27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUT'WURJTET 9 KASIM T973 nsanoğlunun konuşmaya nasıl başladığım bilmiyorsak da, bunun için iki ayağı üzerinde doğrulması gerektiğinde bilim adan>ları anlaşmış gibidirler. Böyîece serbest kalan kollar ve eller, anlaşılan, sadece dövüşmeye, taş atmaya, öteberi kullanmaya yaramıyor, bir de işaretleşrr.enin, başka bir deyişle anlaşmanm aracı oluyordu. Bir varsayıma göre de. tnsanlar konuşmaya başlamadan önce şarkı söylemişler uzıın süre; elbette sözsüz türkülerdi bunlar, lâ lâ lâ diye söylemiş olacaklar. Kutsal kitabın «tptıda kelâm var idi» sarını çürüten bir varsayım. «Başlangıçta ezgi vardı> dememiz gerekiyor yukardaki varsayıma uyarak. Gerçekten. de, eski c'inlerin, tapınmaların kaynaklarına eğilecek olursanız, orada raksı bulursunuz. Hiç rak? olur da, raksın bulunduğu yerde ezgi olmaz mı? Anlaşılan atalarımıı yeryüzünü öylesine sevmışler ki, başlamışlar çalıp oynamaya sevinçlerinden. Keşke hep öyle gitseydi! Sanki konuşma, rakstan, ezgiden pek mi zengindir anlamca? Kendilerini anlatmaya çalışan bilisizlerin, el kol hareketleri ile nasıl çırpındıklarını görünce, insanın söz denilen araçtan kuşkulanacağı gelir. Ya da bunun tersini söylemeli: Söı ijri büinir, iyi kullanılırsa. çeşitli harelcetler yaparalc çırpmmanın gereği kalrnaz. Öyle ki, artık sözün gücünü edinmiş olan insan, kollarım, ellerini kullanmak gereksemesini duymayacağı için yeniden d'ört •yak olabilir. An* o zaman da kanın şakakler üzerind«ki fcaskısı engel olurmuş konuşmaya. Öyle diyorlar. I Olaylatf ve görüşler DÜZYAZI ÜSTÜNE Melih Cevdet ANDAY bunu gö«teriyor. Anadolu'nun yetiştirdiği Homcros, demek Hititleri kale almadar», anlatacaçını şiir biçiminde söylemiştir. Onun destar.ları ölçülü (vezir.li). fakat uyaksız (kafiyesiz)dır. Uyak merakının doğuda, özeliikle semitik ırklaıda daha ağır bastığı anlaşılıyor. Bunun nedeni, bilindiği gibi, uyaklı sözlerin akılcîa daha kolay tutulması idi. Belleğe yardtmcı olunmak isteniyordu. ğildir. Düzyazı mantışŞm ürünfl ve aracı idi çünkü. Şiir ise mantığa ıstedlğince boş verebiltr, aklı hapfetmez, salıverir, dünyayı, evreni bir şu biçimde, bir bu biçimde kurup görmekte sakınca buhnaz. Ama denebilir ki, görüşlerin, düşüncelerin bilim açmndan düzyazı ile anlatılmasında vaz geçilmez bir zorunluluk varcfı. Bu yüzden olacak, açık seçikliğe, tutarlılığa yönelen bilimin temelleri atılırken düzyazı da bulundu. Batı uygarlığı bir bakıma bir düzyazı uygarlığıdır. Doğu'nun şiir Glkesl olduğu söylenir. Yıllar önce bir Fransız ozanı, Philippe Soupault Türkiye'ye gelmişti, buradan aynhrken gazetecilere, «Şiıri bütün dünyada aradım, Türkiye'de buldum» gibilerden bir söz etti. Buna sevinmek mi gerekiyordıı? Ama başkalarındao, Iran'ın da bir şiir mem'eketi olduğunu, her tranlmın şiir sövlediğini duyunca, doğrusu, bu sevince bir gölge düsüyordu. Hayır, Iranlıları küçük görmemizden değil. şiirin bilimden yana, teknikten yana hep geri kalmış yerlerde yüceltilmesi baiımından. Batılılar, siiri doğuda ararken, mantık uygarlıgından, bilimin kurduğu dünyarfan bıkmış olabilirlerdi; gerçekten de onların Doğudaki şiir tutkunluğuna gösterdikleri hayranlıkta, böyle bir sıkılmamn izlerini aramak yanlış olmaz. Batıda mantığın kalıplarına tekme indiren ozanların onca beğendlmesi de bundan olsa gerektir. Işin tuhaf yanı. Ooğu'da düzyazının aşaaı görülmesi değil, çok güç sayılmasıdır. Türk Düi dergisinin Ekim sayısında cTevfik Fikrctte ?ür d'üzyazı üişkrier:» başlıklı yazı. bunu bütün açıkhjh Qe ortaya koyan belgeleri veriyor. Tevtik Fikret, bir okurunun kertdisine yönelttiği, «Nazım mı güçtür, nesir mi?» soru »una verdiği yanıtta, «... güzel olmak şartı ile nesir şüphe yok ki nazımdan güçtür» dedikter sonra şunları ekliyor: cEmin olunuz ki nesir nazımdan güçtür. Ispatı kolay: Kendinize bir zemini münasip İntihap edin; onu bir kerre nazmen, sonra da nesren fakat itina ile İfade etmek isteyin ; görürsünüz ki manzumeniz hali hazırı ile, bilâtashih ve tadil tab'ınızı hoşnut ettiği halde makale'i mensureniz hoşunuza gitmek, vicdanınızı hakkıyle memnun etmek için daha bir çok tayyü ilâveye. imha ve inbata muhtaçtır... nakıstır. Nazmı kolayca sevdiren şey onu ilk nazarda güç zannettiren vezin ve kafiye külfetidir. Ne kadar basit bir sebep! Nazmın fikre ait bir çok nevakısı bu güçlükler sayesinde karini afv ü mazeret olur. Nesirde haşiv namı vererek sözlerimizin arasından tart etmeüe kalkıştığımız fazalatm em?alini nazımda bi'tabi iyi tertibedilmiş olmak sartı ile mütemmimatı kelâmdan addile ipka ve muhafazaya çalışırsınız...» Nixon ile Talu azımızın başıığmı görenler: Xixon ile Talu arasında ne gibi bir ilişki olabilir? diye soracaklardır. Zaten ben de sorsunlar diye iki adı yanyana getirdim. Koşe yazarlığınm cilvelerinden biri de budur. İlgi çekmek için şaşırtmaca yapacaksın. Gazetecilikte sık sık bu tür yöntemlere başvurulur. Mesleğin kıdemlileri bilirler bu işleri...^ Bizim Ciineyt Arcayürek H bilır. Taa esktden tanışırız Cüneyt'le. e Heyecanh bir gazeteciydi, ve aradan geçen bunca yıla rağmen heyecanını yıtiımedi. Gazetesinde dünkü Ankara notlarını okuduğum zamsn bir daha anladım bunu... Arkadaşımız Cüneyt'in yazdığına göre. Başbakan Sayın Talu, MSP'nin koalisyon için verdiği karardan sekiz saat önce durumu biliyormuş. MSP koalisyon konusunda CHP'ye bir cevap vermek için çok kıvrandı. Taze bir parti için ikircikli bir konuydu bu.. Sen kalk, biryıf önce parti k.urup selamünaleyküm diys cerre çık. bir yıl sonra iktidar ortağı ol! Kolay mı? Bize sorarsanız Erbakan akılh'kişi. Hesap etti, kitap etti. işin içinden çıkamayacpğını anladı. • • Bu yolda hakkmı teslim etmek gerek Hoca'nın... Ama Cüneyt Arcayıirek'in Ankara'dan verdiği haber ne olacak? Bu habere bakılırsa: II Ecevit çağrısının MSP.ce reddedilmeşi 6 kasım günü saat 18'de açıklanmırtır. 2) Aynı gün saat 10'da Başbakan Saym Naim Talu, Kabineyi toplamış ve demiştir ki: • Arkadaşlar bu iş (koalisyon isij yattı. Daha bir süre görev başmda kalacağız bn gidişle.» 3 Sayın Talu, MSP.'nin karannı geceden biliyormus. Çün> kü «Pazartesi gecesi Devletin kuvvetli istihbarat servisleri. Basbakanın kulağına fısıldamıslar» bu haberi. «İnsanlann nefes almasinı bile kapsayan araçlarla güçlü örgütler, MSP.'nin bir odada toplanarak vardığı kararı>mı öğrenemiyecekler»miş. Şimdi gelelim yazımızın başlığına... Yani Nixon ile Talu'ya... Amerika'da bir Watergate skand'ah davası var. Bu dava yüzünden Nixon ha istifa etti. ha edecek. Koca Amerika'yı sapır sapır silkeleyen bu dava Cumhuriyetçi Partiden Nixon'un «kuvvetli istihbarat servislerinin insanın nefeslerini bile kapsayan araçlarıyla» Demokrat Parti merkezini dinletmesinden doğrr.uştur. Amerikan vatandaşı: Sen rakip partinin merkez binasını nasıl' dinletirsin? diye ayaklannrstır. '• Ve sarpa sarmıştır Nixon'un işi. Peki, Say.n Talu da MSP"'nin merkezini mi dinletmiş • tir? Yoksa Talu'yu aşarak MSP'nin toplantılarını izleyen örgütler mi vardır? Kabine'nin 6 Ekim sabah toplantısında neler konuşulmuştur? , Bütün bu sorular yalnız bizl değil, Erbaksn Hocayı değil. CHP'lileri değil. tüm vatandaşları ilgilendirlr eğlenceli sorulardır. Celftl Bayar vaitiyle «Küçük Amerika olacagız» demişti ama, doğrusu Watergate konusunda'Amerika'ya benzemeye calışmak akıl kârı değildir. Üstelik biz yazımızın başjığına «Nixon İle Taln» baslığını koyduk ama ikisi arasında bir ilişki göremiybruz. Sayın Talu'nun da MSP merkezini dînletmek gibi bir işe yönelecegine inanmayız. Vaktiyle Sükan meraklıydı böyle işlere... «Solcuların nefeslerini bile dinliyoroı» diyordu. Bu merak giderek devletin başına büyük belâlar sardı. Öylesine belâlar ki, hâlâ. Jşin içinden nasıl'çıkacağını kimse bilmiyor. Aynca solcu peşinde koşmak hevesi, ters sonuçlar da verdi. 1973'te 3.5 milyona yükseldj solcülar, ve 186 sandaiyeyle gelip Meclis'e oturdular. Şimdi hangısinin nefesini dinleyeceksin? Bunca nefesi dinlemeye nefes mi yeter? • Yetmiyeceği içindir ki, Sayın Talu'nun demokratikortama temiz bir nefes getirmek amaciyla açıklama yapması gerekiyor. • . Y Amaçları Ayrı Bu açıklamadan. Tevfik Fikret'in. düzyazı güç olduğu için şiire yöneldiği anlaşılıyor. Bir ozan için pekrfebegenilecek bir söz değil. Düzyazıda fazlalık ve gereksiz olan anlatımlar, şiİrde pek güzel ver alabilirmiş! Hoşa da gidermiş! Işte şiirin çoçu yerde küçük görülmesi bundandır. Düzyazıvı başaramadığı için işi lâf kalabalığına döken bir ozanın beğenilme?ini rle elbette kimseden istemeğe hakkımız olamaz. Tevfik Fikret'in yanılma«ını bir yana bırakalım, gerçekte şiir. anlatım bakımmdan düzyazıdan tümü ile ayn, snzcüklerin sadece anlamları ile değil, salt kendileri için kullanıldığı bir bayka gereçtir. Ama bu, düzyazı ile şiirin bir ölçüye vurulmamasını, demek ki. birbiri ile karşılaştırılmamasını gerektirir. Başka bir deyişle, düzyazının yaptığı işi şiirin yapamayacağı doğru olduğu cibi, bunun tersi de doğrudur. Şiirin düzyazı yerine geçmesi değüdir istenecek olan. ikisinin ereği tümden ayrırtır. Bu açıdan bakılffığınria. ozanın düzyazıvı üstün sayması gibi, küçük görmesi de anlaşılmaz bir şeydir. Düzyazının bulunmadığı zamanlarda, onun görevini de üzerirve almış olan şiir, asıl düzyazı uygarlığı içinde kendini bulur. Şiirin önemini bilmek, düzyazıva karşı gelmemizi gerektirmez. Biz asıl, toplumumuzda düzyazının bunca Eecikmesi üzerinde durmalıyız. Düzyazı Uygarlığı Demek insanhk düzyazının ortaya çıkmasmı uzun bir süre beklemiştir. Bunun için bir takım yorucu denemeler geçirildiği düşünülebilir. Peki, neden şiirle, şiire benzer ölçülü biçili sözlerle yetinilmedi de, özne, tümleç ve eylemden kurulu tümceye heves edilcfl? Bunun nedenlerini araştırrrak bizim için artık olanaksızdır santrım. Yalnız şuncası söylenebilir, yaratıcı hayal gücü bakımından daha elverişli olan. şiir anlat'.mını özgür bırakıp, mantıklı düçunme düzenini başka bir söz biçiminde aramak gereksemesi duyulmuş olacaktır. Bann sorarsanız, Platon, bu geçiş döneminin özelliğini taşır. Bir ozanken bütün şiirlerini yakıp yok eden bu düşünür. düzyazıva vermis kendini. Ama nasıl bir düzyazı? cDevlet» adlı yapıtında yerir» dibine batırdıftı ozanlara öykünerek ortaya çıkardığı bir düzyazı. Platon, a:ılatmak istediklcrini neden doğrudan doğruya anlatmaz da, tiyatronun (o zamanki drama'ik şiirin) diyalog biçimini kullanır. Ama bakın Aristo onun gibi değildir: konusunu doğrudan düzyazı ile isler o. Sanırım onu ilk düzyazı eri olarak göstersek yanılmış olmayız. Aristo'nun bir mantıkçı olması rastlantı de Şurasını da büiyoruz lâ, çiir ya da koşuk (nazım), düzyazıdan önce. Bundan da olağan bir şey olamaz, çünkü yazının bulunması, insanlann konuşmaİBrından çok, çok sonradır elbet. lasanlar yazı yazmaya başlamadan önce, tapımrkcn ovnatnalan sırasında, söylemek isteöikleri sözleri bir biçime sokuyorlar, onu oyunla ve ezgi ile zaman ve hareket bakımından benzeştiriyorlardı. Böylece de ölçülü biçili sözler demek olan şür ortaya çıkıyordu. Öyle ki, binlerce yıl önce, bugünkü uygarlığımızın temelini atan bir takım büyük adamlar, doğaya ilişkin duşüncelerini şiir biçiminde söylemişleıxUr. Şiir, lözlü anlatımın ilk biçimiydi. Çok şaşırtıcı bir şeydir, bilinen en eski tarih içinde. sadece Hititler dualarım, masallarını tfüzyazı biçiminde kaleme almışlar. Oysa onltnn, tıütün ııygarhklanna sahip çıktıkları Sumerler'de şiir sevgisinin çok büyük olduğu anlaşılıyor. Okunmuş, bilinen Sumer şiırleri BiR MASAL BlTTl! OKTAV AKBAL Evet Hayır Hukuk Devleti Kongresi,, Toplanmalı emokratık rejim süphesiz M, BİR TOPLUMDA DEMOKRATİK DÜbir amaç değil bir araçtır. Ama, vatandaslann mutluZENİN YAŞAMASI VEYA ÖLMESİ luğudur. Ancak birkaç bin yı!lık tarihsel tecrübeler. bu ama«HUKUK DEVLETİ İLKELERİ» NİN ca götüren en iyi (en az kötü) YAŞAMASI VEYA ÖLMESİNE BAĞaracm, «Çağdaş Batıh Demokrasi» olduğunu gösterij'or. Bütün LIDIR. vatandaslara hiç degilse büyük çofunluğa «hürriyeti», «güvenliği» ve «insan gibi yaşama olanaklarını» sağlayabilecek rejim Demokrasidir. Bu nedenle, yurttaşlann tümünü mutluluğa ulaştırabilecek nitelikteki çağdaş demokrasinin gerçekleştirilmesinde ve sürdürülmesinde. geniş sandalyesindekilerin hosuna git mayan bir yönetimi, demokrasi halk kitlelerinin çok büyük yaramemek veya onların kişisel çı olarak kabul ettirmeye calışmak» n var. da. aynı derecede sahteciliktir. karlarını gölgelemek gibi • bir Kişinin muhtaç olduğu, bizzat «günah» (!) sonucu, kolayca Başkalannın zararına olarak seçimin kendisi değil, getirebile«suçlu» haline getiriliverdiği bir aşın kişisel çıkarlar peşinde kocekleridir. Seçim, «hürriyete. gü ülkede, mahkum edilen gerçek şan^ahıslar VST. zümrelerdir ki, ffl'B bi(IR " . . ««a* ^J/m dem^CTnsiyi a»»ıs»mSller. ç J n i J'a D ugün, yarın derken bir de bakarsınız haftalar geçmiş!.. Güncül olaylar üzerine hemencecik düşüncenizi belirtmek güç iştir. Yazınız yayımlanıncaja kadar durum değişir, siz olay dısı kalıverirsiniz. Beklemeli, bir gün daha, derken iki gün derken üç, sürer gider! Bir tatsız masal bitti, MSP'nin «ilerici» bir parti olduğu mafalı... MSP «hayır» dedi CHP ile ortaklığa... Belliydi hayır chyeceği. Nerden belliydi diyeceksıniz? Birçok kişi beklemiyordu bunu, Erbakan'ı daha usta bir politikacı sanıyorlardı da ondan... Oysa MSP lideri dayandığı tabanın eğilimlerini hesaba katmak zorundaycfı. Yok MSP'nin sosval ve iktisadi görüşleri CHP'ninkine vakınmış! Bir kez görüş diye bir şey yok MSP'de. Hele bilimsel bir düşünce ve göruş hiç mi hiç! 'Bir «MilH Görüş» tutturmuşlar, parça bohçası gibi bir şey! Ne ararsan var, karmakarışık bir lâf safsatası!Bu pşrti jıep^iliyoruz k$patüan MNP'nin ardında/ı jsuruldu. \faemer» h«nrerteaynı kişile» tofladı~|w(»oşurv»; Kapatılan MNP'nin tJe"neI Başkanı Trbakan, şfmdi KTSPİürî Ge: nel Basfcanı. Havaya kalkmış şahadet parmağı idi simgesi öbür partinin, bununki havaya dikilmiş anahtar! Elliye yakın miUetvekilı de çıkardı ya, Bay Erbakan ne yapacağını şaşırdı. Her işin anahtarı kendisinde sanıyor. Demirel'le mektuplaşmalar, Ecevit'i «hayırlı salı» larla oyalamalar, ilerici kamuoyunu kandırıcı «Müsîüman toplumculuk» görüşüne benzer düşünceler savurmalar... Ama temeide değişraeyen ana ilkelere bağlı. hem de körükörüne! Taban da bunlan jstıyor. Bay Erbakan ne yapsa kopamaz tabamn isteklerinden... MSP • CHP işbirliğinin sonuçsuz, verimsiz, yararsız olacağı kanısmdaydım ilk günden beri. Kurulması düşünülen bu ortaklık hükümetinin başanlı işler görebileceğine inanmtvordum. MSP kendi yararına olan bazı konularda CHP ile işbirliği vapabilirdK affın kapsamınrfa, pahahlığı durdurucu tedbiılerde v.b. En çok altı ay sürebilirdi bu ortaklık. Sonra grnel seçimlrre gidilirdi. CHP'nin bir iki yıl içinde yapılacak genel seçimde tek başına salt çoğunlugu alacağı muhakkaktı. Son seçimlere katılmayan yüzde kırka yakın yurttaşm ağırlığını CHP'nin kefesine koyacağını düşünmek yanlış bir sey değildi. Bir yandan tabandan yükselen karşı koyma sesleri, bir yandan Demirel'in, bir yandan Bozbeyli'nin. Feyzioğlu'nun, Türkeşin CHP yi ve Ecevit'i iktidar yapmamak çabalan, bir yandan da CHP'nin Kemalist ilkelerden en küçük bir ödün vermeyeceğlnin anlaşılması, MSP liderir.i böyle geçici, kısıtlayıcı bir işbtrlifinden uzaklaştırdı. Cumhuriyetin ellinci yıl törenlerine katılmayan. Anıt Kabre bile gitmekten kaçınan Genel Başkandan daha başka bir davranış beklenemezdi zaten... Şimdi sağcı Kazetelere. tutucu \azmrlara. Kemalist Devrimin temel ilkelerine karşı çıkıp Atatürkçülüğü işe yaramaz bir EÜ~ haline setirmek isteyenlere kaldı alan! Nasıl at koşturacaklar. görecegiz hep birlikte. Temel defişiklikleri gerçekleştiremeyecefi bir yanm iktidar Ecevit gibi bir halk liderini güç durumlara sokacaktı. En aşırı tutucu istekleri. elli yıl önce bile çagdısı sayılan bir takım diişünceleri yeni bir degermiş gibi ileri süren MSP ile çağdaş uygarlıgın gereklertne uyan, anlamını. özünü Kemal Atatürk'ün vazgeçilmez ilkelerinden alan CHP arasındaki ortaklık CHP'nin aleyhine olacaktı, MSPVdi bundan yarar sağlayacak olan. Bunu bile anlamadılar. İyi de oldu. CHP, 190'a yaklaşan milletvekiliyle muhalefettedir artık. Öteki partilerin «sağcı» bir ortaklık kurma girişimleri nasıl sonuç verecek, bilmem. Yakın günlere kadar birbirlerini en ajiır, en bagışlanmaz sözlerle suçlayan «düşman kardeşler» arasında bir ortaklık kurulabilir mi? Bir takım güçlü çevreler böyîe bir ortaklıgın, Türkiye'yi yönetmesi için ne gibi çabalar harcarlar? Bütün burılan yakın günlerde göreceİiz. • Dediğım gibi. güncül bile değil olaylar, ancıl, saatcil... Bir saat içinde. b:r gün içinde en umulmadık şeyler çıkıyor ortaya, akla gelmedik seçeneklerie karşilaşıyonız. Sağcı partiîer kursunlar ortaklık kabinesini. cıksınlar ortaya, bu kez de onlar alsınlar boylarının ölçüsünü!... B Prof: Dr. Muammer AKSOY "o 51'in istibdadına, demokrasi denilemez... Evet, gerçek demok rası, ulusun egemenliğini bile hukuk prensipleri içinde tamr. Demokrasi «itidal» ve «denge» rejimidır. «Mutlak olma» ve «De mokrasi» (Hukuk Devleti), birbiriyle bağdaşamayan kavramlar dır.» Evet, «istinatsız her vatandaşın. tahakkümden, zulümden, işkenceden masun olması», «Dev let Başkanınm, Başbakanın veya Başkomutanm bıl e suçsuz bir tek köylüye, bir tek çöpçüye ceza verdirememesi», işte Hukuk Devleti olan Batılı demokrasinin üstünlüğü ve erdemliği burada! Cünkü bir tek kişiye karşı haksızlık yapılabiliyorsa, herkese karşı haksizhk yapılabilecek deş ise, vatand^ta; g t ygOsunu yok eder^ve omı zürsuzluk, hürriyetsîzîTkten biTe daha azap vericıdir. «Hukuk Dev letinin bütün ilkelerine tam saygı gösterilmei'en bir ülkede, insanlar vatandaşhk payesine ulaş mış sayılamazlar; onlar köle de ğıllerse, ancak tab'a sayılabilirr» demekle, abartma yapmadığı mıza inanıyoruz. Ve bugün Türkiyemizde rejim bakımından çözülmesi gereken en önemli sona nun «Hukuk Devleti ilkelerini korumak» olduğu kanisındayiz. Çünkü Batılı demokrasiyi benirn semişsek ve yaşatmak istiyorsak, bilelim ki, bugün Türkiye'deki en açık ve yoğun rejim bunalımı, «Demokrasinin yaşayabi leceği havayı teşkiı eden Hukuk Devleti» alanmdadır. rumlannı sürdürmektir. Hoşlanmadıklan insanlann kafasına yumruk hattâ balyoz yapıştırabilmenin kolaylıgına sahip olmak, bu gibilerin vazgeçemiyecekleri bir ayrıcalıktır. «Topluma hiç birşey vermeden, toplumdan ton ton değer koparabilme» ve «toplumun jönetimini daima avuçlanrun içinde tutabilme» heves ve tutkusu, bu öşilerin demokratik düzenden nef ret etmeleri için yeter de artar bile... Uzun bir gelişme sonucunda, toplumumuzda da, Batıh Demoirasi, «doğru tek rejim» olarak resmen kabul edilmiş bulunuyor. Anayasamızın dayandığı bu rejimi, bütün partilerimiz ve kuruluslarımız, hiç degilse kelime olarak savunuyor; ve Batılı demoltrasiyi reddetmeye yeltenenleri, «vatan lıaini» olarak bile ilân ediyorlar. Ancak kelimedeki (kılıftaki, şekildeki) bu birleşmenin. içerikle (muhteva ile) hiç bir ilgisi yok. Zaten «demokrasi» deyimi ile. Türkiye'mizdeki bütün partiîer ve çevreler, aynı kavramı (yani «sadece bir kılıfı değil, aynı zamanda Batılı demokrasinin içeriğini» de) kasdetmiş olsalardı, zaman zaman kendisini gösteren rejim çıkmazlariyle karşı karşıya gelmezdik. p yliı,ı<ft>ı Hukuk Düşmanı Politikacı Profesörler venliğe, hürriyete ve refaha ulaştırmıyorsa, kişi için değer taşımayan bir yutturmaca düzeyine düşer: 4 yıl için seçiltniş yöneticiler «her kötülüğii işleme olanağına sahip olabiliyorlarsa», «onlann, hakkı ve hukuku değil. kendüerinin keyfini ve arzulannı egemen hale getirmeleri ve kişileri ezmeleri caiz ve rnümkünse», «vatandaş, sadece seçim günü de mokrasiyi yaşıyor, geri kalan gvn lerde bunaltıcı bir diktatörlük havası içinde yaşama zorunluğun Demokrasi, kabul edilmiş en da kalıyorsa», o seçimli yönetiiyi düzen olduğu için bir azınlımin adı, en cömert bir değerğın tahakkümünü ve sömürüsülendirme ile «4 yılda bir gün nü amaç edinmiş kişiler ve züm demokrasisi» olabilir. reler dahi. «demokrasi kılıfı givBundan 10 yıl önce 18 şubat dirümiş oligarşi», «hürriyetsiz 1963 günlü Cumhuriyet gazetesinbir sözde demokrasi», «Hukukun değil keyfiliğin egemen oldugıı de yayımlanan yazımızda şöyle bir sahte demokrasi» ( !) yarata demiştik: «Sınırsız olan bir hâbilme ve bunu halka demokrasi kimiyet kime ait olursa olsun olarak yutturabilme çabası için ve kimin tarafından kullanılırsa kullanılsın istibdat ve tahakdedirler. Elhak, bu düzenbazlıkta. büyük başan gösteren ve «de kümc (zulme) götürür. Mutlak mokrasiye taban tabana zıt dü olan her güç, hürriyetin ve doşen yönetimleri», ademokrasinin layısiyle insan mutluluğunun (ki ta kendisi» diye satabilen, hukuk şi huzurunun) düşmanıdır. Taprofesörü ünvanını dahi almış hakJcüm, daima tahakkümdür. «hukuk düşmanı politikacılar» «Bin kişinin tahakkümüsnün, rauhakkak surette «bir kişinin bile eksik olmamaktadır. Bakın altın suyuna batırıp, «altın diye tahakkümü»nden daha ehven (ta yutturmak» ne ise, «seçimden hammül edilir) olacağını kabul etmek için hiç bir sebep yoktur. başka demokrasiyle ilgisi bulun sıalr. böylece bir zulüm makinesi haline gelebildiği yerde, «gerçek demokrasi» değil, sadece «d'emokrasi kılığında bir zuium idaresi», «şallanmıs bir diktatörlük» var demektir. ARMAĞANla, ÇÖL PATRICK WHİTE"a Nobel Kapılannı açan dev roraan BÜTÜN KİTAPÇILARDA ' ~ . ALTI\ KİTAPLAR YAYINEVİ Cağalöğlu/ÎST. Cumhuriyet 9212 İbmal Edilmemeli Bu nedenle hukukçulanmızın, ön planda Hukuk Devletinin ilkeleri üzerine eğilmeleri gerekiyor. Başta Türkiye Barclar Birliği olmak üzere, Hukuk eğitımi yapan Fakültelerin (yani Istanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri ile Siyasal Bilgiler Fakültesinin) ve Türk Hukuk Kurumu* nun, en kısa zaman içinde ortaklaşa bir Hukuk Devleti Kongresi'ni gerçekleştirmeleri, yurdumuza çok şeyler kazandıracak tır. Hukukçular olarak, Türkiye' de demokrasinin yaşamasına h:zmet etmek, demokrasi gemisinin ikide bir karaya oturmasuu önlemek gibi büyük bir davaya önemli katkıda buiunmak istiyor sak, böyle bir kongreyi ihmal edemeyiz. İlgili bütün hukukçulann bir araya gelebileceği bu kongrede, Türkiyemizde «Hukuk Devletinin gedik verdiği bütün noktaları» saptamak, «bu gedikleri kapatma tedbirlerinı önermek» ve «bunlan parlamentoya, hükümete ve kamuoyuna duyurmak» görevini bir an önce yerine getirmeliyiz. Barolar Birligi / nı, 3 Fakültemizi ve Türk Hukuk ' 'Kurumu'nu, Hukuk Devleti Kon gresini gerçekleştirmeye davet V. ik ederken belirtmek isteriz kl. «Hukuk Devleti ilkeleri, toplum hayatında değeri ikinci planda olan biçimsel kurumlardır; sorunlarm temeline ınmek için sos yal davalan ele almak gerekir» yolundaki bir itiraz, tamamen yersizdir. Çağımızda toplumsal sorunların temeline inebilecek in celemeleri ve yayınları yapabilmek ve bu görüşleri kamuoyuna maledebümek dahi, ancak Hukuk Devletinin garantilerı sayesinde mümkün olabilmektedir. «Demokratik Düzen İçinde Gelişme» esasında samimî isek, atılacak demokratik ner adımın, ilk şart olarak Hulcuk Devleti gü vencelerine batlı oldugunu teslim etmek zorunluğundayız. Kısacası, bir toplumda demokratik düzenin yaşamjsı veya öimesi, Hukuk Devleti llkelerinin yaşamasına ya da ölmesine bağlıdır Eger yukarıda andığımız 5 kuruluş, şu ya da bu bahane ile böyle bir kongreyi gerçekıeştirme ve «Hukuk Devletinin Dütün gediklerini, bu gediklerin nedec lerini ve giderme çarelerini saptama» görevini derhal yerine getirmezlerse, çok büyük bir manevî sorumluluğu yüklenecekler: tarih mahkemesinin vereceği yar pıdan kendilerini. kurtaramıyacaiı lardır. HİLMİ YÜCEBAŞ'ın Hazırladığı 40. Eseı: VEFAT Vidin eşrafından merhum Derviş Bey ile merhume Rukiye Hanımm oglu, Semiha özkökten'in kıymetli eşi, Sayıştay Başmurakıplarından merhum Hüseyin ve Mühendis merhum Mehmet Macit Özköktenin kardeşı, Ergün ve Gü ner'in fevgili babaları, Pakize Özkökten'in kayınbiraderi, Ncrmin Özkökten, Av. Ayten Ühal, Av. Tomris Özkökten, Yaşar Tanaltay ve Ergin özkökten'in sevgili amcaları, Fadıl Tanaltay. Av. Orhan Ünal'ın kıymetli amcalan, Garaze, Gökalp, Cihangir, Serdar, Nurbanu, Sibel, Seymur'un dedeleri, Istanbol Barosn Avnkatlarından ALl SUAV! ÖZKÖRTEN 7/11/1973 Çarşamba günü Hakkın rahmetine kavuşmuştuı Cenazesi 9/11/1973 Cuma günü (bugün) öğle namazını müteakıp Bebek Camiınden ahnarak Zincirlikuyu aile kab ristanına defnedilecektir. Alla'h rahmet eyleye. Aî LESt (Cumhurivet 921 Ne yazık ki, çok partili hayatın iktidar partileri ve ona dayanan imtiyaz düşkünü çevreler, «yumurtasız omlet»e benzeyen sahte bir demokrasinin savunucusu olageldiler: «Temel hak ve hürrıyetlerden, özeliikle siyasal düşünce hürriyetinden. ve «Hukuk devleti güvencelerinden» yoksun, sadece «4 yılda bir yapılan seçimlere dayanan» ve «sanriıktan çıkanın her şeyı yapabileceği» bir rejimı, demokrasi olarak kabul etme ve ettirme yoluria saptılar. Gerçekten Batılı demokrasi. aşın sağdaki ve aşırı soldaki diktatörlüklerle kıyaslanamıyacak kadar «kişiye mutluluk sağlayan» bir rejim ise ki öyledir bu niteüği ona kazandıran içerik, kuşkusuz demokratik düzende kişinın «dokunulmaz hürriyetlere» ve hele «hukuksal güvenceye» sahip olmasıdır. Maddi ve manevî varlığını istediği gibi gelişıirebilme olanağına sahip olmayan kişiler, kendi kendilerinir» efendisi sayılamazlar. Hele «yöneticilerin keyifleri ve emirleri, vatandaslann hukuka aykırı şekilde cezalandırılrr.ası sonucuna ulaştırabiliyorsa», «kanunlar kimine uygulanıyor, kimine uygulanmıyorsa», «güvenlik kuvvetlerinın ve savcıların bir kısmı deliller tertip ve imal edebiliyorlarsa» «mahkemelerin tarafsızlığına ve yalniî kanunlara bağlı olduğuna kesin surette inanılıp güvenilemiyorsa», o toplumda kişiler sadece sözde vatandaştır: gerçekte ise yöneticilerin kölesidir. Böyle bir ülkede seçimdsn gelmis iktidarların bulunması, vatandaslann yannlarından emin olmalarını ve huzur içinde uyuyabilmelerini mümkün kılamaz: Kanunlara titizlikle saygılı muhaliflerin dahi, iktidar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Baskanlığından 1472 Sayılı kanunla Akademimize bağlı olarak açılan Uygulamah Endüstri Sanatlan Yüksek Okuluna toplam ağırlık puanı enaz 330 olan ve aynca yapılacak Resim sınavmda başarı gösterecek oğrenciler arasır.dan: Endüstri Tasanmı (Mobilya lç Mimarlık> bölümüne: Tekstil Sanatları Bölümüne: Grafik Sanaiları Bölümüne: Toplam 26 Yabancı Uyruklu 1 26 1 26 1 78 3 NEYZ.E TEVFİK HAYATI HATIRALARI SİİRLERİ M Yeni ilâvelerle genişlctilmiş 5. baskı çıktı. tstadın nraceralarını. nüktelerini. şiirlerini, bilinmeyen hicivlerini, edebiyatçılarımızın anüarım toplu olarak bu eserde okuyunuz. ' Bütün kitapçılarda 384 sayfa. 20 lira GENEL DAÜrTlM: Milliyet Dağıtun Ltd. Şti. Cumhuriyet 9213 Öğrenci ahnacaktır Aday kayıtlan Beşiktaş Yalı Sokak No: 8'deki okul binasında 8. kasım. 1973 perşembe günü saat 9.00'da baslayıp 17. kasım. 1973 cumartesi saat 13.00'de sona erecektir. Resim sınavı; 22. kasım. 1973 perşembe günü saat 9.00'da; yabancı uyruklular için Türkçe ve Resim sınavı îse 23. kasım. 1973 cuma günü saat 9.00'da yapılacaktır. Aday öğrencilerin: 1) Diploma veya diplomâ yerine geçen belgenin fotokopisi, 2i İki adet fotoğvaf, 3) Üniversiteler arası giriş sınavı neticesini gösterir belge 41 Kimlik cüzdanı (aslıi ile birlikte şahsen kayıt bürosuna müracaatlan ilân olunur. Ciddi bir eğitim ^>v >v; k ciddi bir istikboNemeJitir. TEST TEKNİuİ İLE ÜNİVERSİTEYE HAZIRIAMADA 5. ÖĞRETİM YILI Oniversiteye hozıriık sınıfları Bitlf Tarihlorl 11 KASlA 20 KASIM : B HA2IRAN 1S74 13 HAZİRAN 1B74 23 HAZİRAN 1074 • • • • Etibank Seydişehir Alüminyum Tesisleri Grup Başkanlığından 1 Başkanlığımızca 130 ton oluklu slüminyum levha satın alınacaktır. 2 lhale kapalı zarfla teklif aima usulüyle 18/11/1973 pazartesı günt saat 16 00'da Grup Başkanlığımızda yapılacaktır Teküfler aynı gün saat 15.00'e kadar Grup Başkanlığımız Muhaberatına verilmiş olacaktır. Postada geciken mektuplar kabul edilmeyecektir. 3 Şartnameler bedelsiz olarak Grup Başkanlığımız Ticaret MüdürlüŞünden temin edilebilır. 4 Grup Başkanlı|ımız 2490 sayılı Kanuna tabi defiildir. (Basın: 25519) 9ly3 Her gün 4 saat FEN DERSLERİ ile her kursa 60 saat sosyal dersler. Başlangıç Tarlhlori • • B e Ş İ k t a Ş Çırağan Cnd. \o. 1 İSTANBUL Tel: 48 46 19İSTANBUL DERSHflnESi • i ARI SİZİNLE BERABER SİZİN YANINIZDAOIR tlâncılık: 449782' > • ••» • • • • • • • » »• • • • • <
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle