18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 19 Mart 1973 ZAMAH KÎMDE MEMLEKETÎMfrıM i i U t^U TiYATuRAİAiiıS iki tE$,ii>i ,;nîHci KlSMl FüHUi ALİAH AUAHU İ ülDA.Of ÎOAHI SAMAF£TMEWE Oüip... I II 1 1 1 SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 66 «Kocamın ne çaptan olduğuna ben bfflyorum... Yalnız sen değilsin elinden geçen...» «Böyle konuşma Nesrin Hannn!» «Konuçurum... Banm çektirdiğinlz çü« yeter artık...» «Şimdilik seninle bu kadar konuşuyornm. Daha fazla konusamayacagım. Ne sabran var, ne zaraanım... Derse gireceğım. Haydı güle güle.. » «Hoşça kal » Sevıl, yürümeye başlamıştı. Nesrin, yüksek sesle«Bir dakika!» dedi. Sevıl. durdu ve baktı... Nesrin: «Karann ne? Besim'le konuşmayacağına söz venyor musun? Niçtn bır şey söylemiyorsun?» diye, sözcüklerin üzerine basa basa sordu. Sevil, çok sinirli ve üzgün: «Konu?mayacağım,» dedi. «Peki...» «Nesrin Hanım!» «Buyur.» «Ne olursun babama durumu anlatma.» Nesrin, hiçbir şey söylemiyordu bu konuda.. Aralannda üç metre kadar bir uzaklık vardı. Sevil, blraz daha bekledikten sonra: «Besim'le konuşmayacağıma söz veriyomm Sen de babama anlatma emi?» «Peki ama . » «Evet Nesrin Hanım?» «Besim'le llişklsini kesis olarak keseceksin!» «Keseceğim.» «Sizi adım adım izleyeceğim.» «Izle.» «Bir daha ayni yerde görürsem, orada rezil ederim önce.» «Et Nesrin Hanım!» «Sonra babana anlatınm.» «Anlat.» " ' «Daha sonra daireye durumu bildirirun.» «Bıldır.» «En sonra da mahkemeye... Mektuplar bende ..» «Peki.» «Güle güle » «Hosça kal Nesrin Hamm!» Sevil, ağır ağır yurüyüp gittt....; Sevil, okula yanm saat kadar geç geldi. Salonda llk kez Besimle karşüaştı. Durmadı, başıyle selâm verip yürüdü. Besım, dondu kaldı. Böyle bir davranış beklemiyordu Sevil'den... Daha dün, elele gezmışler, dizdıze oturmuşlar, votka ve bira içmişlerdi... Teneffüs olmasına karşın, üzülerek dersaneye girdi Besim. Yalnız basına oturmuş, kederli kederli düşünüyordu: «Sevil'in başına bir olay gelmiş olsa bile, ilk olarak bana söylemesi gerekirdi... Adet yerini bulsun diye bir selâm verip yanımdan geçmesi ne demek? Sonra, ben no yapton kendısine?» Dersanede* daha fazla oturamayarak kalktı. Salonda gezinmeye başladı. öğretmenler oda sına glrdi. Sevil yoktu orada. MüdUrün odasrna girdi. SevU'le Müdürli komışuyorlar buldu. Pakat kendisinin girmeslyle konuşmamn yönüntl degiştirdiklerini sezinledi. «Sizi rahatsız mı etttaı?» diye sordu. MUdün «Estafurullah,» dedi gülerek. «Gtzli konuşuyorsanız çıksyım.» «Gizli konusmuyoruz.» Sevil, hiçbir şey söylemedi. Yalnız buruk bir gülümsenıe ile Besim'e baktıktan sonra kapıya yöneldi, dışarı çıkmak Uzere. Besim: «Bir dakika Sevil!» dedi, kapıdan çıkmasına engel olarak. «Buyur,» dedi UzgUn bir sesle Sevil. «Seninle konuşmak iatiyorum.» «Bir şey varsa bana söyle.» «Seninle konuşacagım,» deyip çıkıp gitti SevU. Bu kez Besim, Müdüre yaklaşarak: «Cavit Bey, bir şey mi var?» diye sordu. Müdür: «Blr şey yok,» dedi. «Oerçefi söylerseniz iyi olur.» «Sevil Hanırn, geç kaldığı için özür düedi. Sonra da evlerindekl huzursuzluğu anlattı... Babaaının durumunu... Hepsi bu kadar.» Besim, inanmıştı... Doğru dersanesine gitti. Paydosa kadar sinirli sinirli bekledi. Paydos 2İİ1 çalar çalmaz, doğru Sevil'in dersanesine gitti. Sevıl'i hazırlanmış buldu. Kendisi de hazırlandıktan sonra, ivedl çıktılar okuldan. Yola lndiler. Besim, gelmekte olan minibüsü durdur du. Bindiler. Rastgele gidiyorlardı . Sevil: (Devamı var) ÂŞIKA BACDAT SORULMAZ Şehitlerin Kerbelâ beldesi Nazım Mustafa durdu.. Blerlai açtı, <Dua edelım» dedi. Biraz sonra, nice «can»lar arasmda O'nun yüceliğini, acı ölümü nü dinlediğim, milyonlarca insanm «kanlı gozyaşı» döktüğü Şehit Hüseyn'in yattığı yere girecek tım.. İki kapı vardı.. Altın, gümuş ve bugun için yapılmasını ak lımın alamıyacağı minelerle »eyrıne doyum olmayan bu nakış cümbüşünün, insanoğlunun ince Otomobilden indim. hunerinin •sanat>laşüğı iki kapiBağdad'dan çıkarken, Kerbelâ, Üzeri camlı Altınlar soluk «ıkta Necet Kufe yol ayrımının orta parlıyor. mermerlerin ebruları bu sında guzel bır çeşme görmüş, fo güzelliğe başka bir güzellik katı toğrafını çekmek istemiştim. Ip yordu ve içerden yakanjlar, fermi biürıp donerken, kıyafetleri yatlar geliyordu ve iki kumru ötü yordu bir tuhaf, sonra güversinpek de ıyi olmayan iki kişi etra fımı almış ve mihmandarımla ko ler.. nuîmaya başlamıştı.. Bunlar poBir dakika sonra içerdeydim. Uatı!. Kubbe, kırık aynalardan, gümüş Sarayın mı fotoğrafını çekmiş lerdendi, sandukanın bulunduğu tim? Ibrahim durumu anlattı.. Pa yerin üstünden bir nur yağmuru, iaportuma bakıldı ve bir daha anlatonsız renkler olarak iniyoryapmamak kaydıyla yola koyul du gümüş ve oyma sanatmın en duk.. Olsa olsa bununla ilgili di guzel örneği sandukaya.. Rengâyordum, fakat sonradan Kerbelâ renk avizelerden süzülen ıjıklar, Belde Polis Müdürü Nazım Mua yine kırık aynalı kubbeye vurutafa olduğunu öğreneceğimiz İri yor, yine ışık , renk olarak düşücüsseli kışi, îbrahim'in boynuna yordu sandukanın üstüne.. tnsan sarıldı ve Türkçe konuşmaya baş lar mırıltılarla, gözyaşlarıyla elle ladılar!. Kerbelâ Belde Polis Mü rini, yüzlerini, gözlerini sandukadürü, «Fikret kardeş, hoş geldin.. ya sürüyor, dönüyorlardı dört bir Seni bekliyorduk, kolaylık gös terafı.. însan seline kapılmış, ka termemiz için telgraf almışundır, tılmıştım aralarına. Sanki, hemen buyrun sızin emrinizdeyim...» d«r kolumdan tutup çıkaracaklarmış, demez rahatladun.. Önümüzde, bu doyumsuz ıjık, nakış, sevgi üzeri kılıflı bır makinalı taştyan cümbüşünden beni yoksun kılaaraç gidiyordu, yol açıyor gibü. caklarmif gibi, her şeyi, ama herNazım Mustafa da, Dakuki gibi şeyi bir anda yutarcasına görmek, Kerkuk'luymüş ve sınıf arkadaşu hafızama çakmak istiyordum.. Yıllar sonra Kerbelâ civarında Elımdeki makinaları bir o yana, karşılaşıp eski günlerini anıyor, bir bu yana doğrultuyor, gömlebense bu tarihî şehrin o kendine ğime asılı mikrofona o jrürek pahas mimarisi içinde, tuhaf duygu ralayıcı yakarış, sanki bir senfoni lar altında bir o yana, bir bu ya na bakıyor, ardı ardına film ve fo tograf çekiyordum. Ekrana, Kubbe leri san san parlayan nefis bir ma DİŞİ BOND bed giriyordu.. Otomobilimiz Kerbelâ'ya yaklaj miîtı kı, sUâhh bir asker yolu kesti, «Kumandan sizinle göru|ecek> dedi. Sağ tarafta yeni yapı bir kara kol vardı ve iri cüsseli bir subsy bize doğru gelmeye başladı. Burası, Hz Muhammed'in torunu, 'Gönüller Sultanı» Hz. Ali'nin oğlu Şehit Hüseyn'in türbesiydi.. «Ömer'ln tesiriyle Ebubekir'e biat olundu.. Görülüyor ki Halife'nin intihabında temayülâtı umumiyenin tabiî temerküzünden ziyade şahsî tesir tesbiti şekletmiş tir. ResuluUah'ın vefatından yirmi beş sene kadar bir zaman sonra âlemı tslâmiyet içinde tslâmm en buyük zevatından ikisi karşı kar sıya iddiayı hilâfetle arkalanndan sürükledikleri, aynı din, aynı ırktaki Insanları kanlar içinde bı rakmakta beis görmediler.. En nihayet hilesinde muvaffak olanı, saf ve nezih olanını mağlup ve evlâd ve ayalini mahvu perişan eyledi ve bu suretle hilâfet ünvanı altmdaki Imareti Ulâmiyeyi yine hilâfet ünvanı altında saltanatı ıslâmiyeye tabrif etti. Saltanatı Emeviye, büyük Istilâlar yapmakla beraber baştan ni havete kadar hunin ve elim vekayı ile ancak doksan seneyi dol durabilmıştir....> Mustafa Kemal, 1338 (19221» de Türkiye Büyük Millet Meclisinde olayı böyle yorumluyordu. (1) Nazım Mustafa arabadan iner inmez, bazı siviller kendisini <as kerce> selâmhyor, resmî giysililer ise «hazırol» duruyorlardı ve sayı ları bir hayli kabarık ldl.. Büyük bir kapıdan avluya girdik.. .Nazım Mustafa can, acaba fotoğraf ve fılm çekebilecek miyim?» Belde Polis Müdürü can gözüyle ve hayretle baktı, «Nasıl? Elbette.. Kendı evinde imışın gibi..» dedi.. Avlunun etrafı livan ve hücrelerden oluşmujtu. Çinicili ğin en güzel örnekleri.. aralannda siyah çinilerin oluşturduğu Kur'an sureleri uzayıp gidiyordu. tnsanlar insanlar . Livanların önünde... Hücrelerin içinde. Rüya gibi kadınlar, siyah abala rın içinde, ellerl yflzleri açık, göz leri acı dolu Seyyidler etrafımı zı sardılar. hoş geldiniz dediler.. Nazım Mustafa anlatıyordu konuk olduğumu . Mavi, sarı, yeşil. Osmanh mavisi.. Çiniler.. Siyah yazıiar.. yataftı MALKOCOĞLU yazan veçizenAyhan BAŞOĞLU KILIÇ Tek dıleği Hüseyin'in kendisme bı'at etmesıydı. Hü»pyn, Medine'de rahat edemıyeoeğini anlayınca Mekke'ye gıttı # Irakblar yalvararak çagınyorlardı O'nu.. Başka imam tanuruyacağız diyorlardı.. Hüseyn, amcası oglu Mtialîm'i Kufe'ye gönderdı, Yezid hıleyle Kufelileri kandırdı, savasta Müslım bozuldu ve şehit edildi.. ... Yezıd'm Kalabaiik ordusu, Hüseyn ve yakınlaıını Kufe civarında sardı ... Ehlibeyt canlan susuz bırakılmıştı.. Er meydanına çıkanlar tek tek şehit edılıyor Peygamberin yakınları çöl yazıoa oklarla kıııçlarla, susuzluida kırılıyordu. ... Bu esnaaa muhaliflerden bır atlı gelıp Kasırn'ın omuzuna bır kılıç vurup anı tooraga duşurdü.. İmam, atından ındı, Kasım'ı alıp karındaşı Alı Ekber maktulun /anına getlrdıAndan sonra ol cenabın an ok. la vurulup ayaktan düştü. V* imam Hüseyn pıyade Kaldı. Ve ol cenabın tnanşbetınden k:mse kadır olannazdı ki uzerlne vara.. Bu esnada Hüseyn'in kulagına bır ya^ınaaki sağıı (kuçük) oğlunun avazı geldı. Ol tıfıl seğın getırıp kucagına aldı. Benı eseddeD bır mel'un, bır ok attı, ol ok gelıp ol tıfılın boğazına ısabet etukte, ol tıfıl can şırinını Kabzı ervana teslim eyledı.. imam oı haii Ancak böylesine sevilene, bu göz nuru dökülür.. gordükte... lnne;lâha ve ınne ileyhe raciun.. dedıkten sonra, gibi giriyor, ipincecik }erite çtziOnun için 20 seferde, biitün. ılâhî bdyle musıbete bana sabır Türkıye'den.. traa'dan. Atgan. ve keramet üüyur. aedı.. Ol lıyordu.. dao.. HaU'ten. Sujye'den Lüb Hazrete susuzJuk. galebft edip «... Bu tmam Hüseynitı ço nac'dan. Irakın büttin koşelezı>ade zaıl otmuş ıdı cuklanctr.". Ali Ekber tle An rınden buraya geür, yanı başın Ol esnada Şımr, İmam HüAsgar.. Burada yatrnı^lar.. 1döndürüldUğü gtin.. O gün Ker seyn'in haymasına kasd ettikte mam Hüseyn oraaa yatmış. belâ'nm nüfusu bir mılyondan ol cenap avaz bıllent ile Said Burada ozü ıçın ölen askerler lazla olur» Çoluk çocuk gelır oğlu Ömer'e nida etti: Eğer dıa kı yetmiş iki taşiydiler.. On berkes..» ve îslâmın yok ise hanıiyeti Muharremde, burüar da HUseyn Arap nıcoldu? ile şehıt olmuşlardır.. Burada «Şurada ne yazıyor Nâzım yatan şahıs. Habıbü MUzahir. Can?» İmam Hüseyn. Fırat keBu şahıs, Hazreti Hüsejin'in ranna varmağa kasa etn Tâ «Yazıyor.. Kale seydin kavalemdarıydı.. Yanı bayTaktan.. susuzluk hasretıni teskın ede.. neyn.. Hüseyin.. nıınni valıarbettikleri esnsda bayragı at fcımr kendı etbsuna etti: Kone Hüseyin. Yaru Yazmış» tizerinde kaldırmıştı.. Yanı Mümanız Hüseyn'i KI SU içe. ZiHazreti Peygamber... Yani zahir'ın oglu Habıb.. Bu köşe.. ra şimdi mürde (öıu) olmuşFeygamoer Efendunız.. diyor.. Bu köşe, Hazreti Hüseyin'ı rur. Eğer su ıçer ise airüır... Hüseyin bendendır. ben Hüsekestikleri yerdir.» yındenim.. Yani Imam Hüseyin'i bu kadar severdı » Burası her yanı mermer bıt YARJN: tölumdü.. Bir seyyit aysıkta du. Türbenın table tarafında anKanh topraklarda ruyordu.. Yine dMalar edildi, latımsız güzellikte tezyinat vargözyaşlan dökülüyordu asırlar Girişin iki tarafında iki mınare, bunlar da altınlı.. sonra şehit Hüseyn'e ve yı»kın (1) Şınasi Koç Gerçek Islanna, diğer şehitlere.. «Kırk .... Muavive Oldükten sonra lâm dininl kimler bozdu? Saygun sonra getirdıler, 20 seferde, cğlu Yezid yerine geçmişti... fa 6 f CtLES ALTIMCV^M B f P Gl'DEBİL! SONRA BEtZ. « S ' TİFFANY JONES Ş DOLAC AKJDu GlTT? ZENON Ol ME.CADAB 6UZEL GARTH oOZLU DEVE CA3UK.BUL ONU NEJ2EDEVSE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle