18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 14 Ocak 1073 TujlNt*ÎNPE AfeADABİB Bf KLEMMEDİK ÖLA%A* OLUYOK.. Cı'HAHKAMTOİUNU M^KEDEİiKEM'TAÖAMCALAa PAUADlMl?. DEYÎVEG5E, btolm TftBANtALAP PAUiyuM>Ü.,. HAAAY HOVAM>ALAft. HAAAY 5ÎNİÜLENiiOp.(Ptö.DE A Ü K A S I N D A N UZANIP, SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 6 «öyle.» «Hem öyte, hem böyle.» «Bira aöyleyeüm Besim, ama bir tane.. Ço£u sde sık masadan kaldmyor.» Gülüstüler. Bir şişe bira söylediler Sevil, ciddileşerek, «Peki arkadaşım,» dedi. «Bu kadar cezayı sana vermelertain nedem ne<Ür?» «Geoenlerde söylemiştim y a » «Ne söylemiştin?» «Fincancı katırlannı ürkUtrUtümü.» Birer yudum daha içtâler. Yeıü gelen biravı da bardaklarına boşaltölar. Ve hemen tekrar soguk soğuk birer yudum daha yudumladılar. tsketeya ylne btr yoteu vapuru dayandiSerü: «Arkadaşım, senin için, bana, çok sivri, çok sakıncaU dedüerdi.» «Yani canavar gibi. kuduz gfbi ml?» Seril güldiU Vapur ır»TVınıy gjdiyorciu. Sevil, şarkı mırüdanmaya başladı. Sonrs birdenbire: «N'oiursun bir piâk koyduralun» dedL Besim, garsondan plâklan istedl. Sevil, «Denize bakmayı çok seviyorum» dedi. «Mavi renk gözlerimizi dinlendirdiğl kadsr, moralimizi de duzeltiyor.» «Besiro, sen denize bakarken vüzunde öyle nniamiar beliriyor ki» «Ne gibi?» «Söyliyemem.» Garson, plâklan getirip masanın üzerine bıraktı. Plâklara bakmaya koyuldular. Besım, «Bea bir plâk beğendim> deyip »yırdı. «Bir de ben beğeneyim, yetsln.» «Bir senden, bir benden.» Sevil, gülümseyerek, «Benden de işte bu, i & Kej5im'in syırdığı plâgın üzerine koydu. Besim, ikisini pikaba koymasını söyledi garsona. Bunlan düüerlerken, lokantanırj ijleticisi bir bira daha yolladı masalanna. Beeim, «Çok oldu ama, geri (çönderirsek olmaz, içip kalkalım» dedi. «tçelim!» «Sana blr kahve söyleyeyim istersen Sevil, bira içme artık.» «lyi olur. Midemi basörır dostum.» Besim. birasını içerken. Sevil'in kahvesı de geldi.. Kahve, bira bitmişti. Kalktılar. Besim, kasaya yaklaşarak, işleticiye: «tmza!» dedi. îşletici, «Istemez, rica ederim Besim Beyı dedi. «Teşekkür ederiro.» «Asıl biz teşekkür ederiz Besim Bey'» Kapıya kadar arkalarından gelip. ugurladı işletici. Deniz kıyısmda yürümeye başladılar. Akşam karanlığı denizin rengtni degiştlrmişti. Istasyona dofru yürüdüler. Gelen ilk banliyö trenine bindiler. Tren hemen hareket etti. tkisi de, ayakta, Adalann ışıklanna bakarak konuşmaya başladılar, elele.. Banliyö treni Haydarpaşa Ganna dogru akıp gidiyordu.Cumhuriyet Bayramı tâtili, Besim için sıkınülı geçti. Sıkıntısının asü kaynağı, yazmak istediği bir yazıyı yazamayışı idi. Üzerindeki yorgunluk, içinde bulunduğu hava bir yana, .yayımlanırsa bir sorujturma açüır mı acaba?» diye düşü nüyordu. Ve gene düsünceye dalıyordu: «Sorujturma açılma«a bile, çok mu gerekliydi sanki bu yazının yazılması, yayımlanması, okunraası... Sağır bir toplumda, böyle yazılar denize işemek gibi bir şey olmuyor mu? Denize işemekle deniz taşar mı? Bu toplum, nasır bağlami5 bir toplum; dürtmekle uyanmıyor ki..j Böyle düşünürken Sakallı Celâl'in bir sözünü anımsadı: 'Türkiye, Doğuya doğru giden bir gemi, bu geminin içinde Batıya doğru koşan yolcular var. Ne ki gemi gene Doğuya doğru yol almakta.» Sakallı Celâl'in sözü belki kelimesi kelimesine böyle değildi