Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 13 Mart 1973 ıkıyönetim öncesi günlere gelinceye kadar, günlük gazetelerimizin bazılarının hemen her gün yayınlar olduklan bir tür resim vardı ki, devrim aleyhtarlannın mutluluğunu ne nispette sağlıyor ise Atatürkçü, medeniyetçi ve ilerici aydınlantnızın vicdanlannı da o derece sızlatıyor ve memleketimizin geleceği bakımından dehşete düşürüyordu: Arapça harflerle süslenmlş bir sınıfta Türk çocuklannm başında takke, elinde Kur'an, softa kılıklı bir hocanın nefret saçan nazarlanndan yılmış hali... Bu cins resimler, artık açıktan açığa pek yayımlanamıyorsa da, elden ele dolaşmağa devam ediyor. Geçen gün dolmuş şoförünün yarenlik ettiği bir ahpabına iftiharla gösterdiğl buna benzer bir resim vesilesiyle bu satırlan yazma ihtiyaeını duydum. Evet, Türk çocuğu, pek çoğumuzun farkına varamadığı bir çekilde bu ellere terk edilmiştir. Kur'an kursiarı ve salr benzeri egitim yolu ile; onun o k5rpedk beyni, bihnediei bir dilde kendisine yabancı ve Türk'On niteliklerine aykın bir hayat felsefesinin dondurulmuş ilkel temelleriyle yoğrulmada... Arabın çöl yaşantılannın taliınine sokularak çürütülmede, ve milli benliğine aykırı bir ruh üe yetlştlrilmede. «Beyin çürümesi» meselesinl ayn bir yazı konuFU yaDmak üzere geliniz şimdl sizinle su «miUİ benliğe aykırı» ruh nasıl yetiştirilmekte, bunu kısaca görelim. S Olaylar ve görüşler BlTMEYEN TEHLİKE Prof. Dr. İlhan ARSEL Mustafa Sabri adında bir din adamındaa (ki, bu şahıs 19191920 tarihlerinde Şeyhülislâm olacaktır) gelmiştir. İle olan irkî yakmhklan Arapçanm Kur'an diU olması ve îslâmı getirmiş olmalan, bu yilzden Araba karşı beslenilmesi gereken minnet duyguları nedeniyle Arap ırkı, öbür bütün ırkıann ve özellikle bizim ırknnızm (yani Türk ırkı demek ister) çok üstünde kabul edilmeli ve herkes tarafından sayılmalı ve sevilmelıdir.» (3) Bütün bu iddialanm ve beyanlannı jvvstlendirmek ereğiyle yazar Kur'andan ve Hâdîs'lerden hükümler veriyor ve neden dolayı Arap ırkının Türk ırkından üstün olduğunu ve Arap ırkını kendi ırtamızdan ziysde sevmemia gerektiğini ispata çahşıyor; özellikle tslâm Peygamberinin şu sözlerini ve nâdislerinl hatırlatıyordu: «Ben bir Arabım. Kurac Arspçadır ve Cennete gidecek olan müslümanlann konuşacaklan dil Arapçadır»; «Arabı sevmek demek iman sahibi olmak demektir Araptan hoşlanmamak demek, Islâmdan ayrılmak demektir». «Araba karşı ktm kötü davranırsa (küfür ederse> o kâfirdır». (4). O tarihlerde Türk'e Törklügünü unutturm»ğa ve Türk'ü Araba karşı aşağılık duygulan içerisinde tutmağa çalışanlar arasında sadece Ebuzziya Efendiler, Ahmed Naim'ler ve benseri yazarlar değil fakat ünlü din adamlanmız da vardı. Mustafa Sabri bunlardan biriydi. XX. ci yüzyılm iik başlannda TUrk'ü Arapça efitimden ve kitaplardan kurtanp Batı'nın müspet ilmine yöneltmek isteyenler ya da Türklük benliğine kavuşturmak mücadelesini yapanlar karşüannda bu din adammı buhTnuşlardı. «Cüretkâr bir Dekadan» başlığı altında yayınladıgı ve «Malumat» ta yayınladıgı bir makalesinde Mustafa Sabri: ıtAraplara kıyasla biz (Türkler) ne değer taşınz ki» diyerek Arabın Türk'e karşı üstünlüğünü ve Türk'ün Araba karşı saygı beslemesi gereğini belirterek Türk'e Türklük benliğtni vennek isteyenlere karşı «SOYSUZ» lar deyimini esirgemiyordu. Mustafa Sabri, daha sonralan, yani 19191920 yülarmda ŞeyhUl tslâm'lık görevine getirilecek ve Padişah ile birlikte Türk istiklâl hareketlerine karşı düşmanca bir tutum takınacak ve daha sonra da gidip Mısır'da yerleşecektir. (1949 yüında orada öldü). Yukardakl seriye, Araba karşı TUrkten ziyade yakuılık gösteren ve güven besleyen ve etrafına tzzet Abul Huda ve Emln Efendi ve Şeyh Esad gibi Arab müşavirler toplayan ve onların telkinleriyle Türk'ün gelişmesine ve Ban ilimlerine kavuşmasına engel olan Abdülhamid'i ve diğer Padlşahlan katmak mümkün. Aslında bu listeyi iyicene genişletmek kolav. Fakat sadece bir fikir edinilsin diye bu bir faıç islmle yetinmek istedik. Şimdi kendi kendinize soruyorsunuzdur: «Bu yazılanlar yalan olamaz; çünkü yazar, sayfa numaralarına varıncaya kadar atıflarda bulunmuş, ve kaynak vermiş. Peki ama bu nasıl olur? Nasıl olur da bir Türk kendisini ve kendi geçmişini böylesine inkâr edebilir ve tenkit edebilecek nitelikleri yanmda muhakkak ki cevher sayılabilecek meziyetlerini (meselâ Türk'ün akılcı yönü, meselâ Türk'ün kadm sayan. onu başının tacı yapan ve devletin başma geçirecek kadar kadın'a deger veren yönleri, v^.) bilmemezlikten gelebilir? Nasıl olur da kendini Araba karşı böylesine küçük durumda görebilir? Satıı araları imdilerde yeni bir yazı biçimi piyasayı sardı: Yorum ' yapacaksmız, haber vereceksiniz; ama okunduğu zaman anlaşılmayacak. Bırakın saf okurlan, mesleğin anhasım minhasını bellemiş, kırk yıl her tarağa bez dolamış kurtlar büe sökemiyor bu tür yazılan... Satır aralarını okumak demek, yazann söylemek isteyip de yazamadıklannı cümlelerin gelişinden çıkarmak demek. Dergilerde, gazetelerde, okurlara öğüt veriliyor: Satır aralarını okumasını öğrenin! Satır aralannı okuyabilmek bir ayn marifet. Boş bulunup da bu tür yazan meslektaşlardan birine sorduğunuzda: Ne demek istedin? Satır aralarına dikkat et oğlum! Ülkemizde hızlı demokrasi geçerli bulunduğundan, vatandaş önce alfabeyi sökecek. okuma • yazma öğrendikten sonra da satır aralannı okumasını belleyecek. Çoğunlugu okuma • yazma bilmez toplumda politika sorunları satır aralan okunarak izlenecek. Yeryüzünde bizim icadımız olan çok şey vardır: Çiçek aşısını biz bulduk, dolmuşu biz bulduk, satır aralan diye bir yeni okuma yazma biçimlni biz keşfettik. Eskiden casus romanlannda satır aralanna görünmeı mCrekkeple yazı vazanların hikâyelerini okurduk. Bir tür esrarengiz mektup, mum ışığına ya da kibrit alevine tutulduğu zaman görünmez satırlar görünüverirdi. Şimii de okurlar gazeteyi ellerine aldlklannda gaz lâmbasının şişesine yaklaştıracaklar, birden satır aralannda görünemeyen yazılar görünür olacak... Ohooo... bir gazetenin içinde ikinci eazete... Oku babam oku! Ankara'da neler oluyormuş. Süleyman beyin durumu neymiş, kulislerd* neler ayarlanıyortnuş, Planlama örgütünden Bakanhk koridorlanna kadar her şeyler ortalıkta... Olur mu böyle şeyT Olur mu olur. ' Le Monde'un ya da New York Times'in yazarlan) yıv rumculan, gelsinler de bizrien gazetecilik öğrensinler. Sihirbaz Mandrake gibiyiz. Siiindir şapkadan tavşan, satır aralarından satır çjkannz. Her ne kacîar yazdiklanmızdan bir şey anlasılmazsa da, erbap olan anlar. Zaten bizim hızlı demokraside politikacı oldun mu: Gözlerime bak. ne demek istediğirai anlarsın! Gazsteci oldun mu: Satır aralanna bak. ne demek lstedigiml anlarsınl Ama bu satır aralan hikâyesi salt birtakım görünür » görünmez baskılardan mı doğmaktadır? Hayır. Bizim meslekte büyük baskı, dışardan âejtih Jtaleml eline alanın kişiliğinden Beür. Her tür rejlıade iki ayak üstüne düşmeyi amaçlamıs hacıyatmazlanmıı Bylesine yazarlar ki, iktidara kim çeçerse geçsin, kim güç kazanırsâ kazansm, durumu idare edip löpçülügü sürdürebilsinler. Bu tür meslektaş, tribünlerdeki renksiz »eylrcüer gibi hangi takım gol atarsa: Yaşasml. diye alkışlar. Sonra da: Biz zaten yazmıştık.. diye başlar Ufa.^ Ne zaman yaztnıstın ulan? Filanca tarihte filanca yazımda d*emlştİMi W..: Ben 6yle bir sey hatırlamıyorum. Satır aralannı okumamışsm oğlum 1 Hazır, basın enstitüleri, gazetecilik okullan: satır eralannı okumak ve okutmak üzere »eminerlere başlamall. Yabancı basm uzmanlan ilgilenmeli bu konuyla. Çünkü tüm dünyada merak uyandıracak bir yeni gellşme, giderek basınımızda agır basıyor. Fransa'dsn, Ingütere'den, Almanya'dan Türkiye'ye gelen yabancı meslektaşlara durumu anlatmalı. Belki de zavallılar konuyu kolay kavrayamazlar. Keferenln kafa yapısı malum... Biz sabırla anlatınz yeni keşfimizi.. Bu yolda yetişmiş ustalarımızı gösteririz. Satır arası yazarlanmız. yorumcularımız, muhabirlerimiz belki de bu nedenle birkaç dış geziyi birden kıvırıverirler. * ts bilenin, kılıç kuşananın. Ve biz de bu yazıyı burada kesiyoruz. Ama dersenlz ki: Bre İlhan Selçuk, biz bu yazıdan bir sey anlamadık. S Türklük Düşmanları Naim, Galatasaray ve Mülkiye mezunu idl ve fakat küçüklüğünde kuvvetli bir şeriat eğitimi görmüştü. Padişah Mehmet VI zamanında Âyaa Meclisi üyeliği yapmıştır. 1913 yıbnda îstanbul'da yayınladığı «îslâm'da Dâvayi Kavmiyet. adlı kitabında Türk müliyetçiliğini savunanlara karşı açıkça hücuma gecmiş ve bütün müslümanlara genel bir çağında bulunarak onlan Türk'e karşı cihada (kutsal savasa) teşyik etmisti. Yine bu kitabında Ahmet Naim, TÜTK tarihi diye bir şey olamıyacağıni ve var olan şeyin sadece tslâm tarihi bulunduğunu ve tslâm tarihi dışında Türk için Türk tarihi diye biı şeyden bahsedilemiyeceğini, TUrkçUlUk cereyanlarını sürdürenlerin, damarlarında bir tek damla Türk kanı olmayan bir topluma (yanl Türk toplumuna) Türklük inancı aşüama eayretiyle kıvranmakta olduklannı yazmıştı. Onun çu sa. tırlannı beraberce okuyalım: «Türkün geçmişini bilmeğe ve öğrenmeğe hiç Hlzum ve ihtiyac yoktur... Bizim için lüzumlu olan şey. şeriat) öğrenmek, Muhanımed'i tanımak... Islâm kahramanlarmm hayatlannı tetkik etmektir...». Hatırlatmakta fayda varcür ki bu satırların yazüdığı tarihlerde Araplar, Arap milliyetçilıgini tıahlandırmak maksadı ile bir yondan Arabın Türke karşı düşmanlığını köriiklemekte, öbür yandan da Arabın Islâm öncesi tanhi ve geleneklerini gurur vesilesi yapmakta, tslâmıü bu geleneklerin bir devamı oldugu fikrini yaymaktaydılar. O kadar ki Arap milliyetçileri, hem de îstanbuTun göbeginde, o tarihlerde: «Biz het şeyden önce Arabız; müslüman Arap da Araptır. Hıristiyan Arap da Arap. Fakat bizim için müslümanlıktan veya hıristiyanlıktan önce Araplıgımız gelir» diye haykırmakta ve Araplık benliğini îslâmlığın üstünde tutmakta idiler. (2) Ahmet Nâim âdeta Arabın ağzı ile konuşurcasına ve Arap davasına hizmet edercesine TürkU küçültmekten ve böylece sözde îslâma hizmet etmekten zevk almaktaydı. Ona göre Türkler, Arap ırkımn üstünlüğünü kabul etmeliydüer: «Araplann tslâma bağhhklan ve Muhammet Şeriatçı Eğitimden Kurtulmak Gerek • ' *** Bundan altmış su kadar yıl öncesfne gelineeve kadar toplumumuzda Türklük benliğine, Türklük ruhuna ve TSrklük niteliklerlne gerçekten düşman bir sinıf vardı ki. «TÜRK» ile ilgili hiç bir seye tahammül edemezdi: Bu smıf oldukça geniş ve Osmanh toplumunu tam manasiyle etkileyen, sürükleyen bir sınıftı. lçlerinde ünlü yazarlar. düsünürler, üniversite profesörleri, şeyhülisiâmlar ve nihayet padişahlar, vani tek kelime ile devleti sürükleyen bir takım vardı. Bunlar, TÜRK deyiminin kullanılmasma dahi karşı çıkan. Türkün Arap ırkına göre çok aşaŞı düzevde olduSunu açıkça söyleyen, ve nerede ise Türk diye bir yaratık olamavacagını savunan öz be öz Türklerdi. 1912 tarihli Sebiiüı Resat riergisinde çıkan bir vazida. Türk deviminin kullamlma'sınin dinsizlik ve kftflrlik olchığu, v» meselâ «Türk Hıikümeti». «Türk Ordusu», «T\irk ülkesi» veya «Türk Hakanı» şekiindeki devimlere ver verilmesinin Osmanlı halkı arasında tedireiniik yarattıgı ifade edilmektevdi fl). TiirkçülüSün baska bir düşmanı ise. 1913 tarihli «Mecmuai Ebuzziva» adlı derginin 94 No.iıı sayısında: «Bizim Türklügümüz» diyordu, «sembolizmden başka bir s*v degildlr. Bizlef (yani Türklerl tüm olarak tslâm içerisinde erimişizdir ve (Türk filan degin «adece Müslümsnır». Ve hemen *rkasmdan Buharah hanlann bile kendilerini Türk'e a1t savamavaeaklannı, zira redlerinin vaktiyle Türkistam fethetmis olan Aranlardan bnska bir sey olmadıgmı ekiemektevcTi. Fakat. Türk'e karsı en aktl almaz hakaret ve en >>üvükrtsr*>»vine o tnrihlerde Ahmet Naim adında bir Üniversite Profesörü ile Cevap basit: Eğer siz, Türk yavrusunu, o küçücük yaşlardan itibaren, şeriat eğitimine tâbi tutarsanız, ve şeriat'ın yüzlerceden birkaçına örnek olarak yukarıya aldığımız Hadisieriyle yoğurursanız, ve bu arada, (yine sadece birkac örnek olarak vereceğimiz) Kur'an'ın meselâ «tbrahim Suresi'nin» 4. Ayeti'ni (Peypsmberin Arap kavminden olduğu>. veya «Bakara Suresi»nin U3. Ayetini (Arab Milletinin Tann tarafından öbür milletlere rehberlik etein diye tercih edilerek seçildiğii veya vine yukarıdaki hususlara taalluk eden «Yuşnf Suresi>nin 2. «alDuhan Suresi»nin 58. «alCnmü Suresi»nin 2., «alTavba Suresi»nin 128. gibi Ayetleri ve tabil buna benzer nice hükümleri ona hazmettirir, okutur ve ö§retirsenİ2 alacağınız sonuç sizi şasırtmamalıdır! Bu eğitimden geçireceğiniz yavrulanmızdan Uerde, daha dogrusu yakm bir gelecekte, yüzlerce Mustafa Sabri'ler ve binlerce Ahmed Naim'ler çıkacağı muhakkaktır! Hatırlatmak yerinde olaeaktır ki >ukanya aldıgımız şeriat hükümleri fki mevcudun sadece pek 001*1 bir kısmıdır) Arao milliyet cisinin şu son 1S0200 yıl bovunca kendisine ve kendi Arapçılık davasma malzeme yaptığı (kendi açısından elbette haklıdır) ve bupün dahl halea yapmakta oldugu hükümlerden başka bir şey değildir Buna örnek isteyenler Abdulrahman elBazzaz'ın 1965*de yayımladıtı «AıaD Milliyetçiliği Uzerine» (On Arab Nationalism) adlı, hem Arapça, hem tngüizce basılan kitabmı görüp ibret almalıdırlar. H) Bk. Sebfl nrResad, 1912, sayı 232 (2) Bu sözler, Istanbnl'da «AlMnhtada alArabt» (Arab Edebiyat Kulübii) salonlarında •öylenmi} ve •AIAhram» gazetesinin 22 Nisan 1913 günlü nüshasında yayımlanmıştır. (3) Bu pasajlar için bk. Ahmed Naim, İslâm'da Davayı Kavmiyet, Istanbnl 1913, sh. 5152 (4) Ibid. ıh. 52 ve d. Bu köşeden DENGE VE KUVVET iNDlRlMl rta Avrupa bölgesindekl NATO ve Varşova Paku kuvvetlerinin anlaşmaya varılabilecek ölçülerde azaltılmasım öngören karşıhklı ve der.ge11 kuvvet indirimi konferansında hareket noktası, esasta harekât alanlarında görevlendirilmiş savaş güçleri olacağından, konferansın gerçekten güvenlik *aglayacak sonuçlara vardınlabilmesi, her şeyden önce paktlararası kuvvet dengesinin son duTumlaTâ^göre çok yötflü ve doğru olarak değerlendirilmesine bağlıdır. Türkiye'nin güvenliği açısından büyük önem taşıyan bu konferansla ilgili öneriler ve ahnabilecek sonuçlar hakkında tutarlı görüşlere sahip olabilmek için de, taraflann bölgede kullanabilecekleri önemli kuvvet ve silâhlann nicelik ve nitelikleri ile, takviye ve destek olanaklannı da kapsayacak şekild*e incelemek gerekir. 12 MART 1973 ALTAN ÖYMEN ANKARA Bugün 13 Mart.. Cumhurbaşkanı seçiliyor.. Dileriz ki, bu seçim, ülkemize iyilik getirsin.. Dün 12 Marttı. 12 Mart Muhtırasının verilişinin yıldönümü. Gazetelere baktık.. Çoğunda tek kelimeyle bile hatırlanmaiB^tı muhteısa... Bir büyük gazete ise, hatırlamış ve geriye doğru bakışja bir kocaman yorum yapmıstı. Ama yepyeni bir 12 Mart anlayısı ortaya çıkararak... Muhtırâ b zaînan, iktîdara ve Demirel'e karsıydı ama, aradan geçen zaman göstermistir ki, Demirel de o kadar kabahatli değildi, demek için... Öyle oluyor şimdl tabii.. îki yıl geçti aradan.. Güneş yedlyüz otuz defa doğdu battı... Ve bu yediyüz otuz günün her biri, 12 Mart öncesi •orumluluğundan birer parçanın daha, sahibinin sırtından el çabukluğuyla kalduılıp başka sırtlara aktarılmasıyla geçti.. Öyle ki. artık 12 Mart Muhtırasıyla ilk istenüen şevin, «Süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu. anarşi, kardeş kavgası ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'iin bize hedef gösterdigi çağda; uygarlık seviyesine ulaşma ümidini kamuoyunda yitirmiş ve Anayasanm öngördüğü reformlan tahakkuk ettirememiş oluo, Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini tehlikeye düşürmüştür» diye nitelenen Demirel hükümetinin istifası olduğu bile artık hatırlanmıyor. 12 Mart sonrasmın gazetelerini yeniden kanşürdım dün... Memleketin, Demirel ve çevresinin dışmdaki çevrelerinde büyük bir ümit belirmis o zaman. •Bana karşı olanlan, benden yana olanlarm eline sopa verdirtip. onlara kırdınnm» •zihniyetinin, Kanlı Pazardan, Konya, Kayseri olaylarından başlayarak yıllar boyu kardeş kavgası içinde tuttuğu Türkiyeye nihayet huzur gelecek.. 20. yüzyılm üçüncü çeyreğinde hâlâ. 40 köyün tapusunu elinde tutup insanlarını köle diye kullanan toprak derebeyliSine son verilecek... Yabancı turistlerin. yerli ortaklanyla birlikte. memleketin topragmm alhna kadar uzanan ve maden namma, petrol namına, ne varsa çekip koparmaya çalışan pençeleri uzaklaştırılacak. En azmdan bunlan ümit ediyormuş çok kimse, Muhtırada ve ilk 12 Mart Hükümetinin programında yazılı olanlara bakarak. Bakın Ordinaryüs Profesör Hıfa Veldet Velidedeoğlu ne yazmış 12 Marttan sonra: «Genelkurmay Başkanı ile 3 Kuvvet Komutanmın muhtırasını 12 Mart Cuma günü radyoda dinledigim zaman son yıllarda her gün biraz daha kararan ve karanlıklaşan sosyal akımda Atatürk'ün bundan tam 51 yıl önceki mutsuz günlerde, Ankara Lisesinin bos holünde ilk kez işittigim iman dolu gür sesini yeniden duyar gibi oldum. Radyodaki bu ses, sanki Tcaranlıklara keskin ışığını tutarak, menfaat mahzenlerinin hücra köşesindp barınan yarasalan şaşkına çeviren Atatürk evlâtlarınm sesiydi.» Bu sözlerdeki gibiydi Türkiyede 12 Marttan sonra çok kimsenip icine girditi hava... Öteki gazetelere bakıyorum: Demireld basmın dışında, ne kadar yazar varsa. hepsi ümitli, hepsi iyimser... Böyleydi 12 Mart sonrasmın Türkiyesi. Sonra aradan yedi yüz otuz gün geçti. Ne olduysa oldu... Bugün artık o satırlan yazanlar yok... Ya da yazabilenlerin yazmaya hevesleri yok. Heyecanlan yok... Ve 12 Martın ikinci yıldönümü hatırlanırken ortada yahııı «12 Marta gelinmesinin vebali Demirel'de değildi^ sloganı var.. Oldu olacak, sunun bari adını daha belirli bir şekilde koyalım... Pratikte zaten öyle oluyor ama, bir de şöyle bir resml açıklama yapalım: «Bu vebal, sadece ve sadece. 12 Marttan önce Demirelin tutumuna karşı çıkanlardadır» diye. Yazarlann yazmaması gerekirdi, meselâ Hacı Ali Bey'in kref!i işleri ayyuka çıktığı zaman... Ya da «Aierin iyi kredi almış. Ona verilmeyip de kime verilseydi» diye yazmaları gerekirdi. Yargıtay ve Danıştay üyelerinin. profesörlerin, öirencilerin prote<;to yürüyüşü yapmamalan gerekirdi. Yargıtay Baskanı tmran Öktem'in cenaze namazının kıldırılması önlendiği zaman... Ya da onların da bildiri yayımlayıp. «Bu kisinin cenaze namazı kılmmaz. îmam iyi etmiş..» diye fetva vermeleri gerekirdi. Kanlı Pazar'da iki vatandaş, gözü dönmüş yobazlar tarafından öldürüldüğü ve devrin sorumluları, ne daha önceden tedbir almadığı, ne de daha sonra katilleri yakalatmak için ciddî bir çaba göstermediği zaman, hepimizin «Zındıklar öldü. iyi oldu» diye, öldürenlere ve öldürenleri seyredenlere alkış tutması gerekirdi... Böylece ortalık sütliman olarak kalırdı. 12 Marta gerek kalmaz, 12 Mart'a gelinınesindeki vebalin, Demirerin boynunda sadece iki hafta kalan yaftası. sonradan dönüp dolaşıp bizim gibilerin boynunda asılı kalmazdı.. Yaptık, hata ettik Yarıptay üyelerinden, profesörlere, öğretmenlere, öğrencilere, yazarlara kadar hepimiz, 12 Mart'm ikinci yıidönümüne boynumuzda bu vebalin yaftasıyla girdik. Bir gün tarihe meraklı biri çıkıp da, 12 Mart öncesinin sayfalarmı karıştırarak, Nasreddin Hoca'nuı karakolda sorduğu soruyu sormazsa, onu daha da taşıyacağa benzeriz. Malum, Hoca'nm evini soyarlar da, karakola şikâyete gider.. Memurun kızgınhgı Hoca'ya ama; Kapıyı iyice kilitlemezsen böyle olur. Pencereyi de kapaünamışsm.. Peki tıkırtıyı da mı işitmedin be adam?... Epeyi zılgıtı yedikten sonra sorar hoca: Peki, ötekinin hiç mi kabahati yok?.. O KUVVET İNDİRİMÎ KONUSUNUN, GÜNÜMÜZDEKİ SİLÂH VE ARAÇLARIN YETENEKLERİNE BAKARAK, ORTA AVRUPA GİBİ DAR BİR ÇERÇEVEYE SIĞDIRILAMIYACAĞI AÇIKÇA GÖRÜLÜYOR Seyfettin KURAL Emekli Hava Generall Avrupa Rusya'smdaki 50 Sovyet tümeni ile süratle takviye edilebüeceği gibi, Asya'daki 65 S o v yet tümeninden de yararlanabilecektir. Bu bakımdan büyük üstünlük gösteren Varşova Paktı, coğrafî avantajlarla, aynca seferberliğini daha çabuk tamam lama, kuvvetlerini zamanmda görev bölgelerine ulaştırma, yığınağını daha önce hazırlama ve dayandıklan felsefenin sonucu ilk kez saldınya geçme in'Btyatifini kullanarak baskın yapabilme olanaklarına sahip olup, lojistik destek kolaylıklannın da yardımı Ue, karadaki üstünlüğünü artan bir şekilde sürdürebllecek durumdadır. '"•Satir'arelannıjDkumasinı öğrenint: fnr1»» îîsrnıTsv l^ ,.. C<eyap: .< • ^ ' ..,•>•"».«». Kara Kuvvetleri Avrupa Harekât Alanlanndaki 3 büyük NATO Komutanhğında 61 tümenlik kara kurulusuna karşılık, Varşova Paktı Yüksek Komutanlığı bölgesinde 94 tümen mevcuttur. Bu bakımdan bire birbuçuk oranmdan fazla görünen Varşova Paktı üstünlüğü. insan güçleri (NATO' da 1.110.000, Varşova Paktında 1.350.000) yönünden yapılan incelemelerde, NATO kuruluşlarının daha büyük olması sonucu, 12 civanna inmektedir. Kara kuvvetlerinin en etkill saldın gücünü oluşturan ana savaş tankları ve zırhlı birliklerinden NATO Komutanhklarında 8100 tank ile 15 tümen, Varşova Paktı Yüksek Komutanlıgında 21.200 kad'ar tank ile 39 tümen vardır. Bu yönden NATO'nunkinin 2.5 katından fazla olan Varşova Paktı üstünlüğü, esasta bu Paktın saldırgan rolünü yansırırken, karadan ve havadan atılan tanksavar < d lâhlarmdaki NATO'nun üstünlüâü Ue bir derece dengelenmek tedir. Klasik topçu baKinunaan, ke. za Varşova Paktı sayıca üstün durumdadır Ancak, NATü'nun daha güçlü silâhlaıla daha yüksek atış nisbetlerıni süıdürebilme yetenekleri Varşova Paktının bu avantajiannı da azaltmak tadır. Öte vandan NATO tümenlerinin havadan taşıma olanaklanndaki üstünlüklerine dayanan yüksek hareket Kabıliyetleri. Varşova Paktının karadaki üstün saldın gücü karşısanda ayıı bir den^e unsuru olmaktadır. Deniz Kuvvetieri Avrupa harekât alanl&rına etkili olabilecek Atlantik Baltık, Akdeniz ve Karadenız bölgelerindeki önemli gemiler fcakımından, NATO Donanmasmda herbjri 70 100 uçaklı 8 uçak gemisi, 4 denizaltılaıla savaş uçak helikopter gemisi, 290 suüstü savaş gemisi 35 nükleer denizaltı ve 90 uzun orta menzilli dızel denizaltıya karşıhK, Varşova Paktı donanmasmda 2 helikopter gemisi. 180 suüstü savaş gemisi, 30 nükleer denizaltı ve 150 uzun orta menzilii dizel denizaltı bulunmaktndır. Buna göre, denızaltılar diçmda daha güçlü olan NATO donanması, nükleer silâhh uçaKlarıa öonatılmış uçak gemisi aarbe kuvvetleri ile füze denizaltılantıa ve suüstü teknölerine gilvenfiıği halde, Varşova Paktı. «zelL'kle açık denizlerde NATO'nun darbe uçak gemileri ve füze derîizaltılarının ortaya koydugu stratejik tehdit karşısında uçak gemisi yokluğundan doğan dünya çapında gerçek bir donanma gücü yetersizliğini gidermek için Donanma bakımından NATO'yu takviyeye yanyabilecek öberaber, NATO'nun nemli kuvvetler, Amerika'nın Pa çok sayıda denizaltı ile karada Bununla üslenmiş donanma uçaklanna ve nükleer mayınian ile birlikte ta sifik filolan ve yedek gemileri gerrülerdeki uzun menzilli tüze raflann kara kuvvetleri arasında üe. Akdenizdeki Sovyet filosunlere önem vermektedir. Bu du denge sağlayıcı nitelikte görünen dan daha güçlü olan Fransız dorumda Doğunun sağladığı de bu taktik nükleer üstünlük, ha nanmasıdır. Buna karşılık Varnizaltı üstünlüğü, Batının dar va hedeflerine karşı kullanümak şova Paktının takviye için yabo kuvvetleri ve denizaltılarla üzere ayrılanlarla da hava kuv rarlanabileceği kuvvetler, Uzaksavaş konularında gösterdiği üs vetleri arasında bir denge unsu doğu'da bulunan Sovyet filolantünlüge rağmen esasta suüstü ru olacak değerdedir. dır. üonanma gemilerine dayanması, Bölgedekl donanma güçlerini deniz ulaştırmasına bağlılığı ve Stratejik Kuvvetler bir kat artıracak değerdeki bu özellikle nüklper denizaltılarm Stratejik hava ve füze kuvvet kuvvetler, taraflann suüstü ve bulunup angaje edilmesınin güç lüğü karşısında önemli bir teh leri, harekât alanlan dışında üs denizaltı üstünlüklerinde fazla dit unsuru niteliğinde görünmek lendirihniş olmakla beraber, ço bir değişiklik yapacak gibi göğunlukla menzil ve tahrip gücü rünmemektedir. Ancak. ayn detedir. özellikleri ile, savaşlann sonucu nizlerde bulunan Sovyet filolarınu belirliyecek önemdeki etkile nın kendi aralannda ve Usleri Ue Hava Kuvvetleri rinden dolayı, bütün değerlendir olan irtibat güçlükleri yüzünden, Mütteîik Komutanhkiara tahsis melerde dikkate aunmak gere özellikle gerginlik ve savaş dönemlerindeki takviye ve lojisedilerek bölgede üslendirUmiş kir. Yapılan incelemeler, Amerika tik destek olanaklan NATO'nun NATO Hava Kuvvetlerinin, 64 kinden sınırlı olacağından, dehafif bombardıman, 1650 avbom nın 522 Stratejik Bombardıman bardıman, 650 avönleme ve 550 Uçagı üe, 1054 Kıt'alararası ve nizlerdeki üstünlük durumunda keşif olmak üzere, toplam 2914 556 denizden karaya balistik fü daha çok NATO lehine bir değisavaş uçagı karşısında, Varşova zesine karşılık, Sovyetlerin 140 şiklik Rörülebilecek demektir. Taraflann bölgedeki hava guçPaktı Hava Kuvvetlerinin 280 uzun ve 700 orta menzilli, bomhafif bombardıman, 1520 avbom bardıman uçağı ile, 1530 kıtalar lerini takviyeye yanyabüecek haarası, 600 orta menziUi ve 560 de zır kuvvetleri, NATO için 558 bardıman, 3050 avönleme ve 540 nizden karaya balistik füzesi olkeşif tipinde 5390 uçağı vardır. duğunu göstennektedir. Bu alan Fransız ve 4500 kadar Amerikan Buna göre Varşova Paktı Kuv da oldukça üstün görünen DogU savaş uçağı ile, Varşova Paktı için vetleri iki kata .yakm genel bir karşısında Batı'nın esas avanla 4000 civannda Sovyet uçağıdır. sayısal üstünlük göstermekte ve jı, Nükleer Başlıklarla darbe in NATO'nun lehine görünen bu du rum, tüm Varşova Paktı hava kuv uçaklann görev çeşitleri bakımın direbileceği hedef sayısımn çok dan avbombardıman ve keşifler daha fazla olusudur. Gerçekten vetleri karşısında bir denge sağde az çok dengeli bir durum ol Batı, 5580 ayn hedefe taarruz gü lamaya yetmediği gibi, gerginlik duğu halde, hafif bombardıman cünde olduğu halde, Dogu'nun ve savaş hallerinde uzak mesave avönleme tiplerinde Dogu'nun benzeri kuvvetlerle darbe indi felerden intikaller için meydan ve üstünlüğü 4 katın üstüne çıkmak rebileceği hedef sayısı 2510 civa öbür destek ihtiyaçlannı karşılatadır. Buna karşılık NATO Kuv nndadır. Öte yandan, Amerika mada ortaya çıkan güçlükler de vetleri, menzil ve yük taşıma nm bütün füzelerinin 2400 Me bölgede bu kuvvetlerin çoğundan yararlanma olanağı vennemekte yönlerinden yüksek nitelikte çok gaton Savaş Başhğı gücüne karmaksatlı uçaklarda, donatımda şılık, Sovyet füzelerinin 11.400 dir. Buna karşılık, meydan ve save eğitim standartlannda görü megaton gücünde başlık tasıya ir destek durumlan yönünden dalen üstünlükleri Ue, Varşova Pak bilmesi, Doğu adına büyük bir ha yeterli olan Varşova Paktı ha tı Kuvvetlerinin sayısal üstünlüğü avantaj olarak görünüyorsa da, va kuvvetleri, takviyelerini hızla karşısında, yerine göre büyük ö bombardıman uçaklan ile birlik bölgeye intikal ettirerek, mevcut nem kazanan bir kalite avantajı te Batı'nın Stratejik Nükleer Gü üstünlüğünü kolaylıkla arurabile cü 18500 megatona yükselirken, cek güçtedir. na sahip bulunmaktadır. Doğu'nunki 15.000 megatona çıktığmdan, bu bakımdan da üstünSonuç Taktik Nükleer lük Batı'da olmaktadır. Ancak, Görüldüğü gibi, Avrupa harekât NATO'nun bu nükleer OstünlüSilâhlar ğüne rağmen, Dogu'nun diledıği alanlannda bulunan ya da bölgetakdirde yoğun bir Nükleer sal de etkili olabilecek önemli kuvAvrupa harekât alanlannda u dırıya Keçebilecek, ya da NATO* vet ve silâhlar yönünden, NATO* çak, kısa menzilli füze ye top gi nun Nükleer Silâhlarla girişebi nun nükleer darbe gücünde ve bi araçlarla atılabilen NATO'nun leceği bir tırmanmaya aynı şe denizlerdeJd genel üstünlüğüne 7000 nükleer savaş başlığma kar kilde karşı koîabilecek güçte ol karşılık, Varşova Paktı, özellikle şılık, Varşova Paktında 3500 ka djğunu da unutmamak gerekir. klâsik harekât bakımından karadar aynı türden savaş başlığı varda ve havada sayıca çok üstündür. dır. Bu bakımdan NATO kuvvet Çeşitli alanlardaki bu dengesizTakviye ve Destek leri Ud kat gibi bir üstünlüğe likler, taraflann genel savas güç sahip görünüyorsa da, Varşova NATO'nun bSlgedeki kara gti leri arasında sonuç olarak denge Paktı başhklarının genellikle da cünü takviyeye yanyabilecek li bir durum sağladığı halde, NAha büyük olması ve NATO başlıit kuvvetleri 6 Fransız tümeni ile, TO'nun nükleer silâhlan kullan lannın kısmen hava savunma fü çoğunlukla kıt'alararası deniz mayı smırlayan «Stratejik Konzelerine ait bulunması gibi ne ulaştırmasına bağlı yaklasık o sept> değişikliği karşısında, Batı'denlerle. bu üstünlük oranı ger larak 17 Amerikan tümenidir. nın başka üstünlüklerinin denge çekte daha aşağı düşmektedr Oysa Varşova Paktı kuvvetleri. yi ne ölçüde koruyabilecefiini kes tirmek zordur. Oysa, Varşova Paktı. ilk saldın insiyatifi ve coğ rafl üstünlükleri ile. bö'Bedeki üs tünlüklerini her zaman daha da arttırma olanaklanna sahiptir. Bu gerçeklerle günümüzdeki sil&h ve araçlann yetenekleri karşısında. dünya çapmdaki iki pakt arasındaki kuvvet indirimi konusunun, Orta Avrupa gibi >'.ar bir çerçeve içhıe sığdınlamıyacaği yeter derecede açıktır. fOkuyucu Mektupları Kadıköy'de çevre sağlığı Kadıköy Belediyesinin dikkatine: Belediyelerin en önemli göre vi, çevre sağlığı için gerekU tedbirleri almaktır. Ne yazık ki* belediyemiz halk sağlığını gereği gibi koruyamamakta, alınması gereken tedbirleri, yönetmeliklere girmiş fakat uygulamaya girememiş kurallann çiğnenmesine göz yummaktadır. Dalyan, Fenerbahçe ve Kalamış koylannda yıllardtr kaçak olarak denize kanallar döşenmekte ve kirli sular sürekli olarak denize atatümaktadır. Bu günlerde ise yeni bir yöntem daha da sık uygulanmaya başlamıştır. Belediyenin vidanjörleri çukurlardan çekükleri fossepük sulannı Fenerbahçe'de, son duraktaki alanda bulunan ve yağmur sulan için yapümış olan ızgaralara boşaltmaktsâır. Böylece kanallar volu İle pis sular koya akmaktadır. Bu kısımda, geçen sene sahilde açılan gazinolardan birt bulunmaktadır. Hal6 buraya hava almaya gelir. Denize yakın oturdıiğu takdirde pis bir koku Ue karşılasacaktır. Ve Fenerbahçe turistik bir bJHgedir. Geçen yaz. durgun havalarda herkesin' denize girdiği Dalyan Koyu'nun sahile yakm yer len leş ffibi kokuyerdu. A?keri Kamp'ın yanmda büyük ve mo dern blr apartman ise geceleri gizli gizli fosseptüt sulannı denize aknıyordu. Kalamış Koyundan ise baüklar büe kaçtılar. Bu koya akan kanallar, yağmur suyu ka nallandır demevinis. ÇUnkü yağmur suyu kokmaz Lötfen gerekli teâbirlerl almakta Recikmeymiz. Fosseptiklerini gizli ve alenl olarak kanallara, bağlatan ve akıtanlarla mücadele ediniz. Sizler de burada otunrp çay içecek denize eirmek isteyeceksiniz. Bu böyle sürerse hepimizin sağlığı tehlikeye girecektir." Çalışmalannızı görmek tstiyoruz. poğan özyörük Köyümüz kazadan uzak bir dağ köyüdür. Okulumuz tek derslik ve beş sınıflıdır. öğrencilerimiz tüm maddî olanaklardan, okulumuz her türlü eğitim ve öğretim araçlanndan mahrumdur. Bu asırda kuru kuruya yapılan eğitim ve öğretimin yararlı olmadığı aşikârdır. Sayın eğitim dâvâsına inanmış tüm vatandaşlanmız göndereceğiniz en ufak araç ve gereç bizleri ve öfrencilerimizi derecesiz mutlu kıiacaktu;. Topcnlar Köyö tlkokuln Müdürü Cumali Yılmaz Hani Diyarbatar • BİR KÖY OKULU YARDIM BEKLİYOR V Dersler öğretmensiz geçiyor Bigadiç ilçesi; Akyar köyü tlkokuiu 285 öğrencill ve 8 öğretmen kacfrosu vardır Okul müdürü öğretim yılı başından beri ra^atsızdır Okulumuzda ders yılı başından ben iki öğretmen noksandır Bu durumu Milli Eğitiro Müdürlüğüne birkaç kere duyurduk, ilgilenmediIeT Birind ve beşind smıf öSrencilerimiz bir yıll hiç ögretmen görmeden geçiriyorlar Civanmızdaki okullarda rfepo tavini diye vedek fazla BSretmenleT vardır, bunlann verilmesinl tstıvoruz. Biz de bu vatanın in^anlarıvız. vergl verivoruz. askprliğımizj yapıvoruz. seçimlerde ovumuzu verivoruz. çocufilanmız öğretmensiz kalıvor. suçumuı nedlr. durumu MilM Eğitim BakanlıBına arzederiz. Ralıkesir Rieadic Akyar kSvBnden bir figrenci velisi Numune Hastanesi Santralı ihtiyaca kafi gelmiyor TÜRK DONANMA VAKFINA yapılacakhertürlü bağış ŞANLI D O N A N M A M I Z I GUÇLENDİRECEKTIR Haydarpaşa Numune Rastanesine âcü olarak yatınlin gelinimin tedavısi konusundi hiçbir endişem vok Bunu iftiharla söylerkep sık sık meş. gul çıkan telefon sanrrab Konusunda da ştksyetciyim do§rusu. Hastamdan bir haber alabilmek için teletondan gerektiği gibi varfirlanamıyorum. Bakanhk ıigiiılerinıo bu büyük hastanemn telefon santralı derdlni haüedeceglne tna nıyonım. Ratice Erman Oskfidar