25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 23 Kasım 197f * O&ÜR KARjLAfcıM 0£MPEK DAHA EL&MİBA*.. HER.t.AliNLE ÇOK ^cNPi^İMÎ 3Eİ.Lİ ZATtN... BW.K KADiWLARLA $f YftfcM HiîiHııı1!... I5EKIMOLMA14JIN. ĞifMEYE. HAAAİ HI. 1 ... P££İ,PtKİ. Ö VuPüM... AAA.H.',.. OOOF/,.. YAMÖlN D l M . . . K Ü Ç Ü K ^EYTAN SEu BliL HA&KfcV ÜST ütfE İKİ frÖzLÜK TAKTiMMl PAHAlYİ YAPMA/... ÖYLS BAKMA ÜAMA... ALL>H»M! îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 109 Açık yaka çok* şık Brroe gibi görünen beya2 bir gömlek giymi?ti. Ceketini çıkanp oturdugu koltuğun arkalığına gefirmişti. Onun bu halini görünce, daha doğrusu birdenbire Cahlt'i dinlerken tark edince, kafamın içine, Nazlı dikildi. Anlaşılan Ugur, Nazll'yla artık karara varmıştı; Nazh'ya ve ailesine karşı bdş gezen bir kişi olarak görünmek istemiyordu. Fabrika da onun için sarılacağı en büyük işti! Cahit, uzun uzun bllgi verdikten sonra Uğur'a blr yöl,daha görevlnl söyledi. Çünkü Uğur, yapacağı işten korkuyor, anlamazlıktan gelmeye, kendisi alışveriste görünüp, ışini bir başkasımn üstÜDe yıkmaya bakiyordu: «Bak Uğur,» rfedi Cahit, eiinden geldiği değln ciddl görünmeye çalışarak, «Ben, fabrikanın imalât şefiyim; Emre, genel lsletme müdurü; hani hesaptan kitaptan sorumlu. Sen de dışişleri bakanı oluyorsun...» «Anlıyamadım?» «Demem şu, yaptığıraız mallan satntak, onlara toptan pazar bulmak; bizim sana verdiğimiz maliyet değerlerini gözönünde tutarak, müsterilerle pazarlık etmek, yüzde kaç kâr koymak gerekiyorsa, piyasaya göre ayarlamak senin görevin oluyor...» «Tara bana göre bir iş!» diye kahkahayı attı Uğur, «öyleyse lflâs bayrağını şimdlden çekebilirsiniz...» «Nedenmiş o?» diye sordum. «Yahu Emre, ben alışveriş, pazarlık işlerinden anlaraam. Bana kazık atarlar. Bu kazık topumuza birden olur ..» «Sen, briçl iyi oynadığını iddia ederrin degil mi? Hele pokeri?» «Elbette. Bundan blr kuşkun mu var?» «Plastik eşyanın satışı, pazarlanması, müşterilerl« konusulması da aynı poker oyunu gibldir. Elindeki malın. oyun kâğıtlan gibi değerleri belli olacak. Üst yakası, senin karşmdakilere göre oynayabilroene kalır. KendirJ boytece iyarlarsan, hiç zorluk çekmezsin...» •Ğahft, gülumsedir «Bü Srnek güzel Emre.» Uğur, söyle bir düşündü. Sonra gözleri panldadı: «Anladım arkada;! Bazı blöfe bile yer vereceğiz... îyl söyledin. Ne de olsa, iktisat okumus adamın hali başka...» «Sen, şimdl beni alaya alıyorsun ya... Müsterilerden kazık yedjğin zaman ben de seninle alay edeceğim. Bizim plastik eşyaya saldıracaklar. Ortalıkta yapan yok gibi. Tenls Kulüpte de senin öyle anasının gözü tüccar arkadaslann var ki, sana şeşı beş gösterip, sonra da Uğur, tamam, kazıkladık keratayıl diye arkandan çeklştirirler...» Uğur, yine şöyle bir doğruldu: «Bu konoda dikkatiml çektiğin İyi oldu. Yapar mı yapar namussuzlar. Hele blr isletmeye geçelim; gösteririm ben onlara...> Cahit Derairoğlu, saatine baktı: «Üçe geliyor saat; şimdi inşaat alanına gltfellm.» «Bu seferlik beni bağışlayın; siz gidin... Benlm bir işün var.» diye Ufur, özür diledi. Sordum: «Kulüp'e mi?» «Yok, daha erken. Kulüpte beşte buluşalım da biraz top yapalım.» «Olur, gelirim.» Uğur, ceketini giyerken kapıya yurüdü. Kapının içinde durup döndü. Cahit'ın de yakasını bırakma, kulübe getir. Kızlar onu görunce deli dlvane oluyorlar...» Cahit'e baktım, gülümsüyordu. Uğur, uzaklaştıkten sonra sordum Demlroğlu'na: «Şu bizim Uğur'un tutumuna, haline şaşıyorsun değil mi?» «Yok canım; Tiiye saşayım... Gördüğü, bildiği hayatı yaşıyor. Tıpkı Menderes gibi...» «Anlayamadım?» «Şöyle dıyelim: Şu fabrikayı kurduk, işletmeye başladık. Yönetiminl de Uğur'a teslim ettık. Işi yürütebilir mi?» «Olasıya değil. tki günde batınr.» «Menderes'in su sıra memlekett batırdığı gibi...» Düşündüm kaldım Cahit'in bu verdiği örneği: «Pekl...» diye söze başhyacak oldum. Cahit, kesti sözümü: «Diyeceğini seziyor»». Hani diyecekein ki>~ Uğur'a sermayeyı veren, fabrikayı kuÇduran babast, amcası neolüy<Wt îş bilmiyoTlsr mı? Diyeceğim ki, onlann yaptığı iş değil, babadan gelrae, sonradan edinme sermaye ile Uç kâğıtçılık. Bir tnalı. birisinden alıp. diğerine satmak, hani aracılık, benim iktisat kitabımda yazmaz Emre... Bu işi, günün birinde Uğur rfa öğrenip yapacak. Çünkü elinde babadan, amcadan gelrae sermaye olacak (Arfcan *ar) Bin zahmetie k&rargâha döndüğüm zaman, beni hemen o gün agırlıklan taşıyan, Cemal'e gönderdıler. ünu da gittigı yol dan çevirerek başka bir yol gös termemi ıstediler. Cemal'ın yanına vardıgım zaman, onu karlara batmış ve bir adım daha atamıyacak halde buldum. Kolum çok sancıyordu. Cemal daima yanında bulundurduğu ilâçlarla beni tedavi etti, kuru peksimet verip çay içirdı. Karargâha bitkin dö nebildim. Yüzbaşı Basri: Şimdi karargâhta bulunan süvari tegmenı Hakkfyle birük te karsjki tepeler üzerinden bize dogru gelen düşman yönüne gidecek ve keşif yapacaksın! Ben subay arkadaşım ve yirmi süvanyle tepelen lndim, dereyi geçtim, karşıki tepeye tırmandığımız zaman düşmanla aramızda Uç kilometre kal* mıştı. Ancak bir ath grup olarak gelen düşmarun halinde bir düşman niteliği de sezilmryordu. Bizim birlikler Ise bu ath grubun peşinden gelecek uzun bir yürüyüş koluna karşı mubarebe düzenl alıyordu. Vakıt akşam oluyordu. Demek ki, bu gece venlecek kanlı bir muharebenin arifesindeydik. Yanundakl arkadaşa şunu teklif ettim: Karşıdan gelen atlılar sekiz on kışıden meydana gelen bir süvari öncüsü olabilir. Biz hücum edelim ve bunları yakalıyalım. Tam bilgi alır ve gece bastırmadan dogru bir haber verebiliriz. Bu kararla atlan dörtnala sürdük. Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı İki düşman arasında gördüm, dua ederek yavrusunu aldı. Demek ki anne benim arkanv dan kendisini suya atmış, ve beni izlemis. Yola devam ettik. Pervari dolaylartnda Şerhenis deresine geldigimiz zaman artık açlık canımıza tak de. mişti. Fakat bu suyu geçmek için mutlaka köprü yapmak gerekti. îstihkâm bölügümüz üç gün uğraştı. Köprüvü kuramadı. Derleyen : tlhan SELÇUR BİR NEDEN l Kurmay Başkanı kararlıydı: «Tümen, burada ölüme tnahkum...» diyordu. «Ben kumandana söyledim... Yanıma iki subay beş er alarak bu suyu geçeceğim... Ya geçer, tümeni kurtarınm.. Ya boğuluı tümenin ölümünü görmem.» alarak bu suyu geçeceğim. Ya geçer tümeni kurtannm, ya boğulur tümenta ölümünü görmem. Kumandan beni onayladı. Ben de sözü münasip gördüm. Şimdi süvari bölüğüne de emir verdim, en kuvvetli atlılardan beş nefer seçecek. Haydi hazır olun! Muhakkak ötüm olan bu yolu kabulden gayri bir çare yoktu. Cemal çadıra dönerken: Şelâhattln. ölüm Mçiml Onemli değil; yalraz beniro gırtlağım çok kai'idlr, cabuk boğulmam sıkıntı çekerim diye korkuyorum.. diyor ve kahkaha atarak: «Altı da bir. Ustü de blrdir verin.. Mevt ise son rUtbesldir askerin..» Şiirini okuyordu. (•) Atlara bindik. Bütün karargah kıyıya toplanmıs bize bakıyordu. Yzb. Basri aünı sürdU. Biz de arkasına takıldık. Bir saat süren ve tehlikelerle dolu bir yolculuğun çetin mücadele'inde karşı vakaya gecebildik Ama iki stlvari erl sulara kapıldılar. Ve bagira bagira binlerce adamın eöztl önünde binlerce adam hesabına trurbarı gittller. Biz Karşıvaka'va geçince son hızla Pervari"ve vöneldik. Yolda blr dew kervRnı un bulduk. Derhal vanlanna bir süvari katarak tümene volladık Pervari*ve kadar yolda epev erzak bulup hepsinl sevkettik. Zaten ktin satacak yer anvordu. Pervari ağaçlar arasında. sulak. bağlık, bahçelik blr yerdl. Kaymakam bizl lcarsüadı. Derhal taaliyete geçildl. AÇLIK VE SU Birkaç kez karşıya süvarl geçirip, Pervari ilçesine haber göndererek asker için erzak getirmek istedik.Süvariler geçemediler, ve b> ğuldular. Açlık ve su!.. iki düşman arasında koca tümen perişandı. Bir sabah Kurmay Başkanı beni ve Cemal'i çağınp dedi ki: TUmen burada ölüme mah kumdur. Ben kumandana söyledim. Yanıma iki subay beş er Köprü kurmak ve taşe için gereklı şeyler sevkedildi. Bir anda bütün kasaba harekete geçmiştt Bunun bir nedeni vardı. llçe Jandarma Kumandarunın emrini dinlemiyerek Itafile başmda jçitmek istemiven )anâarma erinl Cemal. Hükümet Konağmda bir kursunla vere sermişti. Bu terör. bütUn kasabayı, tümeni kurtarma yolunda sefer berlige geçırdi. Biz bir avdır *ctık Sıcak yemeıc ve ekmek biza cennet meyvası kadar hoş geldi Pervarl'deyken Başkumandanlıktan şifre aldık. Yarbay Halil bey Mıralay (Albay) olmuş ve Van gölü dolaylannda toplanmakta olan Beşincs Kuvveı Sefenye ile Bınncı Kuvveı Seferiye ve Halepten gelmekte olan 3b na Tümen Halil beyın emrine verilerek Halil bey Kolordu Kumandarüıgına vükseltilmişUr. Bizim kumandan o sırada otuzdört vaşmdaydı. tki gün sonra Pervari'ye gelince Halil beye emn verdik. Tabıi berkes memnun... Bir gün sonra da eskı Kuvveı Sefenye karargâhıyle veni Kolordu Karargâhı aynldı. Cemal Ue ben kolorduya alm dık. Kuvveı Seferiye Karargânında bıraitüdık. Bu tutumun nnlftmındff «ıstenmeme» vardı. (•) Cemal'e çok şey borçluydum. Bu Ustegmen arkadaşım alabildiğine cesur, neşeli ve arkadaş canhsıydı. TANIDIK Arazi biçimı bakırotadan kar şı taral bizi görrnüyordu. Yedlyuz metreye yaklaştığımız zaman bunlann Tüık olduklarını gördük. Daha yanaşınca tanıdık, karşıdan gelenler Dilmar.da bizimle beraber olan ve sonradan başka bir gö revle ayrtlan jandarma bırliğindendiler. Derhal birliklere bir yazı yol ladım. Karşı mızda duşman olmadığını ve birliklerimizin akşam varacaklan ordugâha düzenli gitmeleri gerektigini büdirdim. Gün battıktan bir saat sonra ordugâha geldiğimizde Basri bey dedi ki: Biz tepeye çıkuğımızı ve kılıç çekerek bu süvari koluna hücum ettiğimizi, fakat sonra durarak hep beraber geldığimizi gorünce bunun dost bir kuvvet oldugunu anladık. Ama savaş düzenine geçen birlıklerimiz öndeydi ve hava karanyordu. Mukadder bir felâkete nasıl engel olacagımızı düşünürken yanımızdaki süvarilerin dörtnaUa birliklere gittiklerini ve birliklerimizin savaş düzeninden yUrüyüş koluna geçtiklerim gorünce çok sevindik. Kumandan Halil bey senin ıçin «çok degerli, çok cesur bir ço cukmuş» dedı. Kurmay Başkanı bunları aniattıktan sonra elimden tuttu ve beni Halil beyın yanına götürdü. Selâhattin'e takdirlennizi söyledim, çok sevindi, teşekkürleriru arzediyor™ Halil Bey: Bence en cesur adam ölen adamdır. öldüğünü görmeK isterim Selâhattin.. Çok ciddi ve cesur bu sözlerin damarlanma kadar ışledigini hissettim. Yola devam ettik, 40 yıl önce Cumhuriyet., 'BEŞ Bu hususta faaliyete geçecek olan fabrikaların bu ucuz elbise 23.11.1933 I MALKOCOĞLU yazan veçızen.Ayhan BAŞOGLU VVELKt gün Bakırköy. •'•• Feshane fabrikalarını gezerek tetkikatta bulunan Başvekil îsmet Paşa, müessese idarecileri ile bir toplantı yapmış ve halka ucuz elbise verilmesi için gereken tedbirlerin alınmasını istemiştir. Dün, Sümerbank Müdürü Nurullah Esat bey fabrika müdürlerini toplayarak bu hususta ünkânlarm teminini araşürmış ve görevlilere tâlimat vermiştir. Fabrikalar tarafmdan bu düşüncenin tahakkuku için icap eden tedbirler alınacaktır. Sümerbank tarafmdan fakir hal ka ve köylülere dayanıklı feshane kumaşından dikilmiş hazır bir elbisenin 56 liraya çıkabileceği hesaplanmıştır. LİRAYA BİR KA^ ELBİSE leri nihayet bir ay zarfında satışa çıkarabileceği sanümaktadır. (JNtVERSİTEMlZDE görev alan yabancı profesörlerden bazıları Türk harflerini öğrenmi^ler ve derslerini Türk harfleri ile not ettirmeğe başlamışlardır. Hukuk Fakültesmda Alman profesörü M. Hirsch ilk defa olarak Türkçe ders vermiştir. Asistanlan tarafmdan Türkçeye cevrilen dersi, profesör bizzat Türkçe olarak okvımuîtur. MEMLEKETlMiZtN her tarafmda özellikle Orta Anadoluda kıs hüküm sürmeğe başlamıstır. Trakyada birden havalar soğumus, Edirnede birkaç gfinden beri 17 derece olan sıcaklık ekd üçe kadar düşmüştür. Karadeniz sahillerinde de fırtına ile yaği5İar başlamıstır. Tokat ve Boluda kar yağmaktadır. YARIN: BİTLİS DERESİNDE İNSAN CESETLERİ TİFFANY JONES EMFESTf "TEyZE1.. ON BİNLERCE Bir akşam üzerı büyük bir suyu geçiyorduk. Yıkılmak üzere olan köprüyü asker tutmuş, birliklerden başkasının geçmesine müsaade etmiyordu. Oysa düşmandan kaçan onbınlerce erkek ve kadın suyun başına toplanmış bagrışıyorlardr. Bizı bırakıp, nereye gıdiyorsunuz? Tabıi kimse bu feryatlara önem vermıyordu. Biz, Cemal, Ercin ve bazı ar kadaşlar köprüden geçmenin mümkün olmadıgını gorünce, Kürtlerden bir kılavuz aldık, suyu atla geçmeye karar verdik. Zaten birçok araba re at sudan geçiyor, halk kendiru su yun öte yanına atarak kurtarmak istiyorda Tam hayvanı suya süreceğim sırada, bir kadın dörtbeş yaşlannda çocuğunu arkama koydu. Ben de ses çıkarmadım. Ortalara dogru su atın Uzerinde oturduğum yere kadar çıkıyordu. Çocugun ayaklan su içindeydi. Küçük korkusundan belıme sarümıştı. Nıhayet dereyi geçtik. Benim de aklıra başıroa geldı: Bu çocuğu ne yapacaktım?. Derken çocuğu veren kadının birdenbire yanımda belirdiğini . (âuKDON oNUNtA UŞT|. «ÖBSEN 3AYIUBSIN GARTH Bİ7 ÖNCE 6ÖVDELBBIMİZ &I&I B P b B CABİAOJ OtMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle