28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 Ashıstos 1973 «Melankoliye tutulduysanız, uzaklara bakın, geçer» diye yazmıştı ünlü Fransız düşünürü Alain; uzaklara bakınca göz dinlen:r. böylece de bu dınlenme sinirleri etkılermi":, yumusatırmış lnsam... Demek ohıyor ki, melankoh bir göz hastalığıriır onca. Bır zamanlar doktor îzzettin Şadan, «Aşk bır ifrazattır» demişti. Ruhsal durumumuzu, organlarımızın çalışmasına bağlı gören bir anlayışm ürünüdür bu gibi görüşler ve insana ilk bakışta ne denli aykırı gelse de, gerçeğm bir parçasını taşırlar. Ruhumuzu fazla şımartmaya gelmez. Goz slnirlerinin sadece bedenimiz üzerinds değii, ruhumuz üzennde de etkın olduğunu gösteren baska tanıtlar da vardır: sözgelisi bol ve yakın ışık dupedüz bır işkencedir. Güneş, kıml zaman. bütün renkleri silercesine yabanla^ır ya, bas dörm.esi verir adama. Buna karşıhk gece, hiçbir rengin bulunmadığı gece, daha uysaldır. Güneşte denize bakmak oldum olası yormustur beni. Bakın, simdı hekimier, uzun uzun televizyon seyretmenın ve karanîıkta televizvon seyretmenin zararlı oldugunu sövluyorlar. Böyle diyerek televizyor.u ortadan kaldırsalar sevinirim. Neden derseniz, bu \enı buluş, hıç de insanın iyiliğine değil gıbi geliyor bana. Ya da ben yenilıkçi değilmişim meğer. bakjyorurn da yaşsmm bilinen yollannda daha doyurucu bir tad var. Alain'in uzaklara bakış'ı gibi, yeşıl de her lamaıı dınlendiricidir. Ruhunuz ımı sıkıldı, kırlara giriin, derim ben, deniz kıyılannı salık vermem. Bız Türkler denize bin vıidır alısamamıçızdır. Koca Selçtık împaratorluğu, çıka çıka bir Alanya'dan çıkmış denize, sonra bir de şöyle bir An'alva'dan bakmış, bu kadar yerer demış, çekilmiş geriye. Istanbulluyum, oturdugum ev deniz kıyısmda, artık bunu ben sövlersem varın üst yanını düşünün! Şimdi bana. Osmanlı denizcıliğini ans:tan!ar çıkacaktır, bıliyorum: hele bu gür.lerde Barbaros'un anılan en çok okunan kitaplar arasmda. kaç arkada«ımdan duvdum, hemen alıp okuyacağım. Barbaros büyük denizd elbet, ama gene de tarihin yargısı şudur kı, Osmanlı împaratorluğu denizde kazanamadığı jçin çökmeğe yüz tutmujtur. Olaylar v i göiîişter TATİL Melih Cevdet ANDAY razı olmuvor bir türlü, bir yarımada Anadolu, onun sahiplenne denizcilik jakışır elbe:. Bu bakımdan kıyılara koşmalıj^, oralarda oturma yerlerini çoğaltmalıyız, balık yemehyız, gemilerımızin sayısım arttırmalıyız. Ama ne yazık ki, kıyılarırrjz büyük ölçüde kimsesizdir hâlâ: gerçi şımdi şımdi çeşıtli kıyı bölseler.nde, kent insanları yer alıyor, evler vaptırnorlar, ama bıliyor musunuz, kdylülerimız hâlâ kıyılardaki toprakları, içerdeki topraklardan daha ucuza satmaktadırlar. Neden derseniz, içerisi tanma yarar, o bafcmdan değerlidir, kıyı ıse nedır ki... düşüncesi. Kıyı da baUkçılıga yarar diyeceksiniz. Ama işte biz daha ulusça o çızgiye değm gelmenıişizdır. Bu yüzden kıyılarımız ıssız ada izlenimi bırakıyor. Büyük çoğunluğumuz ne denız balığını yiyor, ne tatlı su balığını. Biz gene dönelim yesile. Güneşte takıîan gözluklerin en iyısl yeMİ renkli oianıdır. Burada iyi ile yararhyı içiçe gorüyoruz. Çunkü gozün en rahat durumu, yeşile bakarkenkı durumu imış, hiçbir gerilme olmazmış yeşile bakarken gözde. Titreşimi zavıf da ondan. Ressamlar soğuk renklerden sayarlar onu. Ama işte bunun verdiğl dınlend:rici keyiftir bıze yeşili sevdiren. Bilirsiruz, eski bir masala gore, Orta Asya'da kuraklık olmus da, yeşıl kalmayınca Tilrkün afalan goç etmeye başlamışlar ordan, yenli, de> mek ki stıyu bulmak içın. (BUmem ki, doğru mudur, değil midir?) Ataturk'ün ;tazdırdığı Akın adlı ovunun konusu bununla ilgili idi. Ama orman yangınlarını duydukça. bir kuşkudur duşüyor içime, acaba o masal bizim ırkımız içm değil de, başka bir ırk için rm çıkanldı dıye. Çünkü ağaçlanmızı kendi elimizle yok edişimizin bu masalla çatıştığı ortadadır. Ya da unutmuşuz o eskı felâketi. Orta Asya'da iken susuz kalmış o'.dugumuz aklımızdan çıkmış, insan halı. Ama şunu olsun unutmamalıyız ki, ağaç^ızlık kuraklıça yol açar ve yem bir kuraklık felâketı karşısında pbç edecek yer kalmamıştır artık dunya yiız'inde. Hiçbir masal iki kez doğnılanmaz. Bu yıl kuraklık yüziinden buğday üretiminm. geçen yıla göre iki mılyon ton eksık olması gozlerimızi açraalıdır. Bu vaz bir jerlere gıdıp dınlenme fırsatmı bulamadığım ıçin, yeşil kırlan, mari denizleri kurarken başladım bu yazıya. Gözlerimin önünde renkler uçuşuyor. Onun için dönüp renklere geliyorum. Göz rengi olarak yeşilin befenılmesi nedendir pekiv? Burada dunım adamakılh kanjıyor. Çünkü aşk coşkun bir duygudur, 5'eşilin verdiği raîıatlıkla bağdaçamaz. Bir âşık, sevgilisinın yesıl gozlenne bakıp da gevser. uyumağa kalkarsa rezalet o!ur. Gauguin, ve?ıli morla. tunıncu ıle uvumlaştırmayı severmiş. Geçen ayki Varlık dergı=;ınde ressam Nurullah Berk yazıyordu: Bir tablosunda Gauguın. yatağına uzanmı$, gece karanlığında gelecek kbtü ruhlan, cinleri bekleyen Tahıtili bir genç kadmı resim'emışti. «Korkuvu, titreverek bekleyısi ne gt canlandırmışsınız» diyen bır dostuna Gaugı:ır. «Konu bu ama benim için önemli olan, aradıgim y»şil mor, turuncu uyumdu» diye karşıhk vermiş. Böyledir bu ressamlar, konuya boş verip renge tutulurlar, a n olarak görürler ve övie severler rengi. Bızım içinse maddenın bir nitehğidır renk. Tann göstermesm. insanı, topragın bır nite'.iği »aymak ne korkunç olurdu! Yedi rengin bir ucunda duran yeşilin tam karşıtı ise kırmızıdır. Sıcak, titreşimi yüksek bir renk. Hanl nerdeyse sinlrll. în<:anın yeşili sev mesi, elbette kırmızıya karşı tam tersı bir du^ gu yaratacaktır onda, yaratmı^nr da. Ama kırm zıya karşı olan korkumuzun kasnsğmda. karkırmızı olması olgusu yatar. tnsan oldum olası korkmu=tur kanian. Trafik ısaretlerinde kırmızının tehhke gö«"ermesi burjdarıdır insanoslu bunu. öğrenrneden bilir. çünkü ölumden korkar. Havvanlar da korkuvorlar ölümden. anlıvorlar öldürüleceklerinî. Deve. öldürüleceğıni anlayınca gözjaslan dökerek aglarmış. Tatil boou Yazısı ı/ım Eİbi yazın iki hafta tatil yapanlar, bu iki haftar.ın gun^uk gur.eşli.t geçmesini isterler. tlle deniı dalgasız olacak, gok bulutsuz. Tatile çıkanlar, ajan» haberlerınden çok meteoroloji raporlarına kulak verirler, havayı anlamaya çahsırlar. Ama çoğu kişi bu yolda cahil olduğuncfan puslayı şaşırır. Tatilin baska kaygıları da var elbet. Dışarda bulunup tatil olanaklarına sahip bazı kisiler, demir parır.akhk ardmdaki dostlan ziyaret* gittiklerinde, tesellı için: Vallahi dışansı daha kötü, otur oturdujuo y«rd«.. diye konusurlar. Içerdekıler de bu tür teselliye kendi aralannda gülüjürler; hatta bu tur ögut veren kışınin ardından: îtoğlu.. diyenler bile vardır. Tatil yaparken guneş altınd» yalmı tenl yanmaz insanın; bazen ciğeri de yanar. Deniz yeşil, gök mavi, guneş de sarı oldu mu, yan yanabildiğince... Ozan: «Ben yanm.T=am / Sen yanmasan / Biı yanmank / Nasıl / Çıkar / Karanlıklar / Aydınlığa» demiş. Bu t?tilirr,izde Çanakkale yolundan Akdeniz'e doğru vurduk ve bak':k kı.. ohooo... yerlisi yabancısı kıyılar boyunca yanmakta yarış ediyorlar. Eh, bunca kişi yandığına göre karanlıklar aydınlığa ç:kar, diye biz d« yanmayı koyulduk. Kolay değil yanmak... Bana öğrettikler.ne gore önce güneşe dojünı ayakta duracaksm, sonra gölgeni saptayıp o yöne doğru uzanacaksm. Çevırme kebap gibi kisiye göre kuzu, inek, öküı kebabı olabilir vücudunu döncTürüp her yanını e^itçe gunese arzedeceksin. Kuruyan tenır.e sık sık guneş yağı süreceksm. Yoksa derilerin kavnılup loyulur. Ama bir kez yandm mı, gören: Masailah çok iyi yanmışsm.. diyecek. Ben yanmasam. sen yanmasan, biz yanmasak, memleket kurtulur mu? Deniz kıyısında bütün bunlan düşünüp, ş'pır çıpır ıahı!e vuran suları izlercek çok zor. Dalgaların gitgeli Ü7erine kurulmus dü?üneelerin sahncağında neler de neler geliyor kişinin aklına! îçerdekilerin kulakları çmlasm, ben kimseye: Vallahi dısarısı daha kötü.. dıyemiyeceğim. Gerçi dışarınm zorlukJarı var. Tatilde meteoroloji ıızmanı kesilmek gerek. Rüzgârlan bellemek kolay değil: Yı!dız, poyraz, kesisleme, lodos. karayel, kıble madero tatile çıkmifsın denızin tabiatını öğreneceksin. Bu yolda geç kaldık ama öğreniyoruz. Denizcilik dilinde bir gerçeği geç anlıyan kişi içia: Geç saldı.. denir. «Geç salmak» aslında gemiler için kullanılan bir deyimdir. Limanda demirlemiş gemiler rüzşâra göre yön alırlar. Am» bazan bir gemi basıyla kıçıyla rüzgâr yönünde vaziyet almısken. yanındaki tekne ters durumda görülür. Bu görüntünün nedeni «udur: Büyük gcmilerde riızgârm etkisi daha geç duyulur. On tnnluk bir gemiyi rüzgâr estiği yone doğru daha çabuk çevirir. doksan tonluk bir geTiivi daha Reç çevirir. Dıyelım rüzgâr kesislemeden esiyor. bütün gemiler bu yöne »almıı. Rüzgâr yıldıza çevirdi mi, önce küçük gemi döner, tor.ri büyük gemi.... Bu donüj sırasında gemiler birbirine paralel değil. çapraz görünebilir. İşin aslını bilen denizciler: Büyük gemi geç salar. derler. Bir toplumda yeni bir rüzgâr esmeye basladı mı, aydınlar küçük gemiler gibi erken salar. Ve büvuk yığınlar, buyk gemiler gibi geç salar. Tehlikeli dönemdir bu.. Aydınların yandığı dönemdir. Ama ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak. Olur mu? İki haftalık tatilimde ben yan^">. darısı do«tlar ba^ın». B 21 Banvo Maviye gelince, ikisi ortası bir yerde o. Sogıık renklerin en tipik olanı. Yapısında hiçbir yabancı renk vok. Sınırsızlığuı, sonsuzluğun sembolü olaak cörulnüs. Fakat bunun tngilizcesinde sıkmtı, keder anlamı da varriır ki. akıl erdirmek güçtur. Mavivi çok seven Sabahattin Eyuboglu'nun. buiu öğrenince çok canı sıkılmıştı. GUney denizlerimizin rençi daha çok lâciverte çalar. Denizlenn bu renkleri nerden aldıklarını bir rürlü ögrenemeüim. Çünkü dpniz snvunu bardflğa koyunca renk filan göremiyorsunuz. Deniz banvo^unun yirml bir'de yararlı olftcağının hem de doktorlarca söylenmesini snlamak çok eüçtür Çünkü doğada san yoktur. Sayı insan kaîasmın bir uydurusudur. Bu bakımdan, sa'ilarla doga! etkiler arasmda ilişki kurulması bende bir çeşit gızemcılık iz!en!mi bırakır hep. Ya da şa=kmlık uvandmr doğanın sa^n ile çalısmta. Acaba matçmatiji o mu bize öğretti, yoksa biz mi ona öğrettik? Van Gogh bir glin açık havada çalışırken, birrien fırtma çıkmış. çiçek açTiış bir erik bahçe^inde irr.iş. arada bır güneş çıkınca binlerce küçük bevaz çiçek ısıl ışıl parhyormu?. Resim yapmayı b:rakmamış Van Goeh, divor ki mektuolanndan birinde: «Öyle güzeldi ki! Bu beyaz panltıda çok san var. mavi ve leylâk rengi kansık bir san göz de bevaz ve mavi. Ama kiş kıyamette yapılan bu resme bakalım ne diyecekler?» Doğayı Van Gogh'un gördüğü gibi, bir renk cümbüşü halinde görebilmek ne mutluluktur. Tatiüniz rerkler içinde geçsin! Denizcilik Yakısır Bunlan yazıyorum ya, ulusumuzun bir kara ulusu. toprak ulusu sayılmasına gene de gönlüm "YEDİN YİNE DOYMADIN Mİ?,, OKTAY AKBAL Evet Hayır ORMAN SUÇLARIN1N AFFI arlamento tfttile girmeden Snce, siyad parti gruplanndan ba?ka kimseye konuşma imkânı verilmeden; değişiklık yapüması için ileri sürülen en mâkul sebepler bile parmak çoğunluğnna dayanılarak reddedılmcK «uretiyle, yıldınm hızı ile çıkarılan kanunlardan sadece 3 taresinin sayın Cumhurbaşkaru tarafından VETO edilmis olması, konuyu yine günün meselesi halına getirdi. Cumhurbaşkanlığı makamını kendi olumsuz karar ve uygulama larının onay makamı sanan. yıllarca bu tutuma alışmiş politika cılar, sayın Cumhurbaşkanının ka rarlı ve isabetli davranışı karşısında gerçekleri görerek doğrcı yola gelmeleri gerekirken, tamamen ters bir durum içine girdıler. Ama, sayın Cumhurbaşkanmın bu tutumu, Cumhurbaşkanlığı makamını parlamenter demokratik düzenin son oir emniyet ?ubabı olarak gören fai;duyj talıihi büyük kitleyi gerçokten rahatlattı. Aslında VETO edılncjl gereken karnın üçten ibarct de değildi. Yıllarca koparılan yaygaradan sonra. hiç bir yenilik getirmeden, demokrasiyi dejenere etmek için her türlü kötü uygulamaya müsait bir sekilde yeniden ortaya sü rülen Seçim Kanunu ile: en »7dan üye seçimi hakkırdakı maddesi yüzCnden Güvenlis Mahkemeleri Kanununun da »eto edilıneleri gerekirdi. Kanımız odur ki, Sayın Cumhurbaşkanı, sırf Parlamentoya olan hudutsuz saygısı ve dempkra tik parlamenter rejime toz kondurmamak iyi niye'i ile. iki av içinde çıkan bütün önemli kanunl»n veto etmemis, bir kısnıımn borulrnasını da Anayasa Mahkemesint basvTjrulmasına bırakmış tır. Veto edilen kanunlar hakkındi bu kadarhk bir genel görüs il» yetinerek, bu kanunlard^n en önemli biri olan ve gerçekten veto edilmesi gereken .Or.r.an Suçla rının Affı Hakkındaki Kanun» ko nusuna da kısaca değinmekt* ya rar vardır. Orman suçlan, yurdumuzun bir hayatl dâvasıdır. Bu siıçım suçlu ları arasmda orman kövlüleri de bulunmakla beraber, çnçunlukla ve özellikle büyük çaptaki suçlu lar köylüler değildir. Orrran mâ mulleri kaçakçılığını ve orman tahribini, çeşitli yollarla servet edinme vasıtası yapan kimspJerdir. Bunların köyde yaşayanı azdır. Çoğunlukla şehirde yaşarıar. Orman köylüsünü koruma maskf si altmda çıkarılan Af Kanunımdan asıl yararlanacak olanlar bunlardır. P | | « e d ı n yine doymadın mı?» dıye bir şarta var. «Dunya I I B dunya yalan dunya» dıye başlıyor, sayıyor ölümsuz ki1 1 • şılen: Mevlâna, Yunus, Pır Sultan, Mustafa Kemal. Yalan dunya yer yer doymaz. büyük kuçuk, irıli ufakiı her kısl geçer gıder yeryüzünden. Kiminın ardından sılinmez izler ka. lır, kimı varlıktan yokiuğa sessızce geçer gıder... Sayın Inönü'yü hatırlıyorum bu şarkıyı hor duyuşumda: Yedm yıne doymadın mı?r Yaş doksan, ama yeme gucu tükenmemiş! Sayın Inönü > amjîm mı? İnsan mı yıyor? Bır bakıma oyle! Başyazanmızın da geçen gün saydıgı gibi CHP içınde yı>np bitırdıği kişiler az degil, Yücel, Peker, Gülek, Erım, Feyzıoğlu, hattâ Satır, daha başkaları! Bilerek mi yapıyor bunu yoksa bılınçsızce mı? Bunca yüdır hepımız yakn bırer tanığı olduk bu ışlerın, anlajamadık. Yedikieri, ya da yemek ıstedıkleri arasmda Mustafa Kemal bile var, onun bütün devrimleri var, butun ilkeleri, bütün dünya görüşü var. Tam anlarrayle yeyıp bitiremedı belM, ama görgüsüzlerin, bilgısızlerın, kârşıdevnmcilerın sofrasma koydu. Onıki yıl önce Çumhuriyet'te bir yazım çıkmıştı: «UygarIık Savaşındaki Yenilgimiz» adıyle... Atatürk'ten sonraki genye donüşün, tam ters bir yola girişin, Atatürk devrimlerine karşı içtensiz tutumun uygarlık savaşında bızi tam bir bozguna surüklediğini yazıyordum. Bundan baş sorumlu înönüydü, Kemalist devnme karşı çıkmış ne kadar ünlü kişl varsa, Atatürk çağında iktıdar yerlerinden uzaklaştınlmış n» kadar fırsatçı, ne kadar içtenlık yoksulu polıtıkacı varsa, hepsını ara\ap bulmuş önemli koltukiara yeruden oturtmuştu. B;r çeşıt restorasyon çagı oldu Inonü'nün Cumhi'rbaşkAnlıgl yılları. Kemalist devrimın bnu tıkandı, giderek hızı kesildı, daha sonra demokrasi dıyerek, gerçekte hıç de çok duşünceye, çok gorüşe dayanmayan tekelci bır düzene geçildi. Çolt partı vardı ortada, ama hepsi gerıye donüktü. CHP de onlara uvmaktan başka ne yapabıhrdi? Hattâ geriye donuşün ilk uygulaması CHP ıktıdarı >nllannda yapıldı, layiklıkten, halkçılıktan, devrimcilikten ödün üstune ödıin verilerek... Ismet Inönü'yü zaman zaman çok övenlerden biriylm ben. Çelişme midır bu bir Kemalist devrimci için. Geniş bir zaman asaması açısından görmek gerek bunu. Öyle günler oldu kı, înonü yine de Kemalist devrımden kalan ne varsa onların tek savunucusu gibi göründü bıze. Tek dayanak oldu. Kendisi sokmuştu Türk toplumunu dengesız, karşı ağırhksız bir ganp demokrasi düzenine. Bütün ağırlıklar sa*da toplanmıs, Kemalist devrimden yana olan güçler bir yana itilmiş, gerçek bir fıkir özçürlüğü ortanu yaratılmamış, emekçinin, halkın, aydının temsil edıleceği partiler kurdurulmamış, bır •akım girışımler ağır cezalarla önlenmiş, yalnızca karşı de\rnmcl partilere yayılma, seçilme, iktidar olma yolu açılraış... Zaman zaman pişmanlık duydu Inönü bundan. kendi de bu yüzden guç durumlara düştü. Dengesiz bir demokrasi düzeni olamayacağını anlar gibi göründü. Ortanın Solu politıkası ilk kez onun sözleriyle ortaya çıktı. Derken vaz geçti bundan da! Yemden karşı devrimcılere bıraktı alanı, çekildi kıyıya Yaşı da çok ilerlemişti. Sandık ki, Inönü'nün tarihsel kışıligi başanlı basarısız, doğru yanlıs yönlenyle bir inceleme konusudur artık. Tabii senatör olarak yan tutmayan bir yol izleyecek, parti politikacılığını bırakacak!.. Olmadı. Kalkıyor CHP'yi suçluyor eslti CHP Genel Başkanı .. Hem de kendi açtığı, açıklamasıru k^ndi yaptığı ortanın solu polıtikasmı uj'gulamak isteyen CHP'yi. Şu sözlere bakın bir: «Önümüzdeki seçimlerin bu özeüıği sola açık, ortanın soıunda lakat sosyalist ve Msrksist olmayan seçmenlerı de tercıhleri üzerinde ciddi dikkate sevketmelidır. Bu kadar kaba şekılde Marksistlerin kullanmaya elverişli gördükleri bır part:nin kendi inançlannı artık hangi oranda temsilde devam ettıği bu seçmenlerin düşünmeleri gereken bir husustur.» Inönü apaçık karşıdevrimeüerin ağzıyle konuşuyor. Nerdeyse aynı sözcüklerle!.. Bay Feyzioğlu gibi, Bay Demirel gibi... Nerden gelıp nereye gıtmış! Kemalist devrimlerin baj uygulayıcısı, sola açılmamn öncüsü, CHP'nin yıllar yıh başkanlığını yapmış bir kişi kendi partisini vuruyor herkesten önce!.. Daha dune kadar Inönuyü «miUî munafık» sayan politıkacılar, gazetecıler, partıler de onun şakşakçısı! Demek bunu da görecekmışız! «Yedin yine doymadın mı?» diye soruyor o türkü. Bu kez kendi partini mı yiyıp bıtireceksin? Ulusun tek umudunu da mı yok edeceksin? Başka bir anlamı var mı bu tür sözlerin, böyie bir tutumun? ORMAN KÖYLÜSÜNÜ NIN YOLU AF KANUNU DEĞİLDİR. BU KANUN SUÇA TEŞVİK KANUNU KURTARMAÇIKARMAK OLSA OLSA OLACAKTIR Sadi KOÇAŞ Yoksa, Srneğin, kendisine ev yapsm diye verilen keresteyi, ki remitli değil de düz damlı ev yapraakta kullandı diye ornıao suçu işlemiş olan birkaç dağ köy lüsünün arfının karşısına kims* çıkmaz. Kanunun bu gibi hükiitn lerinin deeiştirilmesine kims* muhalefet etmez. Ama bugün çıkarüan Af Kanu nunun ne maksadı ne de kanun laşma sekli böyledir. Bu gerçeği daha açık görebilmek için, ?u orman suçlan hakkındaki Anay» sa hükümlerinin nedenlerine v« geçmişine kısaca bir göz «taiım. kasıth yakmalar değildir. Eld« olmayan sebeplerle, önlenemeyen yanguılar da vardır. Nitekım, 1960tan sonra Milli Bırlik Hükümetleri dönemınde ve 1961 Anayasasuıa Orman Suçlarının affedilemeyeceği hakkındaki madde gırdıkten sonra bile, yıllık yangın alanı 1964 yılına kadar 5178 hektar ile 13368 hektar arasında değişmiştır. Bu da gostermektedir ki, Orman yangınlarını en za rarsız hadde indirebilmek için, bu kanunî tedbirlenn yanısıra teknik tedbirlenn de alınması lâzımdır. Nitekim, 'Orman Genel Müdürlüğünün 19BB'ten^Sönra telsızlerle donatılmış bir koruma ve ıhbar örgütli kurması sayesinde 1965 ile 1968 yılları arasında her yıl yanan orman alanı 3945 hektar ile 8441 hektar arasında değişmiştir. Kanunî ve teknik tedbirlerin müşterek çahşması sayesinde sag lanan bu oldukça guzel sonuç açıkça görülmesine rağmen, 1969' dan itibaren durum değişmiştir. 1969 seçimlerinde hemen bütün siyasî partiler orman suçlarının affı hakkındaki Anayasa hükümlenni değiştirmek ve orman alfı çıkarmak konusunda birleşmiş ve konujiı bir geçim vadi halinde ıstismar etmişlerdır. Seçimlerden sonra, birçok idarecinin «Daha bu vaad üzerme orman yangınlan önüne geçılmez bır hal adı. Bu değişiklık japılmasın» dıye feryadlanna ve TBMM'de birkaç liyenin mücadelesine rağmen Anayasadan bu hüküm kaldınlınca, o yıl yanan orman alanı 16364 hektara yükseldi. Ertesi yıl da 15019 hektarla onu takip ettı. 12 Marftan sonra af kanununun çıkarılmaması uzerine 1971'de yanan orman alanı 7250 hektara 1972'de de 6626 hek tara düştü. Birkaç yıldanberi orman affı konusunun yeniden ele almmış olması, sonra da kanunlaşması etkısıni derhâl göstermiş ve 1973 yıh 3 agustos akşamına kadar 8126 hektar orman yanmıştır. Eski yıllarla karşılaştınlırs», 1973 yıh sonuna kadar yanması gereken orman mıktannı yazmaya gönlüm razı değil. Ama mecburen asağıda bir hesap yapacagız. Mevcut istatıstikler göstermektedir ki, her yıl 3 agustos akşamına kadar yanan orman alanı, yıllık ortalamanın •• 20 °» 30 / miktarı kftdardır. Esas büyük yan gmlar her yıl sonbaharda olur. Bu gerçeği birkaç yıllık istatıstik üzerinde görebiliriz. 1970 yılında 3 Ağustos gününe kadar 3856 hektarlık orman yangınına mukabil, yıl sonunda bu miktar 4 misli olarak 15019 hektardır. 1971 yılmda 3 Agustos gününe kadar 1514 hektar orman yanmıştır, yıl sonunda bu miktar 5 misli olarak 7250 hektan bulmuf tur. 1972'de 3 Ağustos gününe kadar yanan orman miktan 2115 hektar ıken, yıl sonunda 3 misli olarak 6626 hektara yükselmiştir. 1973'de Af Kanunundan sonra 3 Ağustosa kadar yakılan orman alanı 8126 hektardır. Eğer şımdıye kadarkı nisbetler devam ederse Allah korusurı 5^ sonuna kadar 25.000 ile 40.000 hektar arasmda bir orman alanı yanacak demektir. Temennimiz odur ki, siyasî par tilerirnlz ve TBMM böyla bir gidişe lmkân vermesin. 'oVAiÂİ p Okuyucu Mektupları SÂYJN İNÖNÜ'YE AÇIK MEKTUP Sayın Paşam, bugünkü gazetelerde, beyanatmızı CzüntOyle okudum. Isım verraeden CHP'yi kastedeıek reylerınizı verırken dıkkatli olunuz diyorsunuz. PeH Paşam kıme verelim reyimızı? Meınleket gençliğini iki kampa «yırıp. vatanımızı anarşije suruKi(.\en AP'ye mi verelim? Yoksa daha djn kurulan sermayesinı dın ı=tısmanndan yapan, sağını solunu görmeyen MSP'ye mi vereıım? ioksa bir kısıra gençleri aldatan. Komando diye sokaklara döken MHP'ne mi verelim. Yok Paşam, bu böyle olamaz. Bugun mernle^. ketımiz CHP iktidaı ıııa rnuhtaçtır. Yarım milyon nufm ceplerinı doldurup lüks hayat yaşarken 36 mılyon nufus her gun bıraz daha sefaCumhuriyet leie suruklenmektedir. Yok Paşam. CHP ve onun genç iıokurlarına derini desteklemek milll bır vazıfe haline gelmıştir. Sızin beBoş vakitlerimızi degerlenyanatınız, oîsa olsa kızgınlıgın dirmek, kbtü alışkanîıklar yeüadesidir. Bir zamanlar verdı»ırine ıyı ışlerle meşguı olarak niz beyanatı herhalde unutrr.aulusumuza yararlı Atatürkçil gençler olmak amacıyle fcoyıi mıssmızdır. «Artık ölürsem goz lerim açık gitmeyecek, çünkü müzde bır Halk Kıtaplıgı frurduk. Çok sınırh olanaklarımız CHP gerçek liderine kavusmustur.» Sayın Ecevit bakVmda d la oda, masa, sandalye, raf tetayışli sözJerinizi unutmad'k. min ettik. Şimdi DU raflan dol Kusura bakma Paşam, «ızı 30 durmak amacıyle tüm ilericı senedir dinlij'orum. Size vertjij toplumcu aydınlanmın görev olduğum sevgim ve saygım kal başma çagınyoruz. bimden silinmiştir. En mullu Yapacagınız her gazete, dergünüm 14 Ekim 1973 seçımırHe gi, kltap yardımının bizlerin, aydınlık geleceğımız ıçin bılmç CHP ve genç lidenne ınanarak rejimi verdiğim eün ol«lenmemizde. ı$ık olacağını bilcaktır. Sizi akıl hocalanmzıa melisinız. bas basa bırakırken eiveda wSaygılanmızla.. yın Paşam. Köprücü K8yu Halk Kitapbğı Seyyar Gazete Satıcısı Kemalpasa Hopa H. Bayram Yakılan Ormanlar Siyasî çıkar sağlamak amacı lle ormanların yakılmasına imkân verilmek suretiyle başlayan yagma devri 1960'tan evvelki yıllarda dayanılmaz bir hal almıstı. Bu konuda söz söylemekten sdyade birkaç rakam vermek çok daha isabetli olur. 1955'de 27773 hektar olan yakılan orman alanı, 1956'da rekor seviyesine ulasarak 28903 hektarı bulmuştur. Ondan sonra pek az azalma ile 1957de 28634 hektara lnmiştir. Tabii yangmlann tek «ebebl Dost VE F A T Aksehir eşrafınd«n merhum Hacı Küçük oğlu, Vezime Kuçü.t'ün eşı, merhum Bekır Küçuk ve merhume Ruzıye Gomeç ıle Osman Kuçuk ve Muzehher Aksoy'un kardeşlen, Bıhter Tetik ve Nilufer Mısırlı'nın babalan, merhum Mustafa Gomeç ile Halit Aksoyun kayınbıraderlerl, Kâzım Saatçı ve Emine Akyürek'in enişteleri, Nevzat ve Necdet Gömeç, Gültuğ Arıtamur, Erdal, Oktay ve Aybar Aksoy'un dayıları, Cavıt Nahit, Mehmet ve Vezime Küçük ile Tuncay Gokse!, Vedıa Oral ve Tanju Yavuz'un amcaları Aîcşehırli, iyilıksever faziletli insan İSMAİL KÜÇÜK Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 24 Ağustos 1973 Curaa günü öğle namazını nviteakıp Şişli Camiinden kaldırılarak Ferıköy Aile Kabristanına defnedilecektir. Meviâ rahmet eyleye. A t L E S t Sonuç Tekrar edelim. Orman köylilsünü kurtarmanın yolu Af Kanunu çıkarmak değildir. Bu kanun olsa olsa bir suça teşvik kanunu olacaktır. Kaldı ki, yükanda da belirttigimiz gibi, bu kanundan yararlanacak olanların çoğu köylü değildir. Orman mamuUeri kaçakçılığı ve orman yakmak 6uretiyle servet yapmayı meslek edtnmiş profesyonel kaçakçüardır. Ormanlann tahribl yetnılyormuş gibi, seçim borusu mahiyetincleki bu politik Af Kanununun bir başka maddesine göre de devlet ytia milyonlar ödeyecektir. Sanki devletin dar imlcânı belli değilmiş gibi Sıyasl partüerin lktidara gelmekten, fcu işin peşindeki politikacılann da seçilebilmekten baş ka i i r şey görrneyen gözlerinin önüne yukandaki gerçekleri, Meclis kürsüsünden îöylediklerimizs ilâveten, bir defa daha seriyoruz. Zira, daha bu kanun veto edillr edilmez, «ankl yapacak başka hiçbir is yokmuş gibi, özellikle büyük partiler, vatandaşın gözü önünde, seçim meydanlannda, radyoîarda bu kanunu Istismar etmek için bütün güçleriyle birbirlerin» glrdüer. HalbuM yukanda belirttigimiz milU gerçekler de gösteriyor W, bu konudaki heyeeanlan uıoimi değildir. Bu konud» hakJj değildirler. Bu yüzden butün siyas* partllere ve yenl seçlleeek milletveHl lerine, leçim mücadelesi içinde bu hassas konuvu artık ve daha faria istismar etmemelerinl ve sayın Cumhurbaskamnm verdi ği imkândan favdalanarak bu bü yük mim davada politik ve kişi sel çıkar düsüneeierini bir yana atıp onümÜKİekt d«vred« bu ka nunun, bu aakat haliyl» çıkması na imfcftn vermemelerini hatırUtmakte fayda gorüyoru*. (Cumhuriyet: 6714) YTONG Makine veya Endüstn Yüksek Mühendisi veya Mülıendii Fendik fabrilc» işl«tmesinde ve yeni fabrika p!anfama$ında istihdaı % ^ ©difmek üzere »fınacaktır. « » Tecrâbeli ve en az bir yaban*.* tffle vakıf ( tercîhan a.manca ) taliplerin fotoğraffı yazıh müraçaatlarını TÖRK YTONG SANAYİ A. Ş. Atlantik Han Fındıklı İstanbul adresine göndermeleri. KAMA TEZGAHI SATIN ALINACAKTIR Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesi Umum Müdürlüğünden 1 Müessesemizce, 1 adet Kama tezgâhı (Dışa kama açma) teklif alma usulil ile ve Türk parası karşıhğı satın ahnacaktır. 2 Bu lşe ait şartname ır.esai ssatlen dahilinde Müe.«sesemiz îç Ticaret Müdiirîügünden temın edilebilir. 3 llgilller, şartnamesine göre hazırlayaeakları tekliflerini %7,5 muvakkat teminat. katalog ve;, a prospektüsleri ile birlikte en geç 4/9/1973 Salı günü saat 17.30'a kadar Müessesemiz Yazı lşlerı Mütfurluğune göndereceklerdir. Teklifler 4/9/1973 tarihinden itibaren 30 gün opsiyonlu sayılacaktır. * Teslim müddetl kısa olan teklifler tercıh *ebebi sayılacaktır. 5 Postada vakl gecikmeler nazarı ıübare alınmayacağı gibi telgrafla yapılacak muracaatlar k». •)ul eriilmez. 6 Müessesemiz 2490 sayılı Kanuna tabı rif^ı1 dir. (Basın: 21430) 67(i: TÜRK HAVA YOLLARI A.O. 'DAN • Ortaklığımız ihtiyacı olarak 150.00lı adet 20 gr.' lık kolculu, presli tuvalet sabunu satın alınacaktır. Muhammen bedel 75.000. TL dır Geçici temınat 2.250. TL.dır. Kapalı rarfla teklıl mektupjan 27 AJustos Payartesi gunü saat 15'00'e nadar ortaklığımız Gumüşsuyu Cad. Dersan Han Nc: üP'dakı Malzeme Mudurlügtı'ne verilecektir Şartnameler aynı adresten teırın olunur. Ortakiığımız 2490 sayılı kanur.a v b; AejHlalr. (Basm 20886) 6706 (AJanı 70 478) 6689
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle