20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 1 iNİsan 1973 M Afc îtiMpE KAlDlM» DU A K ^ M fritfp ELÎYiM... AMA BENirAUlMAîSTtMEM* TE&PiL <xirME. İ ö frftE, TEBPîlî }MA fö^AN öii>U. SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 79 Türidye'nin doğusunda gördüğü köyler, dağlar, ırmaklar, vadiler sanki bir uçaktaymış gıbi gözlerinin önüne serıliyordu Köylerde gördüğü insanlar, mağaralarda yaşayanlar, firengüiler, cüzzamlılar, eşkiyalar, katır yolculuklan, şeyhler, ağalar, marabalar gozlerinin önünden bir fflm şeridi gibi geçiyordu... Geceleri düşler, karabasarilar, görüntüler... Ve vorgun sabahlar.. madan dışan çıktt yavaşça... Temiz havayı ciğerlerine çeke çeke bir süre gezinip pansiyonuna döndü. Sabah kahvaltısından sonra da pansiyonla üişkisini kesip, Polenez'den Beykoz'a bir minibüsle gitti. Sonra Beyoğlu'na., Gece, Beyoğlunda bir otele girdi. Otelin salonunda sigara içerek dinleniyordu. Bir bayan yaklaşarak: «Gece kadın isier misiniz?» diye fısıldadı. Besim: «tsterim,» dedi. Evden aynlışının dördüncü günü Burgazadası'na gitti.. Akşam Kartal'a döndü. Kartal'da hiç beklemeden Yakacık'a çıktı. Geceyi Yakacık'ta bir otelde geçirdı. Beşinci gün evine döndü.. Bir süre çocuklanyla konuştuktan sonra, ya tağına çekıldi... Gezdiği yerleri, Beyoğlundaki kadını düjündü: •Etin parayla »atıldığı yer ve çağ... Aşk denen şeyin en sonu da cinsel ilişkiye dayanmı yor mu? Üstelik kadın, Sevıl'e de benziyordu biraz. Hele saçları... Sevü'in saçları gibi kısa ke sılmışti. Sabahleyin verdiğim para ya.. Zaten borç gırtlağıma değin yükseldi Emekli Sandığın dan çektiğım para da güme gitti... Belki de gü me değil; gereksiniyordum bütün bunları.. Gezi, kadın.» Ne yapalım? Bir hacmin içindeyiz... Ister istemez bu hacmin pisliklerine bulaşacağız. Boşver...» Sonra uykuya daldı... Altınct gün uyandığında kendisini biraz daha dinç buldu... Sabahleyin çocuklanyla kahvaltı yaptı, şaka laştı, harçlıklarını verdi. Çocuklar gittikten sonra, gazeteleri okudu. Evinden çıkmadı. Raporunun son günü pazara rastlamıştı... Sabah erkenden gazetelerini ahp Kadıköy'e gitti. Her gün gezdiği yerler kendisine yabancılasmıştı... Mühürdar'daki gazinoya doğru yürüdü... Bir süre sonra, dudaklarında buruk bir gülümsemeyle Kadıköy iskelesine döndü. Çamhca otobüsünü gördü.. Koşup bindi... Çamhca Tepednde yalnız geziniyordu.. Boğaza, Adalara, Marmara'ya bakarak gezinirken, Sonbaharda Sevıl'le oturduğu yere gel di Sevil'in Çaykovski'nin «Sonbahar Şarkısı»nı biliyor musun diye sormasım, yanıtlamasını anımsadı ...Sonra bir şarkıyı: «Ağlanm şimdi seviştiğimlz O yerlerde seninle...> (Devamı vsr) BİR KONFERANS... BlR ÜLKE... ce«n Besim, bu koşullar altında görev yapamıyacağını anlayarak, kurumlannın doktoruna başvurdu. Doktor bir hafta dinlenme raporu ile reçete yazdı. Besim, reçetedeki llâçları aldıktan sonra, gerekli giyeceklerini küçük valizine yerleştirip çıktı evden. Bir dolmuşla Polenez köyüne gidiyordu... Yolboyu; ağaçlar, otlar, çiçekler burcu burcu koku salıyor, kuşların sesi biribirine kanşıyordu.. Mayısın ilk günlerindeki doğanm güzellıği. havanm ılıklığı da eklenince, Besim, sıkıntısuıı yer yer unutuyordu. Polenez köyünde, iki günlüğüne bir pansivona yerleşti önce. Sonra köv içinde bir saat kadar gezinip, pansiyonuna dönclü Akşam yeme. ğınden sonra, bir uyku hapı içti ve hemen yatağına uzandı... Dehksiz bir uykudan sonra sabahleyin kapısı vurulunca uyandı... Gozünü açınca, kendisini evinde bulamadı. Hemen toparlandı.. Kahvaltıdan sonra. gul ve çiçek kokulannı içine çeke çeke. kuşların sesini dınleye dinleye bahçe ara'.arında gezindi. Sonra köyün dışına kadar vürüdıi Kır çiçekleri toplayarak pansiyona döndu. Öğle yemeğini de yedikten sonra, karyolasma sırtüstü uzandı. Transistörlü küçük radyosunu açtı Habcrler kan kusuyordu... Ülke savaş alanına dönmüş. çalkalanıyordu. Haberler den sonra hafıf muzık başladı Slgarasını sön durüp, bir uyku hapı içtı... Çok geçmeden de sızdı .. Uvandığında ikindi olmuştu. Kalkıp, gezmeye çıktı... İkindi guneşi, 3'apraklara, çiçeklerc, ağaçlara ve bütun köye değişik bir renk getîrmişti... Bir süre gezindikten sonra, koy kahvesinin bahçes'ne ottırdu Soylediği ayranı içerken, yamna yaşlı bir Polenezli gelip oturdu. Polenezli, yıllar oncesinin anılarını anlatırken, Besim zamanın derin kuyularına inıyor gibi oluyordu... Besim Polenez'de ikinci gecesini de geçirdikten sonra, sabah ışırken uyandı. Ses çıkar Benghazi'ye varıyoruz, aylardan sef er yıllardanl393.. Pamuk kümelerini andıran beyaz bulutlar üstünden, Ege'nin Güney kesımlerini aşjp, Akdenız'e yonelıyor Caravelle. Uçak bır hayli kalabalık. Yolcuların çogunluğıı Libyalı oğrenciler ve işadamlan. Sonradan bğrendığıme gore, Libya bir hayli iş yapıyor Yunamstarı'la. fuluğu, Libyalı hostes hanımırı eteğini hiç mı hiç etkiletnemiş. Etek mini mi mini. . 1 Akdeniz üstünde uçarkan, Libya yolcu jetlerinden birinin başına gelen son felâket, arada sırada insanı etkiliyor. Uçagın dışında uzanan mavi boşluğa bakarken, birkaç tsrail Fantomunun belirmesi ihtimali, insanı ürpertiyor. ya BüyükelçUiğinin vizesinı gös teriyorum. Buradaki Arapça yazıları okuyan memurlar, sanırım hakkımda iyi şeyler yazılmış ol* malı ki, tavırlarını değiştiriyor ye saygıh davranmaya başlıyorlar Önce istedikleri 1 libya lirasr (45 TL.) ayakbastı parası vermeme lüzum olmadığını da söylüyorlar.. Şeref salonunda Tam bu'sırada genç bir adam yanıma yaklaşıyor. îngılizce konuşuyor. Konferansa geldığimi öğrenince, benı gümrüğe de sokmadan dpğruca şeref salonuna götürüyor. Şeref salonu, hahlarla (föşeli oldukça geniş bir yer. Duvarlann dipleri sıra sıra koltuklarla, kanepelerle dolu. Ancak koltukların ve kanepelenn hiç biri, diğerine benzemiyor. Klmı ipek döşelı, kimf demir bacaklı, Dİâstıkle kaplı .. Salonda diğer ülkelerden gelmış heyetler ve gazet'eciler bekliyor. Sabahın 5'inden beri ayakta olduğumdan, yorgunluktan ölüyorum. Beni şeref salonuna getiren memur, Enformasyon Bakanlığından bir başka arkadaşına havale ediyor. Yeni arkad'aş, Mısır heyetı gelir gelmez, şehire gidebileceğimizi söylüyor. Ben otobüsle ama bir an önce gitmeyi yeğlediğiml bildiriyorum. «Yok olmaz>, diyor ve uzun bir bekleyiş başlıyor. Konukseverliğin kurbanı oluyorum ve saatin 8'ine kadar, kâh şeref salonunda oturup, kâh önünde dikilerek vakit öldürüyorum. Tavuklar, keçiler Libya Havayollan da oldukça gelişmış. Ilk Libya gezımde, Benghazi'den Tripoli'ye uçuşumu hıç unutmam. Hayaümm en ılgı çekıci yolculuğuydu hıç kuşkusuz. Eskı tip bır uçagın ön tarafına yabancılar koltuk lara, onlann arkasmda, kalrmşsa koltuğa, kalmamışsa tenekele rın ustune yerlı yolcular oturuyorlar, daha da geriye, tavuklar, keçiler, <fcrjklejr; ŞüSlöni^öıtlu. Kabin memurundan "çok gafdiyam andıran bır Ingılız, etrafa azarlar yağdınyordu. Bu yolculuk her zaman yaşarur cinsten bır macera değüdi lasacası . Şimdi, Libya Havayollan'mn uçağında karma bır mürettebat rar. Pilotlardan biri Avrupah, dığeri Libiah. Hostesler de öyle. Kaddafi'nın dın konusundaki so Uçakta da içki yok Uluslararası sefer yapan bütün havayollarııun aksine, Libya Havayollarında içki servisi yapılmıyor. Bunun yerine bol bol, Pepsi Cola, Evian maden suyu, meyva sulan sunuluyor yolculara. Bir saat yirml dakika süren bır uçuştan sonra, Afrika'nın Akdeniz kıyıları gorünüyor. Dün yanın en buyiık çölünün başlangıcı olan bu topraklarm rengi kırmzr. Yer yer de yeşil bitkiler göze çarpıyor. Caravelle süzule suzüle turlar atarak, iniş pistine jaklaşıyor. Az sonra bir yanda bır hangar, diğer yanda tek katlı ufak bir terminalden ibaret havaalanına yanaşıyoruz. Benghazi Lfbya'nm Udad Snemli kenfi, ancak n U caâhlığrhdan pek bir şey kalmamış Kuynığun en sonlannda yer aldığımdan, sıram bir yarım saat kadar sonra geliyor. Bu ara. da, kuyruğa girmeden el altından pasaport islemlerini yapüranların bolluğu dikkati çekiyor. Sağlık kontrolünü iki gençle bir orta yaşlı hanım yapıyorlar. Genç lere, îslam konferansım izlemeye geldiğimi ve kâğıtlanmı İ£tanbul'da unuttuğumu tngilizce anlatıyorum. Ajna bir şey anlamıyorlar. Sonunda hanım mermır imdada yetişiyor, kıtça da olsa, tngilizce anladığmdan, derdimi anlatabiliyorum. Yalan söyleyip söylemediğimi anlamak istercesine, gözlerüni dikkatle süzüyor ve gerekli damgayı basıp bir de selâm çakıyor. Pasaport polisleri, hayret dolu bakışlarla pasaportamu incelenıeye başlıyorlar. tçlerinden bıri, kırık dökük îngOizce biliyor. Pasaportumun neden Arapça yazılı olmadığnu soruyor. Türkçenin lâ tin harfleriyle yazıldığuu anlatmaya çalışıyorum. Ama nafile, akıllan almıyor. Onlara göre, hal kı müslüman olan bir ülkede di. lin de yaznun da Arapça olması gerekiyor. Bu konuda Kaddafi yö netiminin garip bir politika izlediğini sonradan ögreniyorum. Özel iıinli olmadıkça, Libya Hükü meti pasaporÜan Arapça yazüma mış yabancılan ülkeye sokmuyor. Bu konuda Kaddafi'nın buyruğu kesin. Pasaport polisinin lneelemesi uzayıp giderken kendilerine, Lib 1393 yîhffd&'i'V Benghazi'ye gıı dıgımız n~ nıan karanlık ıyıce basmıştı. Kalacagımız otele varıyoruz. Bu arada konıeransıa ılgilı olarak elime tutustunııan çogu arapça, bırkaçı ıngılızce broşürlere göz atıjorum. tngilizce olanlardan bırının köşeEj.dekı bır tarıh Ugimı çekiyor, 18 Sefer 1393.. Yani Sefer ayı<,m I8'ı yü tse 1393» Aşagı yukar, birkaç saat cnce içinde yaşaıığım 1973'ten 600 yıl gendeyız. Bu yanl;ş gö rünen hesapta ne sadar gerçek payı oldugunu düşünüyoıum.. Hem de dtrin derin MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU TEŞEKKÜR KILIÇ Kıymetll eçim Bclkis Tavlaş'ın amelıyat ve tedavisinde çok buyuk yardımlarını gorduğum hâzik hekım sayın OPERATÖR DOKTOR TALHA YÜCEL ile Op. Dr. Yuksel Cerrahoglu, Op. Dr Suzan Akman, Nar. Dr. Ruçhan Kutbay. asis. Dr. Ergun Apı; asıs. Dr. Emine Baykal ile Fatma Guler; Sevınç hemsırelere ve Ş.Ş K. Yenimahalle Hastanesinin dıger butun personeline minnet ve tesekkurlerimi sunarım. TUKHAN TAVLAŞ Girdiğımiz salonda önce sağlık, sonra pasaport kontrolleri yapılıyor.. Iki kontrolü de yapan ilgıliler, yolculara pek ciddî davranmıyorlar. Sağlık ekibi rastgele sıvıl giysiler içinde. Pasaportçular ise mavi üniforma giyip, beyaz palaskalar kuşanmışlar. İşleri bir hayli uzun suruyor. Ellerındeki pasaportlan okumakta bir hayli güçlük çektikleri belli. EI altından Y A R I N : Konferans toplanıyor DİŞİ BOND yıı 1 1 AgıAM 7 Cumhuriyet 2131 Muhasebe Elemanları Alınacak Orta Doğu Teknik Ütdversıtesine gorev ve nitelikleri aşağıda belirtilen erkek muhasebe elemanları ve erkek daktilo alınacaktır. Adayların askerliğini yapmıs ve öğrencilikle ilışkisi bulunmaması şarttır. tngılizce bilgisı tercih sebebıdır. İlgilenenlerin Personel Mü durluğunden alaakları müracaat formlannm doldurularak iade etmeleri ve 12 Nisan 1973 gunu saat 9.30'da hazır bulunmalan gereklıdir. MUDUR YARDIMCISI a O. D. T. Ü. Idarî îlımler Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesı, Iktısat Pakülteleri ile î. T. t Akademisi veya benzerı öğrenım kuruluşlanndan mezun, b. Muhasebe konusunda, nezaretçi kademesınde ve so rumlu görevde en az beş yıl çalısmış, c. Kırk yaşını açmamış olmak. MEMUR a. Ticaret Iisesl, Iise veya Akademi mezunu, b. Muhasebe ve Tahakkuk ışlerinde tecrübeli olmak. DAKTİLO a. En az Iise veya muadıü okul mezunu olmak, b. Seri daktilo yaztnak. (Basın: A 7270 13272) 2125 TİFFANY JONES GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle