Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA DÖRT: ıCUMHURlYET: 3 Şabat 1971 DÎPTEH GELEH SES S. EDÎP BALK1R ARLIKLAR, zoriuklar ensemde öylesine boza pişirmekteydi ki iki ucu bir a raya getirmek için türlü çarelerin kapısını omuzluyordum. Blr yandan eğitmen kursunun işlerini yüriitürken bır yandan da eğitmen adaylanndan îaydalanarak sağa sola çeki düzen vermeli, aynca enstitüye çağırac&ğım 200 çocuk içjn en azmdan gerekli bulduğum hasırlıkları yoluna koymalıydım. Anu ne gezer! Bisim canı tea Genel Müdiir (Tonguç) durur mu hiç? Onun yualı algıtını yiyince artık beklemeye, şunu bunu derleyip toparlıyayım da ondan sonra öğrencıleri çağırayım demeye vakıt ve takat kalmamıştı. Tonguç'un mektubu şu: «Kardeşim Edip, Senln bir çok mektuplannm kendfan Arifiyeye giderim diyerek cevap yazamadım. Hallmlrî ba imkân da şbndi hemen tahakknk ettirilecek gibi görürtmüyor. Onuo İçin sana esaslıca bir D ârenci akını kaç noktayı yazmak islerim: 4) GELEN raporlardan enstitü talebesinin hâlâ çağınlmadıgı anlasılıyor. Buraya gelenler senin karyola boyattıfını, adamakıllı hazırlandığını ilâve ediyorlar. Şimdi senden ricam. derhal talebeyi toplaman. Bu işi klâsik almamak şarttır. Nasıl Kastamonuda çadırla işe başladıksa tıpkı onun gibi talebeyi hemen getirmeli. £ MtTEMADtYEN filânın tâyini, falanın tâyini diye mektup yszıyorsun. Müesseae, öğretmenler için mi, talebe için mi? Talebe olmayır.ca öğretmeni ne yapacaksmî Bu müesseseleri klâsik öğretmen okollarına benzetmemek içln elinden ne geürse hepsini yap. Ilerkes blr defa sersemlemeH ki yenl bir raziyet alabilsin. Halbuld görün&se göre »en bilinen mektebi hazvlayarok sonra faaliyete geçmek istiyorsun. Bu dofru olmaz. O ENSTÎTÜ talebesi gelir gelmez onlar için dershane açm&k yok. Yağmurlar bastınncaya kadar bebemehal çocuklar, eğitmen tertibi, dısanda ders görecekler. Ancak bu tedbirle klâsik tedrisat nizaroını kırmak müm kün olur. Bu fibi tırsmtlan kaçırmamah H. TONGUÇ» Bu mektup iki ayağımı bir pabuca sokmuştu. Beş il'e çağ. n yazılan yazılıp hemen gönderildi. öğrenciler gelesiye kadar da yatacak yer, yat&k, karyola, çarşat, battaniye, yemek masası, oturacak yer, çatal, kaşık, kap kaçak, mutfak düzeni .. gıbi işleri yoluna koymak için uğraşıldı. Derken öğrencileri beklemeye başladık. Tas lurmak. bel bellemek. yol yapmak. duvar örmek, «Ift sürmek, hayran Sütmek, eklp biçmek ve de okumak. adam olmak... tşte köy enstitülerinin görevlerinden başhcalan lara göz kulak olsunlar diye. İlk öğrencimiz Geyveden babasiyle gelen, tertemi2 kılıklı. görenlerin hiç de bu köylüye benzetemıyecekleri bir kızcağızdı. Baba kövdeki bagından bir sepet de üzüm getirmiş hediye olarak. Ortada eğitmen a daylanndan ve onlann bir kaç öğretmeninden başka kimse yoktu. Adamcagız «Ben ?imdi bu kıı çocufutru yalnız başma buraya bırakıp nasıl gideyim?» diye telâşlandı. Onu jratıştırmak 70r olmadı. Arkadaşlan gelinceye kadar ona bizim evde eşimin yoldaşlık edeceğini anlaürm. Yeteri kadar güven kazandıktan sonra Tahat rabat, çekti gitti. Ertest gün Istanbuldan akrabalariyle fld kız ve bir kaç da oğlan geldl. Eğitmenleri, enstittl öğrencisl sanınca kadınların nevri dönmUş. Bu egitmenlerls konusurlarken yetisük. «Biz kulamnızı bu kart adamlann arasında bırakıp nasıl jrideriz, hem oğianVarla ne işleri var bu kızlann?». Askerliğini yapıp gelmiş olan egitmenlerin enstitü öğrenci si olmadıklarını; onlann burada altı ay kaldıktan sonra köylerine atanacaklannı söyledim. Oglanlarla beraber olma işine değinerek dedim ki birisine'. «Sizin köyde kadır.lar, kızlar lçln kaçföç v»r rrn? Nasıl orada biitün köylü bir evin insanı gibi yaşıyorsa burada da tıpkı sizin köyde hep beTaber yaşadı|ınız pibi . Ktzlanmz kövün oknlunda oğlan çocuklarla hep bir arada okumadılar mı sanki? Burada da öyle işte...» cuk diretmiş. «Her şeye razıyım. Hepsinin hakkından gelirimi, beni alın» demiş. Istek, bu denlt güçlü olunca bunun arkasında kale gibi işe yararlık var diye düşünduk ve aldık elbet. Tek ttik derken illerden öğrencı akını başladı. 25 Ağustos 1940 da durumumuzu şoyle bir toparladık: 19 kız, 134 erkek •••••••••••••••v olmak tizere 153 öğrenci gelmişti. Halbuki seçtiğimiz ve çağırdığımız öğrenci sayısı 200 dü. ttemek ki yüzda 23 fire vermiştik. Gelenleri kılıklarından sıyınp sırtlarında getirdikleri partallan bîrer torbava koydurduk. Ver diğımız gıysilerle erkekler çakı gibi dirileşiyor, kızlar da şipşirin birer çiçek gibi güzelleşiyonlu. Kız çocuklar iş günlerin de giydirdiğimiz tulumlan baştan yadırgamışlardı, ama buıu da hemen alıştılar İlk gelenler ERtMlZ Adapazan kavşağında bir istasyon olduğvna göre çocuklar her yönden trene binecek, pek azı karadan gelecekti. Benlm kanımca bunlar öyle kolay kolay kopamazlardı yerlerinden. Tren saatleri belUydi. Onun için kulaklannuz kiristeydi. Bir iki açıkgöz eğitmene de görev verdık istasyonda, gelecek çocuk Y YARIN ANA TEMEL ATILIYOR • •IIUIIIIIIUHIIMHIIIMHIIIIIIIIIIIIIIIHİIJ Konu ve resim A Y H A N BAŞOĞLU 11TUNADAKIHAYALEI FAKİR BAYKURT 137 O kim, biz kim, değil ml Allahım? Onnn içi itlerle kurtlarla dolu, vitneler fesatlarla dolu, insanlıkla heçbir elâgası yok onnn, biz öyle ae|iliz, defil mi Allahım? Sen onu, onun gibileri tiim bosla da yönünfl bize dön, bak heç seni mâçnp ediyor muyuz. bak heç seni üzüyor muvuz Allahım! Kes onlardan elâganı Allahım, temiz Allahım!» dedi. Sindiği yerden kalktı. Kayanın gölgesine durdu. Tıpırtı yaklasıp jeliyordu harımın içinden. «Düriiü!» dedi birden. Su Ribi bir ses... %t. cenin içinde aktı gitti. Durdu. «Dfirütifi:» dedi bir daha. Dürünün içi altüst oldu. Korktu. Dizleri çözülüverdi yeniden. Hiisüp bayılacaktı. «Heç korkma Diirü, ben Linlin dedeyim, el defilim. Senin vanına geldim. Sana karşı çıkmaya geldim. Hneusla konustuk. Böyle nyçun gordiik. Bak, sesimden tanı, korkma benden. Sesime dıeçat et. Dürü, yavrnm . » Hanmın çitine do^ru vürüdü. «Bitirdin? Başardın? Defil mi kızım? Sapladın tırpısı? Burktun? öylece bıraktın? degil mi gözelim? Dürütt, ses ver! Basardın defil mi?» Dili atzında kenetlenip kalmıştı Dörfinün. Zorladı kendini iyice: «Heya Linlin erami hey». valla heya!» dedl, korkııdan. sevinçten. coçkudan konuşamadı başka. I.iıılin kojtu. thıt elimden k\z! dedi. «TOkün • r » oırrda ver banır! Seni kanndtma alıp «ilhftra> as uçuraoam' Bilhmta eşkiya Mevlüdün bubası Ejrafçeye te«lim edecem. Ulugugla böyle konustuk. Şinci vörii bnkal'™..." dedi. Tultu Diiriinün elinden. Elleri tirriyordu. Belln. deki kuşağı roziıp aldı. Kendi bellne bağladı Linlin. Çalıların arasından bir keçi yolu buldolar. Vnrdular yoku$a. Kırmızı şafak srürelip geliyordu arkalanndan. Elmalinın iizorindeki dağın başmdan sökülüp gellyordu tazecik. Goğıin oralan bir gellncik tarlası gibi allanıynrdu. Safapın allan sarıya, yeşile, su rengine. cam rengine dönüvordu. Allaruı icinde tel tel maviler geliyordu. Maviler toz gibi çoğalıyordu. Iraktn Eveinin. Gökçimenin, Kayadibinin lavukIan. lıorozlan uyanıyordu. Horozlar doğruluyor, başlarm: arkalarına devirip btmeye başlıyorlardı. Klmalının baçından $afak koşarak geliyordu. Çaltlarm arasında uyuyup kalmış tavşanlar. ayak seslevinden uyanıp fırlıyorlardı. Uyku sersemi biraz gidij, duruyotlar, sonra Dürüyle Lintinin g\dişlerıne bakıyorlardı. Linlinle Dürünün gidi$leri anlaşılacak gibi değildi. Kaplumbagalar, kirpilcr, sulcymancıklar, yılanlar, çiyanlar başlannı uzatıp cıtırtıvı dmliyorlar, sonra gecip Rİttisini görünce. gene gecelerine, uykulanna dönüyorlardu Kriylüler uyuvordu kırmızı safağın altında. Damlarm fısta dumana kesmişti daha. Gelinler tenckclerin: bakraçlannı alıp su doldurmaya gelmemislerdi çesmelere. tmamlar, abdes alıp ezanlannı k ^ k.ilkmamışlardı. Bacalann dumanı dlrek olup dikilmemiştl. Analar un çuvallannı açıp un almaraıslaı, clememisler, yogUTmamışUr, saçlann karşısma germemislerdi daha. Bebeler ömürlerinm en tath uykularını uyuyorlardı belkl! Linlinle Dürü. keci yolundan yokuşa yukan gidiyorlardı. Yukan Kırlının üstüne vardılar neden sonrt. Safak yayıldı. Horoz sesleri ortalığı doldurdu. "tüiıınin ötün! Ötün gözel horozlar ötün!... Oti"i mına koyum! En beğeninizle ötün!..^ dedi Linlin. •Ötün d< biitön köylerden duyulsun. Otün de bııfin dünyada «ahah olsun!... Ötün gözel horozlar ötün'...dedi. Karatepe. dağlann en basmdaydı. Bilhos ondan da ötedeydi. »Uzak mı daha Linlin emml?» diye sordu Dürü. Karatepenin altmdnn geçiyorlardı. tncecik blr dere çaglayarak akıyordn. •l'tersen *enl sırtıma alayım! Canım cıksra. Isterse hemen öleyim bnrda seni dasırken! Heç çe« kinnıe söyle bana!..> •Kendim giderim ben Linlin emml. dah« yorulmpdım ki! dedl. .Yalnız şu derede bir ell yüzumüzıi yusak gecikir miyiz?» diye sordu. •Ve gerikelim? Var. avuçla da çarp yüzüne. El. lerin! de yıka bir. Yıka. eyt olur...» Cekti Düriiyü, Ikisl bhlikte derenin üstüne vardılar. Eğilip ell yüz. lerini yudulır. Dürü. ku«ağmın arasmdakl anahtan hatırladı hirdrn Linlinr göstermeden çıkanp suya fırlattı. Efildi suya el' yüzünü bir daha yudn. Linlin do yudu bir daha. Çaroa carpa yudular yüzlerinl. Soa. r» kgçalamadnrt yürüdülpr .. Bir çanrlıfa çıktılar. Çayırlıçuı ncn 'ralılıkh. Çnlılann dibinde bir kuş âönuyorda'. Çajnrı sofra gibi reviriyor. rik cik clk dönüyordu. • Okse çirpml;!» diye bağiTdı Dürü. Rottu. Linllıi de kostn ardından. Ruşun basma vardılar. Dürü hemen e|ilip avucladı kuju. Linlin de çabuk cabnk ökseyl bosandndı. rÇ\\ röjrüslii bir karabakkal kusu. Linlin emi! haktı fcoşa. öksenin Ipi ayagmı kırcmışti. Dürüntin yaralı ayağı gördfiğü yoktu. .Anııı, sunun cözelllğine!...» diyor, göğsüne bastınyordu Uu?u durmadan. Karabakkal da ağzmı açryor, iarmak Ijtiyor. böyleee kaçip kurtulmayı deniyordu. Bira jrirtiler kuş ellerinde. Bilbosun etegine «gdılar. Günün doğacaei yerler iyice sirmalandı. Sim. di her yer şafaktı. Şimdi dünya şafağa batmıstı. Dürü, knrabakkal knsunu tutup öptü: •Salacam bunn Linlin emml?. dedi. linlin haktı. giilümsedi: «Sal tabii! Saiıver gitsm Sişgöbeğin yerine!» dedl. •Yooo. hec de onun yerine değil! Öyle salaram, kendimden: Bu onun gibi yüz dene Sişgöbefe değer. Oylı safacnm..... Ne soruyorsun. salıver! dedi Linlin. Dürü ssldı ku«u. Kırçık bacağuıı aksatarak örup eirti karabakkal. •üçtu Linlin emml!.... dedi, bafırdı kuşnn ardından. • Lçar tabil!... Üçacak tablü... dedl Lmlin,güldü. •Vanrız korkma, çok yaklastık...» Kapılar açık Onlara, derslikleri, reviri, bütün öğrencilerin birlikte yemek yiyecekleri yemekhaneyi, kız çocuklann kendi başlanna yatacakları yaîakbftneyi, bahçgyi, Rörüleeeifc \!Ş>«tUn yerleri dölaş' hrdık: Öeı1 afeftıan' Institümuz kapüannın kendilerine açık ol' dugunu; dilediklerinde çocukla rını burada görebileceklerini, isterlerse bizlm konuğumuz da olabileceklerini anlattık. «Ama bey köyde, kızlarla o|lanlar bir çatı altmda beraber yatacakiarmış diye içimiri bulandırdılardı.» «Haltetmiş bunu böyle dlyen yüzü kars soysuzlar .. Neyse kendi g:öxcefinizle fördünüz de efriyi. dofruyu temelinden öğrendiniz.» «Az kalsın kanıyorduk da ha!. Bak bir de çocuklanmız bövle inizel yerde okumaktan olacaklardt. tvi etmişiz de gelmişiz. Artık gözümüz «rkamızda kalmadan gönül ferahlıtıyla yerlerimize döneceğiz. Allah razı olsun sizdenS Ertesi gün sabah karanlıSmde evimizin kapısı, «eüm, rüra!» İerle az kalsın aşağıya inecekti. Pırladım, açtım, karayagız bir çocuk: «Bizi alır mısınız?» diye mırıldandı. Giyinip gelecegıml söyliyerek onu yolladım enstitüye. Daha içeriye glrerken takıldılar peşime ve hemen anlatmaya başladılar serüvenlerüıi. Gerededen Eeliyorlarmış. Konuşmaya Bnayak olan çocuğun adı, Şakir Karataş'mıs. Diyeceklerinl bir çırpıda tamamladr. «Ben okumaya çok meraklıyım. llkokulu bitirdikten sonra okumamı sürdürecek yer bulamadım. Türlü bahanelerle yol verdiler bamt, ben de çirak durdum bir helvacıva. Günün birin. de ustanın getirdisi gazetelerden bir parça kopanp helva sararken, Arifiyede köy cocuklannı okutacak bir enstitil kunıluyor. diye bir yazı ilişti çözüme. Hemen oturdum, buno a damakıllı olrudum. tşi de şuradan bnradan soruştunıp inceledim. Benim pibi meraklı ar kadaşlara dnrurdum bo tneseleyi. Sörbîrligi ettik, hep toplamp geldlk işte...» DİŞİ BOND •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••aiMIIIIMIIflllllll 25 TİFFANY JONES EMİM (ÇİMOEÜ OUDUGUNl) ANIATT1 var) GARTH Kendi gelen HOVEN'İM EN GClZEL SENFOMİLE AYLÂK MUSA 4NXARINDA getirdikleri diplomalarım. klmlik cüzdanlannı gözden geçirdik ve hepsini de aldık. Ertesi ptm, Aziz önüne kattığı bir çocukla bizim odaya girdi. dedi ki: «Bu d» kendi felen.. Enstltüve yazılmak istiyomıuş. Pek vaivardı. Ben de sınavsıx olmaz bu iş. dedim. Ama seni öyle zora sürmiyeceğim; kolay tarafm. dan tutacağım: Aç bakayım avuçlannın içini jföreyim bakavnn bir kez. nasir tutmuş mu, tutmamıs mı? tşte benim sınavım böyle.» Çocuk avuçlarmın içinl açmış, nasır yerlerini göstermiş, «Ben Özbeöz köylüyüm. Ham fnsanlardan değilim. işe yatkınım.» Aziz. enstitüye öğrencl olarak yazılmanın kolay olmadığım anlatmak istemiş: «Bnrada tas kırdınrlar, bel belletirİPT. TOİ yaptınrlar. dnvar ördörürler. çift sürdürürİFr. havran püttSrürler » dive bin dereden su getirmiş. Ama ço Y dive devam ettl.. Sesınde bir tehriit havasi yok Sicil memuru kulağım kabarmuydu? Adam boşlukta çırpltıyordu: nıyordu. Kendml toplamak Bir şey duymadmız mı? için bır bardağa afır agır dökBlr an sessiz durdular. Yantügü ilâcın damlalarını sayıyordaki odadan hafif bir çağn işidu.. tıldi Martin katıiya gitti. Doktor ne dedi?. Madam Martin: Boşvermîşim doktora. Ne anlatıyorsun ona diye Olsun, al bak .. Jç vavaş sordu? yavas . Fena degil tadı Ben .. Bir şey... Kocasına baktı. sonra Maie Komiser değil ml o gelen? ret'ye baktı. Nihayet bir omuz Ne istivor yine? silkisivle lçti llâcı. Maigret kadını görmüyordu. Kuskulu Iruşkulu : Ses çok a'^aktı. vatakta vatan Gercekten benim sıhha*imi bir insanm sesivdi. Ama yine sormak icin mı geldiniz dedi. de çok soğukkanhydı Lâbaratuvarlara eiderken Komiser sıhhatini sormasövledi kamrı kadm ya gelmis. Söyle girsin lçerl. Dur. Is Bir sevler çıkartabıldmiz mi? lak bir havluyla bir ayna veı bana, bir de tarak. Henüz hayır. Yine sinirleneceksin.. Yorçunlufiunu eöstermek Wn Kocası sersennın Dinyaı Bır Doğru tut şu aynayı. Haeörlprtni kaoattı Martin Maiggün bu krizlerden birtnı bahayır.. Asağı indir biraz. Bir ayrefye bakıyordu Maigret ayane edip akıl hastahanesine kanayı bile tutmaktan acizsin .. ğsı kalktıKaldır şu küveti.. Ah bu er pattı kızı. Bir hafta sonra da tîeçmiş olsun Daha tyıslkız öldü orada. kekler. Kadın azıcık olmadı niz çimdi Nereye oturup, nereye bakamı ahna çevirirler evi. Şimdi Kadm ses çıkBrmadı Ma:gref cağını bilemeven Martin: cağır onu nin gıcmesine Maigret de en HeyecanJanma, diye rica Oda vemek odası pibi mahgel oldu Martin'in kendısını ge ediyordu. run ve kasvetliydi. Kötü dösençirmeve gelmesine Maigret: miştı.. Eski bol perdeler, eski ' Rica ederim avnlmayın ya Akıl hastası mıydı. diye kumaşlar, rengi kaçmış halılar.. nın dan sordu. Daha kapıda, Maigret kadının Zavallı sdam Adeta korkuBirden kadımn yüz çizgıleri bakışlannm üstüne dikildifini yordu kadmla valniz kalmaksertleşti. Sesi aksileşti. hissetti. Gavet sakin. fevkalâde tan Yapısmak ıstiyordu komiberraktı kafası. Yanl aslında kocası mırtulsere Çünkü üçüncü birı varAsık yüzünde tath bir hasta mak istemişti kendısınden. Alken daha az aksieniyordu katı ay olmadan da bir başkasıygülücügünün canlandığmı gördın. la evlendi. Hepsi avnı bütün dü Maigret. Oöreceksinız önemlı bir erkeklerın.. Sen kul kole ol, öl Kusura bakmaym, diyorşey degil o kadar onlar için... du.. Her taraf pek dağmık... Kocası: Yemek odasını geçerken koBu kriz yüzünden .. ridorda bir pısırtı ışıtti thti Yalvannm, diye içinl eeklVe üzgün önüne bakıyordu. yar Mathilde tam odasına gıreyordu. Ama çimdi daha iyiyim.. cegl sırada vetıştl kendısine. Yanna kadar kalkmam gerek Senin İçin s&vlemiyorum Günavdırı maıiam. ayağa, cenaze töreni için... Ya bunu. Hoş sen de oriardan daEll Inpının tokmagmda, cerın degil mi tören? ha iyt bir matah degilsin ya. E\et yann Her zaman geVe Maigret birden bir kin vap vormeden korkuyla baktı Maigret've lir mi bu krizler? ısınınm fışfcırdıjjını hissetfi Çok küçükken gelirdl. Ama ~ok kısa bir an için oldu bu Maigret alcak sesie Konuşukız kardeşim... Çok da açıl: degildi Buna rağ vordu KapıİHn dinlemek için Bir kızkardeşiniz ml var? men Maigret aldanmadığından Madam Martin'in de keza aya Hayır iki. Doğrusu neyse emindi. fia kalkabileceSinı ve hempn ku onu öğrenin. Küçük olanma da ICadm: lsk kabarttığını tahmm ediyorböyle krizler gelirdi. Evlendi. Şayet ben burada olmasam. du. • lArkası var)