Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURIYET 9 Nisan 1973 izmetinde bulunduğu hükümeti'nin yalanlanndan, oyunlanndan ve iosanlığa karşı hatah davranışlarından tiksindiğini löyleyerek sesini yükselten ve kendi Devleti'nin (Ve MUU Savunma Bakanlığı'nın) en gizli «ırlarım dünya kamuoyu'na ve kendî toplumuna açıklaraaktan çekinmeyen Daniel Ellsberg, bu davranışının psikolojik nedenlerini ttiilyonlarca seyirciye Televizyonda şöyle ifade etmekteydi: «Bir gün yatakta uzanmış gazete ckurken, Vietnamh bir casusu öldürmekten »anık Sekiz Yeşil Bereli'yi, Ordu'nun nasıl «uçsuz çıkarmağa uğraştığını ızledim... Ve işte o zaman düşündürn ki bu benim 15 yıldanberi hizmetinde bulunduğum bir sistemcîir; 6yle bir sistem ki en tepe'den en aşağı kademelere kadar her yetkilinin, sırf siyasi çıkar3ar uğruna ve baştan aşağı YALAN'larla cinayetleri örtbas etmeğe çalıştıklan bir sistemdir. O andan itibaren bu yalanlara katılmama karannı aldım. Ve bu tarihten az bir süre sonradır ki bildiğiniz açıklamalan yaptım.» Daniel Eilsberg Harward mezunudur: kendisini bir idealist olarak tanıtmıştır. Çeşitli görevlerde ve devlet memuriyetlerinde bulunmuş ve fakat Vietnam savaşına karşı cephe alarak memuriyetten cekilmiş; biraz önce belirttiğimiz gibi Devlet'in gerek güvenliği v« gerek prestiji bakımından hayatî sayılabilecek sırlannı, sırf hükümetçe takip edildiğini iddia ettiği yalan siyaset ortaya çıksm ve haksız bir savaşın nedenleri dünya kamuoyu'na (ve Amerikan halkına) aksetmesi için, her türlü riski göze alarak, New York'ta çıkan ve dünyanm en etkili gazetelerinden biri olan «The New York Times» gazetesine (ve daha başka bazı gazetelere) vermekten kaçınmamıstır. Beyanlanndan açıkça anlaşılmıştır ki bunu VtCDANl bir görev olmak iizere yapmıştır. Elinde bulundurduğu bu sırlarla llgili belgelerin niteliğini belirtirken: «Bu belgeler gösteriyor ki Cumhurbaşkanma yarrfımcı olanların ve öbür yetkililerin halkı aldatma kapa«iteleri sınırsızdır. Fakat şimdi, savaşı böylesine ileri götüren sorumlular iraza ettikleri belgelerin hesabını verecek durunı* girmişlerdir.» Ellsberç'in göze aldığı risk oldukça büyüktür; kendisine savcıbkça verilmesl istenilen ceza 20 yıl ağır hapistir. Fakat o bütün bunları iç huzuru ile karşıladığmı söylemiştir: «Şayet yeterli bir forum yaratabileceğimi bilsem, 20 yıl hapsi memnunlukla karşılanm. Hükümetin iki yüzlülüğünü mutlaka açiklamalıydım.», tliyor gazetecilere Haziran 28, 1971 tarihinde. HI Olaylar ve gömşler Gelisen Vicdan'lar Ülkesi Prof. Dr. İlhan ARSEL inanmıs o'duğu Vietnam savaşım protesto maksadiyle yine yukarda adı geçen ünlü gazetede şu satırlan yayımlamıştı: «Bizim için en büyük müsibet kendi kendimlze ve müesseselerimize karşı imammızı kaybediyor oluşumuzdur. Hürriyet ve adalet ideali altında.Birleşmiş bir milletiz» diye söylenip duruyoruz, itakat bu irfeali yurt içinde gcrçekleştirme hususunda hiç bir zaman bu kadar gerl kalmadık; ve yine bu id'eali Uzakdoğudaki (Vietnam'daki) davranışlanmızla bağdaştırmak mümkün değildir. Gerçeklerin ters yüz edildiğini, Anayasal güvenliklerimizin kayıp gittiğini, birbirimize karşı şüphelerimizin arttığını ve genç kuşaklanmızın umutsuzluğa saplandığını izlemekteyiz. Kaybettiğimiz bu değerlerin bedelini hiç bir savaş karşılayama2...> Biraz yukarda, Vietnam savaşı vesilesiyle kendi öz devleti'nin tutumuna karşı durum alan bir yurttaşın, bir aydının ve bir ordu mensubunun örneğini verdik. Bu örneklere daha yüzlercesini eklemek mümkün. Gençliği eklemek mümkün. Çeşitli halk kuruluşlannı eklemek mümkün. Fakat bütün bunlar dışında din adamı da, tıpkı öbürleri gibi. kendî hükttmetinin savaş siyasetini yermekten geri kalmamıştır. Yukardaki beyanların verildiği tarihte Thomas J. Gumbleton, 2 Temmuz 1971 tarihli New York Times gazetesinde şunları yazar: «Şayet bir yurttaş kendi vicdanının sesini, savaş nrasında, hükümetine karşı yükseltmeyecek olursa bu takdirde aydın ve insancıl bir kişi olarak kendi insanhk Uşiliğine ihar.et etmiş olur.» Rahip Gumbleton bu sözlerir.e devamla çeşitli din adamlarınm ve din kuruluşlarımn Vietnam savaşına karşı tuturalarına ilişkin olarak: «Biz sanıyoruz ki SAVAŞ'a karşı kendini hissettiren bu tutum veni bir şeydir. Oysa SAVAŞ konusunda daha ilk Hıristiyanlann takındığı tutum aslında bu olmuştur. Üç 3rüz yıl boyunca Hırlstiyanlar hangi amaca dönük olursa olsun öldürmenin gayrl ahlâkl bir araç olduğunu kabul ederek sflâh altına alınmayı reddetmişlerdir.» Medenl ülkeler halklannın son İki üç yüz yıllık fikir ve kültür gelişmesi sonucu eriştikleri bir nokta var ki bu gelişmecfen yoksun kalanlan imrendirmekte. Bu gelişme sudur: Vicdaniliği, yani adalet ve hak duygusunu 6teki bütün değer ölçüierinin üstüne çıkarmak... Daha doğrusu insan vicdanını isyan ettiren her şeye karşı SAVAŞ açmak ve haykırmak. Bundan dolayıdır ki bugün artık bu ülkelerin pek çoğunda vatandaşlarm, teker teker ya da gruplar ve ylğınlar halintfe çeşitli protesto gösterilerine giriştiklerini, ve kendi öz toplumlarının veya hükümetlerinin, hattâ mi'ılî çıkarlar adına yöneldikleri davranışlara (eğer bu davranışlar kendi ahlâk ve vicdan değerlendirmesini rencide ediyorsa), isyan edercesine direndlklerini görmekteyiz. Bu çeşit vicdan muhasebesi şüphesiz ki yeni bir şey değil. Son iki üç yüz yıllık gelişmenin eseri diyebileceğimiz b'r gelenek de deîfil. Kaynağı çok gerüere giden bir oluşum. Eski çağlarda ve medeniyetlerde < e kendi öz J toplumunun ya da tfevletinin haksızlıklarına karşı. tamamiyle altrustik amaçlarla mücadeleye girişen insanlar görülmüştür. Fakat eski yüzyıllarda bu gelenek pek münferit olaylar şeklinde cereyan etmekte ve genellikle fikrl bakımdan çok gelişmiş nadir kisilere, çok kudretli kafalara (örneğin SOKRAT gibi) inhisar etmekteydi. Fakat şu son iki üç yüzyıldır ve hele artık bugün bu davramş, sadece ünlü şahsiyet niteliğindeki kimselerin değil, fakat çoğunlukla csokaktaki» insanın tek başma ya da toplu olarak başvurtfuğu bir davramş haline gelmlştir. Halk yığınlarının fikri gelişmesinin bir sonucu olarak bugün bu çeşit olaylar. idealist örnekler, DfKHAKÇILIK icin mücadeleler, her sınıf insanın başvıırabildigi ve başvurmak ihtiyacını duyduğu bir gelenek halini almıştır. Yukarda verdiğiraiz örnekler bunlardan sadece bir kaçıdır. Ve görüldüğü üzere hepsi de insan varlığının kutsallığı konularındaAr: Tecavüzi SAVAŞ yolu ile Sldürmelere karşıdır; şu veya bu nedenle insanın sömürülmesine karşıdır. Bu vicdan savaşının en asil öncüleri, geçen yüz yıl boyunca tanmmış veya sz tanmmış yazarlar olmuştur. Tolstoy 1895 yılında, kendi toplumunun ve kendi hükümetinin, yani Rusya'mn Polonyalılara karşt kötü ve gayri insanî davranışlarından dolayı kendi devletine karşı duyduğu tiksintiyi açıklamak tan çekinmemiştir. 1897 yılmda yayımladığı «Son'un Başlangıcı» adlı yazısında, öldürmemek için savaş'a katılmaktan kaçınan bir gencin «avunrnasını yapmış ve devlete karşı vaziyet almıştır. Parolası ÖLDÜRMEYECEKSİN olmuştur. Fakat bunu yaparken yüzyıllar gerisine inen TERTULLİAN'lardan veya ORİGENlerden ve benzerlerinden ilham almıştır Bunun yanında kendi yaşadığı cfevrin güzel örnekleriyle ve meselâ Kölelik müessesesini kaldırmadı diye kendi devletine vergi ödemeyen yazar Thoreau'nun veya köleliği devam ettirdi diye intihar eden yazar Radishceh'in cfavranışlariyle etkilenmiştir. Buna karşıhk yazıları ve fikirleriyle kendisinden sonra gelen bütün insanhk âşığı ve BARIŞÇI aydınlan etkilemiştir. Filhakika Gandi'den, Martin Luther King'e gelinceye kadar SAVAŞ ve kaba kuvvet aleyhtarı her idealist Tolstoy'un ruh gıdası ile beslenmiştir. Haftamn raporu Basının umacısi: TV ÜLKENÎN BEŞTE BİRİNDE YAŞAYAN VA TANDAŞLARIMIZIN SEKİZDE BİRİ TELEVİZYON YAYINLARININ KAPSAMINA GİRİYOR. AMA BU HALtYLE BİLE, tİLKENİN TÜMÜNÜ KAPSAYAN BASINI KORKUTABİLÎYOK. SADUN TANJU Televizyon, bugün Türkiyede Ankara, Eskişehir, Istanbul, Izmir, Edirne, Balıkesir ve Kütahya illerimizi içine alan bir bölgede yayın vapıyor. 38 milyon nüfusun 8 milyonu bu bölgede vaşamaktadır ve tahminlere göre, resmi kayıtlı, kaçak 200 bin kadar ahcı vardır. Demek ki, televizyon yaymı yapılan bölgede her 8 aileden biri televizyon sahibidir. özet şudur: Ülkenin beşte birinde yaşayan vatandaşlanmızın sekizde biri. televizyon denilen asnn sihirli masa) kutusunu evinin en özenli yerine yerleştirmiş bulunuyor. 38 milyon vatandaşımızdan 1 milyonunun yeni bir eğlencesl vardır. Çeviriyorlar düğmeyi, görüyorlar dünyayı.. Susturmayalım Dünyaca ünlü Harward Üniversitesi Profesörlerinden Lavvrence Kohlberg 1971 yılmda vicdanilik konusundaki araştırmalarını kamuoyuna sundu. Değerli bilgine göre kişilerin vicrfan olgunluğuna erişmeleri çeşitli aşamalar gösterir. Ona göre vicdani'lik aslında bir meziyetler bohçası (yani dürustlük, cömertlik, bağhlık ve benzeri meziyetler tümü) değildir. O bir adalet duygusudur ki en ilkel şekliyle genç dimağlarda yer eder ve çocuğun farklı ahlâk aşamalanndan geçmesiyle mükemmel'e yönelir. Bu aşamaların sonuncusuna erişen kimse için ADALET ve KİŞt DF.ĞERİ duygusu her şeyin dışında ve üstünde bir anlam taşır. Bu itibarla âdil olmayan ve kişi haysiyetine veya varlığına aykırı kanunlara uyma değil isyan gerektir. Söylemeğe hacet yoktur ki kanuna i^van silâh ve bomba kullanmakla değil fakat Gandi misali direnmelerle en etkili sonucu verir. Evet Batı işte bu aşamaya erişmiş, hem de çok genç yaşta erişmiş insanlarla dolu ve bu insanlar. her ne kadar toplum içinde azınlıktaysalar da yine de insanhğın çok daha insanca, çok daha haysiyetli düzeye erişmesi için cesaret örneği vermekle meşguller. İnsan denilen varlığın mutsuzluğunu yaratacak her türlü davranışa karşı vicdanların böylesine şahlandığı bir dünyada biz, birkaç nadir örnek dışında susan ve susturulan vicdanlar ülkesi yaratmışızdır. Her ne kadar Batı Slçülerine göre vicdanîlik sınırlannı zorlayanlanmız var ise de onların bütün çabası zavallı ve ilkel yaşantılar içerisinde bin 3'ildanberi sürüklenegelen halk yığınlarınm biraz olsun gözünü açmak. Fakat onlara ne fırsat veriyor ne de hayat hakkı tanıyoruz. Sadece susan vicdanlar ülkesintn insanı yapıyoruz. Xeden bizde vicdanlar böylesine susar? Bu sorunun elbette ki bir cevabl bulunacak. Televizyon Meselemiz Bizim ulusal radyo şebekemiz bile ülkenin yüzde 79'ünU, nüfusun yüzde 87'sini ancak kapsıyor 7,5 milyon ailenin 3.5'unda radyo var. Yani Türkiye'de' daha 4 milyon ailenin radyosu bile yok. Halkın yansı sağır. Çevirip düğmeyi işitemiyor dünyayı, nerde kaldı görecek? Ama televizyon bir meseİe oldu memlekette. Hele basın. televizyondan tir tir titriyor, onu kendine en büyük rakip olarak görüyor. Bu rekabet haber ve olay yönünden değil kuşkusuz. dünyanın her yerlnde radyo ve televizsonlar bu konularda basın kadar doyurucu olamıyorlar. Rekabet, doğ nıdan doğruya. ilân reklâm kaynaklanna televizyonun ortak çıkmasmdan ilerl geliyor. Reklâm Harcamaları Düsük Yüda 180 milyar liralık mal ve hizmet üretilen Türkiyede ilan ve reklâm harcamalarma 250 milyon lira gibi Batı ölçüleriyle düşük bir pay ayrılmaktadır ve bunun 100 milyonu radyo ve televizyona gitmektedir. Geçen yü televizyon reklâmları 34 milyon liralık bir parçayı koparmıştı. Bu yıl için TRT'nin yaptığı tahmin 4546 milyon liradır ve basm 10 yıl içinde televizyonun toplam nüfusun yüzde 80'ini kapsamına alacağını düşünerek şimdiden dertlenmektedir. Televizyonda bugün reklâmlara aynlan süre 20 dakikanın altındadır. îlerde haftanın bütün günlerini kapsayan uzun süreli programlarda reklimlara aynlacak zamanın 34 misline çıkarılması basın için gerçekten bir mali bunalım yaratacakür. Ülkücüler Bu tarihten hemen bir ay ionra bir başka îdealist, ve bu sefer Amerikan Ordusuna meıısup bir yüksek rütbeli general, JCmekli General W. Wallace Forö", bütünüyle haksızlığına Tedirginlik Türkiyede üretilen mal ve hizmetlerdeki yükseliş temposu, ilan ve reklâmlarda görülmemektedir. Kalite ve fiyatlardaki dejHskenliğe ragmen, piyasadaki talep ve arz dengesi, her türlü malın satılmasını kolaylaştırn.aktadır ve firmaların çoğu ilan v e reklâma ihtiyaç duymamaktadır. Liberal ekonominin serbest rekabet yarışmasmda ilan, reklâm furyası içine düşeceğini hayal edenler; nüfusun 38'de birine hitap eden televizyonun basın ilânlarından kocaman bir dilimi koparmasını tedirginlikle izlemeğe başlamışlardır. U ANDIMDIR,, OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Yarına Umutla Bakabilmeliyiz A/dınlara Çektirilenler KIYDIĞIMIZ, SÜRDÜĞÜ MÜZ ÖGRETMENLERDEN CUMHURİYETtN 50. YILINDA ÇOŞKULÜ SÖYLEVLERt ..NASIL BEKLEŞ^CEĞİZ2^ Çtten'in başlangıemtten tmüne"îfeğin, kimler geîâi~feçti y*"" sayarak, yaşadığıru sanarak. Sayılmakla bitmeyeceğinl tümümüz biliriz. Çok geriye gitmemize gerek yok. Yakın tarihimizin sayfaları bize, nice devlet adamımızın, sanatçımızın, bilim adamımızın nasıl gelip , nasıl gittiği konusunda tanıklık eder. Kişi vardır, yaşamak için, yaşamış olmak için yaşar. Kişi vardır, yararlı olmak, yarma bir şey ler bırakabilmek için yaşar, asıl görevinin ne olduğunu bilir, sorumlulugunun bilincine ermiştir. Bizce önemli olan da, bilerek yaşamaktır, sorurrüuluğunun bilincine ulaşarak yaşamak. Topluma, yannlara bir şeyler bırakarak yaşamak. Yanımıza, yöremize yararlı olmak için yaşamak. Son günlerde artık iyice belli oldu, kimin nasıl oldugu. Ömürlerinin hiç bir döneminde ellerine geçiremiyecekleri yetkileri, rüyalarında bile görseler inanamayacaklan görevleri alanlann, nasıl olduklan. Yalnız bunlar da degil, bir de ortamdsn yararlanarak, aal lçindeki kötülükleri boşaltan fırsat düşkünlerine ne demeli? Bizce. aralannda blr aynlık olmasa gerek bunlann. Nered<î namuslu bir avdm var, onu kirleteceksin. Nerede yürek11 blr kişi var, onu ytireksizleştlrecek vöntemler arayacaksin. Kim iyiyse, dogruvsa, llstüne üstüne eideceksin. Kim ülkesi, halka. yurdu uğruna çahşıyorsa, onu süreceksin, ona kıvacaksm. Atatürk'ü sevenleri ilkelerini savıınanlan camurlayacaksın. Dün «Olrnaz» dediîine. bugün «Olur» diyeceksin, dün «Ak» dediğine, bugün «Kara» diyeceksin.. Başkalarına hoş görünmek için, bir pav koDarabilmek için!. Bu dünyaya hiç birimizin kazık cakacak durumu vok. Cakılacak bir şev varsa. adımız olmalı bu. Ya «Namuslu. yiirekH, inssncıl. yurtsever. Atstürkcü bir insandı» divecekler. Ya da «Fırsat düşkünüydü, insanlara çamur atmayı severdi, bencildi. eline düşenlere çektirmediği kalmadı» diyecekler. Hanximiz ikincilerden olmak ister? Hiç birimiz. Göçüp gittikten sonra ardımızda ne bırakacağız çocuklarımıza? En onurlusu. iyi bir ad bırakmak değil mi? Onlann da arkadaşı, tanıdığı, dost çevresi olacak. Kim ister, onlann yanında çocuklanrmzm, torunlanmızın eğik basla durmalannı bizden söz edilirken? Onlar üzülmeyecekler mi babalannm yaptıklarına, yaptırdıklanna? O halde niye, bütün bu karalamalar. suçlamalar. çektirmeler boş yere, haksızca?. Bu tırpanın da sonu gelir. Sanıyor musunuz, ezmekle, sindirmekle Atatürkçü düşüncenin yok olacağını? Cumhuriyetimizin 50. yılma girdik. Cumhuriyet Bayramırnızda söyıevler vereceğiz, şilrler okuyacağız 50. yılın önemini anlatacağız halkımıza. Görev alanlann büyük çogunluğu da «Öğretmenler» olacak. Peki. kıydıgımz, sürdügtinüz, horladığınız öğretmen hangi içtenlikle. hangı coskuyla konuşacak kürsüde. îyi duygulannı, umutlannı ahp götUrürseniz, ne kalacak öğretmende?. ürkiye Cumhuriyetinin altıncı Saşkanı seçildi. Oramiral Fahri Korutürk üç günden beri Çankaya'dadır. Haftalarca süren bir kargasahk artık sona ermiştir. Bundan sevinç duymalıyız. Çeçitli deneylerden, güç görevlerden geçmi} bir kisidir, eski bir askerdir sayın Korutürk. Üzerine aldığı bu yedi yıllık ağır sorumluluktan da başarıyla çıkmasını dilemellyiz. Bu hepimizin özlediği, istediği bir şeydir. •Türk Devletinin bağımsızlığına, vatanın ve mflletin^ıütünlüğüne yönelecek her tehiikeye karşı koyacağııtiB, rnnfetin. kayıtsız şartsız egemenliğini ve Anayasayı sayacağıma. .ye, şavunacağıma. insan haklanna dayanan demokrasi ve hukuk" tfevleti ilkelerinden ve tarafsızlıktan ajTihnayacağıma Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini «koruyup yüceltmek ve üzerime aldıgım görevi yerine getirmek için bütün gücümle ve varlığımla çalısacağıma namusum üzerine söz veririm» diyen yeni Baskanımızın başarısı Türkiye'nin, Türk ulusunun başarısı olacaktır elbet, Sayın Korutürk TBMM'nde yaptığı konusmada •rehberim andun olacaknr» dedi daha sonra da. Ben bir ara «rehberim aklım» olacaktır dediğini sanmıştım, çok sevinmiştim. Akla, sagduyuya dayanan bir yönetim kurmak zorundayız. Kim akıl, düsünce, sağduyu sözü ederse, bilim ilkelerinin yolundan yürürse başarı kazanır. Oysa tand»mış o sözcük! Ama fark etmez pek. Çünkü Anayasamızın Cumhurbaşkanlarına verdiği söz, bilime, akla, uygarlığa açıktır. tnsan haklarına dayanan demokrasi ve hukuk ilkeleri'ne bağlüık andı içmek akla dayanan bir yönetimin temellerini atmak, bütün devlet yapısını ve felsefesini o temeller üzerine kurmak demektir. «Rehberim andım olacaktır» diyen sayın Korutürk akıl yolunda yürüyeceğini de belirtmiş oluyor ister istemez.... Cumhurbaşkanlığı onursal bir görevdir, temsil görevidir, en yflce bir görevdir. Gerçek demokrasilerde Cumhurbaşkanları olgunluklan, tarafsızlıkları, kişiliklerinin etkililiği, içtikleri anda noktası noktasına bağlı oluşlarıyla saygı kazaniTİar, uluslarmı Anayasa dofrultusunda ilerlettikleri oranda tarihe geçerler. Andlanna ters düsen, ya da andlarım unutan Başkanlarınsa o ulusun tarihinde nasıl yer aldığını da hepimiz biliriz. Temsil görevidir, onur görevidir. ama her işin başı her lşin sonu Başkanlıktadır. or. da başlar orda biter her konu, her sorun Özellikle az gelişmiş ülkelerde kamuoyu gereği gibi güçlü olmadığı için, halk tam bir bilinçle yurt sorumunu benimsemediği, yüklenmediği için Cumhurbaşkanlarmın sorumlulugu, tarih önündeki yeri daha önemlidir. Sayın Korutürk'ün «Rehberim andım olacaktır» sözünü bu bakımdan anlamlı buluyorum. Böyle bir söz söylemesini, söylemek gereğini duymasmı da sayın Korutürk açısmdan olumlu bir da\Tanış saymak gerekir. Atatürk'ten Korutürk'e... tnönü, Bsyar, Gürsel, Sunay... Altı Başkandan beşi asker. Tek sivil Bayar'dı, onun da sonu çok acı oldu. Vatana ihanet suçuyla nerdeyse idam sehpasına çıkıyordu. Inönü seçim sonucu devrildi. Gürsel hastahk yüzünden Meclis karariyle görevinden uzaklaştırüdı. Bir Sunay oldu devresini bitirip Başkanlıktan ayrılan Sayın Korutürk'ün de yedi yıl sonra ardmdan iyi anılar, başarılı eylemler, yurda yararlı işler bırakarak görevinden ayrılmasım dileyelim. Bakalım nasıl geçecek bu yedi yıl? Şimdi bir ortaklık kabinesî kurulacak. Daha sonra da seçime gidilecek. Seçim sonuçları hangi partiyi iktidara getirecek, göreceğiz. Sayın Demirel 12 Mart Muhtırasiyle yitirdiği koltuğuna Ekim 1973 seçiminden sonra kavuşacak mı? 12 Mart Muhtırası ne olacak? Sıkıyönetimler gene sürüp pdecek mi? Yoksa .demokrasi ve hukuk devleti» ilkeleri yeniden tam bir özgürlükle uygulanacak mı? Kısacası olağanüstü durumlar sona erip olağan koşullar yürürlüğe girecek mi? Yüzlerce soru var, ama yanıt veren yok şimdilik. Ya«ayan görecek. Göreceğiz yaşarsak! Şimdilik yeni Başkanımızın «rehberim andım olacak. sözüne güveniyoruz. Mutlu, umutlu yarınlar bekliyoruz. T 50. YILDA YURTTAŞLAR ARASINDA İKİLİĞİ KALDIRALIM ORMANCILARIN ÇİLESİ MÜHENDİS VE MİMARLAR, DEĞİŞİKLİĞİ YURT ÇIKARLARINA AYKIRI GÖRÜYOR. Onun İÇİn». bu «Son olsun» dijfim». Tmatiıri]""''"''" 50. yılında Atatürk'e özgü yurttaşlar olmak istiyorsak, ikiligi kaldıralım ortadan. Birbirimize çamur atmaktan, saldırmaktan kaçınalım. tyiye, güzele, mutluluğa gönül birliğiyle, elele gidelim. En güzeli, en iyisi bu değil mi? Mustafa tNAN Gökçebay O. Okulu Müdürü ZONGCLDAK sini yan yana gömer, Ağlamak gelir içinden fakat bir türlü ağlayamaz. Bu ıztıraplar yıllarca sürer gider. Yeniden evlenmiş, yuva kurmuştur. Aldığı para ile kıt kanaat geçinir. Hayatta kalan öteki çocuklarını okutacak bir yer bulamaz. Şehirlerdeki yurtlara bırakır. Maaşının büyük bir kısmını yurt parası, doktor, ilâç ve tedavi masrafı olarak harcamak zorundadır. Çilcinin dolacagı yoktur. Sosyal imkânları daha elverişli olan büyük yerleşme merkezlerine gitmeye talip olur. Fakat karşısına binbir güçlük dikilir. Şehire gelirse yan ödeme alamaz. Iş güçlüğü, iş riski ve mahrumiyet zamlarından mahrum kalacaktır. Mahrumiyet çektiği dağ başlarında da zaten bu zamlar devede kulak değildir. Yıllarca bir misyoner gibi çalışmıştır. DaS, bayır demeyip koşmuş, koşuşturmuştur. Yokuş tırmanmaktan. tabiatın çetin şartlan ile boğuşmaktan ve düzensiz yaşamaktan cTert sahibi olmuştur. Kendisi ayannda eğitim görmü$ öbür meslek mensuplan, memuriyetlerini şehirlerde ve büyük kentlerde geçirdiklerinden yer, yurt edinmişler, zamanında terfih etmenin, zamanında kadro ve van ödeme temin etmenin yollarını bulmuslar, kısacası yaşantılarını bir düzene sokmuşlardır. Günleri mutluluk içerisinde geçip gitmektedir. Cüekeş ormancınm çilesi ise sürüp p'tmektedir. Arif ÜNLÜTÜRK Türkiye Ormancılar Derneği 2. Başkanı Büyük Haksızlık Yapılıyor ORMANCININ ÇÎLESİNİN DOLACAĞI, ISTIRABININ BİTECEĞİ YOK!.. Ülkemizde Fakülte ve Yük«ek Okul çıkışh teknik elemanlar arasında bir kitle öteden beri mağdur edilmektedir. Bu kitle, memleketin ormanlarını canı ve kanı pahasına koruyan. yoksul ve perişan orman köylüsünü kalkındırmak için gecesini gündüzüne kat'n her zaman onun yanında yer alan ORMANCILAR toplulugudur. Orman Fakültesini yeni bitiren 22 yaşındaki genç Orman Mühendisi ilk memuriyetine kuş uçmaz, kervan geçmez bir orman köyünde başlar. Kendisini karşılavan yığınla problem karşısıncfa kişisel dertleri 6n plâna geçer. Yiyecek ve içecek sağlamak, günlük ihtiyaçlann karşılanması bir meseledir. Doktor ve ilâç bulmak, gazete ve dergi hayâldir. P!H bitmiş ise haftalarca radyo da dinleyemez. Bütün gününü gözü dönmüş orman kaçakçıları ile uğraşmakla. canı eibi sevdiği ormanları haltanm ve yangının tahribinden korumakla gecirir. Gecesi gündüzü yoktur. Karda kışta kıvamette 12 saat görevi başındad^r. Orman kaçakçılanmn kurşunlanna her zaman canlı bir hedc'tir. Ne dirisini, ne ölüsünü arayan soran olur! Genç kansı d*ogum sırasında Bö^lerini yumar. Ebe bulunmadığmdan çocuSu da ölü doSar. Talih«iz baba son derece perişan dır. Kansı ile yavrusunun mezariarını kendisi kazar ve iki Yasa Değisikliği ve Mühendisler ile Mimarlar YURT ÇIKARLARINA AYKIRI OLARAK ÇIKARILMAK tSTENEN YASA, C. SENATOSUNDAN GEÇMEMELİ Türk Mühendis ve Mimarları, 14 Şubat 1973 günü Büyök Millet Meclisind*e kabul edilen 7303 sayılı Türk Mühendis ve •••••••••••»•••••••»••••••••••••••••••»•••• DURU TURIZM Her şey dahil 4 gün * W TL. < 23 NtSAN ve MAIIS BAYRAMI GEZtLERİM STJNAR ( T A K S t T L E ) VLUDAĞ BÜYÜK OTEL :: İZMİR BÜYÜK EFES OTELİ 4 GBn 750 TL' Deniz Kuvvetleri Komutanlığı SEYİR, HİDROGRAFİ VE OŞİN'OGRAFİ DAİRESÎ BAŞKANLIĞINDAN BİLDİRİLMÎ^TİR Denizcilere ve Havacılara 33 Sayılı Bildiri 10 ve 19 Nisan 1973 tarihlermde 06.00 ile 18.00 saatıeri arasında, aşağıdaki noktaların birleştiği sahalar içinde seyretme. demirleme, avlanma ve bu sahalann 12.500 matrtve Kadar olan yükseklikleri, can ve mal emniyeti bakımından tehhke>idir KARADENtZ ŞtLE AÇIKLAR1 K 8 ve K 9 SAHASI 1 inci nokta: E 5832 No.lu Şile fenerındtn 00'^ cterect ve 22 mil mesafede. enleml 41 derece 33 dakika kuzey boylamı 29 derece 38 dakika doğu 2 nci nokta : Enlemi 41 derece 55 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 38 dakika doSu 3 Uncü nokta: Enlemi '.\ derece 55 dakika kuzey Boylamı 30 derece 58 dakika doğu 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 33 dakika kuzev Boylamı 30 derece 58 dakika doğu DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYUPUI.UR (Basın: 12901 2429) ÇEŞME PLÂJLARl Lçak ve yemekler dahil 4 gün 1000 TL. Mımar Odalan Birliği Kanununu değiştiren kanun ile, Anayasamızın 122. maddesinde verilmiş olan örgütleşme haklarından yoksun bırakılmak istenmektedir. Konu, yalnız Mühen dis ve Mimar Odalarını değil bütün meslek kuruluşlannı, ge lecekleri yönünden, yakından ilgilendirmektedir. • Meslek kuruluşları, me«leki alanda çağdaş bilimsei düzeye ulaşmak, mesleki yönden gelişmeleri izlemek, yurt sorunlarına eğilerek görüşlerinl kamuya ve ilgililere duyurmak amacl ile kurulmuş ve böylece topluma yararlı olmaları öngörülmüştür. Gerek Ana yasanın meslek kuruluşlarının çalışmalarına olanak veren mad delerinde, gerekse meslek kuruluşlannı dUzenleyen kanunlar ile çalışma esaslarını saptayan tüzük ve yönetmeliklerinde, mesleki çalışmalar dışında faaliyette bulunamıyacakları açık olarak belirtilmiştir. Odalann meslekleri ile ilgili yurt sorunları konusunda görüşlerinl açıklaması, ilgilileri uyarması hiçbir zaman meslek dışı faaliyet ve siyaset olarak nitelendirilemez. Yeni kanunda, neyin siyaset olup, neyin olmayacağı açıkça belirtilmediğinden, yöneticilerin yorumuna göre Odalann bu görevlerinl yapma olanağı kalmayabilir. 0 Üyelerine hizmet götürmekle ve mesleki denetim yapmakla da görevli olan Odalann bu görevlerini yerine getirebilmeleri, ancak bütün meslekdaşlarının üye olmalan ile mümkün olur. Aynca Bağ • Kur Kanunu kapsamına girebilmek için de bir meslek kuruluşuna üye olma zorunluluğu vardır. Durum böyle iken bir süre önce Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen tasan ile kamu sektöründe çalışan mühendis ve mi marların odalara üye olmalan yasaklanmakta, özel sektörde ve serbest çalışanlann ise lsteğine bırakılmaktadır. Bu durura, Anayasamızan eşitlik ilkesine açık ça aykın olduğu gibi Anayasa ve Kanunlarla verilmiş haklann geri alınmak istendiği anlamını taşımaktadır. • Anayasada, meslek kuruluşlan için meslek ve sanat yönünd°n de bir ayınm yapılmamış ve her çeşit meslek ve sanat mensubunun bir örgüt altında toplan masına olanak verilmiştir. Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türkiye Barolar Birliği v.b. gibi birçok meslek kuruluşu için üye olma yönünden böyle bir kısıtlamaya gidilmeyip yalnız Mühendis ve Mimar Odalan için bu yolda bir kanun çıkartılmak istenmesi çok düşündürücüdür Meslekler arasında da bu şekil bir ayınm yaoılması meslekî eşitliği de bozmuş olacaktır. Her bakımdan yurt çıkarlanna aykın olan bu kanunun. Senatoda bütün yönleriyle görüşülerek geri çevrileceği inancmda olduğumuzu belirtiriz. Yük. Müh. Selçuk GÖKÇEN Kimya Mühendisleri Odası 2 Başkanı Pahalı Bir İş Ama' televizyonun gelişmesi pek kolay olmayacaktır. Da* ha doğnısu pek pahalıya mal olacaktır. Yurt içindeki televizyon alıcısı imalâtı birdenbire bir yıl içinde 6 binden 35 bine fırlamıştır. Üçüncü dönem plana göre önümüzdeki 5 yılda radyo ve televizyonun geüştirilmesi için 1.3 milyar lira harcanacaktır. 5 yıl sonra. sadece yeni TV. alıcılan için vatandaşlarm ceplerinden 1.5 mily lira çıkmı» olacaktır. Yine de. 5 yıl sonra ülkede televizyon yayınlarını izleyenlerin sayısı 2,5 milyonu pek geçemiyecektir. Nüfusun yüzd.e 80'ini kapsamına alacsk bir yatırıra programı. bu rakamlan gîirdükce. kolay gerçekleşir kanısını vçrmemektedir. Düşününüz ki. 10 yıl sonra. nüfusu 50 mılyonâ yaklasan bir Türkiyede. 40 milyon vatandaşı kapsamına alacak bir televizyon yayını için gerekli 8 milyon televizyon alıcısmdan 1 milyonu için harcanmasl gerekli para, 5 milyar liradır ve ülkenin yüzde 80'inde televizyon şebekesi kurabilmek için . milyarlar ve milyarlar harcanacaktır. Bugün için televizyon yaygın ve güçlü bir haberlesme, reklâm ve propaganda aracı niteliği taşunıyor henüz,. Ama yine de basını korkutuyor. YENİ Antıepıleptık ajan Maliasin Maliasin DRAJEiOOmı DRAJE 25 mg 50 Drajelik ambalâjlarda çıkmıştır. Hekim ve Eczacılara duyururuz. KNOLL A.G. VJU. YERİ : BİRLEŞİK L. A Bu o Büyükdere Cad. 8/9 S I istanbul N * \ N \ \ W\ \ \ MOBAN: 868 2421 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINDAN Çeşitli makina ve techizat satın alınacaktır 1 Mesleki ve Teknik Öğretim Okullan için 1973 malT yıh içersinde, teklif almak suretiyle dış piyasadan çeşitli rnakina ve techizat satın alınacaktır. 2 Gerekli döviz Bakanlığımızca sağlanacak ve ithalftt tarafımızdan yapılacaktır. 3 Şartnameler, Ankara'da Mllli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik ögretim îşletme ve Donatım Genel Müdürlüğünden, Istanbul'da (Akşam Erkek Sanat Okulu Müdürlüğü • Meşrutiyet Caddesi No: 112 Beyoğlu) adresinden temin «dilebilir. 4 İdarl şartnamede belirtilen esaslara uygun teklifler en geç 31 Mayıs 1973 akşamına kadar Bakanhğımızda bulunacak şekilde gönderilecektir. 5 Şartnameler posta ile gönderümez ve bu konudaki isteklere cevap verilmez. (Basın: 13515 2430) : i BURSA CELİK PALAS OTELİ Ulndag dahil 4 gün 550 TL. PAR.SFUARI 28 Nisan13 Mayıs 19'73 FOIRE DE PARIS (Basın: 32003 a433) AÎSTALYAALANYA • < UçaK ve vemektrr dahil 4 tün lino TL. Aynca; Yaz Gezılen ve MARMARİS Tatil Köyü Re7ervasvonları Nfevenlere BROÎjOR eönrterilir X >nı t.tiklSI Cart 1M Tel 44 54 09 44 «1 28 44 54 09 • = Z^ 1^ = ^ = = MELAHAT ile ABİDİN TİMUÇİN Evlendller. 8 tfısan 197» ÖZBÜGİN = 5 ^ = ~ ssr Curnnurıvft 2436 ^ ^ •••••••••••••••»»••••» • • • • • • • • • • • • • • ••• • • • •