ama, bunu söylüyordu... Besim, oturmakta olduğu odanm içinde biraz gezeledikten sonra, yine ^ügunmeye başladı: «Sakallı Celâl'in sözünü kendi çabalarımıza uy gularsak: Sömürüsüz bir tbplum yaratmak için Türkiye'de çabalayanlar var. Ama yolcuların çoğunluğu esneyip durmakta. Verilen afyonlarla uyu makta. Bu çoğunluğun duyguları okşanarak, güçsüzlüklerinden, kapılganlıklaruıdan yararlanılarak seçim meçim de yapılmakta. Böylece kaptan ve yardımcıları da seçilmekte Kaptan ve yardımcıları seçildikten sonra da, gemiyi sömürü okyanuslarından bir türlü çtkarmak ıstemiyorlar...» (Devamı var) GENÇLER Ziyafet sarayın bahçesınde veriliyordu. Tiflis iki dağın arasısına sıkışmış olduğundan sıcaktı. GündUzUn gölgede sıcaklıgın 50'yi bıUduğu görülürdü. Bia Irak'tan geldiğimiz halde sıcaktan şikâyetçiydik. Sarayın elektriklerle süslenmiş bahçesinde verilen ziyafet dört yiiz kişilikti. Bu dört yüz kişi içinde biz Halil Paşa, üç TUrk, iki Alman subayı idik. Sofraya adeta birer benek gibi dağılmıştık. Yanımda bir GUrcU albayı vardı. Bana durmadan içki ikram ediyordu. O vakte kadar agzıma içki koymadığım için içmiyordum. Sarhoşluga bayılan Gürcü subaylan buna inanmıyorlar, salt durnmumu korumak ve ağnmdan birşey kaçırmamak için içmedigimi sanıyorlardı. Yemeğin ortasında beyaz elbise giymiş binden fazla Gürcü vüksek öğretim genci tabur halinde bahçeye girdi. Çevremiri sarıp bir ağızdan milll marşlannı söylediler. Manzara cidden haşmetliydi. Hepimiz hayran hayran seyrederken, içlerinden bir kız öne çıktı Halil Paşaya hitap ederek, küçük Gürcistan'a ait bulunan ufak arazi parçalarmm geri verilmesini istedi ve bağırdı: Büyük TUrk milleti, küçük Gürcü kardaşlarından bunu esir geme sen... Ey, Türk, sen her \akit büyüktün. her vakit büyük kalacaksın. Kumandan buna karşılık, TUrkun kimsenin vatanında gözü olrr.adığım, eğer Ordusunun bazı yerleri yanliîlıkla işgal ettigi anlaşılırsa, bu topraklann Gürcülere geri verilecegini söyledi. Ve devam etti: Büyük Türk Turan împaraturluğunun ortasında küçük bir adacık gibi kalan Gürcü vataninı, Türkler bir evlât vatan gibi sevecekler ve Gürcüleri evlatları gibi bagırlarına basacaklardır. Bu sözler mttthiş bir sevinç tufanı meydana getirdi. Vatanperver ve milliyetperver Gürcü milleti gençliğinin bu sözler karsısındaki sevinç çığlıklan hepimizi titretti. Tören sabaha kadar devam etti. Ve büs büyük bir törenle otelimize geldik. Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı Tifliste Törk Bayrağı Bir gün odamda yatıyordum. Çok sıcaktı. Kapı vuruldu. İçeri birisi girdi. Ve bizimle gelen Tiflisli Mehmet Beyin hemşiresi Ayşe Hanımın beni görmek istediğini söyledi. Salona hemen inecegimi bildirdim. Ben Cumhurbaşkanına gittim. Hukumet sosyalist olduğu için bu korruda hiçbir formalite yoktu. Durum şöyle gelisti: Ben otelin başgarsonunu çağırdım, Cumhurbaşkanı özel kalemine telefon edilerek, görüşmek için bir zaman verilmesini rica ettigimin duyurulmasını istedim. Garson yanımızda duran telefonu açtı ve dogruca Cumhurbaşkanına benim kendisini görmek istediğimi söyledi. Cumhurbaşkaru hemen cevap vererek beni bektediğıni söyledi. Ben bu konuşma önünde donakaldım. Bir garsonla bir Cumhurbaşkanının hiçbir merasime tâbi olmaksuan görU«anestne hayran oldum. Otomobile bindim, doğru Cum hurbaskanlığ] binasına