18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHTRÎYET 2 Mart 1973 lüler bizi geçmişten söz ederken dinleyebilseler, düştüğümüz tarih yanlışlıklarına şaşmak tnı. kızmak mı gerektiğlnl bilemez, dünyada geçirdikleri günlerin boşa gittiğini düşünüp yaşadıklarına pişman olurlar. «O olayın içyüzü hâlâ ortaya çıkarılamacTı» diye üzülenler mf, «Benim hakkım daha ne güne dek yenecek?» diye soranlar mı istersiniz, bir yanda unutulduğuna üzülenler mi? Oysa biz tarihe inanınz, belki ötekl bilimlerden çok târihe inanırız; bugün nedeni anlaşılaraamış elaylann ilerde aydınlanacağını, gerçeklerin açık seçik olarak ortaya serileceğini, haklı ile haksızı birbirinden gelecekte tarihin ayıracağını düşünür, öyle öiüriiz. Dalaverecüerin, hırsızların, katillerln, zalimlerin, hak yiyicilerin, türlü kötülüklere bulanmıs olanlann bile umut suzluk içinde gözlerini kapadıklan sanılmamalıdır. Gerçi tarih, bu yiice bilim, sözgelişi yankesicilik gibi adi olaylara eğilip geçmişi bu bakımdan yargılamağa kadar vaz geçemez gururundan; toplumsal olayların, hem de en önemlilerinin, üstün kisüerin, büyük savaşlann, insan yaşamına yön veren düşüncelerin, buluşların sırasını, tfüzenini inceler, çözümlemesine yönelir ancak. Bu yüzden de insanlan, tarihe girenler • girmeyenler, glrecek olanlar giremeyecek olanlar diye ayırmak pek de yanlıs sayılaraaz. Ama, tarihe girmlş olan büyük adamların tümünü iyi sayamayacağımıza göre (çünkü onda kötülerin sayısı, iyilerden daha çoktur), adi kötüye çıkmış bir büyüğün tarihten beklediği olumlu yargıyı, küçük kötülerin umudundan silmeğe hakkimız olmamak gerekir. Çünkü her olay toplumsaldır. en önemsiz gördüklerimizin bile hangl önemli olaylara yol açacağını kestirmek kolay değildir. Böylece bir tanrı niteliğl kazanır tarih ve gelecek dediğimiz ise, bir öteki dünya mahke mesi olarak yer alır kafamızda, îşte biz hem o mahkemeye güvenen, hem de o mahkemenin içinde bulunan yaratıklanz; geçmişi yargıhyoruz, gelecekte yargılanmayı bekliyoruz. Ancak insan, doğası gereği, yargılanmayı değil, yargılamayı sever. Demokrat Parti'nin kurdugu Tahkikat Komisyonu'nun iiyelerinden biri, bir gün Ankara caddesinde bana, «Solculan istimlâk edeceğiz, tarih bunu O Olgyli* ve gofîişler KORKMAYIN TARÎHTEN Melih Cevdet ANDAY gerektirlyor,» demiştl; sonra 27 Mayıs onlan kamulaştınnca (istimlâk edince), uğrad.ğı haksızlıktan yine o yakındı bana. Gerçi Tahkikat Komisyonu da, Yassıada Mahkemesi de, tarihin mahkemesi değil, dosyalarıdır, ama sözünü ettiğim o cistimlâkçi», yargllarken kendini tarih sanmıs, yargılanmasına ise akıl erdirememişti. Başka bir deyişle, tarihin mahkemesinde suçlu çıkacağını düşünen hlç kimse geçmemiştir dünyaJan. Tarihin yargısından korkanı gören yoktur, korkutanı ise çok boldur. E... bu bolluk içinde ölüler nasıl olur da kızmaz, şaşmaz, yaşadıklanna pişman olmazlar. Mahmut Şevket Paşa şimdi her halde biliyordur nasıl öldürüldüğünü, «tarih bir türlü işin içyüzünü ortaya çıkaramadı, bizim dava gazete tefrîkaIarına dü$tü» diye kızmaz mı? Patrona Hali) bile belki «kıt... kıt» boğulmaktadır; o olayın bir gericilik mi, yoksa bir halk başkaldinsı mı olduğu hâlâ tartışılıyor. Ölüleri lyllikle analım, hay hay, ama onlar da bizden sadece övgü, alkıs bekliyorlar. Nerden biliyorsun, diyecekslniz; çünkü onlar bütün yaptıklannın doğru olduğunu, suç işledilerse bile o suça itildiklerini, bizim suç say dığımız kimi işlerin ise yararlı işler olduğunu düşünerek ölmüşlerdir. Başka türlüsü olamaz. Montaigne yazar: «Bir filozofu çiftleşirken yakalayıp ne yapıyorsun diye sormuşlar; insan ekiyorum, diye, cevap vermis serinkanlıhkla.» İyi ölüler yok mu, diye soracaksınır. Olmaı olur mu? Ama tarihin işi, iyi adama acımak değü, o iyi adanu öldüreni temize çıkarmaktır. Büyük Iskender için, «lyilikleri doğasından, kötülükleri talihindendir» denmesl bunu gösterir. Sözü tersinden söylesek olmaz mı? Arkadaşı Kleitos'u yok yere öldürmesi, neden Iskender'in talihl oluyor da, doğası olmuyor? Sözde iki gün ağlamış bu yüzden, yiyip içmemiş, ama sonunda bir sofist bulup getirmişlef dindirmek için acısını, adam, «Bir kralın her yaptığı doğrudur,» diye teselli etmiş onu. Bunca örneğe karşın, tarihin yargısı yine de saygı ile, güvenle beklenir. Solon'un, «Kimseye ö'lümünden önce mutlu denemez» sözü üzerine Aristoteles, «öldükten sonra adi kötüye çıkanın çoluğu çocuğu mutlu sayılır mı?» diye sorar. Görüyor musunuz. kabak cfönup dolaşıp yine dünyadakilerin başına pathyor. Tarihe yargiç görevi yükletilmesi. geçici toplum yasalanndan başka, daha üstün, bütün zamanlan kavrayan yasalann varlığını gerektirir. Gerçekte de tarih, tarihe geçmiş kişileri yargılarken, o dönemin yasalanna göre yürütmez işini: bunda da yerden göğe haklıdır, kırallan kendi koyduklan yasalarla koğuşturmaga uğratırsak. tümü haklı çıkar; giderek onlara, kendi koyduklan yasalan çiğnemek hakkı bile tanınmıstır. Fakat tarihin başkaca üstün yasalan da yçktur. Nesnel olraak, bu açıdan, olaylann seyircisi olmaktan başka anlama gelmez, ki tarihin yaptığı da budur. Ondan sağtöresel (ahlâkil vareılar beklemek ise. günün anlayışına uygun yorumlardan öteyo gidemez. Vorum dediğimiz de nedir kir II. Abdülhamit'i cmüstebit, zalim» diye gösterenlerin yanında, «Ulu Hakan» diye tammlayarUann c a çıktığını biliyoruz. Hüseyin'i öldüren T Yezit üzerine gazetelerdeki vayımlan gören eski bir din yazarının, «Bu konuyu tazelemek doğru değildir, gelmiş geçmiş. dinsel bütünlüğümüz bozulabilir.» riiye vazdıgını hiç unutmam. Iş yoruma vurulunca. tarihin yargısı, bilinmez bir geleceğin karanhkları (hep geçmis karanlık olacak değil ya) içinde önemini yitirir. Sagtöre acısmdan yargılayıcı yertne koymak. tarihi. dinle bir tutmaktan başka bir şey rieğildir. Oysa dinsel görüş ya da inanış. iyiliklerin olduğu kadar, kötülüklerin de Tanrı'dan geldiğini söyler. Tann'dan gelen iyiliklere seviniyoruz da, kötülüklere necien şükretmeyelim? tnsan masum bir araçtır LiDER ider, îngilizce kökenli bir kelimedir. tngiliz parlamenr tosunda Avam ve Lord Kamaralarında görüşmeleri yöneten iki hükümet üyesı varmış kı, bunlara Iider denirmiş. Ne var ki, zaman içinde Iider kavramı, bu anlamını aşarak geUşmis, genişlemiş, çeşltli ülkelerde geçerlilik kazanmıştır Bizde de lider sözü. belki gereğinden çok ve verli • yersız kullanılıyor.Sözgelİşİ bir parti genel başkanına heroen lider sıfatını yakıştırıveriyoruz. Oysa lider, makam sahibi olmaktan çok birtakıno nitelikleri kişiIiSinde toplayan adamdır . • Nitekim Türkce sö?lük. lider kelimesintn karşısına «önder»i koymus kı. yakışıyor. Örnekler vererek lider'i anlatmak, tanımlamaktan daha kolaydır Atatürk. kuşkusuz bir liderdi. Peki, Adalet Partisi eski Genel Başkanı Ragıp Gümüşpakı bir lider miydi? Bazen gerekler. bazen rastlantılar bir tnsanı b;r makama getirir; ne var ki o insan lider olamar Lider, başma geçtiği topluluğu. ya da örgütü, belirü bir amaca doğru götüren, sürükleyen bir niteliğe sahip olmaiidır. Bu konuda birtakım tasnifler de yapılmlştır. Otokratik liderIer vardır, demokratik HıJerler vardır: Enver Paşa, Roosewelt, Stalin, Napolyon, Mao, General. de Gaulle, Wüly Brandt birtakım akımlann liderleridir. Liderler. önderliklerini zaman içinde çeşitli sınavlarla kazanırlar. Lider. çeşitli olaylaTİa karşılaşacak. çeşitli çatışmalardan geçecek. dar geçitlerde. bunalımlarda nasıl davrandıfiı görüiecek; ve cevresindeki 'güven. ya yoğunlaşacak. ya eriyecek... 12 Mart'tan önce ve sorfra Türkiye bunalımlı günler yasadı. dar Re^itlerden aştı, asmakta devam ediyor. Bu süre İçinde çeşitli sınavlar içinde belirenler ve kaybolanlar oldu. Hiç kuşkusuz 12 Marttan bu yana CHP'deki gellsmeler çok önemliydi. CHP'de 1970lerden önce beliren bir soru var'd): Lider kim olacak? • îsmet Pasa. CHP'nin otoriter ve geleneksel litferîvdlHatta kendisinden sonra gelecek olanı da saptaması isteniyor, tahta geçecek veliahtın kim olacaŞı merak ediliyordu. Mavi boncuk. bir ona, bir buna veriliyor. heyecan devam ediyor: ortanın solu akımınm yarattı5ı tepkiler arasında kisisel ltişme ve rekabet de Snemli yeT kapsiyordu* Bu itişme catısmalar arasında OHR'den kopmalar. avnlmalar sürdü eitti. 12 Mart'tan sonra rtaha ç'alkantılı bir dönemde CHP'deki liderlik. sorunu 'cündemde kalmaya devam etti. Sonunda. »toriter Jider îsmet Paşa ile demokratik lider Erevit hp«ar>t»>!»vfa<!in3 karlar davwıdt Pasa. tarihi kisiliei büyük insandı. Hepimizde înflnü'v» karşı saygı bir önyargı eücündedir. HİÇ unutmam galiba rahmetli Yusuf Ziya Ortaç bir gün înönü Ue Menderes'i kıyaslarken demişti ki: Paşanın arkasmda înönil meydan muharebesi var, Menderes'in arkasmda Terzi îzzet'in ceketi var. Ismet Paşa tarihten geliyordu. Ne var ki bazan yeni fikirler. toplumun gelismesine öylesine denk düşerler ki. o akımlann karşısına tarih çıkamaz. Çünktl geçmiş. geleceğin karsısma cıkamaz. Gelecek herj venpoektir: «ecmis hen venilgiye uğrayacaktır. Ecevft, geleceji temsil edivordu; Ismet Pasaya saygısmj sonuna kadar koniyarak îsmet paşavı yendi. Paşa bu venileiyi kırk yıllık Dartisindeki demokratii hareket adma olumlu karşılavabilsevdi. tarihi kişiliğine vakışır bir büyüklUk daha kazanacaktı. Ne vazık kt sonuç bu olmadı. Ecevit, henüz çıkmadıgımız dar geçitte bugün CHP*nln Hderliğini Paşanın desteğinden yoksun yurUtmektedir. Fikret Otyam dün Ankara notlannda îsmet Paşanın Senato'daki oy"unu Güvenlik Mahkemeleri için kullanrlıgını yazıyordu. O GUvenllk Mahkemelert ki demokrasive ve hukuk devletinin temel ilkelerine aykın olduğu artık kesinleşmiştir. AP Ajansı ise îsmet Paşa ile bir •konuşms vapıyor. Cumhurbaskanhgı konusunda ne düşündüğünü soruyordu. îsmet Pasa tarihi ve saygı değer bir kişidir., ' '; Bu niteliğine diyeceğimiz yok. •* ' .• Ama CHP'nin lideri artık Eceviftlr. Ve bileginin baklnyle kazanmıştır bu sıfatı. Haa bir de Demirel var... ki Demirel'in gerçek bir 1 1 d.er olmasına' şapkası engel ol»ryor. Kurnazlığma, yetenek"Jerifae." tecrubİBlerfae diyeeek yok Süleyman Beyin... Ne var ki şapkası yok mu. şapkası... feor zamanlarda bu şapka sa, hibini kandırdıgı için Demirel dayanamavıp giyiyor başına, ve yallah... Bir lider için en büyük eksiklik işte budur. I Mahkemei Kübra Cıkarcıltğı Şimdi, işlerimizin hesabını kime vereceSiz? Öteki dünyada Tarrı'ya mı? «Mahkemei Kübra»yı, dünyadaki mahkemelere yeğlemeyecek bir tek kişi bile gösterilemez. tşi ileriye atmak. yargı yemekten iyidir ve çünkü Tanrı acır. Yoksa vicdanımıza mı? Gerçi bir atasözü, «Kötülüğün beterini kötülük eden görür» der: başkasını sokan an kendine zarar verir. Vergilius, «Açtıkları yarada canlannı bırakırlar» demis Demek dönüp dolasıp kendimize vanyoruz: Edimler de bizim. edimlerimizin tarfılması da. Bu ne yalnızlıktır! Tarihin yargısına başvurmak duygusu ya da düşüneesi. inançlann çatıştığı, insanlann aynldığı, yargılayanla yargılananın dogruluk ve İyilik konusuoda anlaşamadığı olaylarda, doğru olanm bir gün. er geç. anlaşılacağı kanısına dayanmaktadır. Oysa sonsuz zamsnı kapsayan böyle bir doğru anlayı?n, olsa olsa, insanın umutlu bir yaratık olduğunu gösterir ancak. Bizde eski Wr söz vardır, haksızlıga ugrayan çaresiz kimse. haksızlık edene, «Seni Tanrıya bırakıyorum,» rfer. Bu söz yerine, «Seni tarihe bırakıyorum» demek içimizi rahatlatır mı? Ama karşınızdakileri »evindirir. Baylar. tarihten korkmayınl Korkma Korkutma Bu köşeden ALTAN ÖYMEN BASIN YAYIN EdTİMİNİN ÖNEMl elevlzyonumuzun Sl Ocak 1973'teki beşinci kuruluş yıldönümünd'e basında çeşitli tartlşmalara yer verildiğini kıvançla, ama biraz da hayretle gördük. Kıvanç duyduk çünkü ileriye sürülen bazı düşüncelerin televizyonun çalışmalanna ışık tutacağını samnz. Hayret ettik çünkü Türkiye'de çok daha önemli sorunİar ve dertler varken TV sorununa sahip çıkılacağını ummuyorduk. Oysa güncel olaylan, sorunlan, kültürü, eğitimi ve eğlenceyi evlerinizin içine getiren TV yayınlannm üzerinde durulmamaslnın Türkiye'nin öbür sorunlannı bile etkileyebileceğine inananlardanız. Televizyonumuz bugünku yayınlanyle uyuşuk bir kitle mi yaratmaya çalışmaktadır? Bu yayınlarla TV seylrcisi ülke sorunlanna hiç katkıd"a bulunmamaya mı yöneltiliyorî Televizyonun Türkiyedeki amacı bir afyon etkisi mi yaratroaktır? Yoksa amaç bu hedeflerin tamamen öbür doğrultusunda mıdır? TV üzerindeki son tartışmalar bittikten sonra ele alınması gereken noktalar bunlar olmahdır. Gerçekte bu noktalar televizyon yayma başlamadan çok önce incelenmeli ve böylece de bugün bile ortada olmayan yayın amaçları saptanmalıydı. Gerek bu noktalar, gerekse beşinci yayın yıldönümün deki tartışmalar uzun bir süreden beri eksikliğini beUrttiâimiz bir başka sorunun bir keı daha ortaya çıkmasını sağlıyor: Yayın kuruluşlanmızın araştırmadan yoksun yöntemlerlo çalışmaları ve personel eğitimine önem verilmeden haberleşme alanlarının genişletilmesi. Geçenlerde Türk TV şebekesinde «Dünyanın ve Balkanların» en uzun açık oturumu yayımlandı ve TRT yetkilileri basın temsilcilerinin TV yayınlan ile ilgili elestirilerini cevaplandırdılar. Televizyonun temel sorunlarından hiçbirinin ele alınamadıgı bu açık oturumun düzenleniş ve yönetillş şekillerl de önemli bir yayın kuruluşumuzun bilimsel araştırma ve televizyoncu eğitimi konulanrdan ne denli uzak bulunduğunu göstermeye yetiyordu Üstelik yayın sırasmda kullanılan elektrik ücreti. yapım masrafları, amortisman ve Ankara'dan TV verielsi bulunan illerimire nakli için PTT'ye ödenen hat kirası ile bu açık oturumun en az 250 bln liraya çıktığını sanıyoruz. (Gerçek masraf açıklandıgı takdirde hem bir yanlışlık vapmamı? önlenmis olur. hem de araştırmasız ve eğitimsiz çalışan bir vayın organınm sorunlarına sözde cevaplar bulmak için vaptıgı plansız bir yayının kaça çıktığını seyirciler daha iyi anlarlar) Masrafı çok az bile olsa böyle bir programm TV vayınlarında yer alıp alamıyacağı tartısmasını bir kenara blrakarak, bu açık oturumda bir yetkilinin söyledıği söz üzerinde durmak isteriz. Çünkü bu ufak söz de araştırma ve personel eğitimi konularına ne denli önem verildiğini ortaya koymaktadir. TV haberlerinin ve programlannm yetersizliği üîerinde durulurken bir yetkili. «Turkiye'de bize eleman yetiştirecek bir kaynak yoktur» demiştir. KAMUOYU OLUŞTURMASI Geçen Ağustes ayınm sonunda Almanya'ya gitmistim. Köln'e vardığım akşam arkadaşlar söylediler. O gece televizyonda Türkiye hakkında bir film varmış... Ikinci Alman televizyonunıın, benim de tanıdığun film yapuncılarından Dr. Wolfgang Busgen'in filmi.. Yemeği erken yiyip televizyonun başına oturduk tabiî.. Film, 43 dakikalıkU Türkiye'nin, siyasî durumu, »osyal yaşantısı, ekonomik gelişmesiyle, bir panoramasını veriyordu... îçinde, şehirlerden, köylerden, siyasi olaylardan sahneler vardı.. ve bu arada bazı demeçler... Demirel'den, Ecevit'den, bir köy kooperaüfi başkanından.... Demeçlerden biri de, Başbakan Sayın Ferit Melen'e aitti.. 2 dakika kadar sürüyordu.. Başbakan bunu kameranm önünde, kâğıtlanna bakarak okumuştu.. Sözlerini şimdi iyi hatırlamıyorum.. ama ordu ve hükümet ilişkileriyle ilgili bir açıklamaydı bu galiba özet olarak.... Neyse.. filmi seyrettik. Arkadaslarla oturduk.. tartısmasını yaptık.. kimimiz beğendi.. kimimiz belli kısımlarını eleştirdiErtesi gün Türk gazeteleri geldi. bir baktım.. manşetler çekilmiş. .Başbakan Melen'in Alman lele\azyon!annda yayımlanan demeci. diye.. Altında da tam üç sutun yazı.. Meğer Başbakan daha: neler söylenrf$.. neredeyse bâtSn nükümet pr<jgramının özeti var içinde... Ben oradaydım, bilmiyorum ama, bizim TRT'nin radyosu, televizyonu da, adettir, herhalde birkaç posta yayımlamıştır: «Başbakan Ferit Melen, Alman televizyonlannda yayımlanan demecinde demiştir ki^» girişiyle... Daha ertesi günlerde demeç üzerinde yorumlar.. «demeç» iizerinde Türk basmında tartışmalar geldi.. ve bir hafta boyunca, Türkiye'deki politik çevreler, «Başbakanm Alman televizyonlanna açıklamalariyle meşgul oldu..« O açıklamalardan. ki, Almanya'daki televizyon seyircilerinin haberi yokru.. Türkiye'de ise, herkes, onların Almanya'da başmdan sonuna kadar can kulağıyle dinlendiğini sanıyordu... Eminim ki sayın Başbakan da bunun böyle olduğunu bilmiyordur. Ama bilenler ve bu garip mekanizmayı yıllardan beri bile biie işlpfpnler vardır Türkiye'de., Su hesapla: Söylenecek lafa önem mi verdirtmek istiyorsun. onu önce bir, Avrupa'dan Amerika'dan dolaştırt.. ki bazı gazetelerimizin yazı müdürleri. TRT'mizin haber müdürleri kollan sıvayıp, «Avrum'nın en Düvük televizyonu falancanın», ya da «Amerikan Haber Ajansı filancanın bildirdiğine göre» diye başlayan gırıs cümieleri ve manşetler hazırlasınlar.. ve bunlan okuytıp dinleyenler de «vay canına bütün dünya bizimkinin söyledikleriyle meşsul» sanısına kapılsınlar... (Dünyanın, Türkiye'nin neresiyle meşgul olduğuna dair, başka haberler, yazılar da vardır ve onlar, nedense, sadece yayımlandıkları ülkelerde kalır ama, o konumuzun dışında, geçelim.) Wolfgang Büsgen, Basbakandan demeç isteyince de böyle olmuştur. Adam, Basın Yayın Genel Müdürlüğüne bunun için basvurduğunda, istedlği demecin iki dakikalık olmasını her ciddî televizyoncu gibi rica etmiştir. Bizim o zamanki Basın Yayıncı arkadaş, «Aman fırsat geldi Ben de Başbakanın gözüne gjrerim..» diye, televizyoncunun ricasınl Başbakana iletmiştir. Tabii dakika sınırlaması rica«ından bah?etmeden.. Hatta belki «îstediğiniz kadar konuşun efendim.. Bu fırsattır. Avrupa'da aleyhimizde yayılan hava böylelikle dağılmış o!ur» diyerek. Bilivor ki, bunun sonradan iki dakika sı yayınlansa, o, elindeki koca metni «lşte Avrupa'da yayınlanan budur» diyerek, ajanslara, radyolara. gazetelere soku?turacaktır.. Bu «demeç» bir Avrupa turu yapıp geldiği. daha doğrusu öyle sanıldığı için, Türkiye'de büyük akisler yaratacaktır.. Ve kendisinin Basbakandan bir «aferin» beklemeye hakkı olacaktır Bu televizyon hikâyesi, ben dısanda uzun süre Basın Ataşeliği yaptım, oradan biliyorum ilk değildir. Son da değil.. Aklımda. fsmet Paşanın. Suat Hayri Ürgüplü'nün. Süleyrnan Demirel'in Basbakanlıgı zamanından da ömekler var .. Bulunduğum ülkede beş cümlesi yayımlanan deraeçlerin bizim Türkiye Radyosunun kısa dalgasında 15 dakikaya sığdınlamadığını çok işitmişimdir Hadi bu bazı basın yayın propagandacılarımızın marifetidir diyelim. Adamlar «aferin» alacaklar.. Ama şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi Için, aynı metotla kollan sıvamanın anlamı nedir. gereği nedir?.. «Sayın tnönü'nün Cumhurbaşkanlığınm bahis konusu olabileceği» ni duyurmak İstiyorsun kamuoyuna.. Bunu açıkça, doğrudan dogruya. hiç Avrupa Amerika turlannı yaptırmadan, önce Türkiye'nin içinde söylesene.. Zaten herkes Cumhurbaşkanlığı konusuyla meşgul. Haber. gereği kadar değerlencMrilir zaten burada da.. Hayır.. Önce açık konuşayım da içim rahat etsin Metin Toker dostumuz, Associated Press Ajansının Ankara muhabiri dostumuz Nick Ladington'a. tsmet Paşadan bir randevu alacak. Paşa. aylardır hiç bir gazetedyle görüşmedigi için, Ladington bu randevuya her ivi gazeteci gibi seve seve gidecek. Ladington'a, daha öneeden rfikkatle hazırlanmış cevaplar verilecek.. Ladington, bunu daha kısaltıp ajansına geçmeden, bu demecin fotokopileri. gazetelerin Ankara bürolanna. ajanslara, radyolara, televizyonlara iletilecek.. Ve Ismet Paşa'nır. kendisine teklif vapılırsa. buna havır demevecegi. bu demecin cümlelerindpn anlasîlacak. Arkasından gelsin, bu işten öneeden haberli, ya da danısıkîı olan bazı büvtik tirajlı gazeteler yorumcularınm ve başyazarlanrıın «tsmet Paşa istediğini işiüyor... Istediğini görüyor... Şu kadar ayda şu kadar ldtap okudu» diye dolaylı takviveleri,.. Bunlar yapılmasm demıyorum... Bunlar elbet tartışılmalıdır. Paşayı yakından izleyebilenler onua, adaylığmın mümktln olup olmadığma dair izlenimlerini nezaket çerçevesi içinde kalmaya dikkat ederek bellrtmelidirler... Ama bu konuyu ortaya çıkamıak içm, bu konunun pek aynntılı olaTak Amerika'ya gidip selmesinin, ya da gidip gelmiş gösterilmesinin ne anlamı vardı? îsmet Paşanın Türk tarihtndekJ adi. yeteri kadar büyüktür. Bu tarihî adm, hem de yakınları taraiından Cumhurbaskanlıgı seçiminde ortahk kanştı. diye bir de Amerikanvâri sansasyonlarla şişirilmeye kalkışılması, her şeyden önce Ismet duyulan saygıyla bağdaşmaz. T TRT ÎLE BASIN YAYIN EĞİTİMİ VEREN KURULUŞLAR ARASINDA İŞ' BİRLİĞİ ŞARTTIR; BU KONUDA İLK ADIMI TRT ATMALIDIR. Mahmut T. ÖNGÖREN bölgeleri kaışıbklı etkileşme sU recine sokmakta. yan kapa'j toplum yapısını yitirmektedir. Bu gelişmeler karşısında elbctte Türkiye'nin kitle haberleşrne alanında görev yüklenen kurumlar (Başta TRT) artan Ölçüde ihtisas sahibi yetenokü personele ihtlyaç duyacasiardır» (2) îşte bu gereksinmeyi karşılamak uzere bugün çörev yapan basın y»yın okullarımn arasında en ciddî egitiro verenlerin bile ba$ta TRT olmak ü>ere tüm basın vaym kurumlanr.a eleman yetiştirmekte güçlük çektikleri görülüyor. F'akat 6zellikle Siyasal BUgiler Fakültesine baglı Basn Yayın YÜEsek Okulunun TRT*ye eleroan yetiştirdiği ve okulun ilk kuruluş yıllarında da her iki kuruluş arasında olumlu bir işbıriiğıntn geliştirilmesıne çalışıldiğı birer gerçektir. Aynca, Ankara Iktisadl ve Ticari tlimler Akaaemisi ve Eskışehır tkistadi va Ticari llimler Akademisi de televizyoncu yetiştirmek Uzers ça ba Köstermektedirler Bu kısa bilgiden «Türkıye'de basın yayıncı vetiîtirecek k.ay nak yoktur» diyenienn ne cienii yanıldıklan ortaya cıkar. Kakut bizim amacımız b^5yle düşiltıenıtri eleştirmek defil. sadece hır TV açık oturumur.da yetki'.ı t>ir ağizdan çıkmış olan bu stınlış açıklamayı düzeltmektir Çfink'j son yıllarda Türkive'de ynınız tcknlk açıdan haberleşme »13runda elde edilen trellşmelere karşıhk, özeUikle radyo ve TV yöneticisi ve programcısı eğitimlnde büyük ihmaller görülmek teüir. Sözgelisı haberleşme alan lan geliştirilirken bu alanlarda pörev alacsk olanları yeti^ttrmeye hiç önem verilmemıştir. îşte bu açığı kapatmak Uzere araştırma görevi gibi asli bir görevle yükümlü olan üniversitelexiBiiziıı VÛ aka<i*aıni1frirm?'i, harekete geçmiş olduklannı gfSrüyoruz. «Türk kamuoyunun oluşumunda ön planda yer alan bır sorumluluk taşıyan TRT elemanlan kitle naberleşme durumunda bihms»l bir ögretim ve araştırma faaliyeti güden aka demlk kuruluşlarda asli eğitıralerini tamamlamak zorundad:rıar. Dolayısıyle TRTnin, gelecekteki insan gücü ihüyaçlan ile basın yayın eğitimi yapan ku rumların eğitim planları arasıiida uyumlu bır koordinasyon gelıştirme zorunluğu dogroaktnöır.» (3) lşte bizim de bu vaznmzda Üzerinde durmak istediğimiz esas nokta budur. Eğer TRT'nin oir yetkilisi 6 mııyon sevircinin hulunduğu bir bölgeye yapıten yayında, basın jrayın eğitimi veren kuruluşlann en az 8 yulık varhğına rağmen. «bize elemsn vetiştirecek kaynak yoktur» der se, acaba yukarda söz konuriu edilen işbirliği nasıl saŞlanabilir? Yoksa TRT vetkiıileri bu pibi bir isbirliğini eerekli ve ya ÇAĞDAŞ TÜRK BESTECİLERÎ SERÎSÎ I ULVİCEMALERKİ1S «DUYUŞLAR» OYUN KÜÇÜK ÇOBAN DERE KAĞN1 OYTJN ARIN KARAMÜRSEL (Piyano) ctMPROVİSATİON» «ZEYBEK TÜRKÜSÜ» rarlı görmemekteıer midir? Elaman jetiştirmek Uzere belKi TRT'nin kendi «Kğitun Merkssri»ni kuracağı düsUnülebilir. Fakat Türkiye'deki basın vdnn ükullanna ragnıen böyle bir davranışa başvurulması çeşitli ek masraflara ve külfetlere yol açmayacak mıdır? Bu eğitimi halen vermekte olan kuruluşlarla işbirliği yapmak. onlann egı tim programlannı TRT'nin amaçlan bakımından geliştirmek hem gereksiz masraflan önlemeye, hem de bu kuruluşlar'n fcmaçlarına enşmelerini sağlamaya yaramaz miT Bu basın yaym okullarmda okumakta oİan ve Uerde de okuyacak o:sn bğrenciler TRT'de ve öbür t>asın organlarında iş bulamazlarsa, onların yetiştirilmesı için ya püan masraflar ve girisllen çabalar boşuna harcanmış sayılmaz mı? Bu noktalan düşünmeyen yet kililer her balde Tütkiyeyi.giderek etkisi altına almakta o1 r8Bryau8fftl "nlaberleşılİSr«pIiJe"'' line»nını da sezinleyememektedirler. Az gelişmiş ülkelerde ha berleşmenin kendine özgü bir kuralı vardır. Buna göre, eğer haberleşme organlannın agıtlannı yabancı ülkelere açarsanız, derhal bir ucu yurt dışında, öbür ucu da yurt içinde olan bir pipe line kurulur. Bu pipe line ile gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere devamlı olarak bir eleman, egitim ve program film akışı bas lar. Bunlardan eğitimin az gelişmiş ülkeler için yararlı olabileceği düşünülürse de, zatnanla bu görüşün ne denli yan lış sonuçlar verdiği anlaşılmıştır. Çünkü az gelişmiş Clkeler kendi ulussl efiitim anlayışına gahip değillerse, yabancı eğitim yöntemlerinin tamamen etkisi altında kalmakta ve kendi benliklerini kaybetmektedirler. Bizdeki pipe • line henüz yabancı eğitim yöntemlerini dısarrfan akıtmıyor tçimize. Fakat Türk televizyonunun gentşlemeye başlamasından sonra, 1972 yılının ikinci yansında TV program kaynaklarının yurt dışında arandıgına dair belirtiler ortaya çıktı. lşte haberleşnıenin kendi haline bırakıldığı takdirde yarattığı bu durumu önlemek üzere yurt içinde, işin başında eerekli ölçemler alınmalıdır. Bu ölçemlerin arasında kitle haberleşme organlannın program ve yaym kaynaklannı yurt İçinde oluşturmak bulunduğu gibi. yurt içinde haberleşme uzmanlan yetiştirecek 0niversite kademesindeki okullann kalkındınlması da yer alır. Okuyucu Mcktupları Öğrenci kredisinq tepki YUksek "öğrenim Kredı ye Yurtlar Müdürlüğüne: Kurumunuzun 24. Genel Kurulu toplantısmın açış konuşmasını yapan Gençlik ve Spor Bakanı Adnan Karaküçük'ün 1973 yılında 12 bin ögrenciye kredı verileceğini açıkladığını gazetelerden öğrenmiş bulunuyoruz Yurdumuzda vüksek öğre nün «12 bin ögrenciye burs» nim yapan kişilerin sayısma sloganmın kapsarmna girme'c bakıldıgında bu rakam bildlr istemiyoru.m. Çtinki) Üniversigesinin doyurucu nitelikte ol teye frirdifcinıde. kredı almak madığını açıkça görebiliriz. için vaptıgim başvurmava geBu durumun yanıtsanamayBlen cevap «Hak fcazandıgıniz cağını, ögrend yaşamlannm halde konten]an vetersizliğingözlenmesiyle ortaya daha be den » oimhştur. Diger lirh olarak çıkacağını söyleyesenelerde de aynı cevap verilbUiriz. Halen üniversiteye gimişrir Bir defa daha aynı maden ögrencilerin ne kadannm sadan vapılacak cevap için kenyardıma ihtiyacı olduğunu kal dilerini vormak tstemiyor va dıklan yurtlardan. pansiyon kred) «Hakkım» .dan vazgeçilardan. evlerden, yemek yeme yorum. yerlerinden. giyimlertnden an12 bln »ffrenciye başanlar laysbiliriz. Fakat kurumunuz flaluk Ferdi MEŞE bu dunıma «elimizdeki imkânlar kafi değil» diyecekler yani yetersizliklerini herhalde kabulleneceklerdir. Şimdi ben kendime ve benim durumumda olanlara düştüğü kamsına vardığım Odevi . . SAİM AKÇIL (Keman) ARIN KARAMÜRSEL (Piyano) DİSKO PLÂKLAR1NDA İşbirliği Yanılpılar önceleri IstanbuFda sonraıan Ankara'da, ardından îzmirde ae basın ve yayın alanlannın gı<!erek artan eleman eereksinmesim karşılamak özere Universitelere baglı olarak. daha sonra da &wı fektör çerçevesindfe vüksek basın yayın oinıllannın uunHdiı?i) bir gerçektır Bu jribi okul'.arıo ortaya çıkmasınaa özellik.e özerk Universitenin ılk adıroı at tiğını da unutmamaK ger^SiT «Fununla beraber basın vavın ?ğretimi çeyrek yüzyıllık bir stlreden beri vürtitülroekle beraber henüz tam anlamı İle v.dne orurmuş oldugu söylenemcz » (1) Fakat «Türkiye gittikoe İQ ve dış haberleşme hatlan açısından zenginlesmekte, daha vo2un ölçüde kırsal ve kentleşn:is SATIŞ TEMSİLCİSİ KURSU 8 MART 1973 PERŞEMBE Başlayacaktır PAZARLAMA ARASTIRMASI KURSU 12 MART 1973 PAZARTESİ Başlayacaktır • • KURS PROGRAMLAR1 MİLLÎ EĞÎTİM BAKANL1Ğ1 TALÎM VE TERBÎYE DAİRESİNCE TASDİK EDtLMİŞTİR. KURSLARDA BAŞAR1 GÖSTERENLERB MİLLÎ EÖ!TtM BAKANLIĞINDAN TASDİKLİ KURS BELÜESİ VERÎLÎR. Tamamlayıcı bilgi İçin m&raeaat: Bu ölçemlert alırken «dışardan yararlanılmamalıdıra duşüncesine saplanmaya da gerek yoktur. Çünkü haberleşmenin bir başka kuralı da uluslararası ilişkileri ve başka ulusların yaşayışlarını incelemeye ve onlardan devamlı olarak yararlanmaya dayanır. Fakat bu alanda elemanlanmızı yetiştlrmeyi kendimiz başanrsak ve kendi kaynalkanmızı kendimiz yaratabilirsek. o zaman bizimle dış ülkeler arasında kurulmasmdan kaçınamıyacaSımıı pipe • line' ın içinden ancak bize yaran dokunabilecek bilgileri süzdükten sonra akıtmamız gerçekleşir. Bir başka anlatımla, haberleşme pipe • line'ının İçinden akan ögelerle kendi olanaklanmız arasınriaki deneeyi. ancak bize ait basın yayın okullannı gelistirdijimiz ve bu okullann öârencilerine basın yayın kuruluşlanmızda is bulabildigimiz zaman saglayabfliriz. lşte bu bakımdan TRT ile basın yavm eğitimi veren kunıluslar arasınrta ishirli?i sarttır; bu, bugün bu isbirliSine gidecek ilk adımtn TRT tarafından atılması beklenmektedlr. (1) Prof. Dr. Nermin Abadan ünat. Batı Avrupa ve Türkiye'de Basın Tavın ftiretimi, (Ankara Üntversites* Siyasal Bilfiler Fakültesi Tayınları. No. 330, 1372) s. 6? (2) tbid, s. 111 (3) Ibid., s. 80 Öğretmenlerin 00111© Kredl ve Yurtlar yerine getirmek m Müdürlüğü isüyorum J<3 Fahri Korutürk'ün •• kaçak insaatı devamlı kontrol edilivor Gazetenizin ia.11.1972 tarihli nüshasında yayımlanan «Senatör Fahri Korutürk'ün kaçak insaatı mlitıurlendi» başlıklı vazı ilgililer tarafmdan incelenmiştir. Sişli Büyükdere caddesindeki kaçak inşaat sikâyet üzerine 4.12.1972 tarihindfe yapı tatil zaptı tanzim olunarak mühür altına ahnmıştır. Kaçak inşaat devamlı kontrol edilmekte v devamına mani olunmaktadır Bilırilerinizi ve eazetenlzde yayımlanmasma müsaadelerinizl rica ederim. Istanbul Beledlyesi ilerlemesi uygujanmıyor Milli Eğitim BaKânlığına, Personel Kanununun 1970 yıluida uygulanmaya başlamâsı İle 113ten roaas almaya başladım. Bugüne kadar kâğıt üzerinde 114 kademe ilerlemesi 15.3.1971 >arihinde aynca 101 derece terfl 2 Mayıs 1972'de Millî Etitirc Bakanlığı özlük îşlen Genel MüdUrlüğünden Istanbul Valiliğine gelmisttr. Durum böyle ıken halen 113'ten maaş almaktayım. BugUne kadar beş Iruruş dabi bir artış almsdıgımtı göre. çok saym ilgililer JU bayat pahalılığı karsısında biz Ukokul ögretmenlerini hiç akıllanna getirmezler mi? Yoksa Türkiye de ilkokul »grermenine ihtiyaç yok mu? Gereken açıklamanın yapılmasırn ilgiıilerden rlca ediyorum. Haean KöaeoftD Gültepe llkokulu öğret. menl, ŞişU Istanbul PEV A Piyasa Etüd Müşavirlik Araştırma Ltd Şü. Beyoğlu îstiklâl Cad. îmam Sok. No: 1/4 Tel: 45 66 4? Cumhuriyet 1311
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle