27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA DÖRT: ICITMHURİYET 8 Şubat 1972 Bizden kalan ıııııılıılınaz hediy eler: Krııı asan, lâle Tıirh kahvesi 1683 yılı yazında Kara Mustafa Paşa, yüzbinlerden kurulu ordusuyla Vîyana'yı kuşatmıştı. tmparator şehirden kaçmış, halk paniğe kapılmıştı; çevreden yardım da gelmiyordu. KOLOGLU Ay biçimindeki ekmek ile kahve ikinci Viyana kuşatmasından kalmadır. Lâle ise yine Avusturyalılar tarafından bizden alınıp Avrupa'ya götürülmüştür. candaki sıvının çuvaldaki tanelerden yapıldığını, gayet hoş bir tadı ve kokusu olduğunu, kisiyi rahatsız etmeden keyif verdığini anlattı. Savaş biter bitmez Vıyana'nm San Stefan alanında Mavi Şişe Meyhanesinde Viyana'nm ilk kahvehanesi açıldı. Ancak Avus turyalıların kahvenin acı tadından fszlasıyla hoslanmarfıklarını farkeden Sobieskinin eski er' ve kahvehanenin yeni «ahibi Kolschitzki buna biraz şeker eklemiş yanma da ay şeklindeki ekraeklen koymuştu. Boylece, bugıin bütun Avrupahlann her sabah işlerine gitmeden once sokaklanndaki kahve veya barlarda tatlı tatlı yiyip içtıkleri Türk ekmeği ve kahvesi geleneği doğmuş oldu. n belirmişti. Haziran ayı piyasanın en kızışbğı devreydî. Sa tışların soğan halinde yapıbııası yüzünden ortaya bir sürü sahtec de çıkmıştı. Buna rağmen lâle çı gınhğmm önunü almak mümkür olamadı ve tüm Hollanda sanki bir lâle bahçesi haline geldi. tşiı ilmt yönü de gittikçe geli?iyoHu. Enstitulerde yapüan çalışmalar a. şılamalar ve çiftleştirmeler sonunda dünyadaki lâle cinsleri uç bine çıkanldı. B İR Ağustos gecesi, Ana barut deposunun yambaşındakı lırınm işçılerinden bırı, yakınlarındaki mermi yığınıaın kıpırdamakta oldugurm larketti akısını değiştiren en önemli olay lardan bırı olmuş. Ortalıkta depremı andıracak bn şey yoktu, fakat top yuvarlaklan sankl altlanndakl toprak çeküiyormuş gibi oynaşıyorlardı Hemen Başkomutana haber salmdı. Bir uzman bir süre kulagmı toprağa dayayıp dinledı sonra derhal emirîer verildi; bir sürü er kazma kürekle gelip yeri kazmağa başladılar. Türklerfn açtıkları bir yeralu yoluna karşıhk onlar da daha alttan lâğım açmağa başladılar. îş tamamlamnca buraya barut verleştırip havaya uçurdular. Türkler en ı\ı elemanlarını kaybederlerken Avusturyalılar daha bir süre dayanmalanna yarayacak olan cephanelerinl kurtarmış oldular. Derler ki, bu olay, Türklerin yıl gınlığuu Avusturyalılarm da dirençlerini artırmakla savaşın Kruvasan kahve modası AŞKOMDTAN Starhemberg, baş&nyı sağlayan kişilere bırer armagan vermek istedı ve isteklerini sordu. Fınn Işçısınin aklmda hamurla çörekten başka ne olabilir ki, düşmarun kar^ısında kendi zaferini ölümsuzleştirmek içın, Tıirk armssı m hatırlatmak amacıyla, kah vaitıda dağıtılan ekmeklere ay şekli verilmesinin tekelini istedi. O günden başlayarak Viyanalılar ay'ı (croisant = kruvasan) dişlemeğe başladılar. Sonradan bu şekil her tarafta beğenildi ve Avrupanın bütün dığer ülkelerıne de yayıldı; bugün bıle bütün Avrupada sabah kahvesiyle birlikte sadece kruvasan verilir. Bu olaydan kısa bir sure sonra Po'.onya Kralı Sobıeski ordularıyla Viyanalılann yardımına yetişti ve Türkler kuşatmadan vazgeçıp pek çok sılâh, eşya, çadır ve yiyeceği bırakıp geri çekilmek zorunda kaldılar. Bunlar arasında çuvallar içinde kuçük siyah tanecıkler de var<&; çuvaldan yayılan hoş koku herkesin ilgisini çektiyse de kitnse bunlann neye yarayacagını kestıremiyordu. Anî baskmla kaçınlan Türklerin bulunduğu bir başka çadırda ise, ıçındeki siyah sıvıdan insanın iştahasını açan dumanlar yükselen altm zarfh fincanlar bulmuşlardı, ancak bunlara da değıl içmeye, dokunmaya cesaret edebılen çıkmadı. Neyse ki, bır zamanlar Turklere tutsak olmus Giorgio Kolschitzki adlı bır Polonyah er orada bulunuvordu. Avusturval.lara fiP Y A R 1 N: Türk kafasının her ülkede başka anlamı var Kahve ile Türk'ü birbirinden arırmak öylesine güç ki, Fransa'da piyasaya yeni çıkarılmış kahve konusunda düzenlenen reklâm kampacyası, kahre içen sözde bir Türk'ü ve «Türkler çok severler» kaydını taşıyordu. Lâle çılgınlığı B Avrupa basırunda çıkan bu karikatür 1550 yıllannda bir Türkün, Avustur>a Elçisine «Lâle» hakkında bilgi verişini gösteriyor. ÇÂLINAN TAC AYHAH BAŞOflU dir. Avrupahlann inançlarına göre, 1550 yıllannda bir Avusturya Elçisi, Kanuni Sultan Suley. man'la anlasma sağlamak amacıyla Istanbul'a gelmişti. Sultan tarafından kabul edilmeyi beklerken şehir civanndaki tepeleri, bahçeleri dolasıyordu. Bir gün o zamana kadar hiç görmemiş olduğu gayet hoş çiçeklere rasladı, «Kırmızı zambak» dıre şaskınlığım belirtti. Dilmaçı •Hıyır, dedi. Bunlnr zambak değildir. Kimisl sank dcr, kimisi dc tiılbcnd«Sank mi?» •Evet. biz Türklerin başlarıınıza sardığnnız tülbendlere benzer sarıklar.» Tulbend'i aynen söyleycmeyen Avusturyalı bunu kendi dilinin uyduğu jekilde tekrarladı «Tolipend". Ashnda Elçi ile dilmaçın tim olarak anlaşamadıkları ve Turkün şekıl ve renkleri daha iyi belırtmek için sarığını gösterdiği anlaşıhyor. Elçi bu çok hoşuna giden ve her tarafta bol bol gardüğü çiçeklerden bir miktarını beraberinde alıp ülkesine «otjrdü. soranlara da adının Tolipend olduğunu sdyledi. Kısa surede afijalarak Tıdip1» dijaü ciçeğin unU bütürv. %şJ ^ > ı . lAlmanva, f/ı . giltere. Fransa ve ttalyada ekiîmeğe başlandı. Ancak asıl ilaivi Hollandada gördü ve onu evciîleş tiren, o güne kadar rastlanmamış sonuçlar elde eden bir Hollandalının ünii kısa surede her tarafa vavıldı. Fakat lâlelerini öyle pahalıya satıyordu ki pek az kişi satın alabiliyordu, bu yüzden lâle hırsızlığı basladı ve boylece lâle çılgınlığı Tulipomani» salgm hastalık halini aldı. Bu hastalığın insanları ne inanılmaz maceralara sürüklediğini, bir siyah lâle soeanı için kaç insanm canına kıvıldığını Aleksandr Dumas «La Tulipe Noire Siyah Lâle» adlı eserinde pek canlı bir şekilde anIatmıştır. Hastalığın en şiddetii oldugu yıl 1635 sıralandır. Her kentte lâle klüpleri, dernekleri kurulmuştu. Babalar kızlanna çeyiz olarak lâle soâanlan veriyorlar, iş adatı lan mülklerini lâle tarlalan ile değiştirmevi en güvenilir yatınm sa^yorlardı. Büyük şehirlerde lâle borsala Y ÎNE Türkiye'den Avrupada yayılmış bir dığer salgm da Lâle Çılgınlığı (Tulipomanı) Yazan: 102 FAIK BAYSAL DİSİ BONO "ĞS.2 3U8ADA SLJUJMA44SI P.AOAMI UZU • VEFAT Yüzbası tsmail Hakkı ejl. Dr. Fazıl Ercîyas'ın anneai. Perihan Erciyas'ın kayınvaldesi, tsmail Erciyas. Canan Pulathaneh'nin, Osman Pulathaneli ve Behzar Erciyas'ın büytık anneleri, salihatı nisvandan Öğretmen. Tbe. Hacı SIDIKA ERCİYAŞ vefat etmistir. Cenazesi 8 2.1972 Sah günü (bugün) Şlşll camlinden oğle namazını müteakıa Merkezefendi alle kabrine defnedılecektir. Cumhuriyet 8°7 TİFFANY JONES İnşaat Y. Mühendisi , » îtalyan Oniversitelerinden me V zun, sekiz senelik A^rupa ve f Amerıkan tecrubesi, dört yabancı lisana vâkıf, îstanbul veya Ankara'da İŞ ARIYOR. Hbseyin Tıırjn Post Restant tSTANBLL Benlmki üçü iki geçiyor, dedi. Dündar Selmanoviç soçuklan yiııe ayak değiştirmc>e başlamıştı. Benimki de o>le Mary. dedi. Üçü Um Iki geçiyor. Mnry cansız bir taş bebek gibi gülümsedi. Biz değilsek bile hiç olmazsa saatlerimiz an!aşı>or. Ben bu kadarma da razıyun. Bir gün kalp lerimiz de üçü iki geçe>i gosierirse dunyalar bcnim olacak. Çok alçaktan geçen iki uçakla birlikte bütün konuşmalar yine kesildi. Sığmak fırtuıaya tutulmnş bir gemi gibi bir süre sallandı, sonra >ava? yavaş durdu. Bombalar patlnor. mitralyözler her yeri tarıyordu. Hırsından küplere binen Vadame trene yine ne yapacağını şaşırmıstı. Gözleri hep çokccekmiş gibi olan ta\andaydı. tncedk gecelik entarlsinuı altında nasıl olup da donmadığı sasılacak ?e>di. Uçaklar birbirini kovalama\a başlayınca Hitler'e vuruyormus gibi duvarları ıumrukladı. Hıydutlar, cebennem zebanlleri! diye bar ğırdı. Pansiyonumu nkıriflan bu gece rahat etmlyecekler anlasılan. . , Para torbasını koynuna atıp ipindcn sütyenine bağladı. Deyneklesmiş bacaklarıyla yere dlş çöktü. arka arkaya ıstavroz çıkardı. Sonra tavanda bir yerde lsı'yı görmüş gibi kendinden geçti. Biı 6lü gibi hiç kımıldamadan olduğu yerde kaldı. Sanki bir yaz akşamı parka biraz ha\a almaya çık mış gibi rahat görünen profesör Brown gözünü dikmiş, durmadan Madame İrcne'e bakı\ordu. KaIm paltosunun ve dazlak kafasının gölgesi yere vurmuştu. Hava baskınının şiddctini arttırması uzerine sanki ölüme bir yararı \armış gibi hcrkes birbirine kenetlenmis. bazılan Madame Irene tfibi kendilerini ölümden kurtarması için tsa'ya yalvarma>a başlamışlardl. Elindeki papiyon kiravatıyla orta yerde dolaşan, ısmmak için dizlerioe kadar inen nzun knllannı öne arkaya sallayan Mr. Hudson jünnastİğini yarıda kesip slnirli slnirli güldü. Boyle sığmak da hiç görmedim! diye bağırdı. Oturacak bir yer bile yok. Sığınak değil bit mezar burası. bir tnezar. Madame İrene, İsa'sını hemen btr yana bıraktı. Ağzına düşen takma disini yerine koymaya çahşan Mr. Hudson'a doğru iki adım yürüdü. Sonra durup gozlerini yuvalarında döndürerek baktı. Kendinize geliniz Mr. Hudson! dedi. Eğer siğınagımı beğenmiyorsanız heraen çıkıp gidebilirsiniz. Profesör Charles uzun parmaklanyla bembeyaz saçlannı taradı. Buna hakkınız yok Madame, dedi. Ingülere de tenkit serbesttir. Madame trene'ln yüzü bir ısırgan yaprağına dönmüşlü. Fransa'da da tenklt serbesttir saym profesör, diye bağırdı. Bnnu sizin benden daha iyi biU raeniz gerekir. Yalnız Mr. Hudson bu tenkit serbestliğinden biraz fazlara yararlanıyor. Kendisi iki yıldır pansiyonumda kalıyor, hiç bir gün de bir şeyi beğendiğini görmedim. Her seye mutlaka bir kusur bnlur. Bugünkü nkşam çorbasına da yine homnr homur homurdandı. Tenkit serbestliğtol Mr. Hndson hiç bir seyi beğenmemek anlamına alıyor galiba. Kollanyla vücudnnu snnsıkı sarmış ve korkudan gözleri dısan fırlamış uzun boylu, kocaman ayaklı ve hiç kalçası olmayan bir kaduı nıaktan atıldı. Ben çorbayı çok beğendim Madame, dedi. Keske birer tabak daha olsa da içsek. Hiç olmazsa biraz içimiz ısmırdı. Profesör yine kâğitlanna gömülmüştü. Bu akşamki corbayi ben de çok befendim, dedi. Miss. Jenny'nin pansiyonunda da çok kaldım ama sizinki kadar tatlı bir çorba içtifimi hatırlamıyornm. Madame trene gnrurdan puf puf kabardı. Mr. Hndson bjç beğenmedi, dedi. Çorbasını bir kaşık almadan geri gönderdi. Neden içmiyorsuuuz Mr. Hudson? diye sordum. Çok tuzlu, zehir gibi bir şey. Bu tngiltere'nin en fena çorbası, dedi. Savaşta olduğumuzu unuttuğnnu söylediğim zaman da >üzume karsı «Ben verdiğim paranın karşılığını isterim. Yapamıyorsan pansiyon işletnıekten %azgeç> dije bağırdı. İsa"ya sığınıp sesimi çıkarmadım. Simdi de kalknıış herkesin içinde sığınağımı kötülüyor. Bu sığınağı ben devlct parası\la değil, kendi paramla yaptırdun. Ama şu bombardımanlar yüzünden tamamlamaja \akit bulamadım. Birkaç gün sonra buraya oturacak birkaç sıra da j aptıracağım, aynca soba da kuracağım. Her sey bir günde olmaz. Profesör durmadan yazıyordu. Çok iyi olur Madame İrene, dedi. Yeri de tahta kaplatırsanız ayaklarıraızı da donmaktan kurtarmış olursunuz. Madame İrene ba; ve ijaret parmaklannın ncn nu birbirine sürtttü. Güzel olur, dedi. Hatta aklımdan buraya Türk halıları koydurmak bile geçiyor. Ama hepsl paraya da>anı.vor bunlann. Bir çi\i bir sterlinge cıktı. Ama benim pansiyon ücretleri hep aynı jer te myıyor. Hiç Kimsenin ak]uıa bir peni fazla \erinek gelmiyor bile. Bcğenmeycn Mrs. Jennj'nin pansiyonona gidebilir. Orada da'çorba' yerfne bol bol sıeak su içebilir. Hem onun böyle bir siğınnğı da yok. Hava saldırısı oldu mu hepsi kar içinde bekleşiyor. Mr. Hudson'a elinıden geleni japtım >ine de yaranamadım. Şurada kendi evindeymiş gibi yiyip içiyor Boyuna da deftere yazıyonım. Altı aylık hesabı oldu, bir kere bile yolunu kcsip istemedim. Mrs. Hudson entarisinin İçinde bir aziz çibl süzüldü. Madame trene, Marsilya'da bulunmuyorsunuz, dedi. Burasi tngiltere. Her turlü tenkit « r be>t. fakat insanlara hakarct etmek yasaktır. Sizinlc mahkenıede gonişeceğim. Yine söylüjonıra, akşam verdiğiniz çorba berbat bir şeydi. Madame İrene uçak ve mitralyöz seslerini artık duymaz olmuştu. Ne kabalık, aman ne kabalık! diye bağırdı. Hem de benim gibi bir kaduıa karşı. Bir de sosyalistim diye övünüyor. Eğer bütün sosyalistier sizin gibiyse reyimi savaştan sonra yapılacak ilk seçfanlerde yine Muhafazakârlara vereceğim. Mr Hudson parmağmı bir çocuk azarlıyormuf gibi salladı. Ba hiç bir şey değiştirmez Madame trene. Bu savaştan avanak kapitalistler yenilmis olarak çıkacaklar. Siz istediğiniz kadar kulaklannızl tıkayınız. Bundan sonra yalnız açlığa mahkum ettiğiniz insanlann gözyaşlan içinde boğulacaksuııı. Bundan sonra yalnız siz değil çalışan bütün insanlar yaşıyacak. Hiç bir insanı iki şilinge kapınızda köle olarak kullanamıyacak, aklınıza estiğinde de onu bir tekmede sokak köselerinde dilenmeye gönderemiyeceksiniz. Gözlerinizi iyi açuıız Madame trene. Yalnız cebinize akan paraian değil değisen dünyayı da görmeye çalışuıız. Eçer bu yeni dünyada bir yeriniz olsun istiyorsanız insanlan şimdiden sevmeye alıştnız. İslerseniz size Atlee'nin savaştan önce basümıs nutuklannı hediye edcbilirim. Madame trene göbeğindeki para torbannı hop lata hoplata güldü. Çok teşekkür ederira Mr. Hudson, dedi Hiç zahmet etmeyin. Ben balık pilâkisini severim ama çiğ balık yutmayı hiç sevraem. Sonra şunu da unutmaym, Mr. Churchill de bir Muhafazakâr'dır. Mr. Hudson kollannı havaya kaldırdı. Evet, Muhafazakârlar'ın sonuncusu, dedl. Mr. Churchill'i ben de çok taktir ederim. Kendisi çok f>1 bir savaşcı ve tngiliz inadmuı (arihteki en giiçlü temsilcilcrinden biridir. Yalnız kurulacak veni dünya artık savaşçtlann dünyası olmayacak. Bu dünya sizin rîiinianız olmayacak Madame trene. Sos>alistler büvük çoğunlııkla bütün dünyada iktidara çelecekler ve yeoüzünden savaşı kaldıraçaklar. Insanlar artık mutlu olacak, diledikteri gibi konuşabilecekler. Rusya da bunun dışında kalamıyacak. Stalin pala bıyıklannı burnunun dibinden kazımak zorunda kalacak (Arkaaı «art Türkiye Çinıento Sanayii T.A.Ş. Genel Müdürlüğünden: GARTH Gazeleciler Cemiyeti Başkanlığından: 31 Aralık 1971 Cuma günu yapüacağı evvelce ilân edilen Cemiyetimizin yıllık normal Genel Kurul toplantısı; birinci toplantıda çoğunluk sağlanamadığı için 14 Şubat 1972 Pazartesi günü saat 10 da Cemiyet Merkezinde; aşağıdaki gündemle yapılacak ve mevcudun iştirakiyle müzakereler açılacaktır. Sayın üyelerin te§rifleri rica olunur. TÖNETtM KURULU GÜNDEM: 1) AçJı? ve Başkanlık Divanı seçîmi; 2) Yönetim Kurulunun yjlık faaliyet ve hesap raporiariyle Denetçüer raporunun okunması; 3) Raporlar üzerinde görüşmeler; Yönetim Kurulunun ve Denetçilerin ibrası; 4) 1972 yılı bütçe tasarisımn incetenmesi ve kabulü; 5) Yönet'm Kurulu; Denetçiler; Haysiyet Divanı ve BalotaJ Kurulu seçimleri; 6) Dilekler ve kapanış. Cumhuriyet 895 Müfettiş Yardımcılığı Yarışma Sınavı Hakkında Açıklama v:J/?»;/fff ruoiuıtui K>. VIADl6l/S«2 Bl'8 MÇTAL PAN VAPH.MIŞ e MEYSg Turkiye Çimento Sanayii T.A.Ş. Teftiş Knruluna Müfettiş Yardımcısı almak için açılacak yanşma sınavına ASKERLİK HİZMETİNİ YAPMAMIŞ OLANLAR DA KABUL EDİLECEKTİR. Bu nedenle; 13 Şubat 1972 günu yapüacağı üân edüen sınav; 9 Nisan 1972 Pazar gününe ertelenmiştir. Sınava girmek isteyenler; koşullan gösteren Sınav Statusünü «Atatürk Bulvan No: 211 Kavaklıdere/ ANKARA» adresindeki Teftiş Kurulumuzdan sağbyabüirler, Sınava girebümek için en geç 1 Nisan 1972 gününe kadar gerekli belgelerin verilmiş ve giriş kaydmın yaptirümış olması 2x>runludur. (Basın: A. 571210964/893)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle