Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CTIMHURfYF] 11 Ocak 1974 uhammetf Peygamberin bir sözünü ©kutnuştum; «Veşsuara yetebihümül Gavun>, demiş; «Şairler Gavun'a tabi olacaklar», yâni «Cehennemde yanacaklar» demek. Bu sözü bir gün Bedri Rahırü Eyuboğlu'na söylemiştim, «anladım» demîşti, «bütün şairler kavundur demek istiyor.» Şakacı dostum, Hacivat'ın lugat paralamasına karşıhk Karagöz'ün hosa giden yanıtlamalanna öykünmüstü böyle derken. Rahmetli Ulunay da, Türkçeciliğe karşı olduğu için, «Mutlu musunuz?» diye soranlara, «Haj'ir, Istanbulluyum» d"edifini yazmrşrı. Eskiden, «Bayramınız kutlu olsun» sözü yoktu; onun yerine «îydiniz said olsun» derlerdi. Bu. gün bir gence «îydiniz said olsun» desek, araya biraz şakayı da karıştırarak, «Said»den Sait Faik'i ansıyıp, «Sizinld de F»ik olsun» yanıtını verebilir. Türkçeciliğe karşı olanlardan çoğunun durumu, bugün, ikisi ortası diye »nlatabileeeğimiz bir tfurumdur çoğun: onlar kioni eski sözcüklerden kopamadıklan, lcimi yeni sözcüklere de alıştıkları için karma bir dil kullanıyorlar. Hani «Îydiniz kutlu olsun» ya da «Bayramınız said olsur.» gibi. Ekonomjnin, üstyapı olaylarına temel olduğu kuramı ile düşiinülecek olursa. bu karma dili, pekilâ karma ekonomi ile açıklayabiliriz. N Ölaylar ve göruşler UNUTULAN BAĞIS Melih Cevdet ANDAY ban kesemeyenin ahreti ne olacak? Gerçi din, yoksullardan böyle bir ödev beklemiyor, ama kazancını az gösterip vergi kaçıranların benzeri nıantıkla ahretten kurban kaçırmaya kalkmamaları anlaşıhr gibi drğildir. istemez başka olduğu için, ba yüzden kimi güçlüklerin ortaya çıktığı da yatsınamaz. Diyelim bir ortaçağ köy toplumunun yaşayışından doğma. o yaşayışla uyumlu bir adetin milyonluk kentlerde tekıarlanabilmesi kimi zaman olanak»ız düşebilir. Bütün bireyieri varlıkh olan bir Istanbul düşünün; üç milyon koyunu nererfen bulup getirecek ve nerede kurban edeceksiniz! Daha şimdiden bahçeler ve sokaklar salhaneye dönmüş gibiriir. Buna karşı bir toplumun bütür» bireyieri hiç bir zaman varlıkh olamaz denirse, bunu bir umutsuzluk mu saymak gerekir, yoksa yoksulluğun bir doğa kuralı. bir Tanrı buyruğu olduğuna inanmak mı? Canım Ortaçağ! Bugün nedenini anlayamadığımız birtakım olayiann anlamı o zaman kimbilir ne açık seçikti! Yine bunun gibi, bir Ortaçağ kasabasında, bütün halkın bir alana toplamp bayramlaşması kolaydı. Çağımızın bayramlarmdsn yakınıyor muyum? Yo. y^nlış anlaşılmasın; şu kalabalık kentte, halk s»d*ee evlerinde değil, sokaklarda, taşıtlarda birbirini ancak bayramdan bayrama görüyor. Bunu da çok mu göreceğiz ona? O gün, »nalarının kucaklarındaki çocukların nerdeyse tümii. korkudan mı, yorgunluktan mı, bilemem, ağlayıp duruyorlardı boyuna. «Mamma mamma» diye bağırdıkça, anneler «pış pış» diyerek zıplatıycrlardı çocuklarırn. Neden çıktı sokağa diyemezsiniz. o kadmcağız rfa, kocası i!e yılda bir çıkıyor dışarı. bir tanıdığını, yakınını görecek, üç beş laf konusacak, rahatlayacak. Çocujunu klme bıraksın da çıksm? Bir kaç yaş daha büyük olanlar vapurda yer kapmaca oynuyorlardı. Bir delikanh, iskelenin kapıları kapanınca. kalkmak üzere olan vapura ille binmek için, bütün camı çerçeveyl yokladı, dışarda bize arkası dönük duran memura. «Aç be Allahsız, vapur daha kalkmadı!» diye bağırıyordu. Amerika Avrupa laude Julien'in 1968'de Fransa'da ödül kazanmış bir kitabı var: Amerikan Imparatorluğu! Bu kitaptan bazı paıçalar: • Avrupa. ABD'nin ekonomik gücüyle yarışma umudu içinde. Amerikan modelıni taklit etmeye kalkıştığı zaman iki temel soıunu gözönünde bulundurmak zorunda kalacaktır: lı Önce maddî yönden bir olanaksızhk içinde olduğunu bilmesi gerekmekıedir. Dünyadaki bazı hammaddeler, özellikle az bulunur madenlerin bır çoğu, Avrupa'ya, bunlan ABD kadar tüketme olanağı verecek mıktarda değildir. 2) Öte yandan. siyasal bir seçme de yapması gerekmektedir. Büyük ölçüde Üçüneü Dünya'dan ithal edeceği hammaddeler için piyasa üzorinde nüfuzla saptanan «en büyiik tüketici»nin yarattığı dünya tarifelerine göre para ödemeyi kabul edecek midir? Halk • Vatandaş Bunlan anlatmakla halkımızın durumunu yeriyor muyum? Tanrı benden ırak etsin onu. Hani bir zamanlar Çctin Altan yazmıştı, bir tanıdığı, «Bu yaz haik plâjlara öyle saldırdı ki, vatandaş denize giremedi» demiş. Görüyor musunuz, halkı «vatandaç«tan ayırıyor Bir gün de Abdülaziz, Alay Köşkünde otururkerv, bir yerlerde yangın çıkmış. pencereden bakıp kaldırımlarda kosuşan halkı gören Padisah. Mabeyn Nazınna «Millet millet cfediğiniz bunlar mı?» diye sormuş. Kimse c bilge Mabeyn Nâzırı «Evet efendimiz bunlardır» demiş, «sizin ekmeğinizi yapan, vergi veren, savaşa gidenler bunlardır.» Ama kalabalık bir kentte irvsanlann bir iki gün içinde birhirîerini arayıp bulmaları nerdeyse olanaksız denecek denli güçleşmiştir. Yukarda kimi görünümlerini anlattığım o gün bayram günüydü. bir yakınımı yoklamak için yollara düştüm. Dolmuşlar çalışmıyor, uzun kuyruklarda beklemekten yorgıın düştüm. Vapurlara binemedim. Bindim oturacak yer bulamadım. Saatler süren yolculuktan sonra, âdet üzere ziyaretimi çok kısa tuttum. Bu güçlükleri göze alamadıklarından, olanaümı bulanlar kaçıp uzaklara gidiyor, sâkin bir yerde başlarını dinlendiriyorlar. Bir arkadaşım da§ başlarına gitti. Peki. nerde kaldı do?tlan, yakınları görüp sevinmek isteği? Nedir bu kaçma, kurtulma çırpınışı? Demek bayram iyi hoş. ama bizden ırak olsun diye düfünülüyor. Kasıl düşünmez•iniz bu işin içinde bir tutarsızlık olduğunu! Bakın, devlet de bayramın geregini yerine getirmedî. Bayramlaşma sadece kutlama değil, sevgj ve bağış günü olmak gerekmez mi? Hani bağış, bunca yurttaşın beklediği af ne oldu? Bayram ertesins kaldı. C Tanrı ve Devlet Korkusu Gerçi Tanrı korkusunun. devlet korkusundan daha baskın olduğu söylenecek, ama konuyu biraz deşersek, vergi kaçıranın toplumu zarara soktuğu, demek yoksulların dummunu büsbütün güçleştirdiği ortaya çıkar ki. bunun vebalini zavallı bir hayvanın kanını akıtarak silmek, Tanrıyı kandırmaktan başka ne anlama gelir? «Elkâsip Habibullah» (Kazanan Tanrınm sevgilisidir). eyvallah, ama bu sevgi, Tannnın devletten daha az vergi aldığı inanışı bakımından doğru çıkabilir ancak. Ne var ki, «Devletten vergi kaçırdım, ama Tann'ya borcumu ödedim ya...» dCşüncesindeki aykırıhk, çok eski bir adetin, degişen koşullar içinde nasıl bir tutarsızlığa dönüstüğünü de gözlertfen «aklayamamaktadır. Kurban çok Tanrıh dinlerden kalmadır. Gelenekler iyidir, hoştur, bir âdetin yüzlerce yıldır sürüp gitmesi, daha da sürüp gideeeji düşüneesi. insanlarda geçmişten geleeege uzanan bir yaşantının. varlığı sezgisini yaratmakla, bir çeşit ölümsüzlük duygusuna da yol açar; ama o âdetlerin ortaya çıktığı dönemdeki koşullar, yasanılan dönemin koşullarından ister Nasrettin Hoca ticarete atılmağa kalkmış, tanesi on kuruştan bir yığın yumurta satın almış, bunları boyayıp sekiz kuruştan satmaya başlamış. Durumun avkırılıgım gören karısı ona, «Hoca,» demiş «böyle ticaret olur mu? On kuruştan aldığın yumurtayı sekiz kuruçtan satarsan iflâs edersin.» Hoc» gülmüş, kansının kulağına eğilip, «Anlamıyorsun, ben boyadan kazanıyorum» demiş. Hocanınkl de bir çeşit karma alı.şverişti anlaşılan. Bir yumurtaya beş kuruşluk boya gidiyorsa, yumurta başına üç, kuruş kazamyor. O da haklı, bakışa göre değtşir durum, kimi yumuriadan kazanır. kimi boyadan. fki yan da kıvançh. Gerçi arada bir iflâs ediyoruz, ama bunu kimse üstlenmiyor. Bayram alış verişleri pazan adamakıllı c»nlandırdı; şeker ve koyun satışı başta oltnak üzere, paranm elden ele geçmesi samrım belli çevrelerde ferahhk yaratmıştır. Yüzlerce liraya koyun alıp kurban kesenin ise, kazancı öteki cfünyadan; «Anlamıyorsun hanım, ben ahretten kazanıyorum.» Ya parası olmadığt için kur Yani uluslararası ticaretin bugünkü durumunda, zengin ülkelere daha çok zenginleşme olanağı veren, yoksul ülkeleri de ileılemekten alıkoyan ya da dahs yoksullastıran bir fiyat üzerinden ödemeyi kabul edecek midir? Üçüneü Dünya'nın dünya nüfusunun üçte ikisi kadar nüfusuyla, büyük ölçüde ınsar.lığm ksderini tayin ettiği gözönüne alınırsa, siyasal bir seçme gerçekten söz konusu olur. Bu iki görüş bizi bir tek ve aynı sonuca götürecektir: Avrupanın ekonomik katkınmasını Amerikan şemasından kopye ederek gerçek'eştirmeye kalkmak boştur: böyle bir hayalin ardından koşmak da sanayileşnuş ülkeleıin gelişimini tehlikey* düşürebüecek bir dünya dengesizliğini artırabilir. Avrupa, ekonomik gelişimini, bir tüketim arujına dayandırmak suretiyle Amerikan örneği bir yola zaten girmiştir. Avrupanın taklide hcveslendiği •Amerikan tüketim toplumu modeli» Üçüneü Dünya'dan endüstrileşmiş ülkeler için kârlı, az gelişmiş ülkeler içinse yıkıcı fiyatlarla ithal edilen hammaddelerin korkunç oranda harcajnmasını gerektirmektedir. Modern reklâm araçlarıyla, Üçüneü Dünya'nın iabii kaynakiarının yaçması adı verilen faaliyete, çeşitli derecclerde katılan ayrıcah uluslar için suni ihtiyaçlar yaratarak, tüketimi tesvik edebilir, ve böylece üreümi artırabilir Avrupa, ama bu şekilde ancak ABD'nin küçültülmüş bir modeli olabilir ve zeıtffin uluslar ile proleter uluslar arasındaki çatışmayı hızlandırmış olur. Sorun basit bir karşılaştırmayla ortaya konabüir: Amerika'mn zenginliği, ABD içindeki birçok sorunu daha da şiddetlendirmiştir. Bu arada özellikle hem hammaddesini ueuza çektigi hem de maddi kazançlar sağiadığı Latin Amerika'da ABD'ne karşı köklü düşmanlıklar doğmasına yol açmıştır. Böylesi bir zenginlige ulaşmak için, Avrupa, üçüncü dünyanın kaynaklarını sömürürken ABD ile Latin Amerika'yı karşı karşıya getiren çatıamaya benzer bir çatışmaya Afrika ile girmeye hazır mıdır? Avrupa. Amerikan împaratorluğunun suç ortağı olma^n bırakarak zengin bir kıtayla az gelişmış bir kıta arasinda yeni bir iktisadl ve tıcarl iliskiler yaratarak ımparatorluğun temellerıni de sarsabilir.» Yukandaki satırlar Amerika • Avrupa ikileminin boyut> larmı bir Avrupalı gözüyle ortaya koyuyor. Aradan geçen beş yıl içinde Avrupa tüketim yolun da çılgınca bir aşamaya varmış, refahın doruğuna çıkmıştır. Ne var kı Amerika hem Orta Avrupa'da ve Ortadoğu'da Avrupa'nın tandarmalığını yapmaktadır. Hiç kuşkusuz kapitalist dünyanın ilişkileri içiçedir. Amerikan kumpanyalan Suudl Arablstan ve Basra Körfezindedir; aynı zamanda Avrupa'da ekonominin önemli bir bölümünü denetleyebilecek güçtedırler. Bu birbirine geçmiş halkalar gene de birbirleriyle yanşmada, birbirlerini sarsacak çelişkileri yaşıyorlar. Ama temelinde yapısal bir bunalım yatan son olaylan da gereginden çok şişirmemeli. Ne koskoca Avrupa yıkılır birden; ve güçsüzleşir: ne Amerika, Avrupa Uzerinde İkinci Dür.ya Savaşı sonrası egemenliğini yeniden kurabilir. ! " v . « r irtnnm "vrv.n » » < »V İKTİDAR ÇÂRKI OKTAY AKBAL Evet Havır HALKA AÇILMA POLÎTİKASI alkınma çabası içinde olan yurdumuzda, sermaye piyasasını düzenlemek için yapılan çalışmaların yıllardan berı sürdürüldügünü hepımiz biliyoruz. Konu üıerinde seminerler düzenlenmiş, açık oturumlar yapılmış, Isonferanslar verılmiş, kanun tasarılan hazırlanarak çauşmalar Büyük MiUet Meclısin* kadar götürülmustür. Ya konunun çok önemli göriilmesi ya d» ortamın hazır olmaması nedeniyle, yıllardan beri süren çauşmalar olumlu sonuca henü» vardunlamamıştır. K «Birkaç insandan b«şk* bir şey dejildi iktidar. Bir araya birkaç insan.» Ama bu birkaç insanın buyruğuna göre biçim alır yön alır yığınlar. Kimi zaman bir tek insand»n oluşur iktidar, Hep uzsktan görülür bu tek kişi. y« da birkaç kişi. Bir balkondan, bir tribünden. Yüzleri de görülmez. Gazetelerde bir soluk klişedir iktidarın temsilcisi. Ne diyor «îktidar Çarta» romanındaki kişüerden biri: «Nedir ilctidar? tktidar yalnız bir sözdür o kadar». Bir söz!... Belki öyle, ama öyle bir soz ki milyonlar dinliyor o sözü, nerdeyse Tann emri gibi! ölüme gidiyor, bütün varhgını hareıyor, çoluk çocugunu, mutluluğunu... «îktidar Çarkınnın kahramanı Naldi, «İktidann bir söt olduğunna inanmıyor: «Oysa iktidar bir tutkuydu. Von Baulig bilmiyordu bunu. Bövle bir tutkusu yoktu anlasılan. îktidar ona kalırsa bir yönetim düzeniydi. Oysa iktidar yalnı» bir yönetim düzeni degildi. Olamazdı. iktidar sahip olmak demekti. Var oîmak demekti. Von Baulig'in karsısındakiler bu tutkuya gerçekten kapılmış kişilerdi. Yanıp tutuştıyorlardı bu tutku ile. Elleri arasinda tutuyorlardı bu iktidarı. Olmeden. son nefeslerini vermeden bırakmazlardı o gücü, sahip olduklan ber şeyi. Ellerinin altında kalması için iktidar, öldürmeye yakjp yıkmaya, ezmeye, silip geçmeye hazırdılar. Onlarla ancak aym tutkuları paylasan besleyen insanlar kapısabilirlerdi.» Max Gallonun «tktidar Çarta» roiBgumı» &hramanı «•»*nm, ben niçin benim?» sorusunu sonuı Julien Sorel'in bir eşidir. Stendhalin «Kızıl'la Kara» suıın kahramanı gibi, Gallo'nun kahramanı da, kendüıi bir çarka kaptınnıştır. Sorel toplumda yükselmenin yollarını aramış, bulmustu. Herşeye rağmen üste çıkmak, üstte kalmak için her çareye başvurmak;ı bu. Gallo'nun kisisi ise böyle bir hesaplasma yapmıror önceden. Vakti de yok zaten. On yedi yaşındadır ilk dünya savaşı yıllarında, Babasının kanlar içindeki cesedini görmek onu bir amaca, bir üllcüye doğru iter. Genç yaşta gönüllü olarak katılır savaşa, saldınlar, çarpışmalar, sonra banş... Faşismin ilk belirişi, bir rastlantı sonucu onların arasinda yer almak, Mussolini'nin yakmlannı tanımak, yeni bir iktidann adım adnn yükselişine tanık olmak, hatta rol oyaamak: önemli görevlilerin adamı, güvenilen bir kisisi olarak... Kaptırmıştır kendini o çarka, iktidara kesinlikle yerleşen Faşizmin çarkına... Ne düşünmek, ne durmak, ne kendini dinlemek. Olanak yoktur olup bitenlerin gerçek anlamını duymaya, anlamaya... Romanın başına Boger Vailland'uı Günlük'ünden almmıs şu söz romanın anlamını veriyor: «Yaşam, bir dizi kesin davranıştan oluşur. Bu davranışlann çoğu hemen her zaman büyük ölçüde rastlantılara batlıdır.» Naldi de, bilinçsizce, önce tanığı, sonra aktörü olur tarihin aluşını değiştiren, hızlandıran olayların... Faşizmin önde gelen kişilerindendir, oysa faşist degildir. Daha doğrusu bu konu üzerinde düşünmemektedir pek. Kapılmıstır bir akışa, Habeşistan, Paris, Berlin, Roma, kaduılar, Giula'lar, Elsa'lar, Ingrid'ler, Maud'lar, Elizabet'ler... Gelip geçici serüvenler, kalıcı izleriyle kişinin içinde yer edenler... Çagdaş dünyanın çıldırması, en inanılmaz olaylann yasanması, Faşizm, Nazizm, ikinci dünya savaşı, Rus cephesi. sonra Faşizmin çöküşü. yeni bir iktidann oluşması, yeniden rol almak olanağı bu yeni iktidar saılannda... «Her birimizin yasamı bu oyunlann kurallan çizgisinde akıp gidiyordu. Tarih oluşuyordu çevremizde. Arada sırada her şeyi bırakmak, her şeyden vazgeçmek, oyundan çiKmak geliyordu akluna. O zaman daha baska seyler tasarlıyordum. Mümkün olsa da bir çatısmaya girsem diyordum. Çarptşsam, ölsem de olup bitse diye düşünüyordum.» «İktidar Çarkı»na bir kapılmayın, kendinizd kurtaramazsını» bir türlü. îktidardan yana olmak tatlıdır, hoştur. Bir sürü olanak sağlar size, güç, başan, zafer, para, kadın, huzur, aşk... Gör yummak gerekir çirkin gidişe, yanlıslığa, zulüme, acıya... Zaman zaman bir anlığma da olsa duyarsınız bu gidişin tersliğini, kendinizin bir araçtan, bir oyuncaktan farkınız olmadıguu. Ama yakalanmıssınız o çarka, rastlantılann sizl bir kez ittiği o çarka... Ancak başka rastlantılar lırsat verecektir de, o iktidarla birlikte yok olmayacaksınızdır, yıkılmjyacaksınızdır. Naldi de, Fasizmle birlikte yıkılmaz, hatU yeni iktidar olacağa banMyen komünist partisinin saflarnıda önemli bir yer almak olanağiyle bile karsılaşır. Ama o çarka kendini kaptırmaz bu kez. Anlams», boş» akıp geçmiş yıllar yığım mıdır Naldi'nin yaşamı? Inanmadığı, bağlanmadıgı bir davaya, bir iktidara hizmet etmiştir, bilerek. yanılgısını, bilerek bir çıkmazda olduğunu.» Tutkusui bir kişidir de ondan mı? Belki de kolay yaşamak, güzel yaşamak içgüdüsüne bilmeyerek kendini kaptırmış biridir. Naldi gibiler, kendini rastlantının, bir kez kapıldıklan bir akıntının, bir çarkın tutsagı yapanlar öylesine çok ki çağımuda! Özelükle herhangi bir iktidann adanu da oldular mı böyleleri, her körülüğün aracı kesilebilırler. Yaptıklan kötülükler bilinçsizcedir. istemeyerektir, düşünmeyerektir. Ne farkeder, yine de bilinçle yapümış kötülükle, bilinçsiîce yapılmıs kötülük arasinda ayrım yoktur hiç. Gallo'nun «İktidar Çarkı»nı okurken düşünüyorsunuz Ister istemez, her ülkede nice nice Naldi var! Özel yasam çıkarlanm n akışına kapılmış giden böyle kimselerdir insanlıfın gerçek düsmanları. Ne denli kendı kendilerine düşünüp sorsalar da «Ben, niçin benim?» diye? Yanıt alamayacaklar ne göklerden, ne de insanlardan... Sen, sen olduğun için sensin, bilinçsi» oldugun, gerçek bir insan olmadıfın için!... SINIRLI OLANAKLARA RAĞMEN «HALKA AÇIK ORTAKLIK» AKIMI UYGULAMA ALANI BULACAKTIR. ANCAK, HALKTA GÜVEN DUYGUSU YARATMAK GEREKİR. Zeki KURUCA MÜŞAVtB KESAP ÜZMANI Sermaye piyasasının düzenlenmesindeki bu gecikmeye karsılık bunun ön bir uygulaması nitelifinde olan «halka açık anonim şirketler» kurma akımı hızlı bir gelişme göstermektedir. özellikle son günlerde, bazı iş adamlamnızm konu üzerine egilmeleri, demeçler vermeleri ve ilerisi için önerilerde bulunmalan konuyu tekrar güncel hale getirmiştir. bu kez iş biraz daha ciddi , üyor ve işadamlarımı»» ıhalka açılma» akımını gerçefeleştirmeye kararlı olduklan anlaşılıyor. öyle ki, Devletin, sermaye piyasasını düzenlemesini beklemeden iş adamlarımızın böy le bir atılım yapmalan, onlara gerçek bir öncülük kazandıracak ve Öte yandan da kanun çalışmalannı hızlandıracak, Mecliste bekleyen kanun tasansının yeniden ele alınmasma yardım edecektir. Devlet ve iş çevrelerinin serma ye piyasasını düzenlemek isteginin ve iş adamlarımızın öncülügünü yapacaklan anlasılan «halka açılma» politikasımn hangi gereksinmelerden doğdugu üzerinde durmak, konunun daha iyi anlaşılmasma yardım edecektir. Bizim kişisel görüşümüze göre, böyle bir politikanın nedenlerini ve amaçlarını siyasal ve ekonomik olarak ayırıma tâbi tutmak mümkündür. M bile y«tmedıginl pekâU hepımiı biliyoruz. Memur, işçi ve çıftçi gibi geniş halk tabakalarının, halka açık oruklıklara, istenilen ve beklenen biçimde bir katkıda bulunacaklannı sanmıyoruz. Bunun dışında, tasarruf edi lebilir gelir sağlayan grup ise esasen ellerinde atıl bir tasarruf bulundurmayacak kadar akılh olup ufak ya da bttyük ölçüde yâ^irımlara yonelmiş durumdadır. Olsa olsa bunlann yatınmlanna yön değiştirmek, bazı teşrikler ile yurt için daha yararlı yatırımlara yöneltmek mümkün olur. Bu da, tasarruflann bir alandan alınıp başka alanlara kaydınlması demek oldugundan bünyesinde bazı sakmcalar tasımaktadır. Bu iki gelir grubu arasinda yer alan bir halk kitlesi daha var dır ki, bunların, radyolann v« televızyonlann reklam proğramlarının etkisinden kurtarildıkları takdirde, tüketim harcamalannı kısıp tasarrufa yönelmeleri ve «halka açılma» akımına katılmaları mümkün olabilir. Bize göre, bu gruba giren sınırlı halk kitlesinin yaratılacak sınırlı bir tasarruf olanağı ile «halka açılma». polit<iKmnmr«başarrya ulaşmagf CraşifcUlHhezİ^ Kaldı ki için de bulundufcumuz enflasyon, bu sınıf halk için, gelir artısından çok harcamaları arttırıcı nitelikte olduğundan, bu halk kitlesinin mevcut tasarruf olanağıru gittikçe kısıtlayacaktır. politikasımn öncUlüğünü yapan iş adamlarirnız bihniyorlar mı? Bu sorunun cevabı ile sözü, bu politıka ile güdülen siyasal amaç lara getirmiş oluyoruz. İş adamlanmızın, yukarda kısaca belirttiğimiz ekonomik olanaklann sınırlılığını bizden daha iyi bildiklerine inanıyoruz. Eğer böyleyse, «halka açılma» politikasından ne gibi bir amaç güdülmüş olabilir, diye düşünüyoruz. Bu amaç, propaganda ve reklâmdır. Geniş halk kitlelerinin ve aydın kısilerin ülke yönetıminde ağırlık kazanmalan karşısında, iş adamlanmızm halka yaklaşmasını olağan karşılamak gerekir. Böyle gerçekçi bir görüşten hareket eden iş adamlanmız, halka açılan ortaklıklara, geniş halk kitlesinin değil, ancak ekonomiden büyük kâr payı alan sermaye ve iş çevrelerinin adsız olarak iştirak edeceklerini gayet iyi bilmektedirler. Fakat ad, «halka açık» olarak kalacaktır, öyle bilinecektir. Bu suretle de, halka açık anonim ortakhk kârmnnın tabana. yani halka yayıldıfiizlenimi yaratılmış olacaktır.^Tabii söylemeye hacet yoktur ki, bu politikanın öneü uygulayıcılari da o oranda itibar kazanacaklardır. «Halka Açılma» politikasımn bir çeşit uygulaması olarak ileri Ulkelerde rastladiğımiz «halk kapitalizmi» ile güdülen siyasal amaeın ülkemizde de öngörüldüğü düşünülebilir. «Halka açılma» politikasma geniş halk kitlesinin katılması sağlanabildiği takdirde, bu katılma oranmda. küçük tasarruf sahipleri ila büyük sermaye sahipleri ortak bir amaç çevresinde toplanmış olacaklardır. Bu suretle, süregelen tophım düzeni korunmuş olacak ve sosyal huzur saglanacaktır. Böyle bir akımın başanlı olması, refahın tabana âdil bir şekilde yayılmasma bağlıdır. Bu yoldaki girişimler sembolık kaldıkça, bir propaganda olmaktan ileri gideBUtün bu sınırlı olanaklara ve hattâ olanaksızlıklara rağmen «halka açık anonim ortakhk» akı mının gelişeceğine ve uygulama sahalan bulacağına muhakkak gözüyle bakmak gerekir. Zorunlu tasarruf niteliğinde olan vergi gelirlerini istenilen düzeye çıkaramayan Devlet için olsun, gittikçe daha fazla sermayeye ihtiyaç duyan özel girişimciler için olsun, halkın elinde bulunan tasarruf potansiyelini uyarmak suretiyle, yatırımlara katkılanm sağlamak yurt kalkınmasma yararîı sayılabilir. Bu noktadan hareket edince, halkın eündeki küçük tasarruflan, gOvenilir ellerde güvenilir alanlara yöneltmenin yollannı bulmak lâzım gelir. Bu alanda, Devlete büyük bir görev düşmektedir. Reklâm, İtibar Ekonomik olanaklarm bu durumda olduğunu, «halka açılma» EĞİTİM CİOOİ . KURUMLAPIIM İSİDİR ; Ş ss: şş; 32 SS şrj 3; =j= == ~~ MİLLİ PİYANGO EN ÇOK VE EN BÜYÜK İKRAMİYE DAĞITAN MÜESSESEDİR. ~~ S^ = ^ = = FEN BILİMLERİ MERKEZİ UNİVERSİTEYE YENİSINIFLAR İÇİN KAYITLAR OEVAM. EDİYOR > r Cad. No 7? B«şiktaşi Tel.48 0 9 50 = mez. Ekonomîk Nedenler = Ekonomik nedenlerin başında, Sj kalkınmanın temeli olan yatırım = = lara yeterlı kaynak sağlamak ıh= tıyacı gelmektedir. Bilindiği üze = r re, kalkınma yatırımla gerçekle = = şir. Yatınmların kaynağı ise ^ toplam milli tasarruftur. Tasar jşr rufun da gelirin harcanmayan ^ = kısmı olduğunu hepimiz biliyo ==: ruz. Kalkınmanın gerektirdiği ka= dar yatırım yapmak için, tasar 2 = ruflann bunu karşılayacak mik tarda olması gerekir. Geri kal ^ = mış toplumlarm karşılaştıklan ilk ekonomik engel, kalkınma = = için yeterli bir tasarrufa sahip = 3 olamamalarıdır. ss YİNE SERVET YAĞDIRACAKTIR. TOPLAM İKRAMİYE: = S^ ^ ~ z^ 23 ~ ^^ ^= = = = ^^ ^^ = = S^ = = ••••••*•*•*•••••»>••*•••*•*••••>••••*•••«•*•••«••' (CumhurJyet 212) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir Hidrografl ve Osinografl Dalre Başkanlığından büdirilmiştir. İLY BİR KİŞİYE DENİZCİLERE ve HAVACILARA 173 SAYILI BİLDİRİ 17 ile 22 Ocak 1974 tarihinde 06.00 ile 17.00 sa&tlen arasında aşağıdaki noktaların blrlestiği saha içinde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 1^.500 tneueye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeti Kakımı^rtan tehh'kelidir. AKDENİZ FtNtKE KÖRFEZt GÜNBYI nokta: E 5850 No.lu Taşlık Burunu lenerinden 08S derece ve 4 4 mil mesafede. Knlemi 38 derece 13 dakika kuzey. Boylamı 30 derece 30 dakika doğu. 2 nd nokta: Enlemi 36 derece 07 dakika suzey Boylamı 30 derece 30 dakika do£u 3 üncü nokta: Enlemi 36 derece 07 dakika kuzev . Boylamı 30 derece 16 dakika dogu 4 üncü nolrta: Enlemi 36 derece 17 dakika mızey Boylamı 30 derece 21 dakika aofru 5 nci nokta: Enlemi 36 derece 12 dakika kuzey Boylamı 30 derece 25 dakik» doğu. DENİZCÎLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULUR. 1 ind « « • • * • « •, •• • • • *• » K. T. Ü. Temel Büimler Fakültesi Dekanlığmdan Fakültemiz Fizik, Kimya ve Matematik bölumlerinde «çık asistanlık kadrolan bulunmaktadır. Asistan kadrolarına doktora yapmt? eleman bylunmadığı takdirde doktora yapmamış Yüksek Mühendis veya Lisans mezunlan, (lisans üstü öğretim yapanlar tercih edilir.) tayin edilecektir. Isteklilerin 25.U974 tarihine kadar üfiU bölüm ha>ksnlıklann» müracaatlan illn olunur. fBasın 10024) 204 « • M M M U ••«•••••••••«•••••••••»•«•••«••••••••«•«•»•••»••••••••••S Bu toplumlarda karşılaşılan Ş E ikinci bir engel de, mevcut ta sarruflarm âtıl durması ya da ^ 3 ekonomik kalkınmaya yönelik = : yatırımlara girmemesidir. Ülke 3 3 mizde de rastlanan bu efilimler ^ karşısında, bazı tedbirler alma === zorunluluğu, sermaye piyasasını düzenleme ve şirketlerin halka ^ ^ açılması konulan üzerinde du ==: rulmasınm ilk nedenidir. Fakat ^ bu konular üzerinde yapUan araş ^ ^ tırma ve çalışmalarda ihmal edil S = dıgini gördügümüz bir husus var ş z : dır ki, bu, aydınlıga kavuşma = = dıkça, özellikle «halka açılma» konusunda fazla hayale kapılmamak gerekir. Bu da, ülkemizde yatınmlarda kullanılabüir Basın: 10144/210) durumda ne kadar potansiyel tasarruf bulunduğunu bilmektir. Aynca, bir teşvik ve imkan sağlandıgı takdirde ne kadar miktarda ilâve tasarruf yaratılabilecegi de hesaplanmış olmalıdır. Bunlar bilinmeden ve hesaplanmadan yapılan tahminlerin ve girişimlerin bazı hayal kırıklık1 Fakültemiz Klinik Branşlan ile Temel Tıp Bilimlerl lanna sebep olabileceğini şimdiDallarmda münhal bulunan (5) adet Asistanlık kadrosuna den belirtmeliyiz. CCerrahi Diş Çene) 1, Diş Hastalıkları ve Tedavisi (1). Fizyoloji (1). Mikrobiyoloji (1), Farmakoloji (1). 1750 sayılı Önerdigimiz biçimde bazı heYeni Üniversiteler Kanununun 29. ve 30. maddeleri uyannca saplara girişüirken ülke halkıAsistan elınacaktır. nı gelir ve tasarruf olanakları 2 Aynca 1750 sayılı Yeni Üniversiteler Kanununun açısından gruplandırmak gerek32. ve 38. maddeleri gerefince; Protez, Diş Hastalıklan ve mektedir. Geri kalmışlık, bir açiTedavisi, Cerrahi CDişÇene) ve Ortodonti Kürsülerine Dokdan, geiir düşüklüğü ve giderek tora ve Uzmanlık öğrenciliği için Diş Hekimi alınacaktır. tasarruf azlığı demek olduğuna Müracaatçı'.ar arasinda 17 Ocak 1974 Perşembe günü göre, Ülkemizde. iş adamlarımısaat 10.00 da Lisan. 18 Ocak 1974 Cuma günü saat 10.00'da zın gerçek anlamda halka açık Bilim imtihanı yapılacaktır. ortakhk kurmaları, çok sınırlı bir girişim olarak kalabıTaliplilerin engeç 16 Ocak 1974 Saü günü mesal sonuna lir. Çünkü. geniş halk kitlesinin kadar Dekanlığımıza müracaatlan ilân olunur. ancak geçimini sağlayabilecek bir gelire sahip olduklannı ve bu düşük gelirlerinin geçimleri(Basın, î: 5722 10083) 199 3 8 8 Bir» Lira BİR Mİ1Y0N1İRA BİR BİLETLE TALİH KAPINIZI ARALIK TUTUNUZ. M Devlet Güvenliği Halkın alın teri olan ufak tasarruflann, maceracı kişilerin elinde yok olmasını önleyecek tedbirleri almak ve hattâ bu hususta aktif bir rol almak Devlete yüklenen bir sorumluluktur. özellikle özel sektör yatınmlanna ilgiyi uyarmak için gerekli olan güven duygusuna büyük ihtiyaç vardır. Yaşanmış bazı talihsiz deneyler, bu gibi girişimlere karşı halkta bir güvensizlik yaratmıştır. Bu güven boşluğunu Devletin doldurması lâzımdır. Halkta güven duygusu yaratmanm çeşitli yolları bulunmakla beraber, ilk uygulama yıllannda ve belki de devamlı olarak başvurulacak en sağlıklı yolun bir DEVLET TASARRUF ve YATIRIM BANKASI kurmak olduğuna inanıyoruz. Bu banka, en ufak tasarruflan bile kabul ederek actığı Yatınm Hesaplannda toplayacağı fonlan, kamu ve özel sektör alanlanndaki yatınmlarda kullanacak: hesap sahiplerine en az cari faizler oranında bir temet tü taahhüt edecek: hesap sahipleri de istedikleri zaman (fakat bazı şartlarla) paralannı çekebilecek şekilde bir mekanizma işleterefc çalışacaktır. Aynntılarına girmeye burda imkân olmayan bir çalışma sistemi ile böyle bir bankanın, düzenlenmesi istenen sermaye piyasasının teşekkülüne de yararlı olacağı muhak kaktır. • ; 8 | | S İ (Basın 28327) 205 Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığmdan Ist Üni. Dişhekimliği Fakültesi Dekanlığmdan Pakültemizde aşağıda kürsüleri ve adedi belirtilen münhal kadrolara sınavla asistan alınacaktır. Isteklilerin en geo 15 Ocak 1974 Salı günü saat 16.30'a kadar 2 resim, yabancı dilini ve bilim kolunu belirtilen 1 dilekçe ile Dekanlığa (Çapa) müracaatlan duyurulur. KÜRSÜLER AOEDt Çene Ortopedisl Anatomi Diş Hast. ve Kon. Diş Tedavisi IL TotalParsiyel Protez CeneYüz Cerrahisı DişÇene Hast. ve Cerrahisi Farmakoloji (Basın: 10085) 198 ÎLAN