gittik. Kapıda ne bir nöbetçi vardı, ne de bir başka kimse... Yukan çıktım, Cumhurbaşkamnın kapısında duran odacıya dileğimi söyledim ve haber vermesini istedim. Bana: Sormaya lUzum yok, giriniz, dedi. Anlıyordum ki, burada Cumhurbaşkanınin yanına girmek için hiçbir külfet ve törene gerek yoktur. Durumu anlattım. Cumhurbaşkaru: Siz evin adresini ve Paşamn gideceği saati söyleyin, Ust tarafuıı biz yaparız. Ertesi sabah gidecegirniz yerin adresini ve saatini Cumhurbaşkanına bildirdim. Saat beşe on kala, iki otomobilde, HalU Paşa, ben, kurmay binbaşı Salih ve emir subayı Hamdi yola çıktık. Derleyen : tlhan SELÇVK yaptüar, piyanoyla beraber milli emelleri dile getiren marşlar okudular. Artık hepimiz duygulanmızın son aşamasına varmıst.':. Hepımizın Közlerinde büyük Turan împaratorluğu canlanmıştı. Bu olaym bende bıraktıgı etkili fikır şu olmuştur: O güne kadar bizden aynlmafc isteyen unsurlann bu davramşlannı vatansızlık sayıyor ve bunlan yok etmeyi milll görev biliyordum. Almacak sert tedbirlerle Türk olmayanlan va gayrimüsîimlerı yola getirecegimizi samyordurn. Oysa şimdl aiılıyordum ki Rusyada kalmıs Türk. servet, refah. sukun bakımından rahat ve mutludur. Ama millî duygular onun nıhunda bu rah^*: ve bu huzuru hiçe indirmiştir. Türk kendi bayragını, kendi hükümetini ıstiyor. Bu uğurda herşeyini fedaya ha«r ve biz bu davranıslan bir kahramanlık bir erdetn dıve alkışlıvoruz. Öyleyse Osmanlı mülkündekl Türkten gayri olanların da aynı haklara sahio olması ve ayni ülküleri taşıması bir haktı. Demek ki doğru olan, her milletin kendi topraklarında kendi hükümetini kurmasıvdı. • • TÜRK BAYRAĞI Dâvetli olduğumuz evın sokağına girdiğımiz ssaman bir Gürcü muzıka tatamı gördük. bir Böluk asker bizi selâmlamak için beklıyordu. Ve gıreceğımız binanın Ustündeki bayrak direğine bir Türk bayrağı çekiliyordu. Esasen burası Türk mahallesi olduğu için Türkler çevremizı doldurmuş. bizi alkışlıyorlardı. Eve gırdık. Bizi Tiflisli kadın erkek Türkler alkışlarla karşıladıiar. Önce tanıtma töreni yapıldı. Ben bu durumu da hayretle tzledim. Çaylar içilirken oirçbk şey. özellikle Rus zulmü, ve Ruslann elinden kurtulmak için gösterilen çaba ve yapılan calısmalar anlatılıyordu Bazı küçük çocuklar ezberlediklen şiirleri olçuvorlardı. Bunlap seyreder ve dinlerken gözlerimden akan yaşlan tutamıvordum Bır kadın anlatıvordu. Petersburg (Leningrat) Üniversitesi Pelsefe mezunuvmus. Mükemme! Rusça bildiği halde çocuğuna bir tek kelime ögretmemiş. Tersine cocuklanna Ruslara karşı kin aşılamış. n MARŞLAR Kadınlann bir kısmı bir grup TEMASLAR 4 0 Yıl önce Cumhuriyet 1934 senesi Ocağının 17'sl Şeker Bayramı'dır. Bu sebepten CUMHURİYET, 18, 19 Ocak günleri çıkmamıştır. 1973 »enesinin de 17 Ocak günü Kurban Bayramı'nın üçüncü gününe rastlamaktadır. Bu itibarla gazetemiz 16, 17, 18 inci günleri yayımlanmayacaktır. mu'' sıAul: MÜHİM BİR KARAR hazırladığı cetveller' halka ihtiyacı olan mallann fiyatlanm bildirecektir. Bu maddelerin fiyatlan Istanbul Ticaret Odasından, Zahire Borsasından, ait oldnklan esnaf cemiyetlerıncfen. ve Hayvan MALKOCOĞLU yazan veçlzen.Ayhan BAŞOGLU AYŞE HANIM Bir gün odamda yabyordum. Çok sıcaktı. Kapı vuruldu. tçeri birisi Rirdi. Ve bizimle gelen Tiflisli Mehmet Beyin hemşiresi Ayse Hanımın beni görmek istediğini söyledi. Salona hemen inecegimi bildirdim. Aşağıya indim. Çarşaflı bir kadin anyordum. Ortada böyle biri yoktu. Otelin gazinosuna baktım. Beni çagıran adamla şapkalı bir kadın oturuyor. Şap kalı kadının Ayşe Hanım olduğunu düsünmeden, adama Ayşe Hanımın nerede olduğunu sormak için, oturdukları masaya doğru yürüdüm. Beni görünce ikisi de ayağa kalktılar. Adam yanındaki kadını tanıttı: Refikam ve Mehmet Beyin hemşiresi Ayşe Hanım. Şapkalı müslüman Türk kadını... Ben doğdugumdan beri ve özellikle 1908 inkılâbından beri hep aynı ruh ve propagandayla yuğrulmuştum: Gâvur geiecek, Müslümanlığımızı elimizden alacak. İşte gâvur, Müslüman kardeşlerimizin müslumanlıgını ellerınden alrruş, basma da şapka giydirerek gavur yapmıstı. Manzara benim o zamanki Türk ve müslüman ruhumu bir anda alt • üst etti. Bu etkiyle rengim atmış olacak ki, Ayşe Hanımın ilk sözü: Beni b kıyafetle ve şapkalı görmekten müteessir oldunuz değil mi? Ben şaşkınlıkla: Hayır, hayır, aksine Türk kadınınin hayata karışmasını istıyenlerdenim, deyip lâfı değiştirraiştim. Bir süre görüştükten sonra kadm bana şu ricada bulundu: Kafkas Türklerinin altmış yıidır gızledıkleri bir Türk bayrağı vardır. Bu bayrağı Kafkas kızları işlemişlerdir. Biz Halil Paşaya Tiflis Türk gençleri adına bir çay ziyafeti vermek istiyoruz. Dilegimiz Kumandanın b'i ziyafeti kabul etmesi ve geldiği zaman binanın Ustüne bu bayrağm çekilmesine müsaade etmesidir. Ben bu dileği Kumandana ileteceğimi ve sonucu kendilerine bildıreceğimi söyledim. K1LIÇ Sstanbul Ticaret Müdürlügü tatbikını vesile yapmak isteyen I zaruri ihtiyaç fiyatlanm her esnafın tabil bir hırsız gibi taçecektir. Cetvellerdeki fiyatla1 hafta tesbit ederek halka kip edilmesini tamim etmişti. rı gözönünde tutarak fazla ıstebilcfirmeğe karar vermiştir. Bu Ancak halkın da hakkını kuvyenler hakkında derhal şikasuretle yeni ölçülerin tatblki vetle arayabilmesi için aldıgı yet edebileceklerdir. Cetvellerüzerine ihtikâra saptıkları gö malın hakiki fiyatını bllmesi deki fiyatlar perakende fiyatrülen birtakım esnafın tesbiti lâzımdır. Ticaret Müdürlügünün landır. kolaylaşacaktır. tçisleri Bakanlığı bir malı değerinden fazla• GÜMRÜK ve lnhfsarlar Vekili Ali Rana bey, 8 kuya satmak için yeni ölçülerin rusluk sigaralar hazırlandiğım söylemiştir. Biz Tifliste konuşmalarımıza, ve temaslanmıza devam ediyorduk. Bir sabah Güroü gaaetel«ri tekdüze bir feryatla sokskiar do'^'irriuiar Türkler Baku'ya hUcum et.tiler, yenildiler, geri kaçıyorlar. Bu haber Gence'de bulunan Nurt Paşanın Baku'ya yaptığı taarruzda basanya ulaşamadığı nı gösteriyordu O akşam Halil Paşa. Tiflls'e sekiz saat uzaklıkta ve kurmava uğraştığftnız Azerbeycan Türk devletinin o zamanki merkezi olan Elizabetpul (Gencei ve gitti. Ben Tiflis'te kaldım tki çün sonra Kumandan Gence'de döndügü zaman aldığımız bilgi şu oldu: YARIN: KARS'A .GECTİK DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH ÇAKMTpNUKJ 7 jeTN AçAKji ,. DİICE.BÜ ESBAgEM A J «ÎUOJKJU BlCŞİZLİGÜCÜ OL/UJ HÜBHVİ ,BU Sl'UlELf CÜPEYf A •••• « f «Bff >^v ^ r •»•• "* « • MÜSAADE Kumandan, durumu kendisine anlattığım zaman çok duygulandı: Yann akşam gidelim, sen de gidip Cumhurbaşkanına söyle, bu bayrağın asılmaama mU•aade etainler.. dedi..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle