07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 Ni?an CTTMHURIYET kPemokrat Partinin iktidnra, evvelden hanrlannuş biı iş }trugrumı ilr ^eimediğini tekrar etmeliyim. Ama ıkiiriurciuı. u>nlan Halk Partisi, Iıele 1945 1P50 arasmda, o kadar açıklar vermiş ve Demokrat I'artiyc, o kadar açık i$ sahaları bırakmıştı ki... * CHP'nin Bayındırbk Bskanı Nlhmt Ertm ülkede karayollan lgine el atan llk polltikactydı... ' Demokrat Parti lktidannın .Uk ve temel etkileri, •jvvelâ kb'ylerde gonildü. Parti iktidara, zaten biraz da köylülerin oyları ıle gelmiş gibiydi. Gerçi bizde, bilinçli bir köy kamu efkârının henüz teşekkül etmediğini, daha önce ve Menderes'm Mecliste, Toprak Kanunıına karşı çıkışlannı verirken belırtmiştık. Ama ne var ki köylü, toplumun en kuşkulu ve en sezgili tabakasıdır. Çünkü hayat şartlan, binlerce yıllardan beri, hem tabiattan, hem toplumdan gelen baskılara karşı mücadele ıçınde geçer. Her şeye karşı kuşkuludur. Daima şuphecıdir. Ama, her esen rüzgardan bır şeyler sezmek gücü de kuvvetlıdir. Köylü 1950 seçimlennden önce garip bır önsezi ile, yeni gelen partinin kendisıne bir şeyler vadettiğini anlamıştı. Nitekim ayıu koylü tabakası, aynı sezgi gücü ile vaktiyle, Halk Partisi iktidanna da destek olmuştur. Meselâ, adına Atatürk sulhu dediğimız ve Türkiyenin hiçbir zaman kavuşamadığı uzun sulh devrinin nimetleri, en güzel köylerde değerlendirilirdi. înönü'nün, Ikincı Dünya Harbinde Türkiyeyi harb dışı bırakmasının değeri de, en güzel kövlerde dile eetirilir. Halk Partisi devrinin, memlekete sağladıgı asâyişın değerıni, hayatı her tehlikeye açılc ve müdafaasız olan köylüye sorrnalıdır. Aşar vergısiniıı kaldmuşı ve mültezim zulmünün ortadan süiruşi, köyde bır inkılâp değerindedir. Demiryollartnın yapılışı da, inkılâpçı bir hamleydi. Bu misalleri da ba da çoğaltabiliriz. Ama Halk Partisinin köye, yol'u ve toprak mahsullerine değerli fiyat'ı götüremediği de bir gerçektir. Haydi îklnci Dünya Harbinin zaruri sıkıntılannı bir tarafa bırakalım. Ama bütün Halk Partisi iktidan boyunca zirai mahsullerin değersizligi ve köylerde parasızhk, köyün üstüne daima, kasvetli bır kuşun kanatlan gıbi gerılmişti. Yeni yeni partinin konuştuğu dilde köylü, işte bu değısmez kaderine karşı bir ümit ışığı se ziyordu. Bu sezisinde aldanmamıştı da. Ama, köyde bu üretim hareketlıligine, çok üretime ve mahsuller için tatlı fiyatlara ulaşabılmek, yeni yolların açılması ile mümkündü. O halde biz de ilk önce, bu yollar ışi üzerinde duralım... DP iktidarının köy ve köylü üstünde etkisi oraya kadar bizimdir sözü, her dılde ve çok söylenmiştir. Ama daima doğrudur. Evet, yollar nereye kadar vanrsa, oraya kadar bizimdir. Yol, milli ekonomide bir temel, bir altyapıdır ki, iktisadî bünye, bu altyapı üstünde şekilleşir. tklnci Meşrutiyet aydjnlan, koksüz bir dâva üstünde, yıllar yılı tartışmışlardır: Evvelâ mektep ml," yoksa yol mu? Hattâ bu lüzumsuz tartışmalar içınde, yolcu valiler, mektepçi valiler diye, bazı şöhretler bıle türemişti. Şimdi bu tartışmalar, artık tarihe kanşmıştır. Çünkü artık anlaşılmıştır ki; ülke birliğini kuran, iktisaden kapalı bölgeleri mübadele ekonomisine açan, millî pazara vticut veren ve dünya pazarma ulaştıran faktör, en başta yoldur. Yollar olmazsa biz, istedığimiz kadar mekteplerle donanalım, bir kapalı çemberin hazrnelerinin çağıldadığını duyar, ama bu çağlayanları açığa ulaştıramazdım, diyen Menderes, el atılan bu alt yapı işleri ile romantik heyecanlarına, memleket ölgüsünde bır mecrâ buluyordu. Bu heyecan elbette ki, geniş halk kütleleri arasmda da yankılar yaratıyordu. Alt yapıda değişiklik Yollar nereye vanrsa, ancak DiSİ Bond (MODESTY r â s ^ Tifffanv TIFFANY JONES Jones İYİ DÖŞENA4İŞ BİR ^ " ve resim: AYHAN BAŞOĞLU | JNTİKAM Y E M İ N İ BİRAT BUMi2.CVAMR.Vr2 içinde sıkışır, kalınz... Cumhuriyet Türkiyesi, tstıklâl Savaşının tecrübelerinden ilham alarak demiryolu siyasetıne, bir hamle ile bağlandi. Ama günümüzün hızh pazarlama icapları ve ulaştırma ihtiyaçlan için demiryolu, artık kâfi degildir. Üreticinin tarlasından veya mütevassıtın kapısından, satıcının veya ihracatçının deposuna, en kısa zamanda, en doğru yol, şimdi motorlu vasıtalarla donanmış karayollandır. Köy kahvesinde oturan veya tarlasmdan etrafa bakan köyluye, çevresini saran yollarda, vızır vuır işleyen vasıtalar kadar hiçbir şey, huzur ve emniyet vermez. Karayollan işine bizde, Ikinci Dünya Harbinden sonra, Nihat Erim'in kısa Bayındırlık Bakanlığı sırasında C.H P. el attı. împaratorluğun verimsiz vilâyet yollan sısteminden, devlet yollan sistemine geçıldi. O eski kırma taş döşeli makadam yollar sisteminden, bugünkü stabilize yollar sistemine geçildı. Memleketin su işlerini de devlet bütünlüğü içinde bir merkezi teşkilâta bağlamak perekti. Buna da el atıldı. Fakat bu başlangıcın cleğeri, hattâ ona katılanlar için de peregı gibl anlaşılmadan, iktidar değişti. Ve köylü biraz da haklı olarak, karayollannda hızla geliştirilen bütün başanlan, olduğu gıbi Demokrat Partiye, hattâ ısrarh bir alışkanlıkla, Adnan Menderese maletti. Hülâsa, yollar, bölge makina parkları, yol ameleliğini ortadan sılen dev makinalar, sonra iskeleler, limanlar ve benzeri alanlarda memlekete getirilen hizmetler, altyapıda hızlı değişmelere yolaçtı. Bunlarm hepsi ise, halkın hem günlük, hem sıireli hayatır» dognıdan doğruya etkiev olan, «Ue .tutuiuı işlerdi. Ve tabii halkın ruh yapısında ve duygularında, önemli etkılen oldu. Bu eser, gerçi rakamlar ve malzeme kitabı değıldır (1). Ama meselâ 1950 de yapılan yol tesvıyesi 266 kilometre iken 1^58 de 1216 kilometrenin tesviye edilışi, 1950 de 375 kilometrelik temel tabaka yerıne 1957 de 2.154 kilometrehk temel tabaka işlenişi, 1950 de 432 kilometre olan asfalat kaplama ışi yerine 1958 de 180fi kilometre asfalt kaplanışı, 1950 de 1669 metrelik köprü yerine, meselâ 1952 de 4144, 1954 de 5214 ve 1955 de 6842 metrelik köprü yapılışı ve bu temponun gidişi, halk için, dıkkati çekici islerdi. Bu böyle olunca da meselâ, Akdevizin evvelce yakın kazalarla bile bagıntısı olmayan Finike kıyısmda bü portakal bahçesi sahibinin, şimdi portakallannı istedigi kadar bekletebilmesi, çünkü mevsiminde her istedigi sabah kapısına yanastıracağı bir kamyona doldunıp, ertesi gece Erzurum pazarlanna dökebileceğine olan ruh emniyeti, halkta bir istikrar hıssi ve üretimi genişletme zevkı yaratıyordu. Aynı hah, Karadeniz kıyıları, Ege bölgesi, Orta Anadolu, Doğu Anadolu için de ve kendi iş sahalan üzerinde düşününce, halk ruhiyatında memleket ölçüsünde meydan alan değişikliğin temel faktörlerinden bazılarını anlamak kolaylaşır. Menderes'in bu işler üzerinde, gerek Meclis kürsüsünde, gerek yurdun muhtelif köşelerindeki nutuklarından parçalar almayaeağım. Ama bu nutuklarda, muhaliflerine karşı mütecartz olmakla beraber, inançh bir heyecanm hâkim olduğunu da işaret etmeliydim. Bu heyecan onun romantık mizacına da uyuyordu. Bir zamanlar: tçimde bir takım giıli su «Hep bu Topraktan» vaktıyle Vedat Nedim Tör tarafından çıkarılan ve hep beraber bir şeyler yazmaya çalıştığımız bir der ginin adıdır. Bu yazılanmızda memleketin bütün kalkmma dâvalarınm ve kanunlannın «Hep bu Topraktan» çıkanlabıleceğıni anlatmaya çahsırdık. Şimdi burada, Menderes'm aşagıdaki sozlerini verirken, aynı dünya göruşünde olmasak bıle, aynı nesilden insanlar olarak ve ayrı ayrı \anlan bir görüş birlığinden heyecan duyuyorum. i?u sözler Menderes'indir: « Neler yapacağımu? O. nu bu toprak haykınyor bize'. Medeni bir ülkede olanlardan, eksik ne varsa, hepsini, bepsini srasıyla yapacağız. Yol yok. Yapacağız. Köye su, yol götüreceğiz. Toprak verimsiz. Arttırma çarelerini arayacağız. Topraksız köylüye toprak vereceğiz. Ev yok, çimento sanayii ve gıda yok, başta şcker sanayii kuracağız. Giyccek az. mensucat fabrikalannı genişleteceğiz, arttıraeağız. Elektrik yok, santraller yükseltecefciz. Okul yok, yapacajhz. tsçinin geleceğine güvenle bakmasını sağlayacağız...» Şimdi bunlan verirken «Hep bu Topraktan» bir parça okuyor gibı oluyorum. Menderes, Hep butopraktan! belki bu dergiyi görmedi. Ama, aynı yıllardan ve aynı nesilden gelen insanlar olarak arada, bu toprağa inanandan gelen bir duyus birligi var. Biz dergimizde, 64 çimento fabrikası istiyorduk. Nice nice şeker îabrikalan, dokuma labrikalan, santraller istiyorduk. Hülâsa: Herkese iş. Herkese ocak, Herkese toprak, ıstiyorduk. O zamanki Ankarada yaşamış bu neslin çocukları arasında, galiba bir dil ve dilek birligi vardı.. Toprağa ve inşâya yöneldiği zaman Menderes, muhakkak KI bır güç'tü. Büyük rakamlardan korkmayan adamdı. Büyük kararlardan heyecan duyardı. Su sahneyı hatırlıyorum. Bir yurt gezisinden dönmüştüm. Karadeniz kıyılarındaki Ünyede, yolu saga, sola knnrtmaktansa: Denizi doldurup geçin! diyen bir Vekilinin, bu karar gücündeki manayı anlatmaya çalıştığım zaman, ne kadar duy gulanmıştı. O anda yüzünde beliren ıfadeler, hâlâ gözümün önündedir. Partinin Başkanı, Hükumetin Başkanı, Kıratın Süvarısi, hülâsa memleketin, adetâ tek sozcüsüydü. Eğer ken dıni, yalnız büjük rakamlara, yalnız büyük inşâ işlerine ver"seydi ve birtakım uğursuz telkinler, onu yoldan ayırmaya çalışmasaydı diye, halâ düşünüyorum... Büyiik rakamlardan korkmayan adam çıldığı bu dujgularını daha önce ve Demokrat Partinin kuruluşu bahsinde nakletmiştik. YARIN: Yorpun topraklar üstünde DtZELTME Dünkü yazımızın 6. sütununda bir dizgi natası olmuştur. Meselâ, Celâl Bayar haj"atı boyunca halk adamı olmadı mı? Menderes toplum içinde ve bekîenmedığı halde bır halk adamı olarak sivrüdi cümiesmı aşağıdakı şekilde düzeltiriz: «Bayar hayatı boyunca halk adamı olmadı. Ama Menderes toplum içinde ve belki de beklenmedigi halde bir halk adamı olarak sivrildi.» (1) Bu konuda rakamlar ve malzeme tabloları: Ş. S. Aydemir: Ikincl Adam. CUt: III. (2) Bir yakın »rkadasına a YflZtnt ELISABETH S. HOLDING NİHAL YEG1N0B&L1 Çevfren: Jocelyn yukardaki odada tek başına yatmış, uyumaktaydı. Ama herşeye gene de o hâkimdi nasıl ki ay denizin dalgalanna hâkimdır, gemi kâtibi Chauverney, bas kamarpt.Angelo, yolculardan John Killiân vŞ Elly L'O hepsini Joselyn 9*sslz sedasız töplarmştı btrrayâ 2 Jtfasvl ki »y deoizin dalgalarını sessiz sedasız yükseltir, alçaltır. Jocelyn de etrafındaki insanları kâh ayırır, kâh bir araya getirir gibiydi. Bilerek mi yapıyordu bu işi acaba?.. Angeloyla ne gıbi bir ilisiği olabilir?.. Killian, «Sevmiyorum bu esrarlı durumları» diye içinden geçırdi. «Ay'la sevismek huzur verici deUşak, yemeğin hazır olduğunu haber verdi. Yemek salonuna geçtiler. Şahâne bir salon, şahâne yemekler. şahâne servis. Ve zevkli sofra başı sohbetleri. Sibil işinin eri bir ev sahibesiydi, buna jüphe yok!.. Tiyatrodan, kitaplardan, müzikten konuştular çeşitli sayfiye yerlerinin iyi ve kötü yanlarından. Kahveyi kütüphanede içtiler. Luther Bell briç oynamayı teklif etti. Killian briç bilmiyordu. Sibil ona sahip çıktı. Onunla doktor Ponievski'yi bir ka. napeye oturttu ve eski. nâdide kitaplar getirip göstermeğe başladı. Ama aklınm başka şeylerde olduğu belliydi. Hepsinin aklı bambaşka konulardaydı. Biraz sonra Chauverney oyun masasından kalktı. «Yapılacak biraz işim var» dedi. «Gemi çarşamba günü gene sefere çıkıyor..» Doktor Ponievski oyun masasında onun yerinl aldı. Kanapede Sibil Bell'le Killian başbaşa kaldılar. Ev sahibesi; «Gözlerınizden "jyku akıyor, Mr. Killianı dedi. • Gidip yatsanıza. Luther'e bakmayın siz. O, bıraksanız sabaha kadar oynar. Yemek salonuna gelin de son bir kadeh içki vereyim size. Güzel uyur. sunuz..» Killian minnetle kalktı ve onun peşinden gitti. Sibil, ona büfe üstünde duran kristal bîr şişeden bir kadeh içki boşalttı. «Bir tane de ben alayım» dedi ve sonra masanın kenarına ilişti. Uzun. bol kollu siyah esvabıyla bir gece kuşunu andırıyordu. «Su Jocelyn'in basma gelenler çok tuhaf değil mi?. diye mırıldandı. «Yaa.. çok tuhaf doğrusu..» • Kenarda otururken. orururken bayıhvermiş ve denize düşmüş. Oysa hiç anlatmadı Hiç biriniz an. latmadınız. Gazeteciler başka yolculardan duymuş. lar... Killian, «Vallahi, pat diye söyleniverecek bir şey değil» diye cevap verdi. Tabiî ve maku! bir tonla konuşmağa çalışmi'tı, ama pek becerebildiğini sanmıyordu. Zira Sibil'in açık renk gözleri onun yüzündeydi. Kadın gene, «Tuhaf îş, vesselâm» dedi. Killian, «Jocelyn için üzücü, tehlikeli bir i? oldu ama bir tuhafhğını göremiyorum» diye cevap verdi. Sibil hiç istifini bozmadan ve gözlerini ondaB ayırmadan, «Hem de çok tuhaf!» dedi. Genç adamın içinden hiddet kabardı. gına gel» mijti artık bu esrarengiz durumlardan. bu üstü ka pah, hnâlı konuşmalardan, bu kaypak davramşlardan. Açık konuşmak en iyisi. «Jocelyn'in gemiden Mr. Bell'e yazdığı mektubu kastediyorsunuz. değil mi? Mektubunda cinayete kurban gideceğini ama buna kaza susu verileceğini yazmış galiba.» Killian alayh konuşmustu. kaş lannı kaldırarak: «Polis roman'.arı gibi değil mi?» diye belli belirsiz gülümsedi. Sibil içkisinden bir yudum aldı: «Beni yer yüzünde gerçek olarak korkulan tek şey gazete ve gazetecilerdir» dedi. «Gemide olup bitenîer umurumda değil benim.» Killian, «Benim umurumda ama» diye onun *ö« zünü kesıi. Bu kaza hakk^nda sizin ne düşündüğü nuzü bilmek isterim » «Hiç bir şey düşunmüyorum. Umurumda değil, diyorum size. Ne olursa olsun! Yeter ki burda, be. nim evimde olmasm.» Sibil Bell içkisinin geri kalanmı bir dikişte bi. tirdi ve ayağa kalktı. «Allah rahatlık versin, John. İyi uyu güzel rü yalar gör!» Cinaslı mı konuşmuştu? Killian içinden. «güzel rüyalarS diye güldü. «Ama belli olmaz. Simdi, uyanıkken kâbus görüyorum ben. Belki uyuduğum zaman kâbus dağılır ve güzel rüyalar görebilirim. Ya da şöyle rüyasız, deliksiz, depdcruı, kopkoygun bir uyku çekerim.» Saat gecenin or.biri. Genç adam bir an Jocelyn'in kapısmın önünde duraladı. Ama onu görmek istemiyordu şimdi. Onunla konuşmak istemiyordu. Nasıl sevebilirdi onu kendijine kaatii damgası vurmuş olan bu kızı? Ama seviyordu ışte. Yoksa nefret miydi içinde kabaran, onu boğazlayan bu his?. Yatak açılmış, pijaması, terlikleri aleste bekliyordu. Etajerin üzerinde piyasanın en son kitapla rından birkaç tanesi. Termos !^ırahisinde buzlu su. Kül tablası. Sigaralar. Evet, Sibil mükemmel bir ev sahibesiydi. Tertemiz. rahat bir dösek. pencereden içeriye do!an tertemiz gece ha<a?ı «Bu odada uyunur yani' Sabah ola h»yır oia'. * *:;; Killian ansızm. itilmis gibi uyandı Kalbi küt küt atarak doğrulup oturdu yatakta Odada bir şc/ kıpırdamıştı. Bir şey nefes ahyordu odanın içinde. Pusuda. Külian. «Kımıldarsam üzerime atüacak» diye diişündü. Sonra kendi kendine, «göze alacaksın!» diye emir verdi. Ve uzanıp ısığı yaktı. Chauverney kapının hemen içinde durmuş. sırtını pervaza dayamış, gayri tabiî büyüklükte gözlerle ona bakıyordu. <Arkasi var) İstanbul Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden 1969/31 Tereke 1 Zâhit Demiröz 13 '3/1969 tarihinde öldürulmüştür. M. K. nun 559. maddesi gereğince terekesınin defterinin tutulmasına başlanılmıştır. Alacak ve borçlulannın bir ay zarfında Mahkememize müracaat etmedikleri takdirde terekeden ve mirasçılanndan hak iddıa edemiyeceklerı ve yanLş bılgı verenlerin takibata uğrıyacakları M. K. nun 561 inci maddesi gereğince ilân olunur. 2 Bu arada adı geçene ait Yazılıkaya ve Pınarlı isimli Sultansuyu harası 1266 D. lu 3 yaşında erkek koşu tayı 20.000. lira ve Çifteler harası mahsulü 7066 D. lu üç yaşında erkek koşu tayı, keza 20.000. lira üzerinden açık arttırma ile Bakırköy Osmaniye Aksu yolundaki ahınnda satılacaktır. Ayni yerde bulunan 2150 lira değerindeki at levazımatı da satışa dahil edilmiştir İlk satış 7/4/1969 günü saat 13.30 ilâ 14.00 arasmda yapılacaktır. O gün verilen kıymet °o 75 i bulmadığı veya talıp çıkmadığı takdirde ıkinci satış 9/4/1969 günü ayni saatlerde yapılacaktır. Satış için % 10 teminat mecburidir. Satış bedeli peşindlr, uygun görülürse ftzaml 20 gün mehil verilir. Satış dolayısiyle her türlü vergi, resim ve tellâlıye alıcıya aittir. Satı> yapılır yapılmaz alıcı hayvanlan ve malzemeyi teslım alacaktır. İlânen alâkalılara duyurulur. 29/3/1969. (Basm: 2277 S/S Ordu Müşterek Avaryası Hakem Dispeççi İlânı Denizcüik Bankası T.A.O.'na ait M/V Urdu »emısı, Karadeniz'de Kurucaşile uçıklannda seyrettiği sırada, 13.10.1968 tarihinde gemide yaugm çıkmış ve gemi geçırmıs olduğu bu deniz kazasından kurtanlaralc İstanbul'a getirilmiştir. Hâdise sebebile donatan tarafından Müşterek Avarya pay laşması yapüması iddiasile konişmentonun 22 maddesi hüKmünce gemi ve npvlunu temsilen Necati Volkan ve yükü temsilen de îstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesinın 968/593 sayı »e 10,12.1968 tarihli karan ile Avukat Ekrem Onur. Hakem • Dispcççi tâyin edilmişlerdir. Konişmento hükümlerince hâdisede Müşterek Avarya mevcut olup olmadığı, mevcut olduğu takdirde dispeçimn yapılması gerektiğinden adı geçen deniz kazası ıle ılgıli olanlann Hakem Dispeç toplantı mahalli olan (Eminönü, ümum Sigorta Hanı. 610 numaralı) yo.zthanede mezkur Hey'ete taleplerini ve gerekli belgeleri ile ıiriikte bildirmeleri ve göndermelert ilk toplantının 26J.1969 Cumartesi saat 11.00'de bu mahalde yapılacağı Hakem Dispeç Hey'etınin H U M.K nundaki hükümlerle baâlı olmadıklan yükle ilgiliicr admf tröstı olarak A Solmaz Belü] ve Donatan v adına Dr. Fahiman Tekil'in tâvin edildiklen, bu ilfinın konişmento hükümlerince ilgililerin şahıslanna yapılmıs tebligat sayılaca ğı keyfiye'i ilânen tebliğ olunur. HAKEM • DtSPEÇCt HET"ETt Necati VOLKAN • Ekrem ONHR 1 EUNI KAB4HlS4e ÖNCEÜĞİ (Basın: 2080/3393) ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle