18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 25 Eylül 1972 erkez otoritesi ile taşradaki güçler arasmda, ödünîü (taviz11) bir pazarhğm sonucu olan «Senedi iitifak», geçmiş rejim ve özgürlük savaşmalanmızm ilk resml beîgesi olarak ahmrsa, o günden bu yarta 164 yü (18081972) geçmiştir. Egemeniiğin simgesi oîan padişahın otoritesini tanrısaî kaynaktan insancıl temele kaydırmadaki ilk önemli adım sayılan bu belgenin yayımmdan sorsra, arka arkaya sürüp gelen blrçok siyasal savaşmaîarımız olmuş ve buniaria sağlanan sonuçları ilân eden önemli siyasal beîgeîer yayîmlanmışhr. Sonuçlarmın bu belgelere yansıdığı geçmiş siyasai savaşma ve gelişmeierimizin yörüngesi oîan tarihseî oluşum çizgimizin üzerindeki başhca nirengi noktalan şöylece sıralanabilir: Senedi îttifak, Tanzimat Fermam, îsîahat Fermanı, I. ve II. Meşrutiyetîer ve bunları yaratan Genç Osmanh ve Genç Türk' ler eylemleri, Anadolu îhtiîâli. DP'nin iktidare gelişi, 27 Mayıs ve 12 Mart. N Olaylar ve görüşler kısıı döngii AHMET YILDIZ Bu tutum, 1950'den sonra sınır tanımaz haî aidı. Atatürk'e karşıt olan Serbest Fırka'nm ilk il başkammn iktidar döneminde, eski parti>inin siyasaî kahtımeısı (mirascısı) olanîar, Atatürk'ten ne kalchysa, onu dolayh ya da doğrudan yoketme yolu na saptılar. 1923 1950 dönemini tümden suçlayarak, Vahdettin sonrasırn reddetme kampanyasînı «27 yıl» slogam ile sürdüren tutum, Ke malizmin yeniden doğuşu olan 27 Mayıs'la ancak son buîmuştur Atatürkçülüge ihanetin yazgısım (kaderini) belirleyen v> Kemalizme, çağm gereklerine uygun bir gelişmeyi öngören 27 Mayıs da, karşı devrimciîerin elinde, Kemalizmînkine benzer biı yazgı ile karsıîaşmıstır. Fakat, bütün geçmis karşı devrimciîerin yazgısımn onların alınîarına da yazıh oiduğunu görecekîerdir. Atatürkçülüğü ter?vüz ettiklerini sandıkları anda, na^ıl ki devrimci güçlerce alaşa ğı edildiler«e, 27 Mayıs'tan öç aîma sevinçleri de uzun süremez Başarıları ancak geçici bir aldanma oîabilir. Atatürkçülüeün ve 27 Mayıs'ın, gerçekleştiricileri iktidardan avrıldıktan sonra, karsı devrimci iktidarîar dönemlerincfe bile yaşam gücü göstermeleri, yeni birer sistem getirmeleri ve toplu ma cağdaşlastırma yollarını açmalanndandır. Bu nitelikte, yani geîeceğe dönük oîdukları için, onlara sahip çıkanlar. giderek azalacak yerde çoğalmaktadırlar. Belirtilen nitelikte 164 yıl süren bir kısır döngüye hiç bir ulusun tarihinde rastlanamaz. Belki bir ya da birkaç bu türcten çelişkilere, başka ülkelerde de düşülmüştür. Fakat 164 yıllık bir süre ile, böyle bir kısır döngü içinde bocaîayan başka bir ülke yoktur. Bu durumun nedenîerini iyice gün ışığma çıkarmakla, hiç olmazsa, bundan böyle bu kısır döngii kırılabilir diği tecTbirler ahndığı, olaylara kaj'nakîîk asıl nedenlere yönek meden, görünürdeki olum^uzlukîar gideriîdiği takdirde, her şe yin düzeleceği samlagelinmiştir. Biiimsel bir nedensellik (illiyet) kurarak. a^ıl nedenlere ini lemedi«inden, girisilen çözümler anrak geçici bir umut yaratmaktan öteye giderr.ediler En yakın ikî olayla 27 Mayı« ve 12 Mart bu yargıyı kı nîtîarsak; yan tutmayan va da olaylarda olumlu veya olumsu? payı olmayan herkesin görüslerimizi paylaşacağı inancmdayız. 27 Mayıs'ın başhca nedenleri, kurumlan eksik oîan demokra tik düzenimizden de, çok kötü biçimde yararlanan DP'nin poîi tik tutumu oîduğu, onu önleyecek biçimde bir Anayasa ve seçim . yasası hazırlanjp yürürlüğe konulursa, 195060 döneminin tüm olumsuzîuklannm önlenmis olaca^ı sanîhyordu. îki Meclis, Anavasa Mahkemesi, üniversite özerkhâi. basi". özgürlüğü, yargı bagımsızlığı. yönetimin yargısal denetimi. gr'ev hakkı, planlı ekonomi..., 27 Mayıs önce^i hastahğmm tedavis! için hazırlanan reçetedeki ilâçlardı. Bu üâçlar. en iyi türden ve' bol dozajda veriîdiği halde, hastahk iyilesmedıci için 1? Mart'n gelindi. 12 Mart'tan «onra da. 27 Mayıs reçetesindeki ilâçların dozajı yüksek olduğu, Anayasadaki hak ve özgürîüklere topîumumuzun îâyık olmadığı, hattâ bu Anayasanın bizim için lük<= olduğu, yalnız uzakîaştınian iktidarca değil, onun yerine getiri len 12 Mart hükümetleri baskanlannca da söylenip durdu 12 Mart Muhtırası'nı yaîanîar biçimde, bütün suç. TRT, Üniversite. Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlan üe, memuT ve öğretmen sendikalarında, ve anarşik olaylan yaratan birkaç yüz kişiye yükletiîdi. # Rejim ve özgürlük savaşmalarırmzm bu nirengi noktalarına yaklaşırken, iktidara karşı yoğun tepkiler giderek artmakta ve sonunda da, iktidarlar ya devrihnekte, ya da tepkilerin özledi^i yönde bir dönüşüm olageîmektedir. Bunu sağlamak için, Padişahı indirmek ya da îrade^i dışmda beîgeler imzalamak zorunda bırakmaktan iktidar başmı asmaya değin değişen eyîemîere tanık olunagelmiştir. Bütün bu nirengi noktalarma varısta, ülkede bir bayram hsvası esmiş, halkm çoğunîuğunun seyirci kaldığı anlarda biie. r dinamik kamuoj unu oluşturan çevreler. bir mutluluk kucaklasmasıyle, olayı kutlamışîardır. «Artık kurtulduk; bütün sorunlarımız çözümleneccktir» diyenlerin sevinçleri uzun sürememiştir. Kısa bir süre sonra, yerti düs kırıklıkları giderek umut^uzlukîara dönüşmüştür. Yeni tepkiler bsşlamış; ikti'darı yeniden etkilemeler. zorlamaîar, devirmeler, yeni bayram'ar ve ardında yeni düş kırıklıkları biçiminde geçen 164 yıl içinde, sevinç ve umut süresirsin en uzun olduğu Atatürk dönemidir. Uzun sürmeyen sevinçler Karşı devrimcîler çabukluğu ile, Muhüranın istekîerini, elden geldiği kadar, geciktirme taktiği başariyie uygulanmaktadır. 27 Mayıs Anayasass da. asıl nedenlere ilişkin hükümleri kapsadîğî, bunlann gereklerini görev oîarak devlete verdiği ve bunu sağlayacak itişi yaratacak hak ve özgürlükleri, güvenceleri ile biriikte, içerdigi içindlr ki, 12 Mart Muhtırasım saptırmak isteyen zihniyetin baş düsmanı oîuverdi. Aslmda, 27 Mayıs'la 12 Mart'm çatışması değîl tüm bir bütünleşme içinde bulunmass, 27 Mayıs Bayramım kutlayan ordunun yaptığı 12 Mart'm, 2? Mayıs'm yeniden güç kazanmasmı istemesinden daha doğal bir şey düşünüleme?.. Beürttiğimiz çehşkinin gerçek nedenlerini, üzüntü üe tanık oîduğumuz «alicengiz oyunları» m. birçok iyi niyetli, kaîası ve gönlü çikar ipotekleri altmda olmayan kimselerin kavrayama» ması. oyunculann cesaretini arttırmaktacfır. Bugün, çskar tutkuları ile kurulan «kutsal ittifak» kenetlenmesine kar^ı savaşmak çnk güçîeşmiştir. Çîkarîarma yönelen herhangi bir tepkiye karşı, tüm silâhlariyle saîdırıya geçmektedirler Ellerini. en kirli çamurlara buîayıp, havaya kaMîrms?, ?ürecek!eri yüz aramaktadırlar. Bircok gerçekleri, en yetenekle ve cesaretlp ortaya koyan Savın Halil Tunç'a yöneîen saldınlar, eskiden begenilen Genel Sekretere atıîan çamurlar, yargılarımı?ıh ya'anlanamaz kanıtlarıdırlar. 164 yıl gibı çok'uzun süre ile. olaylara yetersiz hattâ yanhş tanılama kovarak çare olabüecek çözümlere girisemeyi«iimizin vs en iy; ^nivetlilerimizin. bile çîkarcılarm etkiîe'rivle engeilenmeleünin b'aşhca nedeni, biiimini, vapmsş bir toplum olmayışımızdır. BiHm ve bilinclenme Mutlu dönem Onun da baş nedeni: yeni bir düzen getirmesi, toplumu çağdaşla^tıracak girişimlerde buîunması ve yaşam gücü olan kurumlarîa bütünîeşmiş bir devlet aygıtı (mekanizmasi) kurmasıdır. Ünlü devlet kurucusunun, siyasai ve kültürel yönlerde başardığı ve toplumumuzu ortaçağ yasantısmdan, atılımlı eylemlerle çağdaş düzeye çıkarmayı amaçlayan devrimlerle orantılı bir ekonomik gelişme sağlanabilseydi, başarı çok daha kesin ve Uzun ömürlij olurdu. Atatürk'ün ölümünden sonra, O'nun «cfevrimeilik, bilimcilik, surekli geliştirmecilik» ilkelerinin gereğini yapamayışımız, Türk ulusu için büyük bir talihsizlik oîmuştur. Btınun da vebali, doçrudan doğruya politikacilarımızındır. Büyük Önderin ölümünü izleyen ilk yılîarda, bir duraklama, bir sendeleme, devrimlerden ödünler vorme, kararlı devrimci edımlar ve sonra geri cfönmeler (devletçilik, ilköğretim seferberîiği, KÖy Enstitüleri, toprak yasası...) biçiminde, zikzakh bir tutuma tanık olduk. Çok partili dönemde, Atatürk ve O'nun devrimleri, karşı devrimcilere, tutucu çıkarcılara ve hattâ Kurtuluş Savaşma ihanetten ceza görenlere ve onlann artıklarına rüşvet konusu yapıldı. Atatürk oy pazarlarma düşürüldü. Suç kaydırma 12 Mart hükümetlerince de fetvaya bağîanan bu yargı, 13 Mart sabahı söylenseydi, düşürülen iktidarca bile soğuk* karşıla • nacak bir şaka olurdu. Savın Demirel'i bile saşırtan bir.suç kay rîırmacası hâlâ da sürdürüîüyor * Osmanlı Imparatorîuğunun batıs porumlulugunu Patrona fla lil'e, Kabakçı Mustafa'ya, Derviş Vahdeti'ye, Celâlî eşkiyalanna yüklemek suretiyle asıl sorumluyu temize çıkarmak isteyen bu mantıkla, duruma çare olabilecek gerçekçi çözümlere yönelirrcmezdi elbette. * 12 Mart öncesi bunalımının asıl nedenlerine yönelmed^n, el . 164 yıllık cekişkiierîn nedenleri îktidann olum^uz tutumuna yönelen tepkiler, yoğunlaşarak en yüksek gerilim noktasına varınca, onu cfevirme ya da etkileme eylemi başarılınca, her şeyin düzeleceği umudu ile, duyular. bayram sevincinin, kısa bir sürede düş kmklıklarma dönüşmesinin başhca nedeni, duruma konuîan tanılamadaki (teşhis) yetersizlik, hattâ yanlışlardır. Gerçekten, yaşanılan bunalım ve huzursuzluklarin temeldeki nedenleri kavranamadan, yüzeydeki belirtilerinin gerekli göster Bjlimlerin çoğunda ve özellikie sosyaî, ekonomik ve siyasai bilimlerde ul\ısal nitelik çok belirgin olur. Bu alanlarda bilimini vapamayan toplumîarm, kendi sorunlarmı bilimsel yeterlikte çözümlere baglaması olanak dısıdır. Gerçekten, bilimini yapamamıs topiümîar, bilimseî verilere d"ayanarak. doğru tanılamalar kovmak suretiyle, gerçekleştirdikieri çözürnîeri,' uygulamada ka'rsıla^ılan 'ak^aklıklari gidererek, geîiştirme .yöntemini haşariyle uygulayamazîar. Bu «?ibi topllımîar, «şununki daha iyidir; en sonda kaîan en i^isidir» arayısî içinde. çok deâerli zamanlarmı yitirmekten kurtula'maziar. Yetenekli tanılamalar koyamadıklanndan. çare olacak çözümîeri bulmada isabet oram düşüktür. Dışardan aktarılan, baska toplumlara uygun ve çoğunlukla da kendine uymayan çözüînleri uygularken, birininki uymaymca öbürününkini d'erseme zörunluğu duyulur. Bİ7İm son 164 yıîhk kısır döngü, bu durumun en uzun süren maceralı bir serüvenidir Henüz bu kısır döngüyü kıracak bilinçleşmeye varamayışımızın en açık kânıtı, az geîismis iilkeierin kapitalist sistemle sanayileşip' kaikınannyacağını, kapitalist biîginîer. hattâ ABD'nin rc;mî nitelikteki vaymları bile kabul ettlkleri halde, bizim en yetkililerimiz. kendiler'inden öncekilerin «her mahalîede bir milyoner», «Ekonomipin tepelerine kisileri otu^tma^ sîoganlarmı biraz daha örtülü deyimlerîe kulîanmaktadırlar. îktidar kbltuklanm çıkar aracı olarak kullanıp, eş, dost ve aile çevrelerini jet zengini yapmaktan başka bir sonuç vermeyen bir sistemi «özel g^rişime öncelik veren» demeçlerle uygulamanın asıl amaci4iyice kavranmadıkça, kalkmmamızın engellenmesj önlenemez. • . . Seviye övgü DKTAY AKBAL M | i r Insanı sevmekle başlar her şey.» Bu K s a i t Faik'in bir cümtesi. Yalın bir •»gerçeği belirtiyor, Yalınlığı kadar derin, anlâmlı. Ben yaamiş olmayı çok isterciim bu cümi&yi. Olsun, benimsediğimiz her düşunce, her görüş biraz da bizim gibidit. Bir İnsanı sevmekle başlar her şey. Evet, ama bir de gerisi var, «Bir insanı sevmekle başlar her şey, ama burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.» insanı sevmek bir evreni sevmektir. Her insan bir evrendir çunkü. Bunu böyle kabul etmezsen insan olamazsın. Nedir sevi dediğimiz? Hiçbir Önyargı, hiçbir gizli hesap, hiçbir ozel düşünce olmadan kendimızi, hıçb'îr yanımızi saklamadan, apaçık, bütün saydamhğimizla kendimizi bir «başka» insana vermektir, bağlamaktır. Bir insanı sevmek bencillüc gibi görünür önce. öyle ya tek bir insanı seçmişsirüz, önunla bir dünya kurmuşsunuz, herkesten gizli ama herkese açık. Bir mutlu»uk yaratmışsmız ikiniz. Bu mutsuz dünyada ikili bir mutluluk kurmak, yaratmak, özlemek ayıp bir şey midit, çirkin bir şey midir? Hayır, her sevi saygıdeğerdir, her iki mutluluk çuklu mutluluğu duymaktır, özlemektir Mutîu bir çift, bütün insanlann mutlu olnıasını ister. Bunu yaratmak için de bir çaba harcar. Kendi bencil dünyasmda yitip gitmes Tek başımıza mutluluk yoktur bence. Ben sevdiğim insanla mutlu olamam tek baş'.ma. Sevi, bir başlangıçtır yeryüzüne açılmaya, kendini bir yeryüzü insam olarak duymaya. Sait Faik'in «bir insam sevmekle başlar her şey» sözüne bunun için inanıyorum. Her şey böyie başlar. Sevgıyle, ilgiyle.. Bir insanm ya^amına ilgi duymak, bir yerde bütün insanlığa dlgi duymak olur. Seven insan anlar birçok şeyi, o güne dek anlamadığı, kavramadığı. bılmediği, duymadığı, tatmadığı yığınlarla duyguyu, anlamı, gerçeği. Açıktır o etkiiere, duyarhklara. Kaba değildir, katı değıidır, anlayışsız değildir, yalniz değildir. Burası en Önemli yanı, yalnız değildir o. Yeryüzünde ikıli bir beraberlik, bir dostluk kurulacağını duymuştur. Bir insana bağlanmak, bir insana inanmak, bir insan* dayanmak nasıl güçlü kılar kişiyi, anlamıştır. Bir topluma, ya bir 4nsanhga bağlanmak, dayanmak, inanmak nasıl güç verir kişiye, bunun gerçeğine de ulaşmıştır birden. Bu bilince ermiştir bırden. Kendi olmaktan, yalnız kendini f y a ş a m a k t a n . düşünmekten Evet Hayır çıkmıştır. Sevmlştir, sevllmiştir. tkili bir mutluluğu yaşamıştır. Sonra bu mutluluğu bütün insanlann duymasuu özlemiştir. Budur işte «Bir insanı sevmekle başlar her şey» demek, budur. Fakat ne demek «burda bir insanı sevmekle bitiyor her şey». «Burda», yani bizim toplumumuzda... Bizim toplumumuzda sevi iyi karşılanmaz nedense. Alışmamışız sevmeye, sevilmeye ondan mı? Sevenin güçsüz olduğuna inandığımızdan mı? Seven açıktır her türlü yumruga, darbeye. Karşı koymaz da ondan. Hele yakmları, dibzde dostları, sözde onu sevenler, sevdiklerini iddia edenler böyle bir seviye katlanamâziar hiç! Neden sevnıiştir o dost? Öyle, birdenbire bir sevinin tutkusuna kaptırmıştır kendini! Bir insana, tek bir insana döndürmüştür yönünü, her şeyini! Her şeyi onda bulmuştur. Bunu anlamazlar işte! İlle de kendilerine benzeyecek o seven kişi! Bir yere gelmişse, tükenmiş olmalı. Bir yaşa, bir noktaya varmışsa, yeni bir aşamaya girişmemeli. Yeni bir atılım yapmamalı. Görevler, Ödevler, bağlar, kayıtlar, kuşkular, toplum baskıları hepsi hepsi o sevenin karşısma dikilmeli. «Burda bir insanı sevmekle bıtiyor her şey» demekle Sait Faik bunu rau anlatmak istsmişti? Fait'in sevilerinin bazılarmı bihrdim. Gülhane Parkımn gölgeli yollarında dınlerdim bu sevi öykülerini! Heyecanlı, telâşlı, anlatacak tek dost olarak beni bulduğunda.. îyı şeyler, iyi duygular, iyi umutlar içinde olurdu böyle sevili günlarinde. Sonra bir de bakardım o sevi sonuçlanmamiş, şundan bundan, toplum baskısmdan... Çıkar gelirdi bir öyküyle.. Son öykülerinden birini, «Kalinihkta»yı okuyun, baştanbaşa bir sevi övgüsüdür, aravışıdır, özleyişidir, buluşu. yitirişidir. Evet, ,<bir insanı sevmekle başlar her şey, ama burda her şey bir insahı sevmekle bitiyor» derken bu çeşit yenılgileri, bozgunları, umutsuzluklan belırtiyordu bence. Ama her şey bir insanı sevmekle başlar... . Buna inanmalıyız, inanmak zorundayız. «Burda her şey bir insanı sevmekle bitmez» demeliyiz, bunu gerçekleştirmeliyiz. Yenmeliyiz umutsuzlukları.. Sevi, insanoğluna doğanın en büyük armağanıdır, en güçlü yanıdır, ölmezliğe ulaştıran niteliğidir. Öyleyse her şeye, herkese karşı, seviden yana olacağız. Bir insanı sevmekle başlar, hiçbir şey bitmez, diyeceğiz. Her zaman, her zaman... « DEMOKRASIMIZIN u haftanm başında, Pazartesi günü Ankara'da 1 numaralı Sıkıyönetim Mahkemesinde şahit olarak dinlenen Turizm ve Tanıtma Bakanı Erol Yılmaz Akçal (AP), yargıçın sorusuna şu cevabı vermiştir: «O zamanın hükümeti bu olaylan önlemek kudretine sahip olmayabilirdi. BUtün müesseseler anarşi içindeydi. Ben gazetelerde beyanat vermişimdir. IVIiIlî bir koalisyona ihtiyaç vardı> Akçal'ın «o zamanın hükümeti» dediği Demirel hükümetidir. 'Aynı Demirel şimdi Bolu'da, Köroğlu edasıyla «3 5 anarşist çıktı diye paniğe kapılmağa Iüzum yok» diyebiliyor. Bu sogakkanlılığa hayranlık duymamak elde değildir. îşbaşında bulunduğu sürede devletin tıütün müesseselerini anarşiye sürüklemiş bir başarısız, bilgisiz politikacı, şimdi demokrasi dersleri vermeğe kalkmaktadır. OTHELLO'SU.. dünyada yaşayacaklardır; am biz d"e mutlu olmalıyız, çünk insanlığın son kuşağı oîara dünyada yaşıyoruz. B CUMHURİYETİN 50 YILININ YARIDAN FAZLASI DEMİREL TİPÎ POLÎTİKACILARIN t GÜÇSÜZ YÖNETİMİNDE GEÇMEMİŞ OLSAYDI, DEVLET, REJİM VE HALK BUGÜNKÜ BUNALIMLARIN ALTINDA ZOR GÜNLER YAŞAMIYACAKTI. Genc bir toplum Son 50 yıl içinde Türkiye'f nasıl bir kuşak değişimi old ğunu düşünmeliyiz. Gençler büyük çoğunluk sağladığı fc • toplum yapımız var. Nüfusum . zun dörtte üçü 35 yaşın altınc ' Bugün Türkiye'yi yöneten 40 yaşlar arasındaki nüfus kesiı ancak yüzde 14'ü buluyor. ön önemli bir nokta: Genç bir tc lum çoğunluğnnn, yaşlı bir l çük azınlık yonetiyor. Bu yöı ticiler, yönettikleri halkm ge ve dinamik yapısını gözden I çıramazlar. Yani reformları 2( yıllannda ve ötesinde vaat ed ler, bu toplumda tutunamazl Bugün Türkiye'deki nüfus yüzde 88'i cumhuriyet nesilk dir. Ancak yüzde 12 azınlık, 1 paratorluk kültürünü ve zir yetini temsil edivor. Fakat rüyoruz ki, Cumhuriyet ve A türk kusaklarından önemli kı«mı, çağdaş bir devletin tandaşları eğitim ve kültürc yoksun bırakilmıslardır O \ de önemli bir başka nok «Cumhurivet eÇîtimi başarı kalmıstır!» Zaten bu basarısızlık olmas dı, 27 yılcfır. Türk siyasî ha^ çağdaş bir düşünce seviyes , ulasamaz mıydı? SADUN TANJU tırlanmasına yol açan bir «üste çıkma» kurnazlığıdır. Demek başımıza bütün gelenler, «rejime sahip olma şuurumuzun az gelismişliçinden» doğdu! Gelişmiş bir bilincimiz olsaydı, Demirel iktidarîna el uzatamazdık. «Valandas haklarına sahip çıkmazsa cumhuriyete sahip çıkmamış ohır» sitemini yapıyor Demirel «Bana oy verenler, beni iktidara getirenler* bana inananlar beni bir daha yalnız bırakmayın, sizi arkamda bulursam bakın ben neler yaparım» diye, yenilgisinin çukurunda doğrulmak, kabarmak, horozlanmak cesaretini arıyor. Sanki demokrasinin dislileri arasına çomak sokan b ö*eğılmiş gibi «Mühim olan demokrasinin islerliğini saŞlamak, onun gerektirdiği ortamı canlı tutmaktır» diyebiliyo/. Hele, 10 yıllık iktidardan sonra, «Cumhnriyetin 50 yılda yaptığını 5 yılda yapmak mümkündür» derken, bunun sırrını kendi biliyormuş gibi davranması, bu beceriksiz ve bilgisiz politikacının aynı zamanda reform kabul etmez bir kişisel yapıya. sahip oiduğunu da ortaya koyuyor. Ama, şimdi artık hep masal dinliyoruz. 1995 yıhnda, yani 23 yıl sonra, her Türk vatandaşının bir işe sahip olacağı büyük bir sevinçle ve en yetkili ağızdan müjdeleniyor. tşsizler! 23 yıl daha dayamnız! Ne kaldı şurada, Cumhuriyetin 75'inci yılında sizin de bir isiniz olacak! Hastalar, ilâç isteyenier, doktor arayanlar, müjde! 30 müyon Türk sağlık sigortasının kapsamı İçine girecek! Hafta İçinde, Melen Hükümetinin Sağlık Bakanı Dr. Kemal Demir, Genel Sağlık "Sigortası Kanun Tasarısı'nın Meclise sıınulduğunu; böylece her Türk vatandasının sağhk ihtiyaçlarının karşılanacağını gazetecilere bildirdi. Oysa yine hafta içinde, gazetecilerle Sağlık Bakanı arasında bir çatışma olmuştu. Bakan, Artvin'in Şavşat ilçesi Çağlayan bucağındaki Sağlık Ocağı hariç. sosyalizasyon bölgesindeki 872 Sağlık Oceğının hepsinde sa*gl]k hizmetlerini yür^ten personelin bulunduğunu açıkladı. Aynı gün, bir gazete, Siirt'in Şırnak ilçesine bağlı Anılmış, Güneyçam, Alkemer köylerindeki Sağîık Ocaklarının 6 yıldır görevli yüzü görmediğini yazdı ve büyükbaş hayvanlar için ağıl olarak kullanılan Sağlık Ocaklarının resmini bastı. Devletin, sağlık hizmetlerinin yok denilecek kadar düşük 25 ili kapsayan sosyalizasyon bölgeleri uygulamasmîn' sonucu. başansız politikacıların yılları nasıl ziyan ettiklerini bir ke? daha ispatlıyacak niteliktedır 872 Sağlık Ocağına buluna buluna 332 hekim bulunmuştur Sağlık Bakanl, beyin göçünün en hızlı olduğu dı? ülkelere glden doktorlar hakkmda «yurda dönmelerlnl saglıyacak tedbirler alacağız» diyor. Ooktor göçü dur durulacak, çok daha fazla sayıda doktorun yetişmesi için tıp fakülteleri genişletilecek, sayıları arttırılacak; hemşire, hastabakıcı, ebe, sağhk memuru ihtlyacmı karşılayıci tedbirler alınacak; sağhk ocağı, dlspanser, hastane sorunları çözülecek; ilâç. tıbbî malzeme ihtiyaçları giderilecek ve hangi tarihse o, 1995 mi, 2195 mi, bir uzak umut ışığı yakılarak, bugünün nesillerine «Kurtuluyoruzl» güvenci verilecek... 4 12 Mart üzerine.. Demek, 12 Mart, bir paniğe kapılma hareketidir! Yani Demirel ' her şeyi halledecekken devleti, rejimi, halkı tehlikede sananlar yersiz bir telâşla işe burunlarını soktular. Bugünkü hükümetin AP kanadına mensup Turızm ve Tanıtma Bakanı Akçal «o tarihte âciz kalmıştık» diyorsa da, biz yine kulaklarımızı ve göhlümüzü demokrasinin «büyuk» kurtarıcısl ve koruyucusu Demirel'e açacağız. • Ne diyor Demirel? «Demokrasinin yaşaması şarta bağlanamaz. Demokrasi bir hayat ve idare tar. , zı olarak seçilmişse, yasa. tılması için ona sahip çıkı• lır ve uğrunda mücadele edilir» diyor Hımmnr! O halde brtzim, Demirel'den geri kalmamamız gerekiyor. O ki, demokrasiyi bütün müesseselerinde bıçaklayıp • öldürmeğe kalktı da, bugün öldürdüğü sevgilisinin başmda ağlayan bir sevdalı gibi pişmanlıkla döğünüyor; «sen yaşamaga lâyıksın... sen en güzelsin... sen bir tanesin... sen benim aşkımsın... ben sensiz yaşayamam» diye ağıt düzüyor; eh, biraz da bizim hakkımız olmah demokrasiyi sevmek! Bir şarkı vardır hanı, «SCve. mez kimse. seni, benim sevdigim kadar» diye başlar; işte Demirel de şimdi Desdemona'yı sevgisi yüzüriden bo§up öldüren Othello gibi, kimseyi demokrasiye yaklaştırmak istemiyor. «Hem demokrasinin şjücrünir, hem milletimizin gücünü cihanı âleme göstermek durumuyla karşı karşıyayız» diyor. Böylece yaman bir görev yükleniyor Demirel. Öldürdüğü demokrasiyi ne kadar sevdiğini dünyaya ispatlıyacak! Hem bakalım. «hürriyetçi, demokratik cumhuriyeti» biz Demirel'den iyi biliyor muyuz? «Ben bildiği• nizi sanmıyorum» diyor Demirel ve Mustafa Kemal nasıl «Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz!» demişse, aynı kahraman eda ile bize görevimizi Öğretiyor: «Rejime sahip olma şuurunu çelistirme mecburiyetin deyiz!» Yaşayanlar için reform Reformun kırk tCrlü tarifini yapabilirsiniz. Ama bir gereği uhutamazsınız. Reform, yaşayan nesillerin yaşayışlarını iyileştirmek, güzelleştirmek amacından saptırılamaz. 1995 veya 2195 yılları için hedef gösterenler, yasayan nesillerin hükümetleri olduklarını unutamazlar. Uğraşa uğraşa vardığımız nokta; reform cfeyince tüyleri diken diken olanların, şimdi 30 yıla, 40 vıla, 100 yıla yayılmasını düşündükleri düzen değişikliklerini kabul etmeleri olamaz. Yaşama fırsatını bir defa ele geçirenler çağa uygun düzeyde bir yaşama mutluluğuna lâyıktırlar ve ar tik, geleeeğin başka kuşakları için bugünün insanlarim insaf sız bir çabaya zorlavamazsıni7 Geleceğin güzelliği ve mutlulu ğu, bugünün güzelliği ve mut luluğu üzerinde yükselecektir Evlâtlarımız bizden mutlu olmahdırlar, çünkü' daha ileri bİT Bizim sorunumuz nedir? Biz, 50 yıldır, oküma çal ulaşmış kuşaklann ancak yü 40"ını bir okuldan geçirebilmi Bunlann da yüzde 58'i ilkol dan yukarıya çıkamamış. O lise, meslek veya bir yüksel kulu bitirmis 4 milyon nüfus zim «elît» imİ7İ teskil edi Bunun da varısı 1%0'tan SG yetişen gençler. Cumhuriy gücü artıyor tabiî. Bütün luklar içinde, 40 vıllık potan? li 10 yıl içinde bir misline ç ran bir gücümüz var Dem Cumhurivetin 50 vılında yaf m 5 yılcfa geçmek mümkür derken, bu tabiî gelişmenin rasına konmak istivor Bsorunumuz 5 vılda 50 vılı mek midir: voksa 10 15 yı bütün halkımızı ça?das bir vata do&ru vükseltmek mı Yani herkese Anavasada v hakları: eğitim. sağhk. iş, rak, özgürlük. esitlik refah lannı vermek midir? Devlet adamı, politika M. İskender ÖZTURANLI İzmir Barosu B«tşkam ir devlet adamınm, bir politika adamının çeçmişi çok . iyi bilmesi gereklidir. Ancak geçmişi çok iyi bilen, geçmiş yıllardaki olayla rı doğru olarak tesbit edebilen bir devlet adamı, geleccği de bir dereceye kadar yorumlayabilir, olaylar, karşısında ne şekilde davranmak gerektiğini kolayca hesaplayabüir. Tarih bilmiyen bir politikacınm, geçip gitmiş olaylan doğru durüst yorumlayamıyan bir devlet adamınm yürüyeceği yolu belirli bir şekilde çizmesine, gideceği yolu doğru olarak görmesine imkân yoktur. Gcçmişten ibret alabilmek için, geçmişi iyi bilmek gerektir. Platon, kendi okulu olan Akademia'nın kapısma, «Buraya geometri bilmeyen giremez> diye yazmıstı bir zamanlar. Eski Yunan filozofvına göre geometri kafâsma sahip olmayan bir kişinin felsefe ile uğraşması boşunaydı. Felsejfenin derinLklerine. fclscfenin güzelliklorine erisebilmok, ulnşabilmek için geometri b'lmek gerekliydi Platon'a göre. Devlet adamı olmak için de, felsefe bilmenin gerekli oiduğunu söylüyordu. Devletin filozoflar tarafından yönetil mesi tezini savunmaktaydı. Bu görüşten hayatının son yıllannda vazgeçti. Vazgeçti ama, dcvlrtin bilgili kişiler tarafından yönetilmesi gerçeği, hiç bir zaman yürürlükten kalkımdı düsünpbilen insanlar arasında. Devleti yönetcn leıin filozof olmaları zorunlu değildir ama, devlet adamının bilgili olması, çağdaş dünya sorunl.irını, çağdaş politika sorunlarmı iyi bilmesi gereklidir. Masalcı dedeler.. Cumhuriyetin' 50 yılının yarısından fazlası Demirel tipi politikacılarm güçsüz yönetiminde geçmemiş olsaydı; Atatürk devrinin yapıcılığı ilk 15 yılın sonunda kesilip, ondan sonra bu «çapsızlarm dönemi» başlamasaydı, 50 yıl gibi hiç de küçümsenemiyecek bin. tarih süreci içinde, Atatürk kuşakları, Demirel tipi politikacıların çağdısı mapallarım dinlemek talihsizliğine ugramıyacaklardı. ¥ B Platondan hemen somra Aristotales, «Politika bilımi, devletin hakları ile kişinin haklarını doğru dürüst belirtmektedir» diye yazıyordu Politika adlı yapıtında. Bu söz bugün için de politikamn tanımlanmasmda kullanılmaktndır Gerçekten pniitika sanat olduğu kadar. bir bilimdir de.... Bir demokraside her kişinin politika yaDması olağandır, doğaldır, hattâ gereklidir. Herkes po litika ile uğraşmalıdır. Herkes politik sorunlara ilgi duymalıdır. Hele devlet tehlikeye düştüğü zaman politika yapmayan bir kişi «en kutsal bir görevden kaçıyor demektir.» Ancak politikaya ilgi duymak, politika yapmak başka şey, politikacı olrriak ise başka şeydir. Her kişi politikaya ilgi duyabilir ama politikacı olamaz, devlet adamı blamaz. Bir kişinin politika yapması için politika bilimini öğrenmesi, sosyoloji, psikoloji ve tarih bilmesi şart değildir ama, politikacı ve devlet adamı olması için bütün bunları bilmesi gereklidir. 1969 seçimlerinden önce bazı kasaba ve köylerimizin giriş kapılarına, «Büraya politikacı gire mez» levhasmın asılması anlamsız değildi. Politikayı politikadan anlayanlara bırakınız diye bir ihtardı bu levhalar. Bu ihtara önem verilmedi ve Türk toplumu 1970'lerin anarşi ortamına sürüklendi bu yüzden. Politikacıya saygısı kalmamıştı Türk" Ulusunun. Politikamn bu yıkılm'ışhğı . ve politikacınm saygı görmemesi sonucu, devlet güçsüz kaldı, toplum güçsüz kaldı. insan güçsÜ2 kaldı. Atatürk, «HaVatta en hakiki mürşit ilimdir» sözünü boşuna söylememiştir. Ve bu söz Ankara Üniversitesinin kapısına gereksiz ye*re yazılmamıştır. Türk Ulusunun bilim yolunda ilerlemesi ve bilgili politikacınm, bilgili devlet adamınm yetişmesi amacı ile söylenmiş ve duvarlara kazınmıştır bu söz. Bir yığm bilgisiz, görğusüz ve tecrübeKİz devlet adamınm Türk Ulusunu nereye götürdüğünü bildigi için söylemiştir bu sözü Atatürk Platon, kendi okulunun kapısma, «buraya geometri bilmeyen giremez» diye nasıl yazdıysa. birkaç yıl önce bazı kasaba ve köylerimizin giriş ka pısına, «Buraya politikacı giremez» diye nasıl yazil dıysa, Türk Ulusunun da günün birinde kendi mabedi olan Psrlamentonun kapısma. «Buraya tarih bilmeyen giremez» levhası asmaması için gerekli tedbirleri almak ve gerekli ortamı yaratmak zorundayız. Türk Ulusu tarihin tekerrüründen bıkmıştır çünkü. Moda'da Satılık Gayrimenkul DENİZ MANZARALI Moda, Moda Caddesi 270/2 kapı sayıh ve Kadıköy 1 tn^i Bölge Tapu Sicilinde 38 pafta, 123 ada, 1 parselde kayıth 508.50 metrekare yüzölçümlü gayrimenkul açık pazarlık yolu iie 29.9.1972 Cuma günü saat 15.00 16.00 arasında Şişli, Halâskârgazı Caddesi No: 291 Kat: 6'da satılacaktır. Istanbul İmar ve Plânlama MUdürlÜğünün 10.8.1972 günlü 5279 Sayılı îmar durumuna göre: tnşaat nİ2amı bitişik, bina yüksekliği gabari + çatı kat, bina sahası dikdörtgen şeklınde yaklaşık 15x24=360 metrekaredir* Köşebaşında olan gayrimenkulün Moda Caddesine 24 metre, Beşbıyık Sokagına 20 metre cephesi vardır. Bina vüksekliği gabariye göre BeşbıyıS Sokağında 20.49 metredir. Gayrimenkul boş olarak teslim edilecektir. tsteklilerin açık pazarhğa katılabilmeleri İçin teminat olarak 200.000. lira yatırmaları gereklidir. Bloke çek kabul edilir. Satışla görevli Komisyon satış karan verip vermeınekte kesin olarak serbesttir. Ek bilgi için: 48 08 75 47 03 59 veya 44 90 19 (Cumhuriyet: 6824) •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••< MÜMESSİLÜK VERİLECEK tNGtLtZCE DERS PLÂKLAU1. ' TABANC1 OİLDE ANStKLOPEDtR YAYINLAR. > KLÂStK PLAR ALBttMLERÎ. Ve bazı yabancı yaymların Anadoluda satışlannı vapacan R tabevlerl ile diğer ilgill ciddî firrhalara mümessilliR verilecektı Mektupla müracaat: ı Amerikmi Neşrivatı Biirosu tstiklâl Cad. No: 348, Kat: 3 Reyoglu Tel: 44Z«36 44 07 72 tstanbul (Cumhurıyet: o! Demirel reform kabul etırtez Bu, tam, «açıkgöz hırsız ev sahibini bastırır» atasözünün ha ÖKLERE SAHİP OLMADIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle