Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sanat ve Geleneklerîmîz 9 Divan fahir onger Sanatımızı geleneklerimizle ilgüi temellere dayandırmak, geçmişimizle daha yakın ilintiler kurmak gereği son günlerde yeniden tartışma konusu oldu. Kendt benliğimizl, halkımızın sorunlannı yansıtmak için izlenecek yaratış yollan aranırken, özellikle eski şiirimizde geçerli araçlann halk yaranna kullanılması söz konusu edildl. Sanatta moda akmv lan izlemek, onlarm yörüngesinde eserler vermek yerine, tarihlmizi yeniden değerlendirerek, klâsik şiirimize dönerek, şimdüdnden daha başanlı eserler vermemiz olanaklan araştınlmaya başlandı. Bu düşünceden hareket ederek yirmiyi aşkın yazar. incelemecl, eleştlrmen, şair, romanci ve hlkâyecimize yandaki sorulan yönelttik. Cevaplan, bu saymuzdan itibaren geliş srasına göre yayınlamaya başlıyoruz. 1 tftkemizde geçmlş yusyıHann sanat ve düşünoe akmüanyla çağdaş sanatm üintileri konutandakl düşüncelerinis nelerdir? > 2 Son günlerde tartıçma konusu olan geleneklc rimizden yararlanmada özellikle divan edeblya tmm, genel olarak da halk edeblyatı, halk s» nata, halk düjuncesinin yeri nedtr? Ne olma ld Gelenek ve göreneklerhnteden yararlanma sö» konusu olabüir mi? Yararlanacaksak bunun sınmnı nereye kadar, ne ölçüde, nasıl çizebiliriz! şiirine donuş len isimlerinden biri. 5«re nerden ve nasıl baslamıs. nice asamalardan «onr» bugüne gelmis, büiyoruz, değil ml7 er iki salrimMn de işlnln ehli kişiler oMuğU besbelli. Ne var ki bunlar birer demeç vermişler divan eiiri, divan sürine dönüs üzerine. Mutluay bu soruşturma yanıtı demeçlerin ÜEİnç parçalannı da aktarmıs yazısma. öğrendlğimize göre, Turgut Uyar cîemis kl; «Geçmiste bir mutlu azınlık İçin knllanılan bir sanat türünün sırt bn yüıden bir daha kullanılmanıasını düşünmek ve önermek, kültürün bütün insanlığın kalıtı oldnğunu yadsımak demektir. Zaten bir (Divan) yapmakta asıl amacım, geçroiste blr mutlo azınlıgın kullandıŞl aracı halk adına, halk yaıanna kullanmaktı. ( ) Tanzimaüa glrdigimlı büyük aldanıs, »lmdi bnlnyor tepkisini bana g5re.» Turgut Uyar'ın içi noktalı ayraça kadar, al» dığım sözlerine Uişmiyeceğim. Kendi özel d\i« •ünceleTİdir, tutarlı olup olmadığı eseri incelen» diği zaman anlaşüacaktiT. Ama ayraçtan sonraki cümlede Turgut Uyar ikl başh bir yamlgıya düşmuştür kl buna değinmek isterim: Sair, bu cümlede «Tamimatla girdi|imt» büyük aldanış...» yargısım ortaya atıyor Gerçi son yıllarda kiml yazarlar Tanzimat'ı yermek konusunda bir takım varsayımlar getirmişlerse de, Osmanlı toplumunun kendiliginden gelmelikle gelisen altyapı dinamiklerini hesaba katmacîıklan için, tarihsel entegrasyonu gözden kaçırmışlar bu yüzden «Tanzimat aldanması» gibi kolay ve ucuz yorumUra saplanmışlardır. Aynı konuya daha önce bir baska yazımda da değinmistim (Yenl Edebiyat, sayı 8). Tanzimat'ı büyük aldanıs olarak niteleyenlere îslâmiyete geçişln küçük bir aldanıs mı olduğunu «ormak isterim. Osmanlı toplumu lslâmlığın ileri karakolu olduğu XIII. yüzyıl sonrasında, batı dünyası, bln yülık Hıristiyan îskolastiğinin karanlığını yırtarak Hümanizma açılıyordu. Kültür tarihi bakımından doğu, şeriat ve bağnazlık karanlıâına gömülÜTken, batı böyle bir karanlık dor.emden sıyrılmaya başlamıstı... Bu cümlenin lkincl yanılgısı da su: Tanzimattan sonra batı şiiri örnek alındı diye di> van siirinden kopmus değiliz. Divan çiırinır kaynağı olan Fars edebiyatı XIX. asırda kuru du. Yeni bir îran şairi çıkmadı XIX. yüzyıldaı «onra. Eski ustalann eserleri de tercüme, tan zir ve taklid edile edile tüketilmişti. Divan si iri, beçyüz yıl Fars kaynaklarını sömürdü. S( mürecek bir şey kalmayınca, batı yetişti imdi da. Bu zorunluktan ileri gelmiştir batı siirir yönelis. Yoksa Sadrıazam'm isteği ile, Frans sefirinin buyurmasıyla degil... Behçet Necatigil'in sözleri, çokluk kendi t tumuyla ilgili olduğundan ilişecek bir yanı yc Hakh ya da haksu olduğunu eserleri gösteı cek. slında demeçleri, bir salri bağlamaz. Ç bir soruştuTmacıya şunu yapacagım, şı 'apmayacağım demekle ne bir yüküm a na gırer, ne de bir sorumluluk .. Bu nede adı geçen şairlerin de divan çiirinden ne VÎ kao*ar esinlenmekte devam edeeekleri, bu nudaki tözlerine bakarak, şimdiden kesti mez. ref ik durbaş beyanındadır cteM aktüallte y»«arlanndsn Rauf Muüuay'ın: «Divan Şllrlnden kim yararlanacak?» başlıklı yaasını oktıyunea, blrdenblre «Divan Edebiyatı Beyanındadır» adlı blr elestirl kitabını hatırladım: Kltabın yazan AbdülbakJ GölpınarU'ydı.. E ohur ERTOP evrim çağlarında genege BOğukkanlıhkla eLlmek, akılla yargıya haktanır davranmak olmuyor. Zorunlu lniapıUyor. Devrimcl ken:anmı yense, geleneğe ıga çahşsa ona bir ugerlcinin d« yapıştıgını , lkisine birden cephs toıa devrimde her merldıkç* blr durum muha yapüması jereklr. Bia ipia ucunu kaçırdığın blr çıkmaza saplanr. Mesale. tuadıkça katu» büsDÜtÜn gttremeı elmişizdir. Bugün yalruı ı degü, toplum kurumla\ hemen hepslnde. geçgelenekle Ugüenmeye yös bocalıyorua. Şaşılacalc cahil oldugumtızu tark vz. Blritaç yü öra« başlasy» Tipl tretim Tara tarlan bunun çok açık, öme>rtay» koydu. Sözde iikir ları. sozrie profeaorler. ı uzmanlar baskasından «kklan u > dört satırlık alınç a Osmanlı iktisat hayatını ama deneylertna' girlstlTabll lşln lçinden çvkama'. DUİmizi, sanatımısı, töreruzl. kültürUmüzun bütü1 Türklerin yerleşmesinden 1 ski AnadoVu'ya mutlak «ee bağlamak lsteyea k l&syonda ayıu durum görüldü. Şimdl divan şiirine uzanan meraklar için de başka blr şey söylemek mümkün olmayacak. Konumuzu yakuıdan tanımadan nasıl ltonuşabtlirlz? Kaynağın görünüştekl nltellkletlnden asıl öz« nasıl yöneleblllria? Bır tels dlvanı baştan sona okumadan, o çağdalti lnsanımızt tanımadan, onu kuşatan şartlan öğrenmeden yapılacak lşler lantezlden ötey« geçemea. Sanatta, kültürde ve hayatın kendisinde elbette devrlmln canlı hareltettyle blrllkte geleneğin payı olacaktır. Fakat gelenekten alınacak öğeler sadece çarpıcı blr yenlllk bulmak İçin devşlrllmlş yönler olmamahdır. Blzde belU belirsls yaşayan, bllincine varmadıgımıa nltelüler« blr sanat ad&mı gellr dUckatlmlzl çeMvertr. Yahut çu k*dar yüzyü önceslnln sanat eserine lçlnde yaşadıgımıa ç&gın damgasını taşıyan, bladnı bugtakü lhtlyaçlanmua karçüık veren blr yorum getlrlr. MeTİân»*yı, Tvasaa Emre'yt bu gunkü çtegryle, hUmanist ve ger çekçl ^zglleriyle tanıyışımızın yanm yüzyıUık mesele olduğunu unutmayalım. Namık Kemsl Beyant camllnln avlusunda satıcının kendlslne uzattığı »llrl Yunus Uihlsl sanıp yançlzdl&lnl anlatır. Fi»t KBprMÜ'nun, Ab • MeKmet SEYDA Naıun Hikmet .RübaUer.1 yaıdıysa, e riUhlft, eaU rfibaflerta dfilb&kt Gfllpınarb'nm, Babayüklendiği dünya görüsünü vunnak Için ywdı. Bttgün Turgut Uyar: hattin Eyüboglu'nun çalışma«Zaten bir (Divan) yapmakt» asıl amacım, geçmijte bir tnutlu aıınları V9 taze yorunüan blze Yulığm kullandığı aracı halk adına, halk y«r»rın« kullannsaktit demeknus'un vazgeçllemeyecek yanını tedir. tkisl aynı kapıy» çıkar, tanıttı. Elbet Şeyh Galib'ln lnAma ben, uı Türkçenin olane* hınyla geUsrlü blr dönemde, Bç saıu «rübde1 âlem» (=evrenin ' be» Dlvaa «aJrb» lylee belletmek İçin çocuklanmaa yeniden Osmanözü), «merdümi didel ekvan» lıc» Öğretelim görüsünde yokum. En genls (elsefesl «t*s»wuf»ta tı( varlıklamı gözbebegO saykanan blr ?alr kümesl, çafeının ç«k karma?ık »otonlanyU kar»» karmasvnın ne Bjılam taşıdıguu; sıya kalmıs insana nr verecek? BelU kabplaı Içtade euk oturmuı Nâüî'nln, Neçâtî'nin, Naaîın'ln blrkaç söz (imge) kunn» ustalıgı verecek. lnsanogluna nasü baktıklannı, Öte yandan, »arnı az gaıetelerie dergilerin «çöklart »Ur yanjm». sanatın ve dllin hangl kalıplan larına. kolay yaıılmıs «llrleri örnek alanlann sagnak mlsall jlir bolçlnde ne kadar yenl oldukları«alttıklarını da unutmuyorum. Onun İçin, jllr gelenegtmteta (ne ölnı gösterenler de gelecekürl çüde gelenek oldugu aynca tartı;üabllir) çok denenmis, ama kalıcııt çok az otmu$, buyuk ustahk bekleyen bir dahnda yenl »oyleyljler Bugürütu sanatımızın es ara^ıranlann emeklertnl «bo; emek» »»ymıyornm. tçe donük mltaçların «brcük o>unlarına »apmalan, «hndık kabugn>na girip, orada \ü sanatımızla bag kuryarataeaklaıı dünyaya blzl çağırmalan dofcaldır. Hlç kujkum yok, bu masına yetecek gartların dii «anattır ve »anatın belkl en giiç yoludur. mevcut bulundugunu kabfll etFolklorumuz, bizler İçin epey besleneceğtmb btr kaynak yerlne mek güçtür. Edeblyat tarlhl (eçlyor. Fnine boyuna lncelemelerden toan, gunümiu insanraı açıkUınaya elverijll gördUklerimlzden yararlanablliriz kanınndayım. İçin de Jtonu y«terlnce sydınlüc Ax gelismis bit iilkenln yaıarlan olarak, sorunlanmtt çok kardeglldlr. Metlıüer y»yınlımınama;ık, karmasıklığı ölçüsünde çetln. Şunu »öyle yapalun, sunu aUmıştır. DU değlşlkllgi engeU lım bunu alalımla çıkar yol bulmak kolay deftil. Batı uygarlığı bizler •Brdır T.b. Sanatçı elyoTdanuy için bir boy hedefi ise, o uygarhğm bir kültür ve teknik blleşimlnln sonucu oldu&anu kabul etmekte iaek, gene, blr yanıyla kendi kenla baa deneylere glrlçlyor. Tldlnl oluîturduğunu ve çüriittüğunü bilmekt* Isek, ljimUe gellr saiyatroda ortaoyunundan, Kar»lam yerlerini alıp sanatunıza uygulamaktan geri kalmayacarız. Bir gOzden yararlanajı çalısmalann Köroğln destanuıa. blr halk hikâyesine, bir Ynnus Emre'ye dudak bükeraediğimiz gibl, blr Faulkner'a, bir James Joyce'a da sırt çevigiyim kuşamda, dış benzerllkler remeyiz. Mercimek Ahmet'lerin, Evllya Çelebiierin, hattâ Nasrtttin de, ucus takUtte kalması; narra Hoca'lann yanuıra, Marx'i, Hegelİ, Garandy'yi, Emst Flscher'i, Eltlon'da meddah agandan Bteye llot'ı, Brccht'i, Freud'u, Pavlov'u, Lukacs'ı okumak, öğrenmek lonıngeçilememesl glbl şllrde de gadayıı. Sayarken blle görttyonvnnz, ne kadar afeır basıyorlaı. eelln redlfl tekrarlanıİHK» ls başanldı sanılıyor. Veyahut ken dlnl laten tüketmlş olan, hayatvn canlı kaynaklanyls beslenmeyen sanatçı. eski edebiyatı» mın herkesten daha lyi bllse lkemizde geçmit yüzyıllarbnlnrran getsen An&doiu'yu» de boş, tıtas, tutvık bir söylenlşdan günümüz sanat ve düdediği yer, bugün bu kadar ısten öteye geçemiyor. Bunlann şünce akımlarına en fazla EIZ, bu kadar zamanvn gerisin» egenıen olan Divan Ed'ebiyatıyaftmda dîvan şllrlnde celiçtirll de mi kahrch? Matbaacüık memdır. leketimize üç yüz yıl sonra mı miş söyleylş özelliklerini, işlengirerdi? Avrupa'nm yüzyıllarDivan Edebiyatı, »Hı yüzyıl m!ş sesi bugünkü türkçenln lmca önce yaptıgt reform ve Rö»üre ile Osmanlı toplumunun kânlann& uygulayan çahşmalar nesansı bir türlü yapamamanın düşünce ve zevk yapısını yo»zınjıkta da kalsa yok degil. cezasını ve acısım hâla çeker ğurmuştur. Bu yapının özü, her miydik? şeyden önce ümmet zihnlyetine, îşln farkında olan sanatçı gaKanımızca a«ıl d&va blçimteokratik, skolâstik görüşe, mozel tilründen, sarkıdan, semalde değil, biçime doldurulan öznarşik sisteme dayanmaktadır. dcn gelen esprlyi en çarpıcı dedir. Nitekim Atatürk, aruz Tanzimatla birlikte bu sisdevrtm şlirlne uyEUİamayı bece kahplariyle yazan fakat bu katemler ve kıymetler toplamı, lıplar» yaşadığı devirden ve ancak biraz sarsılabilmiş, fakat riyor. Bu elbette nâzım MJrleritoplumdan çok ileride, devrim* kbkten bir defti^ikîik sağlananln kahp olarsk aktanlm&sı deci, İnsancı ve laik bir Tuh üfmamıştır. Ancak Cumhuriyetmsk değildir. Aynı çey halk eleyen Tevfik Fikret'ten son deten sonradır ki, yüzyıllardır dpblyatı İçin de söa konusudur. rece esinlenmiştİT. Hiçbir Türk toplumumuza egemen olan heçairi Atatürk'e Fikret kadar et» men bütün deSer yargılan ve Milll edebiyatçılar halk edebiyakide bulunmamıştır (1). Ataher türlıi sosyal kurumlar, çettndan faydalanmayı koşma yazturk'ün yaptığı bütün devrimçitli oranlarda kökten değişikli" mak diye »nlamışlar ve yanıllerde, özellikle lâiklik devriğe uğrayabilmiçtır. mışlardı. Simdl Pir Sultan Abminde Fikret'in çok büyük paDivan Edebiyatı, ruh ve öz yı vardır. Ul'ı, Dadaloğln'nu tek yfrılu ola bakımından degişen zamanla Eğer Divan Edebiyatının bürak yorumluyorlar; insanı ve Mrlıkte devrini tamamlamıştır. yük ustalan, zamanm sosyal, Artık bu edebiyatı aynen sürsanau blr çemanın Içinde ele aekonomik gelişmelenni lzleyedürmenin ne anlatnı. ne de olaUyorlar. Sevginin yerine Bfkeyi bılseler, insan gerçeğini ele alanagı vardır. Çünkü Divan Edebilselerdi, hiç kuşkusuz, bu bükovuyorlar. Dix*an şiirinde, halk biyatının dayan*gı bütün teyük ustalıklariyle dünyanın kaSiirinde bu anlatun îekillerinl meller bueün hemen hemen bul edeceği en güçlvi edebtyataltüst olmuştur. meydana getiren dünyayı, küllarıncTan birini yaratabilirlerdi. Fakat bu gorü?, Divan Edçtür yapısını gözden uzak tutuBız bugün yeni fikirleri. yenl Mvatının topyekun inkârı 6egörüçleri, yeni gelişmeieri, yeyorlar. Gelenekle hesaplaşma ve mek değildir. Bu edebivat, kenni Türkiye'nin bağlanması gegelenekten yararlanm» ünkândi kosulları içinde var olmus rekll ypni değerleri daha güçlü lannı k&ybediyorlar. ve yüzvvllar boyu, îslâm âlebir biçimde duyurabilmek için minin en yük'pk edebivatlarınDivan Edebiyatı tekniğinin bidan biri niteiigini korumuştur. linmesinde ve hattâ günümüz Batı etkisinde gellsen Aruz kalıpiarmdan ve Divan 7evkine göre bazı uyarlamalar sanatımıs yenl türler Edebiyatı tekniginden yararlayapılmasında yarar görüyoruz. tanımış, yeni tekniklerle narak Fu^uH'nin, Yahya KeUnutulmama^ı gereken bir nokzenginleşmlştir. Ama bizi göstemal'in ve Ahmet Haşim'in ş\irta, hiçbir sanatın sıfırdan basren ayna olmaktan gitglde dade yarattıkları lirism, âhenk ve lavıp hemen doruğa yükseleha çok uzaklaşmıştır. Batıdabüyü, birhirine eklenmlş nice miveceğidir. emekîertîen, hünerlerden ve heki Ömeklerin ustalıklı benzerl Bu edebiyatı lvi tanımakla saplardan sonra elde edilebildunımuna gelmiştir. Fakat blgiir sanatının, ifade kudretinin miştir. zim insammınn büttin degişme çesitli olanaklarından vararlaler arasında devam eden yönünabüiriz. örneSin. Dogu Ed'eblEğer Divan Edebıvatının bünü dile getirememiştir. Geleyatmda bir nevi serbest nazım yük virtüoziarı Baki, Fuzulî, neWe llgilenrnek h\ı nokta%i EÖ girieiml savılabilecek müstezat Şeyh Galip v.b. insanı hayran rebilmemlz İçin şarttır. Veter çpklini, birer dörtlük niteliginbırakan bunca hürevlerini suf kl onu eksiksiz tanıyalım. Ona de olan riibaileri. verine gnre kelime ve hayal ovunları ugsahlp olmayı gericinin, tutucukuHannıakta bir «akınca vokTuna harcıyacaklarına. halkı nun, bagnazm elinden kurtaratur; tabiî içlerine hueünün uyandırmak, insan hakları ve hm. Bunu yaparken gelenekle dünyasını, bugünun düsüncesihzeurlüğü üzenne davalı bir ilfrtleniyoruı diye birf suçlayan! aktarmak şartiyle... düzen kurmak için kullansacak sbzde devrimeiden de çeHalk Edebiyatına gelince... lardı, içtenlikle ilçisi oimayan Nasıl köyün baânndan gelen kmmevelim hır şairımizın «Sen ne güzel Köv Enstitii>;ü mezunu, köve avdınlık serpmfde en büvük güce sahipse, aynı sekilde balk ozanı ö a halkı uyandırmada en * büvük etkendir. Memnuniukla gSrüvorur W, halk ozanlarımmn pek ço8u, 27 Mayıstan sonra Anavasanmteknl|inden yararlanma nlanafı vardır. Bu teknlkten yararlanrîa yer almış bütün yeni düşünmayı «geriye dönüs» sayanlaro katılmıyorum. Bn anlamda bir celeri ve kavramları, halka şi«geriye dönüs» ten ıöx edenler, yanılmıyorsam, bilimde ttknikle irleTİyle sazlariyle anlatmakta sanatta teknigi birbirine karıştmyorlar. Şöyle anlatayım: Trakve bu suretle toplumu uyandırtörü «g&vnr icadı» sayarak tarlasını sabanla sürmekte direnen ma görevlerini verine getirçiftçi baftnazlı&a varan bir din kültürüne kapılandıgı için «gtTİ mektedirJer. Artık Türk knykafalı» savılabilir. Bu anlamda teknik gelişmeyl reddetmek, bilüsü. boynu bükük. bir lokma lim kiiltürünü reddetmektir. Baska bir deyişle bilimde teknik, bir hırka insanı değildir. zorunlu olarak, bir 5z'ü, belirli bir dünya görtisünü içerir. Oysa Halk ozanlarının uyanık ve bir sanatın (burada divan silrinin) ses, sRı ve anlam olanaklan lleriye dönük olanları yeni düile belirlenmi» olan tekniğinden yararlanmak bir «gerl kataiılık» sunce ve kavramlara göre kendefildir. Çünkü sanatta teknik, lomnlu olarsk, belirli blr dünya riılerinl yenileyerek zamanın eörusiinü içeraıez. Bir şiiri, Szüne bakmadan, s*H blçlml lle begerisinde kalmaktan kurtullirli bir dünya gSrttşünü lçeriyor sanarak Bvmek ya da yermek muşlaTdır. Fakat bizim ası! divanlıştır. Siirde biçim, gericilittn y» da devrimeiligin ölçösö deleSimiz, zorlu bir sanat ve kül»ildir çünkü. tur tormasyonundan geçmiş büyük ve ünlü ozanlarımuın, Lâik ve hümanist kapsamı olan halk edebiyatı i*e, bn Sıüylefolklora dayanarak, genis halk clbette bizim gerçek edebiyatımızdır. kitlelerine büyük bir, guç ve Birinrt forunuza verdi|im yanıtta da belirttlgim: Batılılasetkinlikle seslenebilmeleri ve ma akımıyla bütünleşen lâik ve hümanist blr kttltür gelenetoplumun bünyesinl yenileyeJimiz var. Bence gerçek sortm, bu geleneğin sürdürülmesi sobilmeleridir. , R ir geiçnçkten vararlanmak, bir bakıma, o geleneğin n f l n .ım»«ı cereken is, bu ge(1) Mustafa Baydar, VARLÎK, 1= &,1,V 1967, Amlarla Fık Gölpınarh, daha (1931) yılında yazdıgı «MelftzniUk ve Mel&miler» adU özgün araştırmasıyVa billm dünyasında ün yapnuş önemll bir arastırmacıydı. Divan edeblyatını eleştiren eseri, (1945) yılında yayımlanınıştır. Ele aldığı konulan en ince aynntılarına kadar derinlemesine irdeleyen Gölpınarlı bu eserinde, edebiyat tarlhine degişik bir açıdan bakarak, yeni bir yorum ve degerleme yargısı getlriyordu. (1945) yıhnın elverişslı koşullan lçlnde, büyUk bir yüreklillkle, Baki hoca kitabuun başma şu satırlan yaznuştır. «Hayat daiml bir oluştur ve yaaıyan, her an kendi kendislni imâl etmektedir. Kaya gibl yerinde duran, nabzı bile atmayan, kaynayıp tasmayan, kopürüp coşmaysn, hayat ve hayatiyet eseri göstermeyenlere şu kadarcık blr sözüm var. Siz, durdufcunura sanıyorsunuz ama zaman akıyor ve «ix de bu akışın içindesinlz.» Kitabın vayımlanmasından hemen aonra Nurullah Ataç'ın gazeteda blr mektubu çıktı. îtiral edelim ki, bu mektup da o kitap kadar Ugi çek» mlş, okuıİBi Uzerinde etkill oimuştur. Ataç, mefctubuna: «Ayıp derler bu »enln ettlglne, AbduJbaki! O ne blcim Mtap 8yle?» sözleriyle baçUyor ve divan silrinin tadını, «inlatım guzelliklerinl övdükten sonra, Nahi Elendi'nln bir beyitini tanık göst* rerek, mektubuna şu satırlarla son veriyordu: «Dlvaa «Airtne kıymışsın demlyorum, onn yv kamıvacagını, onun degme saldınşlara aldırmadığını Nabl Efendi çoktan baber vermlsı Egerd kShne metau, revacımıı yoktur. Revvtca da o kadar ihtlyscunu yoktur. Ben de haddimi bllmeyip «ana karsı divan sL Irlni «avunmağa kalktun; Nabi'nin beyitinl daha önce hatırlasam bu mektubumun bns olduguna anlardun.» Bakl hocanın divan edebiyatı Uzerine yaptıgı unutulmaü açıklamanın üzerinden yirmibes yıl geçti. Bu çeyrek yüzyıllık süre içinde, Türk Tasavvuf edebijatı'nın yanı sıra divan edebiyatının da birçok büyük eserleri yayımlandı. Bunlarm önemü bir kısmı Abdülbaki Gölpınarü'run kaleminden çıkmıştır; ve onun onurlu adını taşımat. todır. «Divan Şiirinden Kim Tararlanacak?» Bu sorunun cevabı dilinlzin uçundadır, ama, Rauf Mutluay söylemenlze hrsat vermeden bastırıyor: Tabii yalnızca salrler. Bu, sızin aklırazdan geçen, dilinlzin ucuna kaöar gelen cevap değildir. Bir benzetme yaparak anlatmak istersek: «Dügün helvasmdan kim yararlanacak?» deyince; «Tabii yalnııca helvayı pişirenler!» cevabını almış cıbi oluyorsunuz.. Ki, bu karşılık meselenin açımlamasma yaramadıgı için, sual yersiz, yani «abes» oluyor. Raul Mutluay, soruyu: «Şalrlerlml» divan fU Irlnden nasü ve ne ölçüde yararlanabllirler'î» şeklipde koymuş olsaydı, meseleyi olumlu blr tartıa. ma zemini üzertne çekerek ilglnç sonuçlara ulaş. mamızı sağlayabüiTdi. Yazar ne çare ki bbyle yapmamış, abes bır soruya cevap yetiştirmek yolundP emek tUketmiştlr. Btltün (bu çabalamadan sonra da yazann vardıgı sonuç, dtl sorununa, okurlann divan şiiri zevkinden yoksun yetişmeleri nederüyle, divan geleneğinden esinlenen yenl şlire itibar etmeyeceklerine gelip dayanmaktadır. Gazetenin yan sayfadan fazla yerini kaplayan ko. caman vazının bitimi ise şöyledir: «Başarılarını g®eldiguniz »airlertn beğenllen kitaplan da, divan siirinden yararlandıkları için değil, kendilerine özel sesi ve yorunou ça|. daş güzellîk ölçüleriyle verişlerinden doguyor. Bu noktada yanılmak şiirimizi yeni kurtuünaya basladığı dil ve deyiş çıkmazlarına yeniden götürmek olacaktır.» Metindeki «yorum» sözcüsü, aytan düşüyor. Ypzar «duyum» demek istiyor sanınm. Böyle siırçmeler vazıda pek çok; ama ben bunlan bir bir ele alıp düzeltecek değilim. Asıl konuya geçelim. sıl konuya, yazımın birincl paragrafıncTa değmdığim biçimde, daha (1945) yılmda gırilmışti. Divan şiirimn ne olduğu, ne olmadığı o yıllarda yeniden göıden geçırilmiş, beş yuzyıl boyunca Türk diline «BaTOk» bir güıellik kazandırmak uğruna emek veren söz ustalarınm çabası degerlendırıİTnışti. llhan Berk «Belâ», Melih Cevdet «Alaturka», Mehmet Kemal şimdi adını hatiTİamadıgım bir şiinni bu esınle yazmıştı. Hatta daha bnce Nâzım Hikmet «Şeyh Bedreddin Destanı»nda divan nazım ve nesirlerinden açıkça yararlanmış, giderek «Kur'an«m ahengini «Kıyamet Süreleri»nde basarıyla kullamnıştı. Bu uygulamalara karşı, okurların bir tepkisini, bir yadırgamasım hatırlamıyorum. Ayrıca, adını andığım şaırieri ne o zaman, ne de ondan sonra bu şurlerind'en ötürü hıç kimse kınamadı, suçlamadı. Demek Oİuyor kl, günümüzün şairleri de şiir yapıları ve dülennde divan geleneğıne el atarak o söz ustalarımn mısra ve beyitlerinden yaraTİanmaya kalkıçıyorlar diye yerilemez, suçlanamazlar. Bu yüzden de Rauf Mutluay'ın korktugu okurla ilişkileri. bağları daha da incelmez ve kopmaz. Ama Mutluay, şiirimizin yakın geçmişini bu dönemcTe başından geçen serüvenleri iyi ızlememiş olacak ki, kendini sanki şiirimiz ölüvormus gibisine bir telâsa kaptırmış. Gönlü rahat olsun; ben bu konuda hiçbir »akınca olmadı6ını nçıkça söylüyorum işte... Dahası var; Bugün divan siirinden esinlenmeyi gerekll bulan şairlerimiz, sanatta ustahklarını kabul ettirmiş kisilerdir. Divan şiİTİnin ne olduğunu, ondan nasıl yararlanacaklarını çok iyi bilir ve ölçerler. Hiç degilse, bu yönde yazacaklarl şiirleı ıcin Rauf Mutluay'ın ve daha başkalannın öğütlerine ihtiyaçları olmayacaktır. Bu şirierden Vırisl Behçet Neeatigil'dlr, otuz yıllık edebiyat öjretmeni ve lcırk yıllık ?air... Elbet bılerek, dü'ünerek. tartarak yapıyordur i?ini. ö.ı:;. Turuut Uyar. Veni |ürirnlzln önde geI' H 2 i Ceyhun Atuf KANSU Geçtnlf y8*yıll»rm, ynTİiınHi» re halkımıı »çısınaan, s«n«ı mtiıe bıraktıfeı lkl i«n«t dttşünce blriklml dft?ünülebU4t. J Bu blrikimlMden blrt O«m»nlı ceşmesinden, blrl Türkmen ıvnagından gelir. Osmanlı akjmımn düny» (ÇÖrü?ü «duîuk, deşmez düıen» görüşttne dayanır. (Nizamı Hem). Yasakçı ve .kolâstik» tlr. Bn diinya görtiştt, «anata, »oynt, blçimci ve kuralolatak yansır. BelH bir ttst katlar sanatıdır, dUi Osmanlıcadır. Arapça, Acemce, Turkçe). Türkmen »kımımn düny» görüşü, Şalanhk'tan çıkar, atesten, güneşten, agaçtan geçer, Islâmlığı Ttirk?ştirerek, Tann, lnsan, dofca llişkilerini lnsancı açıdan yornmlaarak halk giremcmgine varır. Gide gide, ince bir »o yoln lle esiil Yonan insancılı^ıyla birleşir. (Düzen insanın kendisidir, Tanı dosttur). Bn akım, sanata, sotnut, doğacı, insancı ve yaşama tutkusuyla dola bir geTçekçilvkle yansır. Halk sanatıdır. köylülerin, Ahî'leTİn, obaların sanatıdır. Dili olasal halk dilidir, Tiirkçe'dir. öıetlersek, Osmanlı sanat ve dünya görüşü devletln, Türkmen düny» ve sanat görüşü ise Anadoln halkının malıdır. öyleyse, geçtniş yüıyıUarın birikimlyle, çagdas sanatımıs arasında k«rnlacak llişki davranışımm belirler : Osmanlı akımıyl» knrolan ili^ıkl, blçimcl, dumk, totnca, kurulo düıenden yana olnr. Tttrkmen akımıyla ise, Insancı, halkçı, devinik, devrimcl blr olanaklar dünyasına çıkarıı. I U Mustafa BAYDAR A 2 Gelen«k, bir dala yuröyen Bısn gibl, «anatın ve düşüncenln yapraklarını besler. Gelene&in yapraklan geçmişten gelece^e "çagrısımlarla açar. Gelenekten yararlanmak, sanat yapıtma. bir süreklilik, bir dirilik «görüntüsü« verebilir. Kişisel dünya görüslerine göre. Relene|in nyarlanması. baska baska çaÇrısımların knVlamlması demektir. Gazel, Osmanlı günlerinin çaSnşımlannı Ectirîr. Halk köklerindeki düşüncenin, »anat seleneÇinin nyarlanması, Türkmen Anadolıı'nun, halk Anadoln'nnn çagrışınılarıyla doldttrur kisiyi. Gelenekten yararlamr ve gelenekieri nyarlarken, kullanırken, »anatçı, bo çagrışımlarla etkiler kişileri. Bu bir yararlanmadır. Bu yararlanmanın yeri? Dumk ve devinik ikl jola çıkar. Biçimci, kurallar içi, tarih>=ei tntucnlukla cevrill yol. Tasamaya açık, insana açık. dsgisimlere, tarihsel gelisimlere açık, devrimci bir yol. Bu çelcnegi sanatçı nasıl kullanmalı. gelenekten nasıl yararlanmalı? OsmanlılıSa öıenenler, OsmanlıljSı özleyenler. gazele batırıp divitlerini kal«m aşısı vurnrlar. Halk düsüncesi ve sanatındaki insancı. dosacı, geTtekçl gerilimi ayırdedenler de, gelenek dalına devrimin yaprak asısıni vnrnrlar. Ama yaratılmak istenen bi: divan şiirt al nın asıl önemli yönü. şairlerin degil de bir ts sağcı yazarların meseleyi ele alışlannda gö yor. Sözgelişı, yine Mutluay'ın yazısından ( rum bunlardan biri Turgut Uyar'm «Divan»] rine şöyle yazmış: «Turgut Dyar'ın (Divan)ının eski ŞİİTI lllntlsi kitabm adından belli. Oysa modern miz çoktandır divan edebiyatıyla göbek I kopardıgı sanısında, daha korkuncu. huna daha hiç dönemeyeceği kanısındaydı. ÇünV van eriebiyatı Acem • Arap kopyası sayılı van edebiyatımız için tklnci daha haksız 1 me onun halktan ayrı, bir saray sanatı ı yargısıdırj» Turgut 0yar'm çabasmı beğenmek, başka, tarihsel gerçekleri mugalatayla saı ğa kalkışmak daha başka bir tutumdur. ' ya aktarchğım satırlann yazanna Rauf tı iyi niyetle gereken cevaplan vermış. ne mugalatalarmı aktarmak zorunda kaldığıı nn karşı devTimci görüşlerini açığa vuı ' tır. Divan şiirinden esinlenmek, o şiırin u dan bir şeyler edinmek. günümüz şairVen rekli olahilir ama görüldüğü gibi şairle yönde bir egiliml öncelikle karşı devr dınlan harekete getiriyor. «Asrı Saade mişcesine onlan coşturuyor. lhette. ypni TUrk stirt, Turgut Dy tlhan, Behçet Necatıgil'den ibaret Bunlar bır divan şiiri zevkine döı riyorlarsa. böyle bır geriye dönüşün. açıkladıklanndan başka, bırtakım ned mak gerekir. Bu nedenlerin basmda, yıl gibi uzun süre şiir vazan kimi ça ratma gücünün zayıtlarnası gelır. Çağ şlmlerini kavrayamamanın sıkmtısı da nince, şair işin kolayına gider yani, bs çıların yarattığı çüzelliklere el atar B' di gibi, onları cömertçe harcar. Onlar şiıri bu güzellik depolanndan biri oluy 3 3 Geleneklerden yararlanılır. Sanatm, düsüncenin kesintisi yoktnr. Dille, insanla, tarihle sürer bn gelenek. tnsan kişiligiyle, anılarla, çagnsımlaTİa sürer bn gelenek. Denebilir ki, ulusal câebiyat, bu çeleneklerin veni uyarlamalarla lenginlestirilmesidir. Bu yararlanmanın sınırı nedir? Çağdas insanın sınırıdır. Halkın cagdaş gereksinmelerinin sınırıdır. B« yararlanma, özenmenin, övkünmenin biUi|i yerde haslar. Sanatçının kendi özgün bildirisinin, yaratma çiicünün ve halkını, çağını anlamadaki yeteneŞinin genişlifeiyle daralır, genisler bu sınır. Soru şudur : Bugün gazel yazabilir miyiz? Buçün kosma vazabilir miyiz? Bu soruyla baslar sınır. Gelenekten getirdiSi çairiMmı çagdaslastıran, çagma asılayan sanatçı sınırı asar. iyi de eöer. Böylece hem gelenegi, hem kendi ki«n"ıgini,'taem de tarih içindeki insanın olanaklarını kullanmış olur. I A E • Hilmi YAVUZ Geçmiş yüzyılların sanat ve dUsfince akımlan lle çaidas sanatın iliskileri iki açıdan ele ahnabilir : a) Tanzimat öncesl ve sonrası düsünce akımlarının çağdaş düşünceye yansıması; b) Osmanlılık öncesi ve sonrası sanat akımlarının ça^daş sanata yansıma«ı.. Tanzimat öncesi düsünce akımı, din kültürünün egemen olduğu bir dönemı; Osmanlılık sonrası sanat akıım ise bu kültürün etkisinde gelismis bir sanatı belitler. öte yandan, senellikle Tanzimat'la basladığı kabul edilen .Batılılasma», Türk düşüncesinin din kültüründen hümanist bir kültüre yönelmesini banrlayarak, Jön Türklerle lâik bir dünya görüsüne ulaşır. Osmanlılık öncesi Türk sanatı da din kültürüne çeçmeden Bnceki lâik snnatı simgeler. Bu açıdan bakılırsa Osmanlılık öncesi TürU sanatı, Tanzimatla baslayan «Batılılasma» akımı ile bütünleserek lâik ve hümanist bir kültür eeleneğini temellendiTmiştir. Baska bir deyişle, Osmanlılık öneesi Türk sanatının kültür dayanakları. Batılılasma ile devam etmis savılabilir. Bupün Türk aydını Tanzimat öncesi'Osmanlılık snnrası kultür değerleri (Osmanlı kiıltürü) ile Tanzimat sonrası/Osmanlılık öncesi kültür değerleri (Türk kültürü) arasında bir seçme yapmak zorundadır. Çünkü bir avdının kültür açısından devrimci nlnn olmadı^tnı belirleyecek ölçülerden biri de budar. Ben. ya ~ Tiıtiıfım gibi. lâik ve hümanist I BİT de çağm degişimlerinden sö: kısaca şöyle anlatabilirim: Çağımız, Oaraudy'nin de açıkça I bl sosvaHrme geçis çağıdır. Azgellşm mı$, çok gelişmis. yani. her ne duru olsun, bütün tilkeler ajn ayn ybnte rarak sosyalizmi kurma sürecine ı Memleketimizdeki tophımsa) gelişmf çizgiye ulaşmıstır. Sczgileri, duyumls mayan çoğu sanatçılar hele küHUr da fukara kalmışlarsa çagın gerçek mevecek, onun eertsinde kalacaklard Divan şiirir.e dr3ntlş, ileriye gid ileri bir atılım yapacak güçte olmı natlanm kurtarmak İçin bulduklan votudur, tıpkı taarnız gücünü yitlr nun, geri mevzilere çekilmeye mccb bi. 3 1