Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 14 Aralık 1973 ış geldi. Üşümenin, sıcağı aramanın, sıcak odalara sığınmanın mevsimi. Bu aylarda, nedense, ilkokul kitaplarım geiir gözümün cnüne. Karla kaplı bahçeler arasında bacası tüten küçük köy evleri, hiç bir şeye benzemeyen kış şiirleri, tiVleri kabarmış serçeiere ekmek kırıntıları veren tombul çocuklar, bir tavşan cvinin penceresinffen Jçeri bakan aç kurt, scnra kartopu oyunları... Gerçekte herkes çocuklaşır bir az kışın, nedensiz bir ne.şe kaplar yüzleri, karla örtülü yerlere parmakla saçma sapah yazılar yazıhr ve nedense hep bağıra çsğıra konuşulur yollarda, belki de kann yerleştirdigi issızhk büyütüyor sesimizi. Yoksullara acıma edebiyatmın başladıgı günlerdir bu günler. Geri kalan üç mevsimde, yoksullan akıllannın ucundan geçirmeyenler «An... Vah...» etrceye başlarlar şimdi. Yoksuîluk yaşamının en acı olduğu mevsim midir kış mevsimi? Bir takım insanlann diyelim ü'.t yazda aç kalmasına altfırmayıp, kışın üşümesine dayanamayanlar, belki de doğa'nm zengin yoksul ayrımı düşünmeden herkesi üşüttüğü bu aylarda, zorıınlu bir içgüdü ile bir çeşit eşitlik bilincine varıyor ve ısınmanm utancı içinde, kendi başlanna da gelebilecek olandan korktukları için insanlaşıveriyorlar. Tokluk ise öyle değildir, atasözü bcşuna dememiş, «Tok açm halinden anlamaz» diye! Insancı bir duygunun üşümekten doğması ne tuhaf! Ne denli ilerlesek doğa'nm eğitiminden kurtulamadığımızı göstsriyor. Ne bakımdan alırsanız alm, doğa'nın bize armağanıdır mevsimler. Her şeyin değiştiğini, her şeyin geçip gittiğini düşündürmekle, tekdüzelikten kurtarır insanı, oyalar. Kişi en çok mevsira değişmelerinde durup düşünür doğa iistüne ve her mevsim düşünür, sanki başımıza i;k kez gehyormuş çibi. Hiç birimiz de kalkıp, «Kışı bilirim ben, başımdan çok geçti> demcyiz. Doğa Ue birlikte ölür. yeniden doğarız. Belki de bu yeniden doğmsnın sevincidir mevsim değişikliklerinin verdiği sevinç! Eskiler. her doğa olayına oldugu gibl, buna da bir tanrının öyküsü diye bakmışlar: Kış geldi mi o tann ölür, sonra ilkyazda yeniden dirilir. Sümerlerde Tannça tnanna'mrı sevgilisi Dumuzi'dir ölüp dirilen. Akat'ta Tammuz olur K Olaylar ve görüşler Ü Ü KIŞ ÜSTÜNE Melih Cevdet ANDAY bu fannnın adı. Frigyahlarda Anatanrıça Kibele nin sevgilisi. Temmuz dediğimiz ayda. çfçekler Solup yeşillikler ortadan silinmeye başlayınca ölürmüş. Hititlerde Telepinu, Fenikelilerde Adonis, eski Yunanda Diyonizos, hep oyle ölüp dirilerek rr.evsimlerin akışını sonuçlandırırlar. Belki de biitün bu masallar, insanın tamden Slmeye razı olmadığınm bir simgesidir. Biz de dirileceğiz tanrı gibi öldikten sonra, ilkyaz başlangıcında neşe içinde dünya yüzüne çıkacağız yine. gittiği duygusunu uyandırmıçtır hep. Ne çocukça bir duygu! Bizim yirmi dort saatlik günümüzün koskoca uzay içinde bir yeri olabilir mi hiç? Dört mevsimin bile yeryüzü yuvarlağınin sadece dar bir bölgesir>rte geçerli olmast bunu anlamaya yeter de artar bile. Bunların tümü, dünyayı uzayın merkezi ve insanı «eşrefi mahlukat» sayan yanlış düşüncenin ürünü olsa gerektir. Doğdugumuz da yok, öldüğümüz de, herşey koca bir boşluğun içinde sallanıp duruyor. O kadar. Demek uzayı öğrenmeye, anlaraaya kalkmamız, bizim çu küçük dünyamızın güzel masahnı silip süpürecek denli talihsiz bir girişimdir. Kimi dirt uîulan, giderek kimi bilginler. doğa'nm gizlerini öğrenmeye yeltenmenin karşısında olmuşlar. içlerinde «Bildiklerimiz yanlış da olsa onunla yetinmeliyiz» diyenler de var. Onlan zaman zaman haklı görmemek elde değildir. Biz bu dünyaya öğrenmek. boyuna öğrenmek, bümek. daha da bilmek için mi geldik? Kim verdi bize bu ödevi? ölürken doça bilimden sınava mı gireceğiz kuzum? Şu kısa ömrümüzü mutluluk içinde geçirmeye baksak cîaha iyi olnıaz mı? Tannlar ölüp dirilerek, bitkiler soyunup yeniden çiçeklenerek, donsn toprak al baştan ısınarak, biz bize, bir tatlı oyalanış içind* geçip gitsek? öğrendigimiz de ne; çok ötelerden geldiği şu son günlerde söylenen sinyallere bir yanıt vermek için dünyadaki bütün enerjileri biraraya getirmek bile yetmezmis. AI sana bilgiyi! Şu kısa biHm tarthimizin geçirdiği değişikükleri düşünmek umutlanrfıncı mı, yoksa umut kıncı mıdır? Gömleğinin kirli olö*uğunu, yıkamasını söyleyenlere Bektaşi, «Yine kirlenir» demiş de, •Yine yıkarsın» denilince k:zmış, «Ben bu dünyaya gömiek yıkamaya gelmedim» demiş. Yinelemek mi, yenilemek mi? stanbulda 14 £kim seçimlerinde CHP nin aldığı öylann oranı yüzde 50 iken, 9 Araük'ta yıizde 56ya çıkmış. Dür birisı dedi ki: 14 Ekim «Fırtma 1» operasyonuydu, 9 Aralık'ta «Fırtına 2» operasyonu yapıldı. • •' Olayların ivmesi birkaç yıldan beri . gö2İe izıenecek biçimde arttı. 1971'in Yaz. aylanr.da gizü örgtitltrie işbirüği içinde biu gazeteci. Istahbul'dan Atina'ya • ugjnuştu. Yunanistan'm pek önemli bir kişisı: \ Siz bizim yaptığımız isi çok daha şık biçimde yaptınız. diye sırtını sıvszlamıştı hu gazeteciıiin. . Bunun üzerine aynı gazeteci doğru Tâhrana .yollanrmştı. İran'ın çok önemli bir kişisi de: Bu isi çok şık vaptınız... .diye alk:s'tutmuştu. O zaman bizim basında' yovıfnlandı ,'ou konuşmalar. Doğrusu fikir parlaktı: Çbğunİuğu sağcı bir parlamento' nun emrü ktimandas.ırıda bîr sol temîzliği yapılıyor, Atina ' Ankara Tah'ran mihveri»kuruluyqrdu.. Adalet Partisi'niıı sağında.' Halk i'artisi'nirı solunda kalanlar tasfiye edilip, bloklaşmış bir tntucu siyasî ıktidarla re.jim .kurtarılacak. deıbokrası îröylece korunacaktı. İsmet Paşa d3 girmişti .devreye.... Ama hesap kitap tutmadı. Elekttonik be>inler bazı sorulara cevap veremiyoFdu. Çünkü T'ürkiye,' ne İ;an a benzi>"ordu. ne Yunanistan'a... tran'ın ^tutucu. rejtmi ardmda petrol geliri vardı. HIEII nüfus "artışının yarattığı s*orunlan petrolden gelen milvarlarla karş"ılamak olanağı bulunuyordu. Yunanistan'Oa nüfus artışı duragan, ekondrruk destekler Amerika'ya bağlıydı. Tüfkıye'de nüfus çığ gibi büyüyordu;. ülkenin mintarafillah gelirleri olmadığıpa göre bir sağcı baskı rejimi geri tepebilircji " '.. Bu ^ururn ntuhakerhesi üzerine tekelci sermayenin gözdesi AP'yi seçimlçrle işbaşma getirip, solcu CHP'yi .genel seçimlerle küçüjtüp etkisiz .kılma^ ve .demokrasi göriintüsünü sürdürmelc .yolu seçildi. '•> • • • " Ama hesap gene" yanlış çıktı. . . ••"*'• Muteber OECD'nin söylediklerine göre"Türkiye 1969da yanlı< ekonomik kararlar almıstı. Sanayileşme yetersizdi. Işsizler ordusu çoğalıjrordtı. Tekelci kapiulizmin, yöntemiyle kalkınma, bir kez daha iflâs etmişti. î'iyatiar başdöndürücü bir hızla artıyor. taplumda muhalefet 'birikiyordu, 1973 seçimleriyle AP sayesinde düze çıkacağmı "üman tekelci sermaye beklemediği bir sonuçla karşılastı. «Saytn nınhbir vatandaş» esprisini yansrtan propag^nda boşa çıkmıştı. Komünistlik suçlamalan yıpranmıstı. Tekelci sermayenin kayıtsız, sartsız güdümünde bir parlamentoculuk olanağı zayıflamıştı. ' '•'..' 14 Ekim'den sonra sermaye çevrelerinde bir dalgalanma başeösterdi. Kimine göre Ecevit komilnistten beterdi, kimine Röre ortamn solu iktidan ölümden de 'kötÜTdü Daha dengeli va da akıllı olan iş* çevreleri, dünyanm ve Türkiye'nin değiştiğini benimsemek' gereğini duyuyoriardı. Güney kesimi ortanın solu programında bir sakinca bulmaıtuştı. Kuzey kesimi duraksama v? tartışma için'dçydi. Bu kısa sürede Türkive'deki büyük belediyelerin yönetimleri de ortanır solculan eline geçiverdi. Gerçekte dünyayı saran iktisadr bunalımın ve Türkiye'vi kasıp kavuran enflâsyonun yarattığı ve yaratacağı şorunlar karşısmda ortanın solumın bile yetip vetemiyecegi fcuşkulu iken bazı sermaye çevrelerinin miyoplugu şasılast bir işti. 1973 yılında fiyatlar en azından vüzde 25 artmıştı. Almanya'ya işçi gönderilmesi duraksamıştı. Büyük kentlerin ışıkları söndürülüyordu her "gece.. Fabrikalar enerji vetersizliğinden çalışarnıyordu. Eldeki milyarlık dövizler bir işe yarayacağına belâ sayüıyordu. Bu noktava Türkiye'yi getiren geçmiş yöntemleri geleceğe uygulamak isteyen inatçılar vardı. Bakalım sonuç ne olacak: İş çevrelerinde seçmişi yinelemek isteyenler mi ağır basacak, geleceğe doğru yenilenroek isteyenler mi? Ya Yanlışsa İnsanın. yemislerle, ot'arla, diyeceğim hazır hesinlerle geçinmekten arcılığa, oradan tarıma, tarımdan da endüstriye geçmesi, hiç kuşkusuz, çok önemli değişikliklerdir; ama konumuza bağlı kalarak bu değisiklıkleri ükyazdan yaza, yazdan güze, güzden kı?a girmemize benzetirsek, ortada «iierleme» diye bir çey kalmaz elbet: ama bö'.ie bir düşünüş, insanları değil de.. daha çok bilim adamlarım kızdırır. bilimj çoğu kez doğadan öne alan bilim adamları bu kez, «Toplumda geriye dönüş yoktur» derler çünkü. Ber.se korkuyordum ve bu korkumu bir kaç arkad'aşıma açmıstım: Ya bizim «ilerleme»yi temsil ettiklerine inandığımız İlerj Batı toplumIarı bir gün .EndüstrilesmPk yanlışmış meger» deyiverirlerse ne vaparız? 'Biz zaten uzun süre bu yüzden endüstrıye geçmemistik, bir takım sivri akıllılara kandık» mı deriz? Benimki?i temelsiz bir korkuydu elbet, ama bir de ne göreyim? Milliyet gazetesinde. «Düp.e düz» sütununda haftada bir Amerika'dan yazılar ya7an dostumuz Refik Ercfuran şöyle yazmıj'or mu? «Harvard Üniversitesindeki Politika Enstitüsünün Direktörü Prof. Ernest May'a göre, yirmi yıla kalmadan Amerika geçimini sanayi,' den çok tarıma bağlamış bir iilke olacaktır. Geçen yüzyıl ortalarına kadar bir tarım ülkesiydik zaten, diyor, tekrar aynı duruma dönmekteyiz.» Nerden nereye geldik. Gerçekte bizim hâlâ insanla doğayı, foplumla d'ogayı karşılaçtırniaya kalkmamızdır yanlış olan. Çünkü insan ve toplum çoklandır doğadan başını aldı gidiyor. Ne var ki. işle mevsim değişikliklerinde anımsıyoruz araria bır doğadan oldugumuzu. çocukluŞumuzu anımsar gibi Hiç yokian bu da iyidir. I Zaman Nedir Ancak bizim yaşadığımız yerlerdeki gibi dört mevsimi olmayan kıtalar insanlarınm durumu, bu bak.mdan, düşiindüriicü olsa gerektir. Sözgelişi Afrika'da sadece bir mevsim oimasırıdan ötürü, tanrının ölüp dirilme söylencesinin doâması olanaksızdı. Bilmiyorum. bu konuda onlar tanrıları için ne düşünürler. Ama denebilir ki. bizde belki âe mevsimlerin geçişinden çıktığı söylenebilecek olan «zaman düşüncesi» tek mev.=imli yerlerde kolay kolay ortaya. çıkarnazdı. Ancak doğa, insanlarda «zaman> denen o uydurma düşünceyi yaratmak için «ade mevsimleri değil, yıldızlan da, £Üneşi de kullanmaktadır. Güneşin doğup batışı (sanki doğup batıyormus gibi), yıldızların yer değiştirmeleri (kime göre?) bizde hep bir şeyin (ne olduğu belîi değil) zaman içinde yürüyüp HALK CHP'Yİ İSTlYOR... OKTAY AKBAL Evet Hayır EGİTİM SOKUNLAR1 VE TV HI ükümeti kurabilecek parriler den beklenen en önemli atılun, ülkemize eğitim ve öğre nim eşitliğini getirebilmesidir. Bu da eğitim standartlarında kaliteyi sağlamakla mümkündür. Çağımızda ise eğitim ve öğrenim eşit liği demokrasinin en önemli ilke lerinden biri sayılmaktadır. Okuma yazma bilmeyen 14 mılyonluk kitle, ilköğretimden yoksun bırakılan iki milyon civa rında öğrenci (resmi ağızlar 630 bin olarak gösteıilen bu rakamı» öğretim elemanı olmadığı için öğretim yapamıyan orta ögretim kurumlarınm problemlerine bugiinkü yöntemle çare bulmak im kânsızdır. Ayrıca, yüksek öğretimin bilincine varmış 130 bin gence, eğitim olanakları sağiaya mıyan Milli Eğitimimizin içine düstüğü çıkmaz. Cumhuriyetimizin ellinci yıhnda dahi demokrasi nin tam yerleşcmediği gerçeğini ortaya koymaktadır. 'afcüîue artışın» paralel oîârak ejiteın sistemt devamlı bir değiş me ve genişleme zorundadır. Bunun için yeni yatınmlar gerekmektedir. Maliyet faktörünün ya nında, öğretim üyesi sayısının ge rekenin çok altında olması. uzman öğretim kadrolarım kısa zamanda yetiştirme çabaları, Türkiye ile birlikte geri kalmış ve hattâ ileri seviyedeki her ülkenin ortak so runudur. Kitle eğitiminde, nüîus artışı. run her geçen yıl daha ciddi bir sorun olarak belirmesiyle en etken ve ekonomik sistem Televizyonla Eğitimdir. Bu sistemin uy gulanmadaki başarısı değişik ülkelerde defalarca ispatlanmıştır. Türkiye bünyesinde değerlendirme yoluaa geçilebilmesi ise Milli Eğitim Bakanlığımızın, yeniHge karşı geleneksel tutuculuğurv yenerek, egitimde araştırma ve gelişmeleri politikadan arınmış bir görüşle inceleyebilecek düzeye gelmesiyle mümkün olacaktır. Eğitim televüyonu, aseğitimci ve biljm adamlarını sadece be lirli bir grubun malı olmaktan kurtararak, çoğunlugun daha ka liteli eğitime kavuşmasını sağlayarak eğitime eşitlik ilkesini getirmektedir. Bu sistemde, öğren ci sayısının artması öğretim kad rosu ile bina, lâboratuvar, kütüp hane gibi ünitelerin genişlemesini ve öbür eğitim malzemesinin artmasını gerektirmek. Yatmm ve işletme harcamalannın tümü ve öğrenci ba.şına yapılan ortaia ma, harcama miktan, öğrenci sa yısındaki artı?a orantıh olarak her yıl düşmektedir. Örnegin, 25.000 kişilik televizyonla kitle eğitimi, aynı öğrenci sayısmın klâsik öğretim dekine oranla 56 • 78 «. daha düşük bir bütçe ile yürütüimektedır (1). Aynca, televizyonla eğitim için hazırlanan filtn, slide, film seridl gibi egitlm malzemelerinin, bir kere hazırlandıktan sonra sayısız kullanıs olanakları olduğu gibi klâsik eğitim metodlarının aksine yeni bilgüerjn de kolayca katılabilmesi, eğitimi sürekli olarak yeniler. D emek rastlantı değümiç! Oylann dagılmas: ise hiç degilmiş!... Ulusun bilinçlenmiş seçmenleri oylannı vermisler CHP'ye. Günden güne artacak bu oylar. İki ay önce yüzde 33 müydü. şimdi yüzde 40. Beklerin birkaç ay daha jreçsin yüzde kırk beçi, elliyi bulacak. Seçmen yanıla yanıltıla ögrenecekti yanılmamayı yanıltılmamayı. Kim kendi >ararına, kim degil, ayırt etmeyi... Belediye Baskanlarının yansı CHP'li, özellikle büyük kentlerdekilerin türnü bu partinin üyesi. Belediye Meclislerinde, îl Genel Meclislerinde çoğunluk CHP'de. İl Genel Meclisi seçimlerinde CHP'nin aldığı oy öteM partilerden çok, oy oranı iki ay içinde yüzde 5 yükselmiş. Bu, CHP'nin 14 Ekimde kazandığı başannın bir rastlantı olmadığını söstermeye yeter. Türk seçmeni bile bile oyunu vermiş CHP'ye. Iktidara getirmek için, halka sunduğu programını uygulamas» için, Türk halkıniak günlere çıkarması için. . Şimdi ne diyecekler? îşte iki büyük parti. ortak hükümet kıırsunlar div e tutturacaklar mı hâlâ? Yoksa ulus CHP'yi bu seçimde de birinci parti durumunda bıraktı, hatta oy oranını da yükseltti, öyleyse yeni seçime kadar CHP bir azınlık hükümeti kursun, Anayasal yollardan iktidar olsun mu diyecekler? Ama bakıyorum da kendilerine sşğcı diyen^partilerimizyı, sağcı gazetecilerin CHP'nin Eeçfcı de olsa^iktidarda bölunmasına tahammülleri yok. îlle de sağcı partiler içbirliği etnıeli. o da olmazsa CHP ile AP ortaklığı kurulmalı... Yok CHP'ye güvenleri. Ne parip defil mi? Türkiye Cumhuriyetini kurmus. uzun yıllar tek başına yönetmiş bir partiye. Atatürk'ün. înönU'nün partisine iktidan çok g«rüyorlar! Bunda korkunun da yeri var. Ha'.kın, CHP ürtidanna bağlanacağını, halk yararına işler gören bir partiyi d« kolay kolay işbasından uzaklaştıramayacaklannı düsünüyorlar. CHP'yi bir İktidar partisi yapmamak, amaçları bu... Ama daha şimdiden yurttaşın yüzde otvız sekizi CHP'ye bağlamış umutlannı. Bu oran günden güne artıyormus, artacakmış. Ne yapm yapıp bu gerçcgi saklamak gerek! CHP'nin üst üste kazandıgı basanlan önemsiz saymak. saydırmak... Sağ ceohenin oylan bölündü de, sol oylar CHP'de toplandı da. halk yanıldı da diyerek!.. Geçmifte kalan bir anı oldu sağcı bir partinin halkin oyuyle işbaşma gelebilrr.esi. Bunu her gün biraz daha anlıyorlar. Bozbeyli'siyle. Pey'zioâlu'suvla, Demirel'iyle. Türkes'ivle. Erbakan'ıyle hepsi bir yanda; CHP ise öte vanda. Bir DP iki ay öneeki oy oramnı korudu. AP ise MSP'ye giden oylannı geri aldı, CGP yok olma yolunda, hiç bir zaman «bir şev» olamayan MHP ise bir avuç partizanın eürültüsüyle kendini bir varlık gibi boş yere şösterme çabasmda... Evet, AP beş on yıl öneeki parti değil. gittikce etkisini >ntiren. halkin sözündeki değeri azalan. or oranı her seçimde durmadan düsen bir parti... Yalnız CHP üerliyor, günden güne devlesiyor. j .: CHP bu ikinci başandan sonra en küçük bir ödün veremez. vermemelidir. îktidara ya tek başına gelir, ya da iktidan karsısındaki safcı partilere bırakır. munalefet görevini yapar. Nası! olsa birbirine karşıt bu sagcı partiler ortaklığı bir iki ayda iflâs edecektir. O zaman CHP'ye tek başına iktidar olmak volu açılır. O da olmazsa yeni bir genel seçime gidilir. Gitmekten başka çare kalmaz zaten! Beledive ve İl Genel Merlisi seçimleri CHP'nin gücünü göstermiştir. Yüz yurttaştan otuz sekizi CHP'yi tutuyor. Yarın, 5IİZ yıırttastan ellisi, altmısı anlayacak çıkar yolun ne olduğu nu.. Evet. Türkive'de demokrasinin tek süvencesi CHP'nin iktidara geçmesidir. Çağımızm sorunlan. yurt ger^kleri, ulusumuzun yannı ancak inançlı, güvenli. halka dönük bir progTamla yerine getirilecektir. Birkaç ay içinde yeni bir genel seçim yapılırsa. ki en geç bir yıl içinde yapılmalıdır Türk ulusu büvük çoğunluğuvle «kendi» iktidannı «kendi» eliyle kuracaktır. Bu da CHP'nin iktidanndan baskası olmayacaktır. ÜLKEMİZDE EĞİTİM YOZLAŞMIŞTIR. TV İLE EĞİTİM, KALKINMAMIZA UYGUN PLÂNLANIRSA OLUMLU SONUÇ SAĞLAYACAKTIR. İpek URAL Eğitim Teknolojisi ve TV Uzrnanı üluslararası Eğitim Haberleşme Derneği Üyesi altı adada sınırh bütçe ile jirmi dokuz ilkokula yetenekli öğretim üyesi sağlamak için son çare TV ile eğitim yaymlan oldu. Avustralya'da yerleşme merkezlerinden 100 mil uzakta yaşayan ögrenciler için TV den başka eğitim olanağı söz konusu oiamaz. Japonya. TV ile eğitimi, iktisadi kalkınma amaçlanna uygun olarak planlamış dunımdadır. îsrail'de ilk dönemde 250,000 kişinin yararlanacağı TV île yüksek eğitim projesi yürürlüğe konmaktadır. Nijerya, Liberya, Fildişi SahiU gibi Afrika'nm az gelişmiş ülkelerinde eğitim seviyesinin düşüklüğü nedeniyle TV yapnları öğrencileri eğitmekle birlikte aynı anda öğretim üyelerinin eksiklerini de gidermek amaciyle planlanmıştır. Bu ülkelerde öğreticiler de öğrencileriyle birlikte televize dersleri takip ederler. Ders sonunda merkezi sistem tarafmdan verilen talimata görB; ise kontrol testleri verilerek hem öğrencilerin hem de programlamanın başarısı kontrol edilir. Eğitim yobazlığı ile tanınan Güney Afrika Cumhuriyetinde ise önceleri TV'ye karşı aşm tepki gösterilmiştir. Son iki seneye kadar politik nedenlerle televizyon cihazlarını jurda dahi sokmayan bu ülke, bugün televizyonun eğitimdeki olünü kavramış olarak TV eğitim sistcmini renkli olarak kurmaktadır. yurandır. «Açık üniversite» kavramı, Türkiye'de olduğu gibi Ingiltere'de de parti propagandası ile ortaya atılmıştı. Harold Wilson tarafıncfan 68 seçim lerine giderken öne sürüldüğünde, Muhafazakârların alaylanna hedef olan bu proje, bugün dünya eğitimcileri tarafından «Yüzyılımızın îngiliz Mu•tizest» «İBra^tt tanımlanmaktadır. Fakat bî?Se»Xçık Universite'ye» karşı asıl baltalama hareketleri «Açık Universile^ kurulduktan sonra ödeneklerinin azalacagırdan ve kendilerini ye nilemek zorunda kalacaklarından korkan geleneksel yüksek eğitim kuruluşlarının öğretim üyelerinden geldi. «Eğitimciler şartlandırılmıs korkaklardır. Bunların teknolojinin getirdiği yenilikleri süphe ile karşılamalan nedeniyle TV'nin eğitimdeki kullanışı gerektiği kadar yaygınlaşmamıştır.» (2) Eğitim televizyonunun, geniş bir çerçeve İçinde uygulandıgı projelerden «lınan sonuçlara göre, getirdiği reformların en önemlisi çevreye dönük ve disiplinlerarası esnek eğitim pren sipleridir. Televizyon programlamaları önceden planlı takım çalışmasını gerektirdiği için bundan toplu akademik mesüliyet doğmaktadır. Geleneksel düzenin eğitimcileri isf ne kadar kompetan olurlarsa olsunlar eğitim televizyonunun s getirdiği takım potansiyeli yanında ye tersiz kalmaktadır. TV ile eğitim aynı zamanda programlı öğretim (Programmed Instruction) ilkeleri içinde öğrencilerin yetenek ve meslek hedeflerine göre bireyselleştirilmiş. Eğitim televizyonunun getirdiği re formlar öbür eğitim kurumlarının da metot ve yönetimini olumlu yönde etkilemektedir. Dünyanm birçok ülkeslnde ise, koşullar TV ile eğitimi gerektirmektedir. Amerilcan Samoasında, r~ f 1' ı • KÎM? Olumlu Katkı TUrkiyede 1963'te kabul edilen 359 numaralı kanunla her türlü yayın hakkı TRT'ye verilmiştir. Bu yüzden, eğitim ve kültür yaymlannı TRT'den daha yetkili programlamaya hazır yüksek eğitim kurumlarımız TV ile yayın yapamamaktadır. Çağ ve mantık dışı olan 359 numarah kanun özerklik adı altında TRTyi rekabetten koruyarak gelişmesini engellemektedir. Kasıtlı olarak eğitim kuruluslanmn, tele\izyonun efitlme getirdiği olanaklardan yoksun bırakılması ise eğitim suçudur. Millî Eğitim Bakanlığı ile TRT* nin efitim yayınlan alanında işbirliği de istenen sonucu vermemiştir. Yüksek eğitim kurulusları arasında içişlerinde bağımsız televizyon birliğinin kapasitesiyle daha bilimsel programlamalaı yapabilmek mümkün olacaktır. Aynca, eğitime aynlmış, yerleşme merkezleriyle bağlantıh bir milyon watlık renkli yayın istasyonu Türkiyenin kitle eğitimiyle ilgüi sorunlanna geniş ölçüde cevap verebilir. «Peyk alıcı» sistemi ve Öbür teknik gelişmelerle Doğuda dağlık yörelerin de TV yayın alanma girmesi, artık problem olmaktan çıkmıştır. TürMyede geleneksel efitim yoa laşmıştır. Televizyonla eğitim ise kalkınma amaçlanna ve yurt koşullanna uygun olarak planlandığında eğitimin yanısıra sosyal düzeyden sağlık problemlerine kadar her konuda olumlu katkısı olacaktır. (1) Eğitim Televizyon Komltesinin bir rapora. Television and the University. The üniversity of Chicago, Mart 1971. s. 9. (3) Wiens, Jacob. H.; A Television university of the Air. San Francisco. Şnbat 1970, «. 28. Bilimsel düzeyd» htzmet gSren NEREDE? NEKADAR? YAPTI REKLÂM büvük bir Jamajaıısı yaratıa elemaıüar amor Gelişen tjenel iş lıacmimizin yanı sıra artan müştehlerimize reklâmcılık hizmetlerlmizi dahu da tatminkâr bir seuiuede sunabilmek ue reklamaUk dünyasının dinamik ortamı içinde deuamlı büyümeye ve gelişmeye cçık olabilmek amacı ile şirketimizin bünyesini yeni yaratıct elemanlarla daha da büyümek arzusunda dbn Basın Reklâmları Etüdü EYLÜL 1973. TVveRadyo Reklâmları Etüdü EKİM 1973. SAYILARI ÇIKTI * Gazetelerde Sayfalara ve Boyütlara Gör* Reklâm analizi ' İstanbul ve Ankara Râdyolanndaki daha da geliştirmek istiyoruz. Aradığımız yaraucı elemanlar şunlar: ' (A) müşteri temsilcisi Adayların pazarlama ve reklâmcılık konularında yüksek eğitim görmü? olmalan, en az bir yabanct dil bilmeleri, reklâmalığın gerektirdiği yaratıalık yeteneğine ue (emsil gücüne sahip olmalan kendilerinde aradığımız önemli nitelikler. TVReklâmİari ' • ÖDEMELİ GONDERİLÎR. ' Basın 250 TL.Radyo 300 TL. Reklâm Dökümü '. ' Başbakanlık Kültür Müsteşarlığından 1 Devlet Memurları Kanununun 18. maâdesirjdeki şartları haiz olmsk üzere Ankara Üniversiîesı D. T. C. Fakültesir.in Sümeroloji, Hititoloji, Klâsik Arkeoloji ve Çagdaş Anadoiu Arkeolojisı, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi. Klâsik Filoloji, Sanat Tarihi, Antropoloj; Bölümünün Prehistorya ve Etnoloji Kürsüleri ile, İstanbul Edebiyat Fakült?si Prehistorya ve Arkeoloji, Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri, Klâsik Diller ve Edebiyatları bölünıü mezunlarından Ankara, İstanbul ve Izmir şehirlerindeki müzeler dışında diğer ülerdeki müzelerimiz için asistan adayı almacaktır. 2 Meslek sınavı ile birlikte, İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden birinden, yapılacak sınava katılmak isteyenlerin. 12 Ocak 19T4 Cumartesı günü çalışma saati bitimine kadar. Başbakanlık Kültür MUste^arhgı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne, mezuniyet belgesınin aslı veya noterden tasdikli örneği, üsans tesa *onusunu belirten dilekçe ve iki vesikalık fotoğraf, ikı adet nüfus hüviyet cüzdanı örneği ile müracaat ederek vınava girme belgesi almalan gerekmektedir. Postadaki gecıkmeleı dikkate alınmayacsktır. Dil sınavlan için lügat getirmeıj serbesttir 3 Meslek sınavı 15 ücas 1974 Salı °ünü saat 9.00"da yabancı dil sınavı aynı gün saat 14.00'de, müiâkat İS Ocak 1974 Cuma günü saat fl.OO'da Ankara'da Ulus'takı Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesir.de yapılacakur. 4 Sınava ?irenler başarı dereceierine ve kaaro imkânlarına göre ihtiyaç yerlerine atanacaklardtr. İiân olunur (Basın: 2İ62? 1U333) (B)metinyazan Adoylann çok iyi bildikleri Türkçe'yl reklömalık ilkclerine uygun olarak reklâmlarda ustalıkla uc yaraııcılıkla kullanabilme yetcneğino sahip bulunmalann uc f>n az bir ııahana dil bilmelcrini istiyoruz. R E V Beyotlu, İstanbul Tel: 45 66 47 A Cunihuriyet 10338 İstiklâl Caddesi, İmam Sokak No. 1 Baltalayanlar Son günlerde Prof. Yusuf Vardar'ın tngiltere gezisiyle basınımızda ve politik demeçlerde sözü edilmeye başlanan «Açık Üniversite» en başarılı olmamakla beraber bu tür projeIer arasında, adını en çok du (C)reklamgrafikerleri Adayların grufik dahnda yüksek ögronim fjörmüş olmalan, reklâm grafikcrliğinin gerektirdiği yaratıcıbğa sahip bulunmuları arzumuz. KORE ŞEHİTLERİ İÇİN MEVLÛT KORE Şehitierimiz ve Kore Gazilerinden ölenler için 16 Aralık PEzar günü ögle namazından sonra Üsküdar Mihrimah CamiinHe (tskele meydanında) okunacak mevlide herkes davetlidir. KORE GAZtLRR] DERNEÖt Cumhurivfit 103.19 tlgili arkadaşlann bir adet fotoğraflanm, hendilerim ctraflıca tanttan uzunca bir yaztyı ve talep emkleri yılhk loplam net ücreti kapsayan bir mekıubu P.K. 263 Beyoğluİstanbul adresine göndermelerini rica edtriz. Mfktubunuzun gizliliğine en az sisin kadar hürmeı edeceğiz. TESEKKİJR Kızımızın hastalığı sırssında vakıfi jlji gösferen Hacet tepe Çocuk Hastanesı PoJiklınıSt Bulasıcı Hastahklar İBolümü görevlileriyle, tedtvisi için içtenlikle çalışerı ve Mzlere her türlü kolaylığı eösteren Başasıstan, Uoktıır Hemşire ve diger görevlilerle «orumlıı A» Doktor Vedat Dayıcaoğlu ılc hastalığa zamanınrla leşhis koyarak yavrumuzun kısa sürede saglığına kavuşmasında büyük rolü oJ<>n eşsiz insan " " * ' . Çocnk Sa»hği ve Hastalıklan Mütehassısı TÜRKİYE İŞİTME VE KONUŞMA REHABİLİTASYON VAKFI (TİV) NA KATKINIZI BEKLİYORUZ. î a r d ı m l a r : Tinktve Vakıflsı Vapı Krsd) Hnııkalan 11* Vakıl Me'rkezl: Tel; 45 Uc 93 f Dr, Sevmç EROL'a sonsuz teşekkürlerımizi ÜMlVtiORTlJNA ve EŞİ (Cumhurivet 10342) Cunıhurivet 10337