veya bir kudretlinin lehinde uyguladığı için dışarda vc itibarda... Kimler affedilmek ihtiyacındadır? Bilelim. Bir an için kendimizi değerlendirelim, bu insanlarm içerde olmasında hiç payımız yok mu? Vatandaş olarak, devlet olarak ve de politikacı olarak her zaman hukukun UstUnlügüne insan haklarma saygılı olduk mu? Hak arama kapılarım her zaman açık tuttuk mu? Açın kapüannı cezaevlerinin, kapatm şu kanayan yarayı, bitsin şu iş. Ben bile affediyorum, eğer İki bayram geçirdik. İnsanların birbirleri ile barışmalarına, birbirlerini se\rmeleıine olanak ha^ır layan, kin ve kırgırıUkgduijaut.rını unutturmaya yanySca'İ Tki bayram... Bir ulusal bayram g?çirdik en büyük bayram, Atatürk ten bize emanet Cumhuriyetimizin ellinci yaş bayramı.. Büyük sözler söylendi: Cumhuriyet, özgürlük, uygarlık, hak, hukuk. adalet ve de sevgi üstüne.. Mutluluklar dilendi, niyaz edildi. Al dık kabul eyledik. Ama temeli sevgi, saygı ve mutluluğa dayalı bu bayram günlerinde zorlamakla mutlu olunmuyor. Eğer bayram ziyaretinde yolunuz bir cezaevinin yakınından geçti ıse orada bulunanları ve kapısında bekleşenleri düşünmeniz bir anda mutlu dünyanızın yakılmpsma yetmiştir. Çok duygusal kabül cdeceğiniz bu tip insanların 'oplumda onda bir oranında olduğu nu düşünürseniz dört milyon iıısanın bayramları nasıl geçirdiğini anlarsınız. Başka bir hesapla «de mokrasi sayı işidir, geri kalan bize yeter» derseniz, sözümüz yok. Cemil Emekli llköğretim Müfettişi ÎLÂN Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkanlığından ACI BİR KAYIP Istanbul Telefon Başmüdürlüğü âmirlerinden ve Türkiye P m i l e r Sendikası eski Istanbul Şube Başkanı değerli insan. SUHA DENLİ 16.1.1974 günii vefat etmiş bulunmaktadır. Bu elim kayıp dolayısiyle PTT camiasının acısı büyüktür. Müteveffaya Tanrıdan rahmet, akrabalanna, dostlanna ve yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz. Pn"LİLER DAYANIŞMA DERNEC1 GENEL BAŞKAMJGI Cumhuriyet 434 Genel Sekreter Aranıyor Adana İktisadi ve Ticart îlimler Akademisinde 4. dereceden münhal Genel Sekreterlik kadrosuna naklen veya açıktan tayin yapılacaktır. 160 sayılı kanunda belirtilen Kurumlarda en az 10 yıl çalışmış veya 4. derece kadronun karşılığını kazanılmıs hak olarak almış olan, ayrıca 657 sayılı kanunun 48. maddesinde belirtilen Genel ve Özel şartları taşıyan ısteklilerin, özgeçmişlerini havi dilekçelerini bir resimle birlikte en geç 26 Ocak 1974 Cumartesi günü saat 13.00'e kadar Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkanılğına vermeleri veya posta ile göndermeleri duyurulur. Müracaatlar gizil tutulacaktır. (Basın: 10392423) Çıkardan Uzak Af, bütün duygusal etkenler dı şmda ve her türlü çıkar hesspları üstünde düşünüldüğü zaman 6 m bir eğitim ger ?!. h e de zorunlu bir eğitim gereğidir. Affı bir «atıfet» olarak niteleyenler, çağımızın insan varlığına verdiği değere ters düşmektedirler. Lütut ve insan Tanrısal güçün bu gücü hiçbir zaman elde edemiyecek olanlara bir bağışı ve dolaylı olarak bu yolla kendi boşluklannı dovurmalandır. Sağ ya da sol totaliter yönetimlerde bu boyledir. Birey, topluraun yapı taşlan, kendilerine verilen görevi yapmakla ağırlığı taşımakla yükümlüdür. Bu arada ezilir, ufalır, yok olursa, yerine başkalan konur. Tıpkı bir eşya gibi... Ve böylece kişiliği, insanlık onuru îedelenmiş var Ceza ve Sorun Çağımızda artık cezanın hiçbir sorunu çözme niteligi bulunmadığı, aksine birçok sorun ürettiği bilimsel bir gerçektir. Onun yerine islah edici, kazandırıcı, toplayıcı nitelikte olan eğitsel tedbirler ve kül olarak ekonomik olanaklar hazırlamak gerekmektedir. Geçmişin düşünce kalmtılarından kendini ayınmamış, kısa yoldan sonuç almaya hevesli, görevi başka amaca araç olarak kullananlar daha uzun yıl lar bu gerçeklere kulaklarını tıkayacaklardır. Ama başarı bilim ve gerçeğin olacaktır. Günün kitapları SÜZLÜK dizimiüin yeni kitabı ALİ RIZA YALT'm CEM YAYIN EVI Nihal Yeğinobalı'nın Türkçesiyle İKl 20. YÜZYIL KLASİGt SUNAR: TÜRKÇEFRANSIZCA SÖZLÜĞÜ çıktı. Ea büyük sözlükler kadar zengin, mükemmel baskı, plastik cilt, 528 sayfa, 23. TL. Havancudaki Adamımıs GRAHAM GREENE REMZİ KİTABEVİ Geyikli Park . NORMAN MAÎLER ELEMAN ARANIYOR Millî Sermayeli Bir İlaç Şirketinin I. Tıbbi Direktörlük kısmı için bir HEKİM a) İngilizce bilmesi (ikinci bir yabancı dil tercih sebebidir.) b) Tercihan fulltime çalışması c) Benzer işlerde asgari 3 yıl tecrübelı olması II. MAKİNA MÜHENDtSl a) îngilizce bilmesi b) îlaç veya Kimya Sanayii Bakım ve Taaıir İşlerinde asgari 3 yıl çalışmış olması c) Askerligini yapmış olması (II. Yeni yatınra konularında istihdam edilmei üzere İKTİSATÇI a) Tercihan Işletme tktisatı mezunu olması b) İngilizce bilmesi c) Askerligini yapmış olması. Isteklilerin öz geçmişlerini bildirir meKtuplannı bir vesikalık fotoğrafla birlikte P.K. 352 Beyoğlu ıstanbuJ adresi «Personel» rümuzıma göndermeleri rica olunur. Not: Müracaatlar gizli tutulacaktır. (Reklamcıhk: 166) SANKÜR SANAn KÜRÜUJBLA1U PKOJE m MTJHENDlSLIK A S G ı ı u s s v d c a d . P I B K J I İ a o t . n o . 5 ; , Vat 5 , l s : » n b i . tei 4 9 1 4 2 8 Hilmi TUcelen Türk Malî Tarüıine Tophıbir bakış MAIİYECİ ŞAİRLER. . ANTOLOJISI M.Eg.Bk.YWlN£VUERİNDE: VEY^ P K . 1 5 B BEYOĞLVl/lST. ClLTÜ 5O.^X/CİLTSİZ 4O.TL cm. 6 4 6 SA.YFA 1973 yıh içerisinde HİZMET VERMEKLE KIVANÇ DUYDUĞUMUZ; Söğüt Seramik Sanayii A.Ş.'ne, ı Acarer Holding A.Ş.'ne, Profilo Holding A.Ş.'ne, Profilo Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne, Doğu Holding A.Ş.'ne, Hak Holding A.Ş.'ne, ı Wat Elektromekanik Cihazları ve M o t o r Sanayii A.Ş.'ne, 1 Akdağ Deri Sanayii ve Ticaret A.Ş.'ne, 1 Yurtçu Demir Sanayii ve Ticaret Koll.Şti.'ne. A.Ş.'ne, 1 Arsal Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne, Erzurum Imar Sanayii A.Ş.'ne, Doğu Makine Kollektif Şti.'ne, Elmet ElektroMetal Sanayii A.Ş.'ne teşekkur eder, yeni yılda üstün başarılar dileriz. lOrki, . t ^. EKMEGİMİ KAZANIRKEN ilk defa tam metin Çağdaş Anonim Şirketlerin Sorunları ve Türk Anonim Şirketleri Prof. Dr. Tuğrul ANSAY Hukuk iaKüıtesi CKBECİ ANKARA Türkiyenin büyük kaybını ölmezliğe kavuşturmak için Istanbul Çelik ve Demir Izabe Sanayii Inönü Şiirleri Antolojisi hazırlanmaktadır. Genc amatör şairlerin şiirlerinı acele bpkjıyoru». P.K. 805 Istanbui 1MALİYE BAKANLlGl HESAP UZMANLARI DERNEĞÎ tarafından yayınlınan Gelir ve Kurumlar Vergisi İzahları Beyanname Düzenleme Kılavuzn son mevzuat degişiklikleri de gözönünde lutulmak tur« tiyle yenîden bastırılmakla olup, Şubat ayı içinde satışa arz edilecektir. VE SANKUR PROJE ve MUHENDİSLİK A.Ş. (Radar Reklâm: İ3) 405
